1. İKLİMDEĞİŞİKLİĞİVEGIDAGÜVENCESİMimarveMühendisMayıs-Haziran2014Sayı:77
Sayı: 77 Mayıs - Haziran 2014
77
01
02 03
ATMOSFERDEKİ
DEĞİŞİM
YER KÜREDEKİ
DEĞİŞİM
DENİZLERDEKİ
DEĞİŞİM
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE GIDA GÜVENLİĞİ
GIDALARIN IŞINLANMASI
SAĞLIĞA YARARLI MI,
ZARARLI MI?
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE
NÜKLEER ENERJİNİN ROLÜ
Gıda güvenliği, yaygın bir anlayışla
yurt içinde bir yılda üretilen tarımsal
ürün miktarının, ülke nüfusunun...
Gıda ışınlaması; bakteri, küf, böcek ve
parazit gibi canlıların gıdalardan yok
edilmesi ile gıdaların raf ömrünün...
Dünyamızın geçmiş yüz yıllık döneminde
insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera
gazı nedeniyle küresel iklimde...
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE GIDA GÜVENCESİ
2.
3.
4. EDitörden…
Sıcak hava dalgaları, yağış, deniz
seviyesinin yükselmesi, insan sağlığını
direkt etkilemektedir. Bununla birlikte,
su ve besin kalitesi, tarım, kan emilmesi
ile geçen hastalıklar, ve diğer bilinen
veya bilinmeyen bazı enfeksiyon
hastalıkları dolaylı olarak iklim
değişikliğinden etkilenmektedir.
İKLİMDEĞİŞİKLİĞİVEGIDAGÜVENCESİMimarveMühendisMayıs-Haziran2014Sayı:77
Sayı: 77 Mayıs - Haziran 2014
77
01
02 03
ATMOSFERDEKİ
DEĞİŞİM
YER KÜREDEKİ
DEĞİŞİM
DENİZLERDEKİ
DEĞİŞİM
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE GIDA GÜVENLİĞİ
GIDALARIN IŞINLANMASI
SAĞLIĞA YARARLI MI,
ZARARLI MI?
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE
NÜKLEER ENERJİNİN ROLÜ
Gıda güvenliği, yaygın bir anlayışla
yurt içinde bir yılda üretilen tarımsal
ürün miktarının, ülke nüfusunun...
Gıda ışınlaması; bakteri, küf, böcek ve
parazit gibi canlıların gıdalardan yok
edilmesi ile gıdaların raf ömrünün...
Dünyamızın geçmiş yüz yıllık döneminde
insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera
gazı nedeniyle küresel iklimde...
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE GIDA GÜVENCESİ
İmtiyaz Sahibi
Mimar ve Mühendisler Grubu adına Genel Başkan
Murat Özdemir
Sorumlu Yazı İşlerİ Müdürü
Murat Alpay
muratalpay@mmg.org.tr
Yayın Kurulu
Mahmut Çelik, Osman Şahbaz,
Ali Reyhan Esen, Ali Osman Öncel, Yavuz Sarı,
Mehmet Kürşat Çapar
Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar
Doç. Dr. Erdal Osmanlıoğlu
Şehmus Yıldırım
Yayın Danışma Kurulu
Avni Çebi, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan,
Prof. Dr. İlhan Kocaarslan
Prof. Dr. Nizamettin Aydın, Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu,
Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür, Mehmet Osmanlıoğlu
Yrd. Doç. Dr. Yalçın Boztoprak, Fatih Dönmez,
Yrd. Doc. Dr. İbrahim Güneş, Yakup Güler
İletİşİm Adresİ
Kuştepe Biracılar Sok. No: 7 Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 217 51 00
Fax: 212 217 22 63
Web: www.mmg.org.tr
E-posta: mmg@mmg.org.tr
Yayın Koordİnatörü
İsmail Şaşmaz
ismail.sasmaz@abemedya.com
Edİtör
Fatih Göksu
Görsel Yönetmen
Ersan Topuz
Reklam
Serdar Erikci
serdar.erikci@abemedya.com
Eski Osmanlı Sok. Cansun Apt. 5/7
Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 273 27 50
Fax: 212 273 27 51
Web: www.abemedya.com
Basım
Bilnet Matbaacılık
444 44 03
Yayın Türü
İki ayda bir yayınlanır.
Yerel Süreli Yayın
Ücretsizdir
Yazı ve reklamların içerik sorumluluğu sahiplerine
aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
A BE MEDYA
Sıcakların ve gündemin gi-
derek yoğunlaştığı şu gün-
lerde bizler de büyük bir
telaşla Mimar ve Mühendis
Dergimizin Mayıs-Hazi-
ran aylarını kapsayan 77.
sayısını bitirmenin keyfini
yaşamaktayız.
Her zaman olduğu üzere
dolu bir içerikle karşınıza
çıktığımız bu sayımızda
dosya konumuz olarak
“İklim Değişikliği ve Gıda”
başlıklarını incelemeye
çalıştık. İklim değişikleri-
nin hayatımıza aldığımız
besinler üzerinden nasıl
dahil olduğunu, bu ve buna
benzer olguların henüz
tam olarak insanlarımıza
anlatılmadığını varsayarak
deyim yerindeyse çevresel
bir kaynak oluşturduk.
İklim değişikliği farkı-
na vardığımız üzere son
yıllarda giderek artmıştır.
Sıcak hava dalgaları, yağış,
deniz seviyesinin yüksel-
mesi, insan sağlığını direkt
etkilemektedir. Bununla
birlikte, su ve besin kalitesi,
tarım, kan emilmesi ile
geçen hastalıklar, ve diğer
bilinen veya bilinmeyen
bazı enfeksiyon hastalıkları
dolaylı olarak iklim değişik-
liğinden etkilenmekte-
dir. Kırsal kesimlerden
şehirlere göç, şehirleşme,
teknoloji, endüstri, toprak
kullanım alışkanlıklarının
değişmesi iklim değişikliği-
ni hızlandırmaktadır. Çevre
için önemli olduğu kadar
bizim içinde ayrı bir öneme
sahip olan iklim değişik-
liği ve gıdalar üzerindeki
etkisi mevzusunda birçok
akademisyen ve uzmandan
görüşler almanın haricinde
konferans ve seminerleri-
mizde konuyu enine boyu-
na tartışma fırsatı bulduk.
Tabi ki dergimizi her sayı-
mızda olduğu gibi kültür
sanat bölümümüzü oluş-
turan sinema, kitaplık ve
gezi sayfalarıyla eğlenceli
hale getirirken şehirlerimiz
üzerine değerli yazılar koy-
mayı da ihmal etmedik.
İyi okumalar dilerim
5.
6. Mimar ve
Mühendis
77KAPAK24
İKLİM DEĞİŞikliği ve gıda güvencesi Her yerde ve elbette Türkiye’de de:
Batı’da ve doğu’da kavurucu orman yangınları, Karadeniz’de ve Akdeniz’de
ani seller, güneydoğu’da sinsi kuraklık, tüm ülkede azalan yeraltı
suları... Bunların hiçbiri birer rastlantı ya da “münferit vaka” değil. İklim
değişiyor ve bu, ekmeğimizden suyumuza hayatımızın her yönünü, her anını
derinlemesine etkiliyor...
İçindekiler
BİZDEN HABERLER
KISA KISA
ETKİNLİK
6
28 SUYU YAŞAT Kİ, SEN DE YAŞAYASIN
RecepAliTopçuAdellArmat ür ve
Vana FabrikalarıA.Ş.Yön. Kur . Bşk.
32 KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ VE
TÜRKİYE Prof . Dr. Mikdat
KADIOĞLU İTÜ Meteoroloji
Mühendisliği Bölümü
36 KÜRESEL ISINMA: GIDA GÜV
ENLİĞİNİN TEHDİT UNSURU
Dr. Mustafa YILDIZ Bursa Ticaret
ve Sanayi OdasıGıda Tarım Konseyi
Başkanı
40 KÜRESEL ISINMA, GIDA İHTİYACI VE
BUĞDAY ÖRNEĞİ
Doç. Dr. Burhan KARA Süleyman
Demirel ÜniversitesiZiraat
Fakültesi,Tarla Bitkileri Bölümü
46 SANAYİLEŞME VE
KENTLEŞMENİNİKLİM
DEĞİŞİKLİĞİNE ETKİSİ
Prof . Dr. Doğanay Tolunay
İstanbul Üniversitesi, Orman
Fakültesi,Toprakilmive
EkolojiAnabilim Dalı
50 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA
GÜV ENLİĞİ
Dr. Müslüm BEYAZGÜL Ziraat
Y. Mühendisi
56 GIDALARIN IŞINLANMASI SAĞLIĞA
YARARLI MI, ZARARLI MI?
Doç. Dr.Ahmet Erdal Osmanlıoğlu
MMGYönetim Kurulu Üyesi
60 SINIR AŞAN MERİÇ NEHRİ HAVZASI VE
TRAKYA BÖLGESİ SU SORUNLARI
Prof. Dr.Ahmet İSTANBULLUOĞLU Namık
Kemal ÜniversitesiZiraat Fakültesi
66 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE BALIKÇILIĞA
ETKİSİ Hacer Canan OKGERMAN -
Mustafa YILDIZ İstanbul Üniversitesi
Su ÜrünleriFakültesi
70 KÜRESEL ISINMA ve DENİZLERİMİZE
ETKİLERİ Dr. Mustafa Tolay
TOLAY Energy, Bakırköy, İstanbul
76 KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE
NÜKLEER ENERJİNİN ROLÜ
Doç. Dr.Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU
MMGYönetim Kurulu Üyesi
80 Guar Ekimi ve İlaçlama
Mehmet SITKI
EMANET EDİLEN TABİATI
MUHAFAZA ve İLK SİT ALANI
MEHMET OSMANLIOĞLU MİMAR
20
86
MÜLAKAT KAZANILMASI GEREKEN
SAVAŞ DEĞİLDİR
MAHMUT ÇELİK
MMGGENEL BAŞKAN YARDIMCISI
7. Bu sene kurak bir sonbahar ve kış mevsimi
geçirdik. Bunun yanı sıra mevsimler
arası geçişlerdeki dengesizlik ve ani hava
değişiklikleri ile son yıllarda gündemde olan
küresel ısınmanın iklim etkilerini yavaş yavaş
görmeye başlıyor gibiyiz. İklimdeki bu ani
değişikliklerin en önemli etkisi şüphesiz ki
tarım sektörü üzerinde olmaktadır. O nedenle
biz de Mimar ve Mühendis Dergimizin Mayıs-
Haziran aylarını kapsayan 77. sayısını, İklim
değişikliğine ve bunun gıda kaynaklarımız
üzerine olan etkisini incelemeye ayırdık.
Küresel ısınma aslında küresel bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği
gibi küresel ısınmanın en önemli sebebini
başta karbondioksit olmak üzere sera
gazlarının salınımı oluşturmaktadır. Ülkemiz
karbondioksit salınımında %1.3'lük payla
dünyada 13. sırada yer almaktadır. İlk beş ülke
tahmin edilebileceği gibi Çin, ABD, Hindistan,
Rusya ve Japonya'dır. Bu nedenle küresel
ısınmayla küresel bir mücadele gerekmektedir
ki, zaten bu amaçla 16 Şubat 2005 tarihinde
yürürlüğe giren Kyoto protokolü yapılmıştır.
Biz bu sayımızda salt küresel ısınmanın
mekanizmasını incelemek yerine iklim
değişikliklerinin gıda kaynakları üzerine olan
etkisini değerlendirdik. Zira her ne olursa
olsun insan yaşamının devam edebilmesi
için beslenmeye ve sağlıklı gıda kaynaklarına
ihtiyacı vardır. Bu yıl ülkemizde tarım
sektöründe oldukça kötü bir sezon yaşanmıştır.
Kuraklık, don, dolu fırtına ve hayvan
hastalıklarının üst üste gelmesi birçok üründe
üretim kaybına neden olmuştur. Sonbahar ve
kış aylarının kurak geçmesi ve kar yağışının
olmamasıyla özellikle buğday ve diğer hububat
ürünlerinde %20'ler seviyesinde üretim kaybı
beklenmektedir. Ayrıca ilkbaharda kısa süreli
de olsa meydana gelen don nedeniyle başta
fındık, kayısı, elma, üzüm olmak üzere bir çok
üründe büyük oranda üretim düşüşü meydana
gelmiştir.
Tarımsal üretimi etkileyen en önemli
faktörlerden birisi olan iklim, her ne kadar
tarafımızdan kontrol ve ıslah edilemezse de,
meteorolojik hareketlerin uzmanları tarafından
takip edilmesiyle yağış, don, sıcaklık, rüzgar,
nem, güneşlenme süresi gibi tarımı etkileyen
meteorolojik faktörlerle ilgili oldukça isabetli
tahminler yapılabilmektedir. Bu nedenle bir
bölgede tarımsal bir faaliyette bulunmadan
önce toprakların yerinde ve verimli
kullanılmasının yanı sıra, o bölgenin iklim
hareketleri ve değişiklikleri takip edilerek,
ekim ve hasat sürecindeki olası meteorolojik
değişiklikler öngörülmeye çalışılıp ürün
planlaması yapılmalı ve gerekli tedbirler için
önceden hazırlıklı olunmalıdır.
Her alanda olduğu gibi tarım alanında
da ülkemiz sahip olduğu potansiyeli, son
yıllarda yakalamış olduğu kalkınma ivmesi
ile daha verimli bir şekilde değerlendirecek
politikalar geliştirmelidir. Her gelişmekte
olan ülke gibi nüfus artışı, yoğun şehirleşme
ve sanayileşme baskısı altındaki ülkemizde
tarım sektörü ihmal edilmemelidir. Zira, “Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde; beyaz adam paranın
yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” diyen
Kızılderili bilgenin uyarısını önemsemeli ve
şimdiden gerekli tedbirleri almalıyız.
Havasıyla, suyuyla, gıdasıyla sağlıklı,
insanlarıyla huzur ve barış içerisinde gelişen,
büyüyen, kalkınan ve hakça paylaşan bir
Türkiye duasıyla…
Murat ÖZDEMİR
MMG GENEL BAŞKANI
Her alanda olduğu gibi
tarım alanında da ülkemiz
sahip olduğu potansiyeli,
son yıllarda yakalamış
olduğu kalkınma ivmesi
ile daha verimli bir
şekilde değerlendirecek
politikalar geliştirmelidir.
Her gelişmekte olan
ülke gibi nüfus artışı,
yoğun şehirleşme ve
sanayileşme baskısı
altındaki ülkemizde
tarım sektörü ihmal
edilmemelidi
Son Irmak Kurumadan…
8. KISA... KISA...
Mimar ve Mühendis6
Bizbize Konuşmalar etkinliğinde
14 Mayıs Çarşamba günü
Sosyal Girişimcilik, Para Vakıfları ve
Mikrofinans konuları ele alındı. Mimar
ve Mühendisler Grubu’nun Genel
Merkezi’nde gerçekleştirilen seminere,
konuşmacı olarak İsmail Orun katıldı.
