2. quot;Oku, yaratan Rabbin adına! O insanı bir 'alak'tan yarattı. Oku, Rabbin sonsuz ikram sahibidir.
O ki, kalemle yazmayı öğretti. O öğretti bilmediğini insana! quot;
Alak ( 1-5 )
Adem | Sayfa 02
3. İmtiyaz Sahibi
Markakent
Reklam ve Tanıtım Hizmetleri
Genel Müdür
ve
Sorumlu Yazı işleri Müdürü
Cihan YILDIZ
Reklam Satış Pazarlama Müdürü
Eray BAL
Editörler
Harun Yigit
Volkan Öz
Ercüment Ekinci
Eray Bal
Yavuz Aslan
Yazarlar
Senai Demirci
Mustafa Islamoglu
Hattat
H. Bengisu Kübra
Fotoğraf
Harun Yigit
Volkan Öz
Grafik Tasarım
Markakent
Reklam ve Tanıtım Hizmetleri
Merkez İletişim
www.ademdergisi.com
bilgi@ademdergisi.com
Promosyonlar için:
promosyon@ademdergisi.com
Tel: 0266 374 32 17
İstanbul Şube
Said Çetin
Sultanahmet Binbirdirek mah.
Şehitmehmetpaşa yokuşu sok. No:40
Sultanahmet-ISTANBUL
0554 289 45 45
said@ademdergisi.com
harun@ademdergisi.com
Ankara Şube
Eray BAL
İvedik organize sanayi bölgesi
Melih Gökçek bulvarı 731 / 34 Ostim / Ankara
Tel : (0312) 395 01 30 Fax : (0312) 394 35 76
ankara@ademdergisi.com
İzmir Şube
Ercüment Ekinci
850 Sokak Pekmen İş Merkezi Daire:203 Konak / İZMİR
Tel: 0(232) 446 08 560 - (232) 457 77 42
izmir@ademdergisi.com
Yayın Türü
Yerel Süreli
Basımcı ve Adresi
Neyir Matbaacılık LTD ŞTİ
Dağıtım
Telekurye
Basım Tarihi
28 Aralık 2008
ADEM DERGİSİ’NİN yayın hakkı imtiyaz sahibine aittir.
Bu dergi ahlaki kurallara ve medya ahlakına uymayı
milli ve manevi değerlere saygılı olmayı,
basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
4. quot;En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında
eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.quot;
Araf ( 180 )
ALLAH(cc)!
Sensin Allah(cc) sanadır kulluğum
Sendedir çarem seninledir varlığım
Seni arar ruhum seni anar kalbim
Baskasina değil sana muhtacım
Başkasını değil seni çağırırım
Başkası yaratılmıştır sen yaradansın
Başkası devamsızdır sen daimsin ve daim eyleyensin
Başkaları muhtaçtır sen ihtiyaçsızsın ihtiyaçları görensin
Başka ilah yok sen Allah(cc)’sın
Sen ki eşi benzeri olmayansın
Sen ki bütün eksiksiz sıfatların sahibisin
Cemaline çevir yüzümü başkasına rağbet ettirme kalbimi
Senai DEMİRCİ
5. 03 “ikra” Okumanın Önemi
08 Hz.Adem(a.s.)
11 Şair Nabi
16 Hz.Hatice(r.a.)
19 Çobanın Aşkı
21 Tesettür
24 Veysel Karani
29 Futuhu’l Gayb
35 Kurban
39 Söyleşi
43 Mesnevi-i Şerif (Hz.Mevlânâ)
57 Gülşen-i Raz ( Mahmûd Şebisteri (k.s)
6. Cihan YILDIZ
Kabul Olunan Dua
Yaşanmaz oldu hayat. İnsanlar, aşklar, sevgiler Ne kadar da çok aciziz değilmi? Ne kadar da
hatta doğan güneş bile anlamsız geliyor. çok ihtiyacımız var? iste iste bitmiyor. Biz istemekten
Sizde bu yukarıda saydıklarıma katılıyor bıkıyoruz, ama O vermekten bıkmıyor. Krallar, hüküm-
musunuz? Hayatınız ekşimiş yoğurt tadında mı? Çıkış darlar, yada diğer yöneticiler gibi; “-sen kötüsün, sana
yolunuz, kurtuluşunuz yokmu? Yediğiniz çilekten, birşey yok” demiyor. Çünkü O herşeyin Rabbi. Dağlar
çikolatalı pastadan, bitter çikolatadan, iskender kebap- dik durmak için, kuşlar uçmak için, deniz dağılmamak
tan, ayrandan, süzme koyun yoğurdundan tat almıyor için, sonbahar yaprağı düşebilmek için O’na muhtaç. O
musunuz? ise hiçbirşeye muhtaç değildir.
Durun... Sakinleşin... Derin derin nefes alın... Hani bazen birşey için okadar çok dua ederiz
Gözünüzü kapatın... Şimdi hayal edin... Gözünüzü ki; geceler gündüzlere karışır. Ama yinede istediğimiz
çevirdiğiniz her yer alabildiğine beyaz. Etrafta olmaz. Biz, duamız kabul olunmadı diye düşünürüz. Yani
huzurunuzu bozacak hiçbirşey yok. Şimdi kalbinizi duanın kabul olmasının kıstası dilediğimizin olmasıdır.
yerinden söküp, en temiz sular ile yıkadığınızı düşünün. Peki O’nun dileği ve kıstası nedir?
Kalbinizde eskiye dair hiç birşey kalmasın. Yalan, gıybet, Bir örnek ile açıklayalım; Örneğin biz bir araba
iftira, kalp kırma, ihanet, içki, kumar. Kısacası Allah’ın istiyoruz. Dualarımız hep buna yönelik “ Allahım
sevmediği herşeyi yıkayıp atın. (Hatta çıkmaz ise kireç hayırlısıyla bir araba istiyorum, ne olur nasip et.” Ve
çözücü bile kullanabilirsiniz.) duamızın karşılığında arabamız olmadı. bu olayı şöyle
Kalbiniz artık tertemiz, bütün yüklerinden değerlendirmeliyiz. Arbayı almak bizim için hayırlı
arınmış, bize verildiği gibi tertemiz. Ve evet, eller semaya olmayabilirdi. İşte bu yüzden Allah bize vermemiştir. Yani
bir olana kalkıyor. İçinizden ne geçiyorsa isteyin. Bakın, duamız kabul olmuştur.
size “sıraya gir bakiyim” demeyecek, dilekçe Ayet-i kerimede de buyuruyor. “ Sizin hayır
istemeyecek, “randevu al” demeyecek, sizi eliboş bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır....”
çevirmeyecek. Hani bazen kapınıza “-Allah rızası için”
diye gelenler oluyorya. İşte siz onlar gibi eli boş geri
döndürülmeyeceksiniz.
İsteyin, ev, araba, mal, zenginlik, sağlık, sıhhat, hayırlı
kısmet vs vs vs.. Hatta ayakkabınızın bağını kaybetti-
yseniz onu bile isteyin.
