5. Halen Afganistan sınırları içinde bulunan Belh Şehri, Büyük Selçuklular ve onları takip eden Harzemşahlar zamanında sayılı ilim merkezlerinden biri idi.
6. Bu şehirde yaşamakta olan Bahaeddin Veled “sultan’ül Ulema” (Alimler Sultanı) lakabıyla tanınırdı.
11. Onun kürsüsüne, Mevlana Celaleddin Rumi adıyla bütün dünyada akisler meydana getirecek ve yirminci asırda gittikçe artan bir sevgi ve hayranlık uyandıracak olan alim oğlu Muhammed Celaleddin oturdu.
12. Bu büyük Türk Mutasavvıfı Horasan’ın Belh Şehrinde 30 Eylül 1207 tarihinde doğmuştur.
13. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi (D. 1207 - Ö. 1273), İslâm ve tasavvuf dünyasında tanınmış bir Türk şair, düşünce adamı ve Mevlevi yolunun öncüsüdür.
14. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’ye “Rumi” adı, Anadolu'ya yerleşip orada yaşadığı için o dönemde Anadolu'ya Diyarı-ı Rum deniliyordu.
16. Mevlânâ, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232 yılında Konya'ya gelen Seyyid Burhaneddin 'in manevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl O'na hizmet etmiştir.
17. Daha sonra mükemmel bir tahsil gören Mevlana, Konya medreselerinde 1244 yılına kadar dersler verdi.
25. 17 Aralık 1273 Günü ölünceye kadar, devamlı yazdı. Kendisinden sonra, oğlu Sultan Veled ve yakınları “Mevlevi” Tarikatının esaslarını düzenlediler.
27. O, daima bu aşkı terennüm ederek, bütün insanlığa rehber ve mürşid olmuştur.
28. Mevlânâ'nın tasavvufu, hiç bir zaman bir bilgi sistemi yahut hayalî bir idealizm değildir. Onun tasavvufu, irfan, tahakkuk, aşk ve cezbe âleminde olgunlaşmadır.
29. Mevlânâ, dâima hayâtın gerçeklerini görür, hayâtın bütün gerçeklerini kabul eder, ondan el etek çekmez.
32. "Asıl o Allah mülk ve saltanat sahibidir, kendisine baş eğene bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.
38. "Ey kendisiyle rûşen olan canımız! Adın ebediyete kadar kalsın" der; bunu üç defa tekrarlar, sonra:
39. " Bu namaz, oruç, hac ve cihâd, itikadın şahididir. Hediyeler, armağanlar ve sunulan şeyler benim seninle hoş olduğumun, seni sevdiğimin şahididir."
40. "Eğer Allah sevgisi, yalnız fikir ve mânâ olsaydı senin oruç ve namazının zahirî suretleri de kalmazdı, yok olurdu.” diyerek tam bir tevazu ve niyazla namaza dalardı.
41. Mevlânâ, şu rubâisiyle Kur'ân-ı Kerîm'e ve Hazret-i Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem'e bağlılığını apaçık ilân ederek:
42. "Canım bedenimde oldukça Kur'ân'ın kuluyum; Seçilmiş Muhammed in yolunun toprağıyım. Birisi, sözlerimden, bundan başka bir söz naklederse, O nakledenden de bezmişim ben, bu sözden de bezmişim." demektedir.
43. Mevlânâ'nın eserleri ve yaşayışı dikkatlice araştırıldığında, rahatlıkla şöyle söylenebilir:
46. … hâsılı bütün varlığını, O'nun varlığında yok ederek manevî hüviyetini, Hazret-i Muhammed'in manevî hüviyetinin parlak meş'alesi nurundan yakıp uyandırmıştır.
56. Kâmil insan olarak, böylesine, ilâhî rahmet ve Rahmânî ümitlerle dopdolu olan Mevlânâ'nın hiç kimseye hor bakmayacağı gayet tabiîdir ve hassasiyetle şu tavsiyede bulunur:
59. Bundan dolayı şu sözler ona atfedilir: “ Gel, gel, gel... Ne olursan ol yine gel ! Kafir, putperest, Mecusi olsan da, yine gel ! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel !"
60. Mevlânâ, hasımları tarafından kendisine reva görülen dil uzatmalara ve uygunsuz lakırdılara hiç acı cevap vermez; yumuşaklıkla mukabelede bulunurdu.
69. Mevlânâ'nın kâinatı kucaklayan değeri, insan sevgisi ve hoşgörüsü, Allah'a olan hudutsuz aşkının ve Muhammedi feyze tam mazhar olarak rahmet mâdeni oluşunun tabiî neticesidir.
70. Taşıdığı ilâhî aşk, eriştiği Muhammedî feyiz, onu mahviyet sahibi yapmış; benliğini, kibrini almıştır
74. Mevlânâ'nın hudutsuz insan sevgisinde ve hoşgörüsündeki temel esaslardan bir diğeri de, Müslümanlığın üzerinde' hassasiyetle durduğu, "insan yaratılmışların en şereflisidir"
75. Mevlana'nın ölüm gecesi olan 17 aralık, Allah katına yükselmesini simgelediği için "düğün gecesi" yani “Şeb-i Arus" olarak kutlanır.
76. Mevlana, Ölmeden önce ölümü sevmiş ve ölümden korkmayıp, onu “sevgiliye kavuşma gecesi” olarak görüp “ŞEB-İ ARUS” (düğün gecesi) olarak adlandırmıştır.
77. Her yıl 17 Aralıkta Konya’da bu düğün gecesi anılarak bütün dünyadan gelen misafirlerin katılımıyla kutlanır.