SlideShare a Scribd company logo
1 of 62
Download to read offline
- Tuhaf şeyler peşinen kabul ettiklerimizi sorgulamak,
farklı açılardan görmek ya da görüneni/görünmeyeni/
görünenin tersini de tekrar düşünmek anlamında zihin
açıcı bir etki yaratabilir mi?
- Tuhaf olanın kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisi
olabilir mi?
tuhaf şeyler
1 no. 77
v. 1

28
May
2023
62
bohemian rhapsody, galileo, zero, hint dansları
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell
Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran
Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
Gizli Çekmece - Ahmet Oktay
Merhaba Anadolu - Halikarnas Balıkçısı
tuhaf
şeyler
2
tuhaf
şeyler

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Müzik dansa en uzak disiplin olabilir mi? *
Neredeyse hepimiz bunu yersiz bir soru olarak görürüz. Çünkü müzik ve dans hep bir arada anılır. Doğru bile olsa tuhaf bir bakış açısı
olduğuna inanırız.
İşte bu soru, bazı alıntıların kafamda ‘tuhaf şeyler’ başlığı altında toplanmasına vesile oldu. Bir de ‘La bu kadın ne yapıyor’ başlıklı
kısımdaki hint danslarının olduğu sahnenin videosu da etkili olmuş olabilir.
Hazırladıkça, çeşitli ve farklı nedenlerle ‘tuhaf’olarak tanımlama yaptığımızı görüyorum. Örneğin bir arada olmaması gereken şeyler,
bir araya gelince tuhaf görünürler.
- Dansa en yakın disiplin mimarlık desem; bu ikisinin(dans ve mimarlık) bir arada ne işi var deriz.
- Popüler olan, severek dinlediğimiz Bohemian Rhapsody şarkısı. Alakasız kelimeler bir araya gelmiş, müzikler çorba gibi karışmış. En
azından parça parça bir uyum var. Belki göremediğimiz başka uyum/ilişkiler de var.
- Veya biri size borçlu, öyle şeyler oluyor ki borcunuzu almak bir tarafa üste para veriyorsunuz. Burada ne oldu ise bu tuhaf bir olaydır.
Aslında ‘tuhaf şeyler’ peşinen kabul ettiklerimizi sorgulamak, farklı açılardan görmek ya da görüneni/görünmeyeni/görünenin
tersini de tekrar düşünmek anlamında zihin açıcı bir etki yaratabilir.
Yıllar önce Sabancı Müzesinde ‘Zero’ başlıklı bir sergi olmuştu. Geleneksel anlayışları tepetaklak eden bir akım ile ilgili. Bu sergi
kapsamında düzenlenen konsere de gitmiştik. İlhan Usmanbaş’ın eserleri çalınmıştı. Konserden çıktıktan sonra ilk ifadem ‘sanki
beynime format atıldı’ olmuştu. Beynimdeki tüm kabüller allak bullak hale gelmiş, nerede ise silinmişlerdi. Uyum/ritm hiç yoktu. Ya da
ben öyle görmüştüm. Etkisini çok sevmiştim.
Çok geniş bir konu. Yine de tuhaf olanın kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisini sezebiliyorsunuz.
Bu başlığın asıl kitabını Kelimeler ve Şeyler olarak düşünebiliriz. Ancak ağır bir kitap, oradan doğrudan alıntı vermedim. Onun yerine
ilham verici düşünceleri ile konu hakkında kısa bir özet yazmaya çalıştım denebilir.
tuhaf kavramına kısa giriş:
* Bir Türk dansçının yurt dışında verilen seminer konuşması kaydından (Salt Galata, tarih: ~ korona sonrası ilk açıldığı günler)
3

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
en tuhafı
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
‘tersine işleyen’
Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell
Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say
üçlü
aynı veya benzer bakış açılarından olmasa da, denk gelmiş olsa bile; yine de eşitlik az-çok korundu gibi.
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran
Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
örnek +
Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı)
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
quenn ve galileo
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
özellikle ilgisiz şeylerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan tuhaflıktan yola çıkarak foucault’nun yazdığı eserden
MODERN MİDAS
Hawthorne’un TANGLEWOOD TALES’iyle yetişmiş olanlardan, Kral Midas ve Altın Dokunuş adlı öyküyü
bilmeyen yoktur. Anormal denecek kadar altına düşkün olan bu değerli krala tanrının biri, dokunduğu her
şeyi altına çevirme ayrıcalığını bahşeder. Bu iş önceleri kr
a­
lın hoşuna gider, ama yemek istediği yiyeceklerin
de, d
a­
ha yutamadan altına döndüğünü görünce, etekleri tutu
ş­
maya başlar; hele kızını öper öpmez kızcağız
baştan aşağı metal kesilince kral dehşete düşer ve ihsanını geri alması için tanrıya yalvarır. O andan itibaren
de Kral Midas, değerli biricik şeyin altın olmadığını anlar.
Gerçi bu basit bir öyküdür, ama içindeki ahlâk de
r­
si, dünyanın öğrenmekte çok güçlük çektiği cinsten bir
derstir. İspanyollar, XVI. yüzyılda Peru altınlarını ele geçirdikleri zaman, bu altını ellerinde tutmanın çok iyi bir
şey olacağını düşünerek, değerli metallerin ihr
a­
cını önlemek amacıyla bu tip ihracatın karşısına her tü
r­
lü
engeli koydular. Bunun sonucunda ise altın, bütün İ
s­
panyol sömürgelerinde mal fiyatlarını fırlatmakla kaldı,
buna karşılık mal varlığı bakımından İspanya eskisine oranla hiçbir zenginlik kazanmadı. Gerçi insanın eskis
i­
ne
oranla iki misli parası olması gururunu tatmin ed
e­
bilir, ama aynı para eskiden satın alabildiği malın ancak
yarısını satın alabiliyorsa, kazanç sadece metafizikal ala
n­
da kalmıştır ve bu kazanç, sahibine daha çok yiyecek,
d
a­
ha çok içecek, daha iyi barınacak yer ya da herhangi ele gelir bir üstünlük sağlama olanağını vermemiştir.
İng
i­
lizlerle HollandalIlar, İspanyollardan daha güçsüz oldukları için, bugün ABD’nin doğusu diye bilinen ve o
z
a­
manlar, altın bulunmadığı için hor görülen bölgeyle y
e­
tinmek zorunda kalmışlardı. Ne var ki, bu bölge bir
se
r­
vet kaynağı olarak Yeni Dünya’nın altın üreten ve Elizabeth döneminde bütün uluslann kıskandığı
yörelerden çok daha verimli olduğunu göstermiştir.” ss. 51- 52
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
6

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“Tarihsel niteliği yönünden her ne kadar sakız olmuş bir konu ise de, bunun günümüz sorunlarına
uygulanmasının, hükümetlerin anlıksal kapasiteleri dışında olduğu anlaşılmaktadır. İktisat konusuna
öteden beri ters tara
f­
tan bakılagelmiştir, hele şimdi eskisine oranla daha da tersinden bakılmaktadır.
İktisat alanında, savaş sonunda olanlar o derece saçmadır ki, o dönemde hükümetlerin aklı başında
yetişkinlerden değil de, tımarhanelik delile
r­
den kurulu olduğuna inanası geliyor insanın. Bu kişiler
Almanya’yı cezalandırmak istediler, cezalandırma yolu da, ezelden beri revaçta olan, zorla savaş
tazminatı ödetme yolu idi. Buraya kadarı iyi, hoş. Gelgelelim, Almanya’ya ödetmek istedikleri miktar,
Almanya’da, hatta bütün dü
n­
yada bulunan altın miktarından çok daha fazlaydı. B
u­
na göre,
Almanların istenilen miktarı maldan başka şeyle ödemeleri matematik olarak imkânsızdı: Almanya
tazm
i­
natı ya mal olarak ödeyecekti, ya da ödemeyecekti. ” s. 52
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
7

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“İşin bu kertesinde hükümetler, ulusların refah d
ü­
zeyini, ihracatın ithalâttan fazla oluşuyla ölçmek
alışka
n­
lığında olduklarını birdenbire hatırlayıverdiler. Bir ülk
e­
nin ihracatı ithalâtından fazla oldu muydu,
o ulusun iyi bir ticaret dengesine sahip bulunduğu kabul edilirdi; te
r­
sine olursa, ticaret dengesi bozuk
demekti. Ne var ki, A
l­
manya’yı altın olarak ödenemeyecek miktarda bir tazm
i­
nata mahkûm etmekle,
Müttefikler, Almanya'nın Mütt
e­
fiklerle olan ticaretinde onlardan daha iyi bir dengeye s
a­
hip olacağını
da peşinen kabul etmiş bulunuyorlardı. A
l­
manya’nın ihracatını kamçılamakla bu ülkeye istemeden
büyük bir iyilikte bulunduklarını dehşetle gördüler. Bu genel uslamlamaya, özel daha başka
uslamlamalar ekle
n­
di. Almanya, Müttefiklerin üretemediği hiçbir şey üretemediği halde, Alman
rekabetinin tehdidi altında bulu
n­
mak herkesi kızdırıyordu. İngilizler, kendi kömür endüs
t­
rileri
zayıflamışken, Alman kömürünü istemezlerdi. Fransızlar, yeni ele geçirdikleri Lorraine havzasının demir
cevherleri yardımıyla kendi demir-çelik üretimlerini ar
t­
tırmaya çalışırken, tutup da Almanların demir ve
çelik ürünlerini istemezlerdi. Örnekler böyle çoğaltılabilir. Bundan dolayı Müttefikler, Almanya’yı
tazminat ödet
e­
rek cezalandırmakta kararlıyken, ona ödemeyi belirli he
r­
hangi bir biçimde
yaptırmamaya da aynı derecede k
a­
rarlıydılar.” ss. 52- 53
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
8

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“Bu deli işi duruma, yine deli işi bir çözüm bulundu. Almanya’nın ödeyeceği tazminatı ona ödünç
vermeyi k
a­
rarlaştırdılar. Müttefikler aslında şunu demiş oluyorlardı: «Tazminatı ödetmeden senin
yakanı bırakmayız, zira s
e­
nin kötülüklerine karşılık haklı bir cezadır bu; öbür ya
n­
dan tazminatı
ödemene de izin veremeyiz, zira bu bizim endüstrilerimizin yıkımı demek olur; onun için parayı biz
sana ödünç vereceğiz, sen de bize bu borcu geri ver
e­
ceksin. Bu şekilde, kendimize bir zarar gelmeden
pre
n­
sibi kurtarmış olacağız. Senin uğrayacağın zarara gelince, bunun sadece ertelenmiş olacağını
umarız.»
Ancak, bu çözümün geçici olmaktan öteye gidem
e­
yeceği apaçıktı, Almanya’ya borç verenler faizlerini
ist
i­
yorlardı; öbür yandan, Almanya’nın faizleri ödemesi de tazminat ödemesinin doğurduğu aynı
ikilemi doğuruyordu. Almanların, faizleri altın olarak ödemeleri olana
k­
sızdı. Müttefikler ise faizlerin mal
olarak ödenmesini i
s­
temiyorlardı. Böylece, Almanya’ya, faizleri ödemesi için gerekli parayı da ödünç
vermek Müttefikler için bir z
o­
runluluk haline geldi. İnsanların bu oyundan er geç us
a­
nacakları belliydi.
İnsanlar bir ülkeye, karşılık almaks
ı­
zın borç vermekten bıktıkları zaman, artık o ülkenin kr
e­
disi
kalmamıştır denir. Ama, gördüğümüz gibi, Almanya için bu imkânsızdı. Bundan dolayı önce
Almanya’da bir sürü iflâslar oldu, bunu iflâs etmiş Almanların alacakl
ı­
ları, sonra iflâs eden bu
alacaklıların alacaklıları arası
n­
da iflâslar izledi ve böylece, zincirleme iflâslar birbirini kovaladı. Sonu:
evrensel çöküntü, sefalet, açlık, perişa
n­
lık ve dünyanın hâlâ yakasını kurtaramadığı bütün bir felâketler
dizisi.” ss. 53- 54
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
9

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“Dertlerimizin biricik sebebinin, Almanya’ya ödeti
l­
mek istenilen bu tazminat olduğunu söylemek
istemiy
o­
rum. Müttefiklerin Amerika’ya olan borçları ve aynı şekilde, borçlu ile alacaklının birbirinden
ödemenin mal ile yapılmasını güçleştirecek yüksek bir gümrük vergisi duvarıyla ayrıldığı her yerde, özel
sektöre ya da kamu sektörüne ait bütün borçlar daha küçük çapta, dertlerimize bir katkıda
bulunmuştur. Alman tazminatı gerçi dertler
i­
mizin hiçbir zaman tüm kaynağı değildir, ama sorunu
böylesine uğraşılması zor bir dert haline getiren kafa k
a­
rışıklığının en açık örneklerinden biridir.
Dertlerimizin kaynağı olan karışıklık, tüketici ile ür
e­
ticinin daha doğrusu, rekabet sistemi içindeki
üreticinin görüş noktaları arasındaki karışıklıktır. Almanya’ya ta
z­
minat zorla kabul ettirildiği zaman
Müttefikler kendil
e­
rini tüketici olarak görüyorlardı: Almanları kendi hesa
p­
larına, geçici olarak köle
gibi çalıştırıp, kendileri hiç çalışmadan Almanların ürettiklerini tüketmek onlara tatlı geliyordu.
Derken, Versailles Andlaşması imzalandıktan sonra, kendilerinin de üretici oldukları ve Almanya’dan
istedikleri malların akınıyla kendi endüstrilerinin yıkıl
a­
cağı birdenbire akıllarına geliverdi. Ne
yapacaklarını ö
y­
le şaşırdılar ki, başlarını kaşımaya başladılar, ama baş kaşıma bir yarar sağlamadı; hattâ
bunu hep birlikte y
a­
pıp da, bu birlikte baş kaşımaya Uluslararası Konferans adını verdikleri zaman bile.
Apaçık gerçek şudur ki, dü
n­
yadaki egemen sınıflar, böylesine bir meselenin altından kalkamayacak
kadar cahil, budala ve kendilerine yardım edebilecek olanlardan akıl danışamayacak kadar da kibir-
lidirler.” ss. 54
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
10

