SlideShare una empresa de Scribd logo
1 de 5
Descargar para leer sin conexión
DeReTePeDuz.Org.Tr
(21.Yılın Yepyeni Bir Ekonomi ve Siyaset Düzeyi... Türk Gençliği’ne Armağan Olsun!..)
Sıcakların bastırdığı şu günlerde deretepe düz gitmekten ve gezmekten bahsetmiyeceğimi
anladığınızı biliyorum. Aslında tatil tüm çalışanların en doğal hakkı, ama konumuz bu değil.
Başlık aklıma gelince, internette hemen bir araştırma yaptım. Gezi ve tatil amaçlı bir .net bir
de .com v.s. ilaveli birkaç site gördüm. “Deretepeduz.org” ve “Deretepeduz.org.tr” nin boş
olduğunu görünce içim rahatladı. Neden bu kadar üstüne düştüğümü, merak ettiniz değil mi?
“Acele etmeyin...”
Makalenin sonuna doğru sizlere sunacağım, ülkemizin geleceği için bir alternatif olarak, sivil
ve siyasi toplumsal bir yapılanma ile ilgili, özel bir çözüm önerisi için!..
Başlığı okuduğunuzda, mutlaka; 31 Mayıs 2013 den bu yana İstanbul - Taksim’den başlayıp
ülkemizin hemen hemen tüm şehirlerine ve parklarına yayılan, orantısız zekanın olağanüstü
bilinçte kullanıldığı, direnç ve dayanışma platformlarını hatırladığınızdan, hiç şüphem yok.
Şimdi; ya kızıp “yetti artık” diyor, ya da “+1” daha deyip muzip muzip gülümsüyorsunuzdur.
Olayların başladığı günlerden bu yana konuyla ilgili hemen hemen herşey, bizlere ışık tutacak
şekilde, sayıları azda olsa ana akım medyanın dışında kalan yerli ve yabancı televizyonlarda,
gazetelerde, dergilerde ve özellikle sosyal medyada ayrıntılarıyla o kadar geniş yer aldı ki,
gerçekleri görmek isteyenler; “Cami, İmam, Ayakkabı, Bira, Türbana Saldırı, Orantısız Linç,
Bayrak Yakma, Faiz Lobisi, Dış Mihraklar, Marjinal Gruplar, Topçu Kışlası, Residence,
AKM nin Yıkımı ve muazzam Opera Binası, Doğa ve Çevre, %50-50 v.s. v.s.”gibi
konular’daki, tahminlerinde pek yanılmadılar.
Kısaca, bu hareketin içinde yeralanlar ve destekleyenler, kendilerine yapılan “Ayyaş, Ülke
Düşmanı, Çapulcu, Vandal, Çoluk-Çocuk, Tencere-Tavacı, Marjinal Din Düşmanları v.s.”
gibi yakıştırmalardan tenzih ederek belirtmek gerekirse, sadece; kendilerine “ama sosyal -
ama dinsel amaçlı” belirli konularda, belirli dayatmaların yapılmamasını ve özellikle
müdahale edilmemesini istiyorlar... Ve de kendi kararlarını kimseyi rahatsız etmeden,
kendileri verebilecek konumda ve bilinçte olduklarını belirtiyorlardı.
Özellikle iş hayatında Y kuşağı olarak tabir edilen ve 1990 civarı doğumlu gençlerden ve
onların kardeş ve de ebeveynlerinden oluşan “Gezi Direnişi” destekçilerinden, “Biber gazı ve
gaz bombası, Plastik mermiler, Toma’lardan tazyikli ve ilaçlı su, Çadır yakmalar ve Akrep
sokmaları” neticesinde; hayatını kaybedenler, yaralananlar, sakat kalanlar, dövülenler, darp
edilenler, göz altına alınanlar, tutuklananlar” olmamalıydı diye düşünüyorum. Çünkü olaylar,
sosyal medyadan da çok net bir şekilde izlendiği gibi, hakikaten art niyetsiz doğa bilinci ve
içten pazarlıksız bir şekilde başlamıştı. En azından Yerel ve Merkezi Yönetimler müdahale
edene kadar, fotoğraf karesinden gözüken buydu. Çeşitli provakatör ve anarşist örgütlerinin
bayrakları ve de monotof kokteylleri... Park’ın 24 saat içinde boşaltılması ile ilgili verilen
büyük emir(!) ile yapılan müdahalelerden sonra ortaya çıktı...
“Duran Adam” eylemi ile tavan yapan ve duran adamlarla birlikte seyyar bayrak satıcılarının
dahi gözaltına alındığı olaylarda kaybettiğimiz (Çok zor şartlarda görev yaptığını bildiğimiz,
Polis kardeşlerimiz de dahil) gençlerimize bir kez daha rahmet dilerken, yaralanan ve sakat
kalan kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.
Bu arada; Beşiktaş Çarşı Grubu başta olmak üzere diğer STK lar ile Divan Oteli, TMMOB ve
Mimarlar Odası, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği gibi, Türkiyenin her yanından
gelişmelere destek veren kişi ve kuruluşlara da sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Şimdi analitik olarak, konuya önce ekonomik sonra da siyasi açıdan yaklaşmak istiyorum.
Ekonomik açı deyince tabii ilk akla gelen, yaşanan olaylardan dolayı zarar gören bölge esnafı.
Yandaş medya özellikle esnaf ağzıyla programlar yapıyor. (Borçlar, krediler, işsizlik v.s. v.s.)
Biraz da olsa doğruluk payı yok değil, kabul. Ama, olayın tek suçlusu sadece Gezi Parkı’na
çıkan gençler mi? Onları caddelere ve sokaklara yönlendiren orantısız güçle hareket edenlerin
ve bu emirleri verenlerin hiç mi suçu yok? (Bu arada, Beyoğlu ve Taksim merkezli faaliyet
gösteren bazı Sivil Toplum Kuruluşları, yaptıkları açıklamalarda; Taksim’de bir yıldan
fazladır devam eden kazılar, araç ve yaya trafiği engelleri, masa sandalye yasakları, sigara
yasağı v.s. de... hiç ortalarda olmayıpta, birden bire esnaf dostu kesilen bu kişi ve kurumlara
“Daha önceleri nerelerdeydiniz?” diye soruyor.)
Özellikle bacasız sanayi olarak turizm sektörünün ve esnafın zarar etmesini, ülkesini ve
insanını seven hiç kimse istemez. Sonuçta, hepimiz aynı gemideyiz. Neticede, Temmuz ayı
