SlideShare una empresa de Scribd logo
1 de 163
Descargar para leer sin conexión
Stephen King - Sadist
 Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ıĢıklardır.
UYARI:

www.kitapsevenler.com

Kitap sevenlerin yeni buluĢma noktasından herkese merhabalar...
Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaĢıldığı yer olarak
gördüğümüz sitemizdeki
tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine
istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla
ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuĢan "Braille Not Speak", kabartma
ekran
vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak Ģekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi
formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik
karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için,
hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki
e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düĢüncesiyle, hiçbir ticari amaç
gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük
esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaĢlarımızın yoğun emeği
sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin
istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirĢekilde ticari amaçla veya
kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz.
Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin
amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.
www.kitapsevenler.com
web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek
ve kitap okuma alıĢkanlığını pekiĢtirmektir.
Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi,
bilginin de paylaĢıldıkça
pekiĢeceğine inanıyorum.Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap
okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve
yaptıkları katkılardan ötürü teĢekkür ediyorum.
Bilgi paylaĢmakla çoğalır.
YaĢar MUTLU

ĠLGĠLĠ KANUN:
5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-ÇeĢitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK
MADDE 11" : "ders
kitapları dahil, alenileĢmiĢ veya yayımlanmıĢ yazılı ilim ve edebiyat
eserlerinin engelliler için üretilmiĢ bir nüshası yoksa
hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya
üçüncü bir kiĢi tek nüsha olarak
ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi
kuruluĢlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri
formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi
bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleĢtirilebilir."Bu nüshalar hiçbir
Ģekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dıĢında kullanılamaz ve
kullandırılamaz.
Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."

bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiĢtir.
Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iĢtir. Ne
mutlu ki, bir görme
engellinin, düzgün taranmıĢ ve hazırlanmıĢ bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu
sevinci paylaĢabilmek
tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaĢabilmek için bir kitabınızı
tarayıp,
kitapsevenler@gmail.com
Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düĢünebilirsiniz.
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen
bu açıklamaları silmeyiniz.
Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan
ediniz...
TeĢekkürler.
Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaĢayanlara.
Tarayan YaĢar Mutlu
www.kitapsevenler.com
www.yasarmutlu.com
yasarmutlu@yasarmutlu.com
yasarmutlu@kitapsevenler.com
kitapsevenler@gmail.com
Stephen King - Sadist
Bir numaralı hayranı, yazar Paul Sheldon'ı geçirdiği araba kazasından kurtarıp
evine getirir
ve kemikleri kırılan bacaklarını sarar KarĢılığında en sevdiği ırakter hakkında
çok özel roman yazmasını ister.
eğer yazmazsa, tüm yaĢamı Kabusa dönüĢecektir

ALTIN KĠTAPLAR

ALTIN KĠTAPLAR
KĠTABIN ORĠJĠNAL Adı
Yayin Haklari
Kapak RismI
Baski MISERY
STEPHEN KING © KESĠM TELĠF HAKLARI AJANSI ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ VE TĠCARET
A.ġ.©
CÖMERT DOĞRU
2. BASIM / TEMMUZ 2003 AKDENĠZ YAYINCILIK A.ġ. Matbaacılar Sitesi No: 83
Bağcılar - Ġstanbul
EU KĠTABIN HER TÜRLÜ YAYIN HAKLARI
FĠKĠRVE SANAT ESERLERĠ YASASI GEREĞĠNCE
ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ VE TĠCARET Aġ.'YE AĠTTĠR
ISBN 975 - 405 - 013 - 9
ALTIN KĠTAPLAR YAYI NEVĠ
Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu IĢhanı
Cağaloğlu - istanbul
Tel:         0.212.513 63 65/526 80 12
0.212.520 62 46/513 65 18
Faks:        0.212.526 80 11
http://www.altinkitaplar.com.tr info@aitinkitaplar.com.tr
ALTIN KĠTAPLAR
Sadist
STEPHEN KING
TÜRKÇESĠ
Gönül Suveren
Yazarın Yayınevimizden Çıkan Kitapları:
HAYVAN MEZARLIĞI
GÖZ
KUJO
KORKU AĞI
KUġKU MEVSĠMĠ
ÇAĞRI
CHRISTINE
MAHġER
«O»
SĠS
TEPKĠ
MEDYUM
SADĠST
ġEFFAF
CESET
AZRAĠL KOġUYOR
HAYALETĠN GARĠP HUYLARI
KARA KULE
HAYATI EMEN KARANUK
GECE YARISINI 2 GEÇE
GECE YARISINI 4 GEÇE
RUHLAR DÜKKÂNI
OYUN
ÇORAK TOPRAKLAR
ÇILGINLIĞIN ÖTESĠ
BÜYÜCÜ VE CAM KÜRE
KEMĠK TORBASI
YEġĠL YOL
MAÇA KIZI
RÜYA AVCISI
KARA EV
KARANUK ÖYKÜLER