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
11

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Korku/Umut/Fal/Astroloji/Çöküş başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz.
“Ufak bir azınlığın çoğunluk üzerinde iktidar sahibi olduğu her yerde, çoğunluğa egemen birtakım kör
inan
ç­
lar vardır ve bu inançlar iktidar sahibi azınlığa yardı
m­
cıdır. Eski Mısırlılarda kâhinler güneş
tutulmalarını ö
n­
ceden kestirebilme yolunu keşfetmişlerdi; onların bu y
e­
teneği halka korkuyla karışık bir
saygı duygusu veriyo
r­
du, kâhinler de bu sayede, başka türlü elde edemeyece
k­
leri iktidara ve
hediyelere sahip oluyorlardı. Krallara ta
n­
rısal yaratıklar gözüyle bakılırdı; nitekim Cromwell, I.
Charles’ın kafasını kestirdiği zaman, kutsal bir şeye sa
y­
gısızlık etmekle suçlanmıştı. Günümüzün
finansiyerleri de, altına duyulan ve kaynağı kör inanç olan derin saygıdan güç almaktadırlar.
Kendisine altın rezervlerinden, dolaşımdaki banknot miktarından, enflasyondan, defla
s­
yondan, kısaca
maliye dilinin dağarcığındaki bütün geri kalan kavramlardan lâf ettiğiniz zaman, sıradan vata
n­
daş
duyduğu huşu ile nerdeyse küçük dilini yutar. Bu g
i­
bi konularda rahat rahat konuşabilen kişinin çok
akıllı biri olması gerektiğini düşünür ve kendisine söylenen ş
e­
yin doğru olup olmadığını araştırmaya
cüret edemez. Sıradan vatandaş, kendisine altının gerçek işlevinin ne o
l­
duğu sorulsa, doğru dürüst
cevap bile veremeyeceği gibi, modern iş dünyasındaki alış verişlerde altının gerçekte ne kadar ufak bir
rol oynadığını da idrak edemez. Onda, ülkesinin ne kadar çok altına sahip olursa o kadar güve
n­
lik
içinde bulunacağına dair belli belirsiz bir inanç va
r­
dır, bu yüzden de altın rezervleri çoğaldığı zaman
sevinir, azalınca üzülür.” ss. 63- 64
tuhaf
şeyler
“İşte finansiyerin demokrasi tarafından dizgine alı
n­
mamak için ihtiyaç duyduğu şey de, halkın kafasını
çalı
ş­
tırmadan, nedenini niçini düşünmeden duyduğu bu sa
y­
gıdır. Halkın fikirlerini istediği gibi
değiştirmek bak
ı­
mından finansiyerin, hiç kuşkusuz daha başka bir sürü üstünlüğü vardır. Bir kere
finansiyer son derece zengin olduğundan vakıf üniversiteler kurarak, akademik fiki
r­
lerin en etkili
bölümünü kendi hizmetine almayı sağl
a­
yabilir. Finansiyer, zenginler devletinin başında olduğu
n­
dan,
siyasal düşüncelerine Komünizm korkusu egemen olanların tümünün doğal önderidir. İktisadî iktidarı
eli
n­
de tuttuğundan, bütün gruplara dilediği gibi zenginlik ya da yoksulluk dağıtabilir. Ne var ki, ben,
kör inançların yardımı olmaksızın bu silahlardan herhangi birinin tek başına yetebileceğinden şüphe
ederim. İktisat bilimi k
a­
dın, erkek herkes için büyük önem taşıdığı halde bu k
o­
nunun okullarda
hemen hemen hiç öğretilmemesi, hattâ üniversitelerde de sadece bir azınlık tarafından öğreni
l­
mesi
dikkate değer bir olgudur. Ayrıca, üniversitelerde bu konuyu öğrenen azınlık da, öğrendiğini, siyasal
çıkar söz konusu olmadığı takdirde öğrenmesi gerektiği gibi değil, siyasal çıkarlarının gerektirdiği
biçimde öğrenme
k­
tedir. İktisat bilimini plütokrasiden yana taraf tutm
a­
dan öğreten birkaç kurum vardır,
ama bunlar çok azdır; bir kural olarak, konu, iktisadî statükonun yüceltilmesini sağlayacak biçimde
öğretilir. Bana öyle geliyor ki, bütün bunlar, kör inançların ve esrarengizliğin malî iktidarı e
l­
lerinde
tutanların işine yaradığı olgusuyla bağlıdır.” ss. 64- 65
Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin
Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell
12

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
13

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
‘tersine işleyen’
Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell
Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say
egon friedell, gülerek kendini öldüren zeuksis’ten hemen önce aristophanes hakkında ileri-geri konuşur
(…) Ahlaki yerginin tek meskeni komedyaydı. Bu sanat biçimini bugünkü komedyayla kıyaslayıp akla töre
komedyasını, güldürüyü ya da kaba komedyayı getirmek onu yanlış anlamamıza yol açar, çünkü günümüz
komedyasıyla adından başka hiçbir ortak yanı yoktur. Beşinci yüzyıldaki “eski komedya” basitçe bizdeki karikatür
dergilerine karşılık gelir. Oynanan, şarkısı söylenen ve dans edilen bir hakarettir komedya; amacı salt kendisi olan
bir hakarettir ve en ufak bir hırs veya dramatik bir olay geliştirmez, ne bir karakter yaratır ne de şiirsel bir düşünceyi
temsil eder. (…)” ss. 251-252
mizaha
esin kaynağı
tuhaf
şeyler
“Ressamlar
Komedya büyük ressam ve heykeltıraşları rahat bırakmıştır, ama bunun nedeni onlara saygı duyması değil, onları
adam yerine koymamasıdır. (…)” s. 254
“(…) Zeuksis Apollodoros’tan biraz daha gençtir. O sadece büyük ebatta sahneler resmederdi. Mitolojik olayları
kısmen insanileştirdiği, kısmen de janr ressamlığına dönüştürdüğü söylenir, belki de Aristoteles onun bir ethos'u
olduğunu bu yüzden reddetmiştir. Lukianos, Zeuksis’in sürekli yeni şeyler icat etmeye çalıştığını söyler. Bu yanıyla
Euripides’i andırır. Kadını resmeden ilk büyük ressam da yine odur. Görmek isteyenlerden ücret talep ettiği çıplak
Helena portresi hakkında, tek tek kadınların sahip olduğu tüm cazibeleri bünyesinde topladığı söylenir. Nasıl ki
Nietzsehe’nin deyişiyle Euripides tiyatro izleyicisini sahneye çıkarmıştır, antik kaynaklara dayanarak diyebiliriz ki,
Zeuksis de resim izleyicisini tuvale taşımıştır.
(…)
Antikçağda kısmen bu sanatçıların dehşetli özgüveninden, kısmen de eserlerinin muazzam etkisinden söz eden
çok sayıda anekdot vardır: Zeuksis, paha biçilmez olduğuna inandığı için resimlerinin tamamını hediye etmiş ve
adının altın harflerle işlendiği bir giysiyle Olympia’da görünmüş. Ölümüne ise, yaptığı bir resimdeki yaşlı bir kadına
bakıp çatlayıncaya dek gülerek kendisi sebep olmuş. (…)” ss. 253-254
Friedell E., 1999 (ilk basım 1940), Antik Yunan'ın Kültür Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Necati Aça
Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell
16

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
17

28
May
2023
62
Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
no. 77
v. 1
- “Birbiriyle alakasız cümleler art arda gelir, neden gelmesin ki? Düzen ve form neden kalıplar ve
kurallar içinde olsun?“
Tuhaf tanımına neden olanlardan biri de düzensizlik denebilir. Fazıl Say hem alışık olmadıklarımıza hem de ‘neden
bir kalıba bağlı kalalım’ derken konu ile ilgili güzel örnekler veriyor. Hatta Zero Sergisi sırasında verilen konserdeki
bestecimizin, İlhan Usmanbaş’ın, adı da burada anılyor.
Hatta, Friedell’in alıntısındaki ‘tersine işleyen’ ifadesi ile beraber; Say’ın yazdığı ‘Gerçeklikte, gemiler terk
etmektedir fareleri’ başlığı, Ece Ayhan’a ait şiirden bu satır, mizah için katmerli bir ilham da veriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=4KVY2xNDzvE
Kitabın adı da Fazıl Say’ın bestelediği Ömer Hayyam’a ait bir eser
tuhaf
şeyler
Say, F., 2018 (ilk basım 2017), Akılla Bir Konuşmam Oldu, 20. Baskı, Doğan Yayıncılık
Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say
“Gerçeklikte, gemiler terk etmektedir fareleri
Ece Ayhan (1931-2002) ilk kez bestelediğim bir şair. Türkiye'de 20. yüzyılda soyut şiir, avangard
edebiyat stilinin en önde gelen isimlerinden biri... Şiirlerinin arasına yerleştirdiği psikolojik analizler,
aforizmalar ve toplum analizleri ile Ece Ayhan; aslında bir filozof, ancak felsefi cümlelerini de
soyutladığı ve biraz da ironi kattığı için, onu tekrar edebiyat gözüyle anlıyoruz.
Türkiye'de çok değerli bestecimiz İlhan Usmanbaş tarafından bestelenmiş şiirleri var. Genç bariton
dostum Atilla Gündoğdu'nun bu şairi bestelemem için ısrar etmesi sonucu merak salmıştım. Yeni
tamamlanan ve sürprizli kaydı yakında çıkacak olan Güz Şarkıları’nda Ece Ayhan'ın çok bilinen bir şiiri
de yer alıyor.
Ece Ayhan şiiri, bana biraz da Erik Satie'nin müziğini hatırlatıyor. Birbiriyle alakasız cümleler art arda
gelir, neden gelmesin ki? Düzen ve form neden kalıplar ve kurallar içinde olsun? Ben de Ece Ayhan'ı
bir nevi “hicaz/kabare müziği/caz varyasyonları/politonalitesinde” besteledim. Hiçbir şey anlaşılmayan
bu cümlemin açılımını yapayım:
Ece Ayhan Türk olduğu için hicaz, matrak olduğu için kabare, hareketli olduğu için caz, soyut ve
uyumsuz olduğu için çok-tonlu (politonal) benim müziğimde…” ss. 215-216
18

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
‘Zero’
konseri
mizaha
esin kaynağı
tuhaf
şeyler
19

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
üçlü
aynı veya benzer bakış açılarından olmasa da, denk gelmiş olsa bile
"Amerika'ya çok yakın, Tanrı'ya çok uzak!"
Venezuela, bilhassa son yıllarda, bu sözün en geçerli olduğu Latin Amerika Ülkesi. (…)
(…) Büyük, güçlü ve son yüzyılda uluslararası hukuku pek kafasına takmayan bir ülkenin burnunun dibinde
olsak sanırım hepimiz korkardık. Üstelik bir de o ülkenin hava ve su kadar ihtiyaç duyduğu petrolü sağlayan
kaynaklar sizin elinizdeyse. ABD petrol ve güç gösterisi söz konusu olunca dünyanın öteki tarafına asker
göndermekten çekinmiyorsa yanı başındaki Latin Amerika ülkesine niye göndermesin, değil mi?
(…) Yani ABD’nin Venezuela'yı işgal etmesi gerektiğini düşenenler de var Venezuela'da. Sonuç olarak
ülkede, birbirine zıt paranoyaları besleyen coğrafi bir gerçeklik var. Dedikleri gibi: Amerika'ya çok yakın!
Ya Tanrı'ya uzak olmak? İşte burada, biraz önce söz verdiğimiz üzere durmak gerekiyor. Önce şu kutsal
eşyalar dükkânından aldığımız bir yüzü resimli diğer yüzü yazılarla dolu, PVC kaplı kartları çıkaralım
ortaya. Yanına da Leo'nun, kartların anlamlarını tek tek yazdığı notları koyalım ve dua kartları yardımıyla bir
ülkenin inanç sistemiyle tanışmaya başlayalım. ” ss. 88- 90
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran
Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları
21

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“ 1. İlk kartta Bolivar’ın, yani “Libertador”un resmi. (…)
6. Kartlardan birinde Buda var. Bildiğiniz Buda. Kartın arkasındaki dua da, "Oh! Büyük Buda!" diye
başlıyor. Bu dua zengin olmak için okunuyor. Yerli dini Jaruba ve Katolik inancının birleşmesiyle zaten
yeterince karmaşıklaşan inanışlar, bütün dünyada moda olan Uzakdoğulu mitlerde birleşince iyice
tuhaflaşıyor ve Kızılderili Katolikler, zengin olmak için Buda'ya dua edebiliyor. (…)
11. Bir Kızılderili başının resmedildiği kart, yerli Arichuna'ya ait. İş, seyahat, aşk meseleleri ve büyü bozmak
için bu karttaki dua okunuyor. Dua Katolik; ama resim tamamen yerli!” ss. 90- 92
Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları
22

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran
tuhaf
şeyler
“
Şimdi gelelim bu hikâyenin sonuna. Elimizde tek bir kart kaldı. Kartın tam ortasında İsa'nın çarmıha
gerilmiş, yanan bedeni, etrafında da Avrupalı azizler ve azizeler gibi giyinmiş olan yedi kutsal kişinin tasviri
var. Bu küçük kart üzerinden tüm ülkenin inanç sistemini okuyabilirsiniz. Çünkü İsa'nın etrafındaki Avrupalı
gibi görünen beyaz tenli azizler aslında Venezuela yerlilerinin çok tanrılı inançlarına ait tanrılar ve
tanrıçalar. Yani ne beyazlar ne de Avrupalı. Ama Katolik inancı Venezuela'da kabul edildikten sonra yerli
tanrılar ve tanrıçalar Katolik sistem içine, giydirilip süslenerek ve ten renkleri beyazlatılarak azizler ve
azizeler olarak sokulmuşlar. Bu arada yerli dini Jaruba'nın ana tanrıçası Chango bu tasvirde en üstte ve İsa
kadar büyük çizilmiş durumda. (…)” s. 94
Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları
23

