2. • Bilişsel öğrenme araştırmaları öncelikle , anlamlı sözel
öğrenmede içsel bilişsel süreçleri anlamaya ve tanımlamaya
çalışır. Bu süreçler, adres hatırlama ya da karmaşık bir
problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır. Bu
nedenle araştırmacılar dikkat , algı, bellek, unutma ve geri
getirme gibi bilişsel süreçleri incelerler.
3. • Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme
kuramı, insan öğrenmesinde öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir.
İnsan zihni bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir, depolar, gerektiği
zaman geri getirir ve tepkiler üretir. Bir başka söylemle, süreç bilgiyi bir araya
getirir, kodlar, bilgiyi korur ya da depolar ve gerektiği zaman geri getirir. Tüm
süreç bilgisayarda “program” bireylerde ise “yürütücü kontrol” tarafından
denetlenmektedir (Woolfolk,1997).
4. • Bilgisayar, yapılması çok güç durumlarda üstün performans gösterir ve karmaşık
problemleri büyük bir hızla çözer. Ancak insanın zihinsel yetenekleri bilgisayardan
çok daha yetkindir. Örneğin; küçük bir çocuk, karşısındaki insanın duygularını
anlayabilir ya da bir yetişkin daha önce hiç karşılaşmadığı bir problemi çözebilir.
Bilgisayarların yetkin bellekleri ve büyük hızları olmasına karşın, insan zihninin
bilgiyi anlama ve işleme yeteneğine ulaşması pek olası görünmemektedir
(Slavin,1988 ).
5. BILGIYI IŞLEME KURAMI TEMEL
OLARAK ŞU DÖRT SORUYU
YANITLAMAYA ÇALIŞIR
1. Yeni bilgi dışardan nasıl alınmaktadır?.
2. Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?.
3. Bilgi uzun süreli nasıl depolanmaktadır?
4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip
hatırlanmaktadır ?.
6. 2 TEMEL ÖGE
Bilgiyi işleme kuramı iki
temel öğe üzerinde
durmaktadır.
2. İkincisi ise bilişsel
süreçleri içerir. Bunlar içsel,
zihinsel eylemlerdir ve
bilginin bir yapıdan diğerine
geçişini sağlarlar.
1. Üç yapıdan oluşur;
duyusal kayıt , kısa süreli
bellek / çalışan bellek ve
uzun süreli bellektir.
7. • Birey her an çevresinden gelen uyarıcıların etkisi
altındadır. Rüzgarın sesi , güneşin pırıltısı , egzoz
dumanı , çiçeğin kokusu , yemeğin tadı gibi.
• Derslikte bir öğrenciyi düşünürsek , öğretmenin
sesi , kitaptaki şema ve yazılar, diğer öğrencilerin
fısıltıları, sandalyeden gelen uyarıcı onu
bombardımana tutar . Başka bir söylemle , dünya
bilgi doludur . Sesler , kokular, tatlar, şekiller,
sözcükler ve müzikle. Tüm bu uyarıcılar bilgiyi
işleme sürecini başlatır.
8. • Bilgiyi işleme kuramının birinci adımı bireyin duyu organları yolu ile çevreden
gelen uyarıcıları alması ile başlar. Duyusal kayda gelen bilgilerin çoğu atılır
ve bir kısmı da çok kısa bir süre tutularak algılanır ve tanınır. Duyular dikkat
ve algı süreçleri aracılığı ile kısa süreli belleğe geçirilir. Depolama yetkinliği
çok sınırlı olan kısa süreli bellek aynı zamanda çalışan bellektir. Çünkü
burada bilgi etkindir ve işlenir. Bilgi bazı süreçlerin yardımı ile uzun süreli
belleğe geçer. Kimi psikologlar bilginin uzun süreli bellekte asla
kaybolmadığına inanarak, geri getirilememesinin bilginin yanlış
yerleştirilmesine bağlamaktadırlar. Bilgi, gereksinim olduğunda uzun süreli
bellekten araştırılır ve geri getirilir. Bu işlem bazen bilinçli olarak yapılır,
bazen de otomatik olarak.