BUICK 8
Tarayan YaĢar Mutlu
www.kitapsevenler.com
www.yasarmutlu.com
e-postamız kitapsevenler@gmail.com
Bölüm 1
Annie
Dipsiz bir uçurumun içine baktığınız zaman, o da sizin içinize bakar.
FRIEDRICH NIETZSCHE
Sadist
1
haaatuırlaaaa
seeeen haaatmırlaaaa
Ooooooo güüüüünleeeeeriiü
Kafasındaki bulanıklığa rağmen bu sesleri yine de duyuyordu.
2
Ama sesler bazen o can acısı gibi kesiliveriyordu. O zaman geride sadece
bulanıklık, sis kalıyordu. Karanlığı hatırlıyordu. O bulanıklıktan önceki
kopkoyu karanlığı. Bu bir ilerleme gösterdiği anlamına mı geliyordu? "IĢık
yaratılsın! Bulanık ıĢık bile güzeldir. Ve ıĢık güzeldi. Falan filan. Öyle mi?"
Karanlıkta o sesler var mıydı? Bu sorulann hiçbirinin cevabını bilmiyordu.
Bunlan sormanın bir anlamı var mıydı? Bu sorunun da cevabını bildiğini
sanmıyordu.
Can acısı seslerin altında bir yerdeydi. GüneĢin doğusunda ve kulaklannm
güneyinde. ĠĢte bütün bildiği bu kadardı.
7
Stephen King
Onun için bu sesler uzun bir süreden beri dıĢ dünyayla ilgili tek gerçekti. Bu
süre ona çok ama çok uzun gelmiĢti. Öyleydi de. Var olan can acısı ve o
fırtınalı sis, o bulanıklıktı. O bulut! Kim olduğunu bilmiyordu. Nerede olduğunu
da. Ama bunu bilmek istediği de yoktu. Sadece ölmüĢ olmak istiyordu. Ne var ki,
kafasına, bir yaz fırtınası sırasında görülen bulutlar gibi çökmüĢ olan acı dolu
sis yüzünden bu isteğinin de farkında değildi.
Zaman geçerken acı çekmediği süreler olduğunu sezdi. Düzenli aralarla oluyordu.
Bu sersemlikten önceki yoğun karanlıktan kurtulduğundan beri ilk kez kafasında
bir düĢünce belirdi. Revere Kıyısında, kumsaldan uzanan bir kazıkla ilgiliydi.
Annesiyle babası onu çocukken sık sık Revere Kıyısına götürürlerdi. Ve o
battaniyenin kazığı göz hapsine alabileceği bir yere serilmesi için ısrar
ederdi. Bu ona gömülmüĢ bir ejderhanın dıĢarı uzanan diĢi gibi gözükürdü. Oturup
suyun yaklaĢmasını, sonunda kazığın üzerini örtmesini seyretmekten çok
hoĢlanırdı. Ama saatler sonra o çürümüĢ kazık tekrar belirmeye baĢlardı. O arada
sandviçlerini yemiĢ, babasının büyük termosundaki limonatayı son damlasına kadar
içmiĢ olurlardı. Annesi artık eĢyalarını toplayıp gitmenin zamanının geldiğini
söylemeden tahtanın ucu kumsala vuran dalgaların arasında bir belirip bir
kaybolmaya baĢlardı. Sonra gitgide daha iyi gözükürdü. O sırada çöpleri üzerinde
"Kumsalınızı Temiz Tutun" yazılı büyük varile atarlardı. Paulie'nin kumsalda
oynadığı oyuncaklar toplanırdı...
(Artık bir fırtına bulutunun içinde yaĢayan adam, benim adım bu, diye düĢündü.
Paulie. Ben Paulie'yim. Annem bu gece güneĢten yanan yerlerime bebek yağı
sürecek.)
8
Sadist
...ve battaniye tekrar katlanırdı. O sırada kazık da iyice ortaya çıkmıĢ olurdu.
Siyahımsı, yosunlu dümdüz yanlarına köpükler vururdu. Babası ona, "Buna gelgit
neden oluyor," diye anlatmaya çalıĢmıĢtı. Ama Paulie her Ģeye kazığın neden
olduğunu biliyordu. Dalgalar gidip geliyor ama o kazık hep yerinde duruyordu.
Sadece insan bazen onu göremiyordu. Kazık olmasaydı, gelgit de olmayacaktı.
Bu anı kafasında dönmeye baĢladı. Ġnsanı çıldırtabilirdi bu. UyuĢuk bir sinek
gibiydi. Bu anının ne olduğunu anlamaya çalıĢtı. Ama sesler uzun bir süre bunu
engellediler.
zaaamaaaan
heeeerĢeeey
haaatıurlaaaa
Sesler bazen sona eriyordu. Kendisi de öyle.
ġimdiyle... fırtına bulutunun dıĢındaki Ģimdiyle... ilgili ilk gerçekten berrak
anısı bu "sona erme"ydi. Birdenbire bir tek kez bile soluk alamayacağını
anlıyordu. Bu da iyiydi. Uygundu. Hatta harikaydı. Acıya bir dereceye kadar
dayanabilirdi. Ama her Ģeyin de bir haddi vardı. Artık bu oyundan çıkacağı için
memnundu.
Sonra bir çift dudaklar onunkileri kavradı. Bu dudaklar kuru ve sertti ama yine
de bir kadının ağzıydı. Ve kadının ağzından fıĢkıran rüzgâr adamınkine doldu.
Boğazından inerek ciğerini ĢiĢirdi. Sonra kadın dudaklarını çekti. Ve adam ilk
kez o zaman gardiyanın kokusunu aldı. Bu kokuyu kadının zorla içine yolladığı
soluğunda duydu. Bu bir erkeğin onu istemeyen bir kadına zorla sahip olması gibi
bir Ģeydi. Ve gardiyanının soluğu pek kötü kokuyordu. Vanil-yalı kurabiye,
çikolatalı dondurma, tavuk salçası ve fıstık ezmeli Ģekerleme kokularının bir
karıĢımıydı bu.
9
Stephen King
Birinin ciyak ciyak bağırdığını duydu. "Soluk al! Lanet olsun! Soluk al! Paul!"
Dudaklar yine ağzını bir kıskaç gibi kavradı. Soluk tekrar boğazından aĢağıya
indi. Hızla giden bir metro trenini izleyen ve peĢinden gazetelerle çikolata
kâğıtlannı sürükleyen ıslak ve pis kokulu bir rüzgâr gibi. Sonra dudaklar
çekildi.
Sakın bu havayı burnundan vereyim deme, diye düĢündü. Ama bunu yapmamak elinde
değildi. O koku! O koku! O iğrenç koku!
Kendi kendine, alacağım, dedi. Her istediğini yapacağım ama lütfen aynı Ģeyi
tekrarlama. Mikroplannı bana bulaĢtırma. Gelgele-lim soluk alamadan dudaklar
yeniden ağzına yapıĢtı. TuzlanmıĢ deri Ģeritler kadar ölü ve kuru olan o
dudaklar. Ve kadın yine onun ırzına geçiyormuĢ gibi soluğunu ciğerlerine
gönderdi.
Kadın dudaklannı çektiği zaman bu kez .o pis soluğu vermedi. AĢağıya doğru
iterek derin bir soluk aldı. Havayı iyice içine çekti. Sonra soluk verdi. Ve
göremediği göğsünün tekrar kabarmasını bekledi. Göğsü bütün ömrü boyunca ondan
yardım beklemeden böyle yapmıĢtı. Ama göğsü kımıldamayınca yine inler gibi derin
bir soluk daha aldı. Ve sonunda kendi kendine solumaya baĢladı. Elinden
geldiğince hızlı soluyor, kadının içindeki tadını ve kokusunu atmaya
çalıĢıyordu.
Normal hava o zamana dek hiç bu kadar güzel gelmemiĢti. Kafası tekrar bulanmaya
baĢladı, karanlıklaĢan dünya tümüyle ortadan kaybolmadan kadının, "Öff..." diye
mınldandığını duydu. "Az kalsın gidiyordun."
Ama gitmedim, diye düĢünürken uykuya daldı.
10
Sadist
Rüyasında kazığı gördü. Bu öyle gerçek gibiydi ki, neredeyse uzanacak ve avucunu
çatlak tahtanın yaptığı yeĢil siyah kavise sürecekti.
Uyanıp yeniden yan baygın haline döndüğü zaman son durumuyla o kazık arasında
bir bağ kurdu. Birdenbire oldu bu. Can acısı kesilip kesilip tekrar
baĢlamıyordu. Acısı o kazık gibiydi. Aslında bir anı olan rüyadan çıkan ders
buydu. Can acısı sadece azalıp ar-tıyormuĢ gibi gözüküyordu. Can acısı o kazık
gibiydi. Bazen üzeri örtülüyor, bazen ortaya çıkıyordu. Ama hep vardı. Can acısı
etrafını sarmıĢ olan taĢ grisi bulutun arasında onu hırpalamadığı zaman sessiz
bir minnet duyuyor ama kanmıyordu artık. Acı hâlâ oradaydı ve geri döneceği anı
bekliyordu. Ve bir değil, iki kazık vardı. Can acısı o kazıklardı. Kafasının
önemli bir bölümü gerçeği kavramadan çok önce beyninin bir noktası bunu
anlamıĢtı. O parçalanmıĢ kazıklar kendi kınk bacaklanydı.
Ama ancak uzun bir süre sonra dudaklannı birbirine yapıĢtırmıĢ olan kuru
tükürükleri parçalamayı ve kadına boğuk boğuk, "Neredeyim?" diye sormayı
baĢardı. Kadın baĢucunda oturuyordu. Elinde bir kitap vardı. Kitabın yazannın
adı Paul Sheldon'du. Bunun kendi adı olduğunu anımsadı ve hayret de duymadı.
Kadın, "Colorado'da," dedi. "Sidewinder'da. Adım Annie Wilkes. Ve ben..."
Paul, "Biliyorum," diye mınldandı. "Sen benim bir numaralı okuyucumsun."
Annie gülümsedi. "Evet. Gerçekten öyle."
11
Stephen King
3
Karanlık. Sonra can acısı ve sis. Sonra azabın sürekli olduğunu ama zaman zaman
endiĢeyle gömüldüğünü kavraması. Ġlk gerçek anı: Kadının pis kokulu soluğuyla
ırzına geçerek onu hayata döndürmesi.
Ondan sonraki gerçek anı: Kadının düzgün aralıklarla ağzına kapsüle benzer bir
Ģeyler tıkması. Ama kadın ona su vermiyor ve haplar Paul'ün dilinin üzerinde
kalıyordu. Eridikleri zaman ağzına ĢaĢılacak kadar acılık bırakıyordu. Biraz
aspirininkine benzeyen bir tad. Bu acılıktan kurtulmak için tükürmek iyi
olacaktı. Ama böyle yapmaması gerektiğini biliyordu. Çünkü dalgaların kazığın
üzerini örtmelerini o acılık sağlıyordu.
("KAZIKLAR. Kazıklar. ĠKĠ kazık. Pekâlâ. Ġki kazık var. Tamam. Artık sus.
HiĢĢ... HiĢĢĢ...")
Ve bu tad sanki acısı sona ermiĢ gibi bir etki yapıyordu.
Paul bütün bunlan uzun aralıklarla düĢündü. Ama can acısı azalmayıp aĢınırken
dıĢ Ģeyler daha hızlı etki yapmaya baĢladı. Sonunda nesnel dünya, bütün o anı,
tecrübe ve ön yargı yüküyle tekrar eski yerini aldı. O Paul Sheldon'du. Ġki kez
evlenmiĢ ve boĢanmıĢtı. Fazla sigara içiyordu. (Ya da bütün bunlardan önce
öyleydi. Bu, "Bütün bunlar" neydiyse?) BaĢına çok korkunç bir Ģey gelmiĢti ama
hâlâ yaĢıyordu. O koyu kurĢuni bulut gitgide daha hızlı kaybolmaya baĢladı. Bir
numaralı okuyucu ona garip sesli, eski püskü yazı makinesini bir süre sonra
getirecekti. Ama Paul bundan çok önce baĢının belada olduğunu anladı.
12
Sadist
4
Yazann kafasının her Ģeyi önceden bilen tarafı kadını gördü. Onu gördüğünü daha
fark etmeden. Ve herhalde Annie'yi anladı. Daha onu anladığını bilmeden önce.
Yoksa o tehlikeli hayalleri kadına bağlaması için bir neden var mıydı? Onun her
odaya giriĢinde Paul'ün aklına H. Rider Haggard'ın romanlannda batıl inançları
olan Afrikalılann taptıklan putlar, taĢlar ve felaket geliyordu.
Annie Wilkes'i "O" ve "Hazreti Süleymanın Hazineleri" ro-manlanndaki bir Afrika
tanrıçasına benzetmek hem çok gülünç, hem de garip bir biçimde pek uygundu.
Ġriyan bir kadındı. KurĢuni hırkasını kabartan iri ama biçimsiz göğüsleri
dıĢında vücudunda kadınca hiçbir yuvarlak hat yoktu. Kalçalan da, kabaetleri de,
hatta evde giydiği o sayısız yün eteğinin altından gözüken baldırlan da yuvarlak
değildi. (Annie dıĢanda iĢ yapacağı zaman Paul'ün görmediği yatak odasına
giderek kot pantolon giyiyordu.) Vücudu iriydi ama dolgun değildi.
En önemlisi Paul'de pek rahatsız edici bir duygu uyandınyor-du. Sanki Annie
tümüyle ettendi. Som bir vücuttu onunki. Damar-lan ve hatta iç organlan bile
yoktu. Bir yandan diğerine, tepesinden tırnağına kadar etten oluĢmuĢtu. Onun
oynuyormuĢ gibi gözüken gözlerinin aslında suratına boyayla yapılmıĢ olduğuna
gitgide daha çok inanıyordu. Portrelerin gözleri gibiydi bunlar. Odada
dolaĢırken portrelerin gözleri sizi izliyormuĢ gibi gelmez miydi? Ġki parmağını
V gibi tutarak uçlannı Annie'nin burun deliklerine sokarsa üç milim sonra hafif
esnek ama kalın bir engelle karĢılaĢacağından emindi. Hatta onun kurĢuni
hırkasıyla biçimsiz ev eteklerinin ve so-
13
Stephen King
luk kot pantolonun o lifli, som, içinde hiçbir boĢluk bulunmayan vücudunun bir
parçası olduğunu düĢünüyordu. ĠĢte bu yüzden onu heyecanlı bir romandaki bir
tanrıçaya benzetmesi ĢaĢılacak bir Ģey sayılmazdı. Annie de bir tannça gibi
insanda bir tek duygu uyandırıyordu. Gitgide artarak dehĢete yaklaĢan bir
endiĢe. Kadın bir tannça gibi her Ģeyi alıyordu.
Hayır, hayır, bir dakika. Bu haksız bir sözdü. Kadın bir Ģey daha veriyordu.
Dalgalann kazığın üzerini örtmelerini sağlayan o kapsülleri.
Haplar denizdi. Annie Wilkes ise onlan dalgalann üzerindeki çöpler gibi ağzına
çekmesini sağlayan ay. Her altı saatte bir ona iki kapsül getiriyordu. Paul onun
geldiğini ağzına giren parmaklardan anlıyordu. (Ve çok geçmeden haplann
acılığına rağmen bunlan o parmaklann arasından çabucak almayı öğrendi.) Kadın
daha sonra hırkası ve altı etekliğinden birinin içinde beliriyordu. Genellikle
kolunun altında Paul'ün romanlanndan biri oluyordu. Geceleri ise tüylü, pembe
bir sabahlıkla gözüküyordu. Yüzü sürdüğü kremden pınl pınldı. (Krem kavanozunu
hiç görmemiĢti ama bunun içindeki ana maddeyi kolaylıkla söyleyebilirdi.
Lanolinin insana koyunlan hatırlatan kokusu çok keskindi.) Kadın onu rüyalarla
dolu ağır uykusundan sarsarak uyandınyor, geniĢ omzunun üzerinden dıĢardaki
çiçek bozuğu ay gözüküyordu.
Bir süre sonra endiĢesi görmezden gelinmeyecek kadar arttı ve Annie'nin ona ne
içirdiğini öğrendi. Novril adlı kodeinli bir ağn kesiciydi. Kadının ona sürgüyü
ender getirmesinin nedeni de sadece je-latinli ve sıvı besinler alması değil,
aynı zamanda Novril'in hastalarda kabızlık yapmasıydı. (Paul daha önce o bulutun
içinde yaĢarken Annie ona damardan besin vermiĢti.) Ġlacın ciddi bir yan etkisi
daha
14
Sadist
vardı. Hassas hastalarda solunumu etkiliyordu. On sekiz yıldan beri sigara
içmesine rağmen Paul'ün bünyesi pek hassas sayılmazdı. Ama yine de en aĢağı bir
kez solunumu durmuĢtu. (Belki o sisler arasında geçirdiği sürede yine böyle
Ģeyler olmuĢtu ama onlan hatırlamıyordu.) ĠĢte kadın o sıralarda ona suni
solunum yaptırmıĢtı. Ağızdan ağı-za. Bu sadece bir rastlantı olabilirdi. Ama
daha sonra Annie'nin ona farkına varmadan fazla dozda ilaç verdiğinden ve
ölmesine ramak kaldığından kuĢkulanacaktı. Kadın ne yaptığını, sandığı kadar
bilmiyordu. Annie'nin Paul'ü korkutan yanlanndan biri de buydu.
O karanlık buluttan sıynldıktan on gün kadar sonra üç Ģeyi hemen hemen aynı anda
fark etti. Annie Wilkes'da bol miktarda Novril vardı. (Türlü ilaç vardı onda
zaten.) Ġkincisi Paul, Novril'e alıĢmıĢtı. Üçüncüsü, Annie Wilkes tehlikeli bir
deliydi.
5
Karanlık, ıstırabını ve fırtına bulutunu uzun zaman sürdürmüĢtü. Annie, Paul'e
baĢına gelenleri anlatırken o da olanlan hatırlamaya baĢladı. Bu, uyanan
hastalann her zaman sorduklan o geleneksel sorudan sonra oldu. Annie ona
Colorado'da küçük Sidewinder kentinde olduğunu açıkladı. Aynca, "Sekiz romanının
her birini en aĢağı iki kez okudum," dedi. "En çok sevdiğim Misery romanlannı
ise dört, beĢ ve belki de altı kere. KeĢke eserlerini daha hızlı yazabilsen.
Biliyor musun, cüzdanındaki kimliğine baktıktan sonra bile hastamın gerçekten
Paul Sheldon olduğuna bir türlü inanamadım."
15
Stephen King
Paul, "Sahi, cüzdanım nerede?" diye sordu.
"Onu senin için güvenli bir yere kaldırdım." Annie gülümse-mekten vazgeçmiĢti.
ġimdi gözlerini kısmıĢ, Paul'ü hiç hoĢuna gitmeyen bir dikkatle süzüyordu. Sanki
sevimli, güneĢli bir kırda yaz çiçeklerinin altında gizli bir uçurumu
keĢfetmiĢti. "Cüzdanından bir Ģey çaldığımı mı sanıyorsun?"
"Hayır. Ne münasebet! Sadece..." Paul, sadece hayatımın geri kalanı o cüzdanın
içinde, diye düĢündü. Bu odanın dıĢındaki hayatım. Can acısından uzak hayatım.
Kadın, "Sadece ne, Bay Erkek?" diye ısrar etti. Paul endiĢeyle Annie'nin
suratını gitgide daha çok astığını fark etti. Sanki kırdaki o uçurum bir deprem
yüzünden giderek geniĢlemeye baĢlamıĢtı.
Paul dıĢarıda esen rüzgârın uğultusunu duyuyordu. Birdenbire kadının onu
yakaladığı gibi omzuna vurduğunu görür gibi oldu. Onu dıĢan çıkaracak ve bir kar
yığınının içine atacaktı. Paul da donup ölecekti. Ama ondan önce bacaklan
zonklamaya baĢlayacak ve bağıracaktı.
"Sadece babam bana her zaman cüzdanımı gözümün önünden ayırmamamı söylerdi."
Böyle kolaylıkla yalan uydurabilmesi onu çok ĢaĢırttı. Babası, çok gerekmedikçe
Paul'e aldırmamaya âdet edinmiĢti. Ve Paul'ün hatırladığı kadanyla da ömrü
boyunca ona bir kez öğüt vermiĢti. Paul on dördüne bastığı zaman ona yaldızlı
bir kâğıt içinde bir Ģey uzatarak, "Bunu cüzdanına koy," demiĢti. Roger Sheldon,
"Arabada seviĢirken bundan yararlanmayı unutma. Bu dünyada zaten fazla piç var.
Senin on altı yaĢında buradan kaçmak zorunda kalmanı istemiyorum."
Paul sözlerini sürdürdü. "Babam bana cüzdanıma göz kulak olmamı o kadar sık
tekrarladı ki, aklıma takıldı sanınm. Seni kırdıy-sam özür dilerim."
16
Sadist
Kadın gevĢedi. Gülümsedi. Uçurum kapandı. Yaz çiçekleri yine neĢeyle baĢlarını
sallamaya baĢladılar. Paul Annie'nin gülümseyen dudaklarının arasından elini
sokmayı düĢündü. Ama parmakları herhalde esnek bir karanlıktan baĢka bir Ģeye
dokunmayacaktı. Kadın, "Kırılmadım," dedi. "Cüzdanın emin bir yerde. Dur...
senin için bir Ģey hazırladım."
Paul'ün yanından uzaklaĢtı. Geri döndüğü zaman elinde bir kâse dumanlan tüten
çorba vardı. Ġçinde sebze parçalan yüzüyordu. Paul fazla içmedi. Ama yine de
sandığından daha çok içmeyi baĢardı. Annie buna memnun olmuĢ gibiydi. Paul
çorbayı içerken kadın da ona baĢından geçenleri açıkladı. O konuĢurken yazar da
olanlan hatırladı. Ġnsanın bacaklannın nasıl parçalandığını öğrenmesi iyi bir
Ģey herhalde, diye düĢündü. Ama bilgi edinme yöntemi sarsıcıydı. Sanki bir oyun
ya da romandaki tiplerden biriydi. GeçmiĢi anlatılan değil, roman gibi yaratılan
bir tip.
"Arabayla Sidewinder'a indim. Hem hayvanlara yem almak, hem de bakkala uğramak
için... Tabii yeni romanlannın gelip gelmemiĢ olduğunu da öğrenecektim. ÇarĢamba
günü oldu bu. Hemen hemen iki hafta önce. Romanlannın, karton kapaklı yeni
baskılan salı günleri gelir." Annie çorba dolu kaĢığı Paul'ün ağzına soktu.
Ağzının yanından akan damlalan tam bir profesyonele yakıĢacak bir biçimde
peçeteyle sildi. "Aslında o sırada seni düĢünüyordum. Onun için bu rastlantı
gerçekten olağanüstü bir Ģey. Öyle değil mi? (Misery'nin Çocuğu'nun artık cep
kitabı halinde çıkmıĢ olduğunu umuyordum. Ama nerede o Ģans?... Fırtına bu
bölgeye yaklaĢıyordu. Ancak meteoroloji uzmanlan o gün öğleye kadar fırtınanın
güneye, New Mexico ve Sangre de Cristos'a doğru döneceğini iddia edip durdular."
17
F:2
Stephen King
"Evet." Paul de anımsamıĢtı bunu. "Fırtınanın döneceğini söylüyorlardı. Ben de
zaten o yüzden yola çıktım." Bacaklannın yerini değiĢtirmeye kalkıĢtı ve ani bir
acı duyarak inledi.
Annie, "Yapma bunu," dedi. "O bacaklann konuĢmaya baĢlarsa bir daha susmaz,
Paul... Ve ben sana daha iki saat kapsül veremem. Zaten fazla ilaç veriyorum
sana."
"Ben neden hastanede değilim?" Aslında bu sorunun sorulması gerekiyordu. Ama
Paul sormak istediğinden emin değildi. Kadının da sorulmasını istediğinden. Hiç
olmazsa Ģu ara.
"Yem satılan dükkâna gittiğim zaman Tony Roberts bana 'Fırtına patlamadan evde
olmak istiyorsan, arabayı hızla sürmelisin,' dedi. Ve ben de..."
"Burası kentten ne kadar uzak?"
Annie pencerelere doğru bakarak, "Biraz uzak..." diye cevap verdi. Garip bir
sessizlik oldu. Kadının suratının hali Paul'ü korkuttu. Ġfadesizdi yüzü.
BomboĢtu. Bir keresinde bir akıl hastanesini dolaĢmıĢ ve buna benzer yüzler
görmüĢtü. Bu durumdan "katatoni" diye söz ediliyordu. Yıllar önce olmuĢtu bu.
Paul o sırada "Misery" için araĢtırma yapıyordu. Son sekiz yıl baĢ gelir kaynağı
olan o dört romandan ilkini yazmaya hazırlanıyordu o sırada.
Sonra Annie'nin yüzü yavaĢ yavaĢ değiĢti. "Ben de Tony'ye 'Fırtına güneye
gidiyor,' dedim." Önce sersemlemiĢ gibi ağır ağır konuĢuyordu. Sonra
normalleĢti. Ama Paul tetikteydi artık. Annie'nin söylediği her Ģey biraz
tuhaftı. Annie'yi dinlemek yanlıĢ perdeden çalınan bir Ģarkıyı dinlemeye
benziyordu.
Ama Tony, 'Fırtına fikrini değiĢtirdi,' diye haber verdi. 'Allah kahretsin,'
dedim. 'O halde hemen dörtnala gitmeliyim!' "Tony. 'Mümkünse kentte kal, Miss
Wilkes,' diye önerdi. 'ġimdi radyoda fırtınanın pek Ģiddetli olacağını
söylüyorlar. Kimse hazırlık yapa-
18
Sadist
madı.' Ama tabii buraya dönmem Ģarttı. Hayvanlan benden baĢka kim besleyecekti?
En yakın komĢularım Rodyman'lar. Onlar da buradan kilometrelerce ötedeler.
Ayrıca Rodyman'lar benden hiç hoĢlanmazlar." Annie bu son sözleri söylerken
kurnazca yazara baktı. Adam cevap vermeyince de kaĢığı otoriter bir tavırla
kâsenin yanına vurdu. "Tamam mı?"
"Evet, teĢekkür ederim. Doydum. Çorba çok güzeldi. Hayvanın çok mu?" Paul çünkü,
diyordu içinden. Hayvanın çoksa o zaman yardımcılann da olması gerekir. Hiç
olmazsa bir adamın. Sana yardım için. Bu "yardım" sözcüğü çok önemliydi. Paul'e
öyle geliyordu artık. Kadının parmağında yüzük olmadığını da fark etmiĢti.
Annie, "Pek değil," dedi. "Altı tavuk. Ġki inek. Ve Misery."
Yazar gözlerini kırpıĢtırdı.
Kadın güldü. "Yaratığın o cesur ve güzel kadının adını bir domuza verdiğim için
bana kızacaksın. HoĢ bir insan olmadığımı düĢüneceksin. Ama adı böyle.
Saygısızlık etmek istemedim." Bir an düĢündü, sonra da ekledi. "Çok sokulgandır
o." Burnunu kmĢtırdı ve o anda gerçekten domuza döndü. Çenesindeki kıllar da bu
benzeyiĢi artırdı. Annie domuz gibi sesler çıkardı. "Oyink! Oyink!"
Paul irileĢmiĢ gözlerle ona bakıyordu.
Annie bunu fark etmedi. Yine dalıp gitmiĢti. BoĢ boĢ bakıyor, gözleri sadece
yatağın baĢucundaki lambayı yansıtıyordu. Sonunda hafifçe irkildi. "Yedi
kilometre kadar ilerledim, sonra kar baĢladı. Çok hızlı yağıyordu. Burada kar
baĢladı mı hep öyle olur. Farlanmı yakarak arabayı ağır ağır sürdüm. Ve sonra
senin otomobilini gördüm. Yoldan çıkmıĢ ve devrilmiĢti." Yazara hoĢnutsuzca
baktı. "Farlannı yakmamıĢtın."
Paul, "Gafil avlandım," dedi. O anda sadece ne kadar ĢaĢırdığını anımsıyor, bir
hayli sarhoĢ olduğunu henüz bilmiyordu.
19
Stephen King
Annie, "Arabamı durdurdum," diye sözlerini sürdürdü. "Eğer yokuĢta olsaydım
belki durmazdım. Biliyorum, iyi bir Hıristiyana yakıĢacak bir davranıĢ olmazdı
bu. Ama karın kalınlığı yolda yedi santimi bulmuĢtu bile. Benimki bir cip ama
yine de arabayı tekrar çalıĢtırabileceğimden emin olamazdım. Ġnsanın kendi
kendine, herhalde arabadan çıkmayı baĢarmıĢlardır, demesi daha kolay oluyor. Bir
araba durup' onlan almıĢtır. Ama sana Rodyman'lann çiftliğinden sonraki üçüncü
büyük tepenin doruğunda rastladım. Orası düzlüktür. Bu yüzden arabayı durdurdum.
Ġner inmez iniltileri duydum. Ġnleyen sendin, Paul." Yazara garip, anaç bir
tavırla gülümsedi.
Ve Paul Sheldon'un kafasında o fikir ilk kez iyice belirdi. BaĢım dertte. Bu
kadın normal değil.
6
Kadın yatakta yatan adamın yanında oturarak yirmi dakika kadar konuĢtu. Belki de
misafir yatak odasıydı burası. Paul'ün vücudu çorbadaki maddeleri kullanırken
bacaklanndaki sancı yeniden arttı. Kendini zorlayarak dikkatini kadının
sözlerine vermeye çalıĢtıysa da ptk baĢaramadı. Kafası ikiye bölünmüĢ gibiydi.
Bir tarafı kadının onu 74 model Camarro arabasından nasıl sürükleyerek çı-
kardığıyla ilgili sözlerini dinliyordu. Can acısı ve zonklamanın yansıdığı yandı
bu. Kafasının diğer anıyla ise kendini Boulderado Otelinde, son romanını
tamamlarken görüyordu. Neyse ki bu kitapta artık Misery Chastain tipi yoktu.
Tann'ya küçük lütuflan için Ģükret-meliydi.
20
Sadist
Paul'ün Misery romanlan yazmaması için türlü neden vardı. Ama bunlardan biri
diğerlerinden çok daha önemliydi. Sarsılama-yacak sağlam bir nedendi bu. Tann'ya
büyük lütuflan için de Ģük-retmeliydi. Çünkü Misery sonunda ölmüĢtü artık.
"Misery'nin Çocuğu" romanının sondan beĢinci sayfasında ölmüĢtü. Ölüm sahnesinde
evde gözleri dolmayan kimse kalmamıĢtı. Paul'ün gözleri de öyle. Ama onun
gözlerinin yaĢarmasına delice kahkahalan neden olmuĢtu.
Yeni kitabı bir otomobil hırsızıyla ilgili çağdaĢ bir romandı. Bunu tamamlarken
"Misery'nin Çocuğu"nun son satırlannı yazıĢını anımsamıĢtı. "Böylece lan'la
Geoffrey Little Dunthorpe kilisesinin mezarlığından birlikte çıktılar.
Istıraplan onlara destek olurken yeniden yaĢamaya kararlıydılar." Paul bu
satırlan yazarken deli gibi kıkır kıkır güldüğü için doğru tuĢlara basmakta
zorluk çekmiĢ, harfleri birkaç kez düzeltmek zorunda kalmıĢtı. En alta "SON"
diye yazmıĢ ve odada oynamaya baĢlamıĢtı. Yeni kitabını tamamladığı Boulderado
Otelindeki aynı odada. "Sonunda kurtuldum!" diye bağırmıĢtı. "Özgürüm! Ah, Ulu
Tannm, sonunda özgürlüğüme kavuĢtum! O gülünç diĢi köpek sonunda geberdi!
Geberdi!"
Yeni romanın adı "Hızlı Arabalar"dı. Sona erdiği zaman hiç gülmemiĢti. Yazı
makinesinin önünde bir an oturmuĢ ve belki de gelecek yılın Amerikan Kitap
Ödülünü kazandın bile dostum, diye düĢünmüĢtü. Ve sonra...
"Sol Ģakağında küçük bir çürük vardı. Ama önemliye benzemiyor, Paul. Ama
bacakların.. Havanın kararmaya baĢlamıĢ olmasına rağmen bacaklarının kötü
durumda olduklarını fark ettim..."
...telefonu açarak bir ĢiĢe Dom Perignon Ģampanya istemiĢti. ġimdi içkinin
gelmesini bekleyiĢini ve 1974'den yılından beri bütün kitaplannı tamamladığı
odada bir aĢağı bir yukan dolaĢtığını
21
Stephen King
hatırlıyordu. Garsona elli dolar bahĢiĢ vermiĢ, "Hava raporunu dinledin mi?"
diye sormuĢtu. Çok sevinen, ĢaĢalayan garson gülümse-miĢ, sonra da fırtınanın
güneye, New Mexico'ya doğru kayacağının açıklandığını söylemiĢti. ġampanya
ĢiĢesi buz gibiydi. Ağzında ilk kadehin tadı kalmıĢ gibiydi. Sonra çantasını
açmıĢ ve New York uçağı için aldığı bilete bakmıĢtı. Paul birdenbire karan
anımsadı.
"... Seni hemen eve götürmem gerektiğini anladım, Paul! Seni cipe kadar zorlukla
taĢıyabildim. Ama ben iriyan bir kadınım. Belki fark etmiĢsindir. Arkada yığınla
battaniye vardı. Seni arabaya bindirerek battaniyelere sardım. Ve o sırada ıĢık
azalmıĢ olmasına rağmen yüzün bana tanıdık geldi. O zaman..."
Uçağa binmeyeceğim, diye karar vermiĢti. Eski Camarro'yu garajdan çıkaracak ve
onunla batıya doğru gideceğim. Zaten New York'ta ne var? Konak bomboĢ, kasvetli.
Soğuk. Belki hırsız bile girmiĢtir. BoĢ ver! ġampanya içmeyi sürdürmüĢtü. Batıya
git, genç adam, batıya! Bu fikir mantıklı sayılacak kadar çılgmcaydı. Giysi ve
çamaĢır alacağım. Bir de...
"... Bavulu buldum. Onu da cipe attım. Ama görünürde baĢka bir Ģey yoktu, Paul.
Orada ölüvermekten korkuyordum. Gaza bastım..."
"Hızlı Arabalar"ı alacağım, Vegas ya da Reno'ya gideceğim. Hatta belki de
Melekler Kenti Los Angeles'e... Paul bu fikrin de baĢlangıçta kendisine biraz
gülünç geldiğini hatırlıyordu. Bunu yirmi dört yaĢında ilk romanını sattığım
zaman yapabilirdim. Tam o çağa göre. Kırkıncı yıldönümü iki yıl geride kalmıĢ
bir adama değil... Ama birkaç kadeh Ģampanya daha içtikten sonra bu fikir artık
ona gülünç gelmemeye baĢlamıĢ, hatta soylu görünmüĢtü. Bir tür Büyük Odise.
Hayal ürünü romanımdan sonra gerçeklerle tekrar tanıĢacağım. Böylece yola
çıkmıĢtı...
22
Sadist
"...Kendinden geçmiĢin. Senin öleceğinden emindim, Paul. Yani... çok emindim! O
yüzden arka cebinden cüzdanını aldım ve Ģoför ehliyetine baktım. ĠĢte o zaman
Paul Sheldon adını gördüm. Ah, bu sadece bir rastlantı olmalı, diye düĢündüm.
Ama ehliyetteki fotoğraf sana benziyordu. Sonra öyle korktum ki, mutfak
masasının baĢına çöktüm. Önce bayılacağımı sandım. Bir süre sonra, fotoğraf da
bir rastlantı olabilir, dedim. Ehliyetlerdeki resimler insanın kendine hiç
benzemezler, sonra Yazar Derneği üye kartını buldum. Ve o zaman kim olduğunu
anladım..."
...Kar yağmaya baĢladığı zaman baĢının dertte olduğunu anlamıĢtı Paul. Ama
bundan çok daha önce Boulderado banna uğramıĢ ve George'a yirmi dolar bahĢiĢ
vererek bir ĢiĢe Dom daha almıĢtı: ġampanyayı koyu kurĢuni gökyüzünün altında
Kayalık Dağlarına tırmanan yolda ilerlerken içmiĢti. Arabadaki teybe Bo
Didley'nin bir kasetini koymuĢ ve radyoyu ancak Camarro ciddi bir biçimde
kaymaya, patinaj yapmaya baĢladığı zaman açmıĢtı. O sırada bunun geçici bir kar
olmadığını, durumun ciddiliğini anlamaya baĢlamıĢtı. Belki de fırtına güneye
doğru kaymıyor, diye düĢünmüĢtü. Belki de fırtına bana doğru geliyor. BaĢım
belada.
(ġimdi de belada olduğu gibi...)
Ama yeterince sarhoĢ olduğu için hızla ilerleyerek bu dertten kurtulacağını
sanmıĢtı. Bu yüzden Cana'da durarak sığınacak bir yer sormamıĢ, yoluna devam
etmiĢti. Öğleden sonraki saatlerde etrafın kromumsu, donuk gri bir renk aldığını
anımsıyordu. ġampanyanın etkisinin geçmeye baĢladığını da. Sigara almak için
panele doğru eğilirken arabanın kaymaya baĢladığını fark etmiĢti. Ama yoluna
devam etmeye çalıĢmıĢ ve durum gitgide kötüleĢmiĢti. Boğuk bir gürültü ve
sarsıntıyı hayal meyal hatırlıyordu. Sonra dünya altüst olmuĢtu. Ve...
23
Stephen King
"ÇıĢjlık atmaya baĢladın. Feryatlarını duyduğum zaman yaĢayacağını anladım.
Ölmek üzere olan insanlar ender bağırırlar. O kadar enerjileri yoktur. Bunu
biliyorum. O zaman seni yaĢatmaya karar verdim. Ağrı kesici ilaçlarımı
çıkararak, onları sana zorla içirdim. Sonra uykuya daldın. Uyanıp tekrar
haykırmaya baĢladığın zaman sana tekrar ilaç verdim. AteĢin çıktı bir kere. Ama
onu da geçirdim. Sana Keflex verdim. Bir iki kez ölümün eĢiğine geldin. Ama
artık onlar da geride kaldı. Yemin ederim." Annie ayağa kalktı. "Artık dinlenme
zamanın geldi, Paul. Eski gücüne kavuĢmalısın."
"Bacaklarım sancıyor."
"Evet, bundan eminim. Bir saat sonra ilaç alabilirsin."
"ġimdi. Lütfen." Yalvarmak Paul'ü utandırıyordu ama elinde değildi.
"Bir saat sonra." Kadının tavırlan kesindi. Elinde çorba kâsesi ve kaĢıkla
kapıya gitti.
"Bir dakika!"
Annie dönerek Paul'e hem sen, hem de sevgi dolu bir tavırla baktı. Yüzündeki
ifade yazann hiç hoĢuna gitmedi. Hiç ama hiç.
"Beni kurtarah iki hafta mı oldu?"
Kadın sinirlendi ve yüzündeki ifade belirsizleĢti. Paul daha sonra Annie'nin
zamanı pek bilmediğini öğrenecekti. "Öyle bir Ģey..."
"Hep baygın mı yattım?"
"Evet. Çoğu zaman."
"Ne yedim?"
Annie onu süzdü. "D."
Paul, "D. mi?" dedi.
24
Sadist
Kadın onun yüzündeki hayret dolu ifadeyi bilgisizlik olarak yorumladı. "Sana
damardan besin verdim. Ġnce borularla. Kolundaki izlerin nedeni bu iĢte." Paul'ü
süzdü. BakıĢları düĢünceliydi. "Hayatını bana borçlusun, Paul. Bunu
unutmayacağını umanm. Her zaman hatırlayacağını..." Kapıdan çıktı.
7
Bir saat geçti. Sonunda, nasıl olduysa geçti bir saat. Paul yatakta yatıyordu.
Hem titriyor, hem de terliyordu. Yan odadan radyonun sesi geliyordu. Kadın o
çılgın Cincinnati radyosunu açmıĢtı. Bir spiker Ginsu bıçaklarını övmeye
baĢladı. Bir telefon numarası vererek santraldeki memurların bıçak sipariĢini
beklediklerini açıkladı.
Paul Sheldon da bekliyordu.
Kadın diğer odadaki saat sekizi çalarken içeri girdi. Elinde iki kapsülle bir
bardak su vardı. Yatağın kenarına iliĢirken Paul heyecanla dirseklerine
dayanarak doğruldu.
Annie ona, "Sonunda yeni kitabını iki gün önce ele geçirmeyi baĢardım." dedi.
Bardaktaki buzlar Ģıkırdıyordu. Çıldırtıcı bir sesti bu. '"Misery'nin Çocuğu'nu.
Romana bayıldım... O da diğerleri kadar güzel. Daha güzel! En güzel!"
Paul, "TeĢekkür ederim," diye mınldanmayı baĢardı. Alnında ter tanelerinin
belirmiĢ olduğunun farkındaydı. "Lütfen... Bacağım... Çok sancıyor..."
Kadın dalgın dalgın gülümsedi. "Misery'nin sonunda lan'la evleneceğini
biliyordum... Geoffrey'le lan'ın yeniden dost olacak-
25
Stephen King
lanna da inanıyorum. Gerçekten de öyle oluyor mu?" Sonra hemen ekledi. "Hayır,
söyleme! Bunu kendim öğrenmek istiyorum. Kitabı mahsus ağır ağır okuyorum. Hemen
bitmesin diye. Bir yenisi çıkıncaya kadar aradan o kadar uzun zaman geçiyor ki."
Paul'ün bacaklan zonkluyordu. Sanki kasığında çelikten bir halka vardı. O
kısımlanna dokunmuĢtu. Kalçasında bir Ģey yok gibiydi. Ama yine de gövdesinin
altı çarpılmıĢ, garip bir biçime girmiĢ gibi geliyordu. Dizlerinden aĢağısına
gelince... sanki her Ģey paramparçaydı. Paul bakmak istemiyordu. ÇarĢaflann
altındaki o ĢiĢ ve çarpık Ģeyleri görüyordu. Bu da yeterliydi. "Lütfen? Miss
Wilkes? Sancı..."
"Beni Annie, diye çağır. Bütün dostlanm öyle yapıyor." Kadın bardağı ona verdi.
Soğuktu, üzeri buğulanmıĢtı. Ama kapsüller hâlâ avucundaydı. Elini Paul'ün
ağzına doğru uzattı. Yazar hemen ağzını açtı... Ve kadın elini geri çekti.
"Küçük çantana bakmak cüretini gösterdim. Bir sakıncası yok değil mi?"
"Hayır hayır. Tabii yok. Ġlaç..." Alnındaki ter tanecikleri Paul'e kâh kızgın,
kâh buz gibi soğuk geliyordu. Galiba avaz avaz bağıracaktı.
Annie, "Çantanda bir roman olduğunu gördüm," dedi. Kapsüller sağ avucundaydı.
Elini ağır ağır eğdi. Ġlaçlar sol avucundan yuvarlandı. Paul bakıĢlanyla
kapsülleri izliyordu. "Adı 'Hızlı Arabalar' kitabın. Misery romanlarından değil.
Bunu biliyorum." Yazara hafif bir hoĢnutsuzlukla baktı. Ama yine daha önce
olduğu gibi sevgi karıĢmıĢtı. Annece bir ifadeydi bu. "Ne de olsa on dokuzuncu
yüzyılda otomobil yoktu. Hızlı ya da yavaĢ." Bu küçük nükteye kıkır kıkır güldü.
"Aynca...,yeni romanına bir göz atmak cüretini de gösterdim... Sence bir
sakıncası yok değil mi?"
26
Sadist
Paul, "Lütfen," diye inledi. "Hayır, yok. Ama lütfen..."
"Romanı okursam, buna kızmazsın değil mi?"
"Hayır..." Paul'ün kemikleri kırılmıĢtı. Bacaklan cam kınkla-nyla doluydu.
Yaralar iltihaplanmıĢtı. "Hayır..." Gülümsemeye çalıĢtı. "Hayır, ne münasebet."
Kadın içtenlikle, "Ġznin olmadan böyle bir Ģeyi kesinlikle yapamam," dedi. "Sana
fazla saygım var. Hatta seni seviyorum, Paul." Birdenbire insanı korkutacak bir
biçimde kızardı. Kapsüllerden biri elinden pikenin üzerine düĢtü. Paul kapmaya
çalıĢtı ama Annie ondan hızlı davrandı. Yazann inlediğini Annie fark etmedi
bile. Kapsülü kaptıktan sonra yine birdenbire dalgınlaĢarak boĢ gözlerle
pencereye doğru baktı. "Kafan... Yaratıcılığın... Ben bunu kastettim."
Paul çaresizce, "Biliyorum," dedi. "Sen benim bir numaralı hayranımsın." Aklına
baĢka bir Ģey gelmemiĢti.
Kadının gözleri parladı birdenbire. "Tamam!" diye bağırdı. "Gerçekten öyle! Yeni
romanını bu ruhla okumanın bir sakıncası olmaz değil mi? Yani., bir hayranın
duyduğu sevgiyle? Ama aslında diğer romanlanm Misery hikâyeleri kadar seviyorum,
o da baĢka."
"Sakıncası yok..." Paul gözlerini kapatarak, istersen yeni romanın sayfalannı
yırt, diye düĢündü. Onlardan kâğıt Ģapkalar yap. Ama lütfen... Ölüyorum...
Annie usulca, "Çok iyisin," dedi. "Ama iyi olduğunu biliyordum. Kitaplanm
okuduğum zaman bunu anladım. Misery Chasta-in'i düĢünebilen biri kötü olamazdı.
Onu düĢünen, sonra da canlandıran biri." Birdenbire pis parmaklannı yazann
ağzına soktu. Paul parmaklann arasındaki kapsülü emerek ağzına aldı. Ve sulan
etrafa saçılan bardağı ağzına götüremeden ilaçlan yuttu.
27
Stephen King
Annie, "Tıpkı bir bebek gibi..." dedi ama Paul onun yüzünü görmüyordu. Gözleri
hâlâ kapalıydı. Ve Ģimdi yaĢların yakıcılığını hissediyordu. "Ama iyisin, Paul.
Sana sormak istediğim çok Ģey var... Bilmek istediğim pek çok Ģey." Kalkarken
somyenin yaylan gıcırdadı. "Burada çok mutlu olacağız, Paul." Yazann kalbine
dehĢetten oluĢan bir hançer saplandı sanki ama yine de gözlerini açmadı.
8
Paul sürükleniyordu. Deniz kabarmıĢ, sürüklüyordu onu. Ġçerden televizyonun sesi
geliyordu. Sonra ses kesildi. Bazen saat çalıyor, Paul saymaya çalıĢıyorsa da
baĢaramıyordu.
"D... Borularla... Kollanndaki izleri onlar bıraktı..." Paul dirseğinin üzerinde
doğrularak elini uzattı. Bir hayli uğraĢtıktan sonra lambayı yakabildi. Kollanna
baktı. Dirseklerinin içindeki birbirine kanĢmıĢ morluklar ve sanlıklan gördü.
Renkleri açılmaya baĢlamıĢ olan çürüklerin her birinin ortasında kara kan dolu
birer delik vardı.
Arkaüstü yatarak tavana baktı. Rüzgârın uğultusunu dinliyordu. KıĢın ortasında,
bir dağın hemen hemen tepesindeydi. Ve normal olmayan bir kadının yanındaydı. Bu
kadın Paul kendinde değilken onu damardan beslemiĢti. Bu kadında adeta sonsuz
uyuĢturucu vardı. Ve bu kadın Paul'ün orada olduğunu kimseye söylememiĢti.
Bütün bunlar önemliydi. Ama bir Ģeyin daha önemli olduğunu fark etti. Deniz
çekiliyordu yine. Kadının yukarıdaki saatinin çalmasını bekledi. Çalmasına daha
uzun bir süre vardı. Ama Paul'ün beklemeye baĢlamasının zamanı gelmiĢti.
28
Sadist
Annie deliydi ama Paul'ün ona ihtiyacı vardı. Ah, baĢım belada, diye düĢünerek
görmeyen gözlerle tavana baktı. Alnında yine ter damlacıklan birikmeye
baĢlamıĢtı.
9
Annie ertesi sabah Paul'e yine çorba getirdi ve ona "roman taslağı" diye
tanımladığı yazılann kmk sayfasını okuduğunu açıkladı. "Bence diğer romanlann
kadar güzel değil, Paul. Ġnsan kolay izleyemiyor. Bir geçmiĢe dönüyor, bir
geleceğe."
"Teknik bu." Yazann sancısı hafiflemiĢ ama geçmemiĢti. Ġki arada bir durumdu bu.
Bu yüzden kadının sözlerini daha iyi düĢünebiliyordu. "Sadece bir teknik...
Konunun biçimi konu belirtir." Sanatıyla ilgili bu tür oyunlann kadını
ilgilendireceğini, hatta büyüleyeceğini düĢünüyordu. "Delikanlının kafası kanĢık
ve..."
"Evet! Çok kanĢık! Bu yüzden de daha az ilginç. Hayır, az ilginç sayılmaz. Sen
ilgi çekmeyecek bir karakter yaratamazsın. Bundan eminim. Ama fazla ilgi
uyandırmıyor. Sonra küfürler! Ġki kelimede bir kötü bir söz! Bu..." DüĢünürken
bir yandan da yazara çorba içiriyor ve hemen hemen bakmadan ağzından akan
damlalan si-liyordu. Paul o zaman onun eskiden hemĢire olduğunu anladı. Doktor
değildi. Hayır. Doktorlar damlalann ne zaman akacağını bilemezlerdi.
Paul acı acı, o fırsattan söz eden meteoroloji uzmanlan iĢlerini Annie Wilkes'in
yansı kadar bilselerdi, Ģimdi baĢım böyle belada olmazdı, diye düĢündü.
29
Stepnen King
Annie birdenbire, "Bunda soyluluk yok!" diye bağırarak ayağa fırladı. Arpa
Ģehriyesi et suyunu Paul'ün solgun suratına dökecekti neredeyse.
Yazar sabırla, "Evet," dedi. "Ne demek istediğini anlıyorum, Annie. Tony
Bonasaro'nun soylu bir yanı olmadığı doğru. Ama kenar mahallede doğmuĢ olan ve
kötü çevreden kurtulmaya çalıĢan bir çocuk. Ve o sözcükler... O sözcükleri
herkes kullanıyor..."
"Hayır, kullanmıyor!" Kadın sert bir tavırla yazara baktı. "Kente yem almaya
gittiğim zaman ne yaptığımı sanıyorsun? Ne söylediğimi? 'Tony Ģimdi bana Ģu
bilmemne domuz yeminden bir çuval ver!' 'ġu inekler için sattığın bilmemnenin
bilmemnesi mısır ve falan filan kulak ilacından da.' Ve o bana ne diyor? 'Çok
haklısın, Annie, bilmemne de bilmemne!' Öyle mi?" Annie, Paul'e baktı. Yüzü
tayfunu haber veren gökyüzüne benziyordu. Yazar korkuyla yattı. Çorba kâsesi
kadının ellerinde eğilmiĢti. Bir, sonra da iki damla pikeye düĢtü.
"Sonra yoldan inip bankaya gittiğim zaman Bayan Bollinger'a ne diyorum? 'ĠĢte
sana falan filan bir çek! ġimdi bana bilmemne elli dolar ver ve falan filan
çabuk ol.' Sonra beni Denver'da tanık yerine çıkardıklan zaman..." Çamur rengi
çorba yatağa döküldü. Kadın lekeye baktı ve yüzü çarpıldı. "ĠĢte! Bak bana ne
yaptırdın!" "Üzgünüm..."
Annie, "Tabii ya!" diye bir çığlık attı. "Tabii üzgünsün!" Kâseyi bir köĢeye
fırlattı. Paramparça oldu kâse. Paul inledi. Kadın o zaman sustu, otuz saniye
kadar orada öylece oturdu. Paul Sheldon'un ise sanki kalbi durmuĢtu.
Annie ağır ağır kendini topladı. Ve birdenbire kıkır kıkır güldü. "Çabuk
öfkelenirim ben."
30
Sadist
"Çok üzgünüm." Paul'ün boğazı kurumuĢtu.
"Üzülmen gerekir." Yüz hatları gevĢeyen kadın sıkıntılı sıkıntılı duvara baktı.
Paul onun yine kendinden geçeceğini sanıyordu. Ama Annie onun yerine içini
çekerek yataktan kalktı. "Misery ro-manlannda öyle sözcükler kullanmana gerek
yok. Çünkü o günlerde öyle laflar kullanmazlarmıĢ. Hatta bu tür kelimeler
uydurulmamıĢ bile. Herhalde hayvanca bir çağa hayvanca sözler gerekiyor. Ama
eski günler daha iyiymiĢ. Sen Misery romanlanndan vazgeçmelisin, Paul. Sadece
onlan yazmalısın. Bunu içtenlikle söylüyorum. Ben bir numaralı hayranın." Kapıya
gitti. Orada durup ona baktı. "O romanı yine çantana koyacak ve Misery'nin
Çocuğu romanını bitireceğim. Belki ondan sonra tekrar roman taslağını okurum."
"Madem seni kızdmyor, okuma öyleyse." Paul gülümsemeye çalıĢtı. "Öfkelenmeni
istemiyorum. Bildiğin gibi sana güveniyorum."
Annie bu gülümsemeye karĢılık vermedi. "Evet. Öyle! Öyle! Değil mi, Paul?"
Odadan çıktı.
10
Dalgalar çekildi. Ve ağn baĢladı. Paul saatin çalmasını bekliyordu. Ġki kez
çalacaktı. Öyle de oldu. Yastıklara dayanmıĢ, gözlerini kapıya dikmiĢti. Annie
içeri girdi. Hırkasının üzerine bir önlük takmıĢtı. Eteklerinden birini giymiĢti
yine. Bir elinde yer silmek için kullandığı su kovası vardı.
31
Stephen King
Kadın, "Herhalde o pis ilacı istiyorsun," dedi.
"Evet, lütfen." Paul ona yaltaklanırcasına gülümsemeye çalıĢtı. Ve yine utandı.
Korkunç bir yaratığa dönüĢmüĢtü. Bir yabancıya.
Annie, "Ġlacın yanımda," diye söylendi. "Ama önce o köĢedeki pisliği temizlemem
gerekiyor. Senin neden olduğun o pisliği. Ö iĢi bitirinceye kadar beklemen
gerekecek."
Örtünün altında bacakları kırık dallara benzeyen Paul kımıldamadan yattı. Soğuk
terler yüzünden ağır ağır akıyordu. Annie köĢeye giderek kovayı yere bıraktı.
Kâsenin parçalarını toplayıp götürdü. Geri dönerek kovanın yanında diz çöktü.
Kovadan aldığı sabunlu bezi sıkıp duvardaki kurumuĢ çorba lekelerini silmeye
koyuldu. Paul yattığı yerden onu seyrediyordu. Sonıa titremeye baĢladı. Bu
yüzden ağrısı daha da arttı ama elinden bir Ģey gelmiyordu. Annie bir ara dönüp
baktı ve onun titrediğini, çarĢafların terden ıslandığını fark etti. Ve
birdenbire her Ģeyi anladığını belirten bir tavırla ona sinsi sinsi gülümsedi.
Paul o anda Annie'yi sevinçle öldürebilirdi.
• Kadın tekrar dönerek, "Leke kurumuĢ," dedi. "Korkarım bu iĢ biraz uzun
sürecek, Paul." Duvarı silmeye baĢladı. Leke bir süre sonra kayboldu ama Annie
temizlemeyi sürdürdü. Bezi suya sokuyor, sıkıyor ve siliyordu. Bunu birkaç kez
tekrarladı. Paul onun suratını göremiyordu. Ama yine kafası durmuĢ olabilirdi.
Duvan saatlerce silebilirdi. Bu düĢünce Paul'ü korkuyla kıvrandmyordu.
Sonunda, saat iki buçuğu çalmadan hemen önce Annie ayağa kalkarak bezi suya
attı. Hiçbir Ģey söylemeden kovayı alıp odadan çıktı. Paul yattığı yerden
sesleri dinledi. Kadın iri gövdesiyle ağır ağır yürürken zemindeki tahtalar
gıcırdadı. Annie kovadaki suyu döktü. Sonra inanılmayacak bir Ģey oldu. Kadın
musluğu açarak kovayı doldurdu. Paul sessizce ağlamaya baĢladı o zaman.
32
Sadist
Annie içeri girerek bir an kapının önünde durdu. Yazarın ıslak yüzüne hem
sertçe, hem de annece bir sevgiyle baktı. Sonra gözleri köĢeye kaydı. Çorba
lekesi çıkmıĢtı artık. "ġimdi durulamam gerekiyor. Yoksa sabun lekesi kalır.
Hepsini de ben yapmalıyım. Benim gibi yalnız yaĢamak kaytarmak için bir neden
olamaz. Annemin bir prensibi vardı, Paul. Ben de buna her zaman uydum. Annem,
'Bir kere pis oldun mu bir daha düzelemezsin,' derdi."
Yazar, "Lütfen..." diye inledi. "Lütfen... Bu sancı... Ölüyorum..."
"Hayır. Ölmüyorsun."
"Bağıracağım!" Paul artık sarsıla sarsıla ağlıyor, bacaklarının daha da
