2. Nasrettin Hoca 1208-1284
Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de
öldü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu,
kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı
kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu
ad Nasrettin Hoca biçimini almıştır.
Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan
aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer
olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler
arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı,
Mevlânâ Celalettin ile yakınlık kurduğu, kendisinden
en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu,
birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.
3. Nasrettin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla
değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun
ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve
alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu
ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden,
bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından
anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil
Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini,
alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini
dile getirmiştir.
4. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı
sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma
düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme,
Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli
bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları
söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal,
vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz,
korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür.
Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde
bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir.
5. Nasrettin Hoca, bütün
gülmecelerinde, soyut bir varlık
olarak değil, yaşanmış, yaşanan
bir olayla, bir olguyla bağlantılı
bir biçimde ortaya çıkar. Olay
karşısında duyulan tepkiyi yada
onayı gülmece türlerinden
biriyle dile getirir. Tanık olduğu
olaylar, genellikle, halk arasında
geçer. Hoca soyluların, yüksek
saray çevresinde bulunanların
aralarına ya çok seyrek girer
yada hiç girmez.
6. Nasrettin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde,
halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir.
Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek
gerçekte bir yergi ve alay öğesidir.Eşek, acıya, sıkıntıya,
dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların,
sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz,
oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki
sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yan yana
getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye,
"eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün
"işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin
sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.
Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" ile ilgili inançları
da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda
Hep Bur dan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç
karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem
verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde,
halkın tepkisini gösterir.
7. Nasreddin Hoca'nın Kişiliği
Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri
bildiren, doğruya sevkeden ve kötülüklerden sakındıran
bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has
bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve
cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi
halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile, gayet manidar
latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir.
Latifeleri hikmet ve ibret dolu birer darb-i mesel
gibidir. Bu bakımdan adına uydurulan edep dışı ve
nükteden uzak bir takım fıkraların onunla ilgisi yoktur.
Manidar latifeleri önce yakın cevresinde şifahi olarak
dilden dile dolaşmış, sonraları git-gide yayılmış ve
zamanla bir takım değişikliğe uğramıştır. Bu sebeple onun
olmayan bir takım bayağı fıkralar da ona mal edilerek
anlatılmıştır.
8. Yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edeb sahibi bir veli
olması, söz konusu sıradan basit fıkraları söylemediğini
açıkca göstermektedir. Ayrıca, Nasrettin Hoca´nın
efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Anadolu
Selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü onun nükteleri, bir
insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil,
görünüşte güldürücü aslında ince hikmetleri dile getiren,
düşündürücü latifelerdir. Ayrıca Türk milletinin zeka
inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu
nüktelerin belirli vasfı; Allahü tealanın emir ve yasaklarını
bir latife üslubu ile bildirmesidir. Bu latifelerin toplandığı
eserlerden biri, Londra´da British Museum´da. Haza
Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma
eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun
üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır.
9. Nitekim eserin sonunda bu
durum: "İşte Nasreddin
Efendinin kibar-ı evliyadan
(Evliyanın Büyüklerinden)
olduğuna şek ve şüphe yoktur.
Merhumun bu kıssalardan
haberi var yok böyle
yazmışlar. Her kim okuyup
tamamında bu merhumun ruhu
için bir Fatiha bağışlarsa, Hak
sübhane ve teala ol kimsenin
ahir ve akibetini hayr eyleye"
şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca,
Nasreddin Hoca adlı eserde
başka nüktelerine yer
verilmiştir.
10. Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi
tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari
münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksak yönleri
düzeltmek ve nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile
getirmiş, düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir.
Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp,
çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok
istifade etmişlerdir.
Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş ve
bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır.
Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son epouse
adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature
Populaire Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü,
Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca et ses Histoires
Turques adlı eserleri zikretmek yerinde olur.
11. Nasreddin Hoca Hakkında Söylenenler
İlhan Başgöz "...En az 500 yildan beri onun fikralarini
dinleyerek, beslenerek buyumusuz. Bu etki cocuk coluk,
genc ihtiyar hepimize islemis. Boylece Nasreddin Hoca'yi
Turk halki yarattigi kadar, Turk halkini da Nasreddin
Hoca yaratmistir..."