Adem | Sayfa 01
7. i
m
ne
Ö
et ın
Ay an
il um
”
ve Ok
k
ku
de
İlk inen ayetlerden, onun hangi varlık
sorularını sorduğunu, hangi sancılarla
iz
kıvrandığını gayet kolay anlıyorduk. Onun
im
yoğunlaştığı iki alan dinle felsefenin buluştuğu
“O
in
ender eklem noktalarından biriydi: Varlık ve
Ramazan Kur'an ayıdır. Çünkü
D
bilgi. O, quot;ben kimim?quot; ,quot;varoluşun anlamı ne?quot;,
insanlığa gönderilen tüm ilahi mesajların
quot;kim, nasıl var etti?quot;, quot;nereden gelip nereye
sertacı olan Kur'an vahyi, yine Kur'an'ın
gidiyorum?quot;, quot;hakikati kimden, nasıl, neyle
kendi beyanına göre bir Ramazan ayında
öğrenebilirim?quot;
inmeye başlamıştır. Leyl suresinde, Kur'an'ın
Bu sorular varlık sorularıydı. Ayetler, işte
indiği Ramazan gecesine quot;Kadir Gecesiquot; adı
bu varlık sorularına cevap olarak geliyordu ve
verilmekte ve Kur'an'ın doğumuna şahit olan bu
quot;Oku!quot; emriyle başlıyordu.
meçhul gecenin quot;bin aydan daha hayırlıquot; olduğu
O okuyordu elbet. Kendisini okuyordu,
müjdelenmektedir.
kainatı okuyordu, varlığı ve eşyayı okuyordu.
Bir geceyi bin aydan daha hayırlı kılan
Fakat Allah'ın adıyla okumayı beceremiyordu.
da, o gecenin içerisinde yer aldığı bütün bir ayı
Bu okuyuşu kitapla taçlandırmadıkça yarım
(Ramazan) mübarek kılan da Kur'an'ın o
kalan bir okuyuş olacaktı. Dolayısıyla, hedefine
gecede/ayda doğmuş olmasıdır. Demek ki,
varmamış bir okuyuş olacaktı. İşte vahiy bu soylu
parmağın gösterdiği ay burada Kur'an'dır. Rama-
okuyuşa kutsiyyet kattı ve quot;okunanquot; anlamına
zan da, Kadir Gecesi de, tüm kadr u kıymetini
gelen Kur'an inmeye başladı.
Kur'an'ın doğuş zamanı olmalarından
almaktadırlar.
Her kitap bir Kitab'ın anlaşılması için
Kur'an'ı bir tarafa bırakıp da
Ramazan'ın ya da Kadir Gecesi'nin bereketine
Ramazan, aklın, kalbin ve ruhun
nail olmayı istemek, müsebbibe sırt çevirip
beslenmesi için bedenin aç bırakılmasıdır. Ruh
sebebe sarılmaktır ki, amacı atıp aracı tutmak
beslenmesi için bulunmaz bir ilahi fırsat olan
kadar abestir.
Ramazan'ı quot;beslenme ayıquot;na çevirip, sofralarını
Ramazan iklimi Kur'an iklimidir.
Karun sofrasına çevirmek için her türlü gıda
Kur'an'ın diriltici soluğunun en ölü yüreklerde bile
stoklayanların, kitapların şahı olan bir Kitab'ın
çiçeğe durduğu bir özge mevsimdir. Ruhuna
doğum ayında ruh beslenmesi için kitap
ihanet edilmemiş bir Ramazan, hoyrat eller
stoklamaları günün anlam ve önemine daha
tarafından kundaklanmış milyonlarca yüreğe bir
uygun olmaz mıydı?
rahmet sağanağı olup inecek, yaralı gönülleri
quot;Oku!quot; emrinin tüm bir insanlığa
onaracak, yaslı gönülleri şad ü handan edecek,
verildiği bu ayı, bu emirden soyutlayarak
umut tohumlarını yakıp kavuracak kadar
kutlamaya kalkışmanın abesliği üzerinde
kuraklaşıp çöle dönen kalpleri tekrar
duracak değilim. Fakat, Ramazan'ın tüm
yeşertecektir.
bereketini toplayarak gönüllerimize konuk
Bütün bu güzelliklere vesile olan
olmayışının sebebini de burada aramak yerinde
Kur'an'ın, bundan yaklaşık 1433 yıl önce,
olur sanırım.
Hıra'nın baştan ayağa sancılı ve çok farklı
Ramazan ilahi bir gündemdir. Bu ilahi
konuğuna, hangi cümlelerle inmeye başladığını
gündem karşısında basit, sentetik ve geçici
Oku, yaratan Rabbin adına! özellikle bugünlerde hiç aklımızdan
gündemlerimiz gün görmüş kar gibi erimiyorsa,
O insanı bir 'alak'tan yarattı. çıkarmamamız gerekiyor.
bu muhteşem imkanı israf ettiğimizin resmidir.
Oku, Rabbin sonsuz ikram İşte son vahiy, Son Elçi'ye quot;oku!quot; emriyle
Doğduğu ayı Ramazan diye
sahibidir gelmeye başlıyordu. Bu emir quot;ilet, bildir, tebliğ etquot;
kutladığımız Kur'an'a sunacağımız doğum günü
O ki, kalemle yazmayı anlamlarından önce, kelimenin birincil anlamı
çiçeği kitaplardan oluşmuş bir buket olmalıdır.
öğretti olan quot;okumayaquot; tekabül ediyordu. Çünkü, henüz
Bu buketi Kur'an'a arz etmeliyiz. Hepsinden öte,
O öğretti bilmediğini insana! ortada tebliğ edilecek bir quot;bildiriquot; bulunmuyordu
Kur'an'la olan ünsiyetimizi bu ayda zirveye
bu bir, ikincisi bu vahiyden sonra aylar süren bir
çıkarmalı, onunla aramızda bir dostluk peyda
vahiy kesilmesinin ardından Müddessir suresinin
etmeliyiz. Allah'a karşı quot;esas duruşumuzuquot;
ilk ayetleriyle asıl quot;risaletquot; başlıyor ve quot;kalk, uyar!quot;
bozmadığımıza Kur'an'ı şahit kılmalı, bu dostluğu
diye emrediliyordu. Anlaşılıyordu ki, Alak suresi-
bir quot;şahitliğequot; dönüştürmeliyiz.
nin ilk ayetleri quot;nübüvvetequot; ilişkin, Müddessir
Çeçenistan dağlarında, imanına en
suresinin ilk ayetleri ise quot;risaletequot; ilişkindi.
değerli varlığı olan canını şahit kılıp quot;aşkınıquot; isbat
eden 'en büyük aşık'ların şahitliğinden mahrum
İçinde bulunduğu toplumun her alanda iflah
olabilirsiniz.
olmaz çözülüşünü ve ahlaki kokuşmasını gördük-
ten sonra, başını alıp dağlara vuran sancılı bir
Fakat, imanınıza Kitab'ı, kitapları, zamanı, günü
yürek, bu kutlu sancının sonunda sadece kendi
geceyi şahit gösterememek...
'ben'ini doğurmakla kalmıyor, aynı zamanda
insanlığı aydınlatacak bir güneşe de hamile
İşte en büyük mahrumiyet. ( 20 Aralık 1999 )
kalıyordu.
Mustafa İSLAMOĞLU
Adem | Sayfa 03
8. Peygamberliğin ve ilk ayetin geldiği mağara, Hira ( Nur) dağında ki mağara...
Adem | Sayfa 04
9. quot;Bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulurquot; (Ra'd, 28)
Adem | Sayfa 05
11. “And olsun, Biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam bir karar yerinde (rahim)
bir nutfe yaptık. Sonra nutfeyi aleka halinde, alekayı mudga halinde yarattık. Mudgayı da kemik
halinde yarattık; kemiklere ise et giydirdik. Sonra da onu bambaşka yaratışla inşa ettik.
Yaratıcıların en güzeli olan Allah’ın şânı en yücedir.”