Küreselleşme ile girişimcilik ve
girişimcilerin çok önem kazandığını
belirten Orun, genel hatlarıyla girişimci
özelliklerini sıraladı. Osmanlı’dan
günümüze girişimciliğin gelişimini
anlattı. 1800’lü yılların ikinci yarısından
sonra girişimciliğin öneminin Osmanlı
tarafından farkedildiğini dile getiren
Orun, Osmanlı’nın son döneminde tüm
çabalara rağmen Türk mesleklerinin
“askerlik ve memurluk” olduğu anlayışını
ortadan kaldıramadığını söyledi.
Mimar ve Mühendisler Grubu
İzmir Şubesi ve İzmir Yüksek
Teknoloji Enstitüsü (İYTE) işbirliği ile
bu yıl ikincisi düzenlenen Savunma
Sanayi ve Havacılık Paneli, öğrenci,
akademisyen ve Türkiye’nin önde
gelen firmalarının temsilcilerinin
katılımıyla gerçekleştirildi. İYTE Girişim
Topluluğu üyesi Yakup Aydın panelin
amacını savunma sanayi ve havacılık
alanındaki gelişmelerin yakından
takip edilmesi ve edineceğimiz bilgiler
ışığında geleceğimizi şekillendirmeyi
hedeflemek olarak özetlerken. İYTE
Kütüphane Gösteri Merkezi'nde, yapılan
panelin açılışında konuşan Rektör
Prof. Dr. Mustafa Güden, önümüzdeki
dönemde bilgiyi elde etme ve onu
faydalı bilgiye dönüştürmenin çok
daha önem kazanacağına vurgu yaptı.
Yapılan analizlere göre insanlık tarihi
boyunca üretilen bilgi miktarından
daha fazlasının son iki yılda üretildiğini
belirten Prof. Dr. Güden, bu “Büyük
Veri”nin (Big Data), en büyük araştırma
alanlarından biri olacağına işaret etti.
Mimar ve Mühendisler Grubu
tarafından organize edilen Teknik Gezi
kapsamında, 16 Nisan tarihinde, ülkemizde
“Yer ve Gök” ile ilgili olarak bütünleşik izleme
sisteminin ilk kurulduğu yer olarak bilimsel
çalışmaların yapılmasına ve uzmanların
yetişmesine katkı sağlayan Boğaziçi
Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem
Araştırma Enstitüsü gezildi. Çok sayıda
üyemizin katılımı ile gerçekleştirilen teknik
gezide, Deprem Erken Uyarı İstasyonu,
Sarsma Tablası Laboratuvarı, Afete Hazırlık
Eğitim Birimi, Kandilli Bilim Müzesi ve
Ulusal Deprem İzleme Merkezi ziyaret edildi.
BİZBİZE’DE SOSYAL
GİRİŞİMCİLİK
VE MİKRO FİNANS
KONUŞULDU
İZMİR ŞUBEDEN
HAVACILIK PANELİ
Mimar ve Mühendisler Grubu’nun da
destekçileri arasında bulunduğu “ICCI
2014 – 20. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı
ve Konferansı”, 24 Nisan 2014 Perşembe
günü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın katılımlarıyla İstanbul
Fuar Merkezinde Gerçekleştirildi. 24 – 26
Nisan tarihleri arasında İstanbul Fuar
Merkezi’nde gerçekleştirilen fuarda Mimar
ve Mühendisler Grubu olarak stant açıp, fuarı
ziyaret eden katılımcılara MMG'nin yaptığı
etkinlikler ile “Enerjisini Arayan Türkiye”
konusunu işlediğimiz Enerji dergimizi
dağıtma fırsatı yakaladık.
KONFERANS’DA YERİMİZİ ALDIK
KANDİLLİ RASATHANESİ'Nİ ZİYARET ETTİK
9.
10. KISA... KISA...
Mimar ve Mühendis8
MMG Diyarbakır Şubesi, yönetim olarak Diyarba-
kır Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ufuk Nurullah
BİLGİN’i makamında ziyaret etti. Ziyarette MMG’nin
çalışmaları, misyonu hakkında bölge müdürüne bilgiler
verilirken ‘’Çevre ve şehircilik, kentsel dönüşüm ve deği-
şim, Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel zenginliklerinin gelişti-
rilmesi’’ konularında görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca
Kentsel dönüşüm ve değişim ile ilgili bir panel düzenleme
ve teknik gezi teklifinde bulunuldu. Bundan memnunluk
duyacaklarını belirten Ufuk Nurullah Bilgin panele katkıda
bulunmak istediklerini belirtti.
MMG DİYARBAKIR
ŞUBEDEN ZİYARETLER
Mimar ve Mühendisler Grubu
Genel Merkezi’nde 16 Nisan
2014 tarihinde “Kutlu Doğum
Haftası” etkinliği çerçevesinde
düzenlenen “Bizbize Konuşmalar”
programına Yrd. Doç. Dr. M. Sadık
Hamidî (AYDIN) katılarak ‘’İslami
Açıdan Mimar ve Mühendislerin
Görevleri’’ konulu bir seminer
verdi. Etkinliğe MMG Genel Başkanı
Murat Özdemir, MMG Eski Genel
Başkanlarından Avni Çebi’nin yanı
sıra çok sayıda üye katıldı. Yrd. Doç.
Dr. M. Sadık Hamidî, mimarlık ve
mühendisliğin önemini vurgulaya-
rak başladığı konuşmasında, “Dünya
var olduğundan beri nice eserler ya-
pılmış, nicesi günümüze kadar gel-
miştir. Tıp da çok önemli bir bilim
dalı, fakat çok üstün bir ameliyat
yapıldığını varsayalım, bu ameli-
yat insanlığa bir eser olarak gözler
önünde durmaz. Bugün ülkemizde
mimar ve mühendislik alanında çok
büyük işler yapılıyor ve yapılmaya
da devam etmelidir” dedi.
MMG’DE KUTLU DOĞUM HAFTASI
Mimar ve Mühendisler Grubu’ndan Başkan Murat Özdemir önderliğinde-
ki bir heyet, KOSGEB İkitelli Şubesi'ne ziyarette bulundu. İkitelli Şube
Müdürü Sn. Selahattin Kaya'nın makam odasında gerçekleştirilen görüşmede
KOSGEB hakkında genel bilgiler verildi. İstanbul'da dört şubesi olan merkezin
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili bir kuruluş olduğu, Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmelerin (KOBİ) teknolojik yeniliklere süratle uyumlarını sağlamak, re-
kabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyetlerde bulunduğu
anlatıldı. MMG çalışmalarını yakından takip ettiğini belirten KOSGEB İkitelli
Şube Müdürü Selahattin KAYA, STK'ların da bu tür desteklerden yaralanması
için gerekli desteği vereceklerini ifade etti.
MMG' DEN KOSGEB’E ZİYARET
Azerbaycan Cumhuriyeti Vektor Uluslararası İlimler
Üniversitesi Bilimsel Genel Kurul Üyeleri ve Sena-
tosunun kararıyla, Macaristan Kayseri Fahri Konsolosu
ve Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Genel Başkan
Yardımcısı Osman Şahbaz'a İktisat ve Siyaset Bilimi
alanında "Fahri Doktor" unvanı verildi. Courtyard Marriott
İstanbul International Airport Hotel Hattusa Ballroom’da
düzenlenen törende Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk
Macar İşadamları Derneği(TÜMİŞAD) Başkanı Osman
Şahbaz'a, Fahri Doktor’luk beratını, Vektör Kurucu Başkanı
ve Rektörü Prof. Dr. Elçin İskenderzade takdim etti.
OSMAN ŞAHBAZ’A BÜYÜK ONUR
11.
12. Mimar ve Mühendis10
İBB GENEL SEKRETERİ MMG eski genEL bAŞKAN
yArdIMCISI dr. hayri baraçlı'yı ZİYARET ettik
Ziyaret esnasında, 1994 yılında
TEKDER üyesi iken MMG ile
tanışıp yönetiminde yer aldığı
MMG'nin önemli bir yerinin oldu-
ğunu belirten Baraçlı, İETT'de görev
alması ile aktif olmasa da temasla-
rının devam ettiğini, MMG'yi yakın-
dan takip ettiğini belirtti. MMG'nin
diğer dernekler gibi olmadığını,
teknik bilinirliğinin, etik kavram
duruşunun önemli olduğu, elit pro-
jelere imza atmasının önemini ifade
etti. Doğru bildiği değerler konusun-
da duruşunun değişmediği, teknik
donanıma sahip üyeleri ve Şubeleri
ile daha aktif görevler içinde bulun-
masının faydaları değerlendirildi.
İETT'de görev aldığı 2009-2014
yılları arasında özel sektör gibi çalı-
şılması ile başarılı olduğunun konu-
şulduğu ziyarette, İETT de başardığı
bu çalışma disiplini ile kurum
bilgisinin 128 dünya ülkesinden
büyük olan İstanbul'un hak ettiği
yere ulaşması için kullanılacağı,
kamu bürokrasinden uzak dinamik
bir çalışma içinde olacaklarını, lider
kadro yetiştirmek için çaba sarfede-
ceklerini ifade etti.
2024 (iki dönem) hedefi ile ulaşım,
kentsel dönüşüm, çevre ve turizm
ile ilgili önemli çalışmalar yapıla-
cağı, özellikle Turizmde İstanbul'un
hak ettiği yere gelmesi gerektiği
ve bu çatı altında kültür, kongre,
finans, sağlık ve eğitim turizmi
olarak düzenlemeler yapılacağı,
okumaya gelen üniversite öğren-
cisine bile turist olarak bakılacak
bir gözlem ile kendi şehrine dönüp
orada değer üreteceği bir bilinç
oluşturması çalışmaların düşünül-
düğünü belirtti.
İstanbul'un mıknatıs bir şehir
olmaktan çıkartılması, hayatı
kolaylaştıran düzenlemeler ile
yerleşimi cazip kılan uygulamala-
ra dikkat edilmesi, risk unsurları
çerçevesinde ülke geneline nüfusun
dağılması hususundaki projelere
önem verilmesinin konuşulduğu
ziyaret, İstanbul Beykoz Göllükö-
yü Mevkiindeki Orman arazisinde
Hayri Baraçlı adına 34 adet dikilen
ağaç sertifikasının kendisine teslimi
ile sonlandı.
Mimar ve Mühendisler Grubu olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreterliği'ne atanan MMG üyemiz Dr. Hayri BARAÇLI'yı makamında ziyaret ettik.
ETKİNLİK
14. Mimar ve Mühendis12
G
übre Fabrikaları Türk Anonim
Şirketi (GÜBRETAŞ)’ın Mühendislik
ve Yatırım Müdürü ve MMG Gıda
ve Tarım Kom. Bşk. Nihat ISMUK’un ev
sahipliğinde NPK Gübre Üretim Tesisi ve
Amonyak Terminali Şantiyesi’ne ziya-
rette bulunduk. Söz konusu geziye MMG
Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr Ali Osman
ÖNCEL, Genel Sekreter Murat ALPAY ve
sektöre yakın MMG üyelerimiz katıldı.
MMG heyetini şantiyeye gelişinde Gübretaş
Yarımca Tesisleri Müdürü Necdet BAR-
LAS, Üretim Müdürü Mustafa VAROL ve
Mekanik Montaj ve Proses Müdürü Hilmi
KÜÇÜKGÖZE karşıladı.
Gübretaş yetkililerinin de hazır bulundu-
ğu ziyarette öncelikle tesisin yenilenen
inşaatı hakkında katılımcılara proje hak-
kında sunum yapıldı. Fabrikada gerçek-
leştirilen faaliyetler hakkında bilgi verildi.
GÜBRETAŞ’ın Mühendislik ve Yatırımından
sorumlu Müdürü Nihat ISMUK’un sunu-
munda; şirket tarihinin en büyük yatırımı-
nın bu sene yapıldığı, pazarda lider firma
olduklarını, satışta problem yaşamadıkla-
rını, Gübretaş’ın eğitime destek verdiğini,
öğrencilere burs verdiklerini ifade etti. Bu
sunumdan devamla; büyük çaplı ithalatlar
yapıldığı için tesisin deniz kenarında olması
gerektiğini, fabrika arazisine ÇED belgesi
alındıktan sonra liman yapılacağı, yapımı
devam eden tesisin ise Kasım 2014’te
bitmesinin beklendiğini söyledi. 34 metre
yüksekliğinde 25 bin ton kapasitede yeni
yapılan Amonyak Tankı’nın inşaatının
Amerika'dan ithal edilen 193 adet Deprem
İzolatörleri ile güçlendirildiği bir güne denk
gelen Teknik Gezimiz sürecinde, Deprem
Savarların (Deprem İzolatörleri) yerleşti-
rildiğine tanıklık ettik. Bu kapsamda en
güvenli Amonyak Tankı Gübretaş’ta olacak.
Mevcut çalışan fabrika ile yenilenen tesis
binalarının iç içe bulunduğu mekanda
bir aksama olmadan üretiminin devam
ettirildiği, toprak analizine dayalı özel
gübre üretimini ülkemizde ilk başlatması,
2005 yılında başlattıkları Toprak Haritası
Oluşturma Çalışmaları ile önemli AR-GE
çalışmalarına verdikleri destek, ülkemizde
tarımda gübre üretimi sahasında ülkemizin
2500 noktasına yayılmış dağıtım noktala-
rıyla rakipsiz bir şirketleşmeyi oturtmuş bir
kurum olan Gübretaş’ın pek çok sahada li-
derlik eden ve çevre dostu ortamı işçilerine
sağlayarak çalışanlarının yüzünü güldüren
çağdaş bir kuruluş olduğu anlaşılmıştır.
Oldukça samimi bir ortamda çalışanların ve
yöneticilerinin güler yüzleri ile eşlik ettikle-
ri gezimiz yenilen yemek ve yapılan son bir
istişare toplantısı ile sonuçlandırılmıştır.
Gübretaş’a Teknik Gezi Düzenledik
Türk çiftçisinin kimyevi gübrelerden yararlanarak yüksek verimli ve kaliteli ürünler
elde etmesi fikrinden yola çıkılarak tarım sektörüne kimyevi gübre girdisi tedarik
etmek amacıyla 1953 yılında kurulan Gübre Fabrikaları Türk Anonim Şirketi’nin
Yarımca’daki tesislerine Mimar ve Mühendisler Grubu olarak üyelerimizin katılımı ile
teknik gezi düzenledik.
ETKİNLİK
15. Süleyman Ekşi Yapı İnşaat
Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. AHES İş Merkezi
No:65-A Kat:3 Üsküdar / İstanbul
Tel:(216) 327 88 22
Fax:(216) 327 88 25
info@sekinsaat.com
Sakarya 25.000 Seyirci Kapasiteli
Stadyum İnş.
