SlideShare una empresa de Scribd logo
1 de 9
Descargar para leer sin conexión
Fıkralar




                                    Nasrattin Hoca Fıkraları




                                                         - Efendim, kerem buyur, demiş, ben mü-
    BU BİLE AZ GELİR
                                                     derrisim, derste talebelerin yaptığı hataları bununla
                                                     kazırım.
    Nasrattin Hocanın zamanında silâh taşımak ya-
                                                          Çavuş gürlemiş:
sakmış. Bir gün bir yoklama esnasında devriye, Ho-
canın üstünde koca bir bıçak bulmuş. Çavuş sormuş:        _ Yanlış çakı ile kazınır, koca bıçak ile değil.
                                                             A efendim, ne diyorsun? Öyle yanlışlar var
    - Bu nedir, herif?
                                                     ki, bu bıçak bile az geliyor.
 Nasrattin Hoca:
HATIRINI SORAYIM
  YANLIŞ ANLAŞILAN MERAM

                                                             Bir ramazan gününde Nasrattin Hoca da iftara
     Nasrattin Hoca bir gün yolda çok yorulmuş.quot; Ah
                                                        davetliymiş. Son derece acıkmış olan Hoca, yemek,
Yarabbim, ne olur bana bir eşek göndersen de, sırtına
                                                        odasına girip de hindi dolmalarını, baklavaları, bö-
binip rahat rahat gitsem!quot; diye dua etmiş; dinlenmek
                                                        rekleri yan yana sıralanmış görünce, ağzının suyu
için yol kenarında bir ağacın gölgesine uzanmış. Der-
                                                        akmış. Derken efendim top patlamış, Hoca hemen
ken züppelerden biri öteden beri gelirmiş. Hocayı gö-
                                                        sofraya kurulmuş. Sofraya nefis bir işkembe çorbası
rünce sırf şirretlik olsun diye:
                                                        konulmuş. Ev sahibi kaşığı daldırıp tadına bak-
     _ Kalk be Hoca, demiş. Ne yatmışın oraya
                                                        tıktan sonra:
domuz leşi gibi? Tembellik zamanı değil. Al ba
                                                             _ Hay Allah müstahakınızı versin, buna sa-
kalım şu sıpayı sırtına da çıkar şu yokuşu.       _;.
                                                        rımsak koymuşsunuz. Çabuk kaldırın! diye ba-
     Nasrattin Hoca, korkusundan titreyerek
                                                        ğırmış.
hemen fırlamış, koca sıpayı sırtladığı gibi yokuş
                                                             Nasrattin Hoca, önünden tüteye tüteye giden
yukarı tırmanmaya başlamış. Kan ter içinde kalmış.
                                                        çorbaya bakarak bir yutkunmuş. Fakat yerine gelen
Gözlerini göğe doğru kaldırarak:
                                                        hindi dolmasının iştah açıcı dış görünüşüyle teselli
         Hey Allahım, demiş, ben senden eşek is-
                                                        bulmuş.
tedim, ama binmek için, sırtıma bindirmek için
                                                             Ev sahibi dolmadan bir lokma alınca, kaşlarını
değil. Yoksa, meramımı yanlış mı anladın?
                                                        çatmış:
                                                                 Behey namussuzlar, buna çok baharat dol-
    ORTA HALLİSİ YOK MU
                                                        durmuşsunuz. Bana baharatın dokunduğunu bil-
                                                        mez misiniz? Çabuk kaldırın bunu, gözüme gö-
     Nasrattin Hocaya sormuşlar: _
                                                        rünmesin, demiş.
     Hocam, Arapça bilir misin?
                                                             Nasrattin Hoca'nın yüreği de tepsiyle birlikte
    Elbet, bu lisanda oldukça bilgiliyim. _ Çok
                                                         gitmiş. Bu sırada sofraya baklava tepsisi konmuş.
güzel, efendim, Arapçada file ne derler?
                                                             Ev sahibi yine bağırmış:
     Nasrattin Hoca, bir an düşündükten sonra:
                                                             _ Yahu, daha ağzıma lokma koymadan tatlı
        Aman efendim, demiş, pek yüksekten sor-
                                                         yenir mi? Kaldırın bunu!
maya başladınız. Şunu biraz alçaltınız, ufağını so-
                                                             Nasrattin Hoca, hemen kaşığı kaptığı gibi sof-
runuz.
                                                         radan fırlamış, kapı yanındaki sinide tepeleme
        Peki, pireye ne derler?                          duran pilâva kaşığı çalmağa başlamış.
     Uzgele, Nasrattin Hoca bu sözün Arapçasını               Ev sahibi:
biliyormuş:
                                                                 Hoca ne yapıyorsun orada? Sofraya gel-
        Ganem, demiş.
                                                         sene, demiş.
        Kuzuya ne diyorlar?                                      Siz yemeklerin suçlarını birer birer tâyin
        Ona Arabistan'da bir sene bir şey de-            edip cezalarını veredurun. Ben burada eski bir
miyorlar; bir sene sonra yine ganem diyorlar, ce-        âşinâya rastladım, hatırını sorayım.
vabını vermiş.
                                                             KORKU
     BİZİM İLLER
                                                             Nasrattin Hoca gece yansı kapısı önünde bir
     Nasrattin Hoca'ya misafir gelmiş. Hoca da
                                                        patırtı duymuş, susup dinlemeye başlamış. İki hır-
elinden gelen ikramı yapmış. Tam yatılacağı sırada,
                                                        sız baş başa vermiş, konuşuyorlarmış: quot;İçeriye
misafir, makamla şarkıya benzetmek istediği şöyle
                                                        girip Hoca'yı boğazlayalım. Oğlağını kesip kar-
bir şey okumuş:
                                                        nımızı doyuralım. Karısını dağa kaldıralım, evini
     quot;Bizim iller, bizim iller,
                                                        de soyalım.quot;
     Yatarken üzüm yerler!quot;                                  Nasrattin Hoca: quot;Amanın!quot; diye feryadı ba-
     Bu saatte misafirin önüne üzüm çıkarmak is-        sınca, hırsızlar korkup kaçmışlar. Karısı:
temiyen Hoca, şu cevabı vermiş:                                  Aman ne de ödlekmişsin, demiş. Ne kadar
     quot;Bizde öyle âdet yoktur.,                          da korktun.
     Saklarlar da güzün yerler.quot;                             Nasrattin Hoca:
                                                                 Tabiî, sana göre hava hoş. Ne olursa oğ-
                                                        lakla bana olacaktı.
UZAKTA DEĞİL                                       kılıcın bin kuruşa satıldığını görünce merak etmiş: _
                                                             Nedir bunun marifeti? diye sormuş.
     Nasrattin Hoca, eşeğini pazara götürüyormuş.
                                                                 Böyle bir kılıçtır ki, düşmana havale ettiğin
Yolda hayvanın kuyruğu çamura bulanmış. Hoca
                                                        zaman on arşın uzar, diye cevap vermiş.
da kuyruğu kesip heybeye sokmuş. Pazarda eşeği
satın almak istiyenin biri:                                  Nasrattin Hoca eve gitmiş, ocak başındaki ma-
         Yahu, bu eşeğin kuyruğu yok. Kuyruksuz         şayı alıp pazara dönmüş. quot;İki bin kuruş, alan var
eşek ne işe yarar, demiş.                               mı?quot; diye dolaşmaya başlamış.
     _ Sen hele pazarlığı anlaş da, kuyruğu bu-
                                                             Oradakiler hayretle Nasrattin Hoca'ya sor
luruz. Uzakta değil, diye Nasrattin Hoca cevap ver-
                                                        muşlar.          ;
miş.
                                                                 Bir maşa iki bin kuruş eder mi? Nedir
                              :
                                                        bunun marifeti?
     BOYU LÂZIM

