2. İÇERİK
1) MUNZAM ZARAR NEDİR ?
2) MUNZAM ZARARIN ÖZELLİKLERİ
3) MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
4) İSPAT YÜKÜ VE İSPAT SORUNU
5) MUACCELİYET TARİHİ VE ZAMANAŞIMI
6) MUNZAM ZARAR TAZMİNATININ HESAPLANMASI
7) BAZI MUNZAM ZARAR NEDENLERİ
3. MUNZAM ZARAR NEDİR?
A - TANIMI
Munzam, kelime anlamı itibariyle katılmış, eklenmiş anlamına
gelmektedir. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu
ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile
temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farkın
temerrüt faizi ile karşılanmayan , onu aşan bölüme tekabül eden
zarardır (Uygur, 2003;3427).
Diğer bir anlatımla temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu
kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabilir.
Aşkın zarar olarak da adlandırılır.
Fikret Eren munzam zararı; zararın, temerrüt faizi üzerinde kalan
kısmı olarak tanımlamaktadır.
Borçlunun temerrüt tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında doğmuş
olan zararı ifade etmektedir. Alacaklı, borçlunun ilk temerrüde
düştüğü tarihten alacağını faizi ile birlikte tahsil ettiği tarihe kadar
olan dönem için munzam zararını isteyebilecektir.
4. Alacaklının alacağını elde edebilmek için yaptığı makul ve ölçülü
giderler (ihtar masrafı vb.), parasını alamadığı için başka bir kişiye
olan borcunu ödemek amacıyla bankadan kredi alması, başka
kaynaklardan borç para alması, teminat göstermesi halinde bunlara
yönelik yaptığı harcamalar ve ödediği faizler/ komisyonlar da
munzam zarar olarak istenebilir.
Örneğin, bir müteahhidin hakedişlerinin geç ödenmesi nedeniyle
kredi çekmek zorunda kalması ve bu kredi için bir takım masraflara,
giderlere katlanmak zorunda olması. (kredi sebebiyle ödediği faiz ve
diğer masraflar)
Örneğin; “Hakedişlerin zamanında alamadığı için, vergi cezasına
maruz kalan yüklenicinin, ödediği cezayı istemesi, faizi aşan
munzam zarar olduğundan...,” (Yargıtay 15. HD. 16.1.1995,
6546/65)
MUNZAM ZARAR NEDİR?
5. Sözleşmesel faizi aşan veya sözleşmesel faizle karşılanmayan zararlar
aşkın zarar kapsamına girmez.
Kanunda ayrı ve özel bir tazminat türü olarak düzenlenmiştir.
Aşkın zarar sadece fiili zarardan ibaret değildir. Yoksun kalınan kâr da
aşkın zararın konusunu oluşturabilir.
Örneğin; alacaklının temerrütten fiili ödeme tarihine kadar yapacağı
bir yatırımı borçlunun geç ifası nedeniyle yapamamış olması durumu
bu kapsamdadır.
MUNZAM ZARAR NEDİR?
6. B – AMACI
Sorumluluk hukukuna egemen olan temel ilke, “kimseye zarar verme“
“neminem zaeder” ilkesidir. Sorumluluk hukukunun başlıca amacı,
zarar görenin, zarar verene karşı uğradığı zararın denkleştirilmesi
(giderilmesi/ tazmin edilmesi) talebinin tanınmasıdır.
Bir borcun zamanında ödenmemesi halinde karine olarak kesin ve
tartışmasız şekilde alacaklının bir zarara uğradığı kabul
edilmektedir. Kanun koyucu bu şekilde para borcunun geç
ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak
benimsemiş, bu zararın tazminini iki bölüm şeklinde
düzenlemiştir. Birinci bölüm, ispat edilmeden tahsili talep
edilebilecek zarar miktarı olup, bu zararın temerrüt faizi ile
karşılanması kabul edilmiştir. Bu nedenle alacaklı zararını ispat
etmesine gerek olmaksızın temerrüt faizi almaya hak
kazanmaktadır.
MUNZAM ZARAR NEDİR?