ortalarında Maliye Bakanlığından, olaylar nedeniyle zarar gören esnafa destek konusunda
çalışmaların başlatıldığına dair açıklamalar gelmeye başladı...
Ayrıca, yaşanan bu olaylara değişik açılardan bakacak olursak, yaklaşık 2 ay’dan bu yana
devam eden gelişmeler; ekonomi ve pazarlama stratejileri açısından, özellikle üst düzey şirket
yöneticileri için de, büyük ölçüde “yönetim tecrübesi kazanımı”na neden oldu.
Burada dikkat edilmesi gereken konu; ülkemizin büyük şehirleri başta olmak üzere, her
yerinden destek vererek Taksim Gezi Parkı gerçeklerinde sahip çıkan gençlerimiz... ve de
onlara destek veren vatandaşlarımız; ünlü veya ünsüz bir çok marka üzerinde bir yaptırım
gücü oluşturabileceklerini deklare ederek... marka menfaatleriyle - toplum menfaatleri
kıyaslamasında, toplum’un her zaman ön planda olacağını, açık açık belirttiler.
Kısaca bundan sonra; sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk v.s.
gibi konularda ön plana çıkmak isteyen... isimlerini tekrarlamak istemediğim yerli ve yabancı
markalar, yalnızca BM Küresel İlkeler Sözleşmesini imzalayarak, Kurumsal İletişim ve Event
Uzmanlarının olağanüstü maharetleriyle itibar kazanmak konusunda, bayağı zorlanacaklar.
Bu zorlukları yaşamamaları için, ülkemizin önde gelen markalarında şu sıralar X kuşağı
temsilcisi olarak yeralan sevgili üst düzey yönetici kardeşlerimin (CEO’lar, Başkanlar, Genel
Müdürler), özellikle Egonomani (Statü ve Değer dengesinde, statülerine değer katamayan ve
bulundukları statüyü hazmedemeyen liderlerin, “Tatminsiz Ego Problemi”) konusu’na çok
dikkat etmelerini ve aşağıdaki birkaç küçük öneriyi, daima akıllarının bir kenarında
bulundurmalarını tavsiye ediyorum.
*) Herşeyi bildiğinizi zannetmeyin. Ünlü bilgelerin, tarihe geçen sözlerini de hiç aklınızdan
çıkarmayın. Herşeyi bilmek zorunda da değilsiniz zaten. Çok bildiğinizi söyleyenlere sakın
inanmayın. Ekibinizdeki insanlara saygı gösterin, onlar sizden gördüklerini kopyalarlar.
*) Siz veya size bağlı ekiplerin sorumluları da hata yapabilir, hatta yanılabilirsiniz. Hemen
itiraz edip esip kükremeyin. Bunun nedenlerini araştırın, ekibinizle birlikte doğruları bulmaya
ve de sonraki hamleleri planlamaya çalışın. Hatalı görüş ve düşüncelerinizde ısrarcı olmayın.
*) Kindar olmamaya çalışın. Kimseyle inatlaşmayın. Geçmişinizdeki acıların peşinde
koşmayın. Affedici olmaya sıcak bakın. Hınç almak, size kişisel tatminden başka birşey
kazandırmaz. (O kazançta %50-50 dir. Ancak hangi %50 nin kazanç olduğu belli değildir.)
*) Ekibinizdeki insanları aşağılamayın, onları küçümsemeyin. Kendinizi bulunmaz hint
kumaşı zannetmeyin. Tüm çalışanlarınıza ve özellikle müşterilerinize değer verin. Onları
önemsediğinizi belirtin. Marka yönetiminin bir ekip işi olduğunu hiçbir zaman unutmayın.
*) Sosyal medyayı, hedef kitlenizi gözönüne alarak profesyonelce ve stratejik planlamalarınız
çerçevesinde değerlendirin. Amatörce tehlikeli sularda yüzmeye çalışmayın. Artık hiç bir şey,
eskiden olduğu gibi “derin devlet ” düşünceleriyle saklanamıyor, sosyal ağlar sayesinde çok
hızlı ve etkin bir şekilde duyuluyor. Ve tepkiler de çok yıpratıcı olabiliyor.
Bu önerileri, büyük ölçüde kendi çalışma hayatınızda da düşündüğünüzü ve uyguladığınızı
tahmin ediyorum. Burada yapmak istediğim; yaşanmış hatalardan ders çıkartarak, iyi ve kötü
senaryolarla A ve B planlarınızı oluşturma aşamasında, konuları tekrar hatırlatmaktı.
Evet... Siyasi açıdan da, özellikle dış politikada yaşadığımız sıkıntılar, hepimizce malum...
Ülkemizle ilgili AB ve ABD deki yıllardır yaşadığımız olumsuz gelişmeler ve avutma
politikaları bir yana, son yıllarda yaşanan; Irak... Kuzey Irak (Açılım Süreci)... Fas... Tunus...
Libya... Mısır... Suriye... sıkıntılarının, ülkemize olan maddi ve manevi maliyeti zaten ortada.
Evet, demokrasilerde seçim esastır ve yürütme çoğunluğun yönetimindedir. Çoğunluğun
azınlığa tahakkümü ve dayatmacılığı söz konusu olmadığı sürece, demokratik kurallar
çerçevesinde buna kimsenin itirazı olamaz. Olmaması da gerekir. Seçimle gelen, seçimle
gider. Yani iş, sandıkta biter... Tamam!
Ben ilk oyumu 1977 de kullanmıştım. O günlerden bu yana hep bize sunulanlar arasından
tercih yapmak zorunda kaldık ve “ama doğru - ama yanlış” alternatifler neticesinde bu günlere
geldik. Bugün ise hala en azından çok büyük bir oranda seçmenimiz için, muhalefet partileri
arasında alternatif arayışları devam ediyor. Bugünkü siyasal tablolarda da, çok adaylı seçim
bölgelerindeki adaylar konusunda ortak kararlar alınmazsa, uygulamadaki seçim kanunlarıyla,
pek net bir çıkış yolu da gözükmüyor.
Halbuki ülkemizde biraz çekimser olmakla birlikte özellikle iç ve dış siyasete yön verebilecek
çok büyük ve de çok genç değerlerin olduğu da bir gerçek. Bu değerlerin çekimser kalmaları
da çok doğal. Vakti zamanında çok bilen bazı devlet büyüklerimizin, böyle değerlerin önlerini
nasıl kestiklerini çok iyi biliyoruz. Ülkemizin, bunlarla zaman kaybetmeye artık tahammülü