(Mü’minun, 12-14)
12. n
sa
İn
halde seni secdeden alikoyan nedir?dedi.Beni
em
atesten,onu camurdan yaraddin ben ondan
k
ustunum cevabini verdi. Allah'in oradan,orada
il
buyuklenmek sana dusmez,sen alcagin birisin
ve
dedi.iblis:Insanlarin tekral dirilecekleri gune
r kadar beni ertele dedi. Allah:Sen muhlet
be
Ad verilenlerdensin dedi.iblis:Beni azdirdigin icin
am
andolsunki, senin dogru yolun uzerinde
insanlara karsi duracagim;cogunu sana
yg
sukreder bulamayacaksin dedi.Allah:Yerilmis ve
Hayatı ve Risaleti
Pe
kovulmussun,oradan defol;andolsunki insan-
lardan sana kim uyarsa, onlari ve sizi hepinizi
z.
k
cehenneme dolduracagim.dediquot;(Araf,7/11-18)
Adem a.s ilk insan ve ilk peygamberdir.
il
Kur'an-i Kerim,onun topraktan yaratildigini ifade
Iste boylece, insanla iblis arasindaki
H
ederek,yaratilis safhasini cesitli acilardan anlatir.
mucadelede baslamis oldu.Bu mucadelenin
kiyamete kadar surecegi,yukaridaki ayetler-
Hazreti Adem 'den once Melekler ve
dende acikca anlasilmaktadir.Yuce
Seytan vardi.Insanligin Babasi Ademe ilk ,itiraz
Allah,seytanin aldatma planlarini Kitabinda
Meleklerden gelmisti. Yuce Allah: quot;Ben yeryu-
bizlere haber vermekte ve seytana...
zunde bir halife yaratacagim,
quot;buyurdugunda;Melekler: quot;Orada bozgunculuk
quot;Kullarim uzerinde senin nufusun
yapacak,kan dokecek birimiyaratacaksin?
olamaz.Ancaksana uyan sapiklar bunun
Oysaki biz,seni overek yuceltiyor ve seni takdis
disindadir,(Hicr,42)uyarisinda
ediyoruz,quot;dediler(Bakara,2/30)
bulunmaktadir.Seytanin insan uzerinde bir nufus
sahibi olmayacagini belirterek biz kullarini
Meleklerin itirazina sebeb,
seytana karsi metin olmaya cagirmaktadir.
quot;Ben,balciktan,islenebilen kara topraktan bir
insan yaratacagim.Onuyaratip,ona ruhumdan
ufledigimde,hemen onasecdeye
kapanin(Hicr,28-29)ayetinden anlasildigi SEYTANIN ILK OYUNU VE
uzere,bu yeni yaratilanin,kendilerinden
INSANIN ILK GUNAHI
Şeytanın farkli.Allah'a halife olmaya layik birisi
lanetlenmesinin sebebi olmasindan ileri gelse gerektir.Fakat,Allah,quot;Ben
Allah, Hazreti Ademe es olarak Havva
kendisini büyük görmesiydi. sizin bilmediklerinizi bilirimquot;kelamiyla melekleri
anamizi yaratti.Onlarin cennetteki hayatini ve
quot;Andolsun ki, sizi uyarmis ve Adem Aleyhisselama,butun isimleri
seytanin oyununu Kur'an-i Kerim'den dinleyelim:
yarattik,sonra sekil ogretmi,sonra onlari,Meleklere gostererek:quot;Eger
quot;Ey Adem! Sen ve esin cennette kalin ve istedig-
verdik,sonra sozunuzde samimi iseniz,bunlarin isimlerini
iniz yerden yiyin,yalniz su agaca yaklasmayin
meleklere,Ademe secde edin bana soyleyinquot;(Bakara,2/31)buyurmustur.
yoksa zalimlerden olursunuz.seytan,ayip
dedik;iblis'ten baska hepsi
yerlerini kendilerine gostermek icin onlara
secde etti,o secde edenler- Bunun uzerine melekler:
fisildadi: Rabbinizin sizi bu agactan men etmesi
den olmadi. Allah:'sana quot;Sen munezzehsin,ogrettigindenbaska bizim bir
melek olmanizi veya burada temelli kalmanizi
emrettigim halde seni bilgimiz yoktur.Suphesiz sen hem bilensin,hem
onlemek icindir. Dogrusu ben size ogut veren-
secdeden alikoyan Hakimsin,dedilerquot;(bakara,2/32)
lerdenimdiye ikisine yemin etti. Boylece onlarin
nedir?dedi.Beni atesten,onu Hadisinin devamini kur'an-i Kerim'den dinleye-
yanilmalarini sagladi. Agactan meyva tattiklar-
camurdan yaraddin ben lim:
inda kendilerine ayip yerleri goruldu,cennet
ondan ustunum cevabini quot;Allah:Ey Adem,onlara isimlerini soyle
yapraklarindan oralarini ortmeye koyuldular.
verdi. Allah'in oradan,orada dedi.Adem,isimlerini soyleyince,Allah:Ben
Rableri onlara: Ben sizi agactan menetmemis-
buyuklenmek sana goklerde veyerde gorunmeyeni biliyorum,sizin
miydim? Seytan sizeapacik dusman oldugunu
dusmez,sen alcagin birisin acikladiginizi ve gizlemekte oldugunuzuda
soylememismiydim?diye seslendiHer ikisi:
dedi.iblis:Insanlarin tekral biliyorum,diye size soylememismiydim?
Rabbimiz kendimize yazik ettik bizi bagis-
dirilecekleri gune kadar beni dedi.quot;(Bakara,2/32-33) Neticede Melekler,hep
lamazsanve bize merhamat etmezsen biz
ertele dedi. Allah:Sen muhlet birlikte Adem Aleyhisselema secde ettiler.
kaybedenlerden oluruz dediler. Allah buyurdu:
verilenlerdensin Boyleceinsan,yaratilir yaratilmaz,Allah'in
Birbirinize dusman olarak inin. Siz yeryuzunde
dedi.iblis:Beni azdirdigin icin lutfuyla,Allah'a halife olabilecegini ispatlamis
bir muddet icin yerlesip gecineceksiniz.orada
andolsunki, senin dogru oldu.Topraktan yaratildi ama,Melekler,onundequot;
yasar orada olur ve oradan dirilip
yolun uzerinde insanlara secdeye kapandilar.
cikarilirsiniz.(araf,7/19-257)
karsi duracagim;cogunu
sana sukreder bulamaya- Melekler arasinda bulunan iblis.
Ayetlerde her sey acikca anlatilmistir.
caksin dedi.Allah:Yerilmis ve Adem'e secde etmemekte direndi.Tabii ki bu
Demekki Hazreti Adem ile Havva nin yeryuzune
kovulmussun,oradan direnis,ayni zamanda Allah'in emrinede karsi
gonderilisine seytan vesile olmustur.Artik
defol;andolsunki insan- cikisti. Olayi yine kur'an-i Kerim'den dinleyelim:
kiyamete kadar Adem ve Havva'nin cocuklari
lardan sana kim uyarsa,
burada dogup burada olecekler;seytanla
onlari ve sizi hepinizi quot;Andolsun ki, sizi yarattik,sonra sekil
mucadelelerini burada surdureceklerdir
cehenneme verdik,sonra meleklere,Ademe secde edin
.YuceAllah zaman zaman kendilerine peygam-
dolduracagim.dediquot;(Araf,7/1 dedik;iblis'ten baska hepsi secde etti,o secde
berler gondererek hidayet yolunu gosterecek
1-18) edenlerden olmadi. Allah:'sana emrettigim
seytana karsi kendilerini uyaracaktir.Hidayet
Adem | Sayfa 08
13. yolunu secenler icin ilk defa cennette baslamis Hz.Ademi Ates yakmaz su bogmazdi o
olan insan macerasi tekral cennette devam bu dunyanin efendisiydi.Zaten Allah.Kur'an-i
edecektir. Kerim'de dunyayi ve icindekileri insanin emrine
Insanla seytan arasinda mucadele surerken verdigini ve insani kendisine halife yaptigini
nAdem aleyhisselam'in oglu Habil ile Kabil beyan buyurmuyormu?Ilk insan olmasi hasebi-
arasinda bir baska mucadele basladi,insanin yle dunya ve icindekiler Hz.Ademin emrine
insanla olan bu ilk mucadelesi.olumle netice- muntazirdi.
lendi Kabil Katil,Habil maktul oldu.Kabil Kur'an-i Hz.Ademin cocuklari cogalip cemaatler
Kerim'in ifadesiyle:quot;Kardesini oldurmekle nefsine oluncada esya onunla konusmaya devam
uydu ve onu oldurerek zarara ugrayanlardan etmisti.Kendi soyunu hak dine ve hidayete
oldu.(maide,5/30) cagirmakla vazifalendirilen Hz. Adem zaman
Bu aci hadiseden sonrailk insan olan Hazreti zaman muftelif bolgelerde yerlesmis kendinden
Adem'e ilk peygamberlik vazifeside verildi. ureme insan topluluklarina ugrar;onlari
kotuluklerden menedip iyiligi emreder ve hak
dine cagirirdi.