sancımasına, kalbine ağnlar saplanmasına neden oluyordu. "Elimde değil bu.
Kendimi tutamayacağım."
Kadın, "Bağır öyleyse," dedi. "Ama Ģunu da unutma! Bu köĢeyi sen kirlettin. Ben
değil. Suç sende. BaĢka kimsede değil."
Nasıl olduysa Paul kendini tuttu. Kadının bezi suya sokup sıkmasını ve duvan
silmesini seyretti. Annie birkaç kez tekrarladı bunu. Oturma odasındaki saat üçü
çalarken ayağa kalkarak kovayı aldı.
Paul, Ģimdi odadan çıkacak, diye düĢündü. Odadan çıkacak. Onun durulama suyunu
lavaboya döktüğünü duyacağım. Belki saatlerce gelmeyecek. Çünkü beni iyice
cezalandırmak niyetinde...
Ama kadın çıkacağı yerde yatağa yaklaĢarak elini önlüğünün cebine soktu. Ve
kapsülleri çıkardı. Hem de iki değil, üç kapsül. ġefkatle, "ĠĢte," dedi.
Paul kapsülleri ağzına attı. Sonra baĢını kaldırdı. Kadın san plastikten kovayı
ona doğru kaldınyor, içindeki grimsi su pikeye
33
F:3
Stephen King
dökülüyordu. "Kapsülleri Ģu suyla yutuver, Paul." Sesi hâlâ Ģefkat doluydu.
Paul, kadına bakakaldı. Sanki yüzünde iyice irileĢmiĢ gözlerinden baĢka hiçbir
Ģey yoktu.
Annie, "Haydi," diye ekledi. "Ġç bunu. Kapsülleri kuru kuru yutabildiğini
biliyorum. Ama bana inan. O kapsülleri sana kustura-bilirim. Ne de olsa kovadaki
sadece durulama suyu. Sana bir zararı olmaz." Kova yazarın üzerine doğru eğildi.
Paul yer bezinin boğulmuĢ bir yaratık gibi grimsi suyun kara derinliklerinde
döndüğünü gördü. Suyun yüzeyinde ince bir sabun tabakası vardı. Paul'ün içinde
bir yer inledi ama hiç duraksamadı. Suyu çabucak içerek kapsülleri yuttu.
Birdenbire mide kaslan büzüldü. Boğuk bir ses çıkardı.
"O kapsülleri kusayım deme, Paul. Bu akĢam dokuza kadar baĢka ilaç yok." Annie
bir an boĢ gözlerle ona baktı. Sonra da birdenbire gözleri parladı ve gülümsedi.
"Beni tekrar kızdırmayacaksın, değil mi?"
Paul, "Hayır," diye fısıldadı. Denizin kabarmasını, böylece sancının geçmesini
sağlayan ayı hiç kızdırır mıydı?
"Seni seviyorum." Kadın onu yanağından öptü. Sonra elinde kova arkasına bakmadan
odadan çıktı.
Paul baĢını yastıklara dayadı. Ağzında toz, badana ve sabun tadı vardı.
Kusmayacağım... Kusmayacağım... Kusmayacağım... Sonra uykusunun geldiğini fark
etti. Kapsülleri ilacın etki yapmasına yetecek kadar midesinde tutabilmiĢti.
KazanmıĢtı. Bu seferlik.
34
Sadist
11
Paul rüyasında bir kuĢun onu yediğini görüyordu. HoĢ bir rüya değildi. Bir
gürültü oldu. Ġyi, iyi, diye düĢündü Paul. Onu vurun! ġu lanet olasıca Ģeyi
vurun.
Sonra uyandı ve duyduğunun Annie Wilkes'in gürültüsü olduğunu anladı. Kadın
gerekli iĢleri yapmak için dıĢarı çıkmıĢ, arka kapıyı çarparak kapatmıĢtı. Paul
onun karlan hıĢırdatarak yürüdüğünü iĢitti. Sonra Annie pencerenin önünden
geçti. Arkasında bir anorak vardı, kukuletasını kafasına geçirmiĢti. Dönüp
Paul'e bakmadı. Yazar onun ahırdaki iĢlerine dalmıĢ olduğunu düĢündü. Hava
kararıyor, morumsu bir renge bürünüyordu. GüneĢ batmıĢtı. Saat beĢ buçuktu
herhalde. Ya da altı.
Deniz hâlâ kabarıktı. Canı yanmıyordu. Tekrar uyuyabilirdi. Uyumak istiyordu.
Ama aklı baĢındayken bu garip durumu düĢünmesi gerekiyordu. ĠĢin kötüsü, kafası
çalıĢırken bu olayı düĢünmek istemiyordu. Ġstemiyordu. Çünkü sadece yaĢamak bile
zordu. Bu durumu düĢünmek istemiyordu. Çünkü o zaman iĢe hiç de hoĢa gitmeyecek
hayaller kanĢıyordu. Kadının birdenbire boĢ boĢ bakmaya baĢlaması. Paul'e taĢlan
ve tannçalan hatırlatması. Sarı plastik kovanın ağzına doğru yaklaĢması. Bütün
bunlan düĢünmek durumu değiĢtirmeyecekti. Hatta olayı düĢünmesinden daha da kötü
olacaktı. Annie Wilkes 'ı ve onun evindeki durumu düĢünürken kalbi hızla
çarpmaya baĢlayacaktı. Daha çok korkuyla. Ve biraz da utançla. Paul dudaklannı
san yer kovasının kenanna dayadığını görür gibi oluyordu. Bundan hiç kimseye söz
etmeyecekti. Tabii buradan kur-tulabilirse... Kötü bir durumdaydı. Ama yine de
yaĢamak istiyordu.
35
Stephen King
Kahretsin! Bu sorunu düĢün! Artık bunu bile deneyemeyecek kadar sindin mi?
Hayır.... Ama... hemen hemen.
Sonra birdenbire öfkelendi. Yeni kitabımı beğenmedi. Çünkü onu anlayamayacak
kadar aptal. Aptal mı? Hayır. Fazla tutucu. DeğiĢmek istemiyor. Hatta değiĢme
fikri bile hoĢuna gitmiyor.
Paul'ün öfkesi arttı. Kadın hem inatçı, hem de anlayıĢsızdı. Ve onu kaçırmıĢ,
buraya hapsetmiĢti. Paul'ü kovadaki pis suyu içmekle parçalanmıĢ bacakları
yüzünden acıyla kıvranmak arasında bir seçim yapmaya zorlamıĢtı. Ve bu da
yetmiyormuĢ gibi o güne dek yazdığı en iyi eserini eleĢtirmek cesaretini de
bulmuĢtu.
Paul, "Allah seni kahretsin!" dedi ve kendini birdenbire daha iyi hissetti.
Eskisi gibiydi Ģimdi. Tabii bu isyanının önemsiz, içler acısı bir Ģey olduğunu
da biliyordu. Kadın ahırdaydı, onu duyması imkânsızdı. Kabaran dalgalar kazığı
örtmüĢtü. Canı yanmıyordu. Ama yine de...
Paul kadının yanına gelerek kapsülleri vermekten nasıl kaçındığını anımsadı. Onu
böyle zorlayarak Hızlı Arabalar'ı okumak için izin koparmıĢtı.
Birdenbire romanın bir kopyası bile olmadığını hatırladı. Bunu ancak kitabı
ikinci kez yazdığı zaman yapacaktı. ġimdi Annie Wilkes'da olan romanın tek
kopyasıydı. Bütün dünyadaki tek kopya. Paul notlarını bile yakmıĢtı. O romanın
üzerinde iki yıl çalıĢmıĢtı. Ve Ģimdi kadın romanı beğenmediğinden söz ediyordu.
Ve o deliydi. Annie, Misery'yi seviyordu. Ġspanyol Harlem'inden ağzı bozuk bir
araba hırsızını değil.
Paul o sırada, istersen sayfalardan kâğıt Ģapkalar yap, diye düĢündüğünü
hatırladı. "Lütfen..." O öfke ve gurur kınklığını yeniden duydu. Ve aynı anda
bacakları hafifçe zonklamaya baĢladı. Evet.
36
Sadist
Yazı. Eserlerinin sende uyandırdığı gurur. Romanın kendi değeri... Sancı arttığı
zaman bunlar birer hayal halini alıyor. Ben olgunluğa eriĢtikten sonraki yıllar
boyunca "yazar" sözcüğünün benim için en önemli bir tanımlama olduğuna inandım.
Ve o kadın bana bunu yaptı. Yapabildi. Korkunç bir Ģey... Kaçıp kurtulmam
gereken bir yaratık. Annie gerçekten bir tanrıça. Eğer beni öldürmezse, içimde-
kileri öldürecek...
Paul bir domuzun sevinçle bağırdığını duydu. Annie onun kızacağını sanmıĢtı ama
Paul'e göre Misery gerçekten de domuza yakıĢacak bir addı. Kadının domuz taklidi
yapmasını hatırladı. O anda tıpkı bir domuza dönmüĢtü.
Arkaüstü yatarak kolunu gözlerinin üzerine koydu. O öfkesini sürdürmeye
çalıĢıyor, çünkü kendini cesur hissetmesini sağlıyordu. Cesur bir insan
düĢünebilirdi. Bir korkak bunu yapamazdı.
Bu kadın bir hemĢire. Bundan eminim. Hâlâ hemĢirelik ediyor mu? Hayır. Çünkü iĢe
gitmiyor. Neden mesleğini sürdürmüyor? Bunun cevabı belli. Kafadan çatlak. Ben
bu azabım arasında bunu fark edebildiğime göre... Herhalde meslekdaĢlan bunu
çabucak anladılar.
Onun delilik derecesini anlayacak kadar da bilgim var. Beni parçalanan arabamdan
çıkardı. Ve polis ya da ambulans çağıracağı yerde beni misafir yatak odasına
kapattı. Koluma ince borular taktı ve bol bol uyuĢturucu verdi. Hatta bu yüzden
soluk almakta zorluk çektim. Burada olduğumu kimseye haber vermedi. Bunu Ģimdiye
kadar yaptığına göre böyle bir niyeti yok demektir.
Parçalanan arabadan çıkardığı Kokomo'lu Joe Blow olsaydı aynı biçimde davranır
mıydı? Hayır. Hayır, sanmıyorum. O beni buraya kapattı, çünkü ben Paul
Sheldon'um.
37
Stephen King
"Annie benim bir numaralı hayranım," diye mırıldandı. Sonra korkunç bir anıyla
sarsıldı.
Annesi onu küçükken Boston Hayvanat Bahçesine götürmüĢtü. Büyük bir kuĢu çok
beğenmiĢti. Tüyleri pek güzeldi. Kırmızı, mor, koyu mavi... Ama kuĢun gözleri
çok kederliydi. Annesine kuĢun nereden geldiğini sormuĢ, kadın da, "Afrika'dan,"
demiĢti. O zaman kuĢun yaĢadığı bu kafeste öleceğini anlamıĢ ve ağlamaya
baĢlamıĢtı. Annesi ona dondurma almıĢtı. Paul bir süre ağlamaktan vazgeçmiĢti.
Ama sonra tekrar kuĢu hatırlamıĢ ve yeniden hıçkırmaya baĢlamıĢtı. Sonunda
annesi onu eve götürmüĢtü. Otobüste Pa-ul'e, "Sen sulu gözlü bir bebeksin,"
demiĢti. O kuĢun tüyleri... Gözleri...
Paul'ün bacaklanndaki zonklama düzenle azalıp artmaya baĢladı. "Hayır! Hayır,
hayır." Dirseğini gözlerine iyice bastırdı. "Kafan... Yaratıcılığın... Ben bunu
kastettim..." "Afrika. O kuĢu Afrika'dan getirmiĢler. Onu..." "Beni Denver'da
tanık yerine çıkardıkları zaman..." Paul, "Haydi..." diye mırıldandı. Hayal gücü
vardı. "Haydi, haydi.."
Denver'daki mahkeme salonunu görür gibi oldu. Annie Wilkes tanık yerindeydi. Ama
kot pantolon değil eski, morumsu siyah bir elbise ve korkunç bir Ģapka giymiĢti.
Salon kalabalıktı. Yargıcın saçları dökülmüĢtü; gözlüklüydü, beyaz bir bıyığı
vardı. Bıyığının altında da bir leke.
Paul, "Haydi..." diye fısıldadı ama hayal gücü ona fazla yardım etmedi. MübaĢir
kadına adını sordu. O da tekrar tekrar, "Annie Wilkes..." Ama baĢka bir Ģey
söylemedi. Orada tehlikeli lif lif som vücuduyla oturuyor ve adını
tekrarlıyordu.
38
Sadist
Paul onu hapseden eski bir hemĢirenin Denver'da neden tanık yerine çıkarıldığını
anlamaya çalıĢırken uykuya daldı.
12
Paul bir hastanenin koğuĢundaydı. Birden müthiĢ rahatladı. Neredeyse
ağlayacaktı. Uyurken bir Ģey olmuĢtu. Ya biri gelmiĢ ya da Annie fikrini
değiĢtirmiĢti. Bu önemli değildi. O canavar kadının evinde uykuya dalmıĢ ve
hastanede uyanmıĢtı.
Ama beni herhalde böyle upuzun bir koğuĢa yatırmazlardı... Burası bir hangar
kadar büyük. Hastalar sıra sıra yatıyorlardı. Hepsinin yanlanndaki damardan
besleme tepsilerinden aynı biçimde ĢiĢeler sarkıyordu. Paul doğrulup oturdu ve
hastaların birbirlerinin aynı olduklarını gördü. Hepsi de o'ydular. Paul
Sheldon. Sonra saatin çaldığını duyunca bunun bir rüya olduğunu anladı.
Rahatlığın yerini keder aldı.
Dev koğuĢun dibindeki kapı açılarak içeriye Annie Wilkes girdi. Ama arkasında
uzun bir entari, baĢında da bone vardı. Misery Chastain kılığındaydı.
"Misery'nin AĢkı"ndaki kıyafette. Bir koluna bir sepet asmıĢtı. Üzerinde bir
peçete örtülüydü. Kadın elini sepete soktu ve aldığı bir avuç Ģeyi uyuyan ilk
Paul Sheldon'un suratına fırlattı. Kumdu bu.
Birinci Paul Sheldon'un suratı bembeyaz kesildi. Yazar irkilerek uyandı. Annie
Wilkes tepesine dikilmiĢti. Elinde karton kapaklı, kadın "Misery'nin Çocuğu"
romanı vardı. Araya koyduğu iĢaretten kitabın dörtte üçünü okumuĢ olduğu
anlaĢılıyordu.
39
Stephen King
Kadın, "Ġnliyordun..." dedi.
"Kötü bir rüya gördüm."
"Neyle ilgiliydi?"
Paul aklına gelen ilk yalanı söyledi. "Afrika'yla:
13
Annie ertesi sabah Paul'ün yanına çok geç geldi. Yüzü külren-giydi. Paul
uyukluyordu. Ama hemen uyanarak dirseklerinin üzerinde doğruldu.
"Miss Wilkes? Annie? Ġyi mi..."
"Hayır."
Paul, Tanrım, diye düĢündü. Kalp krizi geçirmiĢti. Bir an endiĢelendi ama sonra
kaygının yerini sevinç aldı. Kalp krizi geçirdiğini umarım. Ciddi bir kriz!
Göğsünü patlatacak bir kriz! Canım ne kadar yanarsa yansın sürüne sürüne
memnunlukla telefona giderim. Kırık cam parçalannm üzerinde sürünmeye bile
razıyım.
Evet, kadın bir tür kalp krizi geçirmiĢti ama Paul'ün dilediği tarzda değil.
Annie ona doğru geldi. Sendelemiyor, adeta yuvarlanıyordu. Uzun bir yolculuktan
sonra karaya çıkan bir denizci gibi.
"Ne..." Paul ondan uzaklaĢmaya çalıĢtı ama gidebileceği bir yer yoktu.
"Hayır!" Annie karyolaya çarptı. Sendeledi. Az kalsın üzerine devriliyordu.
Sonra orada durup kâğıt kadar bembeyaz suratıyla ona baktı. Boynundaki kaslar
kabarmıĢtı. Alnının ortasında bir damar
40
Sadist
atıyordu. Ellerini açtı, sonra yumruk yaptı. Ġri taĢlara benziyordu yumruklan.
Sonra parmaklannı tekrar gevĢetti. "Seni... seni aĢağılık köpek!"
"Ne... ama ben..." Paul birdenbire durumu kavradı ve vücudunun içi boĢalıverdi.
Kadın romanı bitirmiĢ ve her Ģeyi öğrenmiĢti. Misery'nin değil, lan'ın kısır
olduğunu. Geoffrey'le genç kadının lan'a büyük bir hediye, yani kendisinin
sanacağı bir çocuk vermeye hazırlandıklannı. Misery, lan'a hamile olduğunu
açıkladığı zaman adamın gözlerinde yaĢlarla, "Ah, sevgilim, sevgilim," diye
tekrarladığını. Ama Annie, hep birlikte büyütecekleri çocuğu dünyaya getirirken
Misery'nin ölmesini ağlayarak karĢılamamıĢtı anlaĢılan. Tersine fena halde
öfkelenmiĢti.
Annie Wilkes tiz bir sesle haykırdı. "Misery ölmüĢ olamaz!" ġimdi yumruklannı
daha hızlı bir tempoyla sıkıp sıkıp açıyordu. "Misery Chastain ÖLMÜġ OLAMAZ!"
"Annie... Annie, lütfen..."
Komodinin üzerinde cam bir sürahi vardı. Kadın onu kapatarak yazara doğru
salladı. Paul'ün yüzüne soğuk sular saçıldı. Bir buz parçası sol kulağına
düĢerek omzuna doğru kaydı. Paul kadının sürahiyi yüzüne vurduğunu görür gibi
oldu. Kafatası parçalanacak ve Ģiddetli kanamadan ölecekti. Buzlu suyun içinde
hem de. Tüyleri diken diken oldu.
Annie böyle yapmak istiyordu. Kesindi bu. Ama en son anda döndü ve sürahiyi
kapıya fırlattı. Sürahi çorba kâsesi gibi paramparça oldu. Kadın yazara bakarak
yüzüne düĢen saçlarını itti. ġimdi bembeyaz suratında kırmızı iki küçük benek
belirmiĢti. Soluk soluğa, "Pis köpek!" dedi. "Seni pis köpek. Bunu nasıl
yapabildin?"
Paul telaĢla, hızlı hızlı konuĢmaya baĢladı. Kadının yüzüne diktiği gözlerinde
garip bir pınltı vardı. Paul hayatının Ģu birkaç sa-
41
Stephen King
niye içinde söyleyeceklerine bağlı olduğundan emindi. "Annie, 1871'de kadınların
çoğu doğum sırasında ölüyorlardı, Misery, kocası, arkadaĢı ve çocuğu için
hayatını verdi. Misery'nin ruhu her zaman..."
Annie, "Ben Misery'nin ruhunu istemiyorum," diye bağırdı. ġimdi pencereye
benzeyen ellerini Paul'ün gözlerini oymak istiyormuĢ gibi ona doğru sallıyordu.
"Ben onu istiyorum! Sen Misery'yi öldürdün! Katlettin onu!" Yumruklarım sıkarak
yastığa, Paul'ün kafasının iki yanına vurdu. Paul bezden yapılmıĢ bir bebek gibi
sarsıldı. Bacaklarına bir sancı saplandı ve haykırdı.
Sonra da, "Misery'yi ben öldürmedim!" diye bağırdı.
Annie acı bir alayla, "Ah, tabii ya," dedi. "Onu sen öldürme-diysen kim öldürdü,
Paul Sheldon?"
Yazar daha sakin bir tavırla, "Hiç kimse," diye cevap verdi. "Sadece... öldü."
Sonra da bunun doğru olduğunu düĢündü. Aslında Misery'den nefret etmiĢti. Üçüncü
romandan sonra baĢlamıĢtı bu nefret. Kadını bir katil gibi öldürebilirdi... Ama
bunu yapamamıĢtı. Sonunda Misery'yi çok aĢağı görmesine rağmen kadının ölmesi
onu ĢaĢırtmıĢtı. Ama Paul sanatın gerçek hayatı taklit etmesi gerektiğine
inanıyordu. Misery'nin kliĢeleĢmiĢ maceralan sırasında da bu inancına sadık
kalmıĢtı. Kadın beklenmedik bir biçimde ölmüĢtü. Paul'ün sevinci de bu gerçeği
değiĢtirmezdi.
Annie, "Yalan söylüyorsun," diye fısıldadı. "Ben senin iyi bir insan olduğunu
sanıyordum. Ama değilsin. Yalancı, kötü, pis bir köpeksin sen."
"Misery birdenbire öldü, iĢte o kadar. Bazen böyle olur. Tıpkı hayatta olduğu
gibi. Bazen biri..."
Annie yatağın baĢucundaki komidini devirdi. Tek çekme dıĢarı fırladı. Paul'ün
çekmedeki kol saati ve bozuk parası etrafa saçıl-
42
Sadist
di. Onların çekmede olduğundan haberi bile yoktu. Kadından uzaklaĢmaya çalıĢarak
olduğu yerde büzüldü.
Annie, "Sen benim dünkü çocuk olduğumu sanıyorsun galiba," dedi. Dudakları
gerilerek diĢleri ortaya çıktı. "Ben iĢim gereği kaç kiĢinin öldüğünü gördüm.
Yüzlerce insanın. Bazılan avaz avaz haykırarak can verirlerdi! Bazılan da
uykulannda! Senin dediğin gibi, oluverirlerdi! Ama romanlardaki tipler
ÖLÜVERMEZLER! Tann zamanında geldiğini düĢündüğü zaman canımızı alır. Bir yazar
da eserindeki tipler bakımından Tann gibidir. O karakterleri yazar yaratır.
Tann'nın bizi yarattığı gibi. Kimse Tann'dan hesap soramaz. Pekâlâ! Tamam! Ama
Misery konusunda sana bir tek Ģey söyleyeceğim. Bu kez Tann'nın bacaklan
paramparça. O BENĠM evimde, BENĠM yiyeceklerimle besleniyor. Ve..." Yüzü
ifadesizle-Ģiverdi. Doğruldu, ellerini gevĢekçe iki yana bıraktı. Gözlerini
duvardaki eski bir resme dikti. Paul yattığı yerden ona bakıyordu. Yastıkta
yumruklannın yuvarlak izleri kalmıĢtı. Paul ansızın cinayet iĢlenebileceğini
anladı. O sürhayi atmasaydı, onu yere çarpıp ben kırardım. Cam parçalanndan
birini gırtlağına saplamaya çalıĢırdım... Çekmeden etrafa saçılan eĢyalara
baktı. Ama yerde sadece dolmakalem, tarak, bozuk para ve saati vardı. Cüzdanı
yoktu. Daha önemlisi Ġsviçre Ordu kaması da.
Kadın ağır ağır kendine geldi. Hiç olmazsa öfkesi geçmiĢti. Kederli bir ifadeyle
Paul'e baktı. "Artık gitmem iyi olacak. Bir süre sana yaklaĢmamalıyım. Bu...
akıllıca bir Ģey olmaz."
"Gitmek mi? Nereye?"
"Bu önemli değil. Bildiğim bir yere. Burada kalırsam aptalca bir Ģey yapacağım.
DüĢünmem gerekiyor. HoĢcakal, Paul." Odada hızla ilerledi.
43
Stephen King
Yazar endiĢeyle, "Ġlacımı vermek için geri dönecek misin?" diye sordu.
Kadın cevap vermeden kapıyı arkasından kapattı. Ve Paul ilk kez o zaman
ariahtann Ģıkırtısını duydu. Annie'nin holden geçtiğini iĢitti. Kadın öfkeyle
anlayamadığı bir Ģeyler bağırınca yüzünü buruĢturdu. BaĢka bir Ģey Ģangırtıyla
düĢüp kırıldı. Bir kapı çarpılarak kapandı. Bir motor homurdandı. Tekerlekler
karlan hıĢırdarak döndü. Arabanın gürültüsü gitgide uzaklaĢtı. Bir uğultu halini
aldı, sonunda duyulmaz oldu.
Paul yalnız kaldı... Annie Wilkes'in evinde yalnızdı. Bu odaya kilitlenmiĢ bu
yatağa hapsedilmiĢti. Burasıyla Denver arasındaki uzaklık... Ģey, Boston
Hayvanat Bahçesiyle Afrika arasındaki gibiydi. Gözlerini tavana dikmiĢ
yatıyordu. Boğazı kurumuĢtu, kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Bir süre sonra oturma
odasındaki saat on ikiyi çaldı ve sular çekilmeye baĢladı.
14
Elli bir saat.
Paul aradan ne kadar zaman geçtiğini biliyordu. Bunu kaza sırasında cebinde olan
dolmakalemin yardımıyla hesaplayabilmiĢti. AĢağıya doğru uzanarak kalemi almayı
baĢarmıĢ, saatin her çalıĢında koluna bir iĢaret yapmıĢtı. Dört yatay ve bir
çapraz çizgi. Kadın döndüğü sırada böyle on grup ve bir de tek çizgi vardı.
Gruplar baĢlangıçta çok düzgünken sonradan elleri titremeye baĢladığı için bi-
44
Sadist
çimsizleĢmiĢti. Paul bir tek saati bile kaçırmadığından emindi. KestirmiĢ ama
dalıp gitmemiĢti. Saatin sesi onu her seferinde uyandırmıĢtı.
Bir süre sonra can acısına rağmen açlık ve susuzluk duymaya da baĢlamıĢtı.
Geceyi kâh uyuklayarak, kâh ter içinde uyanarak geçirmiĢ ve ölmek üzere olduğuna
inanmıĢtı. Bir süre sonra da öleceğini ummaya baĢlamıĢtı. Bu durumdan kurtulayım
da, ne olursa olsun. Can acısının bu kadar korkunç bir Ģey olduğunu
bilmiyordum... Deniz çekilmiĢti. Kazıklar gitgide daha çok ortaya çıkmıĢtı.
Paul ertesi gün öğleye doğru bacak ve kasıklanndaki korkunç sancıya rağmen baĢka
bir Ģey yüzünden de acı çektiğini anladı. Ġlacın kesilmesi yüzünden. Ona
alıĢmıĢtı. Artık kapsüllere yalnız ba-caklanndaki sancı yüzünden ihtiyacı
olmadığını biliyordu. Bir ara yataktan kalkmayı düĢündü. Ama nasıl bir acı
çekeceğini tahmin edebiliyordu. Belki yine de kalkmayı deneyecekti ama Annie
kapıyı kilitlemiĢti zaten.
Çaresizlik içinde ilk kez üzerindeki battaniyeleri açtı. Her Ģeye rağmen durumun
sandığı kadar kötü olmadığını umuyordu. Evet, bacaklannın durumu sandığı kadar
kötü değildi. Daha da feciydi! Dizlerinin aĢağısına dehĢetle baktı. Aynı anda
Ronald Reagan'ın "King's Row" filminde nasıl haykırdığını anımsadı. "Vücudumun
geri kalanı nerede?"
Evet, Paul'ün vücudunun geri kalanı oradaydı. Belki buradan kaçabilecekti. Bu
pek uzak bir ihtimaldi ama yine de mümkündü. Ama belki de bir daha hiç
yürüyemeyecekti. Yürüyebilmesi için de herhalde bacaklannın yeniden kınlması
gerekecekti. Hem de birkaç yerden. Sonra kemikler çelik çivilerle
tutturulacaktı...
Kadın destek kullanmıĢtı. Paul da biliyordu bunu. O kaskatı Ģeyleri hissetmiĢti.
Ama o ana kadar Annie'nin bu çubuklarla neler
45
Stephen King
yaptığını anlamamıĢtı. Ġki bacağının dizinden aĢağı kısımlarını alüminyum koltuk
değneklerinden kesilmiĢ gibi gözüken ince çelik çubuklar sarıyordu. Kadın
bunları sıkıca flasterlemiĢti. Paul'ün bacaklarının dizlerine kadar olan
kısımları eğri büğrü, kıvnmlıydı. Kâh dıĢarı, kâh içeri dönüyordu. Çok sancıyan
sol dizinin yerinde bir Ģey kalmamıĢ gibiydi. Baldın ve budu yerindeydi. Ama
bunlann arasında mide bulandmcı kubbemsi bir Ģey vardı. Bacaklannın üst kısım-
lan çok ĢiĢmiĢ ve biraz da dıĢanya doğru eğilmiĢti. Kalçalannda ve kasıklannda
hâlâ renkleri açılmaya baĢlamıĢ olan çürükler vardı.
Paul bacaklannın dizlerinden aĢağısının kınlmıĢ olduğunu düĢünmüĢtü. Kınlmak?
Toz olmuĢtu kemikleri.
Ġnleyerek, ağlayarak battaniyeleri tekrar çekti. Yataktan yuvarlanarak inmesi
imkânsızdı. En iyisi burada yatmak. Ve burada ölmek. Bu korkunç acıya da,
kesilinceye kadar katlanmak...
Paul daldı, uyandı, daldı uyandı.
Ve Annie'nin ölmüĢ olduğuna inanmaya baĢladı. Kadın çok dengesizdi. Ve bu
dengesiz tiplerin intihar ettikleri çok görülmüĢtü. Kadının kamyoneti yolun
kenannda durdurduğunu görür gibi oldu. Koltuğunun altından bir 44'lük çıkanyor,
namluyu ağzına sokarak tetiği çekiyordu. GözyaĢlan arasında, "Misery öldü, artık
ben de yaĢamak istemiyorum. Elveda zalim dünya," diye bağırıyor ve kendini
vuruyordu.
Paul gıdaklar gibi güldü. Ġnledi. Sonra haykırdı.
Belki de bir kazaya uğradı. Bu kabil mi? Ah, tabii, efendim! Paul bu kez de
kamyoneti hızla süren kadını gözlerinin önünde canlandırdı. Araba yoldan çıkıyor
ve döne döne aĢağıya yuvarlanıyordu. Sonra birdenbire alev alıyordu. Annie daha
ne olduğunu anlayamadan ölüyordu.
46
Sadist
Annie geberdiyse, o zaman ben de burada ölürüm. Peynirsiz bir kapana sıkıĢmıĢ
fare gibi. Artık ölümü bekliyordu...
15
Annie içeri girdiği zaman Paul önce rüya gördüğünü sandı. Sonra gerçek ağır
bastı. Ya da o ilkel yaĢama isteği. Ġnlemeye, yal-vanp yakarmaya baĢladı. Ama
yine de hâlâ rüyada gibiydi. Sadece Annie'nin koyu mavi bir elbise ve çiçekli
bir Ģapka giymiĢ olduğunun farkındaydı. Denver'da tanıklık ederken hayalinde ona
giydirdiği kılığa çok benziyordu.
Annie'nin yüzü pembeleĢmiĢti. Gözleri neĢeyle parlıyordu. Hemen hemen
güzelleĢmiĢ gibiydi. Yani Annie gibi bir kadın ne kadar güzelleĢebilirse. Bir
elinde bir bardak su vardı. Büyük bir bardak su.
"Al bakalım." Paul'ün suyu nefes borusuna kaçırmadan içebil-mesi için elini onun
ensesine koydu ve hafifçe kaldırdı. Elleri dıĢarda dolaĢtığı için hâlâ soğuktu.
Paul çabuk çabuk üç yudum içti. Suyun bir kısmı çenesindeki tiĢörtüne aktı.
Sonra Annie bardağı çekti.
Paul miyavlamayı andıran sesler çıkararak titreyen ellerini uzattı.
Kadın, "Hayır," dedi. "Hayır, Paul. Az az içeceksin. Yoksa kusarsın." Kısa bir
süre sonra sudan iki yudum daha almasına izin verdi.
Paul öksürerek, "Ġlaç," diye mınldandı. "Kapsüller... Sancı... Annie, lütfen...
Tann aĢkına bana yardım et. Sancı çok Ģiddetli..."
47
Stephen King
"Biliyorum ama beni dinlemelisin." Annie ona sertçe ama yine de annece bir
ilgiyle bakıyordu. "Buradan uzaklaĢmam ve düĢünmem gerekiyordu. Derin derin
düĢündüm. Uygun biçimde düĢündüğümü umarım. Tümüyle emin değildim. Bazen kafam
karmakarıĢık oluyor. Bunu biliyorum. Kabul de ediyorum. ĠĢte o yüzden bana o
günlerde nerede olduğumu sordukları zaman bir türlü hatır-layamadım. Onun için
dua ettim. Bildiğin gibi bir Tanrı var. Ve dualara karĢılık veriyor. Her zaman.
Onun için de dua ettim. 'Sevgili Tanrım,' dedim. 'Ben döndüğüm sırada Paul
Sheldon ölmüĢ olabilir.' Ama Tanrı, 'Ölmeyecek,' diye açıkladı. 'Onu korudum.
Sen ona doğru yolu gösteresin diye.'"
Paul bu sözleri hayal meyal duydu. Gözlerini su bardağına dikmiĢti. Kadın ona üç
yudum daha içirdi. Paul bir at gibi ağzını Ģapırdattı, geğirdi, sonra da
kaslarına kramp girerken acı acı bağırdı.
Kadın o sırada ona Ģefkatle baktı. "Ġlacını vereceğim, acın sona erecek. Ama
önce yapmam gereken bir iĢ var. Hemen döneceğim." Kapıya doğru gitti.
Paul, "Gitme!" diye haykırdı.
Annie ona aldırmadı bile. Yazar yatakta yatıyor, inlememeye çalıĢıyordu. Ama
yine de inliyordu.
16
Paul Sheldon önce tekrar kâbus görmeye baĢladığını sandı. Gördüğü gerçek
olmayacak kadar garipti. Annie odaya girmiĢti ve kömür dolu bir mangalı ona
doğru itiyordu.
48
Sadist
"Annie, korkunç sancım var." GözyaĢları yanaklanndan akıyordu.
"Biliyorum, hayatım." Kadın onu usulca yanağından öptü. "Biraz sonra..."
Annie odadan çıktı. Paul aptal aptal mangala bakıyordu. Aklına tanrılar ve
kurbanlar geliyordu.
Tabii kadın da zaten bir kurbanı düĢünüyordu. Odaya döndüğü zaman elinde "Hızlı
Arabalar" romanı vardı. Paul'ün iki yıllık çalıĢmasının tek ürünü. Diğer elinde
ise bir kutu kibrit tutuyordu.
17
Paul ağlayarak, titreyerek, "Hayır," dedi. Bir tek düĢünce onu asit gibi
yakıyordu. Boulder'da kitabın fotokopisini çıkartabilirdim. Yüz dolar bile
tutmazdı... Onu her zaman uyarmıĢlardı. Ama Paul nedense kopya çıkarmasının ona
uğursuzluk getireceğine inanmıĢtı. Ve Ģimdi "Kasırga Annie" karĢısındaydı.
Uğursuzlukla felaketin bir karıĢımıydı o. Onlan dinleseydim... Bir yüz dolarak
verseydim...
"Evet." Kadın kibrit kutusunu Paul'e uzattı. OturmuĢ ve "Hızlı Arabalar"ı
kucağına koymuĢtu. Yüzü hâlâ sevinçli ve sakindi.
"Hayır." Yüzü alev alev yanan Paul baĢını çevirdi.
"Evet. Pis bir kitap bu. Ayrıca iyi bir eser de sayılmaz."
"Ġyi bir eser sana yaklaĢıp burnunu ısırsa onu yine de fark edemezsin!" diye
bağırdı Paul. Artık aldıracak halde değildi.
49
F:4
Stephen King
Annie Ģefkatle güldü. Hiç öfkeli değildi. Ama yazar Annie Wilkes 'ı tanıyordu
artık. Onun her an sinir krizi geçirebileceğini de biliyordu. Kadın, "Bir kere,"
dedi. "Ġyi bir Ģey burnumu ısırmaz. Ġkincisi, ben bir Ģeyin iyi olup olmadığını
hemen anlarım. Sen iyisin Paul. Sadece biraz yardıma ihtiyacın var. Haydi, Ģu
kibriti al."
Yazar baĢını sağa sola salladı. "Hayır."
"Evet."
"Hayır."
"Evet."
"Lanet olsun! Hayır!"
"Ağzını istediğin kadar boz. Böyle laflan daha önce de duydum."
"Ġstediğini yapmayacağım." Paul gözlerini yumdu.
Tekrar gözlerini açtığı zaman kadın bir karton parçasını ona doğru tutuyordu.
Üstüne parlak mavi harflerle "Novril" yazılmıĢtı. Altına ise kırmızıyla
"EĢantiyon". Kartona dört kapsül takılıydı. Paul kartonu kapmaya çalıĢtı ama
kadın gen çekti.
"Kitabı yaktığın zaman," dedi. "Kapsülleri sana ondan sonra vereceğim. Dördünü
birden. O zaman sancı kaybolacak. Kendini yine sakin ve rahat hissedeceksin.
Kendine geldikten sonra çarĢaflan-nı değiĢtireceğim. Sırılsıklam olduğunu
görüyorum. Herhalde seni rahatsız ediyordur. Üzerindekileri de değiĢtireceğim
tabii. O sırada acıkmıĢ olacaksın ve sana çorba içireceğim. Belki kızarmıĢ ekmek
de vereceğim. Ama sen kitabı yakıncaya kadar hiçbir Ģey yapamam, Paul. Çok
üzgünüm."
Paul'ün dili, "Evet, evet, evet," demek istiyordu. "Tamam." Bu yüzden dilini
ısırdı. Kadını, o büyüleyici, çıldırtıcı karton parçasını görmemek için tekrar
baĢını çevirdi. "Sen bir iblissin!" Kadının yine öfkeleneceğini sanmıĢtı.
50
Sadist
Ama Annie hoĢgörü ve gizli bir hüzünle güldü. Ah, evet, evet. Bir çocuk da
annesi mutfağa girdiği ve onun benzin ĢiĢesiyle oynadığını gördüğü zaman böyle
düĢünür. Tabii senin gibi eğitim görmediği için bu kelimeleri kullanmaz. Sadece,
'Anne, sen çok kötüsün,' der." Yazarın sıcak alnına düĢmüĢ olan saçlarını geri
itti. Parmaklarını yanağına, boynuna sürdü. Sonra da bir an omzunu merhametle
sıktı. "Bir anne oğlu onun kötü olduğunu söylediği ya da çocuğu elindeki
tehlikeli Ģeyi aldığı için ağladığı zaman çok üzülür. ġimdi senin ağladığın
gibi. Ama haklı olduğunu bilir. Onun için de görevini yapar. Benim de görevimi
yaptığım gibi."
Annie elinin eklemlerini üç kez romanın bulunduğu dosyaya vurdu. Yüz doksan bin
kelime ve Paul Sheldon'un değer verdiği beĢ kiĢi. Her geçen dakikayla ortadan
kaldırmayı büsbütün istemediği yüz doksan bin kelime ve beĢ kiĢi...
Kapsüller.... Kapsüller. O lanet olasıca kapsüller gerekliydi ona. O insanlar
birer gölgeydiler. Ama kapsüller öyle değillerdi. Gerçekti onlar.
"Paul?"
Yazar, "Hayır!" dedi hıçkırarak.
Kadın kapsüllerin bulunduğu kartonu sallarken hafifçe hıĢırdadılar. Sonra Annie
kibrit kutusunu salladı. Kibritler tıkırdadı. "Paul?"
"Hayır!"
"Bekliyorum, Paul."
Paul, ah, Tanrım, diye düĢündü. Kahraman rolü neden yapıyorsun? Kimi etkilemeye
çalıĢıyorsun? Bunun bir film ya da bir televizyon oyunu olduğunu mu sanıyorsun?
Cesaretinle izleyicileri etkilediğini mi düĢünüyorsun? Ya onun istediğini
yaparsın ya da karĢı koyarsın. KarĢı koyarsan ölürsün ve bu kadın da romanı
nasıl olsa yakar. Onun için... ġimdi ne yapacaksın? Burada yatacak ve
51
Stephen King
ancak en baĢarısız bir Misery romanının yansı kadar satacak bir kitap uğruna acı
çekeceksin? Haydi, haydi, aklını baĢına topla! Galileo bile karĢısındakilerin
niyetlerinin ciddi olduğunu anladığı zaman sözlerini geri aldı.
"Paul! Bekliyorum. Bütün gün bekleyebilirim. Tabii çok geçmeden komaya
gireceğini biliyorum. Zaten komanın eĢiğindesin. Ve ben de..." Tekdüze bir sesle
konuĢmasını sürdürdü.
Yazar içinden, evet diye bağırdı. Kibritleri ver. Bir meĢale ver bana. Napalm
bombası ver. Ġstediğin buysa romanın üzerine bir nükleer bomba da atarım, manyak
kan! YaĢamak isteyen fırsatçı böyle konuĢuyordu. Ama Paul'ün komanın eĢiğinde
olan diğer bir yanıysa yüz doksan bin kelime, diyordu. BeĢ kiĢi. Ġki yıllık bir
çalıĢmanın ürünü. GERÇEK! Ah, kahretsin. Sen lanet olasıca GERÇEK konusunda ne
biliyorsun ki?
Kadın ayağa kalkarken karyolanın yaylan gıcırdadı. "Ah! Doğrusu sen inatçı bir
çocuksun. Bütün gece istesem de yanında oturmam! Ne de olsa bir saat araba
kullandım. Buraya eriĢmek için acele ediyordum. Daha sonra uğrar, fikrini
değiĢtirip değiĢtirmediğini soranm..."
Paul haykırdı. "Romanı sen yak o halde!"
Annie dönerek ona baktı. "Hayır. Bunu yapamam. Seni bu azaptan kuriamıak isterim
ama bu imkânsız."
"Neoen?"
Kadın resmi bir tavırla, "Çünkü bunu kendi isteğinle yapman gerekiyor," dedi.
Yazar gülmeye baĢladı. Ve kadın döndüğünden beri ilk kez suratı asıldı. Dosyayı
koltuğunun altına sıkıĢtırarak odadan çıktı.
52
Sadist
18
Annie bir saat sonra tekrar geldiği zaman Paul kibrit kutusunu aldı. Kadın
romanın adı yazılı olan ilk sayfayı mangalın üzerindeki ızgaraya koydu. Yazar
bir kibriti çakmaya çalıĢtı ama kibrit elinden kayıyordu. Bu yüzden Annie kutuyu
aldı. Bir kibrit çakarak Paul'ün eline sıkıĢtırdı. Yazar alevi sayfanın köĢesine
tuttu. Sonra da kibriti elinden atarak kâğıdın yanmasını büyülenmiĢ gibi
seyretti. Yutkundu. Kadın bu kez bir de maĢa getirmiĢti. Kâğıt kıvnhrken maĢayla
ızgaranın altına itti.
Paul, "Bu iĢ sonsuza kadar sürecek," dedi. "Ben..."
Kadın, "Hayır," diyerek baĢını salladı. "Bu iĢi çabucak bitireceğiz. Ama ayn ayn
birkaç sayfayı yakmalısın, Paul. AnlayıĢının bir simgesi olarak." "Hızlı
Arabalar"ın birinci sayfasını ızgaranın üzerine yaydı. Paul yirmi dört ay önce
New York'taki evinde yazdığı sözcükleri anımsadı. "Tony Bonasaro basamaklardan
inen kıza yaklaĢarak, 'Benim tekerleklerim yok,' dedi. 'Ve zor öğrenirim. Ama
hızlı araba kullanınm.'" Yeni bir kitaba baĢlarken duyduğu o endiĢe ve mutluluğu
hissetmiĢti.
Kadına baktı, alçak sesle ama açık açık, "Annie," dedi. "Bana bunu yaptırma."
Kadın kibrit kutusunu acımasızca ona uzattı. "Ġstediğini yapa bilirsin."
Ve Paul romanı yaktı.
53
Stephen King
19
Kadın ona birinci ve son sayfalan yaktırdı. Romanın çeĢitli yerlerinden çekip
çıkardığı çift çift sayfalan da. "Çünkü dokuz Ģanslı bir sayıdır," dedi.
"Dokuzun birkaç katı insana uğur getirir." Paul kadının küfürleri keçe kalemle
karalamıĢ olduğunu fark etti.
Dokuzuncu çift sayfa da yandıktan sonra Annie, "ġimdi," diye mınldandı. "Sen tam
'cici' bir çocuk gibi davrandm. Gerçek bir sportmen gibi. Bu iĢin sana hemen
hemen bacaklann kadar acı verdiğini biliyorum. Onun için iĢi fazla
uzatmayacağım." Izgarayı kaldırarak romanı mangala attı. O arada Paul'ün yaktığı
kâğıtlann kapkara kalıntılannı da iyice ezdi. Oda kibrit ve yanmıĢ kâğıt
kokuyordu. Paul kendi kendine, sayıklarcasına, herhalde iblisin antresi de böyle
kokar, dedi. Vaktiyle "midem" diye tanımladığım buruĢuk ceviz kabuğunun içinde
bir Ģeyler olsaydı kusardım...
Kadın bir kibrit çakarak Paul'ün parmaklannın arasına sıkıĢtırdı. Yazar eğilerek
kibriti mangalın içine atmayı baĢardı. Artık önemi yoktu. Hiç önemi yoktu.
Annie onu dürttü. "Kibrit söndü." Bir kibrit daha çakarak uzattı. Paul yine
eğilmeyi baĢardı ama o sırada bacaklan müthiĢ sancımaya baĢladı. Kâğıtlann
köĢesini tutuĢturdu. Alev bu kez sönmeden yayıldı.
Paul arkaüstü uzandı. Gözleri kapalı, çatırdıyı dinliyor, alevlerin sıcaklığını
hissediyordu.
Kadın telaĢla, "Tannm!" diye bağırdı.
Paul gözlerini açtı. Yanık kâğıt parçalan sıcak hava yüzünden mangaldan
yükselmeye baĢlamıĢtı.
54
Sadist
Annie gümbür gümbür yürüyerek odadan çıktı. Paul onun banyo musluğundan kovaya
su doldurduğunu iĢitti. Tembel tembel siyah bir kâğıt parçasının uçmasını ve tül
perdelerden birine konmasını seyrediyordu. Bir kıvılcım çaktı. Paul bir an
odadaki eĢyalann tutuĢup tutuĢmayacağını düĢündü. Ama kıvılcım söndü ve
gerisinde sigara yanığına benzeyen küçük bir delik kaldı. Yatağın üzerine küller
uçuĢtu. Bazılan kollanna düĢtü. Ama Paul aldırmadı bile.
Annie içeriye girdi. Bir anda her yana bakmaya, yükselen ve dalgalanan her kâğıt
parçacığını izlemeye çalıĢıyordu. Mangalın yanlanndan alevler titreĢmekteydi.
Kadın yine, "Tannm," diyerek etrafına bakındı. Kova dolusu suyu nereye
dökeceğini düĢünüyordu. Ya da su dökülmesi gerekip gerekmediğini. Dudakları
titriyordu. Paul bakarken kadın dilini çı-kanp yine dudaklanm yaladı. "Tannm!
Tannm!" Bundan baĢka bir Ģey söyleyecek durumda olmadığı anlaĢılıyordu.
Paul can acısıyla kıvranmasına rağmen bir an müthiĢ bir sevinç duydu. Annie
Wilkes korktuğu zaman bu hale giriyordu. Paul onun bu halini sevebilirdi.
BaĢka bir sayfa daha havalandı. Üzerinde hâlâ uçuk mavi alevden diller vardı.
Kadın o zaman karannı verdi. Yine, "Tannm," diyerek kovadaki suyu dikkatle
mangala döktü. Korkunç bir hıĢırtı duyuldu ve buharlar yükseldi. Bu ıslak yanık
kokusu pek kötüydü.
Annie odadan çıktıktan sonra Paul son kez dirseğinin üzerinde doğrulmayı
baĢardı. Mangala baktı. Ġçinde küçük, yanık bir kütüğe benzeyen bir Ģey
yüzüyordu.
Annie Wilkes bir süre sonra geri döndü. Bir Ģarkı mınldanı-yordu. Paul'ün
doğrulmasına yardım ederek kapsülleri onun ağzına tıktı. Paul hemen bunlan
yuttu.
Sonra da arkaüstü uzanarak, bu kadını öldüreceğim, diye karannı verdi.
55
Stephen King
20
Annie, "Haydi, ye," dedi. Sesi sanki uzaklardan geliyordu. Paul müthiĢ bir acı
duydu. Gözlerini açtı. Kadın yanında oturuyordu. Ġlk kez yüzleri aynı hizadaydı.
KarĢı karĢıyaydılar. Belli belirsiz bir hayretle sonsuz yıllardan beri ilk kez
doğrulup oturmuĢ olduğunu fark etti... Oturuyordu.
Buna kim aldınr, diye düĢünerek tekrar gözlerini kapattı. Deniz kabarmıĢ,
dalgalar kazıklan örtmüĢtü. Sonunda olmuĢtu bu. Ama bir daha sefere sular
çekildikten sonra yeniden yükselmeyebi-lirdi. Onun için Ģimdi dalgalarla beraber
sürüklenecek, oturmayı daha sonra düĢünecekti.
Kadın yine, "Haydi, ye," dedi ve Paul tekrar o acıyı duydu. Sanki baĢının sol
tarafında vızıldıyordu bu. Ġnleyerek uzaklaĢmaya çalıĢtı.
"Ye, Paul! Yemek yiyecek kadar kendine gelmelisin. Ya da..."
Zzzz. Paul'ün kulak memesi sızladı. Kadın kulağını çekiyordu. "Peki," diye
homurdandı. "Peki. Kulağımı koparma..." Kendini zorlayarak gözlerini açtı. Sanki
gözkapaklanndan birer beton parçası sallanıyordu. Kadın kaĢığı hemen onun ağzına
soktu. Sıcak çorba boğazından kaydı. Paul boğulmamak için bunu yuttu. Sonra
birdenbire açlığını hissetti. Sanki bu ilk kaĢık dolusu çorba midesini düĢtüğü
uyuĢukluktan kurtarmıĢtı. Çorbanın geri kalanını kadının verdiği hızla içti. Ama
ağzını Ģıpırdatarak çorbayı yutarken doyacağına büsbütün acıktı.
56
Sadist
Annie'nin dumanlar tüten, tehlikeli görünüĢlü mangalı çıkardığını ve daha sonra
alıĢveriĢ arabasına benzeyen bir Ģey getirdiğini hayal meyal hatırlıyordu. Bu
durum onu ĢaĢırtmamıĢ, meraklan-dırmıĢtı da. Ne de olsa burada konuktu.
Mangallar, el arabalan. Belki de yann park sayacı ya da bir nükleer baĢlık.
Eğlenceli bir evde konuk olduğun zaman kahkahalann ardı arkası kesilmezdi.
Daha sonra dalıp gitmiĢti. Ama artık alıĢveriĢ arabası sandığın Ģeyin yan
kapatılmıĢ tekerlekli bir sandalye olduğunu görüyordu. ġimdi bunda oturuyordu.
Destekli bacaklanm öne doğru uzatmıĢtı. Kalça kısmı iyice ĢiĢmiĢ gibiydi. Bu
yeni durumdan hiç memnun değildi. Çok rahatsızdı.
Ben kendimden geçtiğim zaman bu iskemleye yerleĢtirmiĢ, diye düĢündü. Beni
kaldırmıĢ. Bu ağır gövdemi. Tannm, bu kadın çok kuvvetli olmalı.
Annie, "ĠĢte bitti," dedi. "Çorbayı böyle iĢtahla içmen beni sevindirdi, Paul.
ĠyileĢeceğine inanıyorum. Tabii eskisi gibi olacaksın diyemeyeceğiz. Yepyeni. Ne
yazık ki, bu imkânsız. Ama o tür... o tür... anlaĢmazlıklar olmazsa çabucak
iyileĢeceğinden emindi. ġimdi bu pis yatağının çarĢafını değiĢtireceğim. Ondan
sonra da üzerindeki pis Ģeyleri. Sancın olmazsa ve kendini yine de aç
hissedersen sana kızarmıĢ ekmek vereceğim."
Paul uysalca, "TeĢekkür ederim, Annie," dedi ve gırtlağın, diye düĢündü. Sonra
dudaklannı yalayarak bir tek kez, "Tannm," deme fırsatını vereceğim. Ama sadece
bir tek defa. Annie! Bir tek defa!
57
Stephen King
21
Paul dört saat sonra yine yatağındaydı ve bir tek Novril için bütün kitaplannı
yakmaya da razıydı. Oturduğu sırada canı hiç yanmamıĢtı. Tabii kanında o sırada
Prusya Ordusunun yansını uyutacak kadar ilaç vardı. Ama Ģimdi belinden aĢağısını
anlar sarmıĢ gibi geliyordu.
Paul haykırdı. Hem de çok yüksek sesle. Galiba besinin yara-n olmuĢtu. O
karanlık sisten kurtulduğundan beri hiç böyle avaz avaz bağırmamıĢtı.
Kadının dıĢanda, kapının önünde uzun süre durduğunu sezdi. Herhalde hareketsiz
kalmıĢ, boĢ gözlerle kapının tokmağına ya da elindeki çizgilere bakıyordu. Neden
sonra içeri girdi.
"Al." Yazara ilacı uzattı. Bu kez iki kapsül getirmiĢti.
Paul kapsülleri yuttu. Bardağın sallanmaması için kadının bileğini tutuyordu.
Annie ayağa kalktı. "Sana kentten iki hediye aldım."
Paul karganınkini andıran bir sesle, "Öyle mi?" dedi.
Annie çelikten yapılmıĢ ayak destekleri öne doğru uzanmıĢ olan tekerlekli
sandalyeyi iĢaret etti. KöĢede duruyordu. "Ġkinci hediyeni de yann göstereceğim.
Haydi artık uyu, Paul."
58
Sadist
22
Ama Paul uzun bir süre uyuyamadı. UyuĢturucunun etkisiyle sersem sersem içine
düĢtüğü durumu düĢündü. Bunu yapmak daha kolaydı Ģimdi. Yarattığı, sonra da
ortadan kaldırdığı romanı düĢünmekten daha kolay.
ġeyler... Parçalar... Bunlan yama iĢi örtü yaparmıĢ gibi bir a-raya
getirebilirdi.
KomĢulardan kilometrelerce uzaktayız. Annie komĢulann onu sevmediklerini
söyledi. En yakındakilerin adı neydi? Boynton. Hayır. Rodyman. Tamam, buldum.
Rodyman. Kentten ne kadar uzaktayız acaba? Çok uzak olduğumuzu sanmıyorum. Çapı
yirmi iki kilometre kadar küçük ya da altmıĢ sekiz kilometre kadar büyük bir
dairenin içindeyim. Annie Wilkes'm evi de burada. RodymanTann-ki de. Ne kadar
küçük olursa olsun. Sidewinder kenti de...
Ya benim arabam? Camarro'm da bu dairenin içinde bir yerde. Polis arabamı buldu
mu?
Hayır, sanmıyorum. Ben tanınmıĢ biriyim. Arabamı bulsalar-dı, kayıtlardaki adımı
görürlerdi. Basit bir araĢtırma sonucu Boul-der'de olduğumu, sonra da birdenbire
ortadan kaybolduğumu öğrenirlerdi. Parçalanan, bomboĢ arabam bir araĢtırma
yapılmasına yol açardı. Gazetelerde, televizyonda olaydan söz edilirdi.
Ama Annie televizyonda haberleri izlemiyor. Radyoyu ise hiç dinlemiyor. Tabii
kulaklığı varsa o baĢka. Kimseye telefon ettiği de yok.
Bütün bunlar o Sherlock Holmes hikâyesindeki köpeğe benziyor. ġu havlamayan
köpeğe... Arabamın bulunmadığını biliyorum. Çünkü polisler buraya gelmediler.
Otomobilimi bulsalardı bu haya-
59
Stephen King
li dairenin içinde yaĢayan herkesle konuĢurlardı. Öyle değil mi? Böyle bir
dairenin içinde kaç kiĢi olabilir? Batı Yamacın yukansma yakın bir yerde?
Rodyman'lar, Annie Wilkes ve baĢka on, on iki kiĢi daha. Öyle mi?
Tabii arabamın bulunmamıĢ olması bu durumun değiĢmeyeceği anlamına gelmez.
Hiçbir zaman bulunmayacağı anlamına.
Paul'ün o müthiĢ hayal gücü iĢi ele aldı. Polis uzun boylu, soğuk tavırlı ama
yakıĢıklı bir adamdı. Belki favorileri yönetmelikte belirtilenden biraz daha
uzundu. Sorguya çekilen kimsenin çift hayalini göreceği koyu renk camlı bir
gözlük takmıĢtı. Orta Batı'ya özgü lehçeyle konuĢuyordu.
"Humbugagy Dağının yamacının ortalarında devrilmiĢ olan bir araba bulduk. Paul
Sheldon adında tamnmıĢ bir yazara aitmiĢ. Kanepelerde ve panelde biraz kan var.
Ama onu bulamadık. Herhalde sürünerek arabadan çıktı. Ve hatta belki de sersem
sersem uzaklaĢtı..."
Paul, iĢte bu çok komik, diye düĢündü. ġu bacaklanmın haline bak. Tabii polis ne
tür yaralar aldığımı bilemez. Sadece arabada olmadığım için oradan biraz
uzaklaĢacak kadar güç bulabildiğimi düĢünürler... Ama kaçınlmıĢ olduğum
akıllanna bile gelmez. Hiç olmazsa baĢlangıçta. Belki de sonuna kadar.
"Fırtına günü yolda biriyle karĢılaĢtınız mı, bayan? Hatırlıyor musunuz? Kırk
iki yaĢında, uzun boylu, açık kumral saçlı biri. Arkasında kareli bir flanel
gömlek, bir anorak ve ayağında da kot pantolon olabilir. Bir kaza geçirmiĢ gibi
gözüken biri? Hatta belki kim olduğunu bile bilmiyordu..."
Paul kendi kendine, Annie polise mutfakta kahve ikram eder, dedi. Aradaki bütün
kapılan da kapatır. Ġnlersem sesimin duyulmaması için.
60
Sadist
"Ah, hayır, memur bey... bir tek kiĢiye bile rastlamadım. Aslında Tony Robert
bana o kötü fırtınanın güneye doğru gitmediğini ¦ söyler söylemez mümkün olduğu
kadar çabuk eve döndüm."