7. Gerek İsviçre ve gerekse Türk kanun koyucusu, alacaklıya zararın
varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın
temerrüt faizini talep edebilme imkânı tanımıştır. Faiz yükümlüğünün
doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart
olmadığı gibi, temerrüt faizi de bu yararların iadesi amacını taşımaz.
Temerrüt faizi, alacaklının aksi iddia olunamayan farazi zararının
asgari oranda giderilmesine yönelik maktu ve götürü bir tazminat
niteliği taşır.
Ancak alacaklının zararı, yüksek enflasyon nedeniyle alım gücündeki
düşüş gibi sebeplerle temerrüt faizini aşabilmektedir. İşte alacaklının
böyle bir zarara uğraması halinde bu zararın giderilmesi amacıyla
çeşitli ispat koşullarına bağlı munzam zarar müessesesi hukukumuzca
tanınmıştır. Bu da söz konusu zararın tazmininin ikinci bölümünü
oluşturmaktadır.
MUNZAM ZARAR NEDİR?
8. MUNZAM ZARARIN ÖZELLİKLERİ
1- ASIL BORÇTAN BAĞIMSIZ AYRI BİR BORÇTUR
Borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü , asıl borç ve temerrüt
faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya
başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden,
asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Fer’i bir alacak
niteliğinde değildir. Asıl alacaktan bağımsız ve ek bir zarar
niteliğindedir.
Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve
faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla
sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl
alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde takip
veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez.
Bunun bir sonucu olarak da asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline
yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı
tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt konulmasına da gerek
bulunmamaktadır. Ayrıca talep edilebilmektedir.
9. 2 - MÜSPET ZARARIN BİR TÜRÜDÜR
Müspet zarar; sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden
doğan zarardır. Munzam zarar da ifanın gereği gibi zamanında
yapılmaması, geç yapılması sonucu ortaya çıktığı için bir müspet zarar
türüdür.
3 - TEMERRÜT FAİZİ ÖDEMESİNDE GECİKİLMESİ HALİNDE UYGULANMAZ
Temerrüt faizinin ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde BK’nun
388/3 maddesi «faizin anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz
yürütülmesi kararlaştırılamaz.» uyarınca birleşik faiz yasağı (faize faiz
yürütülemez) nedeniyle munzam zarar istenemeyecektir.
MUNZAM ZARARIN ÖZELLİKLERİ
10. 4 - TAZMİNAT NİTELİĞİNDE BİR İSTEMDİR
Alacaklının uğradığı zarar esasen bir bütündür. Bu nedenle ek bir zarar
değil ek bir tazminatın söz konusu olduğunu söylemek daha doğru olur. Bu
zarar, alacaklıya ek (munzam) bir tazminat sağlayacaktır. Hukukçu
Andreas von Tuhr bunun bir tazminat olduğunu, haksız fiil alacaklarında
da munzam zarar hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir.
Yargıtay da kararlarında munzam zararın bir tazminat alacağı olduğunu
vurgulamıştır
MUNZAM ZARARIN ÖZELLİKLERİ
11. MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
1- ASIL BORCUN BİR PARA BORCU OLMASI GEREKMEKTEDİR
Munzam zarar her türlü borç için istenemez. Bilindiği gibi temerrüt faizi
yalnızca para borçları için söz konusu olabilmektedir. Munzam zarar da
ilgili madde metninden anlaşıldığı gibi temerrüt faizinin talep
edilebileceği durumlarda talep edilebilmektedir. Bunun bir sonucu olarak
munzam zararın yalnızca para borçları için istenebileceği konusunda
doktrin ve içtihatlarda görüş birliği bulunmaktadır.
Ancak bu para borcunun kaynağı ise önemli değildir. Borç; haksız fiil,
sebepsiz zenginleşme, sözleşme veya vekaletsiz iş görme gibi borcun
kaynaklarından herhangi birinden doğmuş olabilir.
«BK'nun 105.maddesi, kaynağı ne olursa olsun, temerrüt faiz yürütülebilir
nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına
sahiptir.» (Yargıtay HGK 2012/407 E. 2012/874 K.)