                                                              _ Bizim karı bana fırlattı mı, bu maşa yirmi
    Nasrattin Hoca pazardan eşek satın alırken,
                                                        arşın uzar, demiş Hoca.
endazeyi almış, eşeğin boyunu ölçmeğe başlamış.
Oradan geçen bir at canbazı:
    _ Hoca, ne yapıyorsun? Eşeği böyle ölç                   O KADAR DA DEĞİL
mezler, dişine bakarlar, demiş.
    Nasrattin Hoca da:
                                                             Nasrattin Hoca bir gün değirmene buğday
    _ Tarlaya giderken bir ben, bir bacı, bir de
                                                        öğütmeğe gitmiş. Değirmencinin dışarı çıktığı bir
çocuk, üçümüz birlikte bineceğiz. Bana onun dişi
                                                        sırada, başka birinin çuvalından avuç avuç alıp
değil, boyu lâzım, demiş.
                                                        kendi çuvalına aktarmağa başlamış. Ansızın içeri
                                                        giren değirmenci:
     YA BAHAR
                                                             _ Ne yapıyorsun? Ayıp değil mi sana! diye
     Nasrattin Hoca, bir yaz günü güneşte yü-           çıkışmış.
rüdükten sonra, yolda bir tanıdığına rastlamış ve
                                                                Kusura bakma, ben budalanın biriyim,
havanın sıcaklığından şikâyet etmiş. Sofulardan olan
                                                        demiş Hoca.
ahbabı:
                                                             _ Budalaysan, neden kendi çuvalından baş-
          Günahtır, Hoca efendi, Allah'ın işine ka-
                                                        kasının çuvalına buğday aktarmıyorsun?
rışma, demiş. Yaz olur, sıcaktan şikâyet edersiniz,
kış olur, soğuktan.                                          _ Yok, budala dedikse, artık o kadar da değil,
      Nasrattin Hoca:                                   diye Hoca cevap vermiş.
          Yahu, bahardan şikâyet ettiğimiz var mı?
demiş.
                                                             BEN DE BİNEMEDİM
YALANCI ŞAHİTLİK
                                                             Bir mecliste binicilikten söz açılmış. Herkes bi-
                                                        niciliğini övmeğe başlamış. Nasrattin Hoca da me-
      Nasrattin Hoca'yı bir gün yalancı şahitlik yap-   raklanmış, anlatmaya başlamış:
 mak için Kadı'mn huzuruna çıkarmışlar. Ortada bir           _ Falanca çiftlikteydim. Kâhya bir at getirdi.
 buğday dâvası olduğu halde, işi iyi kavrayamayan       Dik başlıydı. Kimseyi yanına yaklaştırmıyordu.
 Hoca quot;arpaquot; diye şahitlik etmiş:
                                                        Usta binicilerden biri ata binmek istedi, hayvan
      _ Aman Hoca, yanıldın, buğday diyecektin          onu yere vurdu. Bir başkası denedi kısmetini, o da
 ya, diye ihtar etmişler.           -                   yuvarlandı. Bir üçüncüsü de yere serilince, gayret
                                                        dayıya düştü. Şöyle bir kollarımı sıvadım, etek-
Nasrattin Hoca, davacıya dönmüş:
                                                        lerimi belime doladım, el çabukluğuyla hayvanın
      _ Aslı olmadıktan sonra, ha buğday demişim,
                                                        yelesinden yakaladığım gibi bir sıçradım...
 ha arpa, ne çıkar? demiş.
                                                             Tam sözün burasında adı geçen kâhya içeri gi-
                                                        rince, Nasrattin Hoca hiç istifini bozmadan sözünü
        BU DA UZAR                                      tamamlamış:
     Nasrattin Hoca bir gün pazarda dolaşırken bir               ...Ama ben de binemedim.
HAKLI HAKSIZ
       NASIL AĞLAMASIN U

                                                                   Nasrattin Hoca'ya bir gün sormuşlar:
     Nasrattin Hoca'nın eşeği ölmüş. Kapının eşi-
                                                                   _ Hocam, eğer kadı olsaydın, bir dâvayı nasıl
ğine oturmuş, hüngür hüngür ağlarmış. Bir kom-
                                                              halleder, karar verirdin? Nasrattin Hoca: _
şusu yaklaşarak:
                                                                   Bundan tabiî, ne var yahu, demiş, haklıyı
     _ A Hoca, geçende karın öldü, ağlamadın. Bir
                                                              haklı, haksızı haksız çıkarırım.
eşek için ağlamak sana yakışır mı?
                                                                       Ya iki taraf da haklı olursa?
     Nasrattin Hoca da cevap vermiş:
                                                                       Nasrattin Hoca bir düşündükten sonra: _
     _ Nasıl ağlamayayım? Karım ölünce, eş dost,
                                                                   Vallahi, demiş, bunca yıldır yaşarım, daha
hepiniz etrafımı aldınız, quot;üzülme, biz sana daha
                                                              iki kişinin birden haklı olduğunu görmedim.
iyisini buluruzquot; dediniz. Ama bir müslüman çıkıp
da: quot;Hoca, ağlama, sana eşek alırız.quot; demedi.

        ŞİMDİ İŞ DEĞİŞTİ                                          SORMAYIN

     Nasrattin Hoca'nın kadılığı sırasında bir gün                Hoca'nın bir gün cübbeyle evden çıktığını
bir komşusu gelip demiş ki:                                   gören komşulardan birisi:
     _ Sizin alaca inek bizim ineği karnından boy-                _ Hayrola, Hocam, der, böyle karalar giy-
nuzlayıp öldürmüş. Şer'an ne lâzım gelir?                     mişsin, sebebi nedir?
                                                                      Hiç sormayın, der Hoca. Oğlumun babası
     Nasrattin Hoca:
                                                              öldü de, onun yasını tutmak için böyle karalar giy-
        Canım, hayvan bu, aklı erer mi? Hayvanın
                                                              dim...
yaptığı kaza için kan güdülmez a, demiş.
     Bunun üzerine komşusu:
                                                                  PARAYI DA SARMIŞLAR
        Yalnız galiba ters söyledim. Ölen inek si-
                                                                                                           ibih
zindi.                                                             Hoca bir gün kahveye girmiş. Komşuları:
     Nasrattin Hoca yerinden fırlamış:                                 Hoca, demişler. Hiç düşünmeden bize bir
        Ha, bak, şimdi iş değişti. Dur bakalım, kara          yalan söylesene...
kapaklı kitap ne diyor?                                            Hoca elini savurmuş:
                                                                       Bırakın, demiş, yalan yapacak zamanım
                                                              değil. Babam öldü. Param da yok, ne yapacağımı
        EN GÜÇLÜ EN KOLAY ŞEY
                                                              şaşırdım...
                                                                   Komşuları, vah vah diyerek birbirlerine ba-
    Köylüler aralarında anlaşmayınca, Nasrattin
                                                              kışmışlar. Hemen aralarında onar kuruş toplayıp
Hoca'ya baş vurmuşlar:
                                                              Hoca'ya vermişler. Hoca da parayı alıp çıkmış. Az
       Şu dünyada en güç şeyle, en kolay şey
                                                              sonra babası girmiş. O zaman komşular şaşıp kal-
nedir?
                                                              mışlar:
    Nasrattin Hoca, biraz düşündükten sonra:
                                                                        Breh, demişler. Hoca bize yalanı parayla
    _ En güç şey, insanın kendisini bilmesidir; en
                                                              sattı ya...
kolay şey de, başkalarına nasihat vermesidir,
demiş.
                                                                   BU SEFER DE O YIKANSIN...
,       EN EMİN YER BURASI
                                                                   Hoca ile karısı bir göl başına çamaşır yıkamaya
                                                              giderler. Çamaşırı şöyle bir tarafa koyup tertibat
         Bir gün, Nasrattin Hoca kırda geziyormuş. Bir
                                                              alırken bir kara karga sabunu alıp uçar. Karısı
    takım gençlerin okla nişan attıklarını ve okların her
                                                              Hoca'ya bağırır:
    biri bir tarafa gidip hiç birinin isabet etmediğini gö-
                                                                       Yetiş, ayol, karga sabunu kaptı!...
    rünce:
                                                                       Hoca sükûnetle cevap verir:
              Burada en emin yer burası.
                                                                       Hiç tınma! Baksana, onun üstü bizden daha
         Diyerek nişangâhın yanma gidip oturmuş.
                                                              kirli. Bırak, bu sefer de o yıkansın...
NASRETTİN HOCA TURŞU SATARKEN                          BUNA DA RAZIYIM

                                                           Nasrattin Hoca bir gece düşünde avucuna dok-
    Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini almış, yola çık
mış ve:                                                sandokuz akça konulduğunu görür. Bununla ye-
                                                       tinmek istemez.
    - Turşu, turşuuu! diyecek olmuş.
    Eşeği anırmağa başlamış. Biraz daha gitmiş.            _ Doksandokuzu veren yüzü de verir. Yüz-
Hoca durmuş, yine:                                     den eksik olursa almam, der.
    - Turşu, turşuu! diyecek olmuş.                        Tam bu anda gözlerini açar. Bakar ki avu-
                                                       cunda hiç birşey yok. Hemen gözlerini kapar.
     Eşek yine anırmağa başlamış. O zaman Hoca
                                                           _ Buna da razıyım. Bir eksik oluversin, der.
eşeğe dönerek:
    - Bana bak, demiş. Turşuyu sen mi satacaksın,
                                                           BUGÜN GÜNLERDEN NE?
yoksa ben mi?
                                                            Hoca mollalığı sırasında Konya'ya gider. Çar-
                                                       şıda gezerken biri yanına yanaşır.
     HOCANIN HEYBESİ KAYBOLDU                               _ Bugün günlerden ne? diye sorar,
                                                            Soruyu anlamsız bulan Hoca:
     Hoca bir köyde misafir olur. Bir kaç gün sonra            Ben buranın yabancısıyım. Ne bileyim ben
heybesi kaybolur. Hoca köy ağalarına:                  buranın günlerini. Sen onu buranın yerlilerine sor,
     - Bana bakın, der. Heybeyi bulursanız, bulun,     der.
der. Yoksa ben yapacağımı bilirim!
                                                           KIRK YILLIK SİRKE
     Köy ağalarını bir telâş alır. Köylüleri sı-
kıştırırlar, sonunda heybe bulunur. Ağalardan biri          Bir gün Hoca'nın kapısını bir komşu çocuğu
merak eder, Hoca'ya sorar:                             çalar:
     Hoca Efendi, Heybe bulunmasaydı, bize ne ya-           _ Hoca, anam sizde kırk yıllık sirke ol-
pardın? der.                                           duğunu söyledi.
     Hoca:                                             Evet var, ne olacakmış? Kırk yıllık sirke gerekmiş.
     - Size yapacağım bir şey yoktu. Evde eski bir     Sizden almamı söyledi.
kilim vardı. Onu bozup karıya heybe                        _   Yok veremem.
yaptırırdım,der.                                              Neden?
                                                              Her isteyene verseydim, kırk yıllık sirke
     KÖYLÜ MÜ, PADİŞAH MI?                             olur muydu bende?