Polis fincanı bırakarak ayağa kalkar. "Bu tarife uyan birini görürseniz bize
elinizden geldiği kadar çabuk haber vereceğinizi umarım, bayan. O çok ünlü biri,
People dergisinde resimleri çıktı. BaĢka dergilerde de."
"Tabii haber veririm, memur bey."
Ve tabii polis çıkar gider.
Paul, belki de böyle bir Ģey çoktan oldu, diye geçirdi aklından. Ama ben fark
etmedim. Belki de hayali polisimin benzeri ya da benzerleri ben uyuĢturucunun
etkisiyle kendimden geçtiğim bir sırada Annie'yle konuĢmaya geldiler. Tann da
biliyor ya çoğu zaman kendinden geçmiĢ halde yatıyorum.
Ama hayır. Böyle bir Ģey olduğunu sanmıyorum. Ben Koko-mo'dan Joe Blow değilim.
Buradan geçen sıradan biri. Ġlk romanım en çok satan kitaplar listesine girdiği
zaman People dergisinde resimlerim çıktı. Ġlk boĢanmam sırasında da Us
dergisinde. Bir pazar günü Walter Scott "KiĢiler Geçidi" köĢesinde benden söz
etti. Hayır. Herhalde araĢtırma yapılmıĢ, sorular sorulmuĢtur. Belki telefonla.
Belki polisler tarafından. Ünlü biri bir yazar gibi yan tanınan bir kiĢi ortadan
kaybolduğu zaman hemen araĢtırma baĢlar.
Ah, seninki sadece tahmin, oğlum.
Belki tahmin. Belki tümdengelim. Her iki durumda da burada yatıp hiçbir Ģey
yapmamaktan çok daha iyi. Ya korkuluklar?
Paul hatırlamaya çalıĢtıysa da baĢaramadı. Sadece sigaraya uzandığını ve gökle
toprağın birdenbire ĢaĢılacak bir biçimde yer değiĢtirdiklerini anımsıyordu.
Bunu karanlık izlemiĢti. Ama tümdengelim ya da tahminler, yolun kenannda
korkuluk olmadığına
61
Stephen King
inanmasını kolaylaĢtmyordu. EzilmiĢ, parçalanmıĢ korkuluklar yol iĢçilerinin
durumu hemen kavramalarına yol açardı.
O halde gerçekten ne oldu?
Yamacın fazla dik olmadığı bir yerde arabanın kontrolünü kaybetmiĢti. Otomobil
de takla atmıĢtı. Uçurum daha dik olsaydı mutlaka korkuluklar bulunurdu. Daha
dik olsaydı Annie Wilkes bana eriĢmekte zorluk çekerdi. Ya da hiç baĢaramazdı.
Hele beni kendi baĢına sürükleye sürükleye yola hiç çıkaramazdı.
Öyleyse... arabam Ģimdi nerede? Karların altında olmalı...
Paul kolunu gözlerine bastırdı ve iki saat önce kaza geçirdiği yere doğru
kasabadan bir kar temizleme aracının geldiğini görür gibi oldu. O günün sonunda,
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist
Stephen King Sadist