yok diye düşünüyor ve bu noktada, sizelerle birlikte... katılımcı ve vizyoner nitelikli, laiklik
ve demokrasiye saygı duyan, hukuka değer veren, olaylara daima akılcı yaklaşan, teknolojiyi
son derece iyi kullanan... tüm genç dostlara, bir öneride bulunmak istiyorum.
Aslında, geçmişteki bu tür gençlik hareketlerine baktığımızda... daha önce biraraya gelip
herhangi bir olay için beraber gösteri v.s. yapanlar; ya Sağcıydı - ya Solcuydu, ya Aleviydi -
ya Sünniydi, ya Muhafazakardı - ya Ateistti, ya Galatasaraylıydı - ya Fenerbahçeliydi. Hepsi
biraraya gelince hepimiz şaşırdık. Milyonlarca pırıl pırıl gencin, herhangi bir ortak ideolojiye
ve lidere sahip olmadan, birlik olabileceğini anlamakta zorlandık. Hala da zorlanıyoruz.
Halbuki onların; ilk planda politikayla, ideolojilerle, siyasi partilerle de pek işleri yoktu...
Ama Olsun... Ben yine de ülkemizin yarınları açısından hemen olmasa bile, zamanı
geldiğinde paylaşabilecekleri bu öneriyi, sizlere de takdim etmek istiyorum.
DRTP Demokratik ve Rasyonel Teknoloji Partisi Platformu
Çok özel katma değerli ayrıcalıklara sahip bir siyaset düzlemi... yani;
*) Ülkemizin geleceğine katkıda bulunmak ve bu konularda aktif görev almak isteyen tüm
gençlerimizin ve yurttaşlarımızın T.C. Kimlik Numaraları ile üye olarak katılabilecekleri...
*) Tüm siyasi ve sosyal faaliyetlerin; ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde son derece
bilişim güvenliği içeren siber dijital ortamlarda ve şeffaf bir şekilde, gerçekleştirileceği...
*) Parti tüzüğünün ve parti programının... Seçim programlarının ve seçim propagandalarının...
tamamen üyelerin katkıları ve katılımları ve de onların oylarıyla hazırlanacağı...
*) Uzman oldukları ve diğer destekledikleri konularla, ülkemiz insanının yaşam kalitesini
yükseltmek isteyen üyelerin; toplumun gereksinimlerini ortaya koyarak, bunlarla ilgili
“Toplumsal ve Sosyal Sorumluluk Projeleri” üretebilecekleri...
*) İç ve dış siyasette bilinçli bir toplum yapısı oluşturmak ve bu yapıda kariyer sahibi olmak
isteyen gençlerimizin; Gönüllü Toplum Enstitüleri, Siyaset & Strateji Akademileri ile ulusal
ve uluslararası anlamda deneyim kazanabilecekleri...
*) Yönetim kadrolarının, büyük bir çoğunlukla tüm finansal konulardaki genel giderleri;
aynen diğer siyasi partilerin devlet bütçesinden... Üye sayıları’na, aldıkları oy oranları’na,
teşkilat yapılanmaları’na ve çıkarttıkları milletvekili rakkamı’na göre, arttıkça artan oranlarda
aldıkları siyasal katkı paylarıyla, karşılayabilecekleri...
*) Arzu eden tüm üyelerin; parti tüzüğüne göre, genel başkan’lık da dahil tüm parti
organlarına, İl ve İlçe başkanlıklarına, herkese tanınacak eşit şartlarda aday olabileceği ve
elektronik ortamda seçimlere katılabileceği...
*) Yerel ve genel seçimlerdeki adayların; parti programına ve seçim kanunlarına uygun olarak
müracaatlarını kesinleştiren aday adayları arasından, elektronik ortamda ve İl/İlçe bazında,
sandıklı seçimlerde oy kullanacak üyelerin önseçimiyle belirleneceği...
Bir siyasi platform düĢünebiliyor musunuz?
DeReTePeDuz.Org.Tr
(Parti ve platform ismi de değişime açıktır.)
Cevabınız “Evet” ise...
Her türlü Ģaibeden arındırıĢmıĢ seçim ortamlarında, yolunuz açık olsun!..
Bizlerin jenerasyonu, yani 1950 li yılların ortalarından sonra doğanlar (Çevir Kazı Yanmasın
ve U Dönüş Kuşağı ), özellikle “1980 ihtilali sonrası siyasetten soğutulduğu için bugünleri
yaşıyoruz” şeklindeki düşünceme katılır mısınız? bilmiyorum. Hatırlayacaksınız, çok yakın
bir zamana kadar, bize yüklenen bu misyon ile de bir çoğumuz aynen kendimiz gibi, siyasi ve
sosyal anlamda çocuklarımızdan ve gençlerimizden de ümidimizi kesmiştik. Ancak şimdiki
gençler, son Taksim olayları ile bizim gibi düşünen büyük bir çoğunluğu çok kötü yanılttılar
ve ülkemizdeki katılımcı demokrasi bilincinin önünü açarak, özellikle de hiçbir konuda (Din,
dil, mezhep, cinsiyet, ırk, etnik köken, azınlık, dindar, kindar v.s.) pozitif veya negatif
ayırımcılık yapmadan, büyük bir dayanışma içinde varlıklarını ortaya koydular.
ĠĢte onlar... Uluönder Atatürk’ün ülkemizi emanet ettiği Türk Gençliği!..
Tam yazımın sonuna geldiğimi zannettiğim sıralarda... Demokratik, rasyonel ve teknolojik
olarak makalemin ana fikrini netleştirmeye çalışırken, Facebook’tan bir haber geldi...
Bazı kaynaklarca yerinin yanlış olduğu açıklanan 3.köprünün yapılmasına karşı çıkan Beykoz
Garipçe Köyü sakinleri, ormanlarından kesilen ağaçları ve bu aralar aynı çevrelerde sık sık
çıkmaya başlayan orman yangınları için Cumartesi günü, Saat 21.00 de, İstiklal Caddesi’nde
helva dağıtacak... “Ölen ağaçlar için rahmet helvası”
Sevgiyle kalın...
Ali Rıza DEĞER
0532.345 71 46
YILBAK Ticaret A.ġ. Genel Koordinatörü
KRC Yönetim Eğitim ve DanıĢmanlık Ltd. Genel Koordinatörü
SPORTURĠST Su Sporları ve Turizm Tic. A.ġ. Yönetim Kurulu Üyesi
MARMARA Yelken Kulübü Genel Sekreteri ve Yönetim Kurulu Üyesi
BM - Küresel Ġlkeler SözleĢmesi & Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uzmanı