Küçükçekmece Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezi Yapımı
K.B.B Olimpik Yüzme Havuzu Yapimi Gazi̇osmanpaşa Sarigöl-Yenidoğan
Mahalleleri Kentsel Yenileme Projesi
Kapsaminda Sarigöl Mahallesi 1452
Ada 34 Ve 37 Parsellerde Konut Yap
16. Mimar ve Mühendis14 Mimar ve Mühendis14
ETKİNLİK
B
ursa Vali yardımcısı Feridun Cemal
Özdemir, Uludağ Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Karagöz,
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nu-
rettin Yavuz, İnşaat Fakültesi Yapı Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün'ün de
katıldığı konferansa ilgi yoğun oldu. Açılış
konuşmasını yapan MMG Bursa Şube Baş-
kanı Elektrik Mühendisi Ali Yılmaz Mimar
Sinan'ın ülkemiz için önemli bir şahsiyet
olduğunu, eserlerinin bugüne kadar ulaş-
ması ve mimari dehasının hala konuşulur
olması ve 300'den fazla eser bırakması-
nın onun bir mimar olarak tarihimizde
önemini ifade etti. Uludağ Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Karagöz
ise Mimar Sinan'ın sadece Türkiye için
değil birçok ülkede bıraktığı kalıcı eserler
sebebiyle önemli bir mimar olduğu, bugün
dahi çarpık kentleşme ve mimari tasarım-
dan uzak eserlere bakıldığında onu daha
iyi anlamamız gerektiğini, ayrı güzellik
ve nitelikte olan eserleri sebebiyle adının
yaşatılmasının önemi vurgulayarak bu tür
faaliyetlerinden dolayı MMG'ye teşekkür-
lerini ifade etti. MMG Genel Başkanı Murat
Özdemir yaptığı konuşmada MMG'nin
kuruluş amacı ve yaptığı faaliyetler ile
Sözkonusu Konferansı niçin Bursa'da yap-
mak istediklerini şöyle ifade etti;
“9 Nisan Mimar Sinan'ın ölüm yıldönü-
mü bu sebeple Nisan ayını onu anma ve
anlamaya ayırıyoruz. MMG olarak şehir
ve mimariye önem veriyoruz, söz konusu
yapılanma ve uygulamaları yakından takip
etmeye çalışıyor, şehirlerin insanı ölçekte
herkes için yaşanır olmasının önemini
vurguluyoruz. 1+1, 1+0 modelde yapılan,
mahalleyi, küçük esnafı ortadan kaldıran,
dev market alışveriş merkezleri, korunaklı
izoleli yapılar ile, toplumu ayrıştıran, ken-
tin kimliğine uygun olduğu düşünülmeden
yapılan yapıların bir çok problemin ana
çıkış kaynağı olduğunu düşünüyor, bu
manada dergilerimizde bu konuları sıkça
gündeme almaya çalışıyoruz. İstanbul'dan
Diyarbakır'a, Kayseri, Kütahya, Edirne'den,
Erzurum'a, Sofya'dan Kırım'a birçok yerde
eser bırakan Sinan Bursa gibi önemli bir
şehirde yapmamıştır. Çünkü Bursa ilk
dönem Osmanlı eserleri ile bir bütünlük
arz ediyor, Sinan kendi anlayışına göre bir
eser yaparsa bunun bütünlüğü bozacağını
yada ahengi bozmamak adına benzer bir
eser yaparsa bunun da kendine yakışma-
yacağını düşünüyor. Mevcut dokuya ve
kendine olan saygısından Bursa'da eser
inşa etmiyor. Ancak bugün İstanbul ve
Bursa olmak üzere bu tür şehir kimlikle-
rini bozan bir çok proje ortaya konuyor.
MMG olarak bunu gündeme getirmemizi
yanlışta ısrar etmemek adına önem arz
eder” dedi.
Konferansta MMG Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Y. Mimar Ali Reyhan Esen
başkanlığında Mimar Sinan Üniversite-
sinden Prof. Dr. Suphi SAATÇİ "Yazma
Kaynaklara Göre Mimar Sinan", İstanbul
Teknik Üniversitesi'nden Dr. Y. Mimar
Aras NEFTÇİ "Mimar Sinan'ı Görmek",
Uludağ Üniversitesi'nden Doç. Dr. Özlem
K. BAĞBANCI ''Mimar Sinan'ın Mekan An-
layışı'' ve Doç. Dr. Özgür EDİZ ise "Sayısal
Teknolojilerle Sinan'ı Anlamak" konula-
rında sunumlarını yaptılar. Günün anısına
verilen plaket ve fotoğraf çekimleri ile
konferans hayırlara vesile olması temenni-
leri ile sonlandı.
YAŞAYAN MİMAR SİNAN'I ANLAMAK
2012 yılında MMG ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile ortaklaşa yapılan
"Mimar Sinan'ı Anlamak" konulu konferansın ikincisi olan "Yaşayan Mimar Sinan'ı
Anlamak 2" konulu konferans 30 Nisan 2014 tarihinde MMG Bursa Şubemiz ve Uludağ
Üniversitesi'nin katkıları ile Uludağ Üniversitesi Hasan Öztimur İnşaat Mühendisliği
Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.
18. Mimar ve Mühendis16
ETKİNLİK
İ
stanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
Sütlücede yer alan Yatırım ve Hiz-
metleri Bilgilendirme Merkezi’nde
kabul ettiği heyetimizi öncelikle İstanbul’a
yapılan yatırımların sergilendiği salon-
da gezdiren Sayın Topbaş; başkanlıkları
döneminde gerçekleştirdikleri projeleri
resimler, maketler üzerinde tek tek ayrın-
tılı bir şekilde anlattı. Söz konusu projelere
ilişkin tanıtım filminin de izlendiği ziyaret
oldukça samimi bir ortamda gerçekleş-
tirildi. Başkan Dr. Kadir Topbaş; göreve
geldikleri günden itibaren Türkiye denince
ilk akla gelen şehir olan İstanbul’un marka
değerini daha da artırmanın gayreti içinde
olduklarını, İstanbulluların her alanda
hayatını kolaylaştıracak ve yaşam kalitele-
rini yükseltecek başta teknolojik yenilikler
olmak üzere çok sayıda hizmeti hayata
geçirdiklerini, teknolojiyi en iyi kullanan
yerel yönetimlerden biri olarak İstanbul’u,
dünyayı takip eden değil dünyanın takip
ettiği bir kent haline getirmek için hizmet-
lerine devam ettiklerini dile getirdi.
Yaklaşık olarak, giriş ve çıkışları ile nüfu-
sunun on yedi milyona ulaştığı İstanbul
gibi bir metropolün diğer şehirler ile bir
tutulmadan ayrı bir yasa ve yönetim biçi-
mi ile yönetilmesinin daha iyi olabileceği,
kentsel dönüşüm kapsamında İstanbul’a
yapılan yatırımlardan oluşan ranttan
belediyelerinin yeterince pay alamadık-
larını, bir değer artışı oluyorsa bunun
kente geri dönmesi gerektiğini dile getirdi.
Kentsel dönüşümün gerekliliklerinden
bahseden Sayın Topbaş dünya ülkelerinin
ciddi bir ekonomik kriz geçirdiği dönemde,
Türkiye’nin bu krizden inşaat sektörün-
deki hareketlilik sebebiyle etkilenmedi-
ğini, birçok sektörü peşinden sürükleyen
inşaattaki ivmenin ekonomiye hareketlilik
sağladığı, bu dönem zarfında Türkiye’nin
dünyadaki bu krizi sadece tekstil ve
benzeri sektörlerle aşmasının mümkün
olmamasından dolayı, bu manada kentsel
dönüşüm için yapılan çalışmaların zarureti
ve faydalarını ifade etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 19
üniversite arasında imzalanan protokoller
çerçevesinde Haziran 2006 tarihinden iti-
baren yürütülmesine başlanan ve "Projem
İstanbul" olarak adlandırılan akademik
araştırmaların desteklenmesi projelerinin
devam ettiğini ve bu kapsamda MMG’nin
de yapacağı benzer çalışmaları destekle-
meye hazır olduklarını belirten İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir
Topbaş ziyaretten duyduğu memnuni-
yeti dile getirerek, MMG’nin toplumsal
değerleri korumak adına gerçekleştirdikleri
önemli etkinlikler ile topluma yön verdiği-
ni söyledi.
Kendisine sunulan Mimar ve Mühendis
dergilerini inceleyen İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş MMG
Yönetimini Genel Merkezinde ziyaret et-
mek istediğini belirtti. Söz konusu ziyaret
fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
MMG Olarak, MMG üyesi İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı
Dr. Kadir Topbaş’ı Ziyaret Ettik
Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Murat Özdemir, Başkan Yardımcıları Mahmut
Çelik, Osman Şahbaz, Ali Reyhan Esen, Yönetim Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. Ali Osman
Öncel, Yavuz Sarı ve Genel Sekreter Murat Alpay’ın katılımı ile gerçekleştirilen ziyarete
MMG Etik Kurul Üyesi Avni Çebi ile Ümit Ünal eşlik etti.
19.
20. Mimar ve Mühendis18
ETKİNLİK
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN
SOSYAL BOYUTUİstanbul Ticaret Odası (İTO) ile Mimar ve Mühendisler
Grubu (MMG) tarafından ortaklaşa düzenlenen 'Kentsel
Dönüşümün Sosyal Boyutu' konulu sempozyum, Çevre ve
Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın katılımıyla İstanbul
Ticaret Odası’nda (İTO) gerçekleştirildi.
K
entsel dönüşümün medeniyet,
sosyalleşme ve insan açısından
ele alındığı sempozyuma Esenler
Belediye Başkanı M. Tevfik Göksu, İTO Yö-
netim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar, İTO
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan
Murat Kalsın ile Mimar ve Mühendisler
Grubu Başkanı Murat Özdemir 'inde yer
aldığı Sempozyuma ilgi oldukça yoğundu.
MMG Başkanı Murat Özdemir:
“Herkes için huzur beldeleri"
Murat Özdemir konuşmasında "MMG
olarak şehirlerimizin yapılanmalarını ve
şehircilik uygulamalarını yakından takip
etmeye çalışıyor ve şehirlerimizin insani
ölçeklerde, herkes için huzur beldeleri
olacak şekilde teşkil edilmelerinin öne-
mini sürekli vurguluyoruz. Mahalleyi or-
tadan kaldıran, kendi içinde bir dünyası
olan, çevresinden izole adeta gettolaşan,
isimlerinde Türkçenin kaybolduğu, çok
katlı, korunaklı, havuzlu sitelerin, orta ve
küçük ölçekli esnafı ortadan kaldıran dev
market ve alışveriş merkezlerinin, çocuk,
yaşlı ve engellilerin şehir içindeki var-
lıklarını önemsemeyen, doğayla ve coğ-
rafyayla mücadele eden bir yapılaşma
gerçeğinin genellikle göz ardı edildiğini
düşünüyoruz. Şehircilikle ilgili sağlıklı,
içimize sinecek, bu coğrafyanın inanç ve
kültür değerlerinin ürünü diyebileceği-
miz şehircilik örneklerini Maalesef ortaya
koyamadık. Toplumsal barışımıza ve
insanımızın huzuruna katkı sağlayacak
şehirleri yeni bir idrak ile inşa ve ihya
ederken, şehirlerimizi yeni bir medeniye-
tin taşıyıcıları olarak geleceğe taşımalı,
bugün yaptığımız şehirlerle yarınlarımızı
belirlediğimizi aklımızdan çıkarmamalı-
yız” gibi konular üzerinde durdu.
İTO Başkan Yardımcısı, Murat Kal-
sın: “MMG’nin rolü önemli”
İTO Başkan Yardımcısı, Murat Kalsın da;
“Son yılların gündemi olan kentsel dönü-
şümün öneminden bahisle, yapı stokları-
nın eski olduğu, depreme uygun olmayan
çok yapının bulunduğu, estetikten uzak
çarpık yapılaşmanın olması sebebi
MMG'nin bu işe gönlünü koymuş bir STK
olarak bir fikir ve imar potası olarak gör-
düğünü belirtti. Konunun sadece teknik
değil sosyal boyutunun incelenmesini
önemsiyorum” dedi.
Başkan Topbaş: “Mahalle kültü-
rünü koruyan bir yapılaşmaya
ihtiyaç var”
Sempozyumun açılışında konuşan
Başkan Kadir Topbaş, kentliliğin sosyal
SEMPOZYUM:
21. Mayıs - Haziran 2014 19
bir evrim, şehirlerin de bir yenileşme
merkezi olduğunu belirterek, İstanbul’da
oluşturulan sitelerin sosyalleşmeyi azalt-
tığını ve insanlar arasındaki uçurumu
arttırdığını söyledi. Yaşam alanlarını bir-
biriyle ilişkili kılmak ve mahalle duygu-
sunu daha çok yaygınlaştırmak zorunda
oluğumuzu ifade eden Kadir Topbaş, “İn-
sanlar sokağa çıktığında aidiyet duygusu
gelişiyor. Yönetimleri sorgulayarak ve
yönetimlere katılarak semtinin gelişme-
sine katkıda bulunuyor” dedi.
"Bir gerçek var: Dünya nüfusu
artmakta. 7 milyar nüfusundan yakın
gelecekte 9 milyara gidecek olan bir
dünyadan bahsediyoruz. Kentler hızla
gelişerek dengeler bozulmaya başladı.
Kent yönetiminde karar organları olarak
bu dengeleri doğru kurmak ve korumak...
Kentler hangi fonksiyonları, işlevleri
üstlenecekler, bunların kararını vermedi-
ğimiz için, bugün maalesef yöneticilerin
kendi siyasi perspektifleri doğrultusunda
şehirler gelişti. Her yöneticiye göre yeni,
farklı adımlar atıldığını görmekteyiz. Bu
da gelecek adına kaygı verici. Kurumsal
planlar yapılmalı" dedi.
İstanbul’un deprem riski taşıyan bir
şehir olduğuna ve sanayileşme sürecin-
deki yanlışların izlerini taşıdığına dikkat
çeken Başkan Topbaş, şöyle konuştu;
“Şehrimizde geçmişte maalesef mü-
hendislik hizmetleri almadan sadece
barınma ihtiyacını dikkate alan yapılar
yapılmış. Bu çarpık yapılaşmayı aşmak
için deprem riskini bir şansa dönüştüre-
rek İstanbul’un ranta dönüşmeden ye-
nilenmesini arzu etmekteyiz. Sayın Baş-
bakanımızın ‘TOKİ ve KİPTAŞ kanalıyla
bakılmaması gerektiğini ifade etti. “Bu
işin insani yanı, sosyolojisi, psikolojisi,
birçok parametresi var. Sadece rakam-
larla bakıldığı zaman, bina sayısıyla
baktığımız zaman, bu bizi aldatır. Bina
sayısını sayıyorsunuz, yüksekliği ölçü-
yorsunuz, kilometreyi buluyorsunuz,
yolun genişliğini ölçüyorsunuz, ama
sosyal etkileri çok kolay ölçemiyor-
sunuz, tartamıyorsunuz, belirleyemi-
yorsunuz. Bunu ölçemediğiniz için de,
kentsel dönüşümün etkilerini baştan iyi
tartıp, biçip, konuşmak lazım. Sadece
mühendis ve mimarlara bu işi bırak-
mamak lazım" dedi. Bakan Güllüce, 81
ilde tespitleri yaparak binlerce binanın
dönüşümüne başladıklarını hatırlata-
rak, dönüşümün halkla birlikte yapıl-
masına özen gösterdiklerini dile getirdi.