ILK PEYGAMBER
Ilk peygamber Hz.Adem'le baslayan Bir gun hac etmek uzere yola cikan
bumukaddes vazife Hatemulenbiya Hz.Adem tastan yapilma putlara tapan insan-
Hz.Muhammet Mustafa'ya(s.a.v)kadar devam larla karsilasti,insan istemucerredi kavrayamay-
edip gitti.Peygamberler insanlari hidayete inca musahhasa muracaat eder ve kendine put
cagirip kurtulusa gotururler.Onlari seytandan yapma yoluna gider.Hz.Adem onlari bu isten
korurlar.Ayni zamanda mucadelelerin en cetini vaz gecmeye bir ve tek olan Allah'a iman
ve en amansizi olan insanin insanla mucade- etmeye cagirdi.Kendi sulbunden bu insanlar
lesini bitirip kardeslik baglarini yeniden tesis onun davetini kabul etmediler.Bunun uzerine
etmek icin ugrasirlar.Ne mutlu onlarin uyarila- putu getirmelerini soyledi getirdiler.Bu kez Alla'in
Ilk peygamber Hz.Adem'le
rina kulak verip kurtulusa erenlere.Rivayete gore daha yarattigi zaman butun ilimlerle mucehhez
baslayan bumukaddes
Adem aleyhisselam bin yil yasamis ve neslinin kildigi Hz.Adem nputa hitap etti. Put derhal dile
vazife Hatemulenbiya
kirk bine ulastigini gormustur. gelip konustu ve kendisine tanri diye tapan-
Hz.Muhammet
lardan sikayete basladi.quot;ey Resul beni bu
Mustafa'ya(s.a.v)kadar
cahillerin elinden kurtarquot;diye yalvardi.Bunun
devam edip
uzerine Hz. Adem putu parcaladi puta tapicilar
gitti.Peygamberler insanlari
bu manzara karsisinda sasirip kaldilar ve
hidayete cagirip kurtulusa
Hz.ADEM’in MUCİZELERİ hatalarim kavramakta gecikmediler. ve Babalari
gotururler.Onlari seytandan
Adem Aleyhisselama kulak verip hidayete
korurlar.Ayni zamanda
Insanligin babasi ve peygamberin ilki erdiler.
mucadelelerin en cetini ve
olan Hz.Ademe Yuce Allah elli suhuf vermis ve
en amansizi olan insanin
seriat sahibi peygamberlerden kilmistir.Oki ilk Hz.Adem’ki dunyaya dunyanin efendisi
insanla mucadelesini bitirip
Insan ve ilk peygamber olmasinin ve Allahin halifesi olarak gonderilmis. Her seyin
kardeslik baglarini yeniden
yanisira;cennet hayatini ilk yasayandi,Dunya ilk kesvedicisi oydu. Kendi soyunun ilk rehberi
tesis etmek icin
hayatini ilk yasayandi;ilk hata yapandi,ilk tevbe oydu. Habil ile Kabil arasinda hasetlikle
ugrasirlar.Ne mutlu onlarin
edendi,ilk ortunendievlat acisini ilk baslayan mucadele sekilden sekile boyadan
uyarilarina kulak verip
duyandi...Elhasilher seyde ilk oncu, ilk boyaya girerek süre geldi, süregidecek. Zaten
kurtulusa erenlere.Rivayete
yolaciciydi.Ilk imtihan olan ve ilk iman-küfür mücadelesi de ta o çağglarda
gore Adem aleyhisselam bin
kazanandi,seytanla mucadeleyi ilk baslatandi. başlamammışmıydı?
yil yasamis ve neslinin kirk
Elbette Hz.Ademin en buyuk mucizesi,su dunya
bine ulastigini gormustur.
topragini Allah'in lutfuyla ilk defa isleyip ondan Ilk Insan Ilk Peygamber,ilk ogretici,ilk
Yuce Allah'in Tin suresinde
yararlanmasini ogretmesidir.Allah'in yeryu- yolacici Hz.Ademde bu dunyadaki omrunu
isaret buyurdugu gibi,quot;Insan
zundeki evi Kabe-i Muazzama'yi ilk olarak tastan tamamladi ve ebediyet alemine geldigi aleme
en guzel sekilde
yapan odur.ilk evi hemde evlerin en kutsalini geri dondu. Kabriquot;Ebukubeysquot;dagindadir.
yaratilmistir.quot;Ne varki bu
yapma serefi ona aittir. Kendinden bir yil sonra vefat eden esi Havva
insan dahaHz.Adem
anamizinda Ciddede topraga verilmis oldugu
zamaninda yine ayni surede
Taslar Hz.Ademin dilegiyle pinar riyayet edilir. selat ve selam Adem Aleyhisse-
isaret edildigi uzerequot;asaginin
olurdu lezzetli sular akitirdi.Beraberinde Agaclar lama olsun Hz.Ademin cocuklari cogalip
en asagisinaquot;dusmekte kufur
yurur taslar kendiliginden onun istedigi sekilde cemaatler oluncada esya onunla konusmaya
batakligina gomulmekte
dizilirdi.Hatta esya Hz.Ademle konusurdu.Zaten devam etmisti.Kendi soyunu hak dine ve
gecikmedi.Bir kere ezeli
butun bunlar olmasa boyle mucizeleri su issiz hidayete cagirmakla vazifalendirilen Hz. Adem
dusmani seytan vardi ona
dunyada bir basina yasamasi nasil mumkun zaman zaman muftelif bolgelerde yerlesmis
her bir tarafindan yakla-
olurdu?Tarlaya ektigi tohumun ayni gun mahsul kendinden ureme insan topluluklarina
sarak saptiran ve gunaha
verdigi soylenir.Sayet oyle olmasaydi ilk zaman- ugrar;onlari kotuluklerden menedip iyiligi
bulastiran. Hz.Adem
lar gecinmesi ailesini beslemesi mumkun emreder ve hak dine cagirirdi.
yasadigi muddetce insanlari
olabilirmiydi?
seytanin igvalarindan
kurtarmaya calisti.
Adem | Sayfa 09
15. “S
“Ş
ai
ai
Yu
su
r
r
f
Na
Na
bi
bi
”
”
Osmanlı şâiri ve velî. İsmi Yûsuf'dur. olması için hocama baş vurdum. Hocam Eserlerinden bâzıları şunlardır: 1)
Nâbî, evliyâlar ve enbiyâlar şehri olarak bilinen benden safını bulamadı da, ders vereceği ve zikr Türkçe 'Dîvân'ı: Şiirlerinin bir
kısmının toplandığı bir eserdir.