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran
tuhaf
şeyler
24

28
May
2023
62
Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
no. 77
v. 1
- “XIX. yüzyılın başl
Geçmiş hakkındaki bilgilerimiz her zaman eksikliklerle dolu kalacak, ge
ç­
mişe bakış tarzımızı değiştirebilecek ve ortaya
çıkarılmayı bekleyen yeni gerçekler daima var olacaktır. Elinizdeki, Sanatın Öyküsü adlı bu kitap, s
a­
dece seçmeler yapmayı
amaçlamış bir kitaptır. Ancak "Sanat Kitapları Üzerine" adlı bölümde daha önceki basımlarda belirttiğimiz gibi "böyles
i­
ne basit
bir kitap bile bazı dönemlerin, üslupların, kişiliklerin belirlenm
e­
sinde bize yardımcı olan ölmüş ya da yaşayan çok sayıda
tarihçinin emeği ile ortaya çıkmış bir çalışma olarak tanımlanabilir".
Kitabımdaki öyküyü temellendirdiğim çeşitli eserlerin ne zaman ortaya çıkarıldıklarını kısaca gözden geçirmek yararlı olur
sanıyorum. Rönesans döneminde antikite hayranları, sistematik bir şekilde klasik sanatın kalı
n­
tılarını aramaya başladılar;
1506'da Laokoon (sayfa 110, resim 60)’un ve y
i­
ne aynı dönemde Belvedere Apollonu (sayfa 104, resim 64)’nun ortaya
çıkarılması, gerek sanatçılarda, gerekse sanatseverlerde derin etkiler yarattı. XVII. yüzyılda Karşı-Reform'un yarattığı yeni dinsel
heyecanla başlatılan düzenli araştırmalar sonunda ilk Hıristiyan katakompları (sayfa 129, resim 84) keşfedilmeye başlandı.
Bunları, Vezüv yanardağının külleri altında g
ö­
mülü yatan ve pek çok sayıda nefis resmi (sayfa 112-113, resim 70, 71) gün
ü­
müze
kadar saklayan Herculaneum (1719), Pompei (1748) ve diğer kentl
e­
rin XVIII. yüzyılda bulunuşu izledi. Çoğu
İ
talya topraklarındaki
mezarla
r­
da keşfedilen Yunan vazo resimlerinin güzelliği ise XVIII. yüzyıla kadar anlaşılamadı (sayfa 80-81, resim 48,49; sayfa 95,
resim58).
Napolyon'un Mısır Seferi'nin (1801), bu ülkeyi arkeologlara açması s
o­
nucu hiyeroglif yazısı çözüldü ve birçok ülkeden bilim
adamının yıllardır ısrarla araştırdığı, üzeri bu yazılarla bezenmiş Mısır anıtlarının amacı ve işlevi anlaşılmaya başlandı (sayfa 56-64,
resim 31-37). XIX. yüzyılın başl
a­
rında Yunanistan hâlâ Osmanlı
İ
mparatorluğu'nun bir parçasıydı ve r
a­
hatça gezilemiyordu.
İ
stanbul'daki
İ
ngiliz Büyükelçisi Lord Elgin'in bazı heykelleri (sayfa 92-93, resim 56, 57)
İ
ngiltere'ye götürmek için izin kopa
r­
dığı
tarihlerde Akropolis'teki Parthenon tapınağı içine bir cami yapılmış ve mermer süs kabartmaları çok uzun bir süredir kaderine
terk edilmiş durumdaydı. Kısa bir süre sonra 1820'de Milos (Melos) adasında bir ras
t­
lantı sonucu Melos Aphrodite'si (Milo
Venüs'ü) (sayfa 105, resim 65) b
u­
lundu ve götürüldüğü Paris Louvre Müzesi'nde bir anda ün kazandı. Yü
z­
yılın ortalarında
İ
ngiliz
diplomatı ve arkeolog Sir Austen Layard, Mezopotamya çöllerinin araştırılmasında öncü bir rol oynadı (sayfa 72, resim 45).
(…)” ss. 626-627
Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich
Gombrich, E. H., 2002 (ilk basım 1950), Sanatın Öyküsü, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, Çev. E. Erduran ve Ö. Erduran
25

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
26

28
May
2023
62
Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“Aspirinin soğuk algınlığını iyileştirdiği hakkındaki kesinliğimizin, Proust’un Nerval’den farklı bir şey
gerçekleştirmeyi amaçladığı hakkındaki kesinliğimizden daha güçlü olduğunu biliyorum. Yorumların
kabul edilebilirliklerinin dereceleri vardır. Aspirinin beden ısımı azaltmaya yaradığını, belirli bir
maddenin kanseri iyileştirebileceğinden daha kesin olarak biliyorum. Benzeri biçimde, Proust ile
Nerval’in farklı bellek kavrayışları olduğundan, Sylvie’nin Proust’a özgü olmayan bir üslupla yazıldığı
kadar emin değilim. Ve kendi kişisel algılama deneyimime dayanamasam, yalnızca cemaate güvensem
de, Nerval’in Proust’tan önce önce yazmış olduğundan epey eminim. 1945 yılında Hiroşima’ya bir atom
bombası atıldığını biliyorum, çünkü bu konuda cemaate güveniyorum (bununla birlikte, bazı Fransız
akademisyenleri cemaatin güvenilmez olduğunu beyan etmiş ve soykırımın bir Yahudi icadı olduğunu
belirtmişlerdir). Doğal olarak, belli tanıklara, belli belgelere, belli irdelemelere güvenmemizi gerektiren
filolojik alışkanlıklar geliştirdik. Bu yüzden, Hiroşima’nın bombalandığına ve Dachau ile Buchenwald’in
var olduğuna güçlü bir biçimde inanıyorum. Aynı şekilde, yazarı belli olmasa da, Homeros metinlerinin
İlahi Komedya’dan önce yazıldığından ve onları İsa’nın büyük çilesinin alegorisi olarak yorumlamanın
güç olduğundan eminim. Doğal olarak, Hektor’un ölümünün İsa’nın Büyük Çilesinin bir önceden
bildirimi olduğunu ileri sürebilirim, ancak yalnızca Büyük Çilenin tarihsel bir olay değil, ebedi bir arketip
olduğu yönünde kültürel konsensusu sağladıktan sonra. Sylvie’nin Anlatıcısının, Proust’un anlatıcısının
dile getirmediği deneyimlerden geçtiği yönündeki kesinliğim, Homeros’un Ezra Pound’dan önce
yazmış olduğu yönündeki kesinliğimden zayıftır. Ancak her iki durumda da, cemaatin olası
konsensusuna dayanırım.” ss. 163-164
Yorum ve Aşırı Yorum - Umberto Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose
Gombrich, E. H., 2002 (ilk basım 1950), Sanatın Öyküsü, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, Çev. E. Erduran ve Ö. Erduran
27

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
28

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Akla gelenler
- Temelkuran’ın Venezuela hakkında söyledikleri aslında en tuhaf olana daha güçlü bir adaydı ama burada
gruplamak daha uygun oldu. Bazen bölge bölge inançlar ve uygulamalardaki ayrıntılar değişebilir. Acaba
burada anlatılanlar; oradaki belli bir bölgeye mi ait yoksa ülkenin tamamında geçerli mi sorusu akla geliyor.
- Osmanlının o geniş ve yüksek tepeye gidip cami yapmış olmasına açıkcası pek inanamadım. Sadeliği ve
hoşgörüsü ile parlayan bir imparatorluk, Osmanlı İmparatorluğu. Gerçi yazar da sıradan biri değil. Geçen sabah
yataktan kalkarken ‘aaa tepenin alt kısımlarında bir cami ya da cami kalıntıları vardı’ dedim. Tam emin değilim
ancak biraz hatırladım. Buradaki örnekte belki yanılıyorum. Yine de, bazen ifade biçimi de olayın ‘mertebesini,
derecesini dolayısıyla etkisini’ fazlasıyla değiştirebiliyor.
- Eco’nun duyduklarından aktardığı yine biraz mertebe ile ilgili olabilir. Sıklıkla söylenir. İkinci dünya savaşında
hayatını kaybeden Rusların sayısı inanılmazdır. Birçok milletten sivil ve asker insan ölmüştür. Muhtemelen
sistematik bir yöntem uygulandığından daha çok konuşulan, ön planda olan yahudi soykırımı elbette çok
üzücüdür, kabul edilemez. Belki vefat istatistiklerine bakarak da konuşmak gerekir. Sonuçta tüm insanlığın ciddi
anlamda zarar gördüğü bir savaştı. Örneğin burada da geçen, Hiroşima’ya atılan atom bombası hakkındaki bir
filmden Acı başlıklı içerikte bahsedilir. Bu olayın unutulması vurgulanır. Düşünün, tüm insanlığı, dünyayı belki de
evreni bile yok edebilecek bir savaş silahı; güneşteki nükleer tepkimeler sonucu ancak ortaya çıkabilecek bir
sıcaklıkta insanlar yok edilmiştir. Bu olay daha az vahşi değildir.
… mertebe, derece veya doz
tuhaf
şeyler
29

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
örnek +
Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı)
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
quenn ve galileo
tuhaf
şeyler
30

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı)
Is this the real life?
Is this just fantasy?
Caught in a landslide
No escape from reality
Open your eyes
Look up to the skies and see
I'm just a poor boy
I need no sympathy
Because I'm easy come, easy go
Little high, little low
Any way the wind blows doesn't really matter to me,
to me
Mama, just killed a man
Put a gun against his head
Pulled my trigger, now he's dead
Mama, life had just begun
But now I've gone and thrown it all away
Mama, ooh
Didn't mean to make you cry
If I'm not back again this time tomorrow
Carry on, carry on
As if nothing really matters
Too late, my time has come
Sends shivers down my spine
Body's aching all the time
Goodbye everybody, I've got to go
Gotta leave you all behind and face the truth
Mama, ooh (any way the wind blows)
I don't wanna die
I sometimes wish I'd never been born at all
I see a little silhouetto of a man
Scaramouche, Scaramouche, will you do the
Fandango?
Thunderbolt and lightning very very frightening me
Gallileo, Galileo
Galileo, Galileo
Galileo Figaro, magni
fi
co
I'm just a poor boy, nobody loves me
He's just a poor boy from a poor family
Spare him his life from this monstrosity
Easy come easy go, will you let me go?
Bismillah! No, we will not let you go (let him go)
Bismillah! We will not let you go (let him go)
Bismillah! We will not let you go (let me go)
Will not let you go (let me go)
Never, never, never, never let me go
No, no, no, no, no, no, no
Oh, mama mia, mama mia
Mama mia, let me go
Beelzebub has a devil put aside for me
For me
For me
So you think you can stone me and spit in my eye?
So you think you can love me and leave me to die?
Oh, baby
Can't do this to me, baby
Just gotta get out, just gotta get right outta here
Ooooh, ooh yeah, ooh yeah
Nothing really matters
Anyone can see
Nothing really matters
Nothing really matters to me
Any way the wind blows
https://www.youtube.com/watch?v=fJ9rUzIMcZQ
Birbirleriyle pek alakası olmayan ya da bize öyle gelen kelimelerin sadece bazıları gösterilmiştir.
tuhaf
şeyler
31

28
May
2023
62
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
- “Bu masalın kahramanı Galileo Galilei” “Pisa'da 1591 yılının o gününde bu olay aynen gerçekleşMEdi”
“Arşta Neler Oluyor?
Galileo Galilei
Kule Masalı
Rivayete göre genç, hırslı ve o sırada hüsrana uğramış matematik profesörü günün birinde, muhtemelen
1591'de, abanoz ve kurşun topların yer aldığı bir torbayla Pisa çan kulesinin tepesine çıkar. Pisa'daki
üniversite camiasına, Aristoteles'in yaklaşık iki bin yıl önce ortaya attığı bir öğretiyi çürütme niyetinde
olduğunu duyurmuştur. Cisimlerin ağırlıklarıyla orantılı bir hızda düştüğünü öngören öğretidir bu. On
librelik bir top, bir librelik bir toptan on kat hızla düşmelidir. Genç profesör aşağıdaki şamatacı öğrencilerin
ve durumdan rahatsız felsefe profesörlerinin oluşturduğu kalabalığa çalımlı bir havayla işaret verir, aynı
malzemeden ama çok farklı ağırlıklarda topları seçer ve yukarıdan bırakıverir. Hava direnci olmadığında
(yani bir boşlukta), farklı ağırlıklarda (ve herhangi bir malzemeden yapılmış) iki topun yere aynı anda inmesi
gerekir. Pisa'da 1591 yılının o gününde bu olay aynen gerçekleşMEdi ama açıkçası şöyle ya da böyle
Aristoteles'in köhne ilkesi darmadağın oldu. Genç profesörün izleyicilerine anlattığı gibi, zaten çıkarılması
gereken ders de buydu. öğrenciler neşeyle alkış tutarken, felsefe profesörlerinin içine kurt düştü.
Bu masalın kahramanı Galileo Galilei'ydi. Aslında bu "deney"i Pisa Kulesi'nden yapmamıştı ama böyle bir
girişim karakterine tamamen uygun düşerdi. Bütün hayatı boyunca otoriteye pek aldırış etmeyen biriydi ve
sürekli saldırdığı hedeflerden biri Aristoteles, yani dönemin üniversite felsefe hocalarinın gözündeki en üst
otoriteydi. Galileo'nun kişisel üslubu bodoslama, nükteli, ironik ve çoğu kez alaycıydı. Düşünsel üslubu,
Kule masalının aktardığı gibi, teorilerini uç noktadaki gözlemlere başvurarak kurmaktı. ” s. 17
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
Cropper, W. H., 2005 (ilk basım 2005), Büyük Fizikçiler, 1. Baskı, Oğlak Bilimsel Kitaplar (Çev. Nurettin Elhüseyni)
32

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf
şeyler
“ Galileo Roma'da yeni bir aristokrat velinimet buldu. Bu kişi "Vaşaklar Akademisi" adlı gizli cemiyetin
kurucusu ve önderi Prens Frederico Cesi'ydi. Cemiyete "gerçek bilgiye susamış olan ve kendilerini doğayı
incelemeye, özellikle de matematiğe verecek olan filozoflar" üye olabiliyordu. Üyeler genç, radikal, ayrıca
vaşak metaforuna uygun bir yaratılışla keskin gözlü ve hasımlarına davranışta acımasızdı. Cesi'nin verdiği
şatafatlı bir ziyafete onur konuğu olan Galileo, kısa bir süre sonra vaşaklık mertebesine seçildi.” s. 20
Büyük Fizikçiler - William H. Cropper
Cropper, W. H., 2005 (ilk basım 2005), Büyük Fizikçiler, 1. Baskı, Oğlak Bilimsel Kitaplar (Çev. Nurettin Elhüseyni)
33