9. • Uzun süreli bellekteki bilgi, kısa süreli bellekten gelen bilgi ile birleşir.
E.Gagne (1985) uzun süreli belleği, çalışan belleğin tezgahında bir görevi
tamamlayarak hazır hale getirilen, araç-gereçlerle dolu çok büyük bir rafa
benzetmektedir. Raf (uzun süreli bellek ) inanılmaz boyutta olduğu
için aranılanı hızla bulmak zor olabilir. Tezgah (çalışan bellek) küçük
olmasına karşın herhangi bir şey hemen oradadır, ancak tezgah dolduğu
zaman bilgi kaybolur.
• Sistemin son elemanı yürütücü kontroldür. Yürütücü kontrol tüm sisteme
rehberlik ve yönetim görevini yüklenmiştir.
11. • 1.Duyusal Hafıza: Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları
yolu ile duyusal kayda gelirler. Duyusal kaydın kapasitesi çok
geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak
dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa
süreli belleğe gönderilir.
• Kimi yazarlar bilginin duyusal kayıtta kalış süresinin yarım
saniyeden daha az olduğunu belirtirler (Gage ve Berliner, 1988;
McCown ve Roop, 1992 ). Moates ve Schumacher (1980) ise,
duyusal belleğin işitsel bilgi için yaklaşık dört saniye; görsel bilgi
için yaklaşık bir saniye süren, uyarıcının tam bir
kopyasının tutulduğu bilgi deposu olduğunu savunmuşlardır
(Akt; Eggen ve Kauchak, 1992). Böylece duyusal kayıt her
duyu için farklı kodlama biçimlerinin olduğu , sınırsız kapasitesi
ile bilginin çok kısa tutulduğu bir bellek türüdür.
• Duyusal kaydın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme
sahiptir. Birey dikkat ve algı süreçleri yoluyla bilgiyi işleme
şansına sahiptir. İşlenen bilgi bir sonraki sisteme yani kısa süreli
belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması
nedeniyle işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolacaktır.
12. • 2.Kısa Süreli Hafıza: Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi , sistemin ikinci
öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi
sınırlıdır. Miller (1956) kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu
belirtmektedir (Akt; Tuckman, 1991;116). Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi
fazlalaştırabilirler. Gruplama (chunking) adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır .
Örneğin; 5 7 2 8 9 1 0 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir.
Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusu henüz yanıtlanmamıştır
(Senemoğlu, 1997; 275).
• Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir (Woolfolk, 1993; McCrow ve Roop,
1992; Slavin, 1988). Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması , bilgi üzerinde düşünmek ve
onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın (rehearsal) öğrenmede önemi büyüktür.
Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli
belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla
kaybolur. Özetle, daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için; (1) gruplama,
küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
• Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur.
Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli
bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu belirlenir. Kısaca,tanımlama aynı anda
gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun süreli bellekte depolanmıştır (Slavin, 1988; 150).
13. • 3.Uzun Süreli Bellek : Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun süre saklayan kısmına uzun süreli
bellek adı verilmektedir. Ashcraft uzun süreli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye benzetmektedir.
Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya
izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır,bazı kestirimlere göre, sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek
kalmaktadır
• Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar ve asla unutmayız . Bu konudaki problem, gerektiği zaman
doğru bilgiyi bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere
yerleştirilmemişse, geri getirmede zorluklarla karşılaşılır. Anderson iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu
belirtmektedir . Slavin ise uzun süreli bellekte bilgilerin asla unutulmadığını, bireyin bilgiyi bulma yeteneğini kaybettiğini
söylemektedir.
• Uzun süreli bellekte birçok farklı bilgi bulunur. Görsel imgeler, duygular, tatlar, sesler, kokular, problem çözmek için stratejiler, dili
anlamaya yarayan kurallar, olaylar, çocuklukta geçirilen deneyimler gibi. Özetle uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir, hatta
doldurmaya yaşamımız yeterli değildir . Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi, uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez, biraz zaman
ve güç gerekir.