“Olması gerekenle olabilecek olan bazen
örtüşmüyor” diyen Güllüce, İstanbul’un
imar sorunun Anadolu’daki göç veren
şehirlerin imar ve istihdamından başla-
dığını kaydetti.
kār amacı gütmeyen modern yapılar
yapınız’ talimatı var. Ancak maalesef
dünyada bir rant ihtirası var. Paris’te
Eyfel Kulesi’nin yakınındaki gökdelen-
leri görmezini arzu ederim. İstanbul’da-
ki bu yüksek yapılar konusunda mimar
ve mühendisler odası ile sivil toplum
kuruluşlarının daha çok fikir beyan
etmelerini arzu etmekteyiz.” dedi.
Bakan Güllüce: “Türkiye genelin-
de kentsel dönüşüm sürüyor”
Sempozyumda daha sonra söz alan
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce
de Marmara depreminde yaşanan acı-
lara dikkat çekerek, İstanbul’daki riskli
yapıların, insanların geleceğinden kork-
madığı çağdaş yapılara dönüştürmek
için kentsel dönüşümün kaçınılmaz
olduğunu söyledi.
Kentsel dönüşümün sosyal ve insa-
ni tarafına pek dikkat edilmediğini
kaydeden Güllüce, sadece mühendis ve
mimar gözüyle kentsel dönüşümlere
Panel 1: MEDENİYETLERİN
ŞEHİR ALGISI VE KENTSEL
DÖNÜŞÜM
Prof. Dr. Ali Osman ÖNCEL - MMG Yö-
netim Kurulu Üyesi (Oturum Başkanı)
Prof. Dr. Korkut TUNA, Tarihte Şehirler
ve Dönüşümleri
Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGAN, Kent-
sel Dönüşüm Politikası ve Toplumsal
Katılım
Prof. Dr. Kemal SAYAR, Şehir ve Ruh
Sağlığı
Panel 2: KENTSEL
DÖNÜŞÜM’DEN SOSYAL
DÖNÜŞÜME
Avni ÇEBİ - MMG Etik Kurulu Başkanı
(Oturum Başkanı)
Doç. Dr. Nail YILMAZ, Toplumsal Yapı
Belediyeler ve Kentsel dönüşüm
Yard. Doç. Dr. Berat FINDIKLI, Metro-
polde Mekânsal ve Tinsel Ayrışmanın
Çoğul Formları
Yard. Doç. Dr. Murat ŞENTÜRK, Kentsel
Dönüşüm Sosyolojisi
Yard. Doç. Dr Aynur CAN, Turgut Canse-
ver Düşüncesinde Şehir Tasavvuru
Hasan POSTACI, Kentsel Dönüşümde
İnsan Hakları İhlalleri
Panel 3: ŞEHİRLEŞMEDE
MEKÂNSAL DÖNÜŞÜMÜN
TOPLUMSAL ETKİLERİ
Y. Mimar Ali Reyhan ESEN - MMG
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
(Oturum Başkanı)
Doç. Dr. Hatice AYATAÇ, Şehirleşmede
Mekânsal Dönüşüm
Mimar Semih AKŞEKER, Şehir ve Kent
Ayrımı
Prof. Dr. Abdurrahman GÜNER, Kentsel
Dönüşümde Mühendislik Ahlakı
Yard. Doç. Dr. Ömer Faruk KÜLTÜR,
Şehirlerin Etkisinin İyileştirilmesi
(Kentsel Dönüşüm Nasıl Olmalıdır)
Ali ÖNER, Mekân İnsan İlişkisinin Sos-
yo-psikolojik Değerlendirilmesi
konulu sunumları gerçekleştirildi.
22. MİMARLIK
Mimar ve Mühendis20
EMANET EDİLEN TABİATI
MUHAFAZA ve İLK SİT ALANI
İLK İLAN EDİLEN
SİT ALANI VE
YEŞİL BİNALAR
"İbrahim ve İsmail'e: "Tavaf edenler, orada ibadet amacıyla
oturanlar, rüku ve secde edenler için Evimi (Kâbe'yi)
temizleyin!" diye emretmiştik" (el-Bakara, 2/135).
Şüphe yok ki Yüce Allah temizdir, temizliği sever. İkramı
boldur, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Artık
evlerinizin çevresini temiz tutun.(Et-Tıbbün Nebevi s.216)
dem (a.s) dünyaya Allah’ın halifesi ola-
rak gönderildiğinden beri arzın hüsnü
muhafazasına dair yüklendiği emanet,
onun yaratıcıya kulluğu müteakip en
mühim vazifelerinden olmuştur.
Müslümanların yediği, içtiği ve giyindik-
leri kadar içinde yaşadığı çevrenin de
temizliğine riayet etmesi onların mühim
bir ahlakî sorumluluğudur.
Evlerden başlayarak sokaklar, mahal-
leler, köyler, kasabalar ve şehirler her
ölçekte temizliğe riayet edilerek hüsnü
muhafaza edilmelidir. İnsanlığa yeryü-
zünün mescit kılınmasını müjdeleyen
peygamberimiz, ona tüm arzı mescit
temizliğinde muhafaza ve idame ettir-
me vazifesini de bir kez daha esaslı
bir şekilde hatırlatmaktadır. Allah’ın
ayetlerinden olan tabiatı muhafaza;
hilkati muhafaza sadedinde anlaşıl-
malıdır. Tabiattan faydalanılırken onu
tahrip etmeden ve sonraki nesillere
ulaştırmanın mesuliyetini asla hatırdan
çıkarmayan bir anlayış ve idrak içinde
bulunmak lâzımdır. Allah (cc) "Şüphesiz
Allah çok tövbe edenleri ve pisliklerden
temizlenenleri sever" (el-Bakara, 2/222)
buyururken manevî temizliği maddî
temizlikten önce zikretmektedir.
Bu bize manevî dünyalarındaki tüm
kirlenmişliklerden arınma gayreti içinde
olanların ancak hakikî mânada maddî
dünyayı(arzı) temiz tutmak eylemi içine
girebileceğini hatırlatmaktadır. Günü-
müzde havayı, çevreyi, tabiatı ve deniz-
leri kirlettikleri hâlde, çevre ve tabiatı
muhafaza havarîleri kesilmiş kapitalist
ve emperyalist batı dünyasının ikiyüz-
lülüğü bunu daha net biçimde ifade
etmektedir.
Allah kâinatı herşeyin yerli yerinde oldu-
ğu bir denge ile yarattı ve muhafazası-
na insanları memur ederek "Yıldız, bitki
ve ağaç secde ederler. Göğü Allah yük-
seltti ve mizanı (yani dengeyi) O koydu.
Sakın bu dengeyi bozmayın" (Rahman,
55/ 6,7) ayetleriyle yol gösterip ikaz
etmektedir.
Tabiî çevrenin hüsnü muhafazası
maksadıyla İbrahim (a.s.) Mekke’yi ,
Peygamber Efendimiz (sav)’de Medîne
ve Taif şehirlerini sit alanı ilan ederek
buraları adeta dokunulmaz kılmışlardır.
Bu hususta“Allah’ım! İbrahim Mekke’yi
haram kıldı (kutsal belde ilan etti). Ben
de Medine’nin iki taşlık arasını haram
kıldım (kutsal yer/sit alanı ilan ettim).
Orada hiç kan akıtılmayacak, savaşmak
için silah taşınmayacak, hayvanları güt-
mek gayesiyle kesilenden başka hiçbir
ot ve ağaç kesilmeyecektir. Allah’ım!
Medine’mize bereket ver! Allah’ım!
A
MEHMET OSMANLIOĞLU MİMAR
23. Mayıs - Haziran 2014 21
Sa’ımıza bereket ver! Allah’ım! Medine’mize
bereket (ve bolluk) ver! Allah’ım! Medi-
ne’mize bereket ver! Allah’ım! Bir bereketin
yanında iki bereket ihsan et! Nefsim kudret
elinde olana kasem ederim ki, Medine’nin
hiçbir yolu ve geçidi yoktur ki, orasını koru-
yan iki melek bulunmasın. Oraya varıncaya
kadar onu korur-lar...” hadisi dikkat çeki-
cidir..
Yine tabiat ve çevreyi korumayı, ağaç
dikimini yaygınlaştırmayı İslâmi ve
insanî bir görev olarak va’z eden
peygamberimiz;“Kıyâmet kopmaya
baş¬ladığında, birinizin elinde bir ağaç
fidanı bu¬lunsa, kıyâmet kopmadan onu
dikmeye gücü ye¬terse, hemen diksin”[9]
hadisiyle eşsiz bir çevre bilincini öğretmek-
tedir. "Yerdekilere merhamet edin ki gökte-
kiler de size merhamet etsin" (Tirmizî, "Birr",
16) buyurarak merhamet olunmak isteyen-
lere tüm yeryüzündeki varlıklara merhamet
konuda şunları söylemiştir: "Bir Müslüman
bir ağaç diker de bunun meyvesinden
insan, evcil veya vahşi hayvan, veya bir kuş
yiyecek olsa, yenen şey diken için bir sada-
ka hükmüne geçer" (Müslim, "Müsakat", 10)
Yeryüzü bana mescid kılındı, onun top-
rağı temiz ve temizleyicidir," buyuran Hz
Peygamber'in Mekke, Medine, Uhud dağı
ve başka yerlere, şehir ve tabiata sevgisini
dile getirmekte, gök cisimleriyle de ilgilene-
rek onların doğuş ve batışlarını dua fırsatı
olarak değerlendirmiştir.
Çevreyi muhafaza hassasiyetinin oldukça
yüksek olduğu Osmanlı’da ,Sümbül Efendi
yerine vekil olarak Merkez Efendi'yi atar.
Ve de, süs isteyen şeyhine kuru bir çiçek
getirmesi ve sebep olarak:…İbadet halindeki
yeşil çiçekleri ibadetten alıkoymak isteme-
dim, cevabını verir..
Osmanlı topraklarını ziyaret eden Lamar-
tine;
- “Osmanlı Müslümanları canlı ve cansız
mahlûkatın hepsiyle iyi geçinirler. Ağaç-
lara, kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın
yarattığı her şeye hürmet ederler; bizim
memleketlerde başıboş bırakılan veyahut
eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin
hepsine şefkat ve merhametlerini teşmil
ederler. Bütün sokaklarda sokak köpekleri
için muayyen (belirli) aralıklarla su kovaları
sıralanır.” derken, “Moeurs et usages des
Turcs“ adlı kaynakta “Osmanlı Devleti’nde
kasaplar her gün belirli sayıda kedi ve
köpek beslemekle yükümlüdürler... Şam’da
hastalanan kedilerle köpeklerin tedavisi için
bir hayvan hastanesi mevcuttur.” kayıtları-
na rastlanmaktadır.
ÇEVRE VE TABİAT
KAYNAKLARININ MUHAFAZASI
İnsanlığın yeryüzünde gerçekleştirdiği en
büyük organizasyon, vücuda getirebildiği
en büyük eser şehirdir. Şehri kurarken onun
konumu, kültürel arka planını oluşturacak
geçmişi, tarihle bağı, yönlendirilmesi, su
kaynaklarına mesafesi, manzarası, güneş-
lenme oranı, silueti, hâkim rüzgârla ilişkisi,
büyüklüğü, topoğrafyaya uyumu ve buyur-
gan bir irade olmadan insanların ihtiyaçla-
rıyla teşekkülü önemli parametrelerdir.
Şehirler inşaa edilirken insanı, tabiatı ve
kaynakları tüketmeyen, enerji bağımlılığı
asgaride tutulabilecek, fazla atık üretme-
etmelerini tavsiye etmiştir.
“O” Bir köpeğe su veren kadının bağış-
landığını belirtirken, bir kediye eziyet edip
ölümüne sebep olmanın Allah'ın gazabını
çektiğini vurgulamıştır.
Kendisi bir defasında beş yüz hurma ağa-
cını birden dikmiş (İ Hanbel, 5:354) ve bu
Allah kâinatı herşeyin yerli
yerinde olduğu bir denge
ile yarattı ve muhafazasına
insanları memur ederek
"Yıldız, bitki ve ağaç secde
ederler. Göğü Allah
yükseltti ve mizanı (yani
dengeyi) O koydu. Sakın bu
dengeyi bozmayın" (Rahman,
55/ 6,7) ayetleriyle yol
gösterip ikaz etmektedir.
24. MİMARLIK
Mimar ve Mühendis22
yen, tabîi hayat konforu sağlayan, iklimlen-
dirilmelerinin kolay ve az maliyetli olacak
şekilde kurgulanmaları gerekir. Kaynakların
kullanımının önemli nispette gerçekleş-
tirildiği binaların, işyerlerinin, evlerin ve
giderek büyük ölçekteki mahalle ve şehir
tasarımının, çevre dostu ve optimum kay-
nak kullanımını öngörmesi daha da önem
kazanmaktadır.
İnsanların kendilerine emanet edilen kay-
nakları -ne kadar bol olursa olsun- israf
etmeden, sürdürülebilir ve yenilenebilir özel-
likli seçerek, az atık üreten ve geri dönüşü-
mü mümkün kılacak kaynaklara yönelerek
kullanmaları, onların geleceğe daha huzur
ve güvenle bakmalarını sağlayacaktır.
Allah(cc) mutlak dengeyi, tabiatı ve nesli
muhafazayı kur’an-ı Kerîm’de
“O Allah Göğü yükseltmiştir ve dengeyi
koymuştur”(Rahman,7-9),
" Gerçekten biz, her şeyi bir ölçüde yarat-
mışızdır." (Kamer,49),
" İnsanların ellerinin işledikleri günahlar
sebebiyle, karada ve denizde fesat meyda-
na çıktı ki(Allah)yaptıklarının bir kısmını ken-
dilerine tattırsın, olur ki, belki geri dönerler”
(Rum,41),
“İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı
hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Kal-
bindekine de (özü sözüne uygun olduğuna)
Allah’ı şahid tutar. Halbuki kendisi düş-
manların en yamanıdır. (Senden) ayrıldı
mı, yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve
nesli helak etmeye çalışır. Allah ise fesadı
sevmez."(Bakara, 204,205) emretmiş ve
insanların kendi elleriyle karada ve denizde
dengeyi bozduklarından ne denli büyük
felaketlerle karşı karşıya geldiklerini bildir-
mektedir.
Aynı konuda bir gün Peygamberimiz (sav),
sahabîlerden birinin abdest alırken suyu
israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye
sorar. Bunun üzerine sahabî, “Abdestte
israf olur mu?” diye karşılık verir. Peygam-
berimiz: “Evet, akan bir nehrin kenarında
bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su
kullanman israf olur.” (Ahmed b. Hanbel,
Müsned, II) buyurarak kaynak ne kadar bol
olursa olsun, ibadet maksadıyla dahi olsa
israfın temel yanlışını –ihtiyaçtan fazla
kullanmak- olarak ifade etmiştir.