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Vaşak adını görünce Goya’nın Aklın Uykusu adlı tablosu akla geliyor, yine aynı içerikte gördüğümüz,
resmettiği tuhaf bir portre de.
tuhaf
şeyler
34

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf olanı yaratan şeyler
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
özellikle ilgisiz şeylerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan tuhaflıktan yola çıkarak foucault’nun yazdığı
eserden konu ile ilgili birçok düşünce ile karşılaşma olanağı veren bir bölüm
tuhaf
şeyler
35

28
May
2023
62
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar
no. 77
v. 1
İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi
Zor bir kitap olduğundan hem de birkaç alıntı paragraf ile vermek pek de mümkün olmadığından;
‘Bu olağanüstü güçlükteki ve derinlikteki kitabı, felsefesiz, düşüncesiz ve bu yüzden de "dilsiz" bir toplumun
diline çevirmeye kalkışmanın en mükemmelinden bir saçmalık olduğunu biliyorum; ama Las Meninas o kadar
büyüleyici ki…’
Onun bu söylediklerinin benzerini, birazdan yapacağım şeyin öncesinde ben de tekrar etmek istiyorum.
Bu kitabı anlamak, tam anlamak mümkün değil. Ama Michel Foucault’nun yazdıkları, tuhaf olanı tanımlamak/
anlamak için aşırı derecede ilham verici. Onun söylediklerini belki tekrar ifade edeceğim, ancak çoğunlukla da
değiştirmiş/bozmuş/yeniden düzenlemiş olacağım. Ama Foucault o kadar ilham verici ki…
Bize göre bir arada olmaması, yan yana gelmemesi gereken şeyler de, o şeyin oluşturduğu bütün de tuhaftır.
Böyle durumlarda ne düşüneceğimizi de bilemeyiz.
Bin yıllık Aynı ve Başka kabullerimizi şirazesinden çıkartarak tüm düşünce alışkanlıklarımızı sarsan yani başka bir
düşüncenin olanaksızlığını, tuha
fl
ığını belirleyen belki de bizimkinin sınırıdır.
Ya da alışılmamış buluşmaların tuhaflığı , aralarında ilişki olmayan şeylerin aniden komşu hale gelmelerindeki
altüst edici yandır, bizi sarsan.
Bu şeylerin bir aradalıklarının tuhaflığı nedeniyle, tam da bu nedenle olanaksız olan bu şeyler nerede bir araya
gelebilirler? Dil dışında nerede bir araya gelebilirler?
Dil
saçma
ilgili bölümden - 1
tuhaf
şeyler
37

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Yokoluşa neden olabilir mi bu yeri olamayış ya da yer’sizlik. Bu tuhaf olan şeyi yok edebilir mi?
Algıladığımız düzensizlik, ortak bir yer göremiyor olmak, yer ve ad ‘ortak’lığını bulamamak, zamanın olayları
karşısında sağır kalmak, sonuçları birbirine bağlayamamak, somut içerikleri birbirlerine yaklaştıramamak, yani
belki de donanımı olmayan bir göze sahip olmamız; tuhaf olanı belirlemek için yeterli mi?
Hangi nedenden ötürü, başka biri değil de bu düzen neye tuhaf deyip/demeyeceğimizi belirliyor?
Bilgiler ve teoriler nereden itibaren mümkün? Şeylere ait bilgiler; çözülmek ve sonra da yok olmak için mi
varoluyorlar. Çemberi tamamlamak için mi? Ya da anlayınca şeyleri bozduğumuz söylendiği için mi? … yok
oluyorlar. Tuhaf olan da olmayan da yok oluyor mu?
Tüm bilgiler kendilerini döllemeyi,
fi
kirler dönüşmeyi ve birbirlerine etki etmeyi başarmaktadırlar. Tuhaf olanın/
kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisi olabilir mi? Tuhaf olan böyle bir etki yaratabilir mi?
Yaşadığımız zamanın düzen biçimlerini dayattığı; neyi tuhaf bulup/bulmadığımızı belirlediği üzerine, bunlardan
sonra, tekrar düşünülebilir mi?
Tüm bilgileri; yani düşünceleri, kelimeleri, sınıflandırmaları meşru kılan benzerlik mi? Bize tuhaf dedirten, meşru
değil dedirten farklılık mı? Benzerliği ve farklılığı görmemizi, diğer bir ifade ile algımızı; gözümüzün donanımı
yani gözü yöneten merkezin donanımı belirliyor olabilir mi?
Çember
ilgili bölümden - 2
tuhaf
şeyler
38

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Michel Foucault’nun Kelimeler ve Şeyler kitabı anlamak açısından bayağı zor. Dilimize çeviren Mehmet Ali Kılıçbay da önsözde şöyle yazar:
s.10
‘Bu olağanüstü güçlükteki ve derinlikteki kitabı, felsefesiz, düşüncesiz ve bu yüzden de "dilsiz" bir toplumun diline çevirmeye kalkışmanın en
mükemmelinden bir saçmalık olduğunu biliyorum; ama Las Meninas o kadar büyüleyici ki…’
Onun bu söylediklerinin benzerini, birazdan yapacağım şeyin öncesinde ben de tekrar etmek istiyorum.
Bu kitabı anlamak, tam anlamak mümkün değil. Ama Michel Foucault’nun yazdıkları, tuhaf olanı tanımlamak/anlamak için aşırı derecede ilham
verici. Onun söylediklerini belki tekrar ifade edeceğim, ancak çoğunlukla da değiştirmiş/bozmuş/yeniden düzenlemiş olacağım. Ama Foucault
o kadar ilham verici ki…
Bize göre bir arada olmaması, yan yana gelmemesi gereken şeyler de, o şeyin oluşturduğu bütün de tuhaftır. Böyle durumlarda ne
düşüneceğimizi de bilemeyiz.
ss.11-12
Bin yıllık Aynı ve Başka kabullerimizi..şirazesinden çıkartarak..tüm düşünce alışkanlıklarımızı..sarsan yani başka bir düşüncenin olanaksızlığını,
tuhaflığını belirleyen belki de bizimkinin sınırıdır.
Ya da alışılmamış buluşmaların tuhaflığı.., aralarında ilişki olmayan şeylerin aniden komşu hale gelmelerindeki altüst edici yandır, bizi sarsan.
ss.12-13
Bu şeylerin bir aradalıklarının tuhaflığı nedeniyle, tam da bu nedenle olanaksız olan bu şeyler..nerede bir araya gelebilirler? Dil dışında nerede
bir araya gelebilirler? Yokoluşa neden olabilir mi bu yeri olamayış ya da yer’sizlik. Bu tuhaf olan şeyi yok edebilir mi?
ss.15-18
Algıladığımız düzensizlik, ortak bir yer göremiyor olmak, yer ve ad ‘ortak’lığını bulamamak, zamanın olayları karşısında..sağır kalmak, sonuçları
birbirine bağlayamamak, somut içerikleri birbirlerine yaklaştıramamak, yani belki de donanımı olmayan bir göze sahip olmamız; tuhaf olanı
belirlemek için yeterli mi? Hangi nedenden ötürü, başka biri değil de bu düzen neye tuhaf deyip/demeyeceğimizi belirliyor?
ss.20-22
Bilgiler ve teoriler nereden itibaren mümkün? Şeylere ait bilgiler; çözülmek ve sonra da yok olmak için mi varoluyorlar. Çemberi tamamlamak
için mi? Ya da anlayınca şeyleri bozduğumuz söylendiği için mi? … yok oluyorlar. Tuhaf olan da olmayan da yok oluyor mu?
Tüm bilgiler kendilerini döllemeyi, fikirler dönüşmeyi ve birbirlerine etki etmeyi..başarmaktadırlar. Tuhaf olanın yaratıcı/kışkırtıcı/yıkıp-yapıcı
etkisi olabilir mi? Tuhaf olan böyle bir etki yaratabilir mi?
Yaşadığımız zamanın..düzen biçimlerini dayattığı; neyi tuhaf bulup/bulmadığımızı belirlediği üzerine, bunlardan sonra, tekrar düşünülebilir mi?
Tüm bilgileri; yani düşünceleri, kelimeleri, sınıflandırmaları..meşru kılan benzerlik mi? Bize tuhaf dedirten, meşru değil dedirten farklılık mı?
Benzerliği ve farklılığı görmemizi, diğer bir ifade ile algımızı; gözümüzün donanımı yani gözü yöneten merkezin donanımı belirliyor olabilir mi?
ilgili bölümden doğrudan alınan ifadeler daha koyu renk ile yazılmıştır.
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
39

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
40

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
41

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
42

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
43

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
44

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
45

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları
46

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault
tuhaf
şeyler
47

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
örnek ++
zero sergisi ve hint dansları(+) ile ilgili kısım
tuhaf
şeyler
https://www.sakipsabancimuzesi.org/sergiler-ve-etkinlikler/cevrimici/16642
detaylar
https://www.sakipsabancimuzesi.org/basin-ve-medya/aima-konser-muzikle-geri-sayim
48 no. 77
v. 1

28
May
2023
62
tuhaf
şeyler
https://www.youtube.com/watch?v=ldShz64Rf9s
Bazen de bir şey tuhaf gelir, güzel mi kötü mü anlayamazsınız. Ama tuhafın bir cazibesi vardır, defalarca seyredersiniz.
Bohemian Rhapsody gibi sonlarda daha da açılıyor. Müzik ve dans figürleri arasında ritmde meydana
gelen kaymalar, özellikle de bize yabancı bir kültür olması bu tuhaflığı yaratıyor gibi.
Yine de bazı figürleri gizli gizli yapmaya çalıştığımı söyleyerek kaçıyorum.
Hint dansları - 2: La Bu kadın ne yapıyor?
49 no. 77
v. 1

28
May
2023
62
tuhaf
şeyler
https://www.youtube.com/watch?v=44mlzjpJxDs
https://www.youtube.com/watch?v=MS5BLS2sIDM
Çoğumuza Hint dansları tuhaf gelir. Aslında çok hoşturlar. Burada
Hintlilerin en ünlü dansçısı Madhuri Dixit’i sollayan
Aamir Khan bizi şaşırtıyor.
Ancak ablamızın yeri ayrı :)
Motorlu taşıtların sahneye girmesi ile (sanırım Batı’ya gönderme),
köşelisinden breakdance benzeri bir sahneden sonra Hindistan’ın renkleri
sahneye girer :) belki bu breakdance’lı kısım size
tuhaf görünmüştü, gülmüştünüz.
dakika 1:48
Hint dansları - 1: Madhuri Dixit
50 no. 77
v. 1

28
May
2023
62
tuhaf
şeyler
https://www.youtube.com/watch?v=PKMTb81Oglc
https://www.youtube.com/watch?v=0o_rGhcBgME
Sahne sanatlarında, çoğunlukla kadın karakteri izleriz. Gözümüz ona daha çok kayar.
(Belki de ‘eskiden’ demeliyiz.)
burada erkek olan muhteşem dans ettiği için
kadın karaktere bakmıyoruz bile; ki adamın
kolu/eli tuhaf bir şekilde fazla uzun
burada ise kadın çok daha güzel dans etmesine rağmen
erkek olan beklenenden fazla kırıttığından, bu da
bize tuhaf geldiğinden sadece ona bakıyoruz
Burada gözünüz daha çok kime kayıyor?
51 no. 77
v. 1

28
May
2023
62
tuhaf
şeyler
52

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
tuhaf rastlantı
burada tuhaf bir şey yok. tuhaf olan kişisel bir rastlantı. bu iki kitapla ilgili mutlaka gelecekte konular olacaktır.
• Metin ingilizce ise bazı kısa notlar türkçe olarak verilebilir. Bu notlar çeviri olarak değil de; hem konu ile ilgili yerleri öne çıkaran hem
de takip etmeyi kolaylaştırabilecek şekilde gerekli durumda eksiltmelerin ya da ek ifadelerin olduğu türde olacaktır.
• Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan
araştırılması gerektiğini unutmayın.
• İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin
versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba
adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz.
İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz.
menemenazdacorba hakkında
Neler var
sayfa sayfa
ana
hatlarıyla
akış
versiyonlar
hesap hakkında
62

28
May
2023
62 no. 77
v. 1
Güncelleme , 25 Mayıs 23
tuhaf
şeyler

More Related Content

More from YaseminSengunDemirca (20)

Çicek Böcek
Çicek BöcekÇicek Böcek
Çicek Böcek
 
başkalarının bakışı
başkalarının bakışıbaşkalarının bakışı
başkalarının bakışı
 
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
Çirkinlik/Güzellik (ikinci versiyon)
 
Papalagi
PapalagiPapalagi
Papalagi
 
Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)Gercekler (dördüncü versiyon)
Gercekler (dördüncü versiyon)
 
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
birikim mi sıçrama mı (İkinci Versiyon)
 
barometre
barometrebarometre
barometre
 
şimdiki zaman
şimdiki zamanşimdiki zaman
şimdiki zaman
 
3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?3000, 5000, 7000 ?
3000, 5000, 7000 ?
 
