2. Ruh hastalığı denince
kişinin kalıtımı, çevresi ve geçirdiği ağır
hastalıkların etkisinde akıl yeteneklerinin
çeşitli şekillerde gösterdiği uyum
bozuklukları anlaşılır.
3. Ruh hastalıklarının geçmişi de büyük
olasılıkla fiziksel hastalıkların başlangıcı
kadar eskiye uzanır. Ama eskiçağlarda
insanlar ruh hastalıklarının nasıl geliştiğini
anlayamamışlar ve "deli" dedikleri bu
hastaların içine kötü ruhların girdiğine
inanmışlardı.
4. Avrupa'da Papa 8. İnnocent, iki papazı
Hıristiyan dünyasını şeytanlardan ve
büyücülerden temizleyebilmek, bunları
tanıyıp yok edebilmek için bir kitap
hazırlamakla görevlendirmiştir. Bu iki
papaz, şeytanı tarif eden, onu tanımanın
yollarını anlatan ve nasıl öldürülecekleri, ne
gibi işkencelere tabi tutulacakları hakkında
bilgiler veren bir kitap yazdılar. Bu kitabın
yazıldığı 16. yüzyılda Avrupa’da, yüz
binlerce akıl hastası, çeşitli türden
işkencelerle öldürülmüştür. Hatta
İsviçre’de üç ay içerisinde beş yüzden
fazla akıl hastası, kazıklara bağlanıp
meydanlarda yakılmıştır.
5. Ortaçağda akıl hastaları genellikle
yoksullar ve zekâ özürlülerle birlikte
düşkünlerevine ya da kimsesizler yurduna
kapatılır, karanlık ve pis mahzenlerde
sürekli kilit altında tutulur, hatta yaban
hayvanları gibi zincire vurulurdu.
Sonraları "deliliğin" de bütün öbür
hastalıklar gibi anlaşılır nedenleri olan, tanı
konulup tedavi edilebilecek bir hastalık
olduğu anlaşıldı. 19. yüzyılın ortalarında ruh
hastalıklarının incelenmesini, tanısını ve
tedavisini konu alan psikiyatri tıbbın içinde
ayrı bir uzmanlık dalı olarak gelişti.
6. 19.yüzyılın sonunda Waverly
Massachuses’de bu hastalara bakım
verecek hemşireleri yetiştirmek için ilk
okul kuruldu. Psikiyatri hemşireleri klinik
değerlendirme hastayı yemeğe ikna etme
sıcak-soğuk uygulamalar gibi hidroterapileri
sağlama banyolarını sürdürme sedatif
ilaçları uygulama ve soğuk kompres
uygulamalarına hazırlandı.
7. 19. yüzyılda psikiyatride Fransız ve
Alman ruh hekimlerince çok önemli
çalışmalar yapılmıştır. Fransa’da
Esquriol Morel ve Mognan yüzyılın sonlarına
doğru Liebault Bernheim Charcot ve daha
sonra Pierce Janet; Almanya Avusturya ve
İsviçre’de de 19. Yüzyılın sonuna doğru
Griesinger Meynert Hecker Kahlbam Kreapl
in Breuer Freud Jung ve Adler çağdaş
psikiyatrinin kurucusu olmuşlardır.
8. Breuer Freud Adler ve Jung ruhsal
bozuklukların anlaşılmasında dinamik
psikiyatrinin gelişmesine öncü oldular.
Fakat bu konuda asıl çığırı açan hekim
Freud’dur.
Freud çoğunluğu nevrotik davranış
bozukluğu gösteren hastaları
arasından özellikle histeri belirtileri
gösterenleri giderek artan bir ilgiyle
incelemiştir. Ancak bu çalışmaların
psikanalitik kurama dönüşmesindeki en
önemli etken Joseph Breuer’in tüm
yazıklarında Anna O olarak tanıtılan
hastasının üzerinde yaptıkları
çalışmalardır.
9. Türkiye’de ki Gelişimi
İslamiyet öncesi Orta Asya Türklerinin
hastalık anlayışı ve tedavi yöntemleri Şamanizm’e
dayanır. Tedavi görevini üstlenmiş olan
Şaman cinlerin kötü ruhların şeytanın etkisiyle
hastanın bedenini terk eden iyi ruhların geri
dönmesi için Gök Tanrı’ya yalvarırmış. Doğu
Karahan’da yaşayan Türk şairi Yusuf Has Hacip’in
yazdığı Kutadgu Bilig adlı manzumede bedensel ve
ruhsal hastalıkları ilaçla tedavi eden hekimlerin
yanında eski Türk toplumlarında yer alan Gök
Tanrı ile bağlantı kuran büyücülerinde olduğunu
belirtmiştir.