Adnan Binyazar "...Nasreddin Hoca, her kesim halkin;
koylunun kentlinin, varsilin yoksulun celiskilerini,
dusuncelerini, elestirilerini dile getirir. Fikralarda
yerellik, sinifsallik ozelligi onemli bir ayrilik yaratmakla
birlikte, Nasreddin Hoca'da bu gorulmez. Basta komsu
ulkeler olmak uzere, butun dunyada taninmasinin,
yayginlasmasinin nedenini, onun bu evrensel yonunde
aramak gerekir..."
12. Toramirzo Cabbarov "...Nasreddin Hoca Turk milletinin
yukunu yeniledecek, her bir evde beklenecek, misafirdir.
Onun kartviziti kahkahadir. O Dogu ve Bati
memleketlerinde faal olan vatandastir. Ulke sinirlarindan
esegine binip gecer. Onun pasaportunu sinir erleri
yoklamiyorlar. Cunku o dunyanin buyuk insanidir. O yildan
yila genclesiyor. Omuzundaki gomlegi eskisiyor, ama
gulusu daima yenilesiyor.."
Ahmet Caferoğlu "...Bu aziz halk evladinin sariginda
sehir, yani yerlesik, kucuk eseginde ise gocebe Turk
yasayisinin bagdastirilmak istendigini sezmekteyim. Bu
yolla Hoca'miz keçe medeniyeti ile balçik medeniyetini
kendi şahsinda kaynaştirmis bir şovalyedir."
Ziya Gökalp "...Nasreddin Hoca, Turk nekregullugunun en
yuksek simasidir." [Nekre: hosa giden, gulunc, ince bir
alay iceren soz]
13. Abdulbaki Gölpınarlı "...Halk Hoca'dir...Hoca, halkin
muhayyilesinde; halk, icap edince oz nefsine bile onun
nuktesiyle catiyor, onun diliyle sozler sarfediyor. Bedri
Rahmi Eyuboglu'nun dedigi gibi yakin zamanda bir gun
Hoca, otobuse, dolmusa da binecek, taksiye de binmek
isteyecek mutlaka."
Rostislav Holthoer "...Hoca'nin dunyanin baska
yorelerindeki fikralarda ve masallarda yasamasi pek
muhtemeldir. Ortadogunun pek cok ulkesi Hoca'yi kendi
mali yapmak istiyor. Ama turbesi Turkiye'de Aksehir'de
bulunuyor. Ne var ki, kisiligi ve unu bu kentle sinirli
degildir. Kendisi kozmopolit olup zamanlarin otesinde
bulunmaktadir."
Fuat Köprülü "...O, bizim en asli mahsullerimizden
biridir." [Fuat Koprulu, Nasreddin Hoca'nin tarihi
kisiligiyle ilgili arastirmalara ilk onculuk eden kisidir. A.
Kabacali, 1991]
14. Şükrü Kurgan "...Anadolu Turk mizahi, yorgun bir zihnin
dusuncelerini bosaltan, dilimizin guclu bir deyimi ile "lala-
pasa eglendiren" basibos bir mizah degildir. Nasreddin
Hoca mizahi, Turk halkinin sorunlari ile beraber yuruyen,
toplum egitimine yonelmis, yapici bir mizahtir. Turk halki,
yuzyillar boyunca dertlerini bu mizahla avutmus,
sevinebildigi mutlu gunlerde de, bu mizahin sevinci ile
yasamistir...Bu 'Nasreddin Hoca sevinci ile yasamak',
hafif olmak, isleri sakaya almak demek degildir, sadece
guler yuzu ciddilige engel saymamak, yani Turk halki gibi
'guler yuzle ciddi olmak' demektir..."