Más contenido relacionado

Más de Holistik Danışmanlık Hiz. Ltd.Şti.

Más de Holistik Danışmanlık Hiz. Ltd.Şti. (20)

Satiş elemanlarinin 39 hatasi
Satiş elemanlarinin 39 hatasiSatiş elemanlarinin 39 hatasi
Satiş elemanlarinin 39 hatasi
 
Değişim ve yenilikçilik(İnovasyon)
Değişim ve yenilikçilik(İnovasyon)Değişim ve yenilikçilik(İnovasyon)
Değişim ve yenilikçilik(İnovasyon)
 
Moti̇vasyon
Moti̇vasyonMoti̇vasyon
Moti̇vasyon
 
Deği̇şi̇k alanlar zekası
Deği̇şi̇k alanlar zekasıDeği̇şi̇k alanlar zekası
Deği̇şi̇k alanlar zekası
 
Başarinin sirri nedi̇r
Başarinin sirri nedi̇rBaşarinin sirri nedi̇r
Başarinin sirri nedi̇r
 
Davranişlarimiz nasil oluşur
Davranişlarimiz nasil oluşurDavranişlarimiz nasil oluşur
Davranişlarimiz nasil oluşur
 
Ataturk[1]poster için
Ataturk[1]poster içinAtaturk[1]poster için
Ataturk[1]poster için
 