ÇEVREYE ZARARLI ETKİ OLUŞTUR-
MAYAN, DAHA AZ ENERJİ KULLA-
NAN (YEŞİL)BİNA YAPILABİLİR Mİ?
Binaların kaynak tüketiminde başrolü
oynamakta olduğu ve tüketimin önemli bir
bölümünün binalarda gerçekleştiği bilin-
mektedir.
Yapılan araştırmalarda, elektriğin yaklaşık
yüzde % 60’ı, kullanılan içme suyunun yak-
laşık % 15’i binalarda tüketilmekte olup,
binalardan kaynaklı sera gazı üretimi ise
yaklaşık % 30 oranına ulaşmakta oldu-
ğundan, çevre hassasiyeti yüksek toplum
kesimleri %30-35 oranında daha az enerji,
daha az doğal gaz ve daha az su tüketen,
atık maliyetlerini % 50-90 oranında azal-
tan çevre dostu binaların yapımına ilişkin
taleplerini ortaya koymuşlardır.
Çevre dostu ya da yeşil binalar yapı sek-
töründe daha değerli, doğaya saygılı, eko-
lojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan
binalar olarak yeni bir yönelim ve sektör
ortaya çıkarmıştır. Bu yapılara özelliğini;
yer seçimi, tasarım, inovasyon, binada
kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri,
yapım aşamasında dikkat edilen çevresel
hassasiyetler, yapım tekniği, atık malze-
melerin yeniden kullanımı konularındaki
seçici yaklaşımlar vermektedir.
Bu binaların yatırım maliyeti standart
yolla inşa edilen yapılardan % 10-20 fazla
olmasına rağmen, enerji kullanımında
sağlanan tasarruf sayesinde kısa sürede
maliyet farklarını tolere edebilecek özellik-
lere sahiptir.
Enerji tasarrufunun ve doğal enerji kay-
naklarının kullanımının ön planda tutuldu-
ğu bu binalarda, ısıtma ve havalandırma-
da kullanılan enerji yarı yarıya düşürülebil-
mekte; bu tür uygulamalar ile enerji tasar-
rufu, doğayı koruma, yenilebilir enerjinin
kullanımı ve konforlu bir yaşam ortamı ve
aynı zamanda gelecek için temiz bir çevre
bırakma özlemi hedeflenmektedir.
Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre
insanlar zamanlarının yüzde 90’ını bina
içinde geçirmekte olduğundan, sağlık ve
dolayısıyla verimlilikle ilgili sorunların büyük
bir kısmı hava kalitesi düşük, gün ışığı ve
manzarası olmayan ortamlardan kaynak-
lanmaktadır. İç mekân ortam kalitesinin
artırılmasının, çalışanlar üzerinde göster-
miş olduğu olumlu etkiler ile verimlerinin
ne kadar artırdığını hesaplamak çok zor
olmakla birlikte, yapılan bir araştırmaya
göre Yeşil Binalarda çalışanların, diğer
binalardakilere göre yüzde16 daha az
rahatsızlandıkları ve dolayısıyla yüzde 16
daha az iş kaybının olduğu tespit edilmiştir.
NETİCE
İnsanlık bir yandan kendilerine emanet
edilen tabiat ve çevreyi hüsnü muhafaza
ederken, öte yandan kaynakların optimum
kullanılarak israfın engellendiği, enerji
bağımlılığının asgariye indirildiği, tabîi
malzemeler kullanılarak insanları zararlı
etkilerden korunan bir şehir ütopya değildir.
Şehirleri dolayısıyla hayatı yaşanılır kılmak
ta, bir cehenneme dönüştürmek te elimiz-
de.. İnanmak ve inancın gereği yaşamak.
İslâm inancı Bakara 204-205’te tabiatı,
çevreyi, kara ve denizleri ve nesli korumayı
emrederken israfı yasaklıyor.. Çevre bilincini
başka yerde aramaya gerek yok.
GEOT
DEPR
Ç
TEMEL
GE
D
TEM
GEOTEK
DEPREM G
ÇEVRE
TEMEL ARA
GEOTEKNİK P
DEPREM GÜVENLİĞİ
ÇEVRE KORUMA
TEMEL ARAŞTIRMA
25. MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJ
GEOTEKNİK PROJELERMADEN
PROJEL
KENTLEŞME V
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM P
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLER
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
GEOTEKNİK PRO
DEPREM GÜVENLİĞİ PRO
ÇEVRE KORUMA PROJ
TEMEL ARAŞTIRMA VE
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
TEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
REM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
L ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJE
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
EOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
MEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
KNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
GÜVENLİĞİ PROJELERİ
KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
AŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
İ PROJELERİ
PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
A VE ZEMİN ETÜDLERİ
EKŞİOĞLU MİMARLIK
MÜHENDİSLİK
İNŞAAT VE TİCARET LTD. ŞTİ.
Adres : Bağdat Caddesi No: 384/8 Maltepe - İSTANBUL
Tel: 0216 442 19 53 (pbx) Faks : 0216 442 19 55
E-Posta : info@ematurkey.com Web-Site : www.ematurkey.com
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
Firmamız yeraltı araştırmaları ile ilgili her
türlü problemin çözümünde jeofizik,
jeolojik ve geoteknik yöntemlerle zemin
etüdü ve sondaj projelerinde 1990 yılından
itibaren yüksek teknoloji ile kaliteli hizmete
tecrübeli kadrosuyla devam etmektedir.
KENTLEŞME VE DEPREM PROJELERİ
MÜHENDİSLİK JEOLOJİ HARİTALAR
GEOTEKNİK PROJELERMADEN VE SU ARAMA
PROJELERİ
DEPREM GÜVENLİĞİ
PROJELERİ
ÇEVRE KORUMA PROJELERİ
ULAŞIM PROJELERİ
TEMEL ARAŞTIRMA VE ZEMİN ETÜDLERİ
DUMANKAYA RİTİM
NUHOĞLU YEDİTEPE-KADIKÖY
EGE YAPI
BATI ATAŞEHİR
TAŞ YAPI FİKİRTEPE
AĞAOĞLU
MYWORLD
ATAŞEHİR
27. Mayıs - Haziran 2014 25
Her yerde ve elbette Türkiye’de de: Batı’da ve doğu’da
kavurucu orman yangınları, Karadeniz’de ve Akdeniz’de
ani seller, güneydoğu’da sinsi kuraklık, tüm ülkede
azalan yeraltı suları... Bunların hiçbiri birer rastlantı
ya da “münferit vaka” değil. İklim değişiyor ve bu,
ekmeğimizden suyumuza hayatımızın her yönünü, her
anını derinlemesine etkiliyor...
İklİm değİşiKLİĞİ
VE GIDA GÜVENCESİ
28. GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
Mimar ve Mühendis26
DOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Bilindiği gibi iklim değişikliği aslında 20.yüzyılın
ortasından itibaren etkilerini hissettiren ve dolayısıyla
dikkatleri çekmeye başlayan bir konu. İklim değişikliğinin
tek etkisi yalnızca artan ortalama sıcaklıklar değil.
Küresel ısınma aynı zamanda dünyanın birçok bölgesinde
çok şiddetli fırtınalara, aşırı yağışlara, sellere ve uzun
kuraklıklara yol açıyor.
T
emel etkiler nedeniyle yeraltı su sevi-
yeleri alçalıyor, buzullar eriyor, deniz
seviyesi yükseliyor ve denizlere yakın
yerlerde yer altı suları tuzlulaşıyor. Bütün
bu değişikliklerin bitkisel üretim ya da yeni
deyimiyle gıda güvencesi üzerinde olumsuz
etkileri kadar gıda güvenliği üzerinde de çok
farklı olumsuz etkileri bulunuyor. Artan ısı,
yağışlardaki değişiklikler, daha fazla kuraklık
ve son derece büyük hava olayları sonucun-
da, buzulların erimesi ve deniz seviyesindeki
artışın tümü, gelişmekte olan ülkelerin
tarımı üzerinde olumsuz etki yaratacak ve
gıda arzı dengesini bozacaktır. Tarımsal
verim, gelişmekte olan ülkelerin çoğunda
düşecektir. Su kaynaklarının ve kalitesinin
azalması sonucunda beslenme bozuklukla-
rında da artış olacaktır.
Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yapılan
öngörülere göre 2050 yılında dünya nüfu-
sunun 9.1 milyar olacağı tahmin edilmek-
bilen ülkelerdir. Afrika ve Güney Asya ile
Orta Amerika’nın bir kısmı iklim değişiklik-
lerinden en çok etkilenecek bölgelerdir.
Dünya işgücünün geçim kaynağının %
36’sını tarım oluşturmaktadır. Asya ve
Afrika gibi nüfusun yoğun olduğu ülke-
lerde bu oran %40-50 düzeylerinde
olmaktadır. (ILO, 2007). İklim Değişimine
bağlı olarak; tarımsal üretimin olumsuz
etkilenmesi Asya ve Afrika gibi düşük
gelir düzeyine sahip olduğu gelişmekte
olan ülkelerde, milyonlarca insanın geçim
kaynaklarının risk altına girmesine ve gıda
TEHLİKENİN
FARKINDA MIYIZ?
tedir. Artan dünya nüfusunun beslenebil-
mesi için doğal kaynakların sürdürülebilir
bir şekilde kullanımı ile 2050 yılına kadar
tarımsal üretimi ikiye katlanabilmesi gere-
ği vurgulanmaktadır. Yine Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) verilerine göre, 2050 yılına
kadar, gelecekteki talebi karşılayabilmek
için yıllık küresel buğday üretiminin 1
milyar ton artması, et üretiminin ise 200
milyon artışla 463 milyon tona ulaşması
gerekiyor.
(Global agriculture towards 2050)
İklim değişikliğinin, gıda fiyatlarındaki
artış ve kırsal çalışma ve geçinme şart-
ları üzerindeki tehditi sonucunda, gıda
üretimi üzerinde olumsuz etkisi olacağı
düşünülmektedir. Bu durum açlık sınırında
olan %10’luk nüfusun 2050 yılında %20’ye
yükselmesine neden olacaktır. Gelişmek-
te olan ülkeler, kaynaklarının yetersizliği
nedeniyle değişikliklere en az adapte ola-
29. Mayıs - Haziran 2014 27
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
verilerine göre, 2050
yılına kadar, gelecekteki
talebi karşılayabilmek
için yıllık küresel buğday
üretiminin 1 milyar ton
artması, et üretiminin ise
200 milyon artışla 463
milyon tona ulaşması
gerekiyor.
İkinci konu ise küresel iklim değişikliğinin
orta vadede durdurulamayacağı gerçeği
karşısında buna uyum gösterme çabala-
rının gerekmesidir. Yerel tohumlara önem
verme, su hasadı gibi yöntemlerle bunu
yapmak mümkün iken 2006 yılında çıka-
rılan tohum kanunu ile yerel tohumların
köylülerce satışına yasak getirildiğini
görüyoruz. Hâlbuki bu alanda birçok ulus-
lararası kuruluş ve araştırmacı çok uzun
yıllardır agro-ekolojik yöntemlere dayanan
tarım sistemi üzerinde yayınlar yapıyor ve
ürettiği bilgiyi herkesle paylaşıyor.
güvensizliğinin artmasına neden olacaktır.
Küresel iklim değişikliğini durdurmak
için tarımda da yapılacak şeyler vardır.
Endüstriyel tarım küresel ısınmada çok
büyük bir paya sahiptir. Yerel üret, yerel
tüket anlayışını hâkim kılabilmek için
küçük ve orta tarım işletmelerinin yok
olmasını önleyecek önlemler alınmalıdır.
Bu işletmelerin doğrudan pazarlama veya
kooperatif pazarlama sistemleri kurmala-
rına yardımcı olunmalıdır. Tarımsal des-
teklemeler küresel şirketlerin hegemon-
yasını önleyecek tarzda tasarlanmalıdır.
30. Mimar ve Mühendis28
Su insanlığa, tüm canlılara sunulmuş en büyük nimetlerden, rızklardan ve lütuflardan
biridir. Tüm insanlığın ortak malıdır. Canlılara verilmiş en büyük hediyedir. Su insana
emanettir ve suyun sorumluluğu yine insana yüklenmiştir.
SUYU YAŞAT Kİ SEN DE YAŞAYASIN
E
Recep Ali Topçu
vrenin her karesinde su vardır.
Kur’an-ı Kerimde belirtildiği gibi
canlı olan, hayat taşıyan her şey
sudan yaratılmıştır. Allah’ın (cc)
Hayy isminin tecellisinin en güzel
görüleceği yer sudur. Su tüm canlıla-
rın ortak hammaddesidir. Bir ölçüde
hepimiz suyun ete, kemiğe bürün-
müş haliyiz diyebiliriz. Dolayısıyla su
hayattır, hayatın özüdür. Elementle-
rin efendisi olarak tanımlanan su’yu
hayatımızdan çıkardığımızda geriye
hiç bir şey kalmayacaktır.
Su yaşamın merkezinde…
Doğadan evi, ekmeği, portakalı, diğer
içecekleri her şeyi çıkarabilirsiniz,
ancak suyu çıkardığınızda hiçbir
canlılıktan bahsedilemez. İnsanlar,
hayvanlar, ağaçlar susuz yaşayamaz.
Varlıklar hiyerarşisinde suyun yeri
bambaşkadır. Onu çıkardığınızda
geriye bir şey kalmıyor. Dolayısıyla
onu israf etmek, hayatı, canlılığı
israf etmek demektir. Suyla başlayan
hayatımız yine suyumuzun çekilme-
siyle son buluyor, başka bir boyuta
geçiyoruz. Aslında hayatımız iki su
parantezi arasında bir süreçtir diye-
bilir. Suyla gelir, suyla gideriz. Baş-
langıçta % 100 su iken, cenin haline
dönüştüğümüzde bu oran yüzde 85’e,
yaşlılığa ilerleyen aşamalarda ise bu
oran kademeli olarak azalmakta, sıfı-
ra düşmesiyle birlikte ölüm gerçek-
leşmektedir. Ölmüş ağaçlar için “suyu
çekilmiş” der çiftçiler. Aynen öyle
de tüm canlıların suyunun çekilmesi
demek ölüm demek. Susuzluk, kurak-
lık aynı zamanda hayatın kuruması
anlamına geliyor.
Bir bardak suya
mülkümün yarısını veririm…
Suyun maddi anlamını şu kısa anek-
dot bize ne güzel anlatmaktadır.
Evliyadan İbn-i Semmak (ra) bir gün
Halife Harun Reşid’in (ra) huzuruna
girer. Bu esnada Harun Reşid hiz-
metçilerinden su ister. Bir bardak su
getirirler. Tam içmek üzere iken İbn-i
Semmak (ra): “Ey Müminlerin Emiri,
biraz bekleyin” der. Sonra da: “Eğer
bu suyu içmekten alıkonulsaydın
onu kaça satın alırdın?” diye sorar.
