Yazar: Murat Türker
“Def-i mefâsidin, celb-i menâfiden evlâ olduğu” kâidesi, usul kitaplarında kaldığı takdirde, böylesine temel koyucu bir prensibi hayatın dışına itme hacâletini yüklenmiş olacağız. Kimi analizlerin Tanzimat’la başlattıkları ama vâkıaya bakıldığında kökleri daha önceye dayanan bir modernizasyon projesine mâruz kalmış olmanın üzerimizdeki en belirgin tesiri, çoklarımızda var olan kafa karışıklığı veya zihin bulanıklığıdır.
Doğru ile yanlışın bu ölçüde iç içe geçtiği, Hak ile bâtılın aynı menfezden üzerimize boca edildiği, hayatın belli kompartımanlara ayrılarak, belli alanların dinin müdahalesine bilinçli olarak kapatıldığı bir devri idrâk ediyoruz. Yalanın da sıdk kadar kendini ifade imkânı bulduğu böylesi bir vasatta, zihin iklimimizdeki tozu ve gubarı silkelemeden hayra yönelirsek, niyetimiz sâlim olsa da, ‘yaparken yıkan’ birileri olmaktan kurtulamayabiliriz.
Bir Hak dostu, belki biraz da tevâzu ile, ötedeki tek sermayesinin, Huzur’a çıktığında, “Dinini tahrif edip bozmadım Yâ Rab!” diyebilmek olduğunu, en azından bunu diyebilmeyi ümit ettiğini ifade eder. Bu nidânın ehemmiyetini anlamak istediğimizde, bunca imkân ve kalabalığa rağmen, İslâmî şuur bağlamında niçin bu ölçüde yaya kaldığımız üzerinde ciddi anlamda kafa yormamız gerekecektir.
Satın alma için: www.rihlekitap.com'u ziyaret edebilirsiniz.
1. İÇİNDEKİLER
İçindekiler.......................................................................................... 7
Takdim ............................................................................................. 11
Önsöz................................................................................................ 15
1. Bölüm:
His Dünyamdan
Ağrı’da bayram sabahı................................................................... 18
Bebeğe yazılmıştır........................................................................... 22
Bir mürşidim olsun isterdim… ..................................................... 27
Dedem ve dostsuzluk..................................................................... 31
Duasızlık duyarsızlıktır ................................................................. 35
‘Modern’e nasihat!.......................................................................... 39
Muhâcire Mektup ........................................................................... 44
“Yenildim Allah’ım” ...................................................................... 47
‘Dost’a yazılmıştır…....................................................................... 52
Hayatın dağdağasını nasıl aşmalı?............................................... 55
Bir cenaze töreninin ardından....................................................... 61
Korkuyorum…................................................................................ 66
Gelgit… ............................................................................................ 69
İçimde bir Hâricî var! ..................................................................... 71
İçimde bir misyoner var!................................................................ 77
Hocaefendi’nin hatırlatmalarına kulak verelim ......................... 83
2. 8 • İçindekiler
2. Bölüm:
Modern Algı Ekseninde
Annelerimizi çaldılar ......................................................................88
Modernitenin ‘kadın’ ayıbı ............................................................93
Ehl-i Dinin ‘Kadın’ Tasavvuru ......................................................99
Yitiklere ağıt...................................................................................105
Modern bir illüzyonun perde arkası...........................................110
Müteferrik mesâil ..........................................................................115
Otobüste irtica!...............................................................................118
Namazın mâliyeti!.........................................................................122
İçtihad, ‘görüş’ değildir!...............................................................126
Bayram ve sakal.............................................................................130
İki gazete haberi: Okunmuş altın, hediye umre........................134
Epiktetos’tan hikmet dersleri.......................................................139
Beyler, lütfen ilerlemeyelim!........................................................144
İman hakikatlerinin aklen isbatı mümkün müdür? .................149
Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’dan iki hatıra .................................155
Ehl-i Sünnet ummanından bir damla: Rıhle Dergisi ................158
Bir ‘Rıhle’ çağrısı............................................................................160
3. Bölüm:
‘Nur’dan Yazılar
Risale-i Nur hizmetinde ‘devir farklılığı’ söylemi üzerine bir
analiz denemesi .............................................................................164
Tedbiri elden bırakmak! ...............................................................173
Üstad Bediüzzaman ve Karaman Hoca......................................179