12. 2 - BORÇLUNUN TEMERRÜDE DÜŞMÜŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR
Borçlunun temerrüdünün şartları:
1) İfanın mümkün olması
2) Borcun muaccel olması
3) Alacaklının ihtarı
4) Alacaklının ifayı kabule hazır olması
5) Borçlunun ifadan kaçınma hakkının bulunmaması
Taraflar arasında belirli bir vaade kararlaştırılmışsa bu günün geçmesinden,
eğer böyle bir vaade kararlaştırılmamışsa veya ihtar çekilmesine gerek
olmaksızın borçlunun kendiliğinden temerrüde düştüğü diğer hallerden biri
gerçekleşmemişse (haksız fiilde haksız fiil tarihinden itibaren vb.) alacaklı
tarafından Borçlar Kanunu 117. Maddede belirtilen ihtarın çekilmesinden,
eğer ihtar çekilmemiş ise de alacaklının talebini dava veya icra yoluyla ileri
sürmesinden itibaren borçlu temerrüde düşmüş olur.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
13. 3 - ALACAKLININ TEMERRÜT FAİZİYLE KARŞILANAMAYAN BİR ZARARI
BULUNMALIDIR
Alacaklının munzam zarar talebinde bulunması için bir zarar görmesi
zorunludur. Bu zarar, mal varlığında azalma şeklinde oluşabileceği gibi,
mal varlığında oluşabilecek artışların önlenmesi şeklinde de olabilir.
Alacaklı meydana gelen bu zararını ispat etmek zorundadır. Temerrüt
faizinin aksine munzam zarar tazminatı zarar oluşmaksızın ve
ispatlanmaksızın talep edilemez.
Bu aşkın zarar borçlunun asıl alacak yönünden temerrüde düşmesinden
alacağına kavuşma anına kadar geçen zamanda, yani temerrüt süresi
içinde meydana gelen zarardır.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
14. 4 - BORÇLUNUN TEMERRÜDE DÜŞMEDE KUSURU BULUNMALIDIR
Temerrüt faizi talep edilebilmesi için borçlunun kusurlu olması
gerekmemektedir. Ancak munzam zarar kapsamında talepte
bulunabilmek için borçlunun kusurlu olması şarttır. Karine borçlunun
kusurlu olması olduğu için borçlu bunun aksini yani kusursuzluğunu,
kendinden kaynaklanmayan sebeplerle temerrüde düştüğünü (mücbir
sebep, pandemi nedeniyle gerçekleşen seyahat ve nakliye kısıtlamaları
gibi) ispat ettiği takdirde sorumluluktan kurtulacaktır.
Bu durum 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Munzam Zararı
düzenleyen 122/1. maddesinde şu şekilde belirtilmiştir; "Alacaklı,
temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin
hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle
yükümlüdür".
Fakat bu düzenleyici bir hükümdür. Bu nedenle taraflar aralarında
borçlunun kusuru olmasa dahi sorumlu olacağını sözleşmeye bir
kusursuz sorumluluk kaydı koyarak kararlaştırabilirler.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
15. «Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm
dosya kapsamına göre, taraflar arasında gümrük müşavirliği hizmetine
dair vekalet ilişkisi bulunduğu, davacı tarafın yurt dışından ithal ettiği
660 kap bürüt 17.000 kg kumaşlara ilişkin yük ordinosu eşyanın T****
*** girişinden 8 ay sonra gümrük personeline teslim edildiğinden davalı
tarafından yapılabilecek bir işin olmadığı, üzerine düşen uzatma
talebini de yapan davalıya herhangi bir kusur atfı söz konusu olmadığı,
muhteviyatı 514 kap 18.200 kg gelen kumaşlara ilişkin de ek süre
talebinde bulunulduğu, dosyaya gelen .... Denizcilik..A.Ş. müzekkere
cevabında bu eşyalara ait ordinonun hiç alınmadığının bildirildiği,
gümrük işlerine başlanabilmesi için yük ordinosunun alınması
gerektiği, bu teslim alınma davacı tarafça gerçekleştirileceğinden
davalıya herhangi bir kusur atfedilemeyeceği, davalının bu eşya
yönünden de üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.» (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi
2017/3157 E. 2020/3834 K.)
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
16. Alacak veya borç tespit davasında yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle alacaklının alacağına geç ulaşması borçlunun kusurundan
kaynaklanmadığı için tek başına bir munzam zarar sebebi değildir.