    Bir toplulukta Hoca'ya sormuşlar:                     BANA GÖRÜNME DE KİME GÖRÜNÜRSEN
    _ Hocam, hangisi daha büyüktür: Köylü mü,          GÖRÜN
padişah mı? Hoca hiç düşünmeden şu karşılığı               Hoca evlenir. Aldığı kadın eline eteğine çok
vermiş:                                                temiz bir kadınmış. Ama gel gelelim, çok çirkinmiş.
    _ Elbette ki köylü daha büyüktür! O, tarlasını     Hoca düşünüp dururken, karısı sormuş:
ekip biçmezse, padişah aç ölür...                      _ Efendi, Hısım akrabadan, konu komşudan
                                                       kimlere görüneyim, kimelere görünmeyeyim? Hoca
                                                       hemen:
     SÖZ BİR, ALLAH BİR                                        Bana görünme de kime görünürsen, görün,
                                                       demiş.
     Komşularından biri Hoca'ya yaşını sormuş.
                                                           HOCA BERBERDE
Kırk yaşında olduğunu söylemiş. Aradan uzun yıl-
lar geçmiş, komşusu yine sormuş. Hoca yine kırk             Bir gün Hoca tıraş olmağa gider. Acemi berber
yaşında olduğunu söyleyince adamcağız şaşmış:          ustura çaldıkça keser. Kestiği yere de pamuk ya-
                                                       pıştırır. Yine keser, yine pamuk yapıştırır. Durumu
     _ Hoca, bu nasıl iş, demiş. Yıllar evvelli sor-
dum kırk dedin, şimdi gene kırk?                       gören Hoca berbere:
     Hoca gayet ciddi cevap vermiş:                              Oğlum, yüzümün yarısına pamuk ektin.
        Ben er kişiyim, sözümden dönmem. Söz           Bırak da yarısına da ben keten ekeyim, der.
bir, Allah bir...
BİLENLER BİLMEYENLERE SÖYLESİN                            Hoca, bugünlerde kıyamet kopacakmış. Öl-
                                                     meden senin şu kuzuyu kızartma yapıp da bir
                                                     yesek, eylensek, derler.
    Hoca bir gün cemaata döner:
                                                          Hoca razılık gösterir. Su başına giderler. - ..
        Ey cemaat! Bugün size ne söyliyeceğimi bi-
                                                               Hoca, sen çevirmeyi yapıncaya kadar biz
liyor musunuz? diye sorar.
                                                     de bir az suya girelim.
     _ Cemaat da:
                                                          Nasrettin Hoca kuzuyu çevirme yapmağa baş
     _ Nerden bilelim, bilmiyoruz, der.
                                                     lar, ötekiler de suya girer. Bir az sonra Hoca, dost
     Hoca:
                                                     larının soyundukları rubaları toplayıp yakar.
     _ Mademki bilmiyorsunuz, söylemeye lüzum
yok, der.                                            Sudan çıktıktan sonra dostları rubalarını arar, bu
                                                     lamaz,
     Zaman geçer, Hoca yine aynı soruyu cemaata
                                                         Hoca:
sorar. Cemaat da bu sefer:
     _ Biliyoruz, der
    Hocada:
                                                         _ Ben onları yaktım, der. Bu dünyaya çıplak
         Mademki biliyorsunuz, boşuna niye ba-
                                                         geldik, çıplak da gideceğiz. Gelin şimdi
şınızı ağırtayım, der.
                                                         çevirmeyi
     Bir kaç zaman sonra Hoca yine:
                                                         yeyip eylenelim, der.
     _ Ey cemaat, size ne söyliyeceğimi biliyor
musunuz? der.                                             Bir gün Hoca kasabaya gidiyormuş. Köy-
     Cemaattan da birler quot;Biliyoruzquot;, derler.        deşlerinden birleri: quot;Hoca, bana şunu alquot;, başkaları:
     _ Şu halde benim söylememe lüzum yok. Bi-       quot;Hoca, bana bunu alquot; diye ısmarlamağa başlar,
lenler bilmeyenlere söylesin, der Hoca ve alıp       ama hiç biri çıkarıp Hocaya para vermez. Köy-
gider.                                               lülerden sadece biri: quot;Hoca al şu parayı da bana bir
                                                     düdük alquot; der.
    KAZAN BAKIR DOĞURMUŞ                                  Hoca düdüğü alır, köye dönüşünde köydeşleri
                                                     ısmarladıklarını alıp almadığını Hocaya sorar.
      Komşusunun kazanında Hocanın gözü kalır.       Hoca da düdüğü çıkarıp parayı verene uzatır:
Bir gün gider komşusundan kazanı ister. İşini bi-         _ İşte, al düdüğü, der. Parayı veren düdüğü
tirir, komşusuna çevirirken kazanın içine bir de     çalar.
küçük bakır koyar.
      Komşusu küçük bakırı görünce hayretle sorar:
      _ Hoca Efendi, bu bakır ne? der.                   YERLİLERE SOR
      Hoca:
                                                           Hoca uzak bir kasabaya gider. Çarşıda do-
      _ Senin kazan doğurdu, der.
                                                     laşırken karşıdan gelen biri:
      Aradan zaman geçer. Hoca komşusundan ka-
                                                           _ Hoca Efendi, bugün günlerden nedir? diye
zanı yine ister. Komşusu da kazanı verir.
                                                     sorar.
      Günler, haftalar geçer. Hoca kazanı sahibine
                                                           Hoca biraz düşünür ve:
çevirmez.
                                                              Ben buranın yabancısıyım. Sen onu yer-
      Kazan sahibi Hocanın kapısını çalar:
                                                     lilerine sor, der.
         Hoca Efendi, kazanı almağa geldim, der.
      Hoca:
         Vallahi komşu, sizlere ömür, kazan öldü,         TÜSTİ KIRILDIKTAN SONRA           .
der.
 Aman, Hoca Efendi, hiç kazan ölür mü? Kazanın           Hoca, çocuğunu testiyle suya göndermeden
 doğurduğuna «nandrı da öldüğüne niye                önce bir güzelce döver, sonra da eline testiyi verir,
 inanmıyorsun? der ve Hoca komşusunun                suya gönderir.
 kazanıra vermez.                                        Komşuları:
                                                             Hoca Efendi, testi kırılmadan çocuğu niye
     HOCANIN KUZUSU
                                                     dövüyorsun?
    Hocanın bir kınalı kuzusu varmış. Dostları Ho-           Testi kırıldıktan sonra dayak kaç para eder,
caya:                                                der Hoca.
MAYALANMAZ MAYALANMAZ, AMA......                              TAVŞANIN SUYUNUN SUYU

     Nasrattin Hoca bir gün göl başına gider gölü                 Avcının biri Hocaya bir tavşan getirir. Hoca da
mayalamağa çalışır.                                          onu misafir eder, ikramda bulunur.
     Bunu gören biri:                                             Aradan zaman geçer, adam Hocaya yine mi-
     _ Hoca Efendi, ne yapıyorsun? der.                      safir olur. Hoca da yine ikramda kusur etmez.
      Hoca da gölü mayalamak istediğini söyler.                   Bir gün Hocanın evine hiç tanımadığı biri gelir.
     _ Hoca Efendi, hiç su mayalanır mı? quot;                   Hoca, adamın kim olduğunu sorar, o da:
Mayalanmadığını ben de biliyorum, ama bir de
                                                                      Sana tavşan getiren adamın komşusuyum,
mayalanırsa, bütün köylü yoğurt yemeye doyar,
                                                             der.
der Hoca.
                                                                  Hoca, adamı gerektiği gibi ağırlar. Misafir git-
                                                             tikten sonra bir de baksın başkası damlar. Hoca
    HOCA ÖDÜNÇ PARA ALIR                                     bunun kim olduğunu öğrenmek ister.
                                                                  Adam: vasi'1..
     Hoca, birinden ödünç para alır, cuma günü pa
                                                                   Hani avcının biri sana bir tavşan getirmişti.
ranı çeviririm, der.
                                                             İşte ben onun komşusunun komşusuyum, der.
Cuma geçer, parayı veren Hocaya sorar: _ Hoca
                                                                  Hoca dışarıya çıkar, biraz sonra bir tas su ile
Efendi, cuma günü ödüncünü çevirecektin, ne
oldu?                                                        odaya girer.   -

                                                             Hoca bu ne? diye sorar adam. Hoca da: Bana hediye
        Ben hemen bu cuma çevirecem demedim
ya. Allahm cumaları çoook!                                   edilen tavşanın suyunun suyu, der.
     Elbet bir cuma günü çeviririm, der.