• Kimi kuramcılar, uzun süreli belleği anısal bellek ve anlamsal bellek olarak iki temel bölümden oluştuğunu ileri sürerken, kimi
kuramcılar da bunlara işlemsel belleği eklemektedirler.
• Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli bir zaman, yer ve olaylarla ilgilidir. Örneğin; yemekte yediklerimiz, özel bir
günde giydiğimiz giysi, yaptığımız gezi anısal bellektedir. Ashcraft anısal belleği özyaşamsal bellek olarak adlandırmaktadır.
Yaşamımızda başımızdan geçen tüm olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur . Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir.
Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır. Bu nedenle, bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak, önemli ve travmatik olaylar
ayrıntılı hatırlanır. Bunun yanı sıra olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur, çünkü yeni olaylar öncekini
bozabilir.
14. 1.Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe
Aktarılmasını Sağlayan Süreçler
• 1.Dikkat: Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yönelmedir.
“Algının aktif ve seçici bir yanı olup, kişinin belli bir uyarıcı
ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık ve
yönelmelerden kuruludur” Başka bir söylemle, dikkat,
hangi bilginin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini
belirler, Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. Dikkatin
yönelmediği uyarıcılar kaybolur. Birey içten ve çevreden
gelen uyarıcıların bir kısmına bilinçli olarak, bir kısmına ise
hiç bir çaba sarf etmeden, kendiliğinden ayırdına varır .
Seçici dikkat bireyin denetimi altındadır. Bireyler , çevrede
belirli bilgi kaynaklarına, bilişsel güçlerini yöneltme
yeteneğine sahiptirler. Etkili öğrenme, bireyin seçicilik
yeteneğine dayanır.
15. • 2.Algı: Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir uyaranın
anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir.
Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse, uyarıcıya anlam
vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.
• Algıyı etkileyen bir başka etken de beklentilerdir. Örneğin; öğrenciler çalışacakları
materyalin zor olduğunu düşünüyorlarsa, materyali büyük bir olasılıkla zor bulacaklardır.
Beklentiler bir olay ya da objeye hazır olmayı etkiler. Algılama “bireyin zihinsel kuruluşu,
geçmiş yaşantıları, güdülenmişlik düzeyi ve pek çok başka içsel faktörlerden etkilenir”
(Senemoğlu, 1997; 297). Bu durumda dikkat ve algı süreçleriyle kısa süreli belleğe giren
bilgi, gerçeğin aynısı değildir, bireyin öznel bilgileri, gerçeği yorumlamadaki
beklentileriyle algılanan kendi gerçeğidir ( Eggen ve Kauchak, 1992; Koptagel, 1984).
16. Kısa Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçler
• Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar (maintenance
rehearsal) ve gruplama (chunking) ile olanaklıdır. Kısa süreli belleğin
zaman sınırlılığı sürekli tekrar, kapasitesi ise gruplama yapılarak
artırılabilir.
17. Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında
Kullanılan Süreçler
1.Açık ve örtük tekrar
2.Kodlama
• Etkinlik
• Örgütleme
• Eklemleme,
• Bellek destekleyici ipuçları
18. 1-Açık ve örtük tekrar: Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe
geçer. Örneğin;öğrenciler tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını,
sözcüklerin söylenişini tekrarla öğrenirler. Berk (1989)’e göre, tekrar bilginin
uzun süreli belleğe geçişinde çocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.
• Tekrar iki biçimde;sesli ve zihinde yapılır. Tekrar sürecinde bireyin rolü
önemlidir. Şöyle ki, tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil, etkin olmalıdır.
Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir. Aralıklı tekrarın uzun
süreli bellekte tutulma olasılığı daha yüksektir. Bir başka söylemle, aralıklı
tekrar uzun süreli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.
19. • 2.Kodlana: Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır.