Temerrütte borçlu ile birlikte alacaklının da kusurunun bulunduğu
durumlarda içtihatlardan yola çıktığımız takdirde genellikle munzam
zarara hükmedilmemektedir.
«Taraflar arasındaki ilk davanın açıklanan bu safahatından da
anlaşılacağı üzere; davalıdan talep edilen zararın oluşmasında % 50
oranında talep sahibi davacının da sorumlu olduğunun mahkemece
belirlenmiş olması nedeniyle, davalının kendisinden talep edilen tüm
zararı dava edilmeden ödememekte kusurlu olduğu söylenemez. Kaldı
ki davalı, bu kusur oranına göre mahkemece belirlenen tazminat
miktarını kesinleşmemesine rağmen ödemiştir. Ayrıca, salt olarak ilk
yargılamanın uzun sürdüğünden bahisle davalıya kusur da
yüklenemeyecektir. » (Yargıtay HGK 2012/407 E. 2012/874 K.)
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
17. 5- BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ İLE MUNZAM ZARAR ARASINDA İLLİYET BAĞI
BULUNMALIDIR
Borçlunun geç ödeme yapması ile alacaklının uğradığı munzam zarar
arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Bu illiyet bağı alacaklı
tarafından ispat edilecektir. Borçlu ise bu bağın olmadığını veya kesildiğini
ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir.
Örneğin; borçlu, ödemeyi zamanında yapmış olsaydı bile, alacaklının
elinde iken yine paranın alım gücünde azalmanın meydana geleceğini, yani
alacaklı parayı gereğince almış olsa idi, gene zarara uğrayacağını
belirterek sorumluluktan kurtulabilir. Bunun yanı sıra Yargıtay HGK nun
10.11.1999 tarih ve 13-353 E, 929 K sayılı ilamında belirlendiği gibi,
borçlunun, davacının paranın ödeme tarihindeki fiili tutumuna göre, parayı
ödese dahi, bunu değeri düşmeyecek bir şekilde değerlendiremeyeceğini
ispat etmesi, böylece munzam zarar talebini ödemekten kurtulması da
mümkündür.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
18. 6 - ALACAKLI TARAFINDAN TALEP EDİLMELİDİR
Taleple bağlılık ilkesi gereğince alacaklı tarafından talep edilmediği
müddetçe hakim tarafından re ’sen dikkate alınmayacaktır. Talep etme
yöntemleri şu şekildedir;
A- ASIL ALACAK İLE BİRLİKTE TALEP EDİLEBİLİR
TBK Md. 122/2’ de de belirtildiği gibi; «Temerrüt faizini aşan zarar
miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi
üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da
hükmeder.»
Ayrıca asıl alacağın ifası talep edilirken alacak davasında temerrüt faizi
hesaplaması yapıldığında zararı karşılamayacağı anlaşılıyorsa ıslah talebi
ile de ileri sürülebilir.
Ancak önceden de bahsettiğimiz gibi bu şekilde talep edilmemiş olması
alacaklının bu hakkından feragat ettiği anlamına gelmemektedir.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
19. B- AYRI BİR DAVA İLE İLERİ SÜRÜLEBİLİR
Munzam zarar asıl alacaktan bağımsız olma özelliğinin bir sonucu
olarak asıl alacak ile birlikte talep edilebileceği gibi, «Munzam
Zarar Davası» adı verilen ayrı bir dava ile de talep
edilebilmektedir. Bu dava esasen bir tazminat davasıdır.
Munzam zarar alacağının, asıl alacak davasıyla birlikte talep edilmesi
mümkün olduğu gibi, daha sonra müstakil bir davada istenmesi de
mümkündür. (YARGITAY 15. HD. 6.3.2006, 100/1235).
Davada yetkili ve görevli mahkeme esas borcun niteliğine ve
kaynağına göre değişiklik göstermektedir.