Rûha (Urfa) da 1642 (H.1052) senesinde yaptıracağı yerde, bana hep kuzusunu
Bulak'da ve İstanbul'da basılmıştır.2)
doğdu.1712 (H.1124) senesi Rebî'ül-evvel ayının otlattırıyor. Bu iş ne zamâna kadar sürecek? ' Farsça Dîvânçe,3) Tercüme-i Hadîs-i
üçünde Cumartesi günü vefât etti. Üsküdar'daki diye düşündü. Bu düşüncesi hocasına Allahü Erba'în,4) Hayriyye: On yedinci
yüzyılın en mühim, en güzel, en
Karacaahmed kabristanlığına defnedildi. Kabri, teâlânın izniyle mâlûm oldu. Hocası derhal
ustaca, bizde ve Avrupa'da en çok
Sultan İkinci Mahmûd ve Sultan İkinci Abdül- Nâbî'yi yanına çağırdı. Feyz saçan gözlerini tanınmış mesnevîsi olan bu eser,
hamîd Hân devirlerinde tâmir edildi. öğrencisinin gözlerine dikerek; 'Senin bir talebe ahlâkî yönden Türk edebiyâtında,
gibi eğitilmeye ihtiyâcın yok. Sen ilimden çocuğa hitâp eden ilk eser ünvânını
kazanmıştır. Yedi yaşındaki oğlu
Nâbî'nin yirmi beş yaşına kadar olan nasîbini doğuştan almışsın. Çobanlık yaptırarak,
Ebü'l-Hayr MehmedÇelebi'ye hitâb
hayâtı hakkındaki bilgiler rivâyetlere seni denemek istedim. Seni ilmin deryâsı olan eden bir üslubla yazılmıştır. Oğluna,
dayanmaktadır. Çocukluğunda Arapça ve İstanbul'a göndermek istiyorum. Gitmek ister hayatta gitmesi gerektiği yolu
göstermek, muvaffakiyetin sırlarını
Farsça'yı, anadili Türkçe ile birlikte en iyi şekilde misin? ' dedi. Hiç beklemediği durum karşısında
veİslâm ahlâkını öğretmek
kaynağından öğrendi. Daha sonra Yâkûb Halîfe şaşıran Nâbî; 'İlmi fazlası ile öğrenmiş yılların maksadıyla nasîhatlar vererek, her
isimli bir Kâdirî şeyhine talebe oldu. Şeyh Yâkûb talebeleri dururken, benim gibi üç günlük bir devirde hüküm süren husûsiyetleri
Halîfe, talebesi Yûsuf Nâbî'yi, ilk önceleri bir talebenin yüzmeyi bilmeden ilim deryâsına dile getirmiştir. Nâbî'ye göre, iyi bir
insan olmanın ilk şartı, her işte ve
kuzusuna bakmakla vazifelendirdi. Kısa bir süre dalması nasıl olur? ' deyince, Yâkûb Halîfe;
mevzûda her zaman Allahü telâyı
sonra çobanlıktan usanan Nâbî, kendi kendine 'Sâdece şöyle olur.' diyerek ilim nûru gözlerini hatırlamaktır.5) Hayrâbâd,6)
nefs muhâsebesi yaptığı sırada; 'Ben bu yola Nâbî'nin gözlerine birleştirdi. Nâbî o anda ilmin Sûrnâme,7) Fetih-Nâme-
iKameniçe,8) Münşeât,9) Tuhfet-ül-
Hakk'ı bulmak ve Hakk'ı bulmamda rehber birçok mertebelerini aşarak kemâle erdi.
Haremeyn,10) Zeyl-i Siyer-i Veysî.
Adem | Sayfa 11
17. Sa
kı
n
M
us
Te
ta
fa
DE
rk
İnsanoğlunda edep bulunmazsa o
M
İR
insan değildir. Çünkü insan ile hayvan
-i
Cİ
arasındaki fark edeptir.” Hz. Mevlânâ (k.s)
Serlevhası “Edep Yâ Hû” olan sûfiler sülûk ehlini
E
hem Hakk (c.c)’a hem de halka karşı, zâhiren ve davranışlarını gördüm. Yemin ederim ki; hiçbir
bâtınen edepli hale getirmeyi amaç krala adamlarının Hz. Muhammed (s.a.v)’in
de
edinmişlerdir. Öyle ki, bu gâye ile davet ettikleri adamlarının kendisine saygı gösterdiği gibi
nurlu yolu edep kelimesiyle tanımlayanlar bile saygı gösterdiğini görmedim.
pt
olmuştur. Ebu Hafs el-Haddâd (k.s) bunlardan Şayet tükürse; kimin eline değerse
birisidir. “Tasavvuf edepten ibarettir.” der. değsin onu tenine yüzüne sürüyor. Muhammed
en
“Ziyafete davet etmek” manasındaki “edb” veya (s.a.v)’in ağzından bir söze çıkmaya görsün onu
“Zarif ve edepli olmak anlamındaki “edeb” hemen yerine getirmek için herkes birden
masdarından isim olan edep; lügatte “davet, iyi fırlıyor. Abdest aldığında abdest suyunu
tutum, kibarlık ve incelik, takdir ve hayranlık” aralarında mücadele ederek kapışıyorlar. Yere
kelimeleriyle ifade edilmiştir.1 “Sevgilim düşmesine fırsat kalmıyor. Birinin eline bir
konuşunca hep güzelliklerden bahseder. damla dahi geçmemişse diğerinin yaş eline elini
Susunca da hep güzel şeyler yapar.” diyen edip sürerek yüzüne sürüyor. Huzurunda çok alçak
edebi ne güzel anlatır. Marifetulaha talip olan sesle konuşuyorlar. Önünde asla yüksek sesle
sûfîler bu yakınlığın nasıl elde edileceği bağırmıyorlar. Edeplerinden dolayı gözlerini
hususunda ciltler dolusu eserler ortaya dikerek O’na bakmıyorlar. Sakalından veya
koymuşlardır. Her biri meşrebine göre metodlar başından bir kıl düşse onu yerden hemen
belirlemiştir. Ancak hepsinin buluştuğu ortak alıyorlar. O’na saygı ve hürmet gösteriyorlar.
nokta “edeb” olmuştur. Çünkü yine hepsinin Kısacası ben hiçbir lidere Muhammed (s.a.v)’e
ortak hedefi marifetullahtır. Marifetullah ise olduğu gibi bir saygı ve muhabbet gösterildiğini
kulun sultan ile yakınlaşmasıdır, perdelerin görmedim.” 3
aralanmasıdır. Bu yakınlık sultanın sarayında Bu saygı, muhabbet ve edeb çağlayanı
bulunmak gibidir. Ki; “Kurb-i Sultan, âteş-i her devirde nefesini hissettirmiş benzersiz
sûzândır.” güzelliklere temel teşkil etmiştir. Edebinden
Yani sultana yakın olmak yakıcı ateşe dolayı Allah Rasülü (s.a.v)’nün dolaştığı çöl
yakın olmakla eşanlamlıdır. Huzurda edebe kumlarına ayakkabılarıyla basmaktan haya
riayetsizliğin bedeli çok ağırdır. Bu sebebledir ki; eden, yalınayak bir ömür kızgın çöl kumlarında
“Kâmil manada edep, ancak peygamberlerde dolaşan gönüller sultanı Bişr-i Hafî (k.s) devrinin
ve sıddîklarda olur.” edep şâhikası olarak karşımızda durmaktadır.