Dil (İkinci Versiyon)
Dil (İkinci Versiyon)Dil (İkinci Versiyon)
Dil (İkinci Versiyon)
 
saçma
saçmasaçma
saçma
 
Büyük Buhran
Büyük BuhranBüyük Buhran
Büyük Buhran
 
Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?Dıt Dıt’ın ne?
Dıt Dıt’ın ne?
 
yazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlaryazmayanı yazarlar
yazmayanı yazarlar
 
Beni Kategorize Etme
Beni Kategorize EtmeBeni Kategorize Etme
Beni Kategorize Etme
 
İcerikler (no. 61-70)
İcerikler (no. 61-70) İcerikler (no. 61-70)
İcerikler (no. 61-70)
 
İcerikler (no. 51-60)
İcerikler (no. 51-60) İcerikler (no. 51-60)
İcerikler (no. 51-60)
 
İcerikler (no. 41-50)
İcerikler (no. 41-50) İcerikler (no. 41-50)
İcerikler (no. 41-50)
 
İcerikler (no. 31-40)
İcerikler (no. 31-40) İcerikler (no. 31-40)
İcerikler (no. 31-40)
 
İcerikler (no. 21-30)
İcerikler (no. 21-30) İcerikler (no. 21-30)
İcerikler (no. 21-30)
 