Halife “Mülkümün yarısını verirdim”
diye cevap verir. Bunun üzerine İbn-i
Semmak “Buyurun için, afiyet olsun”
der. Halife suyu içince İbn-i Semmak:
“içtiğiniz bu suyun vücudunuzdan
çıkmaması halinde, onun dışarı
çıkmasını ne ile satın alırdın?” diye
sorar.
Halife “Mülkümün hepsiyle satın alır-
dım” diye cevap verir. Bunun üzerine
İbn-i Semmak (ra) “ Kıymeti bir içim-
lik su ve idrar kadar olan bir mülke
rağbet etmek uygun olmaz” der. Bu
sözler üzerine Harun Reşit (ra) çok
ağlamıştır.
Acaba bizler içtiğimiz bir bardak
suyun değerinin farkında mıyız
acaba?
Araştırmalar, insanın yalnızca yemek
yemeden yaklaşık 40 gün boyunca
yaşamını sürdürebileceğini, susuzluğa
ise, ancak 4 ila 10 gün dayanabileceği-
ni gösteriyor. Yağmurun yeryüzünde-
ki sadece insanlar için değil tüm can-
lılar için ne kadar büyük bir rahmet
olduğunu elbette biliriz. Bu konudaki
bazı çarpıcı veriler şöyledir:
•Üzerinde yaklaşık yedi milyon
kadar yaprak bulunan bir çınar
ağacı tek bir mevsimde 120 ton
suyu topraktan çekmektedir.
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
31. Mayıs - Haziran 2014 29
•Bir dönümlük arazideki otlar günde
6 ton su emer.
•Ekili bir tarlada 1 kilo buğday yetiş-
tirmesi için 500 kilo suya gereksi-
nim vardır. 10 dönümlük bir tarla
ise doğru düzgün mahsul verebil-
mesi için 5 milyon litre suya ihtiyaç
vardır.
•Bazı fasulyeler, çiçek açıncaya
kadar 6 litre, çiçek açtıktan sonraları
ile 5-8 litre su kullanılır.
•Bataklık yosununun suya olan ihti-
yacı öyle fazladır ki, mesela 150 kilo-
luk bir adam cüssesine oranla batak-
lık yosunu kadar su içmek istese, bu
saniyede 4 litreye denk gelir.
Sıradışı bir element…
Hikmetli bir nimet…
Uzay araştırmacıları uzaya çıktıklarında
ilk baktıkları şey suyun olup olmadığı-
dır. Su 4 temel elementten biridir. Su ve
diğerleri… Hiçbir element suyun eline
su dökemez. Suyun pek çok istisnai,
mucizevi halleri vardır. Su, doğada
eşi benzeri bulunmayan şaşırtıcı özel-
liklere sahiptir. Suda görünenden öte
değerler, hikmetler vardır. Suya 360
derece bakabilmek, suyu ebedi, dini,
felsefi, metafizik, tasavvufi, mistik
anlamlarıyla yorumlamak, suya hikmet
gözüyle bakabilmek, sudaki hikmetleri
görebilmek, ona bu gözle bakabilmek,
onu anlayabilmek için gereklidir. Sudaki
muhteşem sanat karşısında hayrete düş-
memek mümkün değildir. Dolayısıyla bu
kadar önemli bir elementi tanımamız,
anlamamız, anlamlandırmamız önem
kazanmaktadır. Gelin birlikte suyun
hikmetlerine, derin manalarına bakalım,
yağmur üzerinden bir tefekkür pencere-
si aralayalım, onu anlamaya çalışalım.
Yağmur rahmettir, bize, dünyamıza akan
hayattır.
Su, bizlere daha çok yağmur yoluyla
ikram edilmektedir. Eğer yağmur tane-
leri yeryüzüne inerken fizik kurallarına
uysaydı her bir tanesi kurşun gibi ine-
cek ve değdiğini öldürecekti. Yağmur
taneleri mermi hızına (568 km/saat)
erişmesi gerekirken sadece 8-10 km/
saat hızla iniyor dünyamıza. Bu limitin
üstüne çıkmıyor. Daha çok denizlerden
buharlaşma yoluyla bulutlara ulaşan su
buharları tuzlu/acı olduğu halde orada
manevi arıtmadan geçirilerek bize tatlı
olarak gönderilmektedir. 1200 ile 10
000 metre yükseklikten inen yağmur-
daki diğer bir hikmet ise inişi esnasında
sürtünmeden dolayı ısınıp sıcak su ola-
rak inmesi gerektiği halde yine canlıları
düşünüyor ve soğuk su olarak iniyor.
İnsanların, hayvanların, bitkilerin, ağaç-
ların üzerine sanki onları okşarcasına
iniyor. Dünyaya gelirken karıncaları
bile düşünüyor. Onlarında üzerine de
şefkatle iniyor. Hiçbir ayırım yapmıyor,
hiç kimseyi incitmiyor. Herkesi seviyor
demek ki… Su, büyük bir şefkat ve mer-
hamet sahibidir. Su rahmettir…
Görüldüğü gibi yağmurun miktarından
tutun, damlaların düşüş hızına, iniş şekli-
ne, kimyasal yapısına ve sıcaklığına kadar
yağmurun her şeyinde bir ölçünün oldu-
ğu ve yağmur hadisesinin insan merkezli
tasarlandığı asrımızdaki ilmi çalışmalar
neticesinde anlaşılmıştır.
Akılsız bulutlar bize nasıl yağmur vere-
bilir? Acaba yağmur damlalarının kurşun
gibi inmesine müsaade etmeyen rahmet
sahibi kim? Elbette damlaların kendisi
olamaz. Yerçekimi kanunu da olamaz,
zira ikisi de bizi tanımaz ve bize acımaz.
Bu işi biz de yapmadığımıza göre kim
yapıyor? Tüm işaretler bizi hepsinin
arkasında bizi seven, bizi bilen yaratıcı-
mız Cenab-ı Allah’ı (cc) gösteriyor. Bize
bu kadar şefkat gösteren suyun da ilgi
Varlıklar hiyerarşisinde
suyun yeri bambaşkadır. Onu
çıkardığınızda geriye bir şey
kalmıyor. Dolayısıyla onu israf
etmek, hayatı, canlılığı israf
etmek demektir.
32. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
ve şefkat görmeye hakkı yok mu sizce?
Şimdi sıra “sudan ucuz” diyerek itibar-
sızlaştırdığımız suya ilgi ve şefkat göste-
rerek itibarını iade etmekte. Bu şefkati
esirgemeyelim ondan…
Suda sevgiyi, muhabbeti, farklılıkların
birlikteliğini, hoşgörüyü görmek, onun
ardındaki, onu vazifelendiren, yaratan
Yaratıcımızın (cc) büyüklüğünü ve sana-
tını görmek farkındalığımızı arttırıyor,
hayatımıza anlam katıyor. Hayata, onun
içindekilere, hayatımıza hayat katan-
lara, çevremizdeki insanlara, ağaçlara,
hayvanlara yani bir ölçüde sudan kar-
deşlerimize su gibi kardeşçe, yumuşakça
yaklaşmak, onlara su gibi enerji taşımak,
onların gönüllerine akmak ve onların
sevgilisi, dostu haline gelebilmek ne
güzel değil mi?
Yine maddi hayatın koşuşturması için-
de göremediğimiz, net resmini çekip
görüntü edemediğimiz şeylerden birisi
de suyu, olayları, eşyaları mana boyutuy-
la değerlendirmek. Suyun, maddi yönü
kadar manevi yönünü de tanımalıyız
diye düşünüyorum. Her şey ancak mana-
sıyla, ruhuyla, içsel değerleriyle birlikte
olunca değer kazanır. Elin üstü öpülüyor
ancak asıl iş yapan yeri iç kısmı. Kalp ve
sevgi medeniyetinin torunlarıyız, temsil-
cileriyiz. Dikkat etmemiz gereken husus
maddi ihtiyaçlarımızı gidermek değil,
manevi hayatı, manevi ihtiyaçları ve bes-
lenmeyi ihmal etmemektir. Ruhumuzu,
kalbimizi unutmamaktır.
İlk önce sevgi, gönül
tarlamızın suyu sevgi
Sevgi güçlendiriyor. Sevgi tarafları, eşya-
ları değerli hale getiriyor. Kendi varlıkla-
rımıza, suya yeni bir değer kazandırmak,
yeniden bir kimlik, yeniden bir anlam
yüklemek mümkündür. Ecdadımızın
suyla, eşyayla, tabiatla ilişkiler Rabbani
şefkat, ilahi şefkat, merhamet eksenlidir.
Su, aynen hayat gibi sevince daha güzel.
Suyla iletişimimizi geliştirebilir, yeniden
inşa edebiliriz. Suyla dost olmak ister
misiniz? Su uzattığımız dost elimizi boş
çevirmeyecek, muhakkak ses verecektir.
İnsan ancak tanıdığını, bildiğini, sevdiği-
ni korur. Gelin ilk önce suyumuzu seve-
lim, onu bize ikram eden Yaratıcımızı,
Cenab-ı Hakkı sevelim. O zaman o bizi
daha çok sevecek, lütuflarını, ikramları-
nı artıracaktır bize.
İsrafsız hayat bize emredilmektedir
Yememizde, içmemizde israf haram
kılınmıştır bizlere. İhtiyaçlarımızı aşırıya
kaçmadan, minimum miktardaki su ile
karşılamalıyız. Hz. Enes (ra) rivayet ettiği-
ne göre Allah Rasûlü bir sâ' (3,3 litre) ile
beş müd (4,15 litre) arasındaki su miktarı
ile yıkanırdı; bir müd (0,83 litre) ile de
abdest alırdı. Biz kendimize bakalım ve
kendimizi sorgulayalım. Evimizde, işi-
mizde, hayatımızın her karesinde tüket-
tiğimiz her şey aynı zamanda su tüketimi
demektir. Bir A4 kağıdı 10 litre, bir ceket
400 litre, bir kitap 200 litre su demektir.
Fazladan tükettiğimiz, israf ettiğimiz her
Hayata, onun içindekilere,
hayatımıza hayat katanlara,
çevremizdeki insanlara,
ağaçlara, hayvanlara yani bir
ölçüde sudan kardeşlerimize
su gibi kardeşçe, yumuşakça
yaklaşmak, onlara su gibi enerji
taşımak, onların gönüllerine
akmak ve onların sevgilisi,
dostu haline gelebilmek ne güzel
değil mi?
Mimar ve Mühendis30
33. şey su israfı demektir. Tasarruf ettiğimiz
her şey su tasarrufu demektir. Tasarruf
bilinci bireyde başlar, önce birey tasarruf
edecek ki aile tasarruf etsin, aile tasarruf
edecek ki ülke tasarruf etsin, ülke tasarruf
edecek ki dünya yarar sağlasın. Parolamız
1 kişiyi değiştirebilmek olmalı, çünkü 1
kişiyi değiştirmek aileyi değiştirmek, aile-
nin değişimi de Türkiye' nin değişimi ve
gelişimi demektir...
Sürdürülebilir bir yaşam,
sürdürülebilir bir dünya için suyu
korumak zorundayız.
Sorumluluk hepimizin. Sorumluluk duy-
gusuna sahip bir insan, her hareketinin
muhtemel neticelerini düşünür. Tarihe
karşı sorumluluk, tarih şuurunun, çevre-
ye karşı sorumluluk vatan sevgisinin ve
vatandaşlık şuurunun ifadesidir. Yaşa-
dığı ülkeyi gerçekten seven insan, onu
korumak için azami ölçüde gayret ve
dikkat gösterir. Ülkesini, vatanını seven,
sorumluluğunun bilincinde olan insan,
suyu, toprağı, doğal kaynakları, giye-
ceklerimizi, yiyeceklerimizi israf etmez,
gerektiğinde bu kaynaklara kendisin-
den daha az sahip canlılarla paylaşır.
Yaşarken yaşatma idealini hiçbir zaman
unutmaz.
Küçük adımlarla hemen başlayalım.
Küçük adımlarla başlayalım suyu, toprağı-
mızı sevmeye. Önce israf etmemeye, onu
anlamaya, anlamlandırmaya ve onunla
ilişkimizi geliştirmeye güzel bir niyet ede-
lim. Büyük sonuçlar küçük uygulamaların
sonucudur. Küçük mütevazi adımların
bileşkesi muhteşem iş ve hayat sonuçları-
na götürür. Bütünün kalitesi bileşenlerin
kalitesine bağlıdır. Hayat bütününün kali-
tesi onu oluşturan detayların kalitesiyle
ortaya çıkar.
Suyu anlar, anlamlandırırsak onu ve
sudan yaratılmış tüm insanları, canlıları
korur, geliştiririz. İnsan bildiğine dost-
tur, bilmediğine yabancıdır, düşmandır.
Suyu tanırsak daha çok seveceğiz. Haydi
suyumuzu sevmeyle başlayalım işe, sevgi
içeren güzel sözler söyleyelim, su içerken
bardağı öpen, dudak payına güzel sözler,
ayetler yazan ecdadımız gibi biz de onu
severek aziz kılalım. Haydi gelin onu sev-
meyi, ona kalbimizi, gözlerimizi açmayı
birlikte öğrenelim. Gönül mimarlarımız
Hz. Mevlana (ks), Yunus Emre gibi büyük-
lerimizin yaklaşımıyla Yaratanımızdan
ötürü suyu ve sudan yaratılmışları sevdi-
ğimizde önce kendimizle, sonra çevremiz-
dekilerle iletişim kalitemiz yükselecek,
yaşamımızın kalitesi artacaktır. Umulur
ki, sevgiyi seven, nefretten nefret eden
insanların yaşadığı böyle bir dünya gele-
cekte huzur ve kardeşliğin yeşerdiği bir
sulh adacığı haline gelir. Su bağı ile birbi-
rine bağlı tüm insanlar, canlılar birbirini
sever, bir dağı bölüşemeyen maddeci
anlayıştakilere rağmen bir dalı paylaşan
sudan kardeşler haline gelir. Sudan kar-
deşliği büyütürsek, temiz ve duru su dam-
laları olarak birleşip bir okyanus oluştu-
rabilirsek canlıları birbirinden ayrıştıran
hususlar azalacak, kardeşlik duyguları
gelişecektir. Suyu yaşat ki, sen de yaşaya-
bilesin. Su gibi duru, su gibi coşkulu ve su
gibi aziz olunuz.
Suyu anlar, anlamlandırırsak
onu ve sudan yaratılmış tüm
insanları, canlıları korur,
geliştiririz. İnsan bildiğine
dosttur, bilmediğine yabancıdır,
düşmandır. Suyu tanırsak daha
çok seveceğiz.
Mart - Nisan 2014 31
34. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Mimar ve Mühendis32
1. Giriş
Yaklaşık olarak son 150 yıldır gittikçe
artan ve aşırı miktarda tüketilen petrol,
kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtları ve
arazi örtüsündeki değişimler nedeniyle,
büyük miktarda zararlı gaz ve parçacıklar
atmosfere salınmaktadır. Bunların sonu
olarak, atmosferdeki CO2 ozon (O3)'ü
seyrelten kloroflorokarbon (CFC) gazları
ve karbondioksit (CO2), metan (CH4) ile
diazot monoksit (N2O) gibi sera gazlarının
miktarlarında önemli artışlar olmuştur. Bu
artışlardan dolayı atmosferde kuvvetlenen
sera işlemi de beraberinde günümüzdeki
küresel iklim değişimi ve küresel ısınma
problemini ortaya çıkartmıştır.