Yamalı Şalvar .................................................................................184
Bir kırılma mı yaşıyoruz?.............................................................188
Minnetsiz ve inhirafsız .................................................................192
Emirdağ Lahikası’ndan bir pasaj.................................................196
Müsbet hareket veya İnsan merkezlilik .....................................199
Dâhilde ve hâriçte istiğna.............................................................203
Bana göre Nur talebesi…..............................................................207
Tecdit misyonunda denge faktörü..............................................212
Daireler ...........................................................................................217
İnsana proje, projeye insan...........................................................222
3. İçindekiler • 9
Said Nursî ve bazı bürokratlara dönük istidâları..................... 227
‘Muktesit ihtiyar’lar bizi terk etmesin! ...................................... 232
Bir deniz feneri ve Bediüzzaman................................................ 237
4. Bölüm:
Tashihe Medar Hatalarımız
Hangi kayba üzülüyoruz?........................................................... 245
“Tehlikenin farkında mısınız?”................................................... 249
Toptancı akla reddiye................................................................... 253
Mânevî hizmet kahramanlarına dâir ......................................... 257
Güçlü olursak ne yapacağız?....................................................... 263
İki farklı mü’min prototipi .......................................................... 266
Umumî kabule mazhariyet.......................................................... 269
Emevîleri ya da Mu’tezile’yi eleştirelim mi, alkışlayalım mı? 273
Dinî yayınlarla ilgili mütevâzı bir öneri .................................... 277
İdealistler ve idealsizler ............................................................... 283
Kurtarıcılardan kurtulabilmek!................................................... 288
Hem muhalif, hem müttefik olabilmek ..................................... 292
İmam Mâlik’ten mânidar bir mesaj............................................ 297
Sözü yükseltmek........................................................................... 300
Değinilesi mevzular...................................................................... 305
5. Bölüm:
Eleştirel Yazılar
Bu yaklaşıma sessiz mi kalalım?................................................. 314
Bid’at ve teyakkuz ........................................................................ 320
Gerçekten çok yazık! .................................................................... 327
İstişrak çömezliği ya da ‘Mucizât-ı Ahmediye’ye
sataşma perişanlığı - 1.................................................................. 331
İstişrak çömezliği ya da ‘Mucizât-ı Ahmediye’ye
sataşma perişanlığı – 2 ................................................................. 339
İstişrak çömezliği ya da ‘Mucizât-ı Ahmediye’ye
sataşma perişanlığı - 3.................................................................. 345
Karma İndeks ................................................................................ 349
4.
5. TAKDİM
Kafaların karışık, gönüllerin bulanık, bakışların şaşı olduğu bir
zaman diliminde yaşıyoruz. Bundan çok değil, çeyrek asır önce
cami kürsülerinden cemaate, "zaman sana uymuyorsa, sen za-
mana uy" sözünün tehlikeleri anlatılır, Müslümanlığın kıvamı-
nın, zamanın gidişatına, yani "dünyevileşmeye" direnmekle
kaim olduğu vurgulanırdı.
Geçmiş peygamberlerin kavimlerinin ortak hikâyesini teşkil
eden kadim arızanın âhir zamandaki müradifi olan "dünyevi-
leşme" illetine karşı, kökü derinlere giden bir tavırla direnç
gösterirdi müslüman toplumumuz. "Eski köye" getirilmek iste-
nen "yeni âdet"lere karşı, özellikle de "gâvur icadı" şeylerse,
refleksif de olsa tutum alır, böyle şeyleri hayatımıza sokmamak
için özel bir hassasiyet gösterirdik.
Şimdilerde "zaman sana uymuyorsa sen zamana uy" sözünün
anlattığı mazmunu, "çağı yakalama", "global düşünme", "dün-
yayla bütünleşme"… gibi –bir yanı mutlaka "ekonomi"ye ba-
kan– cezbedici cümleler eşliğinde "hal" olarak yaşıyoruz…
Genellikle Tanzimat'la başlatılan, ama fiilen Cumhuriyet'le
hayata geçirilen modernleşme maceramız, geldiğimiz noktada
Tanzimat aydınlarına dahi parmak ısırtacak raddeye ulaşmış
bulunuyor. En "muhafazakâr" bilinen kimse ve kesimlerde dahi
bin yılı aşan müktesebata "yukarıdan", ya da daha doğrusu
6. 12 • Takdim
"dışarıdan" bakma tavrı hâkim; artık yeni bir kimliğimiz, yeni
bir vizyonumuz, yeni bir Din ve dünya algımız var…
Dini muhafaza konusunda gösterilen sebatı, elinde kor ateş
tutmaya denk sayan hadis-i şerif1 acaba hangi zaman dilimin-
den ve nasıl bir dindarlıktan bahsediyor olabilir? Şimdiye kadar
o hadisi hemen tamamen "Müslümanın kâfirden baskı görece-
ği" bağlamına yerleştirerek anladık ve anlattık. Oysa –bu bağ-
lamı da ihtiva etmekle birlikte– o hadisin daha farklı bir duru-
ma işaret etmekten hali olmadığını söyleyemez miyiz?