Tuhaf Şeyler

  • 1. - Tuhaf şeyler peşinen kabul ettiklerimizi sorgulamak, farklı açılardan görmek ya da görüneni/görünmeyeni/ görünenin tersini de tekrar düşünmek anlamında zihin açıcı bir etki yaratabilir mi? - Tuhaf olanın kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisi olabilir mi? tuhaf şeyler 1 no. 77 v. 1 28 May 2023 62 bohemian rhapsody, galileo, zero, hint dansları Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose Büyük Fizikçiler - William H. Cropper Gizli Çekmece - Ahmet Oktay Merhaba Anadolu - Halikarnas Balıkçısı tuhaf şeyler
  • 2. 2 tuhaf şeyler 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Müzik dansa en uzak disiplin olabilir mi? * Neredeyse hepimiz bunu yersiz bir soru olarak görürüz. Çünkü müzik ve dans hep bir arada anılır. Doğru bile olsa tuhaf bir bakış açısı olduğuna inanırız. İşte bu soru, bazı alıntıların kafamda ‘tuhaf şeyler’ başlığı altında toplanmasına vesile oldu. Bir de ‘La bu kadın ne yapıyor’ başlıklı kısımdaki hint danslarının olduğu sahnenin videosu da etkili olmuş olabilir. Hazırladıkça, çeşitli ve farklı nedenlerle ‘tuhaf’olarak tanımlama yaptığımızı görüyorum. Örneğin bir arada olmaması gereken şeyler, bir araya gelince tuhaf görünürler. - Dansa en yakın disiplin mimarlık desem; bu ikisinin(dans ve mimarlık) bir arada ne işi var deriz. - Popüler olan, severek dinlediğimiz Bohemian Rhapsody şarkısı. Alakasız kelimeler bir araya gelmiş, müzikler çorba gibi karışmış. En azından parça parça bir uyum var. Belki göremediğimiz başka uyum/ilişkiler de var. - Veya biri size borçlu, öyle şeyler oluyor ki borcunuzu almak bir tarafa üste para veriyorsunuz. Burada ne oldu ise bu tuhaf bir olaydır. Aslında ‘tuhaf şeyler’ peşinen kabul ettiklerimizi sorgulamak, farklı açılardan görmek ya da görüneni/görünmeyeni/görünenin tersini de tekrar düşünmek anlamında zihin açıcı bir etki yaratabilir. Yıllar önce Sabancı Müzesinde ‘Zero’ başlıklı bir sergi olmuştu. Geleneksel anlayışları tepetaklak eden bir akım ile ilgili. Bu sergi kapsamında düzenlenen konsere de gitmiştik. İlhan Usmanbaş’ın eserleri çalınmıştı. Konserden çıktıktan sonra ilk ifadem ‘sanki beynime format atıldı’ olmuştu. Beynimdeki tüm kabüller allak bullak hale gelmiş, nerede ise silinmişlerdi. Uyum/ritm hiç yoktu. Ya da ben öyle görmüştüm. Etkisini çok sevmiştim. Çok geniş bir konu. Yine de tuhaf olanın kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisini sezebiliyorsunuz. Bu başlığın asıl kitabını Kelimeler ve Şeyler olarak düşünebiliriz. Ancak ağır bir kitap, oradan doğrudan alıntı vermedim. Onun yerine ilham verici düşünceleri ile konu hakkında kısa bir özet yazmaya çalıştım denebilir. tuhaf kavramına kısa giriş: * Bir Türk dansçının yurt dışında verilen seminer konuşması kaydından (Salt Galata, tarih: ~ korona sonrası ilk açıldığı günler)
  • 3. 3 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 en tuhafı Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell ‘tersine işleyen’ Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say üçlü aynı veya benzer bakış açılarından olmasa da, denk gelmiş olsa bile; yine de eşitlik az-çok korundu gibi. Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose örnek + Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı) Büyük Fizikçiler - William H. Cropper quenn ve galileo Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault özellikle ilgisiz şeylerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan tuhaflıktan yola çıkarak foucault’nun yazdığı eserden
  • 4.
  • 5.
  • 6. MODERN MİDAS Hawthorne’un TANGLEWOOD TALES’iyle yetişmiş olanlardan, Kral Midas ve Altın Dokunuş adlı öyküyü bilmeyen yoktur. Anormal denecek kadar altına düşkün olan bu değerli krala tanrının biri, dokunduğu her şeyi altına çevirme ayrıcalığını bahşeder. Bu iş önceleri kr a­ lın hoşuna gider, ama yemek istediği yiyeceklerin de, d a­ ha yutamadan altına döndüğünü görünce, etekleri tutu ş­ maya başlar; hele kızını öper öpmez kızcağız baştan aşağı metal kesilince kral dehşete düşer ve ihsanını geri alması için tanrıya yalvarır. O andan itibaren de Kral Midas, değerli biricik şeyin altın olmadığını anlar. Gerçi bu basit bir öyküdür, ama içindeki ahlâk de r­ si, dünyanın öğrenmekte çok güçlük çektiği cinsten bir derstir. İspanyollar, XVI. yüzyılda Peru altınlarını ele geçirdikleri zaman, bu altını ellerinde tutmanın çok iyi bir şey olacağını düşünerek, değerli metallerin ihr a­ cını önlemek amacıyla bu tip ihracatın karşısına her tü r­ lü engeli koydular. Bunun sonucunda ise altın, bütün İ s­ panyol sömürgelerinde mal fiyatlarını fırlatmakla kaldı, buna karşılık mal varlığı bakımından İspanya eskisine oranla hiçbir zenginlik kazanmadı. Gerçi insanın eskis i­ ne oranla iki misli parası olması gururunu tatmin ed e­ bilir, ama aynı para eskiden satın alabildiği malın ancak yarısını satın alabiliyorsa, kazanç sadece metafizikal ala n­ da kalmıştır ve bu kazanç, sahibine daha çok yiyecek, d a­ ha çok içecek, daha iyi barınacak yer ya da herhangi ele gelir bir üstünlük sağlama olanağını vermemiştir. İng i­ lizlerle HollandalIlar, İspanyollardan daha güçsüz oldukları için, bugün ABD’nin doğusu diye bilinen ve o z a­ manlar, altın bulunmadığı için hor görülen bölgeyle y e­ tinmek zorunda kalmışlardı. Ne var ki, bu bölge bir se r­ vet kaynağı olarak Yeni Dünya’nın altın üreten ve Elizabeth döneminde bütün uluslann kıskandığı yörelerden çok daha verimli olduğunu göstermiştir.” ss. 51- 52 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 6 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 7. “Tarihsel niteliği yönünden her ne kadar sakız olmuş bir konu ise de, bunun günümüz sorunlarına uygulanmasının, hükümetlerin anlıksal kapasiteleri dışında olduğu anlaşılmaktadır. İktisat konusuna öteden beri ters tara f­ tan bakılagelmiştir, hele şimdi eskisine oranla daha da tersinden bakılmaktadır. İktisat alanında, savaş sonunda olanlar o derece saçmadır ki, o dönemde hükümetlerin aklı başında yetişkinlerden değil de, tımarhanelik delile r­ den kurulu olduğuna inanası geliyor insanın. Bu kişiler Almanya’yı cezalandırmak istediler, cezalandırma yolu da, ezelden beri revaçta olan, zorla savaş tazminatı ödetme yolu idi. Buraya kadarı iyi, hoş. Gelgelelim, Almanya’ya ödetmek istedikleri miktar, Almanya’da, hatta bütün dü n­ yada bulunan altın miktarından çok daha fazlaydı. B u­ na göre, Almanların istenilen miktarı maldan başka şeyle ödemeleri matematik olarak imkânsızdı: Almanya tazm i­ natı ya mal olarak ödeyecekti, ya da ödemeyecekti. ” s. 52 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 7 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 8. “İşin bu kertesinde hükümetler, ulusların refah d ü­ zeyini, ihracatın ithalâttan fazla oluşuyla ölçmek alışka n­ lığında olduklarını birdenbire hatırlayıverdiler. Bir ülk e­ nin ihracatı ithalâtından fazla oldu muydu, o ulusun iyi bir ticaret dengesine sahip bulunduğu kabul edilirdi; te r­ sine olursa, ticaret dengesi bozuk demekti. Ne var ki, A l­ manya’yı altın olarak ödenemeyecek miktarda bir tazm i­ nata mahkûm etmekle, Müttefikler, Almanya'nın Mütt e­ fiklerle olan ticaretinde onlardan daha iyi bir dengeye s a­ hip olacağını da peşinen kabul etmiş bulunuyorlardı. A l­ manya’nın ihracatını kamçılamakla bu ülkeye istemeden büyük bir iyilikte bulunduklarını dehşetle gördüler. Bu genel uslamlamaya, özel daha başka uslamlamalar ekle n­ di. Almanya, Müttefiklerin üretemediği hiçbir şey üretemediği halde, Alman rekabetinin tehdidi altında bulu n­ mak herkesi kızdırıyordu. İngilizler, kendi kömür endüs t­ rileri zayıflamışken, Alman kömürünü istemezlerdi. Fransızlar, yeni ele geçirdikleri Lorraine havzasının demir cevherleri yardımıyla kendi demir-çelik üretimlerini ar t­ tırmaya çalışırken, tutup da Almanların demir ve çelik ürünlerini istemezlerdi. Örnekler böyle çoğaltılabilir. Bundan dolayı Müttefikler, Almanya’yı tazminat ödet e­ rek cezalandırmakta kararlıyken, ona ödemeyi belirli he r­ hangi bir biçimde yaptırmamaya da aynı derecede k a­ rarlıydılar.” ss. 52- 53 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 8 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 9. “Bu deli işi duruma, yine deli işi bir çözüm bulundu. Almanya’nın ödeyeceği tazminatı ona ödünç vermeyi k a­ rarlaştırdılar. Müttefikler aslında şunu demiş oluyorlardı: «Tazminatı ödetmeden senin yakanı bırakmayız, zira s e­ nin kötülüklerine karşılık haklı bir cezadır bu; öbür ya n­ dan tazminatı ödemene de izin veremeyiz, zira bu bizim endüstrilerimizin yıkımı demek olur; onun için parayı biz sana ödünç vereceğiz, sen de bize bu borcu geri ver e­ ceksin. Bu şekilde, kendimize bir zarar gelmeden pre n­ sibi kurtarmış olacağız. Senin uğrayacağın zarara gelince, bunun sadece ertelenmiş olacağını umarız.» Ancak, bu çözümün geçici olmaktan öteye gidem e­ yeceği apaçıktı, Almanya’ya borç verenler faizlerini ist i­ yorlardı; öbür yandan, Almanya’nın faizleri ödemesi de tazminat ödemesinin doğurduğu aynı ikilemi doğuruyordu. Almanların, faizleri altın olarak ödemeleri olana k­ sızdı. Müttefikler ise faizlerin mal olarak ödenmesini i s­ temiyorlardı. Böylece, Almanya’ya, faizleri ödemesi için gerekli parayı da ödünç vermek Müttefikler için bir z o­ runluluk haline geldi. İnsanların bu oyundan er geç us a­ nacakları belliydi. İnsanlar bir ülkeye, karşılık almaks ı­ zın borç vermekten bıktıkları zaman, artık o ülkenin kr e­ disi kalmamıştır denir. Ama, gördüğümüz gibi, Almanya için bu imkânsızdı. Bundan dolayı önce Almanya’da bir sürü iflâslar oldu, bunu iflâs etmiş Almanların alacakl ı­ ları, sonra iflâs eden bu alacaklıların alacaklıları arası n­ da iflâslar izledi ve böylece, zincirleme iflâslar birbirini kovaladı. Sonu: evrensel çöküntü, sefalet, açlık, perişa n­ lık ve dünyanın hâlâ yakasını kurtaramadığı bütün bir felâketler dizisi.” ss. 53- 54 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 9 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 10. “Dertlerimizin biricik sebebinin, Almanya’ya ödeti l­ mek istenilen bu tazminat olduğunu söylemek istemiy o­ rum. Müttefiklerin Amerika’ya olan borçları ve aynı şekilde, borçlu ile alacaklının birbirinden ödemenin mal ile yapılmasını güçleştirecek yüksek bir gümrük vergisi duvarıyla ayrıldığı her yerde, özel sektöre ya da kamu sektörüne ait bütün borçlar daha küçük çapta, dertlerimize bir katkıda bulunmuştur. Alman tazminatı gerçi dertler i­ mizin hiçbir zaman tüm kaynağı değildir, ama sorunu böylesine uğraşılması zor bir dert haline getiren kafa k a­ rışıklığının en açık örneklerinden biridir. Dertlerimizin kaynağı olan karışıklık, tüketici ile ür e­ ticinin daha doğrusu, rekabet sistemi içindeki üreticinin görüş noktaları arasındaki karışıklıktır. Almanya’ya ta z­ minat zorla kabul ettirildiği zaman Müttefikler kendil e­ rini tüketici olarak görüyorlardı: Almanları kendi hesa p­ larına, geçici olarak köle gibi çalıştırıp, kendileri hiç çalışmadan Almanların ürettiklerini tüketmek onlara tatlı geliyordu. Derken, Versailles Andlaşması imzalandıktan sonra, kendilerinin de üretici oldukları ve Almanya’dan istedikleri malların akınıyla kendi endüstrilerinin yıkıl a­ cağı birdenbire akıllarına geliverdi. Ne yapacaklarını ö y­ le şaşırdılar ki, başlarını kaşımaya başladılar, ama baş kaşıma bir yarar sağlamadı; hattâ bunu hep birlikte y a­ pıp da, bu birlikte baş kaşımaya Uluslararası Konferans adını verdikleri zaman bile. Apaçık gerçek şudur ki, dü n­ yadaki egemen sınıflar, böylesine bir meselenin altından kalkamayacak kadar cahil, budala ve kendilerine yardım edebilecek olanlardan akıl danışamayacak kadar da kibir- lidirler.” ss. 54 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 10 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 11. Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 11 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Korku/Umut/Fal/Astroloji/Çöküş başlıklı içeriğe de bakabilirsiniz. “Ufak bir azınlığın çoğunluk üzerinde iktidar sahibi olduğu her yerde, çoğunluğa egemen birtakım kör inan ç­ lar vardır ve bu inançlar iktidar sahibi azınlığa yardı m­ cıdır. Eski Mısırlılarda kâhinler güneş tutulmalarını ö n­ ceden kestirebilme yolunu keşfetmişlerdi; onların bu y e­ teneği halka korkuyla karışık bir saygı duygusu veriyo r­ du, kâhinler de bu sayede, başka türlü elde edemeyece k­ leri iktidara ve hediyelere sahip oluyorlardı. Krallara ta n­ rısal yaratıklar gözüyle bakılırdı; nitekim Cromwell, I. Charles’ın kafasını kestirdiği zaman, kutsal bir şeye sa y­ gısızlık etmekle suçlanmıştı. Günümüzün finansiyerleri de, altına duyulan ve kaynağı kör inanç olan derin saygıdan güç almaktadırlar. Kendisine altın rezervlerinden, dolaşımdaki banknot miktarından, enflasyondan, defla s­ yondan, kısaca maliye dilinin dağarcığındaki bütün geri kalan kavramlardan lâf ettiğiniz zaman, sıradan vata n­ daş duyduğu huşu ile nerdeyse küçük dilini yutar. Bu g i­ bi konularda rahat rahat konuşabilen kişinin çok akıllı biri olması gerektiğini düşünür ve kendisine söylenen ş e­ yin doğru olup olmadığını araştırmaya cüret edemez. Sıradan vatandaş, kendisine altının gerçek işlevinin ne o l­ duğu sorulsa, doğru dürüst cevap bile veremeyeceği gibi, modern iş dünyasındaki alış verişlerde altının gerçekte ne kadar ufak bir rol oynadığını da idrak edemez. Onda, ülkesinin ne kadar çok altına sahip olursa o kadar güve n­ lik içinde bulunacağına dair belli belirsiz bir inanç va r­ dır, bu yüzden de altın rezervleri çoğaldığı zaman sevinir, azalınca üzülür.” ss. 63- 64 tuhaf şeyler
  • 12. “İşte finansiyerin demokrasi tarafından dizgine alı n­ mamak için ihtiyaç duyduğu şey de, halkın kafasını çalı ş­ tırmadan, nedenini niçini düşünmeden duyduğu bu sa y­ gıdır. Halkın fikirlerini istediği gibi değiştirmek bak ı­ mından finansiyerin, hiç kuşkusuz daha başka bir sürü üstünlüğü vardır. Bir kere finansiyer son derece zengin olduğundan vakıf üniversiteler kurarak, akademik fiki r­ lerin en etkili bölümünü kendi hizmetine almayı sağl a­ yabilir. Finansiyer, zenginler devletinin başında olduğu n­ dan, siyasal düşüncelerine Komünizm korkusu egemen olanların tümünün doğal önderidir. İktisadî iktidarı eli n­ de tuttuğundan, bütün gruplara dilediği gibi zenginlik ya da yoksulluk dağıtabilir. Ne var ki, ben, kör inançların yardımı olmaksızın bu silahlardan herhangi birinin tek başına yetebileceğinden şüphe ederim. İktisat bilimi k a­ dın, erkek herkes için büyük önem taşıdığı halde bu k o­ nunun okullarda hemen hemen hiç öğretilmemesi, hattâ üniversitelerde de sadece bir azınlık tarafından öğreni l­ mesi dikkate değer bir olgudur. Ayrıca, üniversitelerde bu konuyu öğrenen azınlık da, öğrendiğini, siyasal çıkar söz konusu olmadığı takdirde öğrenmesi gerektiği gibi değil, siyasal çıkarlarının gerektirdiği biçimde öğrenme k­ tedir. İktisat bilimini plütokrasiden yana taraf tutm a­ dan öğreten birkaç kurum vardır, ama bunlar çok azdır; bir kural olarak, konu, iktisadî statükonun yüceltilmesini sağlayacak biçimde öğretilir. Bana öyle geliyor ki, bütün bunlar, kör inançların ve esrarengizliğin malî iktidarı e l­ lerinde tutanların işine yaradığı olgusuyla bağlıdır.” ss. 64- 65 Russell, M., 2016 (ilk basım 1935), Aylaklığa Övgü, 4. Baskı, Cem Yayınevi, Çev. Mete Ergin Aylaklığa Övgü - Bertrand Russell 12 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 13. 13 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 ‘tersine işleyen’ Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say egon friedell, gülerek kendini öldüren zeuksis’ten hemen önce aristophanes hakkında ileri-geri konuşur