MUNZAM ZARARIN ŞARTLARI
20. İSPAT YÜKÜ VE İSPAT SORUNU
A – TARAFLAR ÜZERİNDEKİ İSPAT YÜKÜ VE İSPATLANMASI GEREKEN
UNSURLAR
Munzam zarar tazminatı kusura bağlı bir alacaktır. Bu konuda ispat yükü
ise borçludadır. Borçlu daha önce de bahsettiğimiz üzere bu zararın
tazmininden zararın oluşumunda kendi kusuru olmadığını ispat ettiği
takdirde kurtulur. Aynı zamanda önceden de belirttiğimiz gibi illiyet
bağının kesilmesinin ispatlanması da bir borçtan kurtuluş sebebidir.
Munzam zarar alacaklısı ise öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının
varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmediğini kanıtlayacaktır.
Alacaklı aynı zamanda temerrüt faizi ile giderilemeyen uğradığı zararını
ve bu zarar ile borçlunun temerrüdü arasındaki illiyet bağını da ispat
etmelidir. Munzam zarar talep edilirken « iddia edenin, geç ödemenin
sonunda zararın meydana geldiği, doğan zarar ile geç ödeme arasında
uygun sebep sonuç ilişkisinin bulunduğunu» ortaya koyması gerekir.
(Yargıtay 15. HD 24.1.1994 Tarih, 1993/5843 E., 1994/229 K. Sayılı
ilamı).
21. B – İSPAT YÖNTEMİ VE İSPAT SORUNU
Yargıtay önceki zamanlarda özellikle enflasyon nedeniyle uğranan
munzam zarar konusunda çok katı davranıyor ve bu illiyet bağını,
alacaklının borçlu geç ödeme yapmasaydı parasını nerede ve ne şekilde
değerlendireceğinin somut olgularla ispat etmesi gerektiğini belirtiyordu.
Örneğin; salt enflasyon kaynaklı sebepleri reddediyordu. Ancak sonradan
verdiği kararlarla bu yaklaşımını terk ederek konuya daha ılımlı bir
yaklaşım göstermiştir.
Alacaklının uğradığı zararın da ispatlanması gerekmektedir. YHGK nun
10.11.1999 tarih, 13-353 E, 929 K sayılı ilamında, “munzam zarar
davalarında, alacaklının ispat yükümlülüğünün çok sıkı kurallara
bağlanmaması, bu konuda Medeni Kanunun 6,7 ; İcra ve İflas Kanunun
madde 8/son fıkrası gibi hüküm ve karinelerden yararlanabileceği
belirtilmiştir.
İSPAT YÜKÜ VE İSPAT SORUNU
22. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu 21.12.2017 gün ve
2014/2267 sayılı başvuru no’lu karar sonrası Yargıtay da özellikle enflasyon
nedeniyle oluşan munzam zararın ispatı için somut deliller arayan katı görüşünü
terk etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin ilgili içtihadı şu şekildedir;
“Enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, Hazine bonosu
ve devlet tahvili faiz oranlarının sabit yasal ve temerrüt faiz oranlarının çok
üstünde gerçekleşmesi, borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması
sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle borçlu borcunu süresinde ödememekte,
yargı yoluna başvurulduğunda da yargı süresini uzatma gayreti göstermekte;
böylece yargı mercilerindeki dava ve takipler çoğalmakta, yargıya güven
azalmakta, kendiliğinden hak alma düşüncesi yaygınlaşarak kamu düzeni
bozulmakta, kişi ve toplum güvenliği sarsılmaktadır (AYM 1997/34 Esas, 19898/79
Karar, 15.12.1998).
Mülkiyet hakkı kapsamında alacağın geç ödenmesi durumunda arada geçen
sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile
mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı
olarak getirisinden yararlanmak imkanı da bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler
mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğramaktadır (AYM 2008/58
Esas, 2011/37 Karar, 10.2.2011).
İSPAT YÜKÜ VE İSPAT SORUNU
23. MUACCELİYET TARİHİ VE ZAMANAŞIMI
Munzam zararın zamanaşımı bu konuda özel bir hüküm olmadığından genel
hükümlere göre belirlenecektir, on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her
zaman istenmesi mümkündür. 10 yıllık sürenin başlangıç tarihi konusunda
kanunda bir hüküm bulunmamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarından anlaşıldığı
üzere esas alacağın tahsil edildiği tarihtir.