Dinî algı tarzında Ümmet'in yoğun ve yaygın biçimde maruz
kaldığı "dönüşüm"e direnerek, Selef'ten tevarüs ettiğimiz
itikad, amel, ahlak, bilinç ve tasavvurun muhafaza ve müdafaa-
sına çalışanların, bizzat din kardeşleri pozisyonundaki çevre-
lerden göreceği tepkiyi akılda tutarak baktığımızda mezkûr
hadisin işaret ettiği durumun günümüzde çarpıcı biçimde fiilen
yaşandığını müşahede edeceğiz.
İbnu'z-Zemlekânî diye bilinen Kemâluddîn Ali b. Abdilvâhid
el-Ensârî2 hocalarından birisinin kendi yaşadığı dönemle ilgili
şu tesbitini aktarıyor: "Bu ayet3 sanki bizim hakkımızda inmiş-
tir. Ulemanın dünyalığa tamahı sebebiyle günümüzde bela
büyümüş ve yaygınlaşmış bulunuyor. Bu ortamda dinini mu-
hafaza gayretinde olan mü'min ise elinde kor ateş tutan kimse
durumunda. Cehaletin yaygınlaşmış bulunması dolayısıyla söz
konusu âlimler halkın gönlünde yer tutmuş, görüşlerine itibar
edilen ve arkasından gidilen kimseler olmuşlardır. Oysa, halk
nazarında "âlim" olsalar da bu kimseler melekût âleminde "ca-
hil"dirler. Kendilerinin önder ve görüşlerinin hâkim ve nafiz
olduğu toplumda (ancak) Sünnet'e sımsıkı sarılan kimse onlarla
mücadele edebilir. Çünkü Sünnet'e sarılmak (suretiyle mücade-
1 Bkz. et-Tirmizî, "Fiten", 72; Ahmed b. Hanbel, II, 390.
2 İbn Teymiyye'nin çağdaşlarından ve sıkı muhaliflerindendir.
3 7/el-A7râf, 169. ayeti.
7. Takdim • 13
le etmek) halk nazarında onların gerçek yüzünü ortaya koyma-
yı, çirkinliklerini su yüzüne çıkarmayı mümkün kılar…"4
Bu satırlarda geçen "ulemanın dünyaya tamahı" ifadesi ne anla-
tıyor olabilir? Gönlünü dünyaya kaptırarak ahiretini unutmuş,
zalim idarecilere yaltaklanan, menfaat için İslamî hükümleri
çarpıtan ahlak düşkünü "ulema-i sû" takımını mı?
İlk akla gelen onlar olsa da, bu ifade, "dünyevileşme" kavramıy-
la ifade edilen rüzgâra paçasını kaptırmış, bu yüzden de sahip
olduğu formasyonu ahkâmın dünya hayat lehine yorumlanma-
sı istikametinde kullanan ve bunu da iyi niyetle yaptığında
şüphe bulunmayan âlimleri de kapsamına almaz mı? İbnu'z-
Zemlekânî'nin adını vermediği hocası günümüzde yaşasaydı,
zemmettiği alimleri anlatırken onların "modernite" ve "dünye-
vileşme" ile ilişkisine değinmeyecek miydi?!..
Şurası aşikâr: Günümüzde "Sünnet ve Cemaat"e değil, ama
"ehli"ne kemiyet ve keyfiyet planında arız olan zafiyetler, bir
başka hadis-i şerifte ifade buyurulan "kutlu garipler"in yaşadığı
durumu çağrıştırıyor. Zira bu garipliğin, elinde kor ateş tut-
maktan çok farklı bir yanı yok.
İşte bu ahvalde kalemini Ehl-i Sünnet hassasiyetini muhafaza
doğrultusunda cesurca ve ustaca kullanan Murat Türker karde-
şimin yazdıkları gerçekten farklı bir önem arz ediyor. Aidiyet-
leriyle irtibatını sağlam kodlar üzerinde kuran ve ayağını bastı-
ğı zemini iyi tanıyan birisinin çağına tanıklık bağlamında orta-
ya koyduğu tesbitler de elbette şayan-ı itibar ve takdir olacaktır.
