3. Grafoloji, modern bilim dünyasındaki yerini
almıştır.
Bilimselliği gerektiren birçok alana girmiştir.
İşçi seçimiyle endüstride, hastalıkların
teşhisiyle tıpta, suçluların belirlenmesiyle
adli alanda, mesleğe yönlendirmeyle
eğitimde, rehberlik ve diğer benzeri
uygulamalarla sosyal yapının her düzeyinde
grafolojiden yararlanılmaktadır.
4. Grafoloji üstüne ilk sistemli ve titiz inceleme,
ömrümü bu konuya adayan J. B. Delestre
tarafından yapılmıştır.
Tüm yazı türlerini üç grupta toplayan Delestre,
düzenli-gevşek-çarpıtılmış adlarını verdiği bu
grupların ayrıntılı tanımlamalarını yapmış,
örnekler vermiş, belirlediği kişilik özelliklerini
göstermiştir.
Buna rağmen grafolojinin gerçek kurucusu olarak
I’bbe Michon gösterilmektedir. Michon, 1982’de
yayınladığı “Yazının Gizleri” adlı yapıtında
ortaya koyduğu yöntemlerle, grafolojiye bilimsel
bir yön kazandırmıştır.
5. Sürekli olarak tam kırk yılını bu konuya veren Jean Crepieux
Jamin, grafolojiyi bir bilim düzeyine çıkarmaya çalışmıştır.
Crepieux Jamin, yapıtının başında şöyle der: “Düzenli kişi
kendini, yazısındaki başlıkların ve marjların düzgünlüğü,
noktalamalardaki özen ve dikkatiyle belli eder.
Buna karşın, noktalamasız, satırların bir diğerine karıştığı bir
mektup bizde, düzen yokluğu, zihni karışıklık izlemini uyandırır.
Yukarı doğru çıkan yazılar istekli, tutku sahibi kişileri, aşağıya
doğru inen yazılar silik, karamsar, cesaretsiz kişileri belirtirler.
Cimrilerin yazıları çok sıkışıktır.
Eli açıklar, savruklar ise aksine her satıra az sayıda sözcük
yazarlar.
Sözcük sonlarındaki harflerin uzunluğu, veren, vermeye çalışan
bir eli anımsatır.”
Yazara göre grafoloji bir sanat değildir.
Sağlam bir temeli, kuralları, yöntemleri, kanunları olan bir
gözlem bilimidir.
6. Mahkemelerde yazı uzmanı adıyla anılan grafologlar,
yazının geçerliliğini saptar, sahibini belirlerler.
Yazı uzmanı:
1. Yazının kime ait olduğunu,
2. Gerçek veya sahte olduğunu,
3. Yazı sahibinin yazısını gizlemeye çalışıp
çalışmadığını,
4. Yazı sahibinin yazısını hangi koşullar altında
yazdığını; telaşlı, tedirgin, korkulu, dehşet içinde,
hasta veya doğal hali içinde olup olmadığını
açıklayabilmektedir.
Uzmanın vardığı sonuçlar birer kanıt sayılır ve bu
bilgilerle suçlu hüküm giyebilir(Altınköprü, 2003:
159-160).
7. EL YAZISI İNCELEMELERİ
Birey, yaşam sürecinin her anında ve her yerde
kişiliğinden izler bırakır.
Davranışlarımızda, kişiliğimizden bir ipucu
bırakmayan ne bir söz, ne de bir hareket düşülemez.
Sinirli bir insanın davranışlarıyla, sakin yaradılışlı
birinin davranışlarının birbirine benzediğini
düşünebilmek mümkün müdür hiç?
Hiddetli, neşeli, sakin kişilerin tepkileri arasında
belirgin ayrılıklar olması herkese son derece doğal
gelmektedir.
Şairlerin şiirlerinde, ressamların, bestecilerin
eserlerinde kişiliklerinden yansımalar görülür.
Daha da ileri giderek bu paralellik beklenir ve aranır.