Más contenido relacionado

La actualidad más candente

J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netJ.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netAdnan Dan
 
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...Çıplak Zebra hakkında ne dediler...
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...Elma
 
Murathan mungan erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan   erkeklerin hikayeleriMurathan mungan   erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan erkeklerin hikayeleriMurat Dinçer
 
Eylulde baslar-isyan
Eylulde baslar-isyanEylulde baslar-isyan
Eylulde baslar-isyanKdr Hms
 
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netSofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netAdnan Dan
 
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
Ahmet altan   i̇çimizde bir yerAhmet altan   i̇çimizde bir yer
Ahmet altan i̇çimizde bir yerSavaş Erdoğan
 
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"Tolga Aran
 
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.net
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.netThomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.net
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.netAdnan Dan
 
Pinar Turen Denedim
Pinar Turen DenedimPinar Turen Denedim
Pinar Turen Denedimitu
 
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIK
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIKLife and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIK
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIKuniv of bilkent
 
Tatli tehlike-on-okuma
Tatli tehlike-on-okumaTatli tehlike-on-okuma
Tatli tehlike-on-okumaKristalKitap
 
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarBeyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarVeysel Altın
 

La actualidad más candente (18)

J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.netJ.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
J.K Rowling - Çağlar Boyu Quidditch - horozz.net
 
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...Çıplak Zebra hakkında ne dediler...
Çıplak Zebra hakkında ne dediler...
 
Stephen King MaçA KıZı
Stephen King MaçA KıZıStephen King MaçA KıZı
Stephen King MaçA KıZı
 
Murathan mungan erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan   erkeklerin hikayeleriMurathan mungan   erkeklerin hikayeleri
Murathan mungan erkeklerin hikayeleri
 
Hikmet damlalari
Hikmet damlalariHikmet damlalari
Hikmet damlalari
 
Eylulde baslar-isyan
Eylulde baslar-isyanEylulde baslar-isyan
Eylulde baslar-isyan
 
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.netSofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
Sofi'nin Dünyası -Jostein Gaarder / horozz.net
 
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
Ahmet altan   i̇çimizde bir yerAhmet altan   i̇çimizde bir yer
Ahmet altan i̇çimizde bir yer
 
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"
PSY-Q Eğitim E-Dergi 4. Yayın "GÜVEN"
 
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.net
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.netThomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.net
Thomas Hardy - Çılgın Kalabalıktan Uzak - horozz.net
 
Annem Sunum
Annem Sunum Annem Sunum
Annem Sunum
 
Masal
MasalMasal
Masal
 
Sanata izin
Sanata izinSanata izin
Sanata izin
 
Pinar Turen Denedim
Pinar Turen DenedimPinar Turen Denedim
Pinar Turen Denedim
 
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIK
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIKLife and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIK
Life and Art Style of Turkish poet Orhan Veli KANIK
 
Tatli tehlike-on-okuma
Tatli tehlike-on-okumaTatli tehlike-on-okuma
Tatli tehlike-on-okuma
 
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz ÇınarBeyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
Beyitlerden Seçmeler - Yavuz Çınar
 
Film37
Film37Film37
Film37
 

Destacado

Google Analytics: Measurement Matters
Google Analytics: Measurement MattersGoogle Analytics: Measurement Matters
Google Analytics: Measurement MattersElement Three
 
How to Make a Website Customers & Google Love
How to Make a Website Customers & Google LoveHow to Make a Website Customers & Google Love
How to Make a Website Customers & Google LoveElement Three
 
Go Inbound Marketing 2013 - Chad Pollitt
Go Inbound Marketing 2013 - Chad PollittGo Inbound Marketing 2013 - Chad Pollitt
Go Inbound Marketing 2013 - Chad PollittElement Three
 
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...SEM - inkoop verkoop dialoog
 

Destacado (6)

Google Analytics: Measurement Matters
Google Analytics: Measurement MattersGoogle Analytics: Measurement Matters
Google Analytics: Measurement Matters
 
CEO Institute
CEO Institute CEO Institute
CEO Institute
 
How to Make a Website Customers & Google Love
How to Make a Website Customers & Google LoveHow to Make a Website Customers & Google Love
How to Make a Website Customers & Google Love
 
Townhouse for Rent - Bristol, TN
Townhouse for Rent - Bristol, TNTownhouse for Rent - Bristol, TN
Townhouse for Rent - Bristol, TN
 
Go Inbound Marketing 2013 - Chad Pollitt
Go Inbound Marketing 2013 - Chad PollittGo Inbound Marketing 2013 - Chad Pollitt
Go Inbound Marketing 2013 - Chad Pollitt
 
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...
Presentatie Dougies, Aanbestedingen en tenders vragen om innovatie van Sales,...
 