                         BULGAR FOLKLORUNDA NASRETTİN HOCA FIKRALARI
    . (V. Vılçev'in quot;Kurnaz Petır ve Nastmdin Hocaquot; başlıklı eserinden örnekler seçilip Türkçeye Çevrilmiştir)


    HÜRMET KÜRKEDİR 1                                              HÜRMET ELBİSEYEDİR II

                                                             Bir gün Nastradin Oca, çalıştığı eski elbisesiyle bir
     Nastradin Oca kadılık yaparmış. Bir sabah
                                                             kahvehaneye girer ve selâm verir:
köylü elbisesiyle kahveraneye gider. Orada oturan
                                                             Selâmünaleyküm.
Türklere selâm verir, kimse cevap vermez. quot;Ay,
                                                                  Aleykümselam, diye cevap vermeliymişler,
anasını, bu iş böyle olmaz!quot; der Oca. Evine gider,
                                                             ama kimse cevap vermemiş, çünkü Oca yırtık pırtık
yeni kürkünü giyer, gene kahvehaneye döner.
                                                             giyiliymiş, selâmını almamışlar. Oca biraz durur,
Türklere selâm verir, onlar da Oca'nın selâmına
                                                             alır başını evine gider. En yeni elbisesini giyer _
Türk usulü cevap verir ve başlarlar _ biri: quot;Nast-
                                                             yeni mavi cübbesi varmış _ cübbesini giyer, gene
radin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kahveci kahveyi
                                                             kahvehaneye gider. Selâm verir:
yapar, Oca'ya getirir. Oca da kahveyi alır kürkünün
                                                                  _ Selâmünaleyküm.
sol yanına döker. Bir başkası:
                                                                  Oca kapıdan girer girmez, orada oturanlar
     quot;Nastradin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kah-
                                                             hepsi hemen ayağa kalkar, Oca'ya selâm verir:
veci yapar, Oca'ya getirir, Oca da kahveyi alır, kür-
                                                                  _ Aleykümselam, Oca Efendi!
künün sağ yanına döker. Türkler:
                                                                  Kahveciye, Oca'ya kahve yapmasını söyler.
    _ A be Nastradin Oca, ne yapıyorsun? Biz                 Oca kahveyi alır, göğsünü açar, kahveyi döker.
sana ikram ediyoruz, sen ise kürküne döküyorsun.             Ötekiler bunu görünce:
                                                                     A be, ne yapıyorsun, be Oca? Niye kahveyi
     Nastradin:
                                                             döküyorsun? Elbisen ne oldu, baksana!        ..
    _ Siz bana ikram etmiyorsunuz ki, kürküme                     Oca:
ediyorsunuz. Önce girdim, selâmımı bile al                           Döküyorum, çünkü bu ihtibar bana değil,
madınız. Gidip evde kürkümü giydim, şimdi bu                 elbisemedir. Önce girdim, size selâm verdim, saygı
ikram kürkümedir, bu yüzden de kahveyi ona dö                göstermediniz, selâmımı almadınız. Yeni elbiseyle
küyorum, der.                                                görünce, hemen selâmımı aldınız, demiş.
Nastradin:
    KAZAN BAKIR DOĞURMUŞ I
                                                             _ Senin kazan şu küçük bakırı doğurdu, der.
                                                             Komşusu:
      Nastradin Oca'nın komşusunun büyük ve
güzel bir kazanı varmış. Oca bu kazanı beğenir,                  Hakikaten, ben farkına varmamışım, ama
komşusundan isteyip bir daha çevirmemeğe kara            doğurmuş olabilir, der. Oca'nın ahmak olduğunu
verir. Komşusuna gider:                                  sanar, küçük bakırı alır.
          Komşu, kazanını ver de onunla bir iş gö-           İki üç hafta geçer, Oca gene kazanı istemeğe
reyim, der.                                              gider. Komşusu da, belki daha bir bakır getirir,
      Komşusu kazanı verir. Nastradin Oca, bugün         diye Oca'ya kazanı aşkı gönülle verir. İyi ama Oca
 getirecek kazanı, yarın getirecek kazanı, getirmez      kazanı çevirmez. Bir hafta geçer, iki hafta geçer,
 kazanı. Gider kapısına, Oca'yı çağırır ve der:          Oca kazanı getirmez. Ozaman Oca'ya gider:
      _ Be komşu, niye kazanımı getirmiyorsun? ı;                Ey komşu, kazanla ne oldu? Çamaşır yı-
İÜ ^ rjur be, kazan gebeydi, ben de bekledim, bir        kamağa aldın, çevirmedin!
bakırcık doğurdu. Ama çok ufacık, henüz yü-                  Nastradin:
rüyemez. Yürümeğe başlayınca getiririm, der.                     Komşu, geçen akşam kazanının öldüğünü
      En nihayet Oca alır kazanı, alır bir de küçük      sana söylemeye cesaret edemedim.
 bakır ikisini de götürür. Adam da kazanın bakır             Komşusu hayrette kalır ve:
 doğurduğuna çok sevinir.                                    _ Kazan nasıl ölebilir? der
      İkinciye Nastradin Oca bir iş bitirmek için            _ Bu dünyada her doğan şey ölür. Kazanının
gene kazanı ister. Komşusu, kazanının gene bir           bakır doğurduğuna inandın da, öldüğüne niye
bakır getireceğine sevinir Oca'ya verir. Bir hayli       inanmıyorsun? der.
zaman bekler ve Oca'ya sorar:
      _ Niye kazanımı getirmezsin, komşu?
                                                                 HAYIR OLA
       Nasratdin:
       _ A be, yaşlı kazan, hastalandı, öldü. Seni ce-
                                                              Oca, aksırdığı zaman çocukların quot;Hayır ola!quot;
 nazeye aradım, ama yoktun. En sonunda baş-
                                                         demelerini ve alkışlamalarını onlara öğretmiş. Ço-
 kalarına ödeyip kazanı gömdük. Çünkü ölüyü bek-
                                                         cuklar da böyle yapmağa alışmış.
 letmek olmaz, der.
                                                              Bir gün:
       Komşusu çok kızar ve Oca'yı mahkemeye
                                                                  Çocuklar, beni iple bağlayın da kuyuya
 verir. Kadı Nastradin Oca'yı çağırır ve:
                                                         salm, su doldurayım, demiş.
       _ Komşunun kazanını niye gaspetmişsin?
                                                              Çocuklar da Oca'yı kuyuya salmış. Oca, testiyi
 der. 1 ' Oca cevap verir:
                                                         doldurmuş ve kendisini yukarıya çekmelerini söy-
       _ Kazan yaşlıydı, hastalandı, öldü. Ben kom-
                                                         lemiş. Yukarıya çekmişler, ama kafası güneşe çı-
 şum gibi onu cenazeye aradım, ama yoktu. Baş-
                                                         kınca Oca aksırıvermiş. Çocuklar da ipi bırakarak
 kalarına ödedim, kazanı gömdük.
                                                         el çırpmağa ve quot;Hayır ola!quot; demeğe başlamış. Hoca
       _ Kazan ölebilir mi? der kadı.                    kuyunun dibine düşüvermiş. Sonra Oca:
          Ölür! der Oca. Kazan bakır doğurur da niye              Simden sonra aksırsam da, öksürsem de al
  ölmesin.                                               kışlamayacaksınız! demiş.
       Böylece Oca, kazanı komşusuna vermez.
                                                                 EŞEĞE Mî İNANACAKSINIZ, YOKSA BANA
KAZAN KÜÇÜK BAKIR DOĞURMUŞ II
                                                          MI
                                                               Bir gün Oca'nın komşusu gelir, değirmende
      Nastradin Oca çok fakirmiş, çamaşır yıkamağa
                                                          öğüttüklerini taşıması için Oca'nın eşeğini ister.
 su ısıtacak kazanları yokmuş. Komşusu daha zen-
                                                          Oca:
 ginmiş, gider komşusuna der:
                                                               _ Eşek burada yok, der.
      Ey komşu, benim karı çamaşır yıkayacak. Ka-
                                                            Tam bu sırada eşek ahırda anırmağa başlar.
 zanını ver de su ısıtalım.
                                                         Komşusu: ...îr, ._ Oca, eşek burada ya!
 Komşusu, Oca'nın kazanı çevireceğinde pek güveni
                                                               Oca:
 yokmuş, ama verir. İki üç gün sonra Oca kazara
                                                               _ Sen eşeğe mi inanacaksın, yoksa bana mı?
 çevirir, ama kazanla beraber bir de küçük bakır
                                                          der.
 getirir. Komşusu küçük bakın görünce sorar: Bu
 kazan benim, ama bu küçük bakırı niye getirdin?
Fikra

Más contenido relacionado

La actualidad más candente

La actualidad más candente (7)

23.Soz
23.Soz23.Soz
23.Soz
 
29.Mektup
29.Mektup29.Mektup
29.Mektup
 
12.Mektup
12.Mektup12.Mektup
12.Mektup
 
28.Lema
28.Lema28.Lema
28.Lema
 
2. Huccet I Imaniye
2. Huccet I  Imaniye2. Huccet I  Imaniye
2. Huccet I Imaniye
 
Nokta
NoktaNokta
Nokta
 
19.Mektup
19.Mektup19.Mektup
19.Mektup
 

Destacado

Résultats du baccalauréat 2015, 2e tour
Résultats du baccalauréat 2015, 2e tourRésultats du baccalauréat 2015, 2e tour
Résultats du baccalauréat 2015, 2e tourJoseph Nodin
 
Namazladirilis
NamazladirilisNamazladirilis
Namazladirilisgelresule
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1gelresule
 
Elif ba dersi
Elif ba dersi Elif ba dersi
Elif ba dersi gelresule
 

Destacado (6)

Lps pacte canne
Lps   pacte canneLps   pacte canne
Lps pacte canne
 
Résultats du baccalauréat 2015, 2e tour
Résultats du baccalauréat 2015, 2e tourRésultats du baccalauréat 2015, 2e tour
Résultats du baccalauréat 2015, 2e tour
 