Sanayi devriminden önce dünyanın orta-
lama hava sıcaklığı 15°C idi. Yani yaşama
uygun hava sıcaklığını atmosferin sera
etkisine borçluyuz. Atmosferin sera etkisi
olmasaydı dünyada ortalama hava sıcaklığı
-18°C olacaktı. Yani, atmosferin sera etkisi
hava sıcaklığını 33°C arttırmıştır. Sanayi
devriminden sonra atmosfere salınan sera
gazları nedeniyle de dünyanın ortalama
hava sıcaklığı 15,6°C ye yükselmiştir. Her
ne kadar insanlar hızlı bir iklim değişi-
Maalesef insanlığın son yüzyıl içinde karada ve suda yaptığı ve hala yapmakta olduğu
tahribatın bir sonucu olarak toprak ve su ile birlikte havanın da bileşimi önemli ölçüde
bozuldu. Artık hızla artan sanayi ve yerleşim bölgelerinden çıkan sera gazları ile çevre
ve atmosfer büyük miktarda kirlenmekte ve küresel ölçekte havanın ısınma eğilimi de
giderek artmaktadır. Sonuç olarak, artık insan iklimi, iklim de insanı büyük ölçüde
etkiliyor. Bunun neticesinde 3. bin yılda insanlık küresel iklim değişimi problemiyle karşı
karşıyadır.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ VE TÜRKİYE
Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü
35. Mayıs - Haziran 2014 33
mine kendini uydurabilir ve ondan
korunabilir, fakat bitkiler ve hayvanlar
bu değişimlere ayak uyduramadığı için
insanların besin zincirini de oluşturan
tüm ekolojik sistem tehlikededir.
Özetle, IPCC (Hükümetlerarası İklim
Değişimi Paneli) tarafından 2030 yılı
için yapılan senaryolara göre artacak
olan olası iklimsel tehlikeler (uç meteo-
rolojik olaylar) şunlardır:
• Sıcak hava dalgaları
• Orman yangınları
• Tarımsal haşereler
• Kuraklık, su kıtlığı ve tarımsal
rekoltede düşüşler
• Şiddetli yağışlar (ani sel ve şehir
sellerinde artış)
• Tropikal fırtınaların, yani tayfunlar
sayısı ve şiddeti,
• Tarım, agro-kültür, hayvancılık,
tatlı su depolamasının üzerindeki
etkiler,
• Sıtma ve malarya gibi hastalıkları
taşıyan böceklerin normalde bulun-
dukları bölgeden çıkarak yayılması.
Yiyecek gıda ve içecek su kalmadığında
diğer bütün sosyo-ekonomik kaygılar
anlamsız kalır. Bu nedenle sürdürülebi-
lir gelişme, “gelecek nesillerin ihtiyaçla-
rından fedakârlık etmemelerini sağlaya-
cak şekilde günümüz ihtiyaçlarının kar-
şılanması, sosyal maliyetler de dikkate
alınarak zamanında önlemlerin alınması
ve uyum çalışmalarının yapılması” şek-
linde temel hedef olarak alınmalıdır. Bu
bakış acısı ile günümüzde hükümetler
tarafından acil olarak ele alınması gere-
ken kuraklık risk yönetimi geliştirilmeli,
çevre kirliliği önlenmeli ve doğal kay-
naklar korunmalıdır.
2. Türkiye’ye Olası Etkiler
Türkiye, bugüne kadar insan kaynaklı
iklim değişikliği ile ilgili çalışmaları
küresel ölçekte incelemiş, bunların ülke-
miz coğrafyasına etkilerinin değerlendi-
rilmesinde ise yetersiz kalmış. Hâlbuki
iklim değişikliği senaryolarının küresel
ölçekten bölgesel ölçeğe, iklim modelleri
yoluyla indirgenmesi ve sonuçlarının
incelenmesi, ülkemizin enerji, tarım ve
su kaynakları yönetimi gibi alanlardaki
gelecekle ilgili planlamalarını yakından
ilgilendirmekte. IPCC iklim değişikliği
senaryoları genellikle 2070-2100 yılları
arasında, atmosferdeki karbondioksit
oranlarının günümüzden en az iki kat ve
daha fazla olacağı varsayımından yola
çıkar. Kötü senaryolardan biri, SRES A2
olarak adlandırılır. Bu senaryoya göre
model sonuçlarından üretilen sıcaklık
ve yağıştaki değişimler, bugünün (1961-
1990) ve geleceğin (2070-2100) iklimini
temsil eden 30 yıllık periyotların farkı-
nın alınmasıyla ortaya çıkar.
Önol’un (2007) elde ettiği sonuçlara
göre, Türkiye üzerinde, yıllık ortala-
ma sıcaklıktaki artış 2,5-4°C arasında
olmakla beraber, özellikle Ege Bölgesi
ve Doğu Anadolu’nun önemli bir kıs-
mındaki artış 4°C’ye ulaşmakta. Ege
Bölgesi üzerinde yıllık ortalamadaki bu
değişimin asıl nedeniyse, yaz ayların-
daki Avrupa kaynaklı sıcak hava dal-
gasının bu bölgemizi de etkilemesidir.
Yaz aylarında sıcaklıklarda 6°C’ye varan
artışlar beklenmekte (Şekil 1). Ortalama
sıcaklıktaki bu düzeyde bir yükselme-
nin orman yangınlarından hayvan ve
bitki çeşitliliğine, oradan insan sağlığına
kadar çok çeşitli alanlarda etkilerinin
olacağı aşikâr. Sıcaklık artışı ayrıca
mevsim geçişlerini de etkileyecek, ülke-
miz üzerinde yaz mevsimi ilkbahar ve
sonbahar aylarını da kapsayacak şekilde
genişleyecek.
Yağış açısından önemli değişiklikler
yaşanacak. Özellikle kış aylarında,
Türkiye’nin Ege, Akdeniz ve Güneydoğu
hükümetler tarafından acil
olarak ele alınması gereken
kuraklık risk yönetimi
geliştirilmeli, çevre kirliliği
önlenmeli ve doğal kaynaklar
korunmalıdır.
36. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Mimar ve Mühendis34
Anadolu’yu da kapsayan güney bölü-
münde yüzde 20 ila 50 arasında azalıyor
(Şekil 2). Verilere göre, bu bölgelerdeki
su havzalarımız ciddi tehlike altında.
Karadeniz bölgemiz ise aynı oranda
olmasa da önemli ölçüde yağış artışıyla
karşı karşıya. Rüzgâr patenlerindeki
değişimler güney bölgelerimize nem giri-
şini yavaşlatacak ve yağışın azalmasına
sebep olacak. Yine yağıştaki değişimin
belirgin olduğu sonbahar mevsiminde
ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun bir
kısmını kapsayan bölgede yüzde 50’yi
aşan artışlar beklenmekte. Yukarı ve
orta Fırat-Dicle havzasını da kapsayan,
ülkemizin su-enerji politikaları için çok
önemli olan, bu bölgesindeki sonbahar
mevsimindeki yağış artışının tek başına
değerlendirilmesi yanlış olabilir. Çünkü
kış mevsiminden kalan yağış bütçesin-
deki açık ve gelecekteki sıcaklık artışıyla
paralel artacak buharlaşma göz önünde
bulundurulduğunda, ortaya pek olumlu
bir görüntü çıkmıyor.
Türkiye yarı kurak bir ülkedir. Ayrıca
kuraklık sosyo-ekonomik etkileri, kalıcılı-
ğı ve çözüm bulmadaki zorluk nedeniyle
dünyadaki en tehlikeli doğal afet olarak
kabul edilmektedir. Kuraklık şehirlerde
kullanma suyu kıtlığının yanı sıra, tarım-
sal ürün ve hidro elektrik üretiminde de
büyük düşüşlere yol açabilir. Bu nedenle,
su havzalarının ve tarım alanlarının
korunması büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca kuraklık, ülke içinde şehir sınırla-
rını aşan sular ile beraber ülke sınırlarını
aşan sularda da büyük sıkıntılara yol
açabilecektir.
Ülkemizde kuraklığın şiddetini yakın bir
gelecekte bugünkünden çok daha fazla
hissedebileceği açıktır. Bu nedenle, suyun
artan önemi göz önünde bulundurula-
rak, ilerideki yıllarda, suyun yönetimine,
kuraklık planlarına, suyun yeniden kul-
lanımıyla ilgili sistemlerin geliştirilmesi
ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesi
çabaları yoğunluk kazanmalıdır. Akdeniz
havzası genelindeki su kaynaklarıyla ilgili
bölgesel değişiklikleri belirlemek üzere,
bölgesel çalışmalara gereksinim vardır.
Bu nedenle, su kaynakları yatırımlarının
ve tesislerin planlanması ve işletilme-
sinde iklim değişiminin söz konusu etki-
lerinin de göz önünde bulundurulması
zorunludur.
Şekil 1. 2100 yılında hava sıcaklıklarında beklenen değişimlerin yersel ve mevsimsel dağılımı 2071-2100 yılları ortalamasının
1961-2000 yılları ortalamasından olabilecek farklar şeklinde gösterilmektedir (Önol, 2007).
Şekil 2. 2100 yılında yağışlarda beklenen değişimlerin yersel ve mevsimsel dağılımı 2071-2100 yılları ortalamasının 1961-2000
yılları ortalamasından olabilecek farklar şeklinde gösterilmektedir (Önol, 2007).
Türkiye yarı kurak bir ülkedir.
Ayrıca kuraklık sosyo-ekonomik
etkileri, kalıcılığı ve çözüm
bulmadaki zorluk nedeniyle
dünyadaki en tehlikeli doğal
afet olarak kabul edilmektedir.
37. Mayıs - Haziran 2014 35
KAYNAKLAR
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
http://unfccc.int/2860.php
IPCC, 2001: The Global Climate of the 21st Century
WG I (Science) Summary for Policy-Makers, Third
Assessment Report.
Kadıoğlu, M. (Editör), 2001: Kuraklık Kıranı. Güncel
Yayıncılık, İstanbul, 128.s.
Kadıoğlu, M., 1993: Türkiye'de İklim Değişikliği ve Olası
Etkileri. Çevre Koruma, 47, 34-37.
Kadıoğlu, M., 1997: Trends in Surface Air Temperature
Data Over Turkey. International Journal of Climatology,
17, 511-520.
Kadıoğlu, M., 1998: Possible climate changes over
Greater Anatolian Project (GAP), Int. Symposium on
Water Supply and Tratment 25-26 May, 1998, İstanbul,
pp. 65-144.
Kadıoğlu, M., 2000: Regional Variability of Seasonal
Precipitation in Turkey. Int. Journal of Climatology, 20,
1743-1760.
Kadıoğlu, M., 2001: Küresel İklim Değişimi ve
Türkiye:Bildiğiniz Havaların Sonu, Güncel Yayıncılık, 3.ü
Baskı, İstanbul.
Kadıoğlu, M., 2007: 99 Sayfada Küresel İklim Değişimi
Söyleşi Serhan Yedig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Önol, B., 2007: Downscaling climate change
scenarios using regional climate model over Eastern
Mediterranean. İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Haziran
2007, p: 87.
Ülkemiz için su, enerji ve
tarım açısından da son derece
önemlidir. Sulama ve enerji
amaçlı ülkemizde çok sayıda
su yapısı inşa edilmiş ve
edilmektedir. Bu su yapılarının
amaçlarına uygun faaliyet
gösterebilmesi, ancak yeterli
miktarda yağışın düşmesi ile
mümkündür.
Ülkemiz için su, enerji ve tarım açısın-
dan da son derece önemlidir. Sulama
ve enerji amaçlı ülkemizde çok sayıda
su yapısı inşa edilmiş ve edilmektedir.
Bu su yapılarının amaçlarına uygun
faaliyet gösterebilmesi, ancak yeterli
miktarda yağışın düşmesi ile mümkün-
dür. Buharlaşma, küresel ısınma ile
artacak ve ülkemizde daha şiddetli ve
uzun süreli kuraklıklar görülecektir.
Bu nedenle hem su kaynakları, hem de
genelde yağışa bağlı olan kuru tarım ve
hidro-elektrik enerji üretimini ciddi bir
şekilde etkilenebilecektir. Ayrıca hidro-
lojik döngüdeki değişimler, sulama ve su
sağlama problemlerinin yanı sıra ani sel
olaylarında da artışı beraberinde getire-
bilecektir.
3. Sonuç
Özetle, küresel iklim değişiminin ülke-
mizdeki su kaynaklarına olası kötü
etkileri başlıklar halinde şu şekilde özet-
lenebilir:
• Yağışta yazın büyük azalma olacak
fakat buharlaşma artabilecek.
• Yağışların mevsimsel dağılımı ve
şiddeti değişecek. Ani sellerde artış-
lar beklenmekte.
• 1987’den beri zaten ortalamanın
altında gerçekleşen kar örtüsü daha
da azalabilecek.
• Akımları sadece miktarı azalmaya-
cak aynı zamanda pik zamanları da
değişecektir.
• Kuraklığın sıklığı ve şiddeti arta-
bilecek.
• “Su stresi” artacak. Şehir ve ülke
sınırlarını aşan nehirlerin kullanımı
dâhil birçok uluslararası, ulusal ve
yerel su kaynağının paylaşımında
problemler çıkabilecek.
• Yüksek basınç kuşağının kuzeye
kayması ile ülkemizde hâkim olabi-
lecek tropikal iklime benzer bir kuru
hava, daha sık, uzun süreli kuraklık-
lara, orman yangınlarına ve tropikal
hastalıklarda artışlara neden olabi-
lecek.
• Kuş cenneti ve benzeri milli park-
lar tahrip olup, kuşların göç yolları
ve konaklama yerleri değişecek.
Sonuç olarak suyun kısıtlı, yağışların
bazı bölgeler dışında miktar ve dağılı-
mının düzensiz olduğu, büyük şehirler-
de ve tarımsal üretimde suyun kısıtlı
bulunduğu, içme, kullanma ve sulama
suyu kalitesinin gün geçtikçe artan sana-
yi ve diğer çevre kirlilikleri neticesinde
düştüğü ve küresel ısınma düşünülürse,
ülkemizin kuraklığın şiddetini çok yakın
bir zamanda bugünkünden çok daha
fazla hissedeceği açıkça görülmektedir.
38. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Mimar ve Mühendis36
ir sonuç olarak ortaya çıkan kurak-
lık aslında küresel ısınma ve iklim
değişiminin devamıdır. Bu nedenle
konunun küresel ölçekte değerlendi-
rilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
İnsanlık; geleceğini tehdit eden çok
boyutlu ve çok taraflı karmaşık bir
sorun ile karşı karşıyadır. Ancak
geleceğimizi ilgilendiren bu ciddi
sorunun yeterince farkında olduğu-
muz söylenemez. Konu; tüm dünyada
bir takım marjinal grupların farklı
siyasi amaçlarına kurban edilmekte-
dir. İnsanlığın ortak sorunu olan bu
önemli konu marjinal gruplara bıra-
kılacak kadar basit ve naif bir konu
değildir. Globalleşen dünyada bir çok
sorun küresel kaynaklı olduğu için
bu sorunların çözümleri de ülkeler
düzeyinde olduğu kadar küresel
ölçekte ele alınmalıdır. İnsanlığın
kendi geleceği ile ilgili kararların
alınması için oluşturduğu evrensel
kurumların ( FAO, UNİDO,WHO,
WMO) bu konuda bilimsel ve uygula-
nabilir, somut sonuçlar elde edecek
aksiyon planları geliştirmeli ve uygu-
lamaya koymalıdır. Dünya da sür-
dürebilir gıda güvenliği ve buna bağlı
olarak sağlıklı bir yaşamın devamı
en çok doğal kaynakların korunması,
doğru yönetilmesi ile mümkündür.
Geleceği kaybetmemek ve gıda
güvenliğinin sürdürülebilir olmasını
sağlamak için çevre ve iklim deği-
şimlerine daha fazla duyarlı olmak
bir insanlık borcudur. Bizim kurak-
lık veya susuzluk olarak hissettiği-
miz durum küresel bir çok etmenin
ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Bu
oluşum zincirleme bir reaksiyon
göstermektedir.
Dünyada ve Türkiye'de 2013-2014 yılında özellikle kış aylarında beklenen yağışların
yağmaması sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde olumsuz etkilenmiş durumdadır.
Bu durum günlük yaşamımızda tüketmekte olduğumuz gıda zinciri içerisindeki tüm
maddelerin nitelik ve nicelik olarak azalmasına fakat fiyatlarının artmasına neden
olacaktır. Burada daha büyük bir tehlike küresel ısınma ve iklim değişimine bağlı olarak
kuraklığın küresel ölçekte sürekli hale gelmesidir. Bunun yaratacağı olumsuz etkilerin
azaltılmasına dönük önlemler almak ve çözümler geliştirmek durumundayız. Bunun için
bu tehlikeli durumun neden ve sonuç ilişkisini ortaya koymak, gündeme taşımak ve karar
verme noktasında olanların dikkatini konuya çekmek, toplum hafızasının oluşmasına
katkı yapmak geleceğimiz acısından önem taşımaktadır.
KÜRESEL ISINMA:
GIDA GÜVENLİĞİNİN TEHDİT UNSURU
Dr. Mustafa YILDIZ Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Gıda Tarım Konseyi Başkanı
B
39. Mayıs - Haziran 2014 37
Dünyada iklim değişimi nedeniyle
ekstrem hava olayları meydana gel-
mektedir. Dünya nüfusunun sürekli
artması ile artan nüfusun gıda güven-
liğinin sağlanması ancak bugünkü gıda
üretiminden daha fazla üretim yap-
makla mümkün olacaktır. Bu nedenle
önümüzdeki süreçte gıda üretimi daha
önemli fakat zor hale gelecektir. Gıda
üretiminin küresel ısınma ve iklim
değişiminden olumsuz etkilenmesinin
sürdürülebilir canlı yaşamı üzerinde
ciddi yaşamsal ve sosyoekonomik
etkileri vardır. FAO kaynaklarına göre
Dünya nüfusu 7 milyar düzeyindedir
ve 1,2 milyarı insan gıda güvenliğin-
den yoksun durumdadır. Çok yakın bir
gelecekte bu korkutucu durum önlem
alınmaz ise daha büyük boyutlara ula-
şacaktır. Dünyanın bu günkü durumu
gıdaya erişim konusunda sürdürülebi-
lir değildir.
İklim değişikliğinin gıda güvenliği
üzerine etkili olduğu kadar doğrudan
canlıların yaşamı ve sağlığı üzerinde
de etkili olmaktadır. Bunların en
önemlileri;
-Bulaşıcı hastalıkların vektörleri-
nin dağılımının değişmesi,
-Allerjik polenlerin mevsimsel tür-
lerinin değişmesi,
-Sıtma, Akdeniz humması, kolera,
ishal,
-Enfeksiyon hastalıklarının art-
ması,
-Akut ve Kronik hastalıklarda artış,
-Yüksek sıcaklık ve radyasyona
bağlı hastalıkların artması.
Hızla artan fosil yakıt kullanımı ve
çevre tahribatı atmosferin bileşimini
değiştirmektedir. Buna bağlı olarak
büyük oranda kirlenen atmosferin
ısınma eğilimi gittikçe artmaktadır.
İnsanların iklim değişimine entegre
diğer canlılara göre daha hızlı olmak-
tadır. Fakat bitkiler ve hayvanlar bu
değişimlere uyum sağlayamamaktadır.
Bunun sonucunda insanlığın gıda zin-
cirini oluşturan eko sistem tehlikeye
girmektedir ( FABBRI, 2003). Türkiye
yarı kurak iklim kuşağında bir ülkedir
ve kuraklık Türkiye de artık iklimin
doğal bir parçası haline gelmiştir.
Türkiye’de en tehlikeli doğal afetler-
den biri olmasına karşın çok az bilin-
mektedir. Gelip gecen bir doğa olayı
Dünyada iklim değişimi nedeniyle
ekstrem hava olayları meydana
gelmektedir. Dünya nüfusunun
sürekli artması ile artan
nüfusun gıda güvenliğinin
sağlanması ancak bugünkü gıda
üretiminden daha fazla üretim
yapmakla mümkün olacaktır.
Küresel Isınma Kuraklık Gıda Güvenliği yokİklim Değişimi
olarak algılanmaktadır.
Küresel İklim Değişiminin Belirtileri (
Fabbri, 2003; Kadıoğlu, 2008)
Kurak olan bölgelerin daha kurak hale
gelmesi,
• Yağış rejiminin değişmesi,
• Mevsimlerin kayması ve sıra dışı
doğa olayların artması,
• Yağmurların büyük kısmının sağa-
nak şeklinde yağması,
• Buzulların erimesi,
• Deniz su seviyesinin yükselmesi
• Orman yangınlarında artış olması,
• Sıcaklıkların artması, fırtına, sel
gibi olayların sıkılığı ve şiddetinin
artması,
• Tarımsal üretimde verimlilik ve
kalite kayıplarının artması,
• Hastalık ve zararlıların çoğalması.
Türkiye’ de tarım önemli su kullanıcısı
olmasına karşın; genel su kaynaklarının
sınırlı olması, sulama projelerinin yeter-
sizliği ve yanlış su kullanımı gibi neden-
ler tarımsal üretimin istenilen hedeflere
ulaşmasını engellemiştir. Türkiye’nin
kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar
m3/yıl. Bunun sadece 42 milyar m3/yıl
olan kısmını kullanıyoruz. Kullandığı-
mız suyun 29,6 milyar m3/yıl tarımda
kullanılmakta, 6,2 milyar m3/yıl içme
ve kullanma suyu olarak tüketilmekte-
dir. Ülkemiz 28 milyon hektar alanda
tarım yapmaktadır. Bunun 16.7 milyon
hektar sulamaya elverişli olmasına
karşın sadece 5 milyon hektarı sulana-
bilmektedir. Bu oran ekilebilir tarım
alanlarımızın % 20 oluşturmaktadır (
40. MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Mimar ve Mühendis38
DELAL, 2012; DSİ, 2012). Kalan tarım
yapılabilir alanların %80 nin de kuru
tarım yapılmaktadır. Bu göstermek-
tedir ki Türkiye tarımının çok büyük
bir kısmını doğal koşullara acık tarım
uygulamaları ile yapmaktadır. Bu
durum; büyük bir verimsizlik ve kali-
te kaybına neden olmaktadır.
Bilimsel çalışmalar kuru ve sulu tarım
uygulamalarında verimliliğin 1/6 ora-
nında olduğunu göstermektedir. Sulu
tarım kuru tarıma göre altı kat daha
verimli olduğu anlamına gelmektedir.
Bu sonuç göstermektedir ki tarımsal
üretimde kalite ve verimliliğin artırıl-
ması, diğer tarımsal girdilerin etkin-
liğinin sağlanmasında su en önemli
faktördür. Türkiye sulamaya uygun
tarımsal alanlarını etkin ve verimli
bir model ile sulu tarıma uygun hale
getirdiğinde bugünkü tarımsal üreti-
mini 4 katına çıkaracak bir potansi-
yele sahiptir. Görüldüğü gibi tarımsal
üretimde verimliliğin arttırılması ve
sürdürülebilir olması su ile birebir
korelasyon göstermektedir. Kuru
tarımda birim alandan alınan ürünün
verimliliği düşük kalite olarak zayıf
ürün anlamına gelmektedir. Türkiye
çok yakın bir zamanda (2007 yılın-
da) tarım sektöründe kuraklığa bağlı
olarak %7 küçülme yaşamıştır. 2014
yılında buna yakın bir küçülmenin
hububat, fındık, yağlı tohumlar ve
zeytine kadar tüm tarım ürünlerini
kapsayan geniş bir yelpazede olacağı
tahmin edilmektedir.
Küresel ısınma ve iklim değişiminin
etkilerini azaltmanın, değişime uyum
sağlayacak tedbirlerin alınması kadar
bu değişimi meydana getiren neden-
leri ortadan kaldırmakta gereklidir.
Ülke bazında kısa ve orta vade eylem
planları geliştirilirken küresel ölçekte
insanlığın ortak kurumları kuraklığı
ve iklim değişimini önlemek için hare-
kete geçirilmelidir.
Türkiye özelinde alınacak önlemleri,
coğrafi avantajları ve dezavantajları
dikkate alarak orta ve uzun vadeli
önlemleri şöyle sıralanabilir ( KADI-
OĞLU, 2008; DALAL, 2012)
-Türkiye bütün kurumlarının katı-
lımı ile bu konuda risk analizi yap-
malı ve eylem planı hazırlamalıdır.
-Eylem planı tüm iletişim kanalları
kullanılarak kamuoyuna anlatılma-
lı ve destek alınmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim
düzeyinde eğitim programlarına
iklim değişimi ve kuraklık neden-
lerini ve sonuçlarını içeren ders
programları koymalıdır.
-Su kaynaklarını etkin kullanım
için gerekli yatırımlar süratle dev-
reye alınmalıdır.
-Sulamada etkinliğin artırılması
için arazi koşullarına bağlı olarak
sulama modeli geliştirilmelidir.
-Kuraklığa dayanıklı yeni tohum
çeşitlerinin geliştirilmesi için
Ar-Ge çalışmaları yapılmalıdır.
-Şehirleşme ve çevre yeni bir anla-
yışla ele alınmalıdır.
-Yenilenebilir enerji kaynaklarına
yatırım yapılmalıdır.
-Tarımsal ürünler yakıt olarak kul-
lanılmamalıdır.
-Kuraklık, erken uyarı izleme alt-
yapısı kurulmalıdır.
Sonuç olarak küresel ölçekte karşı-
laşılan en büyük sorunlardan birisi
olan küresel ısınma ve iklim değişi-
mine bağlı olarak gelişen kuraklık
doğal çevre, kent yaşamı, ekonomi,
teknoloji, tarım, gıda, temiz su ve
sağlık olmak üzere hayatımızın her
aşamasını etkilemektedir. Bu nedenle
İklim değişikliği geleceğin değil, bu
günün sorunudur. Acilen önlem alın-
malıdır. Çünkü insanlık için yiyecek
gıda ve içecek su kalmadığı durumda
diğer bütün sosyoekonomik kaygılar
anlamsız hale gelmektedir. İnsanlık
için Gıda zaman ve mekan ötesi bir
olgudur. İnsanlık var oldukça önemi
artarak devam edecektir.
Küresel ısınma ve iklim
değişiminin etkilerini
azaltmanın, değişime uyum
sağlayacak tedbirlerin
alınması kadar bu değişimi
meydana getiren nedenleri
ortadan kaldırmakta
gereklidir. Ülke bazında kısa
ve orta vade eylem planları
geliştirilirken küresel ölçekte
insanlığın ortak kurumları
kuraklığı ve iklim değişimini
önlemek için harekete
geçirilmelidir.
KAYNAKLAR
1. KADIOĞLU,M: 2008;Küresel İklim
Değişikliği ve Türkiye. Günümüzden 2100
yılına İklim Değişimi. S, 27-46
2. DELAL. İ: 2012; İklim Değişikliği ve Tarım.
TMMO Ziraat Müh. Odası.
3. DSİ ( Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü):
2012; Tarımda Sulamanın Önemi.
4. FABBARI, M: 2003; İklim Değişiklikleri :
Tehlikede Olan Nedir.
42. Mimar ve Mühendis40
Fosil yakıtları, sanayi, ulaştırma, arazi kullanım değişikliği, katı atık yönetimi, hatalı
tarımsal uygulamalar, mera ve orman alanlarının azalması nedeniyle atmosferde
başta CO2 olmak üzere, diğer sera gazları (metan-CH4, azot oksit-N2O ve flora clora
karbonlar-CFC5, vb.) oranının artması sonucu tutulan uzun dalga boylu ışınlar, yüzey
sıcaklıklarını artırmaktadır, sıcaklıklarda meydana gelen bu yükselmeye küresel
ısınma denilmektedir.
KÜRESEL ISINMA, GIDA
İHTİYACI VE BUĞDAY ÖRNEĞİ
Doç. Dr. Burhan KARA
2
0. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
bilimsel çevrelerde dünya ikliminin
yavaş yavaş değiştiği, bu değişmenin
kara ve deniz yüzeylerindeki ortala-
ma sıcaklığı artırdığı ve bazı bölgeler-
de ortalama yağış miktarı azalırken,
bazılarında arttığı, buzulların eridiği
ve deniz seviyesinin yükselmesi şek-
linde kendini göstermektedir (IPCC,
2007). Küresel ısınmaya bağlı olarak
yeryüzünün bazı bölgelerinde meteo-
rolojik veriler uzun yıllar otalamala-
rından farklılık göstermeye başlamış-
tır ve değişim devam etmektedir. Bu
farklılık; genel olarak sıcak günlerin
sayısının artacağı, soğuk günlerin
sayısının azalacağı, dünyanın pek
çok yerinde artan neme bağlı olarak
şiddetli yağışların ve fırtınaların daha
sık görüleceği, uzun ve sıcak geçecek
olan yazların şiddetli kuraklıkları da
beraberinde getireceği, kış aylarının
daha ılık geçeceği, kar yağışının aza-
lacağı, çölleşme ve iklime bağlı fela-
ketlerin daha güçlü ve sık yaşanacağı
şeklinde kendini göstereceği öngörül-
mektedir (IPCC, 2001).
Hükümetler arası iklim değişiklikleri
panelinin (IPCC, 2007) Dördüncü
Değerlendirme Raporuna göre, orta-
lama yüzey sıcaklığı, 1906-2005
döneminde 0.74 °C artmıştır. 1901-
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞDOSYA: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENCESİ
Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü