2. Ana babalık, çocuklar üzerindeki kimi etkileri öyle hemen
gözlenemeyen ve kolaylıkla anlaşılamayan, çok yönlü ve
karmaşık bir olgudur. Araştırmacılar, ebeveynlerin çocuğun
gelişimindeki rolünü anlama çabalarını uzun yıllardır, gayretle
Sosyal psikolojinin kurucularından uluslararası üne sahip sürdürmektedirler. Bu kitap, ana babalık konusundaki
Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın yirmi yıllık çalışmalarının ulusal ve uluslararası çalışmaları, kuram ve güncel araştırma
bir araya getirildiği Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi kitabı bulgularını kapsamlı şekilde ele almaktadır. Yirmi iki
kültürün kişisel gelişime etkisini bağlamsal-gelişimsel-işlevsel araştırmacının katkı yaptığı on dört bölümden oluşan
bir yaklaşımla inceliyor. Kültürel ve kültürlerarası psikologlara Ana Babalık: Kuram ve Araştırma kitabı, başta psikoloji
psikolojiyi evrensel bir hale getirme ve kültüre daha bağımlı olmak üzere, sosyal bilim ve eğitim alanlarında çalışanlar ve
kılma konusunda yol gösterirken psikoloji ve sosyal bilimler ana babalık konusuna ilgi duyanlar için değerli bir kaynak
öğrencileri için benzersiz bir kaynak olma niteliği taşıyor. niteliğindedir.
3. İÇİNDEKİLER KULE 35
KOÇ ÜNİVERSİTESİ
ADINA SAHİBİ
Prof. Dr. Umran İnan
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Ayça Yürük
EDİTÖR
Leyla Demirbağ Atay
GÖRSEL YÖNETMEN
Levent Pakdamar
KAPAK TASARIMI
Kerem Bilek,
Koç Üniversitesi Öğrencisi
KATKIDA BULUNANLAR
Enis Demirbağ, Çağla Güneşler,
Dudu Karaman, Neziha
Mühürcü, Aykut Karadere, 2 REKTÖRÜMÜZÜN MESAJI 28 DOSYA - DÜŞÜNCENİN ÖTESİ
Pınar Akoğul
3 ÖĞRENCİ KONSEYİ BAŞKANI’NIN MESAJI 32 DOSYA - MERAKLARIMIZA NE KADAR YAKINIZ?
OFSET HAZIRLIK VE BASKI
Gezegen Tanıtım 4 DOSYA - MERAK 40 MEZUNLAR - İPLERİ ELİNDE TUTMAK
6 DOSYA - HAYATIN İÇİNDEN MERAKA DAİR 42 MEZUNLAR - OKULA DÖNÜŞ
YAPIM
Demirbağ Yayın ve Tasarım 14 DOSYA - YAŞAMIN KAYNAĞI NE SU NE TOPRAK 45 TOPLUMA DEĞER KATACAK BİR FİKRİN Mİ VAR?
info@demirbag.net
17 DOSYA - SCHRÖDINGER’İN KEDİSİ 46 KOÇ ÜNİVERSİTESİ’NİN YÜKSELEN BAŞARI
YAYIN KURULU GRAFİĞİ
Ahu Parlar, Arzum Kopşa, 20 DOSYA - MARKANIN KEŞFİNE YOLCULUK
Bilgen Bilgin, Ebru Tan, Emre
48 KAMPÜSTEN NOTLAR
Alkan, Lemi Baruh, Metin
22 DOSYA -“GERÇEĞİN” PEŞİNDE…
55 CEMS’TEN HABERLER
Sezgin, Nazmi Ağıl, Özden Gür
24 DOSYA - ALGILARINIZI AÇIN!
Ali, Sanem Yükselsoy Tekcan,
Şevket Ruacan, Veysel Onur
Kaynar, Zeynep Başak, Zeynep
Derya Tarman
KOÇ ÜNİVERSİTESİ
Rumelifeneri Yolu
34450 Sarıyer İstanbul
Tel: 0212 338 1000
www.ku.edu.tr
kule@ku.edu.tr
1
4. REKTÖRÜN MESAJI
Merhaba...
Bilim dünyasında çığır açan son gelişmelere atıfta bulunan ve hepimi-
zin ufkunu genişleteceğine inandığımız “Merak” kavramını, kapsamlı
şekilde ele alma çabasına giriştiğimiz bir dosya konusuyla karşınızdayız.