8. Bu açıdan bakarak YAZI NEDİR? diye sorarsak yanıt:
Yazı, bireyden yansıyan biçimdir. Öğrenilmiş bir
teknik de olsa, uygulanış biçimiyle kendinden bir
izdir.
Bireyin kendidir.
Ona özgüdür.
Onun damgasını taşır.
Onu vurgular.
Parmak izi gibi kesindir, kişiyi belirler.
Şahsiyet gibi tektir, bireyden bireye değişir.
İnsan kendini söz ve davranışlarıyla ortaya koyar.
Yazı, sözlerin sembollere dökülmüş biçimidir.
Yazı; bir hareketin ve bir davranışın sonunda ortaya
çıktığına göre, bizden bir şeyler getirmesi doğaldır.
9. Birey günlük yaşamında sinirlilik gösteriyorsa,
yazısında da bu sinirli yapının izlerini doğal
olarak buluruz.
İşte kuramsal olarak bu yazıdan, yazan kişinin
karakterini çözümlemek mümkün olabilir.
Yalnız tek bir koşulla: Yazı, bir uyarı ve
zorlama sonucu değil, kendiliğinden ve akıcı
olarak yazılmış olmalıdır (Altınköprü, 2003:
13-14).
10. Klasik okulun ustası Crepieux Jamin’e göre
her yazıyı belirleyen 8 temel öğe vardır:
1. biçim,
2. yön,
3. eğim,
4. bastırma,
5. hız,
6. düzen,
7. akıcılık,
8. uyum ve ayrıntılar.
11. Bir yazının çözümlenmesini yaparken
bilmemiz ve uygulamamız gereken bazı
kurallar bulunmaktadır.
Unutmamalıyız ki, çözümlemesini
yapacağımız yazı sahibinin gizlerine, sırlarına
elimizi uzatmaktayız.
Bu yüzden hangi yetki ve koşulla olursa olsun
yaptığımız işi büyük titizlik, engin bir hoşgörü
ve tam bir iyi niyetle yapmak zorundayız.
12. Çözümleyeceğimiz yazı, kesinlikle kurşun
kalemle yazılmış olmamalıdır. Dolmakalemle
yazılan yazı tercih edilmelidir.
Yazı; bir uyarı veya zorlamayla değil, doğal
şartlar altında, çizgisiz bir kağıda, imzalı ve
tarihli olarak yazılmış olmalı, mümkünse
zarfıyla birlikte incelenmelidir.
Yazı sahibinin özgeçmişi hakkında gerekli ve
doğru bilgileri edinmeli; cinsiyetini, yaşını,
sosyal durumunu ve öğrenim derecesini
öğrenmeliyiz.
13. Bizden analiz isteyen kişilerin verdiği
bilgilerden, doğruluğundan emin olmadığımız
bilgilerden kaçınmalıyız.Bu tür bilgilerden
etkilenmemeye, doğru ve emin bilgilerle
çözümlememizi kuvvetlendirmeye
çalışmalıyız.
Yazıyı, edindiğimiz ilk izlenimle
değerlendirmemeliyiz. Derin ve detaylı bir
inceleme sonucu ilk yargımızı değiştirmek
zorunda kalabiliriz.
14. Bir tek ipucuyla yetinmemeliyiz. İncelemelerimiz
sırasında daima aynı belirtiyi doğrulayan ipuçları
aramalıyız. Derin bir incelemeyi gerekli
buluyorsak, tek bir belgeyle yetinmeyip aynı
kişiye ait iki yazı örneğini karşılaştırarak
değerlendirmeliyiz.
Kararımızı en sağlıklı biçimde vermeye
çalışmalıyız. Her an yanılma olasılığımızın
olabileceğini düşünerek abartılı yargı ve
tanımlamalardan kaçınmalıyız. Özellikle sonucu
kişinin kendisine bildirmek gerektiğinde çok
dikkatli ve nazik olmalıyız (Altınköprü, 2003: 68-
69).
15. Şüpheli daktilo yazılarının incelenmesi, inceleme
konusu yazının yazıldığı şüphesini taşıyan daktilo
veya daktilolardan elde edilen mukayese
yazıların karşılaştırmalı incelemesi ile
yapılmaktadır.