15. Anna Masala "...Nasreddin'in vucudu turbesinde istirahat
etmekteyse de ruhu hicbir zaman olmemistir. Hatta
gercek mucize sudur: Butun dunya ondan bahsetmekte,
edebiyatcilar ondan bahsetmekte, toplumlar ondan
bahsetmekte, halk onu kendi gizli koruyucusu olarak
tanimakta ve hikayeleri ruzgar gibi yayilip, ekmek gibi
kabarmaktadir. Gelecek nesillerin bu ekmekle uzun zaman
beslenecekleri suphesizdir..."
Aziz Nesin "...Dogumundan once de, olumunden sonra da
yasamis insan Nasreddin Hoca'dir. Olumunden sonra
yasamis baska tarihsel ve toplumsal kisiler vardir, ama
olumunden once de yasamis olan dunyadaki tek insan
Nasreddin Hoca'dir..." "..
16. Nazım Hikmet, Hoca'yi gulen degil, aglayan insan
sembolu olarak gostermistir. Nasreddin Hoca fikralarinin
ozunde gozyasi vardir. Turk halki bu fikralara, aglamanin
yerine, gulmustur. Cunku Nasreddin Hoca yalniz alay
etmekle yetinmemis, ezilen halkin da kaltabanligi, o
curumus toplumdaki korkakligi, ikiyuzlulugu, yureksizligi,
sahteciligiyle de alay etmistir. Aslinda Nasreddin Hoca
derken, Turk halkinin kendisini anlamaktayiz. Boylece
Türk halkı, kendi kendisiyle alay edebilme olgunlugunu
gostermistir. Goethe, 'Kendikendisiyle alay edemeyen,
olgun insan olamaz' der. Turk halki, yuzyillar boyunca
yarattigi Nasreddin Hoca'nin toplumsal kisiliginde,
biyandan ezenlerle alay ederken, biyandan da
kendikendisiyle alay ederek, cokuntu nedeninde kendisinin
de sorumlu oldugunu, payi bulundugunu gostermistir...
17. Cahit Tanyol "...bu fikralarda bireysel tek bir iz dahi
bulmak mumkun degildir. Hoca'da belli bir aptal kisi
degil, belli bir aptalligimiz ve bonlugumuz hicvedilir."
Fikret Türkmen "...Karsimiza, Turkistan'dan
Macaristan'a Sibirya'dan Kuzey Afrika'ya kadar
Turklerin ayak bastigi her yerde Nasreddin Hoca
cikmaktadir..."
20. Baklava
Hoca akşamleyin eve doğru
yürürken, baklava seven bir
köylüyle karşılaşır.
-Hoca, kısa bir süre önce bir
adam büyük bir tepsi
baklava götürüyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin
eve götürüyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
21. Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine
her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur
çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun
diye.Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın
kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi
eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin
yolunu tutar.Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar...
Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın
bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca.
"Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırk beşi"
der.Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları.
Aralarından biri:"Aman Hocam, bir ay otuz gündür.
Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz
eder.Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir
ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek
hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz
yirmi beşi!"der.
Çömlek Hesabı
22. Kavuk
Hoca bir gün arkadaşıyla
konuşuyormuş arkadaşı
demiş ki : -Ya hocam dün
sizin evden bir ses çıktı. Bu
neydi?. Hoca ise : -Hiç
sadece hanımla biraz
tartıştık kavuğum
merdivenlerden yuvarlandı,
demiş. Arkadaşı : -Yahu
hocam hiç kavuktan bu
kadar ses çıkar mı?, demiş.
Hoca : -Ya anlasana içinde
bende vardım, demiş
26. Hocanın getirdiği kazanın
içinde küçük bir kazan
daha vardır .
Adam sorar : “ Bu nedir
hocam ben sana bir kazan
vermiştim .
Hoca der ki : “ Senin
kazan doğurdu . “
27. Hiç sesini çıkarmaz çünkü adamın işine gelmiştir . 1 kazan verip 2
kazan almıştır.
Kendi kendine iyi ki kazanı vermişim der.
28. Komşu şu senin Tamam hoca
kazanı bir daha hemen
verir misin ? getireyim
29. Adam “ Hoca şu kazanı almaya geldim demiş .
Hoca demiş ki : “ Ah komşu sorma senin kazan öldü .”