Demokratik hukuk devleti
Demokratik hukuk devletiDemokratik hukuk devleti
Demokratik hukuk devleti
 
Premio internacional fotografía hamdan 20141
 Premio internacional fotografía  hamdan  20141 Premio internacional fotografía  hamdan  20141
Premio internacional fotografía hamdan 20141
 
İstanbul'un i̇şgali
İstanbul'un i̇şgaliİstanbul'un i̇şgali
İstanbul'un i̇şgali
 
Estambul casa viejas. . .d.14-11
Estambul casa viejas. . .d.14-11Estambul casa viejas. . .d.14-11
Estambul casa viejas. . .d.14-11
 
Ponts myst rieux
Ponts myst rieuxPonts myst rieux
Ponts myst rieux
 
Bilimin savunması
Bilimin savunmasıBilimin savunması
Bilimin savunması
 
Andre Weil kuralı
Andre Weil kuralıAndre Weil kuralı
Andre Weil kuralı
 
İstanbul ( 1 )
İstanbul ( 1 )İstanbul ( 1 )
İstanbul ( 1 )
 
Holland Story
Holland Story   Holland Story
Holland Story
 
Karayolu demiryolu-denizyolu
Karayolu demiryolu-denizyoluKarayolu demiryolu-denizyolu
Karayolu demiryolu-denizyolu
 
Foudre1
Foudre1Foudre1
Foudre1
 
Birbaskadirbenimmemleketimininsani 1
Birbaskadirbenimmemleketimininsani 1Birbaskadirbenimmemleketimininsani 1
Birbaskadirbenimmemleketimininsani 1
 
The other part of iran (rev1) (1)
The other part of iran (rev1) (1)The other part of iran (rev1) (1)
The other part of iran (rev1) (1)
 