  • 14.
  • 15. (…) Ahlaki yerginin tek meskeni komedyaydı. Bu sanat biçimini bugünkü komedyayla kıyaslayıp akla töre komedyasını, güldürüyü ya da kaba komedyayı getirmek onu yanlış anlamamıza yol açar, çünkü günümüz komedyasıyla adından başka hiçbir ortak yanı yoktur. Beşinci yüzyıldaki “eski komedya” basitçe bizdeki karikatür dergilerine karşılık gelir. Oynanan, şarkısı söylenen ve dans edilen bir hakarettir komedya; amacı salt kendisi olan bir hakarettir ve en ufak bir hırs veya dramatik bir olay geliştirmez, ne bir karakter yaratır ne de şiirsel bir düşünceyi temsil eder. (…)” ss. 251-252 mizaha esin kaynağı tuhaf şeyler
  • 16. “Ressamlar Komedya büyük ressam ve heykeltıraşları rahat bırakmıştır, ama bunun nedeni onlara saygı duyması değil, onları adam yerine koymamasıdır. (…)” s. 254 “(…) Zeuksis Apollodoros’tan biraz daha gençtir. O sadece büyük ebatta sahneler resmederdi. Mitolojik olayları kısmen insanileştirdiği, kısmen de janr ressamlığına dönüştürdüğü söylenir, belki de Aristoteles onun bir ethos'u olduğunu bu yüzden reddetmiştir. Lukianos, Zeuksis’in sürekli yeni şeyler icat etmeye çalıştığını söyler. Bu yanıyla Euripides’i andırır. Kadını resmeden ilk büyük ressam da yine odur. Görmek isteyenlerden ücret talep ettiği çıplak Helena portresi hakkında, tek tek kadınların sahip olduğu tüm cazibeleri bünyesinde topladığı söylenir. Nasıl ki Nietzsehe’nin deyişiyle Euripides tiyatro izleyicisini sahneye çıkarmıştır, antik kaynaklara dayanarak diyebiliriz ki, Zeuksis de resim izleyicisini tuvale taşımıştır. (…) Antikçağda kısmen bu sanatçıların dehşetli özgüveninden, kısmen de eserlerinin muazzam etkisinden söz eden çok sayıda anekdot vardır: Zeuksis, paha biçilmez olduğuna inandığı için resimlerinin tamamını hediye etmiş ve adının altın harflerle işlendiği bir giysiyle Olympia’da görünmüş. Ölümüne ise, yaptığı bir resimdeki yaşlı bir kadına bakıp çatlayıncaya dek gülerek kendisi sebep olmuş. (…)” ss. 253-254 Friedell E., 1999 (ilk basım 1940), Antik Yunan'ın Kültür Tarihi, 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Çev. Necati Aça Antik Yunan'ın Kültür Tarihi - Egon Friedell 16 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 17. 17 28 May 2023 62 Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar no. 77 v. 1 - “Birbiriyle alakasız cümleler art arda gelir, neden gelmesin ki? Düzen ve form neden kalıplar ve kurallar içinde olsun?“ Tuhaf tanımına neden olanlardan biri de düzensizlik denebilir. Fazıl Say hem alışık olmadıklarımıza hem de ‘neden bir kalıba bağlı kalalım’ derken konu ile ilgili güzel örnekler veriyor. Hatta Zero Sergisi sırasında verilen konserdeki bestecimizin, İlhan Usmanbaş’ın, adı da burada anılyor. Hatta, Friedell’in alıntısındaki ‘tersine işleyen’ ifadesi ile beraber; Say’ın yazdığı ‘Gerçeklikte, gemiler terk etmektedir fareleri’ başlığı, Ece Ayhan’a ait şiirden bu satır, mizah için katmerli bir ilham da veriyor. https://www.youtube.com/watch?v=4KVY2xNDzvE Kitabın adı da Fazıl Say’ın bestelediği Ömer Hayyam’a ait bir eser tuhaf şeyler
  • 18. Say, F., 2018 (ilk basım 2017), Akılla Bir Konuşmam Oldu, 20. Baskı, Doğan Yayıncılık Akılla Bir Konuşmam Oldu - Fazıl Say “Gerçeklikte, gemiler terk etmektedir fareleri Ece Ayhan (1931-2002) ilk kez bestelediğim bir şair. Türkiye'de 20. yüzyılda soyut şiir, avangard edebiyat stilinin en önde gelen isimlerinden biri... Şiirlerinin arasına yerleştirdiği psikolojik analizler, aforizmalar ve toplum analizleri ile Ece Ayhan; aslında bir filozof, ancak felsefi cümlelerini de soyutladığı ve biraz da ironi kattığı için, onu tekrar edebiyat gözüyle anlıyoruz. Türkiye'de çok değerli bestecimiz İlhan Usmanbaş tarafından bestelenmiş şiirleri var. Genç bariton dostum Atilla Gündoğdu'nun bu şairi bestelemem için ısrar etmesi sonucu merak salmıştım. Yeni tamamlanan ve sürprizli kaydı yakında çıkacak olan Güz Şarkıları’nda Ece Ayhan'ın çok bilinen bir şiiri de yer alıyor. Ece Ayhan şiiri, bana biraz da Erik Satie'nin müziğini hatırlatıyor. Birbiriyle alakasız cümleler art arda gelir, neden gelmesin ki? Düzen ve form neden kalıplar ve kurallar içinde olsun? Ben de Ece Ayhan'ı bir nevi “hicaz/kabare müziği/caz varyasyonları/politonalitesinde” besteledim. Hiçbir şey anlaşılmayan bu cümlemin açılımını yapayım: Ece Ayhan Türk olduğu için hicaz, matrak olduğu için kabare, hareketli olduğu için caz, soyut ve uyumsuz olduğu için çok-tonlu (politonal) benim müziğimde…” ss. 215-216 18 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 ‘Zero’ konseri mizaha esin kaynağı tuhaf şeyler
  • 19. 19 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 üçlü aynı veya benzer bakış açılarından olmasa da, denk gelmiş olsa bile
  • 20.
  • 21. "Amerika'ya çok yakın, Tanrı'ya çok uzak!" Venezuela, bilhassa son yıllarda, bu sözün en geçerli olduğu Latin Amerika Ülkesi. (…) (…) Büyük, güçlü ve son yüzyılda uluslararası hukuku pek kafasına takmayan bir ülkenin burnunun dibinde olsak sanırım hepimiz korkardık. Üstelik bir de o ülkenin hava ve su kadar ihtiyaç duyduğu petrolü sağlayan kaynaklar sizin elinizdeyse. ABD petrol ve güç gösterisi söz konusu olunca dünyanın öteki tarafına asker göndermekten çekinmiyorsa yanı başındaki Latin Amerika ülkesine niye göndermesin, değil mi? (…) Yani ABD’nin Venezuela'yı işgal etmesi gerektiğini düşenenler de var Venezuela'da. Sonuç olarak ülkede, birbirine zıt paranoyaları besleyen coğrafi bir gerçeklik var. Dedikleri gibi: Amerika'ya çok yakın! Ya Tanrı'ya uzak olmak? İşte burada, biraz önce söz verdiğimiz üzere durmak gerekiyor. Önce şu kutsal eşyalar dükkânından aldığımız bir yüzü resimli diğer yüzü yazılarla dolu, PVC kaplı kartları çıkaralım ortaya. Yanına da Leo'nun, kartların anlamlarını tek tek yazdığı notları koyalım ve dua kartları yardımıyla bir ülkenin inanç sistemiyle tanışmaya başlayalım. ” ss. 88- 90 Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları 21 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 22. “ 1. İlk kartta Bolivar’ın, yani “Libertador”un resmi. (…) 6. Kartlardan birinde Buda var. Bildiğiniz Buda. Kartın arkasındaki dua da, "Oh! Büyük Buda!" diye başlıyor. Bu dua zengin olmak için okunuyor. Yerli dini Jaruba ve Katolik inancının birleşmesiyle zaten yeterince karmaşıklaşan inanışlar, bütün dünyada moda olan Uzakdoğulu mitlerde birleşince iyice tuhaflaşıyor ve Kızılderili Katolikler, zengin olmak için Buda'ya dua edebiliyor. (…) 11. Bir Kızılderili başının resmedildiği kart, yerli Arichuna'ya ait. İş, seyahat, aşk meseleleri ve büyü bozmak için bu karttaki dua okunuyor. Dua Katolik; ama resim tamamen yerli!” ss. 90- 92 Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları 22 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran tuhaf şeyler
  • 23. “ Şimdi gelelim bu hikâyenin sonuna. Elimizde tek bir kart kaldı. Kartın tam ortasında İsa'nın çarmıha gerilmiş, yanan bedeni, etrafında da Avrupalı azizler ve azizeler gibi giyinmiş olan yedi kutsal kişinin tasviri var. Bu küçük kart üzerinden tüm ülkenin inanç sistemini okuyabilirsiniz. Çünkü İsa'nın etrafındaki Avrupalı gibi görünen beyaz tenli azizler aslında Venezuela yerlilerinin çok tanrılı inançlarına ait tanrılar ve tanrıçalar. Yani ne beyazlar ne de Avrupalı. Ama Katolik inancı Venezuela'da kabul edildikten sonra yerli tanrılar ve tanrıçalar Katolik sistem içine, giydirilip süslenerek ve ten renkleri beyazlatılarak azizler ve azizeler olarak sokulmuşlar. Bu arada yerli dini Jaruba'nın ana tanrıçası Chango bu tasvirde en üstte ve İsa kadar büyük çizilmiş durumda. (…)” s. 94 Temelkuran, E., 2019 (ilk basım 2006), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita, 2. Baskı, Can Sanat Yayınları 23 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita - Ece Temelkuran tuhaf şeyler
  • 24. 24 28 May 2023 62 Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar no. 77 v. 1 - “XIX. yüzyılın başl
  • 25. Geçmiş hakkındaki bilgilerimiz her zaman eksikliklerle dolu kalacak, ge ç­ mişe bakış tarzımızı değiştirebilecek ve ortaya çıkarılmayı bekleyen yeni gerçekler daima var olacaktır. Elinizdeki, Sanatın Öyküsü adlı bu kitap, s a­ dece seçmeler yapmayı amaçlamış bir kitaptır. Ancak "Sanat Kitapları Üzerine" adlı bölümde daha önceki basımlarda belirttiğimiz gibi "böyles i­ ne basit bir kitap bile bazı dönemlerin, üslupların, kişiliklerin belirlenm e­ sinde bize yardımcı olan ölmüş ya da yaşayan çok sayıda tarihçinin emeği ile ortaya çıkmış bir çalışma olarak tanımlanabilir". Kitabımdaki öyküyü temellendirdiğim çeşitli eserlerin ne zaman ortaya çıkarıldıklarını kısaca gözden geçirmek yararlı olur sanıyorum. Rönesans döneminde antikite hayranları, sistematik bir şekilde klasik sanatın kalı n­ tılarını aramaya başladılar; 1506'da Laokoon (sayfa 110, resim 60)’un ve y i­ ne aynı dönemde Belvedere Apollonu (sayfa 104, resim 64)’nun ortaya çıkarılması, gerek sanatçılarda, gerekse sanatseverlerde derin etkiler yarattı. XVII. yüzyılda Karşı-Reform'un yarattığı yeni dinsel heyecanla başlatılan düzenli araştırmalar sonunda ilk Hıristiyan katakompları (sayfa 129, resim 84) keşfedilmeye başlandı. Bunları, Vezüv yanardağının külleri altında g ö­ mülü yatan ve pek çok sayıda nefis resmi (sayfa 112-113, resim 70, 71) gün ü­ müze kadar saklayan Herculaneum (1719), Pompei (1748) ve diğer kentl e­ rin XVIII. yüzyılda bulunuşu izledi. Çoğu İ talya topraklarındaki mezarla r­ da keşfedilen Yunan vazo resimlerinin güzelliği ise XVIII. yüzyıla kadar anlaşılamadı (sayfa 80-81, resim 48,49; sayfa 95, resim58). Napolyon'un Mısır Seferi'nin (1801), bu ülkeyi arkeologlara açması s o­ nucu hiyeroglif yazısı çözüldü ve birçok ülkeden bilim adamının yıllardır ısrarla araştırdığı, üzeri bu yazılarla bezenmiş Mısır anıtlarının amacı ve işlevi anlaşılmaya başlandı (sayfa 56-64, resim 31-37). XIX. yüzyılın başl a­ rında Yunanistan hâlâ Osmanlı İ mparatorluğu'nun bir parçasıydı ve r a­ hatça gezilemiyordu. İ stanbul'daki İ ngiliz Büyükelçisi Lord Elgin'in bazı heykelleri (sayfa 92-93, resim 56, 57) İ ngiltere'ye götürmek için izin kopa r­ dığı tarihlerde Akropolis'teki Parthenon tapınağı içine bir cami yapılmış ve mermer süs kabartmaları çok uzun bir süredir kaderine terk edilmiş durumdaydı. Kısa bir süre sonra 1820'de Milos (Melos) adasında bir ras t­ lantı sonucu Melos Aphrodite'si (Milo Venüs'ü) (sayfa 105, resim 65) b u­ lundu ve götürüldüğü Paris Louvre Müzesi'nde bir anda ün kazandı. Yü z­ yılın ortalarında İ ngiliz diplomatı ve arkeolog Sir Austen Layard, Mezopotamya çöllerinin araştırılmasında öncü bir rol oynadı (sayfa 72, resim 45). (…)” ss. 626-627 Sanatın Öyküsü - Ernst H. Gombrich Gombrich, E. H., 2002 (ilk basım 1950), Sanatın Öyküsü, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, Çev. E. Erduran ve Ö. Erduran 25 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 26. 26 28 May 2023 62 Yorum ve Aşırı Yorum - U. Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 27. “Aspirinin soğuk algınlığını iyileştirdiği hakkındaki kesinliğimizin, Proust’un Nerval’den farklı bir şey gerçekleştirmeyi amaçladığı hakkındaki kesinliğimizden daha güçlü olduğunu biliyorum. Yorumların kabul edilebilirliklerinin dereceleri vardır. Aspirinin beden ısımı azaltmaya yaradığını, belirli bir maddenin kanseri iyileştirebileceğinden daha kesin olarak biliyorum. Benzeri biçimde, Proust ile Nerval’in farklı bellek kavrayışları olduğundan, Sylvie’nin Proust’a özgü olmayan bir üslupla yazıldığı kadar emin değilim. Ve kendi kişisel algılama deneyimime dayanamasam, yalnızca cemaate güvensem de, Nerval’in Proust’tan önce önce yazmış olduğundan epey eminim. 1945 yılında Hiroşima’ya bir atom bombası atıldığını biliyorum, çünkü bu konuda cemaate güveniyorum (bununla birlikte, bazı Fransız akademisyenleri cemaatin güvenilmez olduğunu beyan etmiş ve soykırımın bir Yahudi icadı olduğunu belirtmişlerdir). Doğal olarak, belli tanıklara, belli belgelere, belli irdelemelere güvenmemizi gerektiren filolojik alışkanlıklar geliştirdik. Bu yüzden, Hiroşima’nın bombalandığına ve Dachau ile Buchenwald’in var olduğuna güçlü bir biçimde inanıyorum. Aynı şekilde, yazarı belli olmasa da, Homeros metinlerinin İlahi Komedya’dan önce yazıldığından ve onları İsa’nın büyük çilesinin alegorisi olarak yorumlamanın güç olduğundan eminim. Doğal olarak, Hektor’un ölümünün İsa’nın Büyük Çilesinin bir önceden bildirimi olduğunu ileri sürebilirim, ancak yalnızca Büyük Çilenin tarihsel bir olay değil, ebedi bir arketip olduğu yönünde kültürel konsensusu sağladıktan sonra. Sylvie’nin Anlatıcısının, Proust’un anlatıcısının dile getirmediği deneyimlerden geçtiği yönündeki kesinliğim, Homeros’un Ezra Pound’dan önce yazmış olduğu yönündeki kesinliğimden zayıftır. Ancak her iki durumda da, cemaatin olası konsensusuna dayanırım.” ss. 163-164 Yorum ve Aşırı Yorum - Umberto Eco, R. Rorty, J.Culler, C.B.-Rose Gombrich, E. H., 2002 (ilk basım 1950), Sanatın Öyküsü, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, Çev. E. Erduran ve Ö. Erduran 27 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 28. 28 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Akla gelenler - Temelkuran’ın Venezuela hakkında söyledikleri aslında en tuhaf olana daha güçlü bir adaydı ama burada gruplamak daha uygun oldu. Bazen bölge bölge inançlar ve uygulamalardaki ayrıntılar değişebilir. Acaba burada anlatılanlar; oradaki belli bir bölgeye mi ait yoksa ülkenin tamamında geçerli mi sorusu akla geliyor. - Osmanlının o geniş ve yüksek tepeye gidip cami yapmış olmasına açıkcası pek inanamadım. Sadeliği ve hoşgörüsü ile parlayan bir imparatorluk, Osmanlı İmparatorluğu. Gerçi yazar da sıradan biri değil. Geçen sabah yataktan kalkarken ‘aaa tepenin alt kısımlarında bir cami ya da cami kalıntıları vardı’ dedim. Tam emin değilim ancak biraz hatırladım. Buradaki örnekte belki yanılıyorum. Yine de, bazen ifade biçimi de olayın ‘mertebesini, derecesini dolayısıyla etkisini’ fazlasıyla değiştirebiliyor. - Eco’nun duyduklarından aktardığı yine biraz mertebe ile ilgili olabilir. Sıklıkla söylenir. İkinci dünya savaşında hayatını kaybeden Rusların sayısı inanılmazdır. Birçok milletten sivil ve asker insan ölmüştür. Muhtemelen sistematik bir yöntem uygulandığından daha çok konuşulan, ön planda olan yahudi soykırımı elbette çok üzücüdür, kabul edilemez. Belki vefat istatistiklerine bakarak da konuşmak gerekir. Sonuçta tüm insanlığın ciddi anlamda zarar gördüğü bir savaştı. Örneğin burada da geçen, Hiroşima’ya atılan atom bombası hakkındaki bir filmden Acı başlıklı içerikte bahsedilir. Bu olayın unutulması vurgulanır. Düşünün, tüm insanlığı, dünyayı belki de evreni bile yok edebilecek bir savaş silahı; güneşteki nükleer tepkimeler sonucu ancak ortaya çıkabilecek bir sıcaklıkta insanlar yok edilmiştir. Bu olay daha az vahşi değildir. … mertebe, derece veya doz tuhaf şeyler
  • 29. 29 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 örnek + Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı) Büyük Fizikçiler - William H. Cropper quenn ve galileo tuhaf şeyler