Çağımız insanları bütün kavramların içini Muhabbet bağının güllerini koklayan ve aldıkları
boşaltmış kuru ifadeler manzumesi haline râyihaları şiirlerle ölümsüzleştiren âşık, şâir
getirmiştir. Bugün edep denilince anlaşılan; Nâbi, sevgilisi Muhammed Mustafa (s.a.v)’nın
şekillere ve levhalara hapsedilmiş ruhsuz ravzay-ı pâkine yaklaşınca şehrin girişinde mola
birtakım davranış biçimleridir. Oya bütün vermişti. Yol arkadaşı yorgunluktan uyuya “Efendi! Bilmiş ol ki edep;
ilhamını Kur’an-ı Kerim’den ve Sünnet-i kalınca; onun ayaklarını uzatmasına gönlü razı insanın bedenindeki ruhtur.
Rasülullah (s.a.v)’tan alan hakikat ehli edebi olmamış, gayr-i ihtiyâri dilinden şu mısralar Efendi! Edep; ricalullahın
birçok yönden farklı biçimlerde derin mânâlar dökülmüştü: göz ve gönlünün nurudur.
yükleyerek hayatına taşımıştır. Onlara göre “Sakın terk-i edepten kû-yı mahbûb-i Eğer şeytanın başını ezmek
edep, kulluğun zîneti, süsüdür. Onlar namazdan Hüdâdır bu Nazargâh-ı ilâhîdir makâm-ı dilersen; gözünü aç ve gör.
başlayarak sefer, hareket, ikâmete kadar Mustafa’dır bu.” Sevgilisi de onun sözlerini “Şeytanın katili edeptir.”
uzanan bütün vazifelerini bir edep çizgisi sabah namazı vakti müezzine rüyasında telkin
dahilinde ifâ etmişlerdir. ile onun edebine, ihtiramına müezzinin yanık
“Beni rabbim terbiye etti ve edebimi sesiyle şiirini okutturarak karşılık vermiştir. Bu ve
güzel yaptı.”2 buyuran güzeller güzeli Rasülullah benzeri örnekleri saymakla bitiremeyiz. Bilinmesi
(s.a.v)’ın âşıkları, edebinden, sîretinden nasibdâr gereken odur ki; gönüllerini Allah (c.c)’a ve
olan sâdıkları, O’nu hakkıyla severek, izini takip O’nun Rasülüne açabilen iman sahipleri her an
ederek, tarihte eşi-benzeri görülmeyen göz huzurda olmanın hazzı ile püredep yaşamışlar,
kamaştırıcı edep tabloları çizmişlerdir. Hudey- bununla da yetinmeyip kıyamete kadar geçerli
biye görüşmeleri sırasında müslüman olmadan edeb kuralları ile süslenmiş tasavvufî öğretileri
önce Kureyş’in elçiliğini yapan Urve b. Sâkif insanlığa miras olarak sunmuşlardır. Ne acıdır
(r.a)’in Allah Rasülü (s.a.v) ve ashâbı hakında ki, bugün edepsizliğin ve hâyâsızlığın hüsnü
anlattıkları çok mühim mesajlar ve numuneler kabul gördüğü bir dönemin kirli havasında
içermektedir. Urve (r.a), Efendimiz (s.a.v) ve yaşıyoruz. Ne diyelim?
arkadaşları ile ilgili izlenimlerini şu cümlelerle Âh Edep!
aktarır: “Ey Kureyş! Ben anlı şanlı kralların Âh Edep!
huzuruna gittim. Kayser, Kisrâ ve Necâşî’lerin Âh Edep!..
saraylarında girip onların krallarına Selam ve duâ ile...
Adem | Sayfa 13
18. “De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır,
daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve
doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir. ”
İhlas Suresi
Adem | Sayfa 14
19. “Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek
kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mümin kadınlardan ve sahip
oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey peygamber hanımları! Allah'a karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla şahittir.” Ahzab (55)
Adem | Sayfa 15
20. )
a.
si
.
(r
ne
Rasûlullah (s.a.s.)'in evlendigi ilk kadin,
e
An
Huveylid'in kizi Hatice'dir. Hz. Hatice ilk olarak
Atik b. Aziz'le evlendi, ondan bir kizi oldu. Onun
ic
ölümünden sonra, Temim ogullarindan Ebû Hale
n ile evlendi. Ondan da bir oglu ve bir kizi oldu.
ri
Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah (s.a.s.) ile
at
le
evlendi (Ibn Ishak, a.g.e., 229).
ne
Hz. Hatice'nin Rasûlullah (s.a.s.)'den
Fâtima, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rûkiyye
An
H
adinda dört kizi, Kâsim ve Abdullah adinda da iki
oglu dünyaya geldi. Kelbî'nin rivâyet ettigine
Hz. Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s)'in göre, önce Zeynep, sonra Kâsim, sonra Ümmü
z.
temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanimlar- Gülsüm, daha sonra Fâtima, ondan sonra
inin ilki. O, Araplarin en asil kavmi olan Kureys Rûkiyye ve en sonunda Abdullah dünyaya geldi.
kavminden ve Kureys kavminin de, en asil, pak Ali b. Aziz el-Cürcânî de, Kâsim'in Zeynep'ten
H
ailelerinden idi. Babasi Huveylid, annesi daha önce dogdugunu nakletmistir (Ibn el-Esir,
Fâtima'dir (Ibn Ishak, es-Sîre, Nesr. Muhammed Usdü'l-Gâbe, I, 434).
Hamidullah, s. 60). Hz. Hatice'nin baba
tarafindan soyu Kusay'da Peygamberimizin baba Hz. Hatice(r.anha), Rasûlullah (s.a.s.)'e,
tarafindan soyu ile birlestigi gibi, annesi Peygamberliginden evvel son derece saygi
tarafindan da soyu yine Peygamberimizin baba gösterip onu mutlu ettigi gibi, Peygamberligi
tarafindan dedesi olan Lüey'de bilesmektedir (M. döneminde de, ona ilk inanan, onunla beraber
Asim köksal, Islâm Tarihi, Mekke Devri, 96). namaz kilip ona ilk cemaat olan kisi vasfini
kazandi. Daima Hz. Muhammed (s.a.s.)'e destek
Hz. Hatice(r.anha), Hz. Hatice, ticaretle ugrasan zengin, oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranis
haysiyetli, serefli bir kadindi. Ücretle tuttugu
Allah'in selâmina ve ve sözleri ile, onun basarilarina katkida bulun-
adamlarla Sam'a ticaret kervanlari düzenlerdi. maya çalisti.
Rasûlullah (s.a.s.)'in Hz. Muhammed (s.a.s.)'in dogru sözlü, güzel
övgüsüne nâil olacak ahlâkli ve son derece kendisine güvenilen bir Hz. Hatice, Rasûlullah (s.a.s.)'e (Allah
insan oldugunu ögrenince, O'na ticaret ortakligi
derecede faziletli ve kendisini Peygamberlikle sereflendirdigi zaman)
önerdi. Hz. Muhammed (s.a.s) Hz. Hatice'nin bu teskin etmek için; quot;ey amca oglu, beni melek
serefli bir kadindi. O, teklifini kabul etti. Hz. Hatice O'nun baskanlig- geldigi zaman haberdar edebilir misin?quot; diye
imanda, sabirda, inda bir ticaret kervanini Sam'a gönderdi. Ayni sordu. Resûlullah (s.a.s.); quot;evetquot; cevabini verdi.
zamanda kölesi Meysere'yi de O'nunla beraber
iffette, güzel ahlâkta, Bir gün Hatice'nin yaninda iken, ona Cibril geldi
gönderdi. Meysere, yolculuk sirasinda Hz. ve; quot;Ey Hatice! Iste bu Cibril'dir, bana geldiquot; dedi.