Namazladirilis
NamazladirilisNamazladirilis
Namazladirilis
 
Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1Dini hikayeler 1
Dini hikayeler 1
 
Elif ba dersi
Elif ba dersi Elif ba dersi
Elif ba dersi
 
1000 Hadis
1000 Hadis1000 Hadis
1000 Hadis
 

Más de gelresule

tagut ve_destekcileri
 tagut ve_destekcileri tagut ve_destekcileri
tagut ve_destekcilerigelresule
 
En Cok Maas Alan Milletvekiller
En Cok Maas Alan MilletvekillerEn Cok Maas Alan Milletvekiller
En Cok Maas Alan Milletvekillergelresule
 
Kiyamet Alametleri Ahmed Ziyauddin Gumushanevi
Kiyamet Alametleri   Ahmed Ziyauddin Gumushanevi Kiyamet Alametleri   Ahmed Ziyauddin Gumushanevi
Kiyamet Alametleri Ahmed Ziyauddin Gumushanevi gelresule
 
Hz Isa Ve Hz Mehdi
Hz Isa Ve  Hz MehdiHz Isa Ve  Hz Mehdi
Hz Isa Ve Hz Mehdigelresule
 
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlar
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek HususlarRamazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlar
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlargelresule
 
Kiyamet Alemetleri
Kiyamet AlemetleriKiyamet Alemetleri
Kiyamet Alemetlerigelresule
 
Kiyamet alametleri
Kiyamet  alametleriKiyamet  alametleri
Kiyamet alametlerigelresule
 
Elif Ba Dersi Www.Gelresule.Tr.Gg A5 01 32
Elif Ba Dersi  Www.Gelresule.Tr.Gg  A5 01 32Elif Ba Dersi  Www.Gelresule.Tr.Gg  A5 01 32
Elif Ba Dersi Www.Gelresule.Tr.Gg A5 01 32gelresule
 
Elif Ba A13 24
Elif Ba A13 24Elif Ba A13 24
Elif Ba A13 24gelresule
 
Elif Ba A1 12
  Elif Ba  A1 12  Elif Ba  A1 12
Elif Ba A1 12gelresule
 
Ahiret Menzilleri
Ahiret MenzilleriAhiret Menzilleri
Ahiret Menzillerigelresule
 
Nasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca FikralariNasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca Fikralarigelresule
 
Kuran'i Kerim Meali
Kuran'i Kerim MealiKuran'i Kerim Meali
Kuran'i Kerim Mealigelresule
 
Kiyamet Ve Ahiret
Kiyamet Ve AhiretKiyamet Ve Ahiret
Kiyamet Ve Ahiretgelresule
 
Kuranda Seytan
Kuranda SeytanKuranda Seytan
Kuranda Seytangelresule
 
Namaz kilmayanin Hali
Namaz kilmayanin  HaliNamaz kilmayanin  Hali
Namaz kilmayanin Haligelresule
 

Más de gelresule (20)

tagut ve_destekcileri
 tagut ve_destekcileri tagut ve_destekcileri
tagut ve_destekcileri
 
En Cok Maas Alan Milletvekiller
En Cok Maas Alan MilletvekillerEn Cok Maas Alan Milletvekiller
En Cok Maas Alan Milletvekiller
 
Kiyamet Alametleri Ahmed Ziyauddin Gumushanevi
Kiyamet Alametleri   Ahmed Ziyauddin Gumushanevi Kiyamet Alametleri   Ahmed Ziyauddin Gumushanevi
Kiyamet Alametleri Ahmed Ziyauddin Gumushanevi
 
Hz Isa Ve Hz Mehdi
Hz Isa Ve  Hz MehdiHz Isa Ve  Hz Mehdi
Hz Isa Ve Hz Mehdi
 
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlar
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek HususlarRamazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlar
Ramazanda Ayinda Dikkat Edilecek Hususlar
 
Kiyamet Alemetleri
Kiyamet AlemetleriKiyamet Alemetleri
Kiyamet Alemetleri
 
Kiyamet alametleri
Kiyamet  alametleriKiyamet  alametleri
Kiyamet alametleri
 
Sozluk
SozlukSozluk
Sozluk
 
Tesbihat
TesbihatTesbihat
Tesbihat
 
Cevsen
CevsenCevsen
Cevsen
 
Elif Ba Dersi Www.Gelresule.Tr.Gg A5 01 32
Elif Ba Dersi  Www.Gelresule.Tr.Gg  A5 01 32Elif Ba Dersi  Www.Gelresule.Tr.Gg  A5 01 32
Elif Ba Dersi Www.Gelresule.Tr.Gg A5 01 32
 
Elif Ba A13 24
Elif Ba A13 24Elif Ba A13 24
Elif Ba A13 24
 
Elif Ba A1 12
  Elif Ba  A1 12  Elif Ba  A1 12
Elif Ba A1 12
 
Ahiret Menzilleri
Ahiret MenzilleriAhiret Menzilleri
Ahiret Menzilleri
 
Nasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca FikralariNasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca Fikralari
 
Kuran'i Kerim Meali
Kuran'i Kerim MealiKuran'i Kerim Meali
Kuran'i Kerim Meali
 
Kiyamet Ve Ahiret
Kiyamet Ve AhiretKiyamet Ve Ahiret
Kiyamet Ve Ahiret
 
Kuranda Seytan
Kuranda SeytanKuranda Seytan
Kuranda Seytan
 
40 Hadis
40 Hadis40 Hadis
40 Hadis
 
Namaz kilmayanin Hali
Namaz kilmayanin  HaliNamaz kilmayanin  Hali
Namaz kilmayanin Hali
 

Fikra

  • 1. Fıkralar Nasrattin Hoca Fıkraları - Efendim, kerem buyur, demiş, ben mü- BU BİLE AZ GELİR derrisim, derste talebelerin yaptığı hataları bununla kazırım. Nasrattin Hocanın zamanında silâh taşımak ya- Çavuş gürlemiş: sakmış. Bir gün bir yoklama esnasında devriye, Ho- canın üstünde koca bir bıçak bulmuş. Çavuş sormuş: _ Yanlış çakı ile kazınır, koca bıçak ile değil. A efendim, ne diyorsun? Öyle yanlışlar var - Bu nedir, herif? ki, bu bıçak bile az geliyor. Nasrattin Hoca:
  • 2. HATIRINI SORAYIM YANLIŞ ANLAŞILAN MERAM Bir ramazan gününde Nasrattin Hoca da iftara Nasrattin Hoca bir gün yolda çok yorulmuş.quot; Ah davetliymiş. Son derece acıkmış olan Hoca, yemek, Yarabbim, ne olur bana bir eşek göndersen de, sırtına odasına girip de hindi dolmalarını, baklavaları, bö- binip rahat rahat gitsem!quot; diye dua etmiş; dinlenmek rekleri yan yana sıralanmış görünce, ağzının suyu için yol kenarında bir ağacın gölgesine uzanmış. Der- akmış. Derken efendim top patlamış, Hoca hemen ken züppelerden biri öteden beri gelirmiş. Hocayı gö- sofraya kurulmuş. Sofraya nefis bir işkembe çorbası rünce sırf şirretlik olsun diye: konulmuş. Ev sahibi kaşığı daldırıp tadına bak- _ Kalk be Hoca, demiş. Ne yatmışın oraya tıktan sonra: domuz leşi gibi? Tembellik zamanı değil. Al ba _ Hay Allah müstahakınızı versin, buna sa- kalım şu sıpayı sırtına da çıkar şu yokuşu. _;. rımsak koymuşsunuz. Çabuk kaldırın! diye ba- Nasrattin Hoca, korkusundan titreyerek ğırmış. hemen fırlamış, koca sıpayı sırtladığı gibi yokuş Nasrattin Hoca, önünden tüteye tüteye giden yukarı tırmanmaya başlamış. Kan ter içinde kalmış. çorbaya bakarak bir yutkunmuş. Fakat yerine gelen Gözlerini göğe doğru kaldırarak: hindi dolmasının iştah açıcı dış görünüşüyle teselli Hey Allahım, demiş, ben senden eşek is- bulmuş. tedim, ama binmek için, sırtıma bindirmek için Ev sahibi dolmadan bir lokma alınca, kaşlarını değil. Yoksa, meramımı yanlış mı anladın? çatmış: Behey namussuzlar, buna çok baharat dol- ORTA HALLİSİ YOK MU durmuşsunuz. Bana baharatın dokunduğunu bil- mez misiniz? Çabuk kaldırın bunu, gözüme gö- Nasrattin Hocaya sormuşlar: _ rünmesin, demiş. Hocam, Arapça bilir misin? Nasrattin Hoca'nın yüreği de tepsiyle birlikte Elbet, bu lisanda oldukça bilgiliyim. _ Çok gitmiş. Bu sırada sofraya baklava tepsisi konmuş. güzel, efendim, Arapçada file ne derler? Ev sahibi yine bağırmış: Nasrattin Hoca, bir an düşündükten sonra: _ Yahu, daha ağzıma lokma koymadan tatlı Aman efendim, demiş, pek yüksekten sor- yenir mi? Kaldırın bunu! maya başladınız. Şunu biraz alçaltınız, ufağını so- Nasrattin Hoca, hemen kaşığı kaptığı gibi sof- runuz. radan fırlamış, kapı yanındaki sinide tepeleme Peki, pireye ne derler? duran pilâva kaşığı çalmağa başlamış. Uzgele, Nasrattin Hoca bu sözün Arapçasını Ev sahibi: biliyormuş: Hoca ne yapıyorsun orada? Sofraya gel- Ganem, demiş. sene, demiş. Kuzuya ne diyorlar? Siz yemeklerin suçlarını birer birer tâyin Ona Arabistan'da bir sene bir şey de- edip cezalarını veredurun. Ben burada eski bir miyorlar; bir sene sonra yine ganem diyorlar, ce- âşinâya rastladım, hatırını sorayım. vabını vermiş. KORKU BİZİM İLLER Nasrattin Hoca gece yansı kapısı önünde bir Nasrattin Hoca'ya misafir gelmiş. Hoca da patırtı duymuş, susup dinlemeye başlamış. İki hır- elinden gelen ikramı yapmış. Tam yatılacağı sırada, sız baş başa vermiş, konuşuyorlarmış: quot;İçeriye misafir, makamla şarkıya benzetmek istediği şöyle girip Hoca'yı boğazlayalım. Oğlağını kesip kar- bir şey okumuş: nımızı doyuralım. Karısını dağa kaldıralım, evini quot;Bizim iller, bizim iller, de soyalım.quot; Yatarken üzüm yerler!quot; Nasrattin Hoca: quot;Amanın!quot; diye feryadı ba- Bu saatte misafirin önüne üzüm çıkarmak is- sınca, hırsızlar korkup kaçmışlar. Karısı: temiyen Hoca, şu cevabı vermiş: Aman ne de ödlekmişsin, demiş. Ne kadar quot;Bizde öyle âdet yoktur., da korktun. Saklarlar da güzün yerler.quot; Nasrattin Hoca: Tabiî, sana göre hava hoş. Ne olursa oğ- lakla bana olacaktı.
  • 3. UZAKTA DEĞİL kılıcın bin kuruşa satıldığını görünce merak etmiş: _ Nedir bunun marifeti? diye sormuş. Nasrattin Hoca, eşeğini pazara götürüyormuş. Böyle bir kılıçtır ki, düşmana havale ettiğin Yolda hayvanın kuyruğu çamura bulanmış. Hoca zaman on arşın uzar, diye cevap vermiş. da kuyruğu kesip heybeye sokmuş. Pazarda eşeği satın almak istiyenin biri: Nasrattin Hoca eve gitmiş, ocak başındaki ma- Yahu, bu eşeğin kuyruğu yok. Kuyruksuz şayı alıp pazara dönmüş. quot;İki bin kuruş, alan var eşek ne işe yarar, demiş. mı?quot; diye dolaşmaya başlamış. _ Sen hele pazarlığı anlaş da, kuyruğu bu- Oradakiler hayretle Nasrattin Hoca'ya sor luruz. Uzakta değil, diye Nasrattin Hoca cevap ver- muşlar. ; miş. Bir maşa iki bin kuruş eder mi? Nedir : bunun marifeti? BOYU LÂZIM _ Bizim karı bana fırlattı mı, bu maşa yirmi Nasrattin Hoca pazardan eşek satın alırken, arşın uzar, demiş Hoca. endazeyi almış, eşeğin boyunu ölçmeğe başlamış. Oradan geçen bir at canbazı: _ Hoca, ne yapıyorsun? Eşeği böyle ölç O KADAR DA DEĞİL mezler, dişine bakarlar, demiş. Nasrattin Hoca da: Nasrattin Hoca bir gün değirmene buğday _ Tarlaya giderken bir ben, bir bacı, bir de öğütmeğe gitmiş. Değirmencinin dışarı çıktığı bir çocuk, üçümüz birlikte bineceğiz. Bana onun dişi sırada, başka birinin çuvalından avuç avuç alıp değil, boyu lâzım, demiş. kendi çuvalına aktarmağa başlamış. Ansızın içeri giren değirmenci: YA BAHAR _ Ne yapıyorsun? Ayıp değil mi sana! diye Nasrattin Hoca, bir yaz günü güneşte yü- çıkışmış. rüdükten sonra, yolda bir tanıdığına rastlamış ve Kusura bakma, ben budalanın biriyim, havanın sıcaklığından şikâyet etmiş. Sofulardan olan demiş Hoca. ahbabı: _ Budalaysan, neden kendi çuvalından baş- Günahtır, Hoca efendi, Allah'ın işine ka- kasının çuvalına buğday aktarmıyorsun? rışma, demiş. Yaz olur, sıcaktan şikâyet edersiniz, kış olur, soğuktan. _ Yok, budala dedikse, artık o kadar da değil, Nasrattin Hoca: diye Hoca cevap vermiş. Yahu, bahardan şikâyet ettiğimiz var mı? demiş. BEN DE BİNEMEDİM YALANCI ŞAHİTLİK Bir mecliste binicilikten söz açılmış. Herkes bi- niciliğini övmeğe başlamış. Nasrattin Hoca da me- Nasrattin Hoca'yı bir gün yalancı şahitlik yap- raklanmış, anlatmaya başlamış: mak için Kadı'mn huzuruna çıkarmışlar. Ortada bir _ Falanca çiftlikteydim. Kâhya bir at getirdi. buğday dâvası olduğu halde, işi iyi kavrayamayan Dik başlıydı. Kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. Hoca quot;arpaquot; diye şahitlik etmiş: Usta binicilerden biri ata binmek istedi, hayvan _ Aman Hoca, yanıldın, buğday diyecektin onu yere vurdu. Bir başkası denedi kısmetini, o da ya, diye ihtar etmişler. - yuvarlandı. Bir üçüncüsü de yere serilince, gayret dayıya düştü. Şöyle bir kollarımı sıvadım, etek- Nasrattin Hoca, davacıya dönmüş: lerimi belime doladım, el çabukluğuyla hayvanın _ Aslı olmadıktan sonra, ha buğday demişim, yelesinden yakaladığım gibi bir sıçradım... ha arpa, ne çıkar? demiş. Tam sözün burasında adı geçen kâhya içeri gi- rince, Nasrattin Hoca hiç istifini bozmadan sözünü BU DA UZAR tamamlamış: Nasrattin Hoca bir gün pazarda dolaşırken bir ...Ama ben de binemedim.