Asıl alacak davasının açıldığı tarihte, alacağın geç tahsili nedeniyle oluşan
munzam zararın miktarının tespiti imkân dahilinde ise aynı tarihte davanın
açılmasının gerektiği ve zamanaşımının o tarihte başladığı düşünülebilir ise de
alacağın hiç ödenmemesi veya kısmen ödenmesi halinde oluşacak zararın
miktarının tespiti mümkün olmadığından, munzam zarar davalarında
zamanaşımının başlangıç tarihinin alacağın tamamının tahsil edildiği tarih
olarak düşünülmesi gereklidir. (YARGITAY 15. HD. 6.3.2006, 100/1235).
24. A – YOKSUN KALINAN KÂRIN TALEP EDİLMESİ
Alacaklının böyle bir talepte bulunabilmesi için eğer alacağı kendisine zamanında
ödenseydi yapacağı yatırımları somut bir şekilde belirtmelidir. Parayı ne şekilde
kullanacağı, bu kullanımdan ne kadar kazanabileceği somut verilerle ortaya
konulduğu zaman kişinin bu konuda munzam bir zarara uğradığı kabul
edilmektedir. Çoğu Yargıtay kararında bu benimsenmiştir.
AYRANCI’ ya göre ise genellikle yoksun kalınan kârın hesaplanmasında
kullanabilecek yöntem soyut zararın hesaplanması yöntemidir. Bu yöntemde belli
ekonomik göstergeler dikkate alınarak değerlendirme yapılır. Alacaklı bu
yöntemde uğradığı zararı somut vakıalarla ispat etmek zorunda değildir. Temerrüt
faizi ile karşılanmayan zararın varlığını başta enflasyon, devalüasyon, altın
fiyatlarındaki artış, tüketici fiyat endeksi, üretici fiyat endeksi ve asgari ücret
artış oranlarındaki artıştan yola çıkarak ispat edebilir.
MUNZAM ZARAR TAZMİNATININ HESAPLANMASI
25. MUNZAM ZARAR TAZMİNATININ HESAPLANMASI
B - MASRAF VE GİDERLERİN TALEP EDİLMESİ
Alacaklının alacağını tahsil için veya kendisine ait başka bir borcu ödemek için
yaptığı masraf ve giderler, güncellenmeden (günümüzdeki alım gücüne vb. göre)
ve üzerine KDV gibi herhangi bir kamu alacağı ilave edilmeksizin salt
gerçekleştirilen masraf ve gider miktarınca talep edilebilecektir.
Munzam zarar olarak talep edilen ve mahkemece hüküm altına alınması gereken
masraf hesap edilirken, yapılan masrafın gerçek miktarı güncelleme yapılmadan
dikkate alınmalı ve bu miktara ayrıca KDV ilave edilmemelidir. Davacı şirketin
alacağına geç kavuşması nedeniyle bankalardan almış olduğu kredilere ödemiş
olduğu faiz miktarı, davacının açmış olduğu alacak davası sonucunda saptanan
kesin alacağı oranında munzam zarara yansıtılması ve miktarın güncelleme
yapılmadan hesaplanması gerekir (YARGITAY 15. HD. 10.4.2008, 7441/2339)
26. C – ÜRÜNÜN TEKRAR TEDARİK VE ÜRETİMİ İÇİN YAPILACAK MASRAFLARIN
TALEP EDİLMESİ
Bir Yargıtay kararında özetle; davacı ... A.Ş. bayisi olarak davalı tarafa kalorifer
yakıtı temin edip satmaktadır. Davacının alacağını zamanında elde edememiş
ve elde etmiş olabilseydi aynı miktar akaryakıt almasının hayatın olağan akışına
uygun göründüğü, diğer bir deyişle, davacı, davalıdan zamanında alacağını
tahsil etmiş olsaydı, elde edeceği miktar kadar akaryakıt alabilecek olduğu ve
sonuç itibariyle para kaybından etkilenmeyecek şekilde akaryakıt temin etme
imkânına kavuşacak olduğunu belirtmiş, munzam zararının sebebi olarak
sattığı akaryakıtı yerine koyamama olarak bildirmiştir. Bu durumda davacının
munzam zarar talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar
verilmiştir.