De retepeduz.org.tr

  • 1. DeReTePeDuz.Org.Tr (21.Yılın Yepyeni Bir Ekonomi ve Siyaset Düzeyi... Türk Gençliği’ne Armağan Olsun!..) Sıcakların bastırdığı şu günlerde deretepe düz gitmekten ve gezmekten bahsetmiyeceğimi anladığınızı biliyorum. Aslında tatil tüm çalışanların en doğal hakkı, ama konumuz bu değil. Başlık aklıma gelince, internette hemen bir araştırma yaptım. Gezi ve tatil amaçlı bir .net bir de .com v.s. ilaveli birkaç site gördüm. “Deretepeduz.org” ve “Deretepeduz.org.tr” nin boş olduğunu görünce içim rahatladı. Neden bu kadar üstüne düştüğümü, merak ettiniz değil mi? “Acele etmeyin...” Makalenin sonuna doğru sizlere sunacağım, ülkemizin geleceği için bir alternatif olarak, sivil ve siyasi toplumsal bir yapılanma ile ilgili, özel bir çözüm önerisi için!.. Başlığı okuduğunuzda, mutlaka; 31 Mayıs 2013 den bu yana İstanbul - Taksim’den başlayıp ülkemizin hemen hemen tüm şehirlerine ve parklarına yayılan, orantısız zekanın olağanüstü bilinçte kullanıldığı, direnç ve dayanışma platformlarını hatırladığınızdan, hiç şüphem yok. Şimdi; ya kızıp “yetti artık” diyor, ya da “+1” daha deyip muzip muzip gülümsüyorsunuzdur. Olayların başladığı günlerden bu yana konuyla ilgili hemen hemen herşey, bizlere ışık tutacak şekilde, sayıları azda olsa ana akım medyanın dışında kalan yerli ve yabancı televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde ve özellikle sosyal medyada ayrıntılarıyla o kadar geniş yer aldı ki, gerçekleri görmek isteyenler; “Cami, İmam, Ayakkabı, Bira, Türbana Saldırı, Orantısız Linç, Bayrak Yakma, Faiz Lobisi, Dış Mihraklar, Marjinal Gruplar, Topçu Kışlası, Residence, AKM nin Yıkımı ve muazzam Opera Binası, Doğa ve Çevre, %50-50 v.s. v.s.”gibi konular’daki, tahminlerinde pek yanılmadılar.
  • 2. Kısaca, bu hareketin içinde yeralanlar ve destekleyenler, kendilerine yapılan “Ayyaş, Ülke Düşmanı, Çapulcu, Vandal, Çoluk-Çocuk, Tencere-Tavacı, Marjinal Din Düşmanları v.s.” gibi yakıştırmalardan tenzih ederek belirtmek gerekirse, sadece; kendilerine “ama sosyal - ama dinsel amaçlı” belirli konularda, belirli dayatmaların yapılmamasını ve özellikle müdahale edilmemesini istiyorlar... Ve de kendi kararlarını kimseyi rahatsız etmeden, kendileri verebilecek konumda ve bilinçte olduklarını belirtiyorlardı. Özellikle iş hayatında Y kuşağı olarak tabir edilen ve 1990 civarı doğumlu gençlerden ve onların kardeş ve de ebeveynlerinden oluşan “Gezi Direnişi” destekçilerinden, “Biber gazı ve gaz bombası, Plastik mermiler, Toma’lardan tazyikli ve ilaçlı su, Çadır yakmalar ve Akrep sokmaları” neticesinde; hayatını kaybedenler, yaralananlar, sakat kalanlar, dövülenler, darp edilenler, göz altına alınanlar, tutuklananlar” olmamalıydı diye düşünüyorum. Çünkü olaylar, sosyal medyadan da çok net bir şekilde izlendiği gibi, hakikaten art niyetsiz doğa bilinci ve içten pazarlıksız bir şekilde başlamıştı. En azından Yerel ve Merkezi Yönetimler müdahale edene kadar, fotoğraf karesinden gözüken buydu. Çeşitli provakatör ve anarşist örgütlerinin bayrakları ve de monotof kokteylleri... Park’ın 24 saat içinde boşaltılması ile ilgili verilen büyük emir(!) ile yapılan müdahalelerden sonra ortaya çıktı... “Duran Adam” eylemi ile tavan yapan ve duran adamlarla birlikte seyyar bayrak satıcılarının dahi gözaltına alındığı olaylarda kaybettiğimiz (Çok zor şartlarda görev yaptığını bildiğimiz, Polis kardeşlerimiz de dahil) gençlerimize bir kez daha rahmet dilerken, yaralanan ve sakat kalan kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. Bu arada; Beşiktaş Çarşı Grubu başta olmak üzere diğer STK lar ile Divan Oteli, TMMOB ve Mimarlar Odası, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği gibi, Türkiyenin her yanından gelişmelere destek veren kişi ve kuruluşlara da sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Şimdi analitik olarak, konuya önce ekonomik sonra da siyasi açıdan yaklaşmak istiyorum. Ekonomik açı deyince tabii ilk akla gelen, yaşanan olaylardan dolayı zarar gören bölge esnafı. Yandaş medya özellikle esnaf ağzıyla programlar yapıyor. (Borçlar, krediler, işsizlik v.s. v.s.) Biraz da olsa doğruluk payı yok değil, kabul. Ama, olayın tek suçlusu sadece Gezi Parkı’na çıkan gençler mi? Onları caddelere ve sokaklara yönlendiren orantısız güçle hareket edenlerin ve bu emirleri verenlerin hiç mi suçu yok? (Bu arada, Beyoğlu ve Taksim merkezli faaliyet gösteren bazı Sivil Toplum Kuruluşları, yaptıkları açıklamalarda; Taksim’de bir yıldan fazladır devam eden kazılar, araç ve yaya trafiği engelleri, masa sandalye yasakları, sigara yasağı v.s. de... hiç ortalarda olmayıpta, birden bire esnaf dostu kesilen bu kişi ve kurumlara “Daha önceleri nerelerdeydiniz?” diye soruyor.) Özellikle bacasız sanayi olarak turizm sektörünün ve esnafın zarar etmesini, ülkesini ve insanını seven hiç kimse istemez. Sonuçta, hepimiz aynı gemideyiz. Neticede, Temmuz ayı ortalarında Maliye Bakanlığından, olaylar nedeniyle zarar gören esnafa destek konusunda çalışmaların başlatıldığına dair açıklamalar gelmeye başladı... Ayrıca, yaşanan bu olaylara değişik açılardan bakacak olursak, yaklaşık 2 ay’dan bu yana devam eden gelişmeler; ekonomi ve pazarlama stratejileri açısından, özellikle üst düzey şirket yöneticileri için de, büyük ölçüde “yönetim tecrübesi kazanımı”na neden oldu. Burada dikkat edilmesi gereken konu; ülkemizin büyük şehirleri başta olmak üzere, her