Similar a Stephen King Sadist

Necip fazıl kısakürek şiirleri
Necip fazıl kısakürek   şiirleriNecip fazıl kısakürek   şiirleri
Necip fazıl kısakürek şiirleriali-gose
 
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018panoraavm
 
Mevlana mesnevi3
Mevlana mesnevi3Mevlana mesnevi3
Mevlana mesnevi3ufuk01
 
Komedi Tiradları
Komedi TiradlarıKomedi Tiradları
Komedi Tiradlarısmsyah dnz
 
Mevlana mesnevi5
Mevlana mesnevi5Mevlana mesnevi5
Mevlana mesnevi5ufuk01
 
Stephen King çıLgıNlığıN öTesi
Stephen King çıLgıNlığıN öTesiStephen King çıLgıNlığıN öTesi
Stephen King çıLgıNlığıN öTesiramazan boztürk
 
SaRi LiRa
SaRi LiRaSaRi LiRa
SaRi LiRaBhr Dy
 
Dizelerden tuvallere pati izleri
Dizelerden tuvallere pati izleriDizelerden tuvallere pati izleri
Dizelerden tuvallere pati izleripseval
 
Evlilik teklifi sözleri - horozz.net
Evlilik teklifi sözleri - horozz.netEvlilik teklifi sözleri - horozz.net
Evlilik teklifi sözleri - horozz.netAdnan Dan
 
Anne Şiirleri
Anne ŞiirleriAnne Şiirleri
Anne Şiirlerisiirparki
 
5 sevgi dili garry chapman
5 sevgi dili   garry chapman5 sevgi dili   garry chapman
5 sevgi dili garry chapmanSavaş Erdoğan
 
Mevlana mesnevi4
Mevlana mesnevi4Mevlana mesnevi4
Mevlana mesnevi4ufuk01
 
Dini Siirler
Dini SiirlerDini Siirler
Dini Siirlergelresule
 
çEtin altan rıza bey'in polisiye öyküleri
çEtin altan   rıza bey'in polisiye öyküleriçEtin altan   rıza bey'in polisiye öyküleri
çEtin altan rıza bey'in polisiye öyküleriUmay Umay
 

Similar a Stephen King Sadist (20)

Necip fazıl kısakürek şiirleri
Necip fazıl kısakürek   şiirleriNecip fazıl kısakürek   şiirleri
Necip fazıl kısakürek şiirleri
 
Empati
EmpatiEmpati
Empati
 
Adam fawer empati
Adam fawer   empatiAdam fawer   empati
Adam fawer empati
 
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018
Panora AVM Çocuk Dergisi | Şubat - 2018
 
Panora Çocuk
Panora Çocuk Panora Çocuk
Panora Çocuk
 
Mevlana mesnevi3
Mevlana mesnevi3Mevlana mesnevi3
Mevlana mesnevi3
 
Komedi Tiradları
Komedi TiradlarıKomedi Tiradları
Komedi Tiradları
 
Sari Lira
Sari LiraSari Lira
Sari Lira
 
Mevlana mesnevi5
Mevlana mesnevi5Mevlana mesnevi5
Mevlana mesnevi5
 
Stephen King çıLgıNlığıN öTesi
Stephen King çıLgıNlığıN öTesiStephen King çıLgıNlığıN öTesi
Stephen King çıLgıNlığıN öTesi
 
SaRi LiRa
SaRi LiRaSaRi LiRa
SaRi LiRa
 
Dizelerden tuvallere pati izleri
Dizelerden tuvallere pati izleriDizelerden tuvallere pati izleri
Dizelerden tuvallere pati izleri
 
Evlilik teklifi sözleri - horozz.net
Evlilik teklifi sözleri - horozz.netEvlilik teklifi sözleri - horozz.net
Evlilik teklifi sözleri - horozz.net
 
Zül fi kâr
Zül fi kârZül fi kâr
Zül fi kâr
 
Anne Şiirleri
Anne ŞiirleriAnne Şiirleri
Anne Şiirleri
 
5 sevgi dili garry chapman
5 sevgi dili   garry chapman5 sevgi dili   garry chapman
5 sevgi dili garry chapman
 
Mevlana mesnevi4
Mevlana mesnevi4Mevlana mesnevi4
Mevlana mesnevi4
 
Dini Siirler
Dini SiirlerDini Siirler
Dini Siirler
 
Anneme Sunum
Anneme Sunum Anneme Sunum
Anneme Sunum
 
çEtin altan rıza bey'in polisiye öyküleri
çEtin altan   rıza bey'in polisiye öyküleriçEtin altan   rıza bey'in polisiye öyküleri
çEtin altan rıza bey'in polisiye öyküleri
 

Más de ramazan boztürk

Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklar
Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak TopraklarStephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklar
Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklarramazan boztürk
 
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçEStephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçEramazan boztürk
 
Stephen King Kara Kule Cilt7 Kule
Stephen King Kara Kule Cilt7 KuleStephen King Kara Kule Cilt7 Kule
Stephen King Kara Kule Cilt7 Kuleramazan boztürk
 
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtları
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN KurtlarıStephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtları
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtlarıramazan boztürk
 
Stephen King Dolores Claiborne
Stephen King Dolores ClaiborneStephen King Dolores Claiborne
Stephen King Dolores Claiborneramazan boztürk
 
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZ
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZStephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZ
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZramazan boztürk
 
Stephen King Ruh DüKkanı
Stephen King Ruh DüKkanıStephen King Ruh DüKkanı
Stephen King Ruh DüKkanıramazan boztürk
 
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSı
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSıStephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSı
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSıramazan boztürk
 
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüRe
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüReStephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüRe
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüReramazan boztürk
 
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriStephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriramazan boztürk
 
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçEStephen King Gece YarıSıNı İKi GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçEramazan boztürk
 
Stephen King EjderhanıN GöZleri
Stephen King EjderhanıN GöZleriStephen King EjderhanıN GöZleri
Stephen King EjderhanıN GöZleriramazan boztürk
 
Stephen King Dennisin öYküSü
Stephen King Dennisin öYküSüStephen King Dennisin öYküSü
Stephen King Dennisin öYküSüramazan boztürk
 
Stephen King Azrail KoşUyor
Stephen King Azrail KoşUyorStephen King Azrail KoşUyor
Stephen King Azrail KoşUyorramazan boztürk
 

Más de ramazan boztürk (19)

Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklar
Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak TopraklarStephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklar
Stephen King Kara Kule Cilt3 çOrak Topraklar
 
Stephen King TıLsıM
Stephen King TıLsıMStephen King TıLsıM
Stephen King TıLsıM
 
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçEStephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı DöRt GeçE
 
Stephen King Kara Kule Cilt7 Kule
Stephen King Kara Kule Cilt7 KuleStephen King Kara Kule Cilt7 Kule
Stephen King Kara Kule Cilt7 Kule
 
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtları
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN KurtlarıStephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtları
Stephen King Kara Kule Cilt5 CallanıN Kurtları
 
Stephen King Kara Ev
Stephen King Kara EvStephen King Kara Ev
Stephen King Kara Ev
 
Stephen King Dolores Claiborne
Stephen King Dolores ClaiborneStephen King Dolores Claiborne
Stephen King Dolores Claiborne
 
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZ
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZStephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZ
Stephen King Tom Gordona AşıK Olan KıZ
 
Stephen King Sis
Stephen King SisStephen King Sis
Stephen King Sis
 
Stephen King Ruh DüKkanı
Stephen King Ruh DüKkanıStephen King Ruh DüKkanı
Stephen King Ruh DüKkanı
 
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSı
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSıStephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSı
Stephen King Kara Kule Cilt6 SusannahnıN şArkıSı
 
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüRe
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüReStephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüRe
Stephen King Kara Kule Cilt4 BüYüCü Ve Cam KüRe
 
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileriStephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
Stephen King Kara Kule Cilt2 üçüN çIzgileri
 
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçEStephen King Gece YarıSıNı İKi GeçE
Stephen King Gece YarıSıNı İKi GeçE
 
Stephen King EjderhanıN GöZleri
Stephen King EjderhanıN GöZleriStephen King EjderhanıN GöZleri
Stephen King EjderhanıN GöZleri
 
Stephen King Dennisin öYküSü
Stephen King Dennisin öYküSüStephen King Dennisin öYküSü
Stephen King Dennisin öYküSü
 
Stephen King Cep
Stephen King  CepStephen King  Cep
Stephen King Cep
 
Stephen King Cep
Stephen King CepStephen King Cep
Stephen King Cep
 
Stephen King Azrail KoşUyor
Stephen King Azrail KoşUyorStephen King Azrail KoşUyor
Stephen King Azrail KoşUyor
 