«Davacının davalılardan tahsil ettiği anapara ve faiz toplamının, davacının
sattığı malı yeniden tedarik etmesi için ödemesi gereken bedelle kıyaslayıp
arada davacı aleyhine bir fark varsa davacının munzam zararının bu
olduğunun kabulüyle» (YARGITAY 19. HD, E. 2017/5217, K. 2019/5474, T.
9.12.2019)
MUNZAM ZARAR TAZMİNATININ HESAPLANMASI
27. 1) ENFLASYON NEDENİYLE OLUŞAN MUNZAM ZARAR
Borcun tahsil zamanına kadar paranın alım gücündeki değişimlere alacaklı
katlanmak zorundadır fakat borçlu temerrüde düştüğü andan itibaren paranın
değerindeki düşüşlerden artık borçlu sorumlu olacaktır. Bu noktada tartışmalı olan
husus enflasyonun tek başına aşkın zarar oluşumunu ispat etmeye yeterli olup
olmadığı hususudur.
Doktrin ve Yargıtay kısa süre önceye kadar enflasyon nedeniyle uğranılan zararın
somut olarak da alacaklıyı zarara uğrattığının ispat edilmesi gerektiği
görüşündeydi. Yani alacaklı, enflasyon sebebiyle munzam zarara uğradığını,
alacağını vaktinde almış olsaydı malvarlığını arttırıcı girişimlerde bulunacağını
somutlaştırmak ve ispat etmek zorundaydı.
Ancak kısa süre önce Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce ispat bölümünde
bahsettiğimiz bireysel başvuru kararına dayanarak bu içtihadını terk etmiştir.
Mevcut durumda herkesçe bilinen yüksek enflasyon oranlarının varlığı tek başına
yeterli kabul edilmekte ve alacaklının ayrıca aşkın zarara neyin sebebiyet verdiğini
ispatlaması aranmamaktadır. Buna göre ispat edilmesi gereken olgular ülkenin o
zamanki ekonomik durumuna göre farklılık gösterecektir.
BAZI MUNZAM ZARAR NEDENLERİ
28. 2) KUR DEĞİŞİKLİĞİ NEDENİYLE OLUŞAN MUNZAM ZARAR
Yabancı para borçlarında kur değişikliği, alacağın Türk Lirası olarak miktarını
değiştireceğinden aşkın zarar gündeme gelebilir. Ancak bu durum oldukça istisnai
hallerde söz konusu olabilir. Çünkü yabancı para Türk Lirası karşısında değer
kazandığı takdirde alacaklının yabancı para üzerinden alacağı para da değer
kazanmış olacağı için aşkın zarar tazminatı istenemez. Buna rağmen kur
değişikliği nedeniyle temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zarar olduğu
ispatlanabilirse aşkın zarar gündeme gelebilir.
BAZI MUNZAM ZARAR NEDENLERİ
29. 3) KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN GEÇ ÖDENMESİNDEN KAYNAKLANAN
MUNZAM ZARAR
YHGK, 13.06.2012 tarih ve 2011/18-730 E.50 sayılı kararında
kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden doğan aşkın zarar iddiasının
soyut yöntemlere dayanılarak ispat edileceğine hükmetmiştir. Karara
göre, alacaklı zararını ispatlarken yüksek enflasyon gibi bilinen vakıalara
dayanabilir ve bu şekilde üzerine düşen ispat külfetini yerine getirilebilir.
Somut olay itibariyle, davacılar taşınmazlarının kamulaştırma bedelini
uzun süre alamamışlardır. Bu nedenle de tahsil edilmeyen bu bedelin
dava tarihindeki satın alma gücü dikkate alındığında, davacıların
zararlarını kanıtlamış olduklarının kabulü gerekir.
BAZI MUNZAM ZARAR NEDENLERİ
30. KAYNAKÇA
1) Prof. Dr. Fikret EREN, (2018), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara:
Yetkin Yayınları.
2) Yıldırım KESER (2020). Aşkın Zararın İspatı. İnönü Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi
3) Emin ZEYTİNOĞLU, Para Borçlarında Temerrüt Hallerinde Munzam
Zarar, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:4
Sayı:8Güz 2005/2 s.253-263
4) https://www.rumelihukuk.com/munzam-zarar-ispati-munzam-zararin-
ispati/
5) https://www.ilkerduman.av.tr/?d=1631