  • 4. HAKLI HAKSIZ NASIL AĞLAMASIN U Nasrattin Hoca'ya bir gün sormuşlar: Nasrattin Hoca'nın eşeği ölmüş. Kapının eşi- _ Hocam, eğer kadı olsaydın, bir dâvayı nasıl ğine oturmuş, hüngür hüngür ağlarmış. Bir kom- halleder, karar verirdin? Nasrattin Hoca: _ şusu yaklaşarak: Bundan tabiî, ne var yahu, demiş, haklıyı _ A Hoca, geçende karın öldü, ağlamadın. Bir haklı, haksızı haksız çıkarırım. eşek için ağlamak sana yakışır mı? Ya iki taraf da haklı olursa? Nasrattin Hoca da cevap vermiş: Nasrattin Hoca bir düşündükten sonra: _ _ Nasıl ağlamayayım? Karım ölünce, eş dost, Vallahi, demiş, bunca yıldır yaşarım, daha hepiniz etrafımı aldınız, quot;üzülme, biz sana daha iki kişinin birden haklı olduğunu görmedim. iyisini buluruzquot; dediniz. Ama bir müslüman çıkıp da: quot;Hoca, ağlama, sana eşek alırız.quot; demedi. ŞİMDİ İŞ DEĞİŞTİ SORMAYIN Nasrattin Hoca'nın kadılığı sırasında bir gün Hoca'nın bir gün cübbeyle evden çıktığını bir komşusu gelip demiş ki: gören komşulardan birisi: _ Sizin alaca inek bizim ineği karnından boy- _ Hayrola, Hocam, der, böyle karalar giy- nuzlayıp öldürmüş. Şer'an ne lâzım gelir? mişsin, sebebi nedir? Hiç sormayın, der Hoca. Oğlumun babası Nasrattin Hoca: öldü de, onun yasını tutmak için böyle karalar giy- Canım, hayvan bu, aklı erer mi? Hayvanın dim... yaptığı kaza için kan güdülmez a, demiş. Bunun üzerine komşusu: PARAYI DA SARMIŞLAR Yalnız galiba ters söyledim. Ölen inek si- ibih zindi. Hoca bir gün kahveye girmiş. Komşuları: Nasrattin Hoca yerinden fırlamış: Hoca, demişler. Hiç düşünmeden bize bir Ha, bak, şimdi iş değişti. Dur bakalım, kara yalan söylesene... kapaklı kitap ne diyor? Hoca elini savurmuş: Bırakın, demiş, yalan yapacak zamanım değil. Babam öldü. Param da yok, ne yapacağımı EN GÜÇLÜ EN KOLAY ŞEY şaşırdım... Komşuları, vah vah diyerek birbirlerine ba- Köylüler aralarında anlaşmayınca, Nasrattin kışmışlar. Hemen aralarında onar kuruş toplayıp Hoca'ya baş vurmuşlar: Hoca'ya vermişler. Hoca da parayı alıp çıkmış. Az Şu dünyada en güç şeyle, en kolay şey sonra babası girmiş. O zaman komşular şaşıp kal- nedir? mışlar: Nasrattin Hoca, biraz düşündükten sonra: Breh, demişler. Hoca bize yalanı parayla _ En güç şey, insanın kendisini bilmesidir; en sattı ya... kolay şey de, başkalarına nasihat vermesidir, demiş. BU SEFER DE O YIKANSIN... , EN EMİN YER BURASI Hoca ile karısı bir göl başına çamaşır yıkamaya giderler. Çamaşırı şöyle bir tarafa koyup tertibat Bir gün, Nasrattin Hoca kırda geziyormuş. Bir alırken bir kara karga sabunu alıp uçar. Karısı takım gençlerin okla nişan attıklarını ve okların her Hoca'ya bağırır: biri bir tarafa gidip hiç birinin isabet etmediğini gö- Yetiş, ayol, karga sabunu kaptı!... rünce: Hoca sükûnetle cevap verir: Burada en emin yer burası. Hiç tınma! Baksana, onun üstü bizden daha Diyerek nişangâhın yanma gidip oturmuş. kirli. Bırak, bu sefer de o yıkansın...
  • 5. NASRETTİN HOCA TURŞU SATARKEN BUNA DA RAZIYIM Nasrattin Hoca bir gece düşünde avucuna dok- Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini almış, yola çık mış ve: sandokuz akça konulduğunu görür. Bununla ye- tinmek istemez. - Turşu, turşuuu! diyecek olmuş. Eşeği anırmağa başlamış. Biraz daha gitmiş. _ Doksandokuzu veren yüzü de verir. Yüz- Hoca durmuş, yine: den eksik olursa almam, der. - Turşu, turşuu! diyecek olmuş. Tam bu anda gözlerini açar. Bakar ki avu- cunda hiç birşey yok. Hemen gözlerini kapar. Eşek yine anırmağa başlamış. O zaman Hoca _ Buna da razıyım. Bir eksik oluversin, der. eşeğe dönerek: - Bana bak, demiş. Turşuyu sen mi satacaksın, BUGÜN GÜNLERDEN NE? yoksa ben mi? Hoca mollalığı sırasında Konya'ya gider. Çar- şıda gezerken biri yanına yanaşır. HOCANIN HEYBESİ KAYBOLDU _ Bugün günlerden ne? diye sorar, Soruyu anlamsız bulan Hoca: Hoca bir köyde misafir olur. Bir kaç gün sonra Ben buranın yabancısıyım. Ne bileyim ben heybesi kaybolur. Hoca köy ağalarına: buranın günlerini. Sen onu buranın yerlilerine sor, - Bana bakın, der. Heybeyi bulursanız, bulun, der. der. Yoksa ben yapacağımı bilirim! KIRK YILLIK SİRKE Köy ağalarını bir telâş alır. Köylüleri sı- kıştırırlar, sonunda heybe bulunur. Ağalardan biri Bir gün Hoca'nın kapısını bir komşu çocuğu merak eder, Hoca'ya sorar: çalar: Hoca Efendi, Heybe bulunmasaydı, bize ne ya- _ Hoca, anam sizde kırk yıllık sirke ol- pardın? der. duğunu söyledi. Hoca: Evet var, ne olacakmış? Kırk yıllık sirke gerekmiş. - Size yapacağım bir şey yoktu. Evde eski bir Sizden almamı söyledi. kilim vardı. Onu bozup karıya heybe _ Yok veremem. yaptırırdım,der. Neden? Her isteyene verseydim, kırk yıllık sirke KÖYLÜ MÜ, PADİŞAH MI? olur muydu bende? Bir toplulukta Hoca'ya sormuşlar: BANA GÖRÜNME DE KİME GÖRÜNÜRSEN _ Hocam, hangisi daha büyüktür: Köylü mü, GÖRÜN padişah mı? Hoca hiç düşünmeden şu karşılığı Hoca evlenir. Aldığı kadın eline eteğine çok vermiş: temiz bir kadınmış. Ama gel gelelim, çok çirkinmiş. _ Elbette ki köylü daha büyüktür! O, tarlasını Hoca düşünüp dururken, karısı sormuş: ekip biçmezse, padişah aç ölür... _ Efendi, Hısım akrabadan, konu komşudan kimlere görüneyim, kimelere görünmeyeyim? Hoca hemen: SÖZ BİR, ALLAH BİR Bana görünme de kime görünürsen, görün, demiş. Komşularından biri Hoca'ya yaşını sormuş. HOCA BERBERDE Kırk yaşında olduğunu söylemiş. Aradan uzun yıl- lar geçmiş, komşusu yine sormuş. Hoca yine kırk Bir gün Hoca tıraş olmağa gider. Acemi berber yaşında olduğunu söyleyince adamcağız şaşmış: ustura çaldıkça keser. Kestiği yere de pamuk ya- pıştırır. Yine keser, yine pamuk yapıştırır. Durumu _ Hoca, bu nasıl iş, demiş. Yıllar evvelli sor- dum kırk dedin, şimdi gene kırk? gören Hoca berbere: Hoca gayet ciddi cevap vermiş: Oğlum, yüzümün yarısına pamuk ektin. Ben er kişiyim, sözümden dönmem. Söz Bırak da yarısına da ben keten ekeyim, der. bir, Allah bir...
  • 6. BİLENLER BİLMEYENLERE SÖYLESİN Hoca, bugünlerde kıyamet kopacakmış. Öl- meden senin şu kuzuyu kızartma yapıp da bir yesek, eylensek, derler. Hoca bir gün cemaata döner: Hoca razılık gösterir. Su başına giderler. - .. Ey cemaat! Bugün size ne söyliyeceğimi bi- Hoca, sen çevirmeyi yapıncaya kadar biz liyor musunuz? diye sorar. de bir az suya girelim. _ Cemaat da: Nasrettin Hoca kuzuyu çevirme yapmağa baş _ Nerden bilelim, bilmiyoruz, der. lar, ötekiler de suya girer. Bir az sonra Hoca, dost Hoca: larının soyundukları rubaları toplayıp yakar. _ Mademki bilmiyorsunuz, söylemeye lüzum yok, der. Sudan çıktıktan sonra dostları rubalarını arar, bu lamaz, Zaman geçer, Hoca yine aynı soruyu cemaata Hoca: sorar. Cemaat da bu sefer: _ Biliyoruz, der Hocada: _ Ben onları yaktım, der. Bu dünyaya çıplak Mademki biliyorsunuz, boşuna niye ba- geldik, çıplak da gideceğiz. Gelin şimdi şınızı ağırtayım, der. çevirmeyi Bir kaç zaman sonra Hoca yine: yeyip eylenelim, der. _ Ey cemaat, size ne söyliyeceğimi biliyor musunuz? der. Bir gün Hoca kasabaya gidiyormuş. Köy- Cemaattan da birler quot;Biliyoruzquot;, derler. deşlerinden birleri: quot;Hoca, bana şunu alquot;, başkaları: _ Şu halde benim söylememe lüzum yok. Bi- quot;Hoca, bana bunu alquot; diye ısmarlamağa başlar, lenler bilmeyenlere söylesin, der Hoca ve alıp ama hiç biri çıkarıp Hocaya para vermez. Köy- gider. lülerden sadece biri: quot;Hoca al şu parayı da bana bir düdük alquot; der. KAZAN BAKIR DOĞURMUŞ Hoca düdüğü alır, köye dönüşünde köydeşleri ısmarladıklarını alıp almadığını Hocaya sorar. Komşusunun kazanında Hocanın gözü kalır. Hoca da düdüğü çıkarıp parayı verene uzatır: Bir gün gider komşusundan kazanı ister. İşini bi- _ İşte, al düdüğü, der. Parayı veren düdüğü tirir, komşusuna çevirirken kazanın içine bir de çalar. küçük bakır koyar. Komşusu küçük bakırı görünce hayretle sorar: _ Hoca Efendi, bu bakır ne? der. YERLİLERE SOR Hoca: Hoca uzak bir kasabaya gider. Çarşıda do- _ Senin kazan doğurdu, der. laşırken karşıdan gelen biri: Aradan zaman geçer. Hoca komşusundan ka- _ Hoca Efendi, bugün günlerden nedir? diye zanı yine ister. Komşusu da kazanı verir. sorar. Günler, haftalar geçer. Hoca kazanı sahibine Hoca biraz düşünür ve: çevirmez. Ben buranın yabancısıyım. Sen onu yer- Kazan sahibi Hocanın kapısını çalar: lilerine sor, der. Hoca Efendi, kazanı almağa geldim, der. Hoca: Vallahi komşu, sizlere ömür, kazan öldü, TÜSTİ KIRILDIKTAN SONRA . der. Aman, Hoca Efendi, hiç kazan ölür mü? Kazanın Hoca, çocuğunu testiyle suya göndermeden doğurduğuna «nandrı da öldüğüne niye önce bir güzelce döver, sonra da eline testiyi verir, inanmıyorsun? der ve Hoca komşusunun suya gönderir. kazanıra vermez. Komşuları: Hoca Efendi, testi kırılmadan çocuğu niye HOCANIN KUZUSU dövüyorsun? Hocanın bir kınalı kuzusu varmış. Dostları Ho- Testi kırıldıktan sonra dayak kaç para eder, caya: der Hoca.