Stephen King Sadist

  • 1. Stephen King - Sadist Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ıĢıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluĢma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaĢıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuĢan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak Ģekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düĢüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaĢlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirĢekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek ve kitap okuma alıĢkanlığını pekiĢtirmektir. Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaĢıldıkça pekiĢeceğine inanıyorum.Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve yaptıkları katkılardan ötürü teĢekkür ediyorum. Bilgi paylaĢmakla çoğalır. YaĢar MUTLU ĠLGĠLĠ KANUN: 5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-ÇeĢitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitapları dahil, alenileĢmiĢ veya yayımlanmıĢ yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiĢ bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kiĢi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluĢlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleĢtirilebilir."Bu nüshalar hiçbir Ģekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dıĢında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiĢtir. Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iĢtir. Ne mutlu ki, bir görme engellinin, düzgün taranmıĢ ve hazırlanmıĢ bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaĢabilmek tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaĢabilmek için bir kitabınızı tarayıp, kitapsevenler@gmail.com Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düĢünebilirsiniz.
  • 2. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz. Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz... TeĢekkürler. Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaĢayanlara. Tarayan YaĢar Mutlu www.kitapsevenler.com www.yasarmutlu.com yasarmutlu@yasarmutlu.com yasarmutlu@kitapsevenler.com kitapsevenler@gmail.com Stephen King - Sadist Bir numaralı hayranı, yazar Paul Sheldon'ı geçirdiği araba kazasından kurtarıp evine getirir ve kemikleri kırılan bacaklarını sarar KarĢılığında en sevdiği ırakter hakkında çok özel roman yazmasını ister. eğer yazmazsa, tüm yaĢamı Kabusa dönüĢecektir ALTIN KĠTAPLAR ALTIN KĠTAPLAR KĠTABIN ORĠJĠNAL Adı Yayin Haklari Kapak RismI Baski MISERY STEPHEN KING © KESĠM TELĠF HAKLARI AJANSI ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ VE TĠCARET A.ġ.© CÖMERT DOĞRU 2. BASIM / TEMMUZ 2003 AKDENĠZ YAYINCILIK A.ġ. Matbaacılar Sitesi No: 83 Bağcılar - Ġstanbul EU KĠTABIN HER TÜRLÜ YAYIN HAKLARI FĠKĠRVE SANAT ESERLERĠ YASASI GEREĞĠNCE ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ VE TĠCARET Aġ.'YE AĠTTĠR ISBN 975 - 405 - 013 - 9 ALTIN KĠTAPLAR YAYI NEVĠ Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu IĢhanı Cağaloğlu - istanbul Tel: 0.212.513 63 65/526 80 12 0.212.520 62 46/513 65 18 Faks: 0.212.526 80 11 http://www.altinkitaplar.com.tr info@aitinkitaplar.com.tr ALTIN KĠTAPLAR Sadist STEPHEN KING TÜRKÇESĠ Gönül Suveren Yazarın Yayınevimizden Çıkan Kitapları: HAYVAN MEZARLIĞI GÖZ KUJO KORKU AĞI KUġKU MEVSĠMĠ ÇAĞRI CHRISTINE MAHġER «O» SĠS TEPKĠ MEDYUM SADĠST
  • 3. ġEFFAF CESET AZRAĠL KOġUYOR HAYALETĠN GARĠP HUYLARI KARA KULE HAYATI EMEN KARANUK GECE YARISINI 2 GEÇE GECE YARISINI 4 GEÇE RUHLAR DÜKKÂNI OYUN ÇORAK TOPRAKLAR ÇILGINLIĞIN ÖTESĠ BÜYÜCÜ VE CAM KÜRE KEMĠK TORBASI YEġĠL YOL MAÇA KIZI RÜYA AVCISI KARA EV KARANUK ÖYKÜLER BUICK 8 Tarayan YaĢar Mutlu www.kitapsevenler.com www.yasarmutlu.com e-postamız kitapsevenler@gmail.com Bölüm 1 Annie Dipsiz bir uçurumun içine baktığınız zaman, o da sizin içinize bakar. FRIEDRICH NIETZSCHE Sadist 1 haaatuırlaaaa seeeen haaatmırlaaaa Ooooooo güüüüünleeeeeriiü Kafasındaki bulanıklığa rağmen bu sesleri yine de duyuyordu. 2 Ama sesler bazen o can acısı gibi kesiliveriyordu. O zaman geride sadece bulanıklık, sis kalıyordu. Karanlığı hatırlıyordu. O bulanıklıktan önceki kopkoyu karanlığı. Bu bir ilerleme gösterdiği anlamına mı geliyordu? "IĢık yaratılsın! Bulanık ıĢık bile güzeldir. Ve ıĢık güzeldi. Falan filan. Öyle mi?" Karanlıkta o sesler var mıydı? Bu sorulann hiçbirinin cevabını bilmiyordu. Bunlan sormanın bir anlamı var mıydı? Bu sorunun da cevabını bildiğini sanmıyordu. Can acısı seslerin altında bir yerdeydi. GüneĢin doğusunda ve kulaklannm güneyinde. ĠĢte bütün bildiği bu kadardı. 7 Stephen King Onun için bu sesler uzun bir süreden beri dıĢ dünyayla ilgili tek gerçekti. Bu süre ona çok ama çok uzun gelmiĢti. Öyleydi de. Var olan can acısı ve o fırtınalı sis, o bulanıklıktı. O bulut! Kim olduğunu bilmiyordu. Nerede olduğunu da. Ama bunu bilmek istediği de yoktu. Sadece ölmüĢ olmak istiyordu. Ne var ki, kafasına, bir yaz fırtınası sırasında görülen bulutlar gibi çökmüĢ olan acı dolu sis yüzünden bu isteğinin de farkında değildi. Zaman geçerken acı çekmediği süreler olduğunu sezdi. Düzenli aralarla oluyordu. Bu sersemlikten önceki yoğun karanlıktan kurtulduğundan beri ilk kez kafasında bir düĢünce belirdi. Revere Kıyısında, kumsaldan uzanan bir kazıkla ilgiliydi. Annesiyle babası onu çocukken sık sık Revere Kıyısına götürürlerdi. Ve o battaniyenin kazığı göz hapsine alabileceği bir yere serilmesi için ısrar ederdi. Bu ona gömülmüĢ bir ejderhanın dıĢarı uzanan diĢi gibi gözükürdü. Oturup suyun yaklaĢmasını, sonunda kazığın üzerini örtmesini seyretmekten çok hoĢlanırdı. Ama saatler sonra o çürümüĢ kazık tekrar belirmeye baĢlardı. O arada
  • 4. sandviçlerini yemiĢ, babasının büyük termosundaki limonatayı son damlasına kadar içmiĢ olurlardı. Annesi artık eĢyalarını toplayıp gitmenin zamanının geldiğini söylemeden tahtanın ucu kumsala vuran dalgaların arasında bir belirip bir kaybolmaya baĢlardı. Sonra gitgide daha iyi gözükürdü. O sırada çöpleri üzerinde "Kumsalınızı Temiz Tutun" yazılı büyük varile atarlardı. Paulie'nin kumsalda oynadığı oyuncaklar toplanırdı... (Artık bir fırtına bulutunun içinde yaĢayan adam, benim adım bu, diye düĢündü. Paulie. Ben Paulie'yim. Annem bu gece güneĢten yanan yerlerime bebek yağı sürecek.) 8 Sadist ...ve battaniye tekrar katlanırdı. O sırada kazık da iyice ortaya çıkmıĢ olurdu. Siyahımsı, yosunlu dümdüz yanlarına köpükler vururdu. Babası ona, "Buna gelgit neden oluyor," diye anlatmaya çalıĢmıĢtı. Ama Paulie her Ģeye kazığın neden olduğunu biliyordu. Dalgalar gidip geliyor ama o kazık hep yerinde duruyordu. Sadece insan bazen onu göremiyordu. Kazık olmasaydı, gelgit de olmayacaktı. Bu anı kafasında dönmeye baĢladı. Ġnsanı çıldırtabilirdi bu. UyuĢuk bir sinek gibiydi. Bu anının ne olduğunu anlamaya çalıĢtı. Ama sesler uzun bir süre bunu engellediler. zaaamaaaan heeeerĢeeey haaatıurlaaaa Sesler bazen sona eriyordu. Kendisi de öyle. ġimdiyle... fırtına bulutunun dıĢındaki Ģimdiyle... ilgili ilk gerçekten berrak anısı bu "sona erme"ydi. Birdenbire bir tek kez bile soluk alamayacağını anlıyordu. Bu da iyiydi. Uygundu. Hatta harikaydı. Acıya bir dereceye kadar dayanabilirdi. Ama her Ģeyin de bir haddi vardı. Artık bu oyundan çıkacağı için memnundu. Sonra bir çift dudaklar onunkileri kavradı. Bu dudaklar kuru ve sertti ama yine de bir kadının ağzıydı. Ve kadının ağzından fıĢkıran rüzgâr adamınkine doldu. Boğazından inerek ciğerini ĢiĢirdi. Sonra kadın dudaklarını çekti. Ve adam ilk kez o zaman gardiyanın kokusunu aldı. Bu kokuyu kadının zorla içine yolladığı soluğunda duydu. Bu bir erkeğin onu istemeyen bir kadına zorla sahip olması gibi bir Ģeydi. Ve gardiyanının soluğu pek kötü kokuyordu. Vanil-yalı kurabiye, çikolatalı dondurma, tavuk salçası ve fıstık ezmeli Ģekerleme kokularının bir karıĢımıydı bu. 9 Stephen King Birinin ciyak ciyak bağırdığını duydu. "Soluk al! Lanet olsun! Soluk al! Paul!" Dudaklar yine ağzını bir kıskaç gibi kavradı. Soluk tekrar boğazından aĢağıya indi. Hızla giden bir metro trenini izleyen ve peĢinden gazetelerle çikolata kâğıtlannı sürükleyen ıslak ve pis kokulu bir rüzgâr gibi. Sonra dudaklar çekildi. Sakın bu havayı burnundan vereyim deme, diye düĢündü. Ama bunu yapmamak elinde değildi. O koku! O koku! O iğrenç koku! Kendi kendine, alacağım, dedi. Her istediğini yapacağım ama lütfen aynı Ģeyi tekrarlama. Mikroplannı bana bulaĢtırma. Gelgele-lim soluk alamadan dudaklar yeniden ağzına yapıĢtı. TuzlanmıĢ deri Ģeritler kadar ölü ve kuru olan o dudaklar. Ve kadın yine onun ırzına geçiyormuĢ gibi soluğunu ciğerlerine gönderdi. Kadın dudaklannı çektiği zaman bu kez .o pis soluğu vermedi. AĢağıya doğru iterek derin bir soluk aldı. Havayı iyice içine çekti. Sonra soluk verdi. Ve göremediği göğsünün tekrar kabarmasını bekledi. Göğsü bütün ömrü boyunca ondan yardım beklemeden böyle yapmıĢtı. Ama göğsü kımıldamayınca yine inler gibi derin bir soluk daha aldı. Ve sonunda kendi kendine solumaya baĢladı. Elinden geldiğince hızlı soluyor, kadının içindeki tadını ve kokusunu atmaya çalıĢıyordu. Normal hava o zamana dek hiç bu kadar güzel gelmemiĢti. Kafası tekrar bulanmaya baĢladı, karanlıklaĢan dünya tümüyle ortadan kaybolmadan kadının, "Öff..." diye mınldandığını duydu. "Az kalsın gidiyordun." Ama gitmedim, diye düĢünürken uykuya daldı.
  • 5. 10 Sadist Rüyasında kazığı gördü. Bu öyle gerçek gibiydi ki, neredeyse uzanacak ve avucunu çatlak tahtanın yaptığı yeĢil siyah kavise sürecekti. Uyanıp yeniden yan baygın haline döndüğü zaman son durumuyla o kazık arasında bir bağ kurdu. Birdenbire oldu bu. Can acısı kesilip kesilip tekrar baĢlamıyordu. Acısı o kazık gibiydi. Aslında bir anı olan rüyadan çıkan ders buydu. Can acısı sadece azalıp ar-tıyormuĢ gibi gözüküyordu. Can acısı o kazık gibiydi. Bazen üzeri örtülüyor, bazen ortaya çıkıyordu. Ama hep vardı. Can acısı etrafını sarmıĢ olan taĢ grisi bulutun arasında onu hırpalamadığı zaman sessiz bir minnet duyuyor ama kanmıyordu artık. Acı hâlâ oradaydı ve geri döneceği anı bekliyordu. Ve bir değil, iki kazık vardı. Can acısı o kazıklardı. Kafasının önemli bir bölümü gerçeği kavramadan çok önce beyninin bir noktası bunu anlamıĢtı. O parçalanmıĢ kazıklar kendi kınk bacaklanydı. Ama ancak uzun bir süre sonra dudaklannı birbirine yapıĢtırmıĢ olan kuru tükürükleri parçalamayı ve kadına boğuk boğuk, "Neredeyim?" diye sormayı baĢardı. Kadın baĢucunda oturuyordu. Elinde bir kitap vardı. Kitabın yazannın adı Paul Sheldon'du. Bunun kendi adı olduğunu anımsadı ve hayret de duymadı. Kadın, "Colorado'da," dedi. "Sidewinder'da. Adım Annie Wilkes. Ve ben..." Paul, "Biliyorum," diye mınldandı. "Sen benim bir numaralı okuyucumsun." Annie gülümsedi. "Evet. Gerçekten öyle." 11 Stephen King 3 Karanlık. Sonra can acısı ve sis. Sonra azabın sürekli olduğunu ama zaman zaman endiĢeyle gömüldüğünü kavraması. Ġlk gerçek anı: Kadının pis kokulu soluğuyla ırzına geçerek onu hayata döndürmesi. Ondan sonraki gerçek anı: Kadının düzgün aralıklarla ağzına kapsüle benzer bir Ģeyler tıkması. Ama kadın ona su vermiyor ve haplar Paul'ün dilinin üzerinde kalıyordu. Eridikleri zaman ağzına ĢaĢılacak kadar acılık bırakıyordu. Biraz aspirininkine benzeyen bir tad. Bu acılıktan kurtulmak için tükürmek iyi olacaktı. Ama böyle yapmaması gerektiğini biliyordu. Çünkü dalgaların kazığın üzerini örtmelerini o acılık sağlıyordu. ("KAZIKLAR. Kazıklar. ĠKĠ kazık. Pekâlâ. Ġki kazık var. Tamam. Artık sus. HiĢĢ... HiĢĢĢ...") Ve bu tad sanki acısı sona ermiĢ gibi bir etki yapıyordu. Paul bütün bunlan uzun aralıklarla düĢündü. Ama can acısı azalmayıp aĢınırken dıĢ Ģeyler daha hızlı etki yapmaya baĢladı. Sonunda nesnel dünya, bütün o anı, tecrübe ve ön yargı yüküyle tekrar eski yerini aldı. O Paul Sheldon'du. Ġki kez evlenmiĢ ve boĢanmıĢtı. Fazla sigara içiyordu. (Ya da bütün bunlardan önce öyleydi. Bu, "Bütün bunlar" neydiyse?) BaĢına çok korkunç bir Ģey gelmiĢti ama hâlâ yaĢıyordu. O koyu kurĢuni bulut gitgide daha hızlı kaybolmaya baĢladı. Bir numaralı okuyucu ona garip sesli, eski püskü yazı makinesini bir süre sonra getirecekti. Ama Paul bundan çok önce baĢının belada olduğunu anladı. 12 Sadist 4 Yazann kafasının her Ģeyi önceden bilen tarafı kadını gördü. Onu gördüğünü daha fark etmeden. Ve herhalde Annie'yi anladı. Daha onu anladığını bilmeden önce. Yoksa o tehlikeli hayalleri kadına bağlaması için bir neden var mıydı? Onun her odaya giriĢinde Paul'ün aklına H. Rider Haggard'ın romanlannda batıl inançları olan Afrikalılann taptıklan putlar, taĢlar ve felaket geliyordu. Annie Wilkes'i "O" ve "Hazreti Süleymanın Hazineleri" ro-manlanndaki bir Afrika tanrıçasına benzetmek hem çok gülünç, hem de garip bir biçimde pek uygundu. Ġriyan bir kadındı. KurĢuni hırkasını kabartan iri ama biçimsiz göğüsleri dıĢında vücudunda kadınca hiçbir yuvarlak hat yoktu. Kalçalan da, kabaetleri de, hatta evde giydiği o sayısız yün eteğinin altından gözüken baldırlan da yuvarlak değildi. (Annie dıĢanda iĢ yapacağı zaman Paul'ün görmediği yatak odasına giderek kot pantolon giyiyordu.) Vücudu iriydi ama dolgun değildi. En önemlisi Paul'de pek rahatsız edici bir duygu uyandınyor-du. Sanki Annie tümüyle ettendi. Som bir vücuttu onunki. Damar-lan ve hatta iç organlan bile
  • 6. yoktu. Bir yandan diğerine, tepesinden tırnağına kadar etten oluĢmuĢtu. Onun oynuyormuĢ gibi gözüken gözlerinin aslında suratına boyayla yapılmıĢ olduğuna gitgide daha çok inanıyordu. Portrelerin gözleri gibiydi bunlar. Odada dolaĢırken portrelerin gözleri sizi izliyormuĢ gibi gelmez miydi? Ġki parmağını V gibi tutarak uçlannı Annie'nin burun deliklerine sokarsa üç milim sonra hafif esnek ama kalın bir engelle karĢılaĢacağından emindi. Hatta onun kurĢuni hırkasıyla biçimsiz ev eteklerinin ve so- 13 Stephen King luk kot pantolonun o lifli, som, içinde hiçbir boĢluk bulunmayan vücudunun bir parçası olduğunu düĢünüyordu. ĠĢte bu yüzden onu heyecanlı bir romandaki bir tanrıçaya benzetmesi ĢaĢılacak bir Ģey sayılmazdı. Annie de bir tannça gibi insanda bir tek duygu uyandırıyordu. Gitgide artarak dehĢete yaklaĢan bir endiĢe. Kadın bir tannça gibi her Ģeyi alıyordu. Hayır, hayır, bir dakika. Bu haksız bir sözdü. Kadın bir Ģey daha veriyordu. Dalgalann kazığın üzerini örtmelerini sağlayan o kapsülleri. Haplar denizdi. Annie Wilkes ise onlan dalgalann üzerindeki çöpler gibi ağzına çekmesini sağlayan ay. Her altı saatte bir ona iki kapsül getiriyordu. Paul onun geldiğini ağzına giren parmaklardan anlıyordu. (Ve çok geçmeden haplann acılığına rağmen bunlan o parmaklann arasından çabucak almayı öğrendi.) Kadın daha sonra hırkası ve altı etekliğinden birinin içinde beliriyordu. Genellikle kolunun altında Paul'ün romanlanndan biri oluyordu. Geceleri ise tüylü, pembe bir sabahlıkla gözüküyordu. Yüzü sürdüğü kremden pınl pınldı. (Krem kavanozunu hiç görmemiĢti ama bunun içindeki ana maddeyi kolaylıkla söyleyebilirdi. Lanolinin insana koyunlan hatırlatan kokusu çok keskindi.) Kadın onu rüyalarla dolu ağır uykusundan sarsarak uyandınyor, geniĢ omzunun üzerinden dıĢardaki çiçek bozuğu ay gözüküyordu. Bir süre sonra endiĢesi görmezden gelinmeyecek kadar arttı ve Annie'nin ona ne içirdiğini öğrendi. Novril adlı kodeinli bir ağn kesiciydi. Kadının ona sürgüyü ender getirmesinin nedeni de sadece je-latinli ve sıvı besinler alması değil, aynı zamanda Novril'in hastalarda kabızlık yapmasıydı. (Paul daha önce o bulutun içinde yaĢarken Annie ona damardan besin vermiĢti.) Ġlacın ciddi bir yan etkisi daha 14 Sadist vardı. Hassas hastalarda solunumu etkiliyordu. On sekiz yıldan beri sigara içmesine rağmen Paul'ün bünyesi pek hassas sayılmazdı. Ama yine de en aĢağı bir kez solunumu durmuĢtu. (Belki o sisler arasında geçirdiği sürede yine böyle Ģeyler olmuĢtu ama onlan hatırlamıyordu.) ĠĢte kadın o sıralarda ona suni solunum yaptırmıĢtı. Ağızdan ağı-za. Bu sadece bir rastlantı olabilirdi. Ama daha sonra Annie'nin ona farkına varmadan fazla dozda ilaç verdiğinden ve ölmesine ramak kaldığından kuĢkulanacaktı. Kadın ne yaptığını, sandığı kadar bilmiyordu. Annie'nin Paul'ü korkutan yanlanndan biri de buydu. O karanlık buluttan sıynldıktan on gün kadar sonra üç Ģeyi hemen hemen aynı anda fark etti. Annie Wilkes'da bol miktarda Novril vardı. (Türlü ilaç vardı onda zaten.) Ġkincisi Paul, Novril'e alıĢmıĢtı. Üçüncüsü, Annie Wilkes tehlikeli bir deliydi. 5 Karanlık, ıstırabını ve fırtına bulutunu uzun zaman sürdürmüĢtü. Annie, Paul'e baĢına gelenleri anlatırken o da olanlan hatırlamaya baĢladı. Bu, uyanan hastalann her zaman sorduklan o geleneksel sorudan sonra oldu. Annie ona Colorado'da küçük Sidewinder kentinde olduğunu açıkladı. Aynca, "Sekiz romanının her birini en aĢağı iki kez okudum," dedi. "En çok sevdiğim Misery romanlannı ise dört, beĢ ve belki de altı kere. KeĢke eserlerini daha hızlı yazabilsen. Biliyor musun, cüzdanındaki kimliğine baktıktan sonra bile hastamın gerçekten Paul Sheldon olduğuna bir türlü inanamadım." 15 Stephen King Paul, "Sahi, cüzdanım nerede?" diye sordu. "Onu senin için güvenli bir yere kaldırdım." Annie gülümse-mekten vazgeçmiĢti. ġimdi gözlerini kısmıĢ, Paul'ü hiç hoĢuna gitmeyen bir dikkatle süzüyordu. Sanki
  • 7. sevimli, güneĢli bir kırda yaz çiçeklerinin altında gizli bir uçurumu keĢfetmiĢti. "Cüzdanından bir Ģey çaldığımı mı sanıyorsun?" "Hayır. Ne münasebet! Sadece..." Paul, sadece hayatımın geri kalanı o cüzdanın içinde, diye düĢündü. Bu odanın dıĢındaki hayatım. Can acısından uzak hayatım. Kadın, "Sadece ne, Bay Erkek?" diye ısrar etti. Paul endiĢeyle Annie'nin suratını gitgide daha çok astığını fark etti. Sanki kırdaki o uçurum bir deprem yüzünden giderek geniĢlemeye baĢlamıĢtı. Paul dıĢarıda esen rüzgârın uğultusunu duyuyordu. Birdenbire kadının onu yakaladığı gibi omzuna vurduğunu görür gibi oldu. Onu dıĢan çıkaracak ve bir kar yığınının içine atacaktı. Paul da donup ölecekti. Ama ondan önce bacaklan zonklamaya baĢlayacak ve bağıracaktı. "Sadece babam bana her zaman cüzdanımı gözümün önünden ayırmamamı söylerdi." Böyle kolaylıkla yalan uydurabilmesi onu çok ĢaĢırttı. Babası, çok gerekmedikçe Paul'e aldırmamaya âdet edinmiĢti. Ve Paul'ün hatırladığı kadanyla da ömrü boyunca ona bir kez öğüt vermiĢti. Paul on dördüne bastığı zaman ona yaldızlı bir kâğıt içinde bir Ģey uzatarak, "Bunu cüzdanına koy," demiĢti. Roger Sheldon, "Arabada seviĢirken bundan yararlanmayı unutma. Bu dünyada zaten fazla piç var. Senin on altı yaĢında buradan kaçmak zorunda kalmanı istemiyorum." Paul sözlerini sürdürdü. "Babam bana cüzdanıma göz kulak olmamı o kadar sık tekrarladı ki, aklıma takıldı sanınm. Seni kırdıy-sam özür dilerim." 16 Sadist Kadın gevĢedi. Gülümsedi. Uçurum kapandı. Yaz çiçekleri yine neĢeyle baĢlarını sallamaya baĢladılar. Paul Annie'nin gülümseyen dudaklarının arasından elini sokmayı düĢündü. Ama parmakları herhalde esnek bir karanlıktan baĢka bir Ģeye dokunmayacaktı. Kadın, "Kırılmadım," dedi. "Cüzdanın emin bir yerde. Dur... senin için bir Ģey hazırladım." Paul'ün yanından uzaklaĢtı. Geri döndüğü zaman elinde bir kâse dumanlan tüten çorba vardı. Ġçinde sebze parçalan yüzüyordu. Paul fazla içmedi. Ama yine de sandığından daha çok içmeyi baĢardı. Annie buna memnun olmuĢ gibiydi. Paul çorbayı içerken kadın da ona baĢından geçenleri açıkladı. O konuĢurken yazar da olanlan hatırladı. Ġnsanın bacaklannın nasıl parçalandığını öğrenmesi iyi bir Ģey herhalde, diye düĢündü. Ama bilgi edinme yöntemi sarsıcıydı. Sanki bir oyun ya da romandaki tiplerden biriydi. GeçmiĢi anlatılan değil, roman gibi yaratılan bir tip. "Arabayla Sidewinder'a indim. Hem hayvanlara yem almak, hem de bakkala uğramak için... Tabii yeni romanlannın gelip gelmemiĢ olduğunu da öğrenecektim. ÇarĢamba günü oldu bu. Hemen hemen iki hafta önce. Romanlannın, karton kapaklı yeni baskılan salı günleri gelir." Annie çorba dolu kaĢığı Paul'ün ağzına soktu. Ağzının yanından akan damlalan tam bir profesyonele yakıĢacak bir biçimde peçeteyle sildi. "Aslında o sırada seni düĢünüyordum. Onun için bu rastlantı gerçekten olağanüstü bir Ģey. Öyle değil mi? (Misery'nin Çocuğu'nun artık cep kitabı halinde çıkmıĢ olduğunu umuyordum. Ama nerede o Ģans?... Fırtına bu bölgeye yaklaĢıyordu. Ancak meteoroloji uzmanlan o gün öğleye kadar fırtınanın güneye, New Mexico ve Sangre de Cristos'a doğru döneceğini iddia edip durdular." 17 F:2 Stephen King "Evet." Paul de anımsamıĢtı bunu. "Fırtınanın döneceğini söylüyorlardı. Ben de zaten o yüzden yola çıktım." Bacaklannın yerini değiĢtirmeye kalkıĢtı ve ani bir acı duyarak inledi. Annie, "Yapma bunu," dedi. "O bacaklann konuĢmaya baĢlarsa bir daha susmaz, Paul... Ve ben sana daha iki saat kapsül veremem. Zaten fazla ilaç veriyorum sana." "Ben neden hastanede değilim?" Aslında bu sorunun sorulması gerekiyordu. Ama Paul sormak istediğinden emin değildi. Kadının da sorulmasını istediğinden. Hiç olmazsa Ģu ara. "Yem satılan dükkâna gittiğim zaman Tony Roberts bana 'Fırtına patlamadan evde olmak istiyorsan, arabayı hızla sürmelisin,' dedi. Ve ben de..." "Burası kentten ne kadar uzak?"
  • 8. Annie pencerelere doğru bakarak, "Biraz uzak..." diye cevap verdi. Garip bir sessizlik oldu. Kadının suratının hali Paul'ü korkuttu. Ġfadesizdi yüzü. BomboĢtu. Bir keresinde bir akıl hastanesini dolaĢmıĢ ve buna benzer yüzler görmüĢtü. Bu durumdan "katatoni" diye söz ediliyordu. Yıllar önce olmuĢtu bu. Paul o sırada "Misery" için araĢtırma yapıyordu. Son sekiz yıl baĢ gelir kaynağı olan o dört romandan ilkini yazmaya hazırlanıyordu o sırada. Sonra Annie'nin yüzü yavaĢ yavaĢ değiĢti. "Ben de Tony'ye 'Fırtına güneye gidiyor,' dedim." Önce sersemlemiĢ gibi ağır ağır konuĢuyordu. Sonra normalleĢti. Ama Paul tetikteydi artık. Annie'nin söylediği her Ģey biraz tuhaftı. Annie'yi dinlemek yanlıĢ perdeden çalınan bir Ģarkıyı dinlemeye benziyordu. Ama Tony, 'Fırtına fikrini değiĢtirdi,' diye haber verdi. 'Allah kahretsin,' dedim. 'O halde hemen dörtnala gitmeliyim!' "Tony. 'Mümkünse kentte kal, Miss Wilkes,' diye önerdi. 'ġimdi radyoda fırtınanın pek Ģiddetli olacağını söylüyorlar. Kimse hazırlık yapa- 18 Sadist madı.' Ama tabii buraya dönmem Ģarttı. Hayvanlan benden baĢka kim besleyecekti? En yakın komĢularım Rodyman'lar. Onlar da buradan kilometrelerce ötedeler. Ayrıca Rodyman'lar benden hiç hoĢlanmazlar." Annie bu son sözleri söylerken kurnazca yazara baktı. Adam cevap vermeyince de kaĢığı otoriter bir tavırla kâsenin yanına vurdu. "Tamam mı?" "Evet, teĢekkür ederim. Doydum. Çorba çok güzeldi. Hayvanın çok mu?" Paul çünkü, diyordu içinden. Hayvanın çoksa o zaman yardımcılann da olması gerekir. Hiç olmazsa bir adamın. Sana yardım için. Bu "yardım" sözcüğü çok önemliydi. Paul'e öyle geliyordu artık. Kadının parmağında yüzük olmadığını da fark etmiĢti. Annie, "Pek değil," dedi. "Altı tavuk. Ġki inek. Ve Misery." Yazar gözlerini kırpıĢtırdı. Kadın güldü. "Yaratığın o cesur ve güzel kadının adını bir domuza verdiğim için bana kızacaksın. HoĢ bir insan olmadığımı düĢüneceksin. Ama adı böyle. Saygısızlık etmek istemedim." Bir an düĢündü, sonra da ekledi. "Çok sokulgandır o." Burnunu kmĢtırdı ve o anda gerçekten domuza döndü. Çenesindeki kıllar da bu benzeyiĢi artırdı. Annie domuz gibi sesler çıkardı. "Oyink! Oyink!" Paul irileĢmiĢ gözlerle ona bakıyordu. Annie bunu fark etmedi. Yine dalıp gitmiĢti. BoĢ boĢ bakıyor, gözleri sadece yatağın baĢucundaki lambayı yansıtıyordu. Sonunda hafifçe irkildi. "Yedi kilometre kadar ilerledim, sonra kar baĢladı. Çok hızlı yağıyordu. Burada kar baĢladı mı hep öyle olur. Farlanmı yakarak arabayı ağır ağır sürdüm. Ve sonra senin otomobilini gördüm. Yoldan çıkmıĢ ve devrilmiĢti." Yazara hoĢnutsuzca baktı. "Farlannı yakmamıĢtın." Paul, "Gafil avlandım," dedi. O anda sadece ne kadar ĢaĢırdığını anımsıyor, bir hayli sarhoĢ olduğunu henüz bilmiyordu. 19 Stephen King Annie, "Arabamı durdurdum," diye sözlerini sürdürdü. "Eğer yokuĢta olsaydım belki durmazdım. Biliyorum, iyi bir Hıristiyana yakıĢacak bir davranıĢ olmazdı bu. Ama karın kalınlığı yolda yedi santimi bulmuĢtu bile. Benimki bir cip ama yine de arabayı tekrar çalıĢtırabileceğimden emin olamazdım. Ġnsanın kendi kendine, herhalde arabadan çıkmayı baĢarmıĢlardır, demesi daha kolay oluyor. Bir araba durup' onlan almıĢtır. Ama sana Rodyman'lann çiftliğinden sonraki üçüncü büyük tepenin doruğunda rastladım. Orası düzlüktür. Bu yüzden arabayı durdurdum. Ġner inmez iniltileri duydum. Ġnleyen sendin, Paul." Yazara garip, anaç bir tavırla gülümsedi. Ve Paul Sheldon'un kafasında o fikir ilk kez iyice belirdi. BaĢım dertte. Bu kadın normal değil. 6 Kadın yatakta yatan adamın yanında oturarak yirmi dakika kadar konuĢtu. Belki de misafir yatak odasıydı burası. Paul'ün vücudu çorbadaki maddeleri kullanırken bacaklanndaki sancı yeniden arttı. Kendini zorlayarak dikkatini kadının sözlerine vermeye çalıĢtıysa da ptk baĢaramadı. Kafası ikiye bölünmüĢ gibiydi. Bir tarafı kadının onu 74 model Camarro arabasından nasıl sürükleyerek çı-
  • 9. kardığıyla ilgili sözlerini dinliyordu. Can acısı ve zonklamanın yansıdığı yandı bu. Kafasının diğer anıyla ise kendini Boulderado Otelinde, son romanını tamamlarken görüyordu. Neyse ki bu kitapta artık Misery Chastain tipi yoktu. Tann'ya küçük lütuflan için Ģükret-meliydi. 20 Sadist Paul'ün Misery romanlan yazmaması için türlü neden vardı. Ama bunlardan biri diğerlerinden çok daha önemliydi. Sarsılama-yacak sağlam bir nedendi bu. Tann'ya büyük lütuflan için de Ģük-retmeliydi. Çünkü Misery sonunda ölmüĢtü artık. "Misery'nin Çocuğu" romanının sondan beĢinci sayfasında ölmüĢtü. Ölüm sahnesinde evde gözleri dolmayan kimse kalmamıĢtı. Paul'ün gözleri de öyle. Ama onun gözlerinin yaĢarmasına delice kahkahalan neden olmuĢtu. Yeni kitabı bir otomobil hırsızıyla ilgili çağdaĢ bir romandı. Bunu tamamlarken "Misery'nin Çocuğu"nun son satırlannı yazıĢını anımsamıĢtı. "Böylece lan'la Geoffrey Little Dunthorpe kilisesinin mezarlığından birlikte çıktılar. Istıraplan onlara destek olurken yeniden yaĢamaya kararlıydılar." Paul bu satırlan yazarken deli gibi kıkır kıkır güldüğü için doğru tuĢlara basmakta zorluk çekmiĢ, harfleri birkaç kez düzeltmek zorunda kalmıĢtı. En alta "SON" diye yazmıĢ ve odada oynamaya baĢlamıĢtı. Yeni kitabını tamamladığı Boulderado Otelindeki aynı odada. "Sonunda kurtuldum!" diye bağırmıĢtı. "Özgürüm! Ah, Ulu Tannm, sonunda özgürlüğüme kavuĢtum! O gülünç diĢi köpek sonunda geberdi! Geberdi!" Yeni romanın adı "Hızlı Arabalar"dı. Sona erdiği zaman hiç gülmemiĢti. Yazı makinesinin önünde bir an oturmuĢ ve belki de gelecek yılın Amerikan Kitap Ödülünü kazandın bile dostum, diye düĢünmüĢtü. Ve sonra... "Sol Ģakağında küçük bir çürük vardı. Ama önemliye benzemiyor, Paul. Ama bacakların.. Havanın kararmaya baĢlamıĢ olmasına rağmen bacaklarının kötü durumda olduklarını fark ettim..." ...telefonu açarak bir ĢiĢe Dom Perignon Ģampanya istemiĢti. ġimdi içkinin gelmesini bekleyiĢini ve 1974'den yılından beri bütün kitaplannı tamamladığı odada bir aĢağı bir yukan dolaĢtığını 21 Stephen King hatırlıyordu. Garsona elli dolar bahĢiĢ vermiĢ, "Hava raporunu dinledin mi?" diye sormuĢtu. Çok sevinen, ĢaĢalayan garson gülümse-miĢ, sonra da fırtınanın güneye, New Mexico'ya doğru kayacağının açıklandığını söylemiĢti. ġampanya ĢiĢesi buz gibiydi. Ağzında ilk kadehin tadı kalmıĢ gibiydi. Sonra çantasını açmıĢ ve New York uçağı için aldığı bilete bakmıĢtı. Paul birdenbire karan anımsadı. "... Seni hemen eve götürmem gerektiğini anladım, Paul! Seni cipe kadar zorlukla taĢıyabildim. Ama ben iriyan bir kadınım. Belki fark etmiĢsindir. Arkada yığınla battaniye vardı. Seni arabaya bindirerek battaniyelere sardım. Ve o sırada ıĢık azalmıĢ olmasına rağmen yüzün bana tanıdık geldi. O zaman..." Uçağa binmeyeceğim, diye karar vermiĢti. Eski Camarro'yu garajdan çıkaracak ve onunla batıya doğru gideceğim. Zaten New York'ta ne var? Konak bomboĢ, kasvetli. Soğuk. Belki hırsız bile girmiĢtir. BoĢ ver! ġampanya içmeyi sürdürmüĢtü. Batıya git, genç adam, batıya! Bu fikir mantıklı sayılacak kadar çılgmcaydı. Giysi ve çamaĢır alacağım. Bir de... "... Bavulu buldum. Onu da cipe attım. Ama görünürde baĢka bir Ģey yoktu, Paul. Orada ölüvermekten korkuyordum. Gaza bastım..." "Hızlı Arabalar"ı alacağım, Vegas ya da Reno'ya gideceğim. Hatta belki de Melekler Kenti Los Angeles'e... Paul bu fikrin de baĢlangıçta kendisine biraz gülünç geldiğini hatırlıyordu. Bunu yirmi dört yaĢında ilk romanını sattığım zaman yapabilirdim. Tam o çağa göre. Kırkıncı yıldönümü iki yıl geride kalmıĢ bir adama değil... Ama birkaç kadeh Ģampanya daha içtikten sonra bu fikir artık ona gülünç gelmemeye baĢlamıĢ, hatta soylu görünmüĢtü. Bir tür Büyük Odise. Hayal ürünü romanımdan sonra gerçeklerle tekrar tanıĢacağım. Böylece yola çıkmıĢtı... 22 Sadist
  • 10. "...Kendinden geçmiĢin. Senin öleceğinden emindim, Paul. Yani... çok emindim! O yüzden arka cebinden cüzdanını aldım ve Ģoför ehliyetine baktım. ĠĢte o zaman Paul Sheldon adını gördüm. Ah, bu sadece bir rastlantı olmalı, diye düĢündüm. Ama ehliyetteki fotoğraf sana benziyordu. Sonra öyle korktum ki, mutfak masasının baĢına çöktüm. Önce bayılacağımı sandım. Bir süre sonra, fotoğraf da bir rastlantı olabilir, dedim. Ehliyetlerdeki resimler insanın kendine hiç benzemezler, sonra Yazar Derneği üye kartını buldum. Ve o zaman kim olduğunu anladım..." ...Kar yağmaya baĢladığı zaman baĢının dertte olduğunu anlamıĢtı Paul. Ama bundan çok daha önce Boulderado banna uğramıĢ ve George'a yirmi dolar bahĢiĢ vererek bir ĢiĢe Dom daha almıĢtı: ġampanyayı koyu kurĢuni gökyüzünün altında Kayalık Dağlarına tırmanan yolda ilerlerken içmiĢti. Arabadaki teybe Bo Didley'nin bir kasetini koymuĢ ve radyoyu ancak Camarro ciddi bir biçimde kaymaya, patinaj yapmaya baĢladığı zaman açmıĢtı. O sırada bunun geçici bir kar olmadığını, durumun ciddiliğini anlamaya baĢlamıĢtı. Belki de fırtına güneye doğru kaymıyor, diye düĢünmüĢtü. Belki de fırtına bana doğru geliyor. BaĢım belada. (ġimdi de belada olduğu gibi...) Ama yeterince sarhoĢ olduğu için hızla ilerleyerek bu dertten kurtulacağını sanmıĢtı. Bu yüzden Cana'da durarak sığınacak bir yer sormamıĢ, yoluna devam etmiĢti. Öğleden sonraki saatlerde etrafın kromumsu, donuk gri bir renk aldığını anımsıyordu. ġampanyanın etkisinin geçmeye baĢladığını da. Sigara almak için panele doğru eğilirken arabanın kaymaya baĢladığını fark etmiĢti. Ama yoluna devam etmeye çalıĢmıĢ ve durum gitgide kötüleĢmiĢti. Boğuk bir gürültü ve sarsıntıyı hayal meyal hatırlıyordu. Sonra dünya altüst olmuĢtu. Ve... 23 Stephen King "ÇıĢjlık atmaya baĢladın. Feryatlarını duyduğum zaman yaĢayacağını anladım. Ölmek üzere olan insanlar ender bağırırlar. O kadar enerjileri yoktur. Bunu biliyorum. O zaman seni yaĢatmaya karar verdim. Ağrı kesici ilaçlarımı çıkararak, onları sana zorla içirdim. Sonra uykuya daldın. Uyanıp tekrar haykırmaya baĢladığın zaman sana tekrar ilaç verdim. AteĢin çıktı bir kere. Ama onu da geçirdim. Sana Keflex verdim. Bir iki kez ölümün eĢiğine geldin. Ama artık onlar da geride kaldı. Yemin ederim." Annie ayağa kalktı. "Artık dinlenme zamanın geldi, Paul. Eski gücüne kavuĢmalısın." "Bacaklarım sancıyor." "Evet, bundan eminim. Bir saat sonra ilaç alabilirsin." "ġimdi. Lütfen." Yalvarmak Paul'ü utandırıyordu ama elinde değildi. "Bir saat sonra." Kadının tavırlan kesindi. Elinde çorba kâsesi ve kaĢıkla kapıya gitti. "Bir dakika!" Annie dönerek Paul'e hem sen, hem de sevgi dolu bir tavırla baktı. Yüzündeki ifade yazann hiç hoĢuna gitmedi. Hiç ama hiç. "Beni kurtarah iki hafta mı oldu?" Kadın sinirlendi ve yüzündeki ifade belirsizleĢti. Paul daha sonra Annie'nin zamanı pek bilmediğini öğrenecekti. "Öyle bir Ģey..." "Hep baygın mı yattım?" "Evet. Çoğu zaman." "Ne yedim?" Annie onu süzdü. "D." Paul, "D. mi?" dedi. 24 Sadist Kadın onun yüzündeki hayret dolu ifadeyi bilgisizlik olarak yorumladı. "Sana damardan besin verdim. Ġnce borularla. Kolundaki izlerin nedeni bu iĢte." Paul'ü süzdü. BakıĢları düĢünceliydi. "Hayatını bana borçlusun, Paul. Bunu unutmayacağını umanm. Her zaman hatırlayacağını..." Kapıdan çıktı. 7 Bir saat geçti. Sonunda, nasıl olduysa geçti bir saat. Paul yatakta yatıyordu. Hem titriyor, hem de terliyordu. Yan odadan radyonun sesi geliyordu. Kadın o çılgın Cincinnati radyosunu açmıĢtı. Bir spiker Ginsu bıçaklarını övmeye
  • 11. baĢladı. Bir telefon numarası vererek santraldeki memurların bıçak sipariĢini beklediklerini açıkladı. Paul Sheldon da bekliyordu. Kadın diğer odadaki saat sekizi çalarken içeri girdi. Elinde iki kapsülle bir bardak su vardı. Yatağın kenarına iliĢirken Paul heyecanla dirseklerine dayanarak doğruldu. Annie ona, "Sonunda yeni kitabını iki gün önce ele geçirmeyi baĢardım." dedi. Bardaktaki buzlar Ģıkırdıyordu. Çıldırtıcı bir sesti bu. '"Misery'nin Çocuğu'nu. Romana bayıldım... O da diğerleri kadar güzel. Daha güzel! En güzel!" Paul, "TeĢekkür ederim," diye mınldanmayı baĢardı. Alnında ter tanelerinin belirmiĢ olduğunun farkındaydı. "Lütfen... Bacağım... Çok sancıyor..." Kadın dalgın dalgın gülümsedi. "Misery'nin sonunda lan'la evleneceğini biliyordum... Geoffrey'le lan'ın yeniden dost olacak- 25 Stephen King lanna da inanıyorum. Gerçekten de öyle oluyor mu?" Sonra hemen ekledi. "Hayır, söyleme! Bunu kendim öğrenmek istiyorum. Kitabı mahsus ağır ağır okuyorum. Hemen bitmesin diye. Bir yenisi çıkıncaya kadar aradan o kadar uzun zaman geçiyor ki." Paul'ün bacaklan zonkluyordu. Sanki kasığında çelikten bir halka vardı. O kısımlanna dokunmuĢtu. Kalçasında bir Ģey yok gibiydi. Ama yine de gövdesinin altı çarpılmıĢ, garip bir biçime girmiĢ gibi geliyordu. Dizlerinden aĢağısına gelince... sanki her Ģey paramparçaydı. Paul bakmak istemiyordu. ÇarĢaflann altındaki o ĢiĢ ve çarpık Ģeyleri görüyordu. Bu da yeterliydi. "Lütfen? Miss Wilkes? Sancı..." "Beni Annie, diye çağır. Bütün dostlanm öyle yapıyor." Kadın bardağı ona verdi. Soğuktu, üzeri buğulanmıĢtı. Ama kapsüller hâlâ avucundaydı. Elini Paul'ün ağzına doğru uzattı. Yazar hemen ağzını açtı... Ve kadın elini geri çekti. "Küçük çantana bakmak cüretini gösterdim. Bir sakıncası yok değil mi?" "Hayır hayır. Tabii yok. Ġlaç..." Alnındaki ter tanecikleri Paul'e kâh kızgın, kâh buz gibi soğuk geliyordu. Galiba avaz avaz bağıracaktı. Annie, "Çantanda bir roman olduğunu gördüm," dedi. Kapsüller sağ avucundaydı. Elini ağır ağır eğdi. Ġlaçlar sol avucundan yuvarlandı. Paul bakıĢlanyla kapsülleri izliyordu. "Adı 'Hızlı Arabalar' kitabın. Misery romanlarından değil. Bunu biliyorum." Yazara hafif bir hoĢnutsuzlukla baktı. Ama yine daha önce olduğu gibi sevgi karıĢmıĢtı. Annece bir ifadeydi bu. "Ne de olsa on dokuzuncu yüzyılda otomobil yoktu. Hızlı ya da yavaĢ." Bu küçük nükteye kıkır kıkır güldü. "Aynca...,yeni romanına bir göz atmak cüretini de gösterdim... Sence bir sakıncası yok değil mi?" 26 Sadist Paul, "Lütfen," diye inledi. "Hayır, yok. Ama lütfen..." "Romanı okursam, buna kızmazsın değil mi?" "Hayır..." Paul'ün kemikleri kırılmıĢtı. Bacaklan cam kınkla-nyla doluydu. Yaralar iltihaplanmıĢtı. "Hayır..." Gülümsemeye çalıĢtı. "Hayır, ne münasebet." Kadın içtenlikle, "Ġznin olmadan böyle bir Ģeyi kesinlikle yapamam," dedi. "Sana fazla saygım var. Hatta seni seviyorum, Paul." Birdenbire insanı korkutacak bir biçimde kızardı. Kapsüllerden biri elinden pikenin üzerine düĢtü. Paul kapmaya çalıĢtı ama Annie ondan hızlı davrandı. Yazann inlediğini Annie fark etmedi bile. Kapsülü kaptıktan sonra yine birdenbire dalgınlaĢarak boĢ gözlerle pencereye doğru baktı. "Kafan... Yaratıcılığın... Ben bunu kastettim." Paul çaresizce, "Biliyorum," dedi. "Sen benim bir numaralı hayranımsın." Aklına baĢka bir Ģey gelmemiĢti. Kadının gözleri parladı birdenbire. "Tamam!" diye bağırdı. "Gerçekten öyle! Yeni romanını bu ruhla okumanın bir sakıncası olmaz değil mi? Yani., bir hayranın duyduğu sevgiyle? Ama aslında diğer romanlanm Misery hikâyeleri kadar seviyorum, o da baĢka." "Sakıncası yok..." Paul gözlerini kapatarak, istersen yeni romanın sayfalannı yırt, diye düĢündü. Onlardan kâğıt Ģapkalar yap. Ama lütfen... Ölüyorum... Annie usulca, "Çok iyisin," dedi. "Ama iyi olduğunu biliyordum. Kitaplanm okuduğum zaman bunu anladım. Misery Chasta-in'i düĢünebilen biri kötü olamazdı. Onu düĢünen, sonra da canlandıran biri." Birdenbire pis parmaklannı yazann
  • 12. ağzına soktu. Paul parmaklann arasındaki kapsülü emerek ağzına aldı. Ve sulan etrafa saçılan bardağı ağzına götüremeden ilaçlan yuttu. 27 Stephen King Annie, "Tıpkı bir bebek gibi..." dedi ama Paul onun yüzünü görmüyordu. Gözleri hâlâ kapalıydı. Ve Ģimdi yaĢların yakıcılığını hissediyordu. "Ama iyisin, Paul. Sana sormak istediğim çok Ģey var... Bilmek istediğim pek çok Ģey." Kalkarken somyenin yaylan gıcırdadı. "Burada çok mutlu olacağız, Paul." Yazann kalbine dehĢetten oluĢan bir hançer saplandı sanki ama yine de gözlerini açmadı. 8 Paul sürükleniyordu. Deniz kabarmıĢ, sürüklüyordu onu. Ġçerden televizyonun sesi geliyordu. Sonra ses kesildi. Bazen saat çalıyor, Paul saymaya çalıĢıyorsa da baĢaramıyordu. "D... Borularla... Kollanndaki izleri onlar bıraktı..." Paul dirseğinin üzerinde doğrularak elini uzattı. Bir hayli uğraĢtıktan sonra lambayı yakabildi. Kollanna baktı. Dirseklerinin içindeki birbirine kanĢmıĢ morluklar ve sanlıklan gördü. Renkleri açılmaya baĢlamıĢ olan çürüklerin her birinin ortasında kara kan dolu birer delik vardı. Arkaüstü yatarak tavana baktı. Rüzgârın uğultusunu dinliyordu. KıĢın ortasında, bir dağın hemen hemen tepesindeydi. Ve normal olmayan bir kadının yanındaydı. Bu kadın Paul kendinde değilken onu damardan beslemiĢti. Bu kadında adeta sonsuz uyuĢturucu vardı. Ve bu kadın Paul'ün orada olduğunu kimseye söylememiĢti. Bütün bunlar önemliydi. Ama bir Ģeyin daha önemli olduğunu fark etti. Deniz çekiliyordu yine. Kadının yukarıdaki saatinin çalmasını bekledi. Çalmasına daha uzun bir süre vardı. Ama Paul'ün beklemeye baĢlamasının zamanı gelmiĢti. 28 Sadist Annie deliydi ama Paul'ün ona ihtiyacı vardı. Ah, baĢım belada, diye düĢünerek görmeyen gözlerle tavana baktı. Alnında yine ter damlacıklan birikmeye baĢlamıĢtı. 9 Annie ertesi sabah Paul'e yine çorba getirdi ve ona "roman taslağı" diye tanımladığı yazılann kmk sayfasını okuduğunu açıkladı. "Bence diğer romanlann kadar güzel değil, Paul. Ġnsan kolay izleyemiyor. Bir geçmiĢe dönüyor, bir geleceğe." "Teknik bu." Yazann sancısı hafiflemiĢ ama geçmemiĢti. Ġki arada bir durumdu bu. Bu yüzden kadının sözlerini daha iyi düĢünebiliyordu. "Sadece bir teknik... Konunun biçimi konu belirtir." Sanatıyla ilgili bu tür oyunlann kadını ilgilendireceğini, hatta büyüleyeceğini düĢünüyordu. "Delikanlının kafası kanĢık ve..." "Evet! Çok kanĢık! Bu yüzden de daha az ilginç. Hayır, az ilginç sayılmaz. Sen ilgi çekmeyecek bir karakter yaratamazsın. Bundan eminim. Ama fazla ilgi uyandırmıyor. Sonra küfürler! Ġki kelimede bir kötü bir söz! Bu..." DüĢünürken bir yandan da yazara çorba içiriyor ve hemen hemen bakmadan ağzından akan damlalan si-liyordu. Paul o zaman onun eskiden hemĢire olduğunu anladı. Doktor değildi. Hayır. Doktorlar damlalann ne zaman akacağını bilemezlerdi. Paul acı acı, o fırsattan söz eden meteoroloji uzmanlan iĢlerini Annie Wilkes'in yansı kadar bilselerdi, Ģimdi baĢım böyle belada olmazdı, diye düĢündü. 29 Stepnen King Annie birdenbire, "Bunda soyluluk yok!" diye bağırarak ayağa fırladı. Arpa Ģehriyesi et suyunu Paul'ün solgun suratına dökecekti neredeyse. Yazar sabırla, "Evet," dedi. "Ne demek istediğini anlıyorum, Annie. Tony Bonasaro'nun soylu bir yanı olmadığı doğru. Ama kenar mahallede doğmuĢ olan ve kötü çevreden kurtulmaya çalıĢan bir çocuk. Ve o sözcükler... O sözcükleri herkes kullanıyor..." "Hayır, kullanmıyor!" Kadın sert bir tavırla yazara baktı. "Kente yem almaya gittiğim zaman ne yaptığımı sanıyorsun? Ne söylediğimi? 'Tony Ģimdi bana Ģu bilmemne domuz yeminden bir çuval ver!' 'ġu inekler için sattığın bilmemnenin bilmemnesi mısır ve falan filan kulak ilacından da.' Ve o bana ne diyor? 'Çok haklısın, Annie, bilmemne de bilmemne!' Öyle mi?" Annie, Paul'e baktı. Yüzü
  • 13. tayfunu haber veren gökyüzüne benziyordu. Yazar korkuyla yattı. Çorba kâsesi kadının ellerinde eğilmiĢti. Bir, sonra da iki damla pikeye düĢtü. "Sonra yoldan inip bankaya gittiğim zaman Bayan Bollinger'a ne diyorum? 'ĠĢte sana falan filan bir çek! ġimdi bana bilmemne elli dolar ver ve falan filan çabuk ol.' Sonra beni Denver'da tanık yerine çıkardıklan zaman..." Çamur rengi çorba yatağa döküldü. Kadın lekeye baktı ve yüzü çarpıldı. "ĠĢte! Bak bana ne yaptırdın!" "Üzgünüm..." Annie, "Tabii ya!" diye bir çığlık attı. "Tabii üzgünsün!" Kâseyi bir köĢeye fırlattı. Paramparça oldu kâse. Paul inledi. Kadın o zaman sustu, otuz saniye kadar orada öylece oturdu. Paul Sheldon'un ise sanki kalbi durmuĢtu. Annie ağır ağır kendini topladı. Ve birdenbire kıkır kıkır güldü. "Çabuk öfkelenirim ben." 30 Sadist "Çok üzgünüm." Paul'ün boğazı kurumuĢtu. "Üzülmen gerekir." Yüz hatları gevĢeyen kadın sıkıntılı sıkıntılı duvara baktı. Paul onun yine kendinden geçeceğini sanıyordu. Ama Annie onun yerine içini çekerek yataktan kalktı. "Misery ro-manlannda öyle sözcükler kullanmana gerek yok. Çünkü o günlerde öyle laflar kullanmazlarmıĢ. Hatta bu tür kelimeler uydurulmamıĢ bile. Herhalde hayvanca bir çağa hayvanca sözler gerekiyor. Ama eski günler daha iyiymiĢ. Sen Misery romanlanndan vazgeçmelisin, Paul. Sadece onlan yazmalısın. Bunu içtenlikle söylüyorum. Ben bir numaralı hayranın." Kapıya gitti. Orada durup ona baktı. "O romanı yine çantana koyacak ve Misery'nin Çocuğu romanını bitireceğim. Belki ondan sonra tekrar roman taslağını okurum." "Madem seni kızdmyor, okuma öyleyse." Paul gülümsemeye çalıĢtı. "Öfkelenmeni istemiyorum. Bildiğin gibi sana güveniyorum." Annie bu gülümsemeye karĢılık vermedi. "Evet. Öyle! Öyle! Değil mi, Paul?" Odadan çıktı. 10 Dalgalar çekildi. Ve ağn baĢladı. Paul saatin çalmasını bekliyordu. Ġki kez çalacaktı. Öyle de oldu. Yastıklara dayanmıĢ, gözlerini kapıya dikmiĢti. Annie içeri girdi. Hırkasının üzerine bir önlük takmıĢtı. Eteklerinden birini giymiĢti yine. Bir elinde yer silmek için kullandığı su kovası vardı. 31 Stephen King Kadın, "Herhalde o pis ilacı istiyorsun," dedi. "Evet, lütfen." Paul ona yaltaklanırcasına gülümsemeye çalıĢtı. Ve yine utandı. Korkunç bir yaratığa dönüĢmüĢtü. Bir yabancıya. Annie, "Ġlacın yanımda," diye söylendi. "Ama önce o köĢedeki pisliği temizlemem gerekiyor. Senin neden olduğun o pisliği. Ö iĢi bitirinceye kadar beklemen gerekecek." Örtünün altında bacakları kırık dallara benzeyen Paul kımıldamadan yattı. Soğuk terler yüzünden ağır ağır akıyordu. Annie köĢeye giderek kovayı yere bıraktı. Kâsenin parçalarını toplayıp götürdü. Geri dönerek kovanın yanında diz çöktü. Kovadan aldığı sabunlu bezi sıkıp duvardaki kurumuĢ çorba lekelerini silmeye koyuldu. Paul yattığı yerden onu seyrediyordu. Sonıa titremeye baĢladı. Bu yüzden ağrısı daha da arttı ama elinden bir Ģey gelmiyordu. Annie bir ara dönüp baktı ve onun titrediğini, çarĢafların terden ıslandığını fark etti. Ve birdenbire her Ģeyi anladığını belirten bir tavırla ona sinsi sinsi gülümsedi. Paul o anda Annie'yi sevinçle öldürebilirdi. • Kadın tekrar dönerek, "Leke kurumuĢ," dedi. "Korkarım bu iĢ biraz uzun sürecek, Paul." Duvarı silmeye baĢladı. Leke bir süre sonra kayboldu ama Annie temizlemeyi sürdürdü. Bezi suya sokuyor, sıkıyor ve siliyordu. Bunu birkaç kez tekrarladı. Paul onun suratını göremiyordu. Ama yine kafası durmuĢ olabilirdi. Duvan saatlerce silebilirdi. Bu düĢünce Paul'ü korkuyla kıvrandmyordu. Sonunda, saat iki buçuğu çalmadan hemen önce Annie ayağa kalkarak bezi suya attı. Hiçbir Ģey söylemeden kovayı alıp odadan çıktı. Paul yattığı yerden sesleri dinledi. Kadın iri gövdesiyle ağır ağır yürürken zemindeki tahtalar gıcırdadı. Annie kovadaki suyu döktü. Sonra inanılmayacak bir Ģey oldu. Kadın musluğu açarak kovayı doldurdu. Paul sessizce ağlamaya baĢladı o zaman. 32