Bu inceleme daktilonun üretim sürecinde
geliştirilen ya da sonradan kullanımla ortaya
çıkan karakteristik özelliklerin incelemesiyle
yapılır.
Daktilo yazıları incelemeleri esas olarak şüpheli
ve incelemeye esas olan daktilodan elde edilerek
gönderilen belgeler üzerinden yapılmaktadır.
Söz konusu daktiloların laboratuara gönderilmesi
istisnai durumlarda istenmektedir
(http://kriminal.izmirpolis.gov.tr/bls.html).
16. İmza; üstündeki metnin o kişi tarafından bilinip
kabul edilmesi, onaylanması sonuçlarını doğuran
ve sahibini alacak, borç ya da taahhüt altına
sokan ayırt edici bir işarettir.
Bu niteliği ile de imza hukuki alanda büyük önem
ve değer taşır.
İnkarı ve kime ait olduğunun belirlenememesi
veya hatalı belirlenmesi durumunda maddi
manevi telafisi imkansız zararlara yol açar.
Uzmanlar imza incelemelerinde çoğu zaman
tereddütlere düşmekte, birbirine zıt raporlar
verilmekte ve imzanın ne olduğu, ne şekilde
atılması gerektiği konusunda mevcut hukuki
düzenlemelere rağmen, yerleşmiş bir tatbikat
olmadığı için sağlıklı sonuçlar alınamamaktadır.
17. İmza bir el yazısı formudur ve ayırıcı olma amacını
taşır. İki çeşit imza vardır.
Kişinin normal el yazısı ile yazdığı (yazı) imzalar ve
kısmen okunabilen ya da hiç okunamayan ayırt edici
bir işaretten oluşan(şekilsel) imzalar.
Yazı imzalar tüm isim ve soyadı, ilk isim ve diğer
isimlerin baş harfleri veya baş harfler ve soy isimden
oluşabilir.
Baş harfler birbirine veya soy isme bağlanmış veya
bağlanmamış ya da hepsi çeşitli karışımlardan
meydana gelmiş olabilir.
İsim ve soy isim yazılarak atılan yazı imzaların dahi
çoğu kez ayırıcı olmasına önem verilmekte ve imzaya
örneğin kuyruk ya da çizgi gibi karakteristik simgeler
ilave olunmaktadır.
18. İmzanın en önemli özelliği tümüyle aynı şekilde
tekrarlanabilir olmayışıdır. En yetenekli kişiler
dahi hiçbir zaman aynı hareketi aynı şekilde
yapamazlar
Buna doğal çeşitlilik (natural varyasyon)
denilmektedir.
Bu nedenle de iki imzanın üst üste çakışacak
biçimde birbirinin aynı olması uzmanlarca taklit
belirtisi sayılmaktadır.
Kaldı ki; imzanın yazıldığı yere, kullanılan yazı
vasıtalarına (kalem, kağıt vs.), atıldığı şartlara
ve hatta sahibinin ruhi ya da fiziki durumuna,
kullanılan ele göre değişmesi kaçınılmazdır.
19. Bu özelliği nedeniyle ve bilhassa harf özelliği
göstermeyen şekilsel imzalarda karar vermek çok
zordur.
Zira el yazısı ne kadar değişirse değişsin bir
takım harflerin şekil ve biçimlendirilişi
(konstruksüyon) , örneğin bir [A] harfinde
kullanılan çizgilerin boyut ve orantıları veya bir
[g] harfinin gövde oluşumu ya da aşağıya doğru
uzayan kuyruğunun yapılışı tamamen kişiye
özgüdür ve ayırt edicidir.
Bu nedenle de el yazısı harflerinin
kullanılmasıyla atılan yazı imzalarda kişinin bu
harf karakteristiğinden yola çıkarak ve hatta
karşılaştırma için sadece imza örneği değil yazı
örnekleri de kullanılarak sonuca varılabilir.