İnsanoğlunun neden merak ettiği üzerine düşünebilmesi bile sınırları
olmayan bu zihinsel sürecin, onu taşıyacağı noktaları tahayyül edilemez
kılıyor… İşte Merak (Curiosity) robotunun şu anda Mars’ta olması da sürekli,
sistemli ve sınırları aşan bir zihinsel faaliyetin ürünü olarak, insanoğlunun
uzaydaki varlığı açısından büyük bir adım niteliğinde. Bu mühendislik
harikası, günün birinde insanlı bir aracın da Mars’a aynı şekilde inebileceği
konusunda bilim dünyasına cesaret veriyor. Bilim ve teknolojinin ulaştığı Üyelik konumuna hak kazandı. Sean McMeekin the World War One
noktayı bir kez daha kanıtlayarak hayal gücümüzü tetikliyor. Historical Association’ın Norman B. Tomlinson Ödülü’ne ve Columbia
Üniversitesi’ndeki Harriman Enstitüsü sponsorluğunda, the Association
Düşünün… Mars’ta ilk koloniyi oluşturan birkaç insanın günlük for Slavic, East European, and Eurasian Studies (ASEEES) tarafından dü-
hayatlarını dünyadan takip edebilmek bile milyonların hayal gücünün zenlenen 2012 Marshall Shulman Ödüllerinde Mansiyon Ödülü’ne layık
sınırlarını zorlayarak beklenmedik kazanımlara yol açabilir. İnsanlığın görüldü. Alessandra Ricci ise, Princeton Üniversitesi’ndeki Seeger Center
en önemli kaynağının her bireyin içindeki heyecan ve merak kapasitesi for Hellenic Studies’e “Stanley J. Seeger Visiting Research Fellow” seçildi.
olduğunu düşünürsek, böyle maceraperestlerin 15. yüzyılda meçhule Elvan Ceyhan IOF Fellow Ödülü almanın yanı sıra; “TWAS Young Affiliate
doğru yelken açanlardan pek de farkı olmayacağını söyleyebiliriz.
ve Member of Board of Directors of IASC-ERS” seçilerek başarımızın
Şimdilik insanlı bir Mars macerası için önümüzde engeller var ve bu ne-
uluslararası alandaki temsilcilerinden biri oldu.
denle bize düşen Merak’ı takip etmek, araştırma geliştirme ve teknoloji
arayışlarına son hız devam etmek…
Diğer yandan Financial Times’ın her yıl gerçekleştirdiği En Başarılı Yük-
sek Lisans Programları sıralamasına göre Koç Üniversitesi’nin yürüttüğü
Akademik dünya ve bilimsel ilerlemeye katkıları açısından ele alınan
CEMS MIM (Uluslararası Yönetim Yüksek Lisans Programı), 2011’de yedi
merak kavramına ilişkin tüm konularımızın ilginizi çekeceğine, ufuk
kategoride elde ettiği performans artışı ve şimdiye kadarki en yüksek
açıcı yönleriyle hepinizde yeni meraklar uyandıracağına inanıyorum.
mezun memnuniyetiyle liste başındaki yerini korudu.
Öğretim üyelerimizin aldığı ödüllerle yeniden gururlanırken, üstün ba-
Bu dönemde üniversite olarak önemli bir başarıya imza attık. Yeni
şarılı akademisyenlerimizin yaşadığı mutluluğun, kendi meraklarının en
açıklanan 2012 Times Higher Education (THE) sıralamarında üniversite-
büyük ödülü olduğunu düşünüyorum. Çalışmalarıyla bilime uluslararası
düzeyde katkı sağlayan bu öğretim üyelerimiz TÜBİTAK 2012 Bilim, miz, dünya üniversiteleri arasında ilk 225’te yer alan ODTÜ’den sonra,
Özel, Hizmet ve Teşvik Ödüllerinde Koç Üniversitesi’nin Türkiye’deki Bilkent ile birlikte ilk 225-250 diliminde Türkiye’nin en iyi üç üniversitesi
en başarılı üniversite olduğunu bir kez daha kanıtladı. Mühendislik arasında yer alarak İstanbul’un da en iyi üniversitesi olarak sıralanmış
alanında Prof. Dr. Z. Özlem Keskin Özkaya ve Sosyal Bilimler alanında oldu. Üniversitemizin henüz 19. yılını idrak ettiğimizi, öğretim üyesi ve
Prof. Dr. Şakir Ziya Öniş çalışmalarıyla Bilim Ödülü’ne layık görüldü. öğrenci sayılarımızın diğer üniversitelere göre nispeten çok daha az
Yrd. Doç. Dr. Menderes Işkın ise Temel Bilimler alanındaki çalışmala- olduğunu düşününce bu başarının önemi daha iyi anlaşılmakta.
rıyla Teşvik Ödülü’nü kazandı. İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aylin Küntay, Psikoloji alanındaki araştırma- Koç Üniversitesi olarak tüm başarılarımıza yenilerini ekleyeceğimiz,
larıyla Hollanda Prens Claus Gelişim ve Eşitlik Kürsüsü Ödülü’nü aldı. bizi sürekli yenilenen bir merak etme sürecine sevk eden bilgi ve
Sibel Salman 2012 IBM Fakülte Ödülü’ne, Zeynep Aycan 2012 Sosyal düşüncelerin kapısını araladığımız, başarılarla dolu bir öğretim dönemi
Konularda Psikolojik Araştırma dalında The Gordon Allport Intergroup geçirmek dileğiyle…
Relations Ödülü’nün yanı sıra Koç Holding Yönetim ve Strateji Kürsüsü
Ödülü’ne layık görüldü. Zeynep Aycan aynı zamanda Gün Şemin ile 2013 yılının hepinize huzur, sağlık ve mutluluk dolu günler getirmesini
birlikte Bilim Akademisi’ne üye seçildi. Kazım Büyükboduk 2012 Sedat temenni ederim.