  • 3. yerinden destek vererek Taksim Gezi Parkı gerçeklerinde sahip çıkan gençlerimiz... ve de onlara destek veren vatandaşlarımız; ünlü veya ünsüz bir çok marka üzerinde bir yaptırım gücü oluşturabileceklerini deklare ederek... marka menfaatleriyle - toplum menfaatleri kıyaslamasında, toplum’un her zaman ön planda olacağını, açık açık belirttiler. Kısaca bundan sonra; sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk v.s. gibi konularda ön plana çıkmak isteyen... isimlerini tekrarlamak istemediğim yerli ve yabancı markalar, yalnızca BM Küresel İlkeler Sözleşmesini imzalayarak, Kurumsal İletişim ve Event Uzmanlarının olağanüstü maharetleriyle itibar kazanmak konusunda, bayağı zorlanacaklar. Bu zorlukları yaşamamaları için, ülkemizin önde gelen markalarında şu sıralar X kuşağı temsilcisi olarak yeralan sevgili üst düzey yönetici kardeşlerimin (CEO’lar, Başkanlar, Genel Müdürler), özellikle Egonomani (Statü ve Değer dengesinde, statülerine değer katamayan ve bulundukları statüyü hazmedemeyen liderlerin, “Tatminsiz Ego Problemi”) konusu’na çok dikkat etmelerini ve aşağıdaki birkaç küçük öneriyi, daima akıllarının bir kenarında bulundurmalarını tavsiye ediyorum. *) Herşeyi bildiğinizi zannetmeyin. Ünlü bilgelerin, tarihe geçen sözlerini de hiç aklınızdan çıkarmayın. Herşeyi bilmek zorunda da değilsiniz zaten. Çok bildiğinizi söyleyenlere sakın inanmayın. Ekibinizdeki insanlara saygı gösterin, onlar sizden gördüklerini kopyalarlar. *) Siz veya size bağlı ekiplerin sorumluları da hata yapabilir, hatta yanılabilirsiniz. Hemen itiraz edip esip kükremeyin. Bunun nedenlerini araştırın, ekibinizle birlikte doğruları bulmaya ve de sonraki hamleleri planlamaya çalışın. Hatalı görüş ve düşüncelerinizde ısrarcı olmayın. *) Kindar olmamaya çalışın. Kimseyle inatlaşmayın. Geçmişinizdeki acıların peşinde koşmayın. Affedici olmaya sıcak bakın. Hınç almak, size kişisel tatminden başka birşey kazandırmaz. (O kazançta %50-50 dir. Ancak hangi %50 nin kazanç olduğu belli değildir.) *) Ekibinizdeki insanları aşağılamayın, onları küçümsemeyin. Kendinizi bulunmaz hint kumaşı zannetmeyin. Tüm çalışanlarınıza ve özellikle müşterilerinize değer verin. Onları önemsediğinizi belirtin. Marka yönetiminin bir ekip işi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. *) Sosyal medyayı, hedef kitlenizi gözönüne alarak profesyonelce ve stratejik planlamalarınız çerçevesinde değerlendirin. Amatörce tehlikeli sularda yüzmeye çalışmayın. Artık hiç bir şey, eskiden olduğu gibi “derin devlet ” düşünceleriyle saklanamıyor, sosyal ağlar sayesinde çok hızlı ve etkin bir şekilde duyuluyor. Ve tepkiler de çok yıpratıcı olabiliyor. Bu önerileri, büyük ölçüde kendi çalışma hayatınızda da düşündüğünüzü ve uyguladığınızı tahmin ediyorum. Burada yapmak istediğim; yaşanmış hatalardan ders çıkartarak, iyi ve kötü senaryolarla A ve B planlarınızı oluşturma aşamasında, konuları tekrar hatırlatmaktı. Evet... Siyasi açıdan da, özellikle dış politikada yaşadığımız sıkıntılar, hepimizce malum... Ülkemizle ilgili AB ve ABD deki yıllardır yaşadığımız olumsuz gelişmeler ve avutma politikaları bir yana, son yıllarda yaşanan; Irak... Kuzey Irak (Açılım Süreci)... Fas... Tunus... Libya... Mısır... Suriye... sıkıntılarının, ülkemize olan maddi ve manevi maliyeti zaten ortada. Evet, demokrasilerde seçim esastır ve yürütme çoğunluğun yönetimindedir. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü ve dayatmacılığı söz konusu olmadığı sürece, demokratik kurallar çerçevesinde buna kimsenin itirazı olamaz. Olmaması da gerekir. Seçimle gelen, seçimle gider. Yani iş, sandıkta biter... Tamam!
  • 4. Ben ilk oyumu 1977 de kullanmıştım. O günlerden bu yana hep bize sunulanlar arasından tercih yapmak zorunda kaldık ve “ama doğru - ama yanlış” alternatifler neticesinde bu günlere geldik. Bugün ise hala en azından çok büyük bir oranda seçmenimiz için, muhalefet partileri arasında alternatif arayışları devam ediyor. Bugünkü siyasal tablolarda da, çok adaylı seçim bölgelerindeki adaylar konusunda ortak kararlar alınmazsa, uygulamadaki seçim kanunlarıyla, pek net bir çıkış yolu da gözükmüyor. Halbuki ülkemizde biraz çekimser olmakla birlikte özellikle iç ve dış siyasete yön verebilecek çok büyük ve de çok genç değerlerin olduğu da bir gerçek. Bu değerlerin çekimser kalmaları da çok doğal. Vakti zamanında çok bilen bazı devlet büyüklerimizin, böyle değerlerin önlerini nasıl kestiklerini çok iyi biliyoruz. Ülkemizin, bunlarla zaman kaybetmeye artık tahammülü yok diye düşünüyor ve