  • 30. 30 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Bohemian Rhapsody - Queen (grubun adı) Is this the real life? Is this just fantasy? Caught in a landslide No escape from reality Open your eyes Look up to the skies and see I'm just a poor boy I need no sympathy Because I'm easy come, easy go Little high, little low Any way the wind blows doesn't really matter to me, to me Mama, just killed a man Put a gun against his head Pulled my trigger, now he's dead Mama, life had just begun But now I've gone and thrown it all away Mama, ooh Didn't mean to make you cry If I'm not back again this time tomorrow Carry on, carry on As if nothing really matters Too late, my time has come Sends shivers down my spine Body's aching all the time Goodbye everybody, I've got to go Gotta leave you all behind and face the truth Mama, ooh (any way the wind blows) I don't wanna die I sometimes wish I'd never been born at all I see a little silhouetto of a man Scaramouche, Scaramouche, will you do the Fandango? Thunderbolt and lightning very very frightening me Gallileo, Galileo Galileo, Galileo Galileo Figaro, magni fi co I'm just a poor boy, nobody loves me He's just a poor boy from a poor family Spare him his life from this monstrosity Easy come easy go, will you let me go? Bismillah! No, we will not let you go (let him go) Bismillah! We will not let you go (let him go) Bismillah! We will not let you go (let me go) Will not let you go (let me go) Never, never, never, never let me go No, no, no, no, no, no, no Oh, mama mia, mama mia Mama mia, let me go Beelzebub has a devil put aside for me For me For me So you think you can stone me and spit in my eye? So you think you can love me and leave me to die? Oh, baby Can't do this to me, baby Just gotta get out, just gotta get right outta here Ooooh, ooh yeah, ooh yeah Nothing really matters Anyone can see Nothing really matters Nothing really matters to me Any way the wind blows https://www.youtube.com/watch?v=fJ9rUzIMcZQ Birbirleriyle pek alakası olmayan ya da bize öyle gelen kelimelerin sadece bazıları gösterilmiştir. tuhaf şeyler
  • 31. 31 28 May 2023 62 Büyük Fizikçiler - William H. Cropper kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar no. 77 v. 1 tuhaf şeyler - “Bu masalın kahramanı Galileo Galilei” “Pisa'da 1591 yılının o gününde bu olay aynen gerçekleşMEdi”
  • 32. “Arşta Neler Oluyor? Galileo Galilei Kule Masalı Rivayete göre genç, hırslı ve o sırada hüsrana uğramış matematik profesörü günün birinde, muhtemelen 1591'de, abanoz ve kurşun topların yer aldığı bir torbayla Pisa çan kulesinin tepesine çıkar. Pisa'daki üniversite camiasına, Aristoteles'in yaklaşık iki bin yıl önce ortaya attığı bir öğretiyi çürütme niyetinde olduğunu duyurmuştur. Cisimlerin ağırlıklarıyla orantılı bir hızda düştüğünü öngören öğretidir bu. On librelik bir top, bir librelik bir toptan on kat hızla düşmelidir. Genç profesör aşağıdaki şamatacı öğrencilerin ve durumdan rahatsız felsefe profesörlerinin oluşturduğu kalabalığa çalımlı bir havayla işaret verir, aynı malzemeden ama çok farklı ağırlıklarda topları seçer ve yukarıdan bırakıverir. Hava direnci olmadığında (yani bir boşlukta), farklı ağırlıklarda (ve herhangi bir malzemeden yapılmış) iki topun yere aynı anda inmesi gerekir. Pisa'da 1591 yılının o gününde bu olay aynen gerçekleşMEdi ama açıkçası şöyle ya da böyle Aristoteles'in köhne ilkesi darmadağın oldu. Genç profesörün izleyicilerine anlattığı gibi, zaten çıkarılması gereken ders de buydu. öğrenciler neşeyle alkış tutarken, felsefe profesörlerinin içine kurt düştü. Bu masalın kahramanı Galileo Galilei'ydi. Aslında bu "deney"i Pisa Kulesi'nden yapmamıştı ama böyle bir girişim karakterine tamamen uygun düşerdi. Bütün hayatı boyunca otoriteye pek aldırış etmeyen biriydi ve sürekli saldırdığı hedeflerden biri Aristoteles, yani dönemin üniversite felsefe hocalarinın gözündeki en üst otoriteydi. Galileo'nun kişisel üslubu bodoslama, nükteli, ironik ve çoğu kez alaycıydı. Düşünsel üslubu, Kule masalının aktardığı gibi, teorilerini uç noktadaki gözlemlere başvurarak kurmaktı. ” s. 17 Büyük Fizikçiler - William H. Cropper Cropper, W. H., 2005 (ilk basım 2005), Büyük Fizikçiler, 1. Baskı, Oğlak Bilimsel Kitaplar (Çev. Nurettin Elhüseyni) 32 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf şeyler
  • 33. “ Galileo Roma'da yeni bir aristokrat velinimet buldu. Bu kişi "Vaşaklar Akademisi" adlı gizli cemiyetin kurucusu ve önderi Prens Frederico Cesi'ydi. Cemiyete "gerçek bilgiye susamış olan ve kendilerini doğayı incelemeye, özellikle de matematiğe verecek olan filozoflar" üye olabiliyordu. Üyeler genç, radikal, ayrıca vaşak metaforuna uygun bir yaratılışla keskin gözlü ve hasımlarına davranışta acımasızdı. Cesi'nin verdiği şatafatlı bir ziyafete onur konuğu olan Galileo, kısa bir süre sonra vaşaklık mertebesine seçildi.” s. 20 Büyük Fizikçiler - William H. Cropper Cropper, W. H., 2005 (ilk basım 2005), Büyük Fizikçiler, 1. Baskı, Oğlak Bilimsel Kitaplar (Çev. Nurettin Elhüseyni) 33 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Vaşak adını görünce Goya’nın Aklın Uykusu adlı tablosu akla geliyor, yine aynı içerikte gördüğümüz, resmettiği tuhaf bir portre de. tuhaf şeyler
  • 34. 34 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf olanı yaratan şeyler Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault özellikle ilgisiz şeylerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan tuhaflıktan yola çıkarak foucault’nun yazdığı eserden konu ile ilgili birçok düşünce ile karşılaşma olanağı veren bir bölüm tuhaf şeyler
  • 35. 35 28 May 2023 62 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault kitap adı-yazarı/alıntılarla ilgili notlar no. 77 v. 1 İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi Zor bir kitap olduğundan hem de birkaç alıntı paragraf ile vermek pek de mümkün olmadığından;
  • 36. ‘Bu olağanüstü güçlükteki ve derinlikteki kitabı, felsefesiz, düşüncesiz ve bu yüzden de "dilsiz" bir toplumun diline çevirmeye kalkışmanın en mükemmelinden bir saçmalık olduğunu biliyorum; ama Las Meninas o kadar büyüleyici ki…’ Onun bu söylediklerinin benzerini, birazdan yapacağım şeyin öncesinde ben de tekrar etmek istiyorum. Bu kitabı anlamak, tam anlamak mümkün değil. Ama Michel Foucault’nun yazdıkları, tuhaf olanı tanımlamak/ anlamak için aşırı derecede ilham verici. Onun söylediklerini belki tekrar ifade edeceğim, ancak çoğunlukla da değiştirmiş/bozmuş/yeniden düzenlemiş olacağım. Ama Foucault o kadar ilham verici ki… Bize göre bir arada olmaması, yan yana gelmemesi gereken şeyler de, o şeyin oluşturduğu bütün de tuhaftır. Böyle durumlarda ne düşüneceğimizi de bilemeyiz. Bin yıllık Aynı ve Başka kabullerimizi şirazesinden çıkartarak tüm düşünce alışkanlıklarımızı sarsan yani başka bir düşüncenin olanaksızlığını, tuha fl ığını belirleyen belki de bizimkinin sınırıdır. Ya da alışılmamış buluşmaların tuhaflığı , aralarında ilişki olmayan şeylerin aniden komşu hale gelmelerindeki altüst edici yandır, bizi sarsan. Bu şeylerin bir aradalıklarının tuhaflığı nedeniyle, tam da bu nedenle olanaksız olan bu şeyler nerede bir araya gelebilirler? Dil dışında nerede bir araya gelebilirler? Dil saçma ilgili bölümden - 1 tuhaf şeyler
  • 37. 37 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Yokoluşa neden olabilir mi bu yeri olamayış ya da yer’sizlik. Bu tuhaf olan şeyi yok edebilir mi? Algıladığımız düzensizlik, ortak bir yer göremiyor olmak, yer ve ad ‘ortak’lığını bulamamak, zamanın olayları karşısında sağır kalmak, sonuçları birbirine bağlayamamak, somut içerikleri birbirlerine yaklaştıramamak, yani belki de donanımı olmayan bir göze sahip olmamız; tuhaf olanı belirlemek için yeterli mi? Hangi nedenden ötürü, başka biri değil de bu düzen neye tuhaf deyip/demeyeceğimizi belirliyor? Bilgiler ve teoriler nereden itibaren mümkün? Şeylere ait bilgiler; çözülmek ve sonra da yok olmak için mi varoluyorlar. Çemberi tamamlamak için mi? Ya da anlayınca şeyleri bozduğumuz söylendiği için mi? … yok oluyorlar. Tuhaf olan da olmayan da yok oluyor mu? Tüm bilgiler kendilerini döllemeyi, fi kirler dönüşmeyi ve birbirlerine etki etmeyi başarmaktadırlar. Tuhaf olanın/ kışkırtıcı/ilham verici/yıkıp-yapıcı etkisi olabilir mi? Tuhaf olan böyle bir etki yaratabilir mi? Yaşadığımız zamanın düzen biçimlerini dayattığı; neyi tuhaf bulup/bulmadığımızı belirlediği üzerine, bunlardan sonra, tekrar düşünülebilir mi? Tüm bilgileri; yani düşünceleri, kelimeleri, sınıflandırmaları meşru kılan benzerlik mi? Bize tuhaf dedirten, meşru değil dedirten farklılık mı? Benzerliği ve farklılığı görmemizi, diğer bir ifade ile algımızı; gözümüzün donanımı yani gözü yöneten merkezin donanımı belirliyor olabilir mi? Çember ilgili bölümden - 2 tuhaf şeyler
  • 38. 38 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Michel Foucault’nun Kelimeler ve Şeyler kitabı anlamak açısından bayağı zor. Dilimize çeviren Mehmet Ali Kılıçbay da önsözde şöyle yazar: s.10 ‘Bu olağanüstü güçlükteki ve derinlikteki kitabı, felsefesiz, düşüncesiz ve bu yüzden de "dilsiz" bir toplumun diline çevirmeye kalkışmanın en mükemmelinden bir saçmalık olduğunu biliyorum; ama Las Meninas o kadar büyüleyici ki…’ Onun bu söylediklerinin benzerini, birazdan yapacağım şeyin öncesinde ben de tekrar etmek istiyorum. Bu kitabı anlamak, tam anlamak mümkün değil. Ama Michel Foucault’nun yazdıkları, tuhaf olanı tanımlamak/anlamak için aşırı derecede ilham verici. Onun söylediklerini belki tekrar ifade edeceğim, ancak çoğunlukla da değiştirmiş/bozmuş/yeniden düzenlemiş olacağım. Ama Foucault o kadar ilham verici ki… Bize göre bir arada olmaması, yan yana gelmemesi gereken şeyler de, o şeyin oluşturduğu bütün de tuhaftır. Böyle durumlarda ne düşüneceğimizi de bilemeyiz. ss.11-12 Bin yıllık Aynı ve Başka kabullerimizi..şirazesinden çıkartarak..tüm düşünce alışkanlıklarımızı..sarsan yani başka bir düşüncenin olanaksızlığını, tuhaflığını belirleyen belki de bizimkinin sınırıdır. Ya da alışılmamış buluşmaların tuhaflığı.., aralarında ilişki olmayan şeylerin aniden komşu hale gelmelerindeki altüst edici yandır, bizi sarsan. ss.12-13 Bu şeylerin bir aradalıklarının tuhaflığı nedeniyle, tam da bu nedenle olanaksız olan bu şeyler..nerede bir araya gelebilirler? Dil dışında nerede bir araya gelebilirler? Yokoluşa neden olabilir mi bu yeri olamayış ya da yer’sizlik. Bu tuhaf olan şeyi yok edebilir mi? ss.15-18 Algıladığımız düzensizlik, ortak bir yer göremiyor olmak, yer ve ad ‘ortak’lığını bulamamak, zamanın olayları karşısında..sağır kalmak, sonuçları birbirine bağlayamamak, somut içerikleri birbirlerine yaklaştıramamak, yani belki de donanımı olmayan bir göze sahip olmamız; tuhaf olanı belirlemek için yeterli mi? Hangi nedenden ötürü, başka biri değil de bu düzen neye tuhaf deyip/demeyeceğimizi belirliyor? ss.20-22 Bilgiler ve teoriler nereden itibaren mümkün? Şeylere ait bilgiler; çözülmek ve sonra da yok olmak için mi varoluyorlar. Çemberi tamamlamak için mi? Ya da anlayınca şeyleri bozduğumuz söylendiği için mi? … yok oluyorlar. Tuhaf olan da olmayan da yok oluyor mu? Tüm bilgiler kendilerini döllemeyi, fikirler dönüşmeyi ve birbirlerine etki etmeyi..başarmaktadırlar. Tuhaf olanın yaratıcı/kışkırtıcı/yıkıp-yapıcı etkisi olabilir mi? Tuhaf olan böyle bir etki yaratabilir mi? Yaşadığımız zamanın..düzen biçimlerini dayattığı; neyi tuhaf bulup/bulmadığımızı belirlediği üzerine, bunlardan sonra, tekrar düşünülebilir mi? Tüm bilgileri; yani düşünceleri, kelimeleri, sınıflandırmaları..meşru kılan benzerlik mi? Bize tuhaf dedirten, meşru değil dedirten farklılık mı? Benzerliği ve farklılığı görmemizi, diğer bir ifade ile algımızı; gözümüzün donanımı yani gözü yöneten merkezin donanımı belirliyor olabilir mi? ilgili bölümden doğrudan alınan ifadeler daha koyu renk ile yazılmıştır. tuhaf şeyler
  • 39. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 39 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 40. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 40 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 41. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 41 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 42. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 42 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 43. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 43 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 44. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 44 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 45. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 45 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 46. Foucault, M., 1994 (ilk basım 1966), Kelimeler ve Şeyler, 1. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları 46 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Kelimeler ve Şeyler - Michel Foucault tuhaf şeyler
  • 47. 47 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 örnek ++ zero sergisi ve hint dansları(+) ile ilgili kısım tuhaf şeyler
  • 49. https://www.youtube.com/watch?v=ldShz64Rf9s Bazen de bir şey tuhaf gelir, güzel mi kötü mü anlayamazsınız. Ama tuhafın bir cazibesi vardır, defalarca seyredersiniz. Bohemian Rhapsody gibi sonlarda daha da açılıyor. Müzik ve dans figürleri arasında ritmde meydana gelen kaymalar, özellikle de bize yabancı bir kültür olması bu tuhaflığı yaratıyor gibi. Yine de bazı figürleri gizli gizli yapmaya çalıştığımı söyleyerek kaçıyorum. Hint dansları - 2: La Bu kadın ne yapıyor? 49 no. 77 v. 1 28 May 2023 62 tuhaf şeyler
  • 50. https://www.youtube.com/watch?v=44mlzjpJxDs https://www.youtube.com/watch?v=MS5BLS2sIDM Çoğumuza Hint dansları tuhaf gelir. Aslında çok hoşturlar. Burada Hintlilerin en ünlü dansçısı Madhuri Dixit’i sollayan Aamir Khan bizi şaşırtıyor. Ancak ablamızın yeri ayrı :) Motorlu taşıtların sahneye girmesi ile (sanırım Batı’ya gönderme), köşelisinden breakdance benzeri bir sahneden sonra Hindistan’ın renkleri sahneye girer :) belki bu breakdance’lı kısım size tuhaf görünmüştü, gülmüştünüz. dakika 1:48 Hint dansları - 1: Madhuri Dixit 50 no. 77 v. 1 28 May 2023 62 tuhaf şeyler
  • 51. https://www.youtube.com/watch?v=PKMTb81Oglc https://www.youtube.com/watch?v=0o_rGhcBgME Sahne sanatlarında, çoğunlukla kadın karakteri izleriz. Gözümüz ona daha çok kayar. (Belki de ‘eskiden’ demeliyiz.) burada erkek olan muhteşem dans ettiği için kadın karaktere bakmıyoruz bile; ki adamın kolu/eli tuhaf bir şekilde fazla uzun burada ise kadın çok daha güzel dans etmesine rağmen erkek olan beklenenden fazla kırıttığından, bu da bize tuhaf geldiğinden sadece ona bakıyoruz Burada gözünüz daha çok kime kayıyor? 51 no. 77 v. 1 28 May 2023 62 tuhaf şeyler
  • 52. 52 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 tuhaf rastlantı burada tuhaf bir şey yok. tuhaf olan kişisel bir rastlantı. bu iki kitapla ilgili mutlaka gelecekte konular olacaktır.
  • 53.
  • 54.
  • 55.
  • 56.
  • 57.
  • 58.
  • 59.
  • 60.
  • 61.
  • 62. • Metin ingilizce ise bazı kısa notlar türkçe olarak verilebilir. Bu notlar çeviri olarak değil de; hem konu ile ilgili yerleri öne çıkaran hem de takip etmeyi kolaylaştırabilecek şekilde gerekli durumda eksiltmelerin ya da ek ifadelerin olduğu türde olacaktır. • Tüm disiplinler için geçerli olmakla birlikte özellikle pozitif bilimlerle ilgili konularda yeni keşiflerle birlikte güncel olanın tarafınızdan araştırılması gerektiğini unutmayın. • İçeriklere zaman zaman yeni kitaplardan alıntılar eklenebilir. Bu sayfaların olduğu pdf dosyasının adındaki -v1, -v2 … ekleri içeriğin versiyon numarasını göstermektedir. İçeriğin tüm versiyonlarına yani eski/yeni hallerine ulaşmak için https://twitter.com/azdacorba adresinden ilgili dosyayı yükleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu dosyadan tüm içeriklere ve hesaba ait bağlantılara da erişebilirsiniz. İçeriklerin hazırlanması konusunda aşağıdaki kısmı da lütfen göz önünde bulundurunuz. menemenazdacorba hakkında Neler var sayfa sayfa ana hatlarıyla akış versiyonlar hesap hakkında 62 28 May 2023 62 no. 77 v. 1 Güncelleme , 25 Mayıs 23 tuhaf şeyler