Kodlama olmadan çevreden gelen bilginin çoğu geçici olarak
depolanır. Kodlama, uzun süreli bellekte varolan bilgi ile kısa
süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
• Uzun süreli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin eklenmesi
ve varolan şemanın yeniden düzenlenerek bağlanması öğrenme
sürecinde önemlidir. Ancak kodlamanın etkili olması gerekir.
Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile olanaklıdır. Anlamlılık,
uzun süreli bellekteki bir düşünce ve diğer düşünceler arasında
mümkün olduğunca bağlantılar, ilişkiler kurmakla gerçekleşir.
20. • Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört
temel öğe vardır :
Etkinlik
Örgütleme
Eklemleme
Bellek
destekleyici
ipuçları
21. 1-ETKINLIK;
Öğrenen kişinin etkin
olmasıdır. Bilgiyi işleme
kuramına göre, birey bilginin
pasif bir alıcısı değil, kendi
öğrenme sorumluluğunu
taşıyan etkin bir kişidir. Birey,
bilgiyi bir sünger gibi içine
çekmez, onun yerine uzun
süreli belleğinde depolamak
için bilgiyi düzenler ve
yapılandırır.
22. 2-ÖRGÜTLEME;
Düzenleme ya da bilgiyi gruplama, tutarlı yapılar
oluşturma, kodlamaya yardım eden önemli bir
süreçtir. Örgütleme, geniş ya da karmaşık
bilgiler için öğrenme ve anımsamayı
kolaylaştırıcı bir süreç olarak işlev görür. Yapıda
yer alan bir kavram hem genel açıklamaları hem
de belirli örnekleri öğrenme ve anımsamada
bireye yardımcı olur.
Bir okuma materyalini örgütleme, okuyucunun
bölüm ve alt bölümlerini yeniden
düzenlemesidir. Örgütlemenin bir başka özelliği
de parça, bölüm ya da başlıkların aşamalı bir
ilişkiyi içermesidir. Küçük parçalar bütün ile
uyumludur ve birlikte büyük parçayı
oluştururlar
23. 3-EKLEMLEME;
Bilginin uzun süreli belleğe yerleştirilmesinde en etkili
strateji olan eklemleme, bilgi birimleri arasında ilişkiyi ve
anlamdırmayı artırma sürecidi. Weinstein ve Mayer
eklemlemeyi yeni materyalle daha tanıdık, bilinen materyal
arasında ilişki kurma olarak tanımlamaktadırlar.
Eklemleme uzun süreli bellekte varolan şemaya yeni bilgi
ilişkilendirildiğinde oluşur. Yeni bilgi varolan şemaya
eklenerek hem yeni bilgiye anlam verilir, hem de mevcut
şemanın anlamı artırılır.
24. 4-BELLEK DESTEKLEYICI İPUÇLARI
Örgütleme ve eklemleme
etkili kodlama
stratejileridir. Ancak tüm
bilgiler bu stratejileri
kullanmaya uygun
olmayabilir. Örneğin; bilgi
tek ya da yenidir, böylece
eklemleme
yapılamayabilir. Böyle
durumlarda bilgiyi uzun
süreli belleğe yerleştirmek
için bellek destekleyici
ipuçları kullanılır.
01
Bellek destekleyici ipuçları,
içerikle doğal olarak
varolmayan ilişkileri
kurarak kodlamaya
yardımcı olurlar. Bir başka
söylemle doğal bağlantının
varolmadığı durumlarda,
çağrışımlar oluşturarak
bağlantı yaratırlar.
02
Bellek destekleyici ipuçları
iki biçimde sınıflandırılır.
Birincisi, imajlar
kullanmak, ikincisi ise
sözel sembollerdir.
İmajların kullanıldığı
bellek destekleyici
ipuçlarında bilgi, bilişsel
resimler içine kodlanır.
Sözel semboller
kullanmada ise yeni bilgi
ile daha anlamlı sözel
yapılar arasında bağlar
oluşturulur.
03