20. Bu da incelemecinin işini kolaylaştıran ve kararın
sıhhatini temin eden bir faktördür, çünkü bu
takdirde yapılan karşılaştırma ve incelemenin
bilimsel ve uluslararası standartlara
oturtulabilmesi mümkün olur.
Ancak, Avrupa ve Amerika'nın aksine ülkemizde
şekilsel imza atmak yaygın bir alışkanlık haline
gelmiştir.
Bu durumda sadece bir yuvarlak, bir takım yatay
veya dikey çizgiler, büklümler ya da zikzaklardan
oluşan şekillerin ait olduğu bireyin ya da
mahkemelerin çoğu kez sorduğu üzere hangi el
ürünü olduğunun belirlenmesi çok karakteristik
bir şekil olmadıkça imkansızdır.
21. Çok karakteristik şekillerde dahi verilen kararın
isabeti tartışmalıdır ve bu artık incelemeyi
yapanın sezgilerine ya da benzetme yeteneğine
dayanan sübjektif bir hüküm olduğu için daima
şüphe ile karşılanmaya mahkumdur.
Bilimde nesnellik (objektivite) yani her zaman,
herkes tarafından aynı kabul edilebilir olma
esastır.
Ülkemizde aynı imza hakkında farklı kararlar
verilmesinin (bazen bir mahkeme dosyasında
birbirine zıt 3-4 bilirkişi raporu dahi
görülmektedir) en önemli sebebi de yazarak imza
atma alışkanlığının olmayışıdır
(http://www.turkhukuksitesi.com/makale_706.h
tm).
22. İmza kişinin belirlenmesi ve imza üstündeki
metnin o kişi tarafından bilinip kabul
edilmesi sonuçlarını doğurur.
İmza kontrollerinin sağlıklı olabilmesi ve
sahteliklerinin önlenebilmesi için imzaların
mutlaka el yazısı niteliğinde atılmaları,
okuma yazma bilmeyenlerin ise mutlaka
parmak izi kullanmaları gerekmektedir.
23. Ancak, ülkemizde birçok kişi imza atarken ad ve
soyadını birlikte veya tek olarak yazmak
suretiyle imza atmamakta, çoğunlukla bukle ve
kıvrımlardan oluşan el yazısı görünümünden
ziyade şekilsel karakter içeren imzalar
atmaktadır.
Bazı kişiler ise imza ne kadar kısa olursa o kadar
az vaktimi alır mantığıyla hareket ederek tek bir
çizgi veya bukleden oluşan, imzadan çok paraf
niteliği taşıyan imzalar atmaktadır.
Bu gibi durumlarda da belge inceleme uzmanları
imzaların karakteristik yapılarının analizlerini
yapmakta zaman zaman zorlanabilmektedir (Muş
ve Sertçe, 2009: 359-361).
24. Okuma yazma bilen her birey, mutlak surette ya
adı ve soyadının tamamını, ya adının baş harfi ve
soyadının tamamını ya da adının tamamını ve
soyadının baş harfini içerecek şekilde, el yazısı
karakterlerinden oluşan ve taklidi zorlaştıran
kişiye has karakteristik unsurlar içeren bir imzayı
benimsemeli ve kullanmalıdır.
Yalnızca basit çizgisel hareketlerden oluşan bir
imza kullanmak yerine ad ve soyadın yazılması
dahi çok daha güvenli olacaktır.
İmzanın tüm özelliklerini havi ve gerçek anlamda
örnek teşkil edebilecek imza, Mustafa Kemal
Atatürk' ün imzasıdır.
25. Atatürk, imzasında ön adının baş harfini ve
soyadının tamamını el yazısı karakterleriyle
oluşturmuş, [t] harflerinin üzerinden geçen
tek bir hat ve imzasının son bölümündeki [k]
harfinin karakteristik tersimi ile imzasının
kişiye has özelliklerini belirlemiştir.
26. El yazısı karakterlerinden oluşmayan ve basit
çizgilerden oluşan imzanın taklidi kolaydır ve
kimin tarafından atıldığını belirlemek her
zaman mümkün olamamaktadır.