bu noktada, sizelerle birlikte... katılımcı ve vizyoner nitelikli, laiklik ve demokrasiye saygı duyan, hukuka değer veren, olaylara daima akılcı yaklaşan, teknolojiyi son derece iyi kullanan... tüm genç dostlara, bir öneride bulunmak istiyorum. Aslında, geçmişteki bu tür gençlik hareketlerine baktığımızda... daha önce biraraya gelip herhangi bir olay için beraber gösteri v.s. yapanlar; ya Sağcıydı - ya Solcuydu, ya Aleviydi - ya Sünniydi, ya Muhafazakardı - ya Ateistti, ya Galatasaraylıydı - ya Fenerbahçeliydi. Hepsi biraraya gelince hepimiz şaşırdık. Milyonlarca pırıl pırıl gencin, herhangi bir ortak ideolojiye ve lidere sahip olmadan, birlik olabileceğini anlamakta zorlandık. Hala da zorlanıyoruz. Halbuki onların; ilk planda politikayla, ideolojilerle, siyasi partilerle de pek işleri yoktu... Ama Olsun... Ben yine de ülkemizin yarınları açısından hemen olmasa bile, zamanı geldiğinde paylaşabilecekleri bu öneriyi, sizlere de takdim etmek istiyorum. DRTP Demokratik ve Rasyonel Teknoloji Partisi Platformu Çok özel katma değerli ayrıcalıklara sahip bir siyaset düzlemi... yani; *) Ülkemizin geleceğine katkıda bulunmak ve bu konularda aktif görev almak isteyen tüm gençlerimizin ve yurttaşlarımızın T.C. Kimlik Numaraları ile üye olarak katılabilecekleri... *) Tüm siyasi ve sosyal faaliyetlerin; ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde son derece bilişim güvenliği içeren siber dijital ortamlarda ve şeffaf bir şekilde, gerçekleştirileceği... *) Parti tüzüğünün ve parti programının... Seçim programlarının ve seçim propagandalarının... tamamen üyelerin katkıları ve katılımları ve de onların oylarıyla hazırlanacağı... *) Uzman oldukları ve diğer destekledikleri konularla, ülkemiz insanının yaşam kalitesini yükseltmek isteyen üyelerin; toplumun gereksinimlerini ortaya koyarak, bunlarla ilgili “Toplumsal ve Sosyal Sorumluluk Projeleri” üretebilecekleri... *) İç ve dış siyasette bilinçli bir toplum yapısı oluşturmak ve bu yapıda kariyer sahibi olmak isteyen gençlerimizin; Gönüllü Toplum Enstitüleri, Siyaset & Strateji Akademileri ile ulusal ve uluslararası anlamda deneyim kazanabilecekleri... *) Yönetim kadrolarının, büyük bir çoğunlukla tüm finansal konulardaki genel giderleri; aynen diğer siyasi partilerin devlet bütçesinden... Üye sayıları’na, aldıkları oy oranları’na,
  • 5. teşkilat yapılanmaları’na ve çıkarttıkları milletvekili rakkamı’na göre, arttıkça artan oranlarda aldıkları siyasal katkı paylarıyla, karşılayabilecekleri... *) Arzu eden tüm üyelerin; parti tüzüğüne göre, genel başkan’lık da dahil tüm parti organlarına, İl ve İlçe başkanlıklarına, herkese tanınacak eşit şartlarda aday olabileceği ve elektronik ortamda seçimlere katılabileceği... *) Yerel ve genel seçimlerdeki adayların; parti programına ve seçim kanunlarına uygun olarak müracaatlarını kesinleştiren aday adayları arasından, elektronik ortamda ve İl/İlçe bazında, sandıklı seçimlerde oy kullanacak üyelerin önseçimiyle belirleneceği... Bir siyasi platform düĢünebiliyor musunuz? DeReTePeDuz.Org.Tr (Parti ve platform ismi de değişime açıktır.) Cevabınız “Evet” ise... Her türlü Ģaibeden arındırıĢmıĢ seçim ortamlarında, yolunuz açık olsun!.. Bizlerin jenerasyonu, yani 1950 li yılların ortalarından sonra doğanlar (Çevir Kazı Yanmasın ve U Dönüş Kuşağı ), özellikle “1980 ihtilali sonrası siyasetten soğutulduğu için bugünleri yaşıyoruz” şeklindeki düşünceme katılır mısınız? bilmiyorum. Hatırlayacaksınız, çok yakın bir zamana kadar, bize yüklenen bu misyon ile de bir çoğumuz aynen kendimiz gibi, siyasi ve sosyal anlamda çocuklarımızdan ve gençlerimizden de ümidimizi kesmiştik. Ancak şimdiki gençler, son Taksim olayları ile bizim gibi düşünen büyük bir çoğunluğu çok kötü yanılttılar ve ülkemizdeki katılımcı demokrasi bilincinin önünü açarak, özellikle de hiçbir konuda (Din, dil, mezhep, cinsiyet, ırk, etnik köken, azınlık, dindar, kindar v.s.) pozitif veya negatif ayırımcılık yapmadan, büyük bir dayanışma içinde varlıklarını ortaya koydular. ĠĢte onlar... Uluönder Atatürk’ün ülkemizi emanet ettiği Türk Gençliği!.. Tam yazımın sonuna geldiğimi zannettiğim sıralarda... Demokratik, rasyonel ve teknolojik olarak makalemin ana fikrini netleştirmeye çalışırken, Facebook’tan bir haber geldi... Bazı kaynaklarca yerinin yanlış olduğu açıklanan 3.köprünün yapılmasına karşı çıkan Beykoz Garipçe Köyü sakinleri, ormanlarından kesilen ağaçları ve bu aralar aynı çevrelerde sık sık çıkmaya başlayan orman yangınları için Cumartesi günü, Saat 21.00 de, İstiklal Caddesi’nde helva dağıtacak... “Ölen ağaçlar için rahmet helvası” Sevgiyle kalın... Ali Rıza DEĞER 0532.345 71 46 YILBAK Ticaret A.ġ. Genel Koordinatörü KRC Yönetim Eğitim ve DanıĢmanlık Ltd. Genel Koordinatörü SPORTURĠST Su Sporları ve Turizm Tic. A.ġ. Yönetim Kurulu Üyesi MARMARA Yelken Kulübü Genel Sekreteri ve Yönetim Kurulu Üyesi BM - Küresel Ġlkeler SözleĢmesi & Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uzmanı