Simavi Fen Bilimleri Ödülü ile Koç Üniversitesi’ni onurlandırırken,
Özgür Müstecaplıoğlu Amerikan Fizik Derneği’nden Seçkin Hakem Prof. Dr. Umran İnan
Derecesi aldı. Mine Çağlar, Uluslararası İstatistik Enstitüsü (ISI) Seçilmiş Rektör
2
5. ÖĞRENCİ KONSEYİ
Görülmeyeni
merak etmek
Kuşkulanmanın, sorgulamanın ve hayal
etmenin, aydınlığa kavuşmanın önkoşulu
olduğunu, en başta üniversite öğrencileri
olarak biz fark etmeliyiz.
Curiosity Bize öğretilmiş en temel bilgileri ve değerleri dahi sorgulamamız,
may have killed the cat; more likely aforoz edilme korkusu gütmeden görülmeyen tarafı merak etmemiz
the cat was just unlucky, or else curious gerekir. Her ne kadar ülkemizde YÖK boyunduruğu altında tam bir
to see what death was like, having no cause özerkliğe sahip olamasalar da bilim yuvası olarak nitelendirdiğimiz
to go on licking paws, or fathering üniversiteler bunun için çok değerli fırsatlardır. Koç Üniversitesi’nin
litter on litter of kittens, predictably. imkanları ve vizyonu bize verilenle yetinmememiz için gerekli tüm alt-
yapıyı sağlayarak bu değeri katlamaktadır. Okulumuzun bu anlamda
Never to want to see diğer okullara nazaran bir adım önde olduğuna candan inanıyorum.
the other side of the hill Ayrıca Kule’nin yeni sayısında “merak” konusunun işlenmesi bu inancı-
or that improbable country mı önemli ölçüde pekiştirmektedir.
where living is an idyll
(although a probable hell) Bize verilenle yetinmemek sadece bilimsel hayatın değil, günlük
would kill us all. yaşantının da bir gerekliliğidir. Öğrenci Konseyi olarak kampüsteki
Only the curious günlük hayatımızın daha iyi nasıl olabileceğine kafa yormakla yüküm-
have, if they live, a tale lüyüz. Bu görevi layıkıyla yerine getirmek için gerçeklikten kopmadan
worth telling at all. (1-5, 18-26) hayal ediyoruz, hayal ettikçe fikirlerimizi olgunlaştırıyoruz. Bir taraftan
da idari birimlerin düzenlemelerini sorgulamaktan, “Neden?” sorusu-
Alastair Reid nu sormaktan asla çekinmiyoruz. Bütün arkadaşlarımızın sorularının
cevap bulması için sosyal medya dahil her türlü iletişim kanalını en
Hayatın her alanında kendine yer bulan atasözleriyle ilk yaşlarımızdan verimli halde kullanmaya çalışıyoruz. Bütün arkadaşlarımızdan rica-
itibaren gün aşırı karşılaşırız. Geniş toplulukların ortak kaygılarından mız, Konsey’in sağladığı bu kanalları hiçbir çekince veya umutsuzluk
doğan atasözlerinden her zaman ders alınması gerektiği, çok eski içine girmeden kullanmalarıdır. Dileyen herkesi Çarşamba günleri
zamanlardan gelen bu tecrübenin bize doğruyu gösterdiği söylenir. 18.30’daki haftalık olağan toplantılarımızda görmekten, herkesin
Bu düşünceye kısmen katılmak gerekse de bazı atasözlerinin yine eleştirilerini veya merak ettiklerini bizimle paylaşmasından mutluluk
insanoğlunun ortak duygularından biri olan korkaklığı savunmaktan duyarız.
öteye gitmediğine inanmaktayım. “Merak insanı mezara sokar” veya
“Merak kediyi öldürür” bu korkaklığın ilk akla gelen örneklerindendir. Umarım yeni yıl öğrenmenin en keyifli haliyle hepimize başarı ve
mutluluk getirir. Üç yaşındaki bir çocuğun “neden, neden, neden?”
Alastair Reid, yukarıda bir kısmına yer verdiğim “Curiosity” (Merak) diye ardı ardına sorarken taşıdığı heyecanı ömür boyu taşımamız
adlı şiirinde, merakın kediyi öldürmediğini tam tersine hayatına anlam dileğiyle...
kazandırdığını çok güzel bir sembolleştirmeyle anlatır. Kuşkulanma-
nın, sorgulamanın, hayal etmenin aydınlığa kavuşmanın önkoşulu Veysel Onur Kaynar
olduğunu en başta biz üniversite öğrencileri fark etmek zorundayız. Öğrenci Konseyi Başkanı
3
6. Mars’ta yaşamın gelişimine uygun bir ortam
olup olmadığına dair araştırmalar yürütecek
Mars robotu Curiosity (Merak), 570 milyon
kilometrelik yolunu tamamladı. Adı üstünde bir
teknoloji harikası yaratan insanlığın “