Kurumlar ya da kişiler bu tarzda imza atan
kimselerin mutlaka ad ve soyadlarını da
imzanın yanına yazdırmalıdırlar.
Böylece daha sonradan inkar edilmesi halinde
imzanın ve el yazısının kime ait olduğunun
belirlenmesi ve zararın tazmini çok daha
kolay olacaktır
(http://kriminal.iem.gov.tr/imza.htm).
27. Diğer bir husus, imza her zaman aynı
biçimde atılmalıdır.
Belgeden belgeye, zamandan zamana
değişmemelidir.
Resmi belgeye bir şekilde özel belgeye başka
bir şekilde, neşeli olduğu zaman bir şekilde
üzüntülü olduğu zaman başka bir şekilde
atılmamalıdır.
28. Ancak, kişinin yaşı ve kültür düzeyi arttıkça
imzasının yapısında da doğal gelişim ve
değişimler olabilir.
Bu normaldir ve bu durum imza incelemelerinde
dikkate alınması gereken bir husustur.
Şöyle ki, uzmanlarca yapılan imza
incelemelerinde, imzayı taşıyan belge hangi
tarihte düzenlenmiş ise kişinin o tarihe yakın
zamanlarda atılmış imzaları mukayeseye esas
alınmalıdır.
Bu şekilde yapılan incelemeler, daha sağlıklı
sonuçların elde edilmesini sağlar.
29. Usulüne uygun atılmamış basit yapıdaki imzalar,
imza sahteciliğine zemin hazırlamakta ve imza
sahteciliğini kolaylaştırmaktadır.
Bu tür imzaların sahteliğinin veya kime ait
olduğunun tespitinde sorunlar yaşanmaktadır.
Kötü niyetli kişiler, yasalarımızda imzanın nasıl
atılacağı hakkında bağlayıcı hükümler
olmamasından yararlanarak, istediği şekilde ve
sayıda imza üretebilmektedirler.
Bu durum ise pek çok insanımızın mağduriyetine
neden olabilmektedir.
(http://www.caginpolisi.com.tr/49/36-37.htm).
30. Dünyada ve ülkemizde adli imza incelemesiyle ilgili lisans
veya ön lisans düzeyinde eğitim veren bir kurumun mevcut
olmaması, bu alanda hizmet veren personel kaynaklarının
çeşitli olmasını zorunlu kılmıştır.
Bu sebeple hattat, grafiker, fizikçi, mühendis, hukukçu,
asker, polis, tıp doktoru, adli tıp uzmanı gibi meslek
mensupları resmi veya özel laboratuarın kendi
hazırladıkları eğitim programları çerçevesinde uygulamalı
ve nazari eğitim sonucunda inceleme yapabilecek düzeye
gelmektedirler.
Ülkemizde bu alanda hizmet veren Adli Tıp Kurumu,
Emniyet ve Jandarma teşkilatları bünyesindeki
laboratuarlarda ve bunların dışında özel inceleme yapan
uzmanlar dikkate alındığında ülkenin genelindeki bütün
incelemecilerin standart bir eğitimden geçtikleri
söylenemez
(http://www.jandarma.tsk.tr/kriminal/turkish_internet/
fizin/dokuman/tez_dosyalar/salih.htm
31. Taklit Etmek Suretiyle Atılmış İmzalara Örnek
(http://www.grafolojibilirkisi.com/taklit-
edilen-imza-ornekleri.html)
32. Örnek imzalar sayıca ne kadar çok ise mukayese
o kadar başarılı ve sağlıklı olur.
Zira kişiye ait karakteristik unsurların
belirlenebilmesi için o kişinin çok sayıda imza
örneğinin incelenmesi gerekir.
Bir veya iki imza ile karara varmak hem zor hem
de doğru değildir.
Bir kişinin ancak çok sayıda imzasında
tekrarlandığı görülen özelliklerin o kişiye ait
olduğu söylenebilir.
Bunların dışında kalanların ise tesadüfi olma
olasılığı çok yüksektir.
(http://www.turkhukuksitesi.com/makale_706.h
tm)