Okuyacağınız yazıların geneline hâkim olan tenkit havasının
sebebini de burada aramak gerekir. Kimi çevrelerde "tenkit"
olgusu çok sıcak karşılanmasa da, mücadele ve hak bildiğini
müdafaa sadedinde tenkit kaçınılmaz bir olgudur. Hatta yerin-
de, zamanında ve usulünce tenkit yapılmadan hak uğrunda
mücadele ve hak bildiğini müdafaa mümkün olmaz. Murat
4 el-Münâvî, Feydu'l-Kadîr, IV, 371.
8. 14 • Takdim
Türker kardeşimin bu vadide de yaptığı işe hakkını verdiğini
söylemek kadirşinaslık gereğidir.
Bu ilk kitabının, kesintisiz devam eden okuma-yazma serüveni
içinde kendisinden neler bekleyebileceğimiz konusunda yete-
rince fikir verici olduğunu biliyor, çıktığı bu çetin ve fakat kutlu
yolda muvaffak ve müeyyed olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz
ediyorum.
Ebubekir Sifil
Üsküdar, 9 Şa'ban
1432/11 Temmuz 2011
9. ÖNSÖZ
Elinizdeki kitapta yer alan yazılar, hemen hemen 5 yıllık bir
dönemde kaleme alınan, kimi zaman güncele dâir ve daha çok
da gündemin kısıtlayıcılığını aşan daha kapsamlı mevzulara
dönük tahliller içermektedir.
Müstakil makaleler şeklinde olduklarından, kitapta belli bir
bütünlük arayacak olanlara muhtemelen hayal kırıklığı yaşata-
cak bu yazılar, insaflı ve gâyesi hakikaten ‘tashih etmek olan
tenkid’lere elbette açıktır.
İddialı olmaktan uzak ama sözün samimi muhataplarına mut-
laka ulaşacağı bilinciyle yazılmış bu yazılarda göze çarpması
muhtemel yanlışlar ve bazı zâhirî tenâkuzlar, her bir yazının
kendi koşulları içinde, yazıldığı zaman diliminin şartları bağ-
lamında ve atıf yaptığı meseleye odaklanarak kaleme alınma-
sından doğmuş olabileceği gibi, direk yazarın zihnî dönüşüm
evreleriyle de alâkalı olabilir. İnsanın düşünce ve doğrularını
tashih etmesi doğal, hatta faydalı bir ameliyedir.
Yazıların geneline bakıldığında, aynı zaman dilimini paylaştı-
ğımız müslüman kardeşlerimizde ve belki kendimizde var ol-
duğunu düşündüğümüz ‘duruş’ problemine vurgu yapan bir
arka plânın varlığı hissedilecektir. Çünkü, bâtılın Hak ile aynı
fikir panayırında mütehayyirlere arz edildiği bu fikrî keşmekeş
10. 16 • Önsöz
çağında, yapılması gereken en önemli işlerden birinin, bakışı-
mızı bulandıran modern perdeleri göz önünden sıyırmaya ça-
balamak olduğunu düşünüyoruz.
Tenkid odaklı yazılarda ve özellikle isim tasrihi zaruri olan iki-
üç yazıda, ölçüyü kaçırmamaya ve mü’min gönülleri incitecek
çıkışlar yapmamaya itinâ ettim ancak işbu muvâzenenin diğer
ucunda da Hakk’ın hatırının âlî olduğu hakikati duruyor; bunu
da ıskalayamazdım. Hem kişilerin şahsiyetlerinin ve Allah ile
aralarında kalması gereken özel hayatlarının değil de, sadece
fikrî ürünlerinin masaya yatırıldığı bir zihnî vasatın canlılığını
muhafaza etmesinin, bu ümmete zarar değil fayda getireceğine
inanıyorum.
Bu satırların yazarının fikrî ve zihnî serüveninde etkin rol alan
isimlerden birisi ve belki de birincisi Üstad Bediüzzaman Said
Nursî’dir. Yazılarda kendisine bolca atıf olduğu görülecek olan
Üstad’ın mesajını ve mirasını bugüne sahih bir yordamla taşı-
manın ehemmiyeti izahtan vârestedir. Bu saygın gayrete kendi
çapımızda bir katkıda bulunabilmişsek ne mutlu…
Kitabın ortaya çıkmasında emeği olan Daru’l Hikme ekibine,
hassaten Ebubekir Sifil hocama ve Karakalem Dergisi’ne, hassa-
ten Metin Karabaşoğlu’na teşekkürü bir borç bilirim.
Mevlâ, sa’yimizi meşkûr eyleye…
MURAT TÜRKER
15 Ağustos 2011
15 Ramazan 1432
Etimesgut / Ankara