  • 7. MAYALANMAZ MAYALANMAZ, AMA...... TAVŞANIN SUYUNUN SUYU Nasrattin Hoca bir gün göl başına gider gölü Avcının biri Hocaya bir tavşan getirir. Hoca da mayalamağa çalışır. onu misafir eder, ikramda bulunur. Bunu gören biri: Aradan zaman geçer, adam Hocaya yine mi- _ Hoca Efendi, ne yapıyorsun? der. safir olur. Hoca da yine ikramda kusur etmez. Hoca da gölü mayalamak istediğini söyler. Bir gün Hocanın evine hiç tanımadığı biri gelir. _ Hoca Efendi, hiç su mayalanır mı? quot; Hoca, adamın kim olduğunu sorar, o da: Mayalanmadığını ben de biliyorum, ama bir de Sana tavşan getiren adamın komşusuyum, mayalanırsa, bütün köylü yoğurt yemeye doyar, der. der Hoca. Hoca, adamı gerektiği gibi ağırlar. Misafir git- tikten sonra bir de baksın başkası damlar. Hoca HOCA ÖDÜNÇ PARA ALIR bunun kim olduğunu öğrenmek ister. Adam: vasi'1.. Hoca, birinden ödünç para alır, cuma günü pa Hani avcının biri sana bir tavşan getirmişti. ranı çeviririm, der. İşte ben onun komşusunun komşusuyum, der. Cuma geçer, parayı veren Hocaya sorar: _ Hoca Hoca dışarıya çıkar, biraz sonra bir tas su ile Efendi, cuma günü ödüncünü çevirecektin, ne oldu? odaya girer. - Hoca bu ne? diye sorar adam. Hoca da: Bana hediye Ben hemen bu cuma çevirecem demedim ya. Allahm cumaları çoook! edilen tavşanın suyunun suyu, der. Elbet bir cuma günü çeviririm, der. BULGAR FOLKLORUNDA NASRETTİN HOCA FIKRALARI . (V. Vılçev'in quot;Kurnaz Petır ve Nastmdin Hocaquot; başlıklı eserinden örnekler seçilip Türkçeye Çevrilmiştir) HÜRMET KÜRKEDİR 1 HÜRMET ELBİSEYEDİR II Bir gün Nastradin Oca, çalıştığı eski elbisesiyle bir Nastradin Oca kadılık yaparmış. Bir sabah kahvehaneye girer ve selâm verir: köylü elbisesiyle kahveraneye gider. Orada oturan Selâmünaleyküm. Türklere selâm verir, kimse cevap vermez. quot;Ay, Aleykümselam, diye cevap vermeliymişler, anasını, bu iş böyle olmaz!quot; der Oca. Evine gider, ama kimse cevap vermemiş, çünkü Oca yırtık pırtık yeni kürkünü giyer, gene kahvehaneye döner. giyiliymiş, selâmını almamışlar. Oca biraz durur, Türklere selâm verir, onlar da Oca'nın selâmına alır başını evine gider. En yeni elbisesini giyer _ Türk usulü cevap verir ve başlarlar _ biri: quot;Nast- yeni mavi cübbesi varmış _ cübbesini giyer, gene radin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kahveci kahveyi kahvehaneye gider. Selâm verir: yapar, Oca'ya getirir. Oca da kahveyi alır kürkünün _ Selâmünaleyküm. sol yanına döker. Bir başkası: Oca kapıdan girer girmez, orada oturanlar quot;Nastradin Oca'ya bir kahve yap!quot; der, kah- hepsi hemen ayağa kalkar, Oca'ya selâm verir: veci yapar, Oca'ya getirir, Oca da kahveyi alır, kür- _ Aleykümselam, Oca Efendi! künün sağ yanına döker. Türkler: Kahveciye, Oca'ya kahve yapmasını söyler. _ A be Nastradin Oca, ne yapıyorsun? Biz Oca kahveyi alır, göğsünü açar, kahveyi döker. sana ikram ediyoruz, sen ise kürküne döküyorsun. Ötekiler bunu görünce: A be, ne yapıyorsun, be Oca? Niye kahveyi Nastradin: döküyorsun? Elbisen ne oldu, baksana! .. _ Siz bana ikram etmiyorsunuz ki, kürküme Oca: ediyorsunuz. Önce girdim, selâmımı bile al Döküyorum, çünkü bu ihtibar bana değil, madınız. Gidip evde kürkümü giydim, şimdi bu elbisemedir. Önce girdim, size selâm verdim, saygı ikram kürkümedir, bu yüzden de kahveyi ona dö göstermediniz, selâmımı almadınız. Yeni elbiseyle küyorum, der. görünce, hemen selâmımı aldınız, demiş.
  • 8. Nastradin: KAZAN BAKIR DOĞURMUŞ I _ Senin kazan şu küçük bakırı doğurdu, der. Komşusu: Nastradin Oca'nın komşusunun büyük ve güzel bir kazanı varmış. Oca bu kazanı beğenir, Hakikaten, ben farkına varmamışım, ama komşusundan isteyip bir daha çevirmemeğe kara doğurmuş olabilir, der. Oca'nın ahmak olduğunu verir. Komşusuna gider: sanar, küçük bakırı alır. Komşu, kazanını ver de onunla bir iş gö- İki üç hafta geçer, Oca gene kazanı istemeğe reyim, der. gider. Komşusu da, belki daha bir bakır getirir, Komşusu kazanı verir. Nastradin Oca, bugün diye Oca'ya kazanı aşkı gönülle verir. İyi ama Oca getirecek kazanı, yarın getirecek kazanı, getirmez kazanı çevirmez. Bir hafta geçer, iki hafta geçer, kazanı. Gider kapısına, Oca'yı çağırır ve der: Oca kazanı getirmez. Ozaman Oca'ya gider: _ Be komşu, niye kazanımı getirmiyorsun? ı; Ey komşu, kazanla ne oldu? Çamaşır yı- İÜ ^ rjur be, kazan gebeydi, ben de bekledim, bir kamağa aldın, çevirmedin! bakırcık doğurdu. Ama çok ufacık, henüz yü- Nastradin: rüyemez. Yürümeğe başlayınca getiririm, der. Komşu, geçen akşam kazanının öldüğünü En nihayet Oca alır kazanı, alır bir de küçük sana söylemeye cesaret edemedim. bakır ikisini de götürür. Adam da kazanın bakır Komşusu hayrette kalır ve: doğurduğuna çok sevinir. _ Kazan nasıl ölebilir? der İkinciye Nastradin Oca bir iş bitirmek için _ Bu dünyada her doğan şey ölür. Kazanının gene kazanı ister. Komşusu, kazanının gene bir bakır doğurduğuna inandın da, öldüğüne niye bakır getireceğine sevinir Oca'ya verir. Bir hayli inanmıyorsun? der. zaman bekler ve Oca'ya sorar: _ Niye kazanımı getirmezsin, komşu? HAYIR OLA Nasratdin: _ A be, yaşlı kazan, hastalandı, öldü. Seni ce- Oca, aksırdığı zaman çocukların quot;Hayır ola!quot; nazeye aradım, ama yoktun. En sonunda baş- demelerini ve alkışlamalarını onlara öğretmiş. Ço- kalarına ödeyip kazanı gömdük. Çünkü ölüyü bek- cuklar da böyle yapmağa alışmış. letmek olmaz, der. Bir gün: Komşusu çok kızar ve Oca'yı mahkemeye Çocuklar, beni iple bağlayın da kuyuya verir. Kadı Nastradin Oca'yı çağırır ve: salm, su doldurayım, demiş. _ Komşunun kazanını niye gaspetmişsin? Çocuklar da Oca'yı kuyuya salmış. Oca, testiyi der. 1 ' Oca cevap verir: doldurmuş ve kendisini yukarıya çekmelerini söy- _ Kazan yaşlıydı, hastalandı, öldü. Ben kom- lemiş. Yukarıya çekmişler, ama kafası güneşe çı- şum gibi onu cenazeye aradım, ama yoktu. Baş- kınca Oca aksırıvermiş. Çocuklar da ipi bırakarak kalarına ödedim, kazanı gömdük. el çırpmağa ve quot;Hayır ola!quot; demeğe başlamış. Hoca _ Kazan ölebilir mi? der kadı. kuyunun dibine düşüvermiş. Sonra Oca: Ölür! der Oca. Kazan bakır doğurur da niye Simden sonra aksırsam da, öksürsem de al ölmesin. kışlamayacaksınız! demiş. Böylece Oca, kazanı komşusuna vermez. EŞEĞE Mî İNANACAKSINIZ, YOKSA BANA KAZAN KÜÇÜK BAKIR DOĞURMUŞ II MI Bir gün Oca'nın komşusu gelir, değirmende Nastradin Oca çok fakirmiş, çamaşır yıkamağa öğüttüklerini taşıması için Oca'nın eşeğini ister. su ısıtacak kazanları yokmuş. Komşusu daha zen- Oca: ginmiş, gider komşusuna der: _ Eşek burada yok, der. Ey komşu, benim karı çamaşır yıkayacak. Ka- Tam bu sırada eşek ahırda anırmağa başlar. zanını ver de su ısıtalım. Komşusu: ...îr, ._ Oca, eşek burada ya! Komşusu, Oca'nın kazanı çevireceğinde pek güveni Oca: yokmuş, ama verir. İki üç gün sonra Oca kazara _ Sen eşeğe mi inanacaksın, yoksa bana mı? çevirir, ama kazanla beraber bir de küçük bakır der. getirir. Komşusu küçük bakın görünce sorar: Bu kazan benim, ama bu küçük bakırı niye getirdin?