10. İslamiyet'in kabulünden ve diğer İslam
toplumları ile yakın ilişkiye girilmesinden sonra
Türklerde hastalık anlayışı geleneksel İslam
tıbbına göre olmuş fakat Şamanizm’in
etkisinde de kalmıştır.
İslam uygarlığında hekimlik sağlık tıp
alanında İslam bilginlerinden başka
Hristiyan Hintli İranlı bilginlerde yer
almış bunların hemen hepsi eserlerini Arapça
yazmışlardır. Eski Yunan filozoflarının
yapıtları da Arapça’ya çevrilmiştir.
11. • Bu konuda akla gelen ilk örnek; sadece Türk
hekimliğinde değil dünya hekimliğinde de
büyük bir çığır açan, yazdığı tıp kitapları
özellikle Avrupa’daki üniversitelerde 17.
yüzyılın sonlarına kadar, temel ders kitabı
olarak okutulan büyük Türk hekimi, İbni
Sina’nın (M.S. 980–1037) ruh sağlığı
konusunda getirdiği yeni yaklaşımdır. Ona
göre ruh, manevi bir varlıktan ibaret
olup, bedenin bütün hareketlerini
yönlendirmekte ve bedenden ayrılması
durumunda canlılık durumu da
kaybolmaktadır.
12. • Orta çağda Avrupa’da akıl hastalarına karşı
acımasız tutumlar sergilenirken Türk ve İslam
toplumlarında akıl hastalarına karşı bir
hoşgörü egemen olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde akıl hastaları darüşşifaların
kapsamı içinde bulunan Bimarhanelerde tedavi
edilmişlerdir.
13. • Ruh sağlığına, Türk Milleti’nin bu olumlu
yaklaşımları; hekim ve devlet adamları
düzeyinde kalmış bir konu değildir. Hiç
şüphesiz Türk toplumu geleneksel
olarak, bu tür sorunlar yaşayanlara
karşı, iyi muamele gösterilmesi, kötü
niyetlilere karşı onların korunması
şeklinde bir yaklaşım sergilemiştir. Hatta
“ delinin ve velinin kim olacağını ancak
Allah bilir.” düşüncesiyle Türk
toplumu, bazı ruhsal sorunları olan
hastaları, “velilik” mertebesine yükseltmiş
ve ölümlerinden sonra da onları hayırla
anmıştır.
14. İlk gerçek akıl hastanesi Fatih
tarafından yapılmıştır.1500 senesinde
Kanuni yine bir akıl hastanesi açmıştır. 2 .
Selim’in eşi Nur Banu Sultan tarafından
yaptırılan Toptaşı Akıl Hastanesi
Cumhuriyet dönemine kadar Türkiye’nin akıl
hastanesi olmuştur. Buranın başhekimliğini
yapan Mazhar Osman Usman Türk çağdaş
psikiyatrisinin kurucusu olarak bilinir.
15. • Bu darüşşifaları
Amasya, İstanbul, Edirne, Manisa
külliyeleri takip etmiştir. Padişah 2.
Abdülhamit döneminde, Gülhane Askeri
Tatbikat okulu ve hastanesi açılmıştır.
1898’de açılan bu hastanenin
başhekimliğini Raşit Tahsin yapmış ve
akıl hastalıkları dersleri vermiştir.
Böylelikle Türkiye’de çağdaş psikiyatri
kuramsal ve uygulamalı olarak Gülhane
Askeri Tıp Akademisi’nde başlamıştır.
16.
17. • Raşit Tahsin ve köhnemiş olan Toptaşı
tımarhanesini 1927’de Bakırköy’e taşıyan
Mazhar Osman gibi efsaneleşmiş isimleri;
Gülhane’de Nazım Şakir, üniversitede
İhsan Şükrü Aksel ve Fahrettin Kerim
Gökay izlemişlerdir.20. yüzyılın ilk
yarısında Türk psikiyatrisinin temsilcisi
olan bu hekimler Türkiye’de Kreaplin
okulunu öğretmişlerdir. 1945’de Ankara Tıp
Fakültesinin kuruluşu ile psikiyatri kliniğini
kuran Rasim Adasal ise psikiyatriyi topluma
tanıtan bir hekim olmuştur.
18. • Son yıllarda hızla çoğalan üniversite
psikiyatri poliklinikleri ve giderek çağdaş
görünüme bürünen Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastaneleri sayesinde akıl
hastalıkları toplum tarafından daha çok
tanınır hale gelmektedir.