kisacasi her yönü ile Muhammed (s.a.s.)'de harikulade hallere sâhid Hatice quot;Su anda onu görüyor musun?quot; diye
örnek olan bir oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz (s.a.s.) sordu. quot;Evetquot; karsiligini verdi. Hatice bu kez sag
satacaklarini satti ve alacaklarini da aldi. Ondan
anneydi. Rasûlullah tarafina oturmasini söyledi. Rasûlullah (s.a.s.)
sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret Hatice'nin sag tarafina oturdu. Hz. Hatice; quot;Simdi
(s.a.s.); quot;hristiyan kervanindan çok memnun oldu. Daha önce görüyor musunquot; sorusunu tekrarladi. Rasûlullah
kadinlarinin en gönderdigi ticaret kervanlarina nazaran, bu sefer (s.a.s.) yine olumlu cevap verince, Hz. Hatice
daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber (s.a.s.)
hayirlisi Imrân'in kizi örtüsünü çikarip atti. O sirada Rasûlullah
hakkinda Meysere'yi de dinleyince, O'na olan (s.a.s.)in hâlâ kucaginda oturuyordu. quot;Onu,
Meryem, müslüman itimadi ve sevgisi daha da artti. O'na anlastiklari simdi görüyor musun?quot; diye tekrar sordu.
kadinlarinin en ücretten fazlasini verdi ve Hz. Muhammed Rasûlullah (s.a.s.) bu kez quot;hayirquot; cevabini yerince,
(s.a.s)'e evlenme teklifinde bulundu (Ibn Ishak,
hayirlisi ise. Hz. Hatice; quot;Bu seytan degil; bu kesinlikle melek,
a.g.e., 59). ey amca oglu! Sebat et, seni müjdelerimquot; dedi
Hüveylid'in kizi (Ibn Ishâk, a.g.e., 114).
Hatice'dirquot; buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu amcasi
Ebu Talib'e anlatti. Ebu Talib Hz. Hatice'yi Hz.
Bu konudaki diger Bir gün Cebrâil (a.s.) Rasûlullah
Muhammed (s.a.s.) için istedi. Iki aile anlasti. (s.a.s.)'e gelerek söyle buyurdu: quot;Hatice'ye
bir hadisinin meali Dügünleri o zamanin örf ve adetlerine göre, Hz. Allah'in selâmlarini söyle.quot; Rasûlullah (s.a.s.): quot;Ya
söyledir: quot; Dünya ve Hatice'nin evinde yapildi. dügünde Ebû Talib ve Hatice, bu Cebrâil'dir, sana Allah'tan selam
Hz. Hatice'nin amcasi Amr b. Esed birer konusma
âhirette degerli dört getirdiquot; deyince, Hz. Hatice, Allah'in selamini
yaptilar. Ikisi de konusmalarinda hikmetli büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâil'e de
kadin vardir. Imran'in ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkinda iadei selâmda bulundu (Ibn Hisâm, es-Sîre,, I,
kizi Meryem; güzel seyler söylediler. Ondan sonra misafirlere 257).
ikram yapildi, yemekler yenildi. Ebû Talib nikâh-
Firavun'un karisi
larini kiydi. Mehir olarak 500 dirhem altin tesbit Allah'in rizasini, yuvasinin mutlulugunu, dünya ve
Asiye, Hüveylid'in kizi edildi (Ibn, Sa'd Tabakat, VIII, 9). âhiretin huzur ve saadetini düsünen bütün
Hatice ve O zaman, rivâyetlerin ekseriyetine göre, anneler için en güzel örnegi teskil eden Hz.
Hz. Muhammed (s.a.s.) 25 ve Hz. Hatice 40
Muhammed (s.a.s.)'in Hatice (r.a.), nübüvvetin onuncu yilinda, Rama-
yasinda idiler. Aralarinda 15 yas fark vardi (Ibn zan ayinda vefât etti ve Mekke'deki Hacun kabris-
kizi Fâtimaquot; (Ibn Hacer, el-Isâbe, 539). Bazi rivâyetlerde bu yas tanina defn edildi
Ishak, a.g.e. s. 228). farkinin daha az oldugu kayitlidir.
Adem | Sayfa 16
21. Annelerin Annesi
Hz.Hatice
İsmin insanlığın doğan güneşi,
Billahi,cihanda yoktur bir eşi,
Anaların,anası, Hatice kişi,
İslamın üzerine doğan güneşsin,
Rasullullaha (sav) inanan kutlu bir eşsin.
Allahın Rasulüne gönlünü verdin,
Varlığını Rasulün önüne serdin,
Ebu Cehillere sen göğüs gerdin
İslamın üzerine doğan güneşsin,
Süreyya yıldızına benzer bir eşsin.
Doğuş günlerinden mesaj gönderdin.! .
Herkesten,önce sen,kemale erdin,
İnandın,Muhammed'e Allah bir dedin,
İslamın üzerine doğan güneşsin,
Ümmetin anası cevher bir eşsin.
O gün varlığınla, kutsi, bir ana oldun,
Bu gün varlığınla,kalplere doldun,
Ruhumuzu aydınlatan nurlu bir yoldun,
İslamın üzerine doğan güneşsin,
Cevheri gül olan kutlu bir eşsin.
Ey islamın güneşi,Hatice anam,
Varlığına misyonuna ben kurban olam,
Günahlardan sıyrılıp mağfiret dolam,
Sara'ya,Hacer'e,Meryem'e,Havva'ya eşsin,
Anaların üzerine doğan,doğan güneşsin...
Nurullah Muslu
Adem | Sayfa 17
22. quot;Ve size Resulullah (mal ve diğer hususlardan) ne verirse onu alınız.
Ve sizi neden men ederse hemen ondan vazgeçinquot; (Haşr, 7)
Adem | Sayfa 18
23. Çobanın Aşkı
Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah...
bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin
arkadaşı anlatıyordu onun halini: namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında
- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, konuşulur olmuştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu
içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları
desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki quot;sen bir mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp edip bu dervişi ülkeler-
garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi denginequot; dedim inde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti
ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de başveziri. Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl
buna diyorlar, değil mi efendim... yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ
İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde.
bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray
uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye kadar
diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan saydığı her şey, bilgenin:
konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. - Hünkârım, gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar
- Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane etmezler, demesiyle son buldu.
anlatmaya başladı. Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür,
İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu kulübesinde dertlerine birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle
derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar:
dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar - Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım,
önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti dedi. Şaşırma sırası padişaha gelmişti.
ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler - Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul
bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede ederler mi?
yaşıyar, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın
Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve mağarasının üstünden... Padişah ve ihtiyar bilge en
yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın önde, arkalarında vezirler, onların arkasında halktan
padişahın gönlüne sultan olduğunu. meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup biten-
Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten lere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın
sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye
sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: başladılar. Bu arada bizim aşık kendinden
- Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani öylesine geçmiş, tesbihiyle öylesine bir olmuştu
o mağarada elimde tesbih, kırk gün Allah ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka
dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla bir şey bulamasalar şaşırmazlardı.
evlenebilir miyim? Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri
- Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece girdi, ellerini birbirine bağladı, duyulması güç
gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra bir sesle;
padişahın kızı senindir. - Efendim, dedi, sizi ziyarete geldik.
İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne Yavaşça başını çevirdi aşık, sonra bütün
kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir
gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi.
gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban,
tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç mağara, tespih, sessizlik, duvar... Hatta güneş bile
vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru
kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihi uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.
aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne
Allah... saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü
Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi yoktu dervişin.
kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti - Efendim, diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var
çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece efendim, zat-ı âlinize layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza
gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyar- alırsanız bizi bahtiyar edersiniz...
lar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık
herkes onu konuşuyordu: maşukuna kavuşacak, murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı
- Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah'a adamış, gece sevinçten ağlıyordu. Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı
gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah...quot; verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak
Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı.
mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten
gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kend-
uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin inden emin bir ifadeyle:
parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu - Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum.
nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam, Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk
karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge
birbiri ardına anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini
geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi,
ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı... Acaba, diyecek oluyor, kulağına eğilip:
yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el - Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen,
işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri neyi reddettiğinin farkında mısın?
doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında dostunun gözlerine yayılan Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:
başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın. - A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim,
Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu Allah padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için
neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları Allah deseydim... Adem | Sayfa 19
kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu,
25. “Ey Ademoğulları! Şeytan ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine göstermek için
elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sizi de aldatmasın.” (el-A’râf, 7/27)
Adem | Sayfa 21
26. Ademoğulları! Her mescide gelişte zinetinizi
e
giyin.” (el-A’raf, 7/31.) Ayet, tavafı ve namaz
için mescide gelmeyi kapsamına alır. Buradaki
nm
“zinet” sözcüğü “elbise, giysi” olarak tefsir
edilmiştir. Böylece namaz ve tavaf gibi ibade-
ür tlerde avret yerlerinin örtülmesi farîzasını İslam
tt
getirmiş oldu. (bk. Ebu Bekr el-Cassas,
se
Ahkamu’l-Kur’an. tahk. M. es-Sadık Kamhavî
Te
Kahire (t.y.), IV, 205 vd.; Elmalılı, a.g.e. 2. baskı,
ü
istanbul 1960, III, 2151, 2152.) Başka bir
ayette; gizli yerlerini örtüp koruyan erkeklerle
1) Tesettürün niteliği: kadınların Yüce Allah’ın affına ve büyük bir
rt
mükafata ulaşacakları belirtilir. (bk. el-Ahzab,
Bir kimsenin örtmesi gereken ve
33/35.)
başkasının bakması haram olan yerlerine “avret
Örtünmede karşı cinsin bakışlarından
Ö
yeri” denir. Gerektiğinde evlenmeleri caiz olan,
korunmak söz konusu olunca, İslam bakanla
karşı cinslerin biri diğerinin yanında olunca avret
ilgili olarak da bir sınırlama getirmiştir.
yerlerini örtmesi gerektiğinde görüş birliği vardır.
Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini
Sağlam görüşe göre, bir kimse tek başına
korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur:
olduğu zaman da örtünmelidir. Buna göre; bir
“Mü’min erkeklere söyle. Gözlerini zinadan
kimsenin temiz elbisesi bulunduğu halde,
sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri
kimsenin olmadığı yalnız başına bir odada
için daha temizdir.” (en-Nûr, 24/30.)
çıplak olarak kılacağı namaz sahih olmaz. (İbn
Kadınların örtünmesi konusunda ise şöyle
Âbidin, Reddü’l-Muhtar, Mısır (t.y.), I, 375)
buyurulur: “Mü’min kadınlara da söyle:
Yıkanma, tuvalet ihtiyacı ve taharetlenme gibi
Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını
ihtiyaçlar dışında, bir yerde de bulunulsa,
korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar.
mü’minin namaz içinde veya namaz dışında
Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı
avret yerlerini örtmesi farzdır. Bunun delili
müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne
Kur’an, Sünnet ve sahabe uygulamasıdır.
koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından,
kocakarının babalarından, oğullarından,
2) Tesettürün dayandığı deliller kocalarının oğullarından, kendi erkek
kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin
a) Kur’an-ı Kerim’den deliller:
oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından,
İnsanın örtünme ihtiyacının ilk insan Adem ve
kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik
Havva ile başladığı, çıplaklığın çirkin bir şey
duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz
olduğu ayette şöyle belirtilir: “Ey Ademoğulları!
kadınların gizli yerlerine muttali olmayan
Şeytan ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine
çocuklardan başkasına göstermesinler.
göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennet-
Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da
ten çıkardıysa, sizi de aldatmasın.” (el-A’râf,
vurmasınlar. Ey mü’minler! Hepiniz Allah’a
7/27) “Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi
tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin,
örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir
umduğunuza nail olursunuz.” (( en-Nûr, 24/31.)
giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır.”
Ayetteki “humur (baş örtüleri)” sözcüğünün tekili
(el-A’râf, 7/26) Hayvan yünlerinden giysi için
“hımar” olup, sözlü-te; kadının kendisi ile başını
yararlanmanın gereğine şöyle işaret edilir:
örttüğü şey, demektir. Saîd b. Cübeyr (Ö.
“Davarları da o yaratmıştır ki, bunlarda sizin için
95/713), baş örtüsünün kadının boyun ve göğüs
ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice yararlar
kısımlarını örtecek ve bunlardan hiçbir şey
vardır.” (en-Nahl, 16/5)
göstermeyecek nitelikte olması gerektiğini
Örtünmenin gayesi başkasının
söylemiştir. (bk. el-Kurtubî, a.g.e., XII, 153; İbn
bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan
Kesir, Muhtasar Tefsir, thk. M. Ali es-Sabünî, 7.
cinsel isteklerden sakınmaktır. İnsandaki edep ve
baskı, Beyrut 1402/1981, II, 600, Elmalılı,
haya duygusu örtünmeyi gerektirir. Ancak
a.g.e. İst. (t.y.), VI, 15.)
mü’min erkek ve kadınların örtünmede asıl
Kadınların ev dışında veya yabancı
gayesi Yüce Allah’ın rızasını kazanmak
erkeklerin yanına çıkarken normal ev içi
Tesettür, arapça “setere” olmalıdır. Çünkü Allahü Teala’nın emir ve
giysilerinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri
kökünden “tefe’ul” vezninde yasaklarına uymak bir ibadettir. Namaz ve oruç
gerekir. Ayette şöyle buyurulur: “Ey Peygamber!
bir mastar olup, sözlükte; gibi ibadetleri emreden Allah (c.c), ibadet içinde
Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına
örtünmek, gizlenmek, bir ve dışında örtünmenin şekil ve sınırlarını da
dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu,
şeyin içinde veya arkasında belirlemiştir.
onların tanınıp kendilerine sarkıntılık edilmemesi
saklanmak anlamlarına Cahiliye döneminde Arap toplumu Kabe’yi
için daha uygundur. Allah çok yarlığayıcı ve çok
gelir. Bir fıkıh terimi olarak çıplak tavaf ederlerdi. Gündüz erkekler, gece
esirgeyicidir.” (el-Ahzâb, 33/59)
tesettür, erkek veya kadının kadınlar gelir ve tavaflarını anadan doğma
Ahzab suresi ve dolayısı ile yukarıdaki ayet,
şer’an örtülmesi gereken yaparlardı. Onlar; “içinde günah işlediğimiz
Medine’de 5-7. hicret yılları arasında inmiştir.
yerlerini örtmesi demektir. giysilerimizle tavaf yapamayız” diye bir gerekçe
Ayetteki “celabîb” sözcüğü “cilbab”‘ın çoğulu
Günümüzde çok dündemde de gösterirlerdi.
olup sözlükte; geniş elbise, gömlek ve baş
olan TÜRBAN ( baş örtüsü) İşte daha Mekke döneminde İslam
örtüşü gibi anlamlara gelir. Kadını baştan aşağı
tesettürün sadece bir kısmını toplumunun tavaf sırasında ve namazda
örten çarşaf, ferace, manto gibi giysiler de
oluşturmakta dır. örtünmesi gerektiğini bildiren şu ayet indi: “Ey
cilbab kapsamına girer, “Cilbab” bir fıkıh terimi
Adem | Sayfa 21