  • 14. Sadist Annie içeri girerek bir an kapının önünde durdu. Yazarın ıslak yüzüne hem sertçe, hem de annece bir sevgiyle baktı. Sonra gözleri köĢeye kaydı. Çorba lekesi çıkmıĢtı artık. "ġimdi durulamam gerekiyor. Yoksa sabun lekesi kalır. Hepsini de ben yapmalıyım. Benim gibi yalnız yaĢamak kaytarmak için bir neden olamaz. Annemin bir prensibi vardı, Paul. Ben de buna her zaman uydum. Annem, 'Bir kere pis oldun mu bir daha düzelemezsin,' derdi." Yazar, "Lütfen..." diye inledi. "Lütfen... Bu sancı... Ölüyorum..." "Hayır. Ölmüyorsun." "Bağıracağım!" Paul artık sarsıla sarsıla ağlıyor, bacaklarının daha da sancımasına, kalbine ağnlar saplanmasına neden oluyordu. "Elimde değil bu. Kendimi tutamayacağım." Kadın, "Bağır öyleyse," dedi. "Ama Ģunu da unutma! Bu köĢeyi sen kirlettin. Ben değil. Suç sende. BaĢka kimsede değil." Nasıl olduysa Paul kendini tuttu. Kadının bezi suya sokup sıkmasını ve duvan silmesini seyretti. Annie birkaç kez tekrarladı bunu. Oturma odasındaki saat üçü çalarken ayağa kalkarak kovayı aldı. Paul, Ģimdi odadan çıkacak, diye düĢündü. Odadan çıkacak. Onun durulama suyunu lavaboya döktüğünü duyacağım. Belki saatlerce gelmeyecek. Çünkü beni iyice cezalandırmak niyetinde... Ama kadın çıkacağı yerde yatağa yaklaĢarak elini önlüğünün cebine soktu. Ve kapsülleri çıkardı. Hem de iki değil, üç kapsül. ġefkatle, "ĠĢte," dedi. Paul kapsülleri ağzına attı. Sonra baĢını kaldırdı. Kadın san plastikten kovayı ona doğru kaldınyor, içindeki grimsi su pikeye 33 F:3 Stephen King dökülüyordu. "Kapsülleri Ģu suyla yutuver, Paul." Sesi hâlâ Ģefkat doluydu. Paul, kadına bakakaldı. Sanki yüzünde iyice irileĢmiĢ gözlerinden baĢka hiçbir Ģey yoktu. Annie, "Haydi," diye ekledi. "Ġç bunu. Kapsülleri kuru kuru yutabildiğini biliyorum. Ama bana inan. O kapsülleri sana kustura-bilirim. Ne de olsa kovadaki sadece durulama suyu. Sana bir zararı olmaz." Kova yazarın üzerine doğru eğildi. Paul yer bezinin boğulmuĢ bir yaratık gibi grimsi suyun kara derinliklerinde döndüğünü gördü. Suyun yüzeyinde ince bir sabun tabakası vardı. Paul'ün içinde bir yer inledi ama hiç duraksamadı. Suyu çabucak içerek kapsülleri yuttu. Birdenbire mide kaslan büzüldü. Boğuk bir ses çıkardı. "O kapsülleri kusayım deme, Paul. Bu akĢam dokuza kadar baĢka ilaç yok." Annie bir an boĢ gözlerle ona baktı. Sonra da birdenbire gözleri parladı ve gülümsedi. "Beni tekrar kızdırmayacaksın, değil mi?" Paul, "Hayır," diye fısıldadı. Denizin kabarmasını, böylece sancının geçmesini sağlayan ayı hiç kızdırır mıydı? "Seni seviyorum." Kadın onu yanağından öptü. Sonra elinde kova arkasına bakmadan odadan çıktı. Paul baĢını yastıklara dayadı. Ağzında toz, badana ve sabun tadı vardı. Kusmayacağım... Kusmayacağım... Kusmayacağım... Sonra uykusunun geldiğini fark etti. Kapsülleri ilacın etki yapmasına yetecek kadar midesinde tutabilmiĢti. KazanmıĢtı. Bu seferlik. 34 Sadist 11 Paul rüyasında bir kuĢun onu yediğini görüyordu. HoĢ bir rüya değildi. Bir gürültü oldu. Ġyi, iyi, diye düĢündü Paul. Onu vurun! ġu lanet olasıca Ģeyi vurun. Sonra uyandı ve duyduğunun Annie Wilkes'in gürültüsü olduğunu anladı. Kadın gerekli iĢleri yapmak için dıĢarı çıkmıĢ, arka kapıyı çarparak kapatmıĢtı. Paul onun karlan hıĢırdatarak yürüdüğünü iĢitti. Sonra Annie pencerenin önünden geçti. Arkasında bir anorak vardı, kukuletasını kafasına geçirmiĢti. Dönüp Paul'e bakmadı. Yazar onun ahırdaki iĢlerine dalmıĢ olduğunu düĢündü. Hava kararıyor, morumsu bir renge bürünüyordu. GüneĢ batmıĢtı. Saat beĢ buçuktu herhalde. Ya da altı.
  • 15. Deniz hâlâ kabarıktı. Canı yanmıyordu. Tekrar uyuyabilirdi. Uyumak istiyordu. Ama aklı baĢındayken bu garip durumu düĢünmesi gerekiyordu. ĠĢin kötüsü, kafası çalıĢırken bu olayı düĢünmek istemiyordu. Ġstemiyordu. Çünkü sadece yaĢamak bile zordu. Bu durumu düĢünmek istemiyordu. Çünkü o zaman iĢe hiç de hoĢa gitmeyecek hayaller kanĢıyordu. Kadının birdenbire boĢ boĢ bakmaya baĢlaması. Paul'e taĢlan ve tannçalan hatırlatması. Sarı plastik kovanın ağzına doğru yaklaĢması. Bütün bunlan düĢünmek durumu değiĢtirmeyecekti. Hatta olayı düĢünmesinden daha da kötü olacaktı. Annie Wilkes 'ı ve onun evindeki durumu düĢünürken kalbi hızla çarpmaya baĢlayacaktı. Daha çok korkuyla. Ve biraz da utançla. Paul dudaklannı san yer kovasının kenanna dayadığını görür gibi oluyordu. Bundan hiç kimseye söz etmeyecekti. Tabii buradan kur-tulabilirse... Kötü bir durumdaydı. Ama yine de yaĢamak istiyordu. 35 Stephen King Kahretsin! Bu sorunu düĢün! Artık bunu bile deneyemeyecek kadar sindin mi? Hayır.... Ama... hemen hemen. Sonra birdenbire öfkelendi. Yeni kitabımı beğenmedi. Çünkü onu anlayamayacak kadar aptal. Aptal mı? Hayır. Fazla tutucu. DeğiĢmek istemiyor. Hatta değiĢme fikri bile hoĢuna gitmiyor. Paul'ün öfkesi arttı. Kadın hem inatçı, hem de anlayıĢsızdı. Ve onu kaçırmıĢ, buraya hapsetmiĢti. Paul'ü kovadaki pis suyu içmekle parçalanmıĢ bacakları yüzünden acıyla kıvranmak arasında bir seçim yapmaya zorlamıĢtı. Ve bu da yetmiyormuĢ gibi o güne dek yazdığı en iyi eserini eleĢtirmek cesaretini de bulmuĢtu. Paul, "Allah seni kahretsin!" dedi ve kendini birdenbire daha iyi hissetti. Eskisi gibiydi Ģimdi. Tabii bu isyanının önemsiz, içler acısı bir Ģey olduğunu da biliyordu. Kadın ahırdaydı, onu duyması imkânsızdı. Kabaran dalgalar kazığı örtmüĢtü. Canı yanmıyordu. Ama yine de... Paul kadının yanına gelerek kapsülleri vermekten nasıl kaçındığını anımsadı. Onu böyle zorlayarak Hızlı Arabalar'ı okumak için izin koparmıĢtı. Birdenbire romanın bir kopyası bile olmadığını hatırladı. Bunu ancak kitabı ikinci kez yazdığı zaman yapacaktı. ġimdi Annie Wilkes'da olan romanın tek kopyasıydı. Bütün dünyadaki tek kopya. Paul notlarını bile yakmıĢtı. O romanın üzerinde iki yıl çalıĢmıĢtı. Ve Ģimdi kadın romanı beğenmediğinden söz ediyordu. Ve o deliydi. Annie, Misery'yi seviyordu. Ġspanyol Harlem'inden ağzı bozuk bir araba hırsızını değil. Paul o sırada, istersen sayfalardan kâğıt Ģapkalar yap, diye düĢündüğünü hatırladı. "Lütfen..." O öfke ve gurur kınklığını yeniden duydu. Ve aynı anda bacakları hafifçe zonklamaya baĢladı. Evet. 36 Sadist Yazı. Eserlerinin sende uyandırdığı gurur. Romanın kendi değeri... Sancı arttığı zaman bunlar birer hayal halini alıyor. Ben olgunluğa eriĢtikten sonraki yıllar boyunca "yazar" sözcüğünün benim için en önemli bir tanımlama olduğuna inandım. Ve o kadın bana bunu yaptı. Yapabildi. Korkunç bir Ģey... Kaçıp kurtulmam gereken bir yaratık. Annie gerçekten bir tanrıça. Eğer beni öldürmezse, içimde- kileri öldürecek... Paul bir domuzun sevinçle bağırdığını duydu. Annie onun kızacağını sanmıĢtı ama Paul'e göre Misery gerçekten de domuza yakıĢacak bir addı. Kadının domuz taklidi yapmasını hatırladı. O anda tıpkı bir domuza dönmüĢtü. Arkaüstü yatarak kolunu gözlerinin üzerine koydu. O öfkesini sürdürmeye çalıĢıyor, çünkü kendini cesur hissetmesini sağlıyordu. Cesur bir insan düĢünebilirdi. Bir korkak bunu yapamazdı. Bu kadın bir hemĢire. Bundan eminim. Hâlâ hemĢirelik ediyor mu? Hayır. Çünkü iĢe gitmiyor. Neden mesleğini sürdürmüyor? Bunun cevabı belli. Kafadan çatlak. Ben bu azabım arasında bunu fark edebildiğime göre... Herhalde meslekdaĢlan bunu çabucak anladılar. Onun delilik derecesini anlayacak kadar da bilgim var. Beni parçalanan arabamdan çıkardı. Ve polis ya da ambulans çağıracağı yerde beni misafir yatak odasına kapattı. Koluma ince borular taktı ve bol bol uyuĢturucu verdi. Hatta bu yüzden
  • 16. soluk almakta zorluk çektim. Burada olduğumu kimseye haber vermedi. Bunu Ģimdiye kadar yaptığına göre böyle bir niyeti yok demektir. Parçalanan arabadan çıkardığı Kokomo'lu Joe Blow olsaydı aynı biçimde davranır mıydı? Hayır. Hayır, sanmıyorum. O beni buraya kapattı, çünkü ben Paul Sheldon'um. 37 Stephen King "Annie benim bir numaralı hayranım," diye mırıldandı. Sonra korkunç bir anıyla sarsıldı. Annesi onu küçükken Boston Hayvanat Bahçesine götürmüĢtü. Büyük bir kuĢu çok beğenmiĢti. Tüyleri pek güzeldi. Kırmızı, mor, koyu mavi... Ama kuĢun gözleri çok kederliydi. Annesine kuĢun nereden geldiğini sormuĢ, kadın da, "Afrika'dan," demiĢti. O zaman kuĢun yaĢadığı bu kafeste öleceğini anlamıĢ ve ağlamaya baĢlamıĢtı. Annesi ona dondurma almıĢtı. Paul bir süre ağlamaktan vazgeçmiĢti. Ama sonra tekrar kuĢu hatırlamıĢ ve yeniden hıçkırmaya baĢlamıĢtı. Sonunda annesi onu eve götürmüĢtü. Otobüste Pa-ul'e, "Sen sulu gözlü bir bebeksin," demiĢti. O kuĢun tüyleri... Gözleri... Paul'ün bacaklanndaki zonklama düzenle azalıp artmaya baĢladı. "Hayır! Hayır, hayır." Dirseğini gözlerine iyice bastırdı. "Kafan... Yaratıcılığın... Ben bunu kastettim..." "Afrika. O kuĢu Afrika'dan getirmiĢler. Onu..." "Beni Denver'da tanık yerine çıkardıkları zaman..." Paul, "Haydi..." diye mırıldandı. Hayal gücü vardı. "Haydi, haydi.." Denver'daki mahkeme salonunu görür gibi oldu. Annie Wilkes tanık yerindeydi. Ama kot pantolon değil eski, morumsu siyah bir elbise ve korkunç bir Ģapka giymiĢti. Salon kalabalıktı. Yargıcın saçları dökülmüĢtü; gözlüklüydü, beyaz bir bıyığı vardı. Bıyığının altında da bir leke. Paul, "Haydi..." diye fısıldadı ama hayal gücü ona fazla yardım etmedi. MübaĢir kadına adını sordu. O da tekrar tekrar, "Annie Wilkes..." Ama baĢka bir Ģey söylemedi. Orada tehlikeli lif lif som vücuduyla oturuyor ve adını tekrarlıyordu. 38 Sadist Paul onu hapseden eski bir hemĢirenin Denver'da neden tanık yerine çıkarıldığını anlamaya çalıĢırken uykuya daldı. 12 Paul bir hastanenin koğuĢundaydı. Birden müthiĢ rahatladı. Neredeyse ağlayacaktı. Uyurken bir Ģey olmuĢtu. Ya biri gelmiĢ ya da Annie fikrini değiĢtirmiĢti. Bu önemli değildi. O canavar kadının evinde uykuya dalmıĢ ve hastanede uyanmıĢtı. Ama beni herhalde böyle upuzun bir koğuĢa yatırmazlardı... Burası bir hangar kadar büyük. Hastalar sıra sıra yatıyorlardı. Hepsinin yanlanndaki damardan besleme tepsilerinden aynı biçimde ĢiĢeler sarkıyordu. Paul doğrulup oturdu ve hastaların birbirlerinin aynı olduklarını gördü. Hepsi de o'ydular. Paul Sheldon. Sonra saatin çaldığını duyunca bunun bir rüya olduğunu anladı. Rahatlığın yerini keder aldı. Dev koğuĢun dibindeki kapı açılarak içeriye Annie Wilkes girdi. Ama arkasında uzun bir entari, baĢında da bone vardı. Misery Chastain kılığındaydı. "Misery'nin AĢkı"ndaki kıyafette. Bir koluna bir sepet asmıĢtı. Üzerinde bir peçete örtülüydü. Kadın elini sepete soktu ve aldığı bir avuç Ģeyi uyuyan ilk Paul Sheldon'un suratına fırlattı. Kumdu bu. Birinci Paul Sheldon'un suratı bembeyaz kesildi. Yazar irkilerek uyandı. Annie Wilkes tepesine dikilmiĢti. Elinde karton kapaklı, kadın "Misery'nin Çocuğu" romanı vardı. Araya koyduğu iĢaretten kitabın dörtte üçünü okumuĢ olduğu anlaĢılıyordu. 39 Stephen King Kadın, "Ġnliyordun..." dedi. "Kötü bir rüya gördüm." "Neyle ilgiliydi?" Paul aklına gelen ilk yalanı söyledi. "Afrika'yla: 13
  • 17. Annie ertesi sabah Paul'ün yanına çok geç geldi. Yüzü külren-giydi. Paul uyukluyordu. Ama hemen uyanarak dirseklerinin üzerinde doğruldu. "Miss Wilkes? Annie? Ġyi mi..." "Hayır." Paul, Tanrım, diye düĢündü. Kalp krizi geçirmiĢti. Bir an endiĢelendi ama sonra kaygının yerini sevinç aldı. Kalp krizi geçirdiğini umarım. Ciddi bir kriz! Göğsünü patlatacak bir kriz! Canım ne kadar yanarsa yansın sürüne sürüne memnunlukla telefona giderim. Kırık cam parçalannm üzerinde sürünmeye bile razıyım. Evet, kadın bir tür kalp krizi geçirmiĢti ama Paul'ün dilediği tarzda değil. Annie ona doğru geldi. Sendelemiyor, adeta yuvarlanıyordu. Uzun bir yolculuktan sonra karaya çıkan bir denizci gibi. "Ne..." Paul ondan uzaklaĢmaya çalıĢtı ama gidebileceği bir yer yoktu. "Hayır!" Annie karyolaya çarptı. Sendeledi. Az kalsın üzerine devriliyordu. Sonra orada durup kâğıt kadar bembeyaz suratıyla ona baktı. Boynundaki kaslar kabarmıĢtı. Alnının ortasında bir damar 40 Sadist atıyordu. Ellerini açtı, sonra yumruk yaptı. Ġri taĢlara benziyordu yumruklan. Sonra parmaklannı tekrar gevĢetti. "Seni... seni aĢağılık köpek!" "Ne... ama ben..." Paul birdenbire durumu kavradı ve vücudunun içi boĢalıverdi. Kadın romanı bitirmiĢ ve her Ģeyi öğrenmiĢti. Misery'nin değil, lan'ın kısır olduğunu. Geoffrey'le genç kadının lan'a büyük bir hediye, yani kendisinin sanacağı bir çocuk vermeye hazırlandıklannı. Misery, lan'a hamile olduğunu açıkladığı zaman adamın gözlerinde yaĢlarla, "Ah, sevgilim, sevgilim," diye tekrarladığını. Ama Annie, hep birlikte büyütecekleri çocuğu dünyaya getirirken Misery'nin ölmesini ağlayarak karĢılamamıĢtı anlaĢılan. Tersine fena halde öfkelenmiĢti. Annie Wilkes tiz bir sesle haykırdı. "Misery ölmüĢ olamaz!" ġimdi yumruklannı daha hızlı bir tempoyla sıkıp sıkıp açıyordu. "Misery Chastain ÖLMÜġ OLAMAZ!" "Annie... Annie, lütfen..." Komodinin üzerinde cam bir sürahi vardı. Kadın onu kapatarak yazara doğru salladı. Paul'ün yüzüne soğuk sular saçıldı. Bir buz parçası sol kulağına düĢerek omzuna doğru kaydı. Paul kadının sürahiyi yüzüne vurduğunu görür gibi oldu. Kafatası parçalanacak ve Ģiddetli kanamadan ölecekti. Buzlu suyun içinde hem de. Tüyleri diken diken oldu. Annie böyle yapmak istiyordu. Kesindi bu. Ama en son anda döndü ve sürahiyi kapıya fırlattı. Sürahi çorba kâsesi gibi paramparça oldu. Kadın yazara bakarak yüzüne düĢen saçlarını itti. ġimdi bembeyaz suratında kırmızı iki küçük benek belirmiĢti. Soluk soluğa, "Pis köpek!" dedi. "Seni pis köpek. Bunu nasıl yapabildin?" Paul telaĢla, hızlı hızlı konuĢmaya baĢladı. Kadının yüzüne diktiği gözlerinde garip bir pınltı vardı. Paul hayatının Ģu birkaç sa- 41 Stephen King niye içinde söyleyeceklerine bağlı olduğundan emindi. "Annie, 1871'de kadınların çoğu doğum sırasında ölüyorlardı, Misery, kocası, arkadaĢı ve çocuğu için hayatını verdi. Misery'nin ruhu her zaman..." Annie, "Ben Misery'nin ruhunu istemiyorum," diye bağırdı. ġimdi pencereye benzeyen ellerini Paul'ün gözlerini oymak istiyormuĢ gibi ona doğru sallıyordu. "Ben onu istiyorum! Sen Misery'yi öldürdün! Katlettin onu!" Yumruklarım sıkarak yastığa, Paul'ün kafasının iki yanına vurdu. Paul bezden yapılmıĢ bir bebek gibi sarsıldı. Bacaklarına bir sancı saplandı ve haykırdı. Sonra da, "Misery'yi ben öldürmedim!" diye bağırdı. Annie acı bir alayla, "Ah, tabii ya," dedi. "Onu sen öldürme-diysen kim öldürdü, Paul Sheldon?" Yazar daha sakin bir tavırla, "Hiç kimse," diye cevap verdi. "Sadece... öldü." Sonra da bunun doğru olduğunu düĢündü. Aslında Misery'den nefret etmiĢti. Üçüncü romandan sonra baĢlamıĢtı bu nefret. Kadını bir katil gibi öldürebilirdi... Ama bunu yapamamıĢtı. Sonunda Misery'yi çok aĢağı görmesine rağmen kadının ölmesi onu ĢaĢırtmıĢtı. Ama Paul sanatın gerçek hayatı taklit etmesi gerektiğine
  • 18. inanıyordu. Misery'nin kliĢeleĢmiĢ maceralan sırasında da bu inancına sadık kalmıĢtı. Kadın beklenmedik bir biçimde ölmüĢtü. Paul'ün sevinci de bu gerçeği değiĢtirmezdi. Annie, "Yalan söylüyorsun," diye fısıldadı. "Ben senin iyi bir insan olduğunu sanıyordum. Ama değilsin. Yalancı, kötü, pis bir köpeksin sen." "Misery birdenbire öldü, iĢte o kadar. Bazen böyle olur. Tıpkı hayatta olduğu gibi. Bazen biri..." Annie yatağın baĢucundaki komidini devirdi. Tek çekme dıĢarı fırladı. Paul'ün çekmedeki kol saati ve bozuk parası etrafa saçıl- 42 Sadist di. Onların çekmede olduğundan haberi bile yoktu. Kadından uzaklaĢmaya çalıĢarak olduğu yerde büzüldü. Annie, "Sen benim dünkü çocuk olduğumu sanıyorsun galiba," dedi. Dudakları gerilerek diĢleri ortaya çıktı. "Ben iĢim gereği kaç kiĢinin öldüğünü gördüm. Yüzlerce insanın. Bazılan avaz avaz haykırarak can verirlerdi! Bazılan da uykulannda! Senin dediğin gibi, oluverirlerdi! Ama romanlardaki tipler ÖLÜVERMEZLER! Tann zamanında geldiğini düĢündüğü zaman canımızı alır. Bir yazar da eserindeki tipler bakımından Tann gibidir. O karakterleri yazar yaratır. Tann'nın bizi yarattığı gibi. Kimse Tann'dan hesap soramaz. Pekâlâ! Tamam! Ama Misery konusunda sana bir tek Ģey söyleyeceğim. Bu kez Tann'nın bacaklan paramparça. O BENĠM evimde, BENĠM yiyeceklerimle besleniyor. Ve..." Yüzü ifadesizle-Ģiverdi. Doğruldu, ellerini gevĢekçe iki yana bıraktı. Gözlerini duvardaki eski bir resme dikti. Paul yattığı yerden ona bakıyordu. Yastıkta yumruklannın yuvarlak izleri kalmıĢtı. Paul ansızın cinayet iĢlenebileceğini anladı. O sürhayi atmasaydı, onu yere çarpıp ben kırardım. Cam parçalanndan birini gırtlağına saplamaya çalıĢırdım... Çekmeden etrafa saçılan eĢyalara baktı. Ama yerde sadece dolmakalem, tarak, bozuk para ve saati vardı. Cüzdanı yoktu. Daha önemlisi Ġsviçre Ordu kaması da. Kadın ağır ağır kendine geldi. Hiç olmazsa öfkesi geçmiĢti. Kederli bir ifadeyle Paul'e baktı. "Artık gitmem iyi olacak. Bir süre sana yaklaĢmamalıyım. Bu... akıllıca bir Ģey olmaz." "Gitmek mi? Nereye?" "Bu önemli değil. Bildiğim bir yere. Burada kalırsam aptalca bir Ģey yapacağım. DüĢünmem gerekiyor. HoĢcakal, Paul." Odada hızla ilerledi. 43 Stephen King Yazar endiĢeyle, "Ġlacımı vermek için geri dönecek misin?" diye sordu. Kadın cevap vermeden kapıyı arkasından kapattı. Ve Paul ilk kez o zaman ariahtann Ģıkırtısını duydu. Annie'nin holden geçtiğini iĢitti. Kadın öfkeyle anlayamadığı bir Ģeyler bağırınca yüzünü buruĢturdu. BaĢka bir Ģey Ģangırtıyla düĢüp kırıldı. Bir kapı çarpılarak kapandı. Bir motor homurdandı. Tekerlekler karlan hıĢırdarak döndü. Arabanın gürültüsü gitgide uzaklaĢtı. Bir uğultu halini aldı, sonunda duyulmaz oldu. Paul yalnız kaldı... Annie Wilkes'in evinde yalnızdı. Bu odaya kilitlenmiĢ bu yatağa hapsedilmiĢti. Burasıyla Denver arasındaki uzaklık... Ģey, Boston Hayvanat Bahçesiyle Afrika arasındaki gibiydi. Gözlerini tavana dikmiĢ yatıyordu. Boğazı kurumuĢtu, kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Bir süre sonra oturma odasındaki saat on ikiyi çaldı ve sular çekilmeye baĢladı. 14 Elli bir saat. Paul aradan ne kadar zaman geçtiğini biliyordu. Bunu kaza sırasında cebinde olan dolmakalemin yardımıyla hesaplayabilmiĢti. AĢağıya doğru uzanarak kalemi almayı baĢarmıĢ, saatin her çalıĢında koluna bir iĢaret yapmıĢtı. Dört yatay ve bir çapraz çizgi. Kadın döndüğü sırada böyle on grup ve bir de tek çizgi vardı. Gruplar baĢlangıçta çok düzgünken sonradan elleri titremeye baĢladığı için bi- 44 Sadist çimsizleĢmiĢti. Paul bir tek saati bile kaçırmadığından emindi. KestirmiĢ ama dalıp gitmemiĢti. Saatin sesi onu her seferinde uyandırmıĢtı.
  • 19. Bir süre sonra can acısına rağmen açlık ve susuzluk duymaya da baĢlamıĢtı. Geceyi kâh uyuklayarak, kâh ter içinde uyanarak geçirmiĢ ve ölmek üzere olduğuna inanmıĢtı. Bir süre sonra da öleceğini ummaya baĢlamıĢtı. Bu durumdan kurtulayım da, ne olursa olsun. Can acısının bu kadar korkunç bir Ģey olduğunu bilmiyordum... Deniz çekilmiĢti. Kazıklar gitgide daha çok ortaya çıkmıĢtı. Paul ertesi gün öğleye doğru bacak ve kasıklanndaki korkunç sancıya rağmen baĢka bir Ģey yüzünden de acı çektiğini anladı. Ġlacın kesilmesi yüzünden. Ona alıĢmıĢtı. Artık kapsüllere yalnız ba-caklanndaki sancı yüzünden ihtiyacı olmadığını biliyordu. Bir ara yataktan kalkmayı düĢündü. Ama nasıl bir acı çekeceğini tahmin edebiliyordu. Belki yine de kalkmayı deneyecekti ama Annie kapıyı kilitlemiĢti zaten. Çaresizlik içinde ilk kez üzerindeki battaniyeleri açtı. Her Ģeye rağmen durumun sandığı kadar kötü olmadığını umuyordu. Evet, bacaklannın durumu sandığı kadar kötü değildi. Daha da feciydi! Dizlerinin aĢağısına dehĢetle baktı. Aynı anda Ronald Reagan'ın "King's Row" filminde nasıl haykırdığını anımsadı. "Vücudumun geri kalanı nerede?" Evet, Paul'ün vücudunun geri kalanı oradaydı. Belki buradan kaçabilecekti. Bu pek uzak bir ihtimaldi ama yine de mümkündü. Ama belki de bir daha hiç yürüyemeyecekti. Yürüyebilmesi için de herhalde bacaklannın yeniden kınlması gerekecekti. Hem de birkaç yerden. Sonra kemikler çelik çivilerle tutturulacaktı... Kadın destek kullanmıĢtı. Paul da biliyordu bunu. O kaskatı Ģeyleri hissetmiĢti. Ama o ana kadar Annie'nin bu çubuklarla neler 45 Stephen King yaptığını anlamamıĢtı. Ġki bacağının dizinden aĢağı kısımlarını alüminyum koltuk değneklerinden kesilmiĢ gibi gözüken ince çelik çubuklar sarıyordu. Kadın bunları sıkıca flasterlemiĢti. Paul'ün bacaklarının dizlerine kadar olan kısımları eğri büğrü, kıvnmlıydı. Kâh dıĢarı, kâh içeri dönüyordu. Çok sancıyan sol dizinin yerinde bir Ģey kalmamıĢ gibiydi. Baldın ve budu yerindeydi. Ama bunlann arasında mide bulandmcı kubbemsi bir Ģey vardı. Bacaklannın üst kısım- lan çok ĢiĢmiĢ ve biraz da dıĢanya doğru eğilmiĢti. Kalçalannda ve kasıklannda hâlâ renkleri açılmaya baĢlamıĢ olan çürükler vardı. Paul bacaklannın dizlerinden aĢağısının kınlmıĢ olduğunu düĢünmüĢtü. Kınlmak? Toz olmuĢtu kemikleri. Ġnleyerek, ağlayarak battaniyeleri tekrar çekti. Yataktan yuvarlanarak inmesi imkânsızdı. En iyisi burada yatmak. Ve burada ölmek. Bu korkunç acıya da, kesilinceye kadar katlanmak... Paul daldı, uyandı, daldı uyandı. Ve Annie'nin ölmüĢ olduğuna inanmaya baĢladı. Kadın çok dengesizdi. Ve bu dengesiz tiplerin intihar ettikleri çok görülmüĢtü. Kadının kamyoneti yolun kenannda durdurduğunu görür gibi oldu. Koltuğunun altından bir 44'lük çıkanyor, namluyu ağzına sokarak tetiği çekiyordu. GözyaĢlan arasında, "Misery öldü, artık ben de yaĢamak istemiyorum. Elveda zalim dünya," diye bağırıyor ve kendini vuruyordu. Paul gıdaklar gibi güldü. Ġnledi. Sonra haykırdı. Belki de bir kazaya uğradı. Bu kabil mi? Ah, tabii, efendim! Paul bu kez de kamyoneti hızla süren kadını gözlerinin önünde canlandırdı. Araba yoldan çıkıyor ve döne döne aĢağıya yuvarlanıyordu. Sonra birdenbire alev alıyordu. Annie daha ne olduğunu anlayamadan ölüyordu. 46 Sadist Annie geberdiyse, o zaman ben de burada ölürüm. Peynirsiz bir kapana sıkıĢmıĢ fare gibi. Artık ölümü bekliyordu... 15 Annie içeri girdiği zaman Paul önce rüya gördüğünü sandı. Sonra gerçek ağır bastı. Ya da o ilkel yaĢama isteği. Ġnlemeye, yal-vanp yakarmaya baĢladı. Ama yine de hâlâ rüyada gibiydi. Sadece Annie'nin koyu mavi bir elbise ve çiçekli bir Ģapka giymiĢ olduğunun farkındaydı. Denver'da tanıklık ederken hayalinde ona giydirdiği kılığa çok benziyordu.
  • 20. Annie'nin yüzü pembeleĢmiĢti. Gözleri neĢeyle parlıyordu. Hemen hemen güzelleĢmiĢ gibiydi. Yani Annie gibi bir kadın ne kadar güzelleĢebilirse. Bir elinde bir bardak su vardı. Büyük bir bardak su. "Al bakalım." Paul'ün suyu nefes borusuna kaçırmadan içebil-mesi için elini onun ensesine koydu ve hafifçe kaldırdı. Elleri dıĢarda dolaĢtığı için hâlâ soğuktu. Paul çabuk çabuk üç yudum içti. Suyun bir kısmı çenesindeki tiĢörtüne aktı. Sonra Annie bardağı çekti. Paul miyavlamayı andıran sesler çıkararak titreyen ellerini uzattı. Kadın, "Hayır," dedi. "Hayır, Paul. Az az içeceksin. Yoksa kusarsın." Kısa bir süre sonra sudan iki yudum daha almasına izin verdi. Paul öksürerek, "Ġlaç," diye mınldandı. "Kapsüller... Sancı... Annie, lütfen... Tann aĢkına bana yardım et. Sancı çok Ģiddetli..." 47 Stephen King "Biliyorum ama beni dinlemelisin." Annie ona sertçe ama yine de annece bir ilgiyle bakıyordu. "Buradan uzaklaĢmam ve düĢünmem gerekiyordu. Derin derin düĢündüm. Uygun biçimde düĢündüğümü umarım. Tümüyle emin değildim. Bazen kafam karmakarıĢık oluyor. Bunu biliyorum. Kabul de ediyorum. ĠĢte o yüzden bana o günlerde nerede olduğumu sordukları zaman bir türlü hatır-layamadım. Onun için dua ettim. Bildiğin gibi bir Tanrı var. Ve dualara karĢılık veriyor. Her zaman. Onun için de dua ettim. 'Sevgili Tanrım,' dedim. 'Ben döndüğüm sırada Paul Sheldon ölmüĢ olabilir.' Ama Tanrı, 'Ölmeyecek,' diye açıkladı. 'Onu korudum. Sen ona doğru yolu gösteresin diye.'" Paul bu sözleri hayal meyal duydu. Gözlerini su bardağına dikmiĢti. Kadın ona üç yudum daha içirdi. Paul bir at gibi ağzını Ģapırdattı, geğirdi, sonra da kaslarına kramp girerken acı acı bağırdı. Kadın o sırada ona Ģefkatle baktı. "Ġlacını vereceğim, acın sona erecek. Ama önce yapmam gereken bir iĢ var. Hemen döneceğim." Kapıya doğru gitti. Paul, "Gitme!" diye haykırdı. Annie ona aldırmadı bile. Yazar yatakta yatıyor, inlememeye çalıĢıyordu. Ama yine de inliyordu. 16 Paul Sheldon önce tekrar kâbus görmeye baĢladığını sandı. Gördüğü gerçek olmayacak kadar garipti. Annie odaya girmiĢti ve kömür dolu bir mangalı ona doğru itiyordu. 48 Sadist "Annie, korkunç sancım var." GözyaĢları yanaklanndan akıyordu. "Biliyorum, hayatım." Kadın onu usulca yanağından öptü. "Biraz sonra..." Annie odadan çıktı. Paul aptal aptal mangala bakıyordu. Aklına tanrılar ve kurbanlar geliyordu. Tabii kadın da zaten bir kurbanı düĢünüyordu. Odaya döndüğü zaman elinde "Hızlı Arabalar" romanı vardı. Paul'ün iki yıllık çalıĢmasının tek ürünü. Diğer elinde ise bir kutu kibrit tutuyordu. 17 Paul ağlayarak, titreyerek, "Hayır," dedi. Bir tek düĢünce onu asit gibi yakıyordu. Boulder'da kitabın fotokopisini çıkartabilirdim. Yüz dolar bile tutmazdı... Onu her zaman uyarmıĢlardı. Ama Paul nedense kopya çıkarmasının ona uğursuzluk getireceğine inanmıĢtı. Ve Ģimdi "Kasırga Annie" karĢısındaydı. Uğursuzlukla felaketin bir karıĢımıydı o. Onlan dinleseydim... Bir yüz dolarak verseydim... "Evet." Kadın kibrit kutusunu Paul'e uzattı. OturmuĢ ve "Hızlı Arabalar"ı kucağına koymuĢtu. Yüzü hâlâ sevinçli ve sakindi. "Hayır." Yüzü alev alev yanan Paul baĢını çevirdi. "Evet. Pis bir kitap bu. Ayrıca iyi bir eser de sayılmaz." "Ġyi bir eser sana yaklaĢıp burnunu ısırsa onu yine de fark edemezsin!" diye bağırdı Paul. Artık aldıracak halde değildi. 49 F:4 Stephen King
  • 21. Annie Ģefkatle güldü. Hiç öfkeli değildi. Ama yazar Annie Wilkes 'ı tanıyordu artık. Onun her an sinir krizi geçirebileceğini de biliyordu. Kadın, "Bir kere," dedi. "Ġyi bir Ģey burnumu ısırmaz. Ġkincisi, ben bir Ģeyin iyi olup olmadığını hemen anlarım. Sen iyisin Paul. Sadece biraz yardıma ihtiyacın var. Haydi, Ģu kibriti al." Yazar baĢını sağa sola salladı. "Hayır." "Evet." "Hayır." "Evet." "Lanet olsun! Hayır!" "Ağzını istediğin kadar boz. Böyle laflan daha önce de duydum." "Ġstediğini yapmayacağım." Paul gözlerini yumdu. Tekrar gözlerini açtığı zaman kadın bir karton parçasını ona doğru tutuyordu. Üstüne parlak mavi harflerle "Novril" yazılmıĢtı. Altına ise kırmızıyla "EĢantiyon". Kartona dört kapsül takılıydı. Paul kartonu kapmaya çalıĢtı ama kadın gen çekti. "Kitabı yaktığın zaman," dedi. "Kapsülleri sana ondan sonra vereceğim. Dördünü birden. O zaman sancı kaybolacak. Kendini yine sakin ve rahat hissedeceksin. Kendine geldikten sonra çarĢaflan-nı değiĢtireceğim. Sırılsıklam olduğunu görüyorum. Herhalde seni rahatsız ediyordur. Üzerindekileri de değiĢtireceğim tabii. O sırada acıkmıĢ olacaksın ve sana çorba içireceğim. Belki kızarmıĢ ekmek de vereceğim. Ama sen kitabı yakıncaya kadar hiçbir Ģey yapamam, Paul. Çok üzgünüm." Paul'ün dili, "Evet, evet, evet," demek istiyordu. "Tamam." Bu yüzden dilini ısırdı. Kadını, o büyüleyici, çıldırtıcı karton parçasını görmemek için tekrar baĢını çevirdi. "Sen bir iblissin!" Kadının yine öfkeleneceğini sanmıĢtı. 50 Sadist Ama Annie hoĢgörü ve gizli bir hüzünle güldü. Ah, evet, evet. Bir çocuk da annesi mutfağa girdiği ve onun benzin ĢiĢesiyle oynadığını gördüğü zaman böyle düĢünür. Tabii senin gibi eğitim görmediği için bu kelimeleri kullanmaz. Sadece, 'Anne, sen çok kötüsün,' der." Yazarın sıcak alnına düĢmüĢ olan saçlarını geri itti. Parmaklarını yanağına, boynuna sürdü. Sonra da bir an omzunu merhametle sıktı. "Bir anne oğlu onun kötü olduğunu söylediği ya da çocuğu elindeki tehlikeli Ģeyi aldığı için ağladığı zaman çok üzülür. ġimdi senin ağladığın gibi. Ama haklı olduğunu bilir. Onun için de görevini yapar. Benim de görevimi yaptığım gibi." Annie elinin eklemlerini üç kez romanın bulunduğu dosyaya vurdu. Yüz doksan bin kelime ve Paul Sheldon'un değer verdiği beĢ kiĢi. Her geçen dakikayla ortadan kaldırmayı büsbütün istemediği yüz doksan bin kelime ve beĢ kiĢi... Kapsüller.... Kapsüller. O lanet olasıca kapsüller gerekliydi ona. O insanlar birer gölgeydiler. Ama kapsüller öyle değillerdi. Gerçekti onlar. "Paul?" Yazar, "Hayır!" dedi hıçkırarak. Kadın kapsüllerin bulunduğu kartonu sallarken hafifçe hıĢırdadılar. Sonra Annie kibrit kutusunu salladı. Kibritler tıkırdadı. "Paul?" "Hayır!" "Bekliyorum, Paul." Paul, ah, Tanrım, diye düĢündü. Kahraman rolü neden yapıyorsun? Kimi etkilemeye çalıĢıyorsun? Bunun bir film ya da bir televizyon oyunu olduğunu mu sanıyorsun? Cesaretinle izleyicileri etkilediğini mi düĢünüyorsun? Ya onun istediğini yaparsın ya da karĢı koyarsın. KarĢı koyarsan ölürsün ve bu kadın da romanı nasıl olsa yakar. Onun için... ġimdi ne yapacaksın? Burada yatacak ve 51 Stephen King ancak en baĢarısız bir Misery romanının yansı kadar satacak bir kitap uğruna acı çekeceksin? Haydi, haydi, aklını baĢına topla! Galileo bile karĢısındakilerin niyetlerinin ciddi olduğunu anladığı zaman sözlerini geri aldı. "Paul! Bekliyorum. Bütün gün bekleyebilirim. Tabii çok geçmeden komaya gireceğini biliyorum. Zaten komanın eĢiğindesin. Ve ben de..." Tekdüze bir sesle konuĢmasını sürdürdü.
  • 22. Yazar içinden, evet diye bağırdı. Kibritleri ver. Bir meĢale ver bana. Napalm bombası ver. Ġstediğin buysa romanın üzerine bir nükleer bomba da atarım, manyak kan! YaĢamak isteyen fırsatçı böyle konuĢuyordu. Ama Paul'ün komanın eĢiğinde olan diğer bir yanıysa yüz doksan bin kelime, diyordu. BeĢ kiĢi. Ġki yıllık bir çalıĢmanın ürünü. GERÇEK! Ah, kahretsin. Sen lanet olasıca GERÇEK konusunda ne biliyorsun ki? Kadın ayağa kalkarken karyolanın yaylan gıcırdadı. "Ah! Doğrusu sen inatçı bir çocuksun. Bütün gece istesem de yanında oturmam! Ne de olsa bir saat araba kullandım. Buraya eriĢmek için acele ediyordum. Daha sonra uğrar, fikrini değiĢtirip değiĢtirmediğini soranm..." Paul haykırdı. "Romanı sen yak o halde!" Annie dönerek ona baktı. "Hayır. Bunu yapamam. Seni bu azaptan kuriamıak isterim ama bu imkânsız." "Neoen?" Kadın resmi bir tavırla, "Çünkü bunu kendi isteğinle yapman gerekiyor," dedi. Yazar gülmeye baĢladı. Ve kadın döndüğünden beri ilk kez suratı asıldı. Dosyayı koltuğunun altına sıkıĢtırarak odadan çıktı. 52 Sadist 18 Annie bir saat sonra tekrar geldiği zaman Paul kibrit kutusunu aldı. Kadın romanın adı yazılı olan ilk sayfayı mangalın üzerindeki ızgaraya koydu. Yazar bir kibriti çakmaya çalıĢtı ama kibrit elinden kayıyordu. Bu yüzden Annie kutuyu aldı. Bir kibrit çakarak Paul'ün eline sıkıĢtırdı. Yazar alevi sayfanın köĢesine tuttu. Sonra da kibriti elinden atarak kâğıdın yanmasını büyülenmiĢ gibi seyretti. Yutkundu. Kadın bu kez bir de maĢa getirmiĢti. Kâğıt kıvnhrken maĢayla ızgaranın altına itti. Paul, "Bu iĢ sonsuza kadar sürecek," dedi. "Ben..." Kadın, "Hayır," diyerek baĢını salladı. "Bu iĢi çabucak bitireceğiz. Ama ayn ayn birkaç sayfayı yakmalısın, Paul. AnlayıĢının bir simgesi olarak." "Hızlı Arabalar"ın birinci sayfasını ızgaranın üzerine yaydı. Paul yirmi dört ay önce New York'taki evinde yazdığı sözcükleri anımsadı. "Tony Bonasaro basamaklardan inen kıza yaklaĢarak, 'Benim tekerleklerim yok,' dedi. 'Ve zor öğrenirim. Ama hızlı araba kullanınm.'" Yeni bir kitaba baĢlarken duyduğu o endiĢe ve mutluluğu hissetmiĢti. Kadına baktı, alçak sesle ama açık açık, "Annie," dedi. "Bana bunu yaptırma." Kadın kibrit kutusunu acımasızca ona uzattı. "Ġstediğini yapa bilirsin." Ve Paul romanı yaktı. 53 Stephen King 19 Kadın ona birinci ve son sayfalan yaktırdı. Romanın çeĢitli yerlerinden çekip çıkardığı çift çift sayfalan da. "Çünkü dokuz Ģanslı bir sayıdır," dedi. "Dokuzun birkaç katı insana uğur getirir." Paul kadının küfürleri keçe kalemle karalamıĢ olduğunu fark etti. Dokuzuncu çift sayfa da yandıktan sonra Annie, "ġimdi," diye mınldandı. "Sen tam 'cici' bir çocuk gibi davrandm. Gerçek bir sportmen gibi. Bu iĢin sana hemen hemen bacaklann kadar acı verdiğini biliyorum. Onun için iĢi fazla uzatmayacağım." Izgarayı kaldırarak romanı mangala attı. O arada Paul'ün yaktığı kâğıtlann kapkara kalıntılannı da iyice ezdi. Oda kibrit ve yanmıĢ kâğıt kokuyordu. Paul kendi kendine, sayıklarcasına, herhalde iblisin antresi de böyle kokar, dedi. Vaktiyle "midem" diye tanımladığım buruĢuk ceviz kabuğunun içinde bir Ģeyler olsaydı kusardım... Kadın bir kibrit çakarak Paul'ün parmaklannın arasına sıkıĢtırdı. Yazar eğilerek kibriti mangalın içine atmayı baĢardı. Artık önemi yoktu. Hiç önemi yoktu. Annie onu dürttü. "Kibrit söndü." Bir kibrit daha çakarak uzattı. Paul yine eğilmeyi baĢardı ama o sırada bacaklan müthiĢ sancımaya baĢladı. Kâğıtlann köĢesini tutuĢturdu. Alev bu kez sönmeden yayıldı. Paul arkaüstü uzandı. Gözleri kapalı, çatırdıyı dinliyor, alevlerin sıcaklığını hissediyordu. Kadın telaĢla, "Tannm!" diye bağırdı.
  • 23. Paul gözlerini açtı. Yanık kâğıt parçalan sıcak hava yüzünden mangaldan yükselmeye baĢlamıĢtı. 54 Sadist Annie gümbür gümbür yürüyerek odadan çıktı. Paul onun banyo musluğundan kovaya su doldurduğunu iĢitti. Tembel tembel siyah bir kâğıt parçasının uçmasını ve tül perdelerden birine konmasını seyrediyordu. Bir kıvılcım çaktı. Paul bir an odadaki eĢyalann tutuĢup tutuĢmayacağını düĢündü. Ama kıvılcım söndü ve gerisinde sigara yanığına benzeyen küçük bir delik kaldı. Yatağın üzerine küller uçuĢtu. Bazılan kollanna düĢtü. Ama Paul aldırmadı bile. Annie içeriye girdi. Bir anda her yana bakmaya, yükselen ve dalgalanan her kâğıt parçacığını izlemeye çalıĢıyordu. Mangalın yanlanndan alevler titreĢmekteydi. Kadın yine, "Tannm," diyerek etrafına bakındı. Kova dolusu suyu nereye dökeceğini düĢünüyordu. Ya da su dökülmesi gerekip gerekmediğini. Dudakları titriyordu. Paul bakarken kadın dilini çı-kanp yine dudaklanm yaladı. "Tannm! Tannm!" Bundan baĢka bir Ģey söyleyecek durumda olmadığı anlaĢılıyordu. Paul can acısıyla kıvranmasına rağmen bir an müthiĢ bir sevinç duydu. Annie Wilkes korktuğu zaman bu hale giriyordu. Paul onun bu halini sevebilirdi. BaĢka bir sayfa daha havalandı. Üzerinde hâlâ uçuk mavi alevden diller vardı. Kadın o zaman karannı verdi. Yine, "Tannm," diyerek kovadaki suyu dikkatle mangala döktü. Korkunç bir hıĢırtı duyuldu ve buharlar yükseldi. Bu ıslak yanık kokusu pek kötüydü. Annie odadan çıktıktan sonra Paul son kez dirseğinin üzerinde doğrulmayı baĢardı. Mangala baktı. Ġçinde küçük, yanık bir kütüğe benzeyen bir Ģey yüzüyordu. Annie Wilkes bir süre sonra geri döndü. Bir Ģarkı mınldanı-yordu. Paul'ün doğrulmasına yardım ederek kapsülleri onun ağzına tıktı. Paul hemen bunlan yuttu. Sonra da arkaüstü uzanarak, bu kadını öldüreceğim, diye karannı verdi. 55 Stephen King 20 Annie, "Haydi, ye," dedi. Sesi sanki uzaklardan geliyordu. Paul müthiĢ bir acı duydu. Gözlerini açtı. Kadın yanında oturuyordu. Ġlk kez yüzleri aynı hizadaydı. KarĢı karĢıyaydılar. Belli belirsiz bir hayretle sonsuz yıllardan beri ilk kez doğrulup oturmuĢ olduğunu fark etti... Oturuyordu. Buna kim aldınr, diye düĢünerek tekrar gözlerini kapattı. Deniz kabarmıĢ, dalgalar kazıklan örtmüĢtü. Sonunda olmuĢtu bu. Ama bir daha sefere sular çekildikten sonra yeniden yükselmeyebi-lirdi. Onun için Ģimdi dalgalarla beraber sürüklenecek, oturmayı daha sonra düĢünecekti. Kadın yine, "Haydi, ye," dedi ve Paul tekrar o acıyı duydu. Sanki baĢının sol tarafında vızıldıyordu bu. Ġnleyerek uzaklaĢmaya çalıĢtı. "Ye, Paul! Yemek yiyecek kadar kendine gelmelisin. Ya da..." Zzzz. Paul'ün kulak memesi sızladı. Kadın kulağını çekiyordu. "Peki," diye homurdandı. "Peki. Kulağımı koparma..." Kendini zorlayarak gözlerini açtı. Sanki gözkapaklanndan birer beton parçası sallanıyordu. Kadın kaĢığı hemen onun ağzına soktu. Sıcak çorba boğazından kaydı. Paul boğulmamak için bunu yuttu. Sonra birdenbire açlığını hissetti. Sanki bu ilk kaĢık dolusu çorba midesini düĢtüğü uyuĢukluktan kurtarmıĢtı. Çorbanın geri kalanını kadının verdiği hızla içti. Ama ağzını Ģıpırdatarak çorbayı yutarken doyacağına büsbütün acıktı. 56 Sadist Annie'nin dumanlar tüten, tehlikeli görünüĢlü mangalı çıkardığını ve daha sonra alıĢveriĢ arabasına benzeyen bir Ģey getirdiğini hayal meyal hatırlıyordu. Bu durum onu ĢaĢırtmamıĢ, meraklan-dırmıĢtı da. Ne de olsa burada konuktu. Mangallar, el arabalan. Belki de yann park sayacı ya da bir nükleer baĢlık. Eğlenceli bir evde konuk olduğun zaman kahkahalann ardı arkası kesilmezdi. Daha sonra dalıp gitmiĢti. Ama artık alıĢveriĢ arabası sandığın Ģeyin yan kapatılmıĢ tekerlekli bir sandalye olduğunu görüyordu. ġimdi bunda oturuyordu. Destekli bacaklanm öne doğru uzatmıĢtı. Kalça kısmı iyice ĢiĢmiĢ gibiydi. Bu yeni durumdan hiç memnun değildi. Çok rahatsızdı.
  • 24. Ben kendimden geçtiğim zaman bu iskemleye yerleĢtirmiĢ, diye düĢündü. Beni kaldırmıĢ. Bu ağır gövdemi. Tannm, bu kadın çok kuvvetli olmalı. Annie, "ĠĢte bitti," dedi. "Çorbayı böyle iĢtahla içmen beni sevindirdi, Paul. ĠyileĢeceğine inanıyorum. Tabii eskisi gibi olacaksın diyemeyeceğiz. Yepyeni. Ne yazık ki, bu imkânsız. Ama o tür... o tür... anlaĢmazlıklar olmazsa çabucak iyileĢeceğinden emindi. ġimdi bu pis yatağının çarĢafını değiĢtireceğim. Ondan sonra da üzerindeki pis Ģeyleri. Sancın olmazsa ve kendini yine de aç hissedersen sana kızarmıĢ ekmek vereceğim." Paul uysalca, "TeĢekkür ederim, Annie," dedi ve gırtlağın, diye düĢündü. Sonra dudaklannı yalayarak bir tek kez, "Tannm," deme fırsatını vereceğim. Ama sadece bir tek defa. Annie! Bir tek defa! 57 Stephen King 21 Paul dört saat sonra yine yatağındaydı ve bir tek Novril için bütün kitaplannı yakmaya da razıydı. Oturduğu sırada canı hiç yanmamıĢtı. Tabii kanında o sırada Prusya Ordusunun yansını uyutacak kadar ilaç vardı. Ama Ģimdi belinden aĢağısını anlar sarmıĢ gibi geliyordu. Paul haykırdı. Hem de çok yüksek sesle. Galiba besinin yara-n olmuĢtu. O karanlık sisten kurtulduğundan beri hiç böyle avaz avaz bağırmamıĢtı. Kadının dıĢanda, kapının önünde uzun süre durduğunu sezdi. Herhalde hareketsiz kalmıĢ, boĢ gözlerle kapının tokmağına ya da elindeki çizgilere bakıyordu. Neden sonra içeri girdi. "Al." Yazara ilacı uzattı. Bu kez iki kapsül getirmiĢti. Paul kapsülleri yuttu. Bardağın sallanmaması için kadının bileğini tutuyordu. Annie ayağa kalktı. "Sana kentten iki hediye aldım." Paul karganınkini andıran bir sesle, "Öyle mi?" dedi. Annie çelikten yapılmıĢ ayak destekleri öne doğru uzanmıĢ olan tekerlekli sandalyeyi iĢaret etti. KöĢede duruyordu. "Ġkinci hediyeni de yann göstereceğim. Haydi artık uyu, Paul." 58 Sadist 22 Ama Paul uzun bir süre uyuyamadı. UyuĢturucunun etkisiyle sersem sersem içine düĢtüğü durumu düĢündü. Bunu yapmak daha kolaydı Ģimdi. Yarattığı, sonra da ortadan kaldırdığı romanı düĢünmekten daha kolay. ġeyler... Parçalar... Bunlan yama iĢi örtü yaparmıĢ gibi bir a-raya getirebilirdi. KomĢulardan kilometrelerce uzaktayız. Annie komĢulann onu sevmediklerini söyledi. En yakındakilerin adı neydi? Boynton. Hayır. Rodyman. Tamam, buldum. Rodyman. Kentten ne kadar uzaktayız acaba? Çok uzak olduğumuzu sanmıyorum. Çapı yirmi iki kilometre kadar küçük ya da altmıĢ sekiz kilometre kadar büyük bir dairenin içindeyim. Annie Wilkes'm evi de burada. RodymanTann-ki de. Ne kadar küçük olursa olsun. Sidewinder kenti de... Ya benim arabam? Camarro'm da bu dairenin içinde bir yerde. Polis arabamı buldu mu? Hayır, sanmıyorum. Ben tanınmıĢ biriyim. Arabamı bulsalar-dı, kayıtlardaki adımı görürlerdi. Basit bir araĢtırma sonucu Boul-der'de olduğumu, sonra da birdenbire ortadan kaybolduğumu öğrenirlerdi. Parçalanan, bomboĢ arabam bir araĢtırma yapılmasına yol açardı. Gazetelerde, televizyonda olaydan söz edilirdi. Ama Annie televizyonda haberleri izlemiyor. Radyoyu ise hiç dinlemiyor. Tabii kulaklığı varsa o baĢka. Kimseye telefon ettiği de yok. Bütün bunlar o Sherlock Holmes hikâyesindeki köpeğe benziyor. ġu havlamayan köpeğe... Arabamın bulunmadığını biliyorum. Çünkü polisler buraya gelmediler. Otomobilimi bulsalardı bu haya- 59 Stephen King li dairenin içinde yaĢayan herkesle konuĢurlardı. Öyle değil mi? Böyle bir dairenin içinde kaç kiĢi olabilir? Batı Yamacın yukansma yakın bir yerde? Rodyman'lar, Annie Wilkes ve baĢka on, on iki kiĢi daha. Öyle mi?
  • 25. Tabii arabamın bulunmamıĢ olması bu durumun değiĢmeyeceği anlamına gelmez. Hiçbir zaman bulunmayacağı anlamına. Paul'ün o müthiĢ hayal gücü iĢi ele aldı. Polis uzun boylu, soğuk tavırlı ama yakıĢıklı bir adamdı. Belki favorileri yönetmelikte belirtilenden biraz daha uzundu. Sorguya çekilen kimsenin çift hayalini göreceği koyu renk camlı bir gözlük takmıĢtı. Orta Batı'ya özgü lehçeyle konuĢuyordu. "Humbugagy Dağının yamacının ortalarında devrilmiĢ olan bir araba bulduk. Paul Sheldon adında tamnmıĢ bir yazara aitmiĢ. Kanepelerde ve panelde biraz kan var. Ama onu bulamadık. Herhalde sürünerek arabadan çıktı. Ve hatta belki de sersem sersem uzaklaĢtı..." Paul, iĢte bu çok komik, diye düĢündü. ġu bacaklanmın haline bak. Tabii polis ne tür yaralar aldığımı bilemez. Sadece arabada olmadığım için oradan biraz uzaklaĢacak kadar güç bulabildiğimi düĢünürler... Ama kaçınlmıĢ olduğum akıllanna bile gelmez. Hiç olmazsa baĢlangıçta. Belki de sonuna kadar. "Fırtına günü yolda biriyle karĢılaĢtınız mı, bayan? Hatırlıyor musunuz? Kırk iki yaĢında, uzun boylu, açık kumral saçlı biri. Arkasında kareli bir flanel gömlek, bir anorak ve ayağında da kot pantolon olabilir. Bir kaza geçirmiĢ gibi gözüken biri? Hatta belki kim olduğunu bile bilmiyordu..." Paul kendi kendine, Annie polise mutfakta kahve ikram eder, dedi. Aradaki bütün kapılan da kapatır. Ġnlersem sesimin duyulmaması için. 60 Sadist "Ah, hayır, memur bey... bir tek kiĢiye bile rastlamadım. Aslında Tony Robert bana o kötü fırtınanın güneye doğru gitmediğini ¦ söyler söylemez mümkün olduğu kadar çabuk eve döndüm." Polis fincanı bırakarak ayağa kalkar. "Bu tarife uyan birini görürseniz bize elinizden geldiği kadar çabuk haber vereceğinizi umarım, bayan. O çok ünlü biri, People dergisinde resimleri çıktı. BaĢka dergilerde de." "Tabii haber veririm, memur bey." Ve tabii polis çıkar gider. Paul, belki de böyle bir Ģey çoktan oldu, diye geçirdi aklından. Ama ben fark etmedim. Belki de hayali polisimin benzeri ya da benzerleri ben uyuĢturucunun etkisiyle kendimden geçtiğim bir sırada Annie'yle konuĢmaya geldiler. Tann da biliyor ya çoğu zaman kendinden geçmiĢ halde yatıyorum. Ama hayır. Böyle bir Ģey olduğunu sanmıyorum. Ben Koko-mo'dan Joe Blow değilim. Buradan geçen sıradan biri. Ġlk romanım en çok satan kitaplar listesine girdiği zaman People dergisinde resimlerim çıktı. Ġlk boĢanmam sırasında da Us dergisinde. Bir pazar günü Walter Scott "KiĢiler Geçidi" köĢesinde benden söz etti. Hayır. Herhalde araĢtırma yapılmıĢ, sorular sorulmuĢtur. Belki telefonla. Belki polisler tarafından. Ünlü biri bir yazar gibi yan tanınan bir kiĢi ortadan kaybolduğu zaman hemen araĢtırma baĢlar. Ah, seninki sadece tahmin, oğlum. Belki tahmin. Belki tümdengelim. Her iki durumda da burada yatıp hiçbir Ģey yapmamaktan çok daha iyi. Ya korkuluklar? Paul hatırlamaya çalıĢtıysa da baĢaramadı. Sadece sigaraya uzandığını ve gökle toprağın birdenbire ĢaĢılacak bir biçimde yer değiĢtirdiklerini anımsıyordu. Bunu karanlık izlemiĢti. Ama tümdengelim ya da tahminler, yolun kenannda korkuluk olmadığına 61 Stephen King inanmasını kolaylaĢtmyordu. EzilmiĢ, parçalanmıĢ korkuluklar yol iĢçilerinin durumu hemen kavramalarına yol açardı. O halde gerçekten ne oldu? Yamacın fazla dik olmadığı bir yerde arabanın kontrolünü kaybetmiĢti. Otomobil de takla atmıĢtı. Uçurum daha dik olsaydı mutlaka korkuluklar bulunurdu. Daha dik olsaydı Annie Wilkes bana eriĢmekte zorluk çekerdi. Ya da hiç baĢaramazdı. Hele beni kendi baĢına sürükleye sürükleye yola hiç çıkaramazdı. Öyleyse... arabam Ģimdi nerede? Karların altında olmalı... Paul kolunu gözlerine bastırdı ve iki saat önce kaza geçirdiği yere doğru kasabadan bir kar temizleme aracının geldiğini görür gibi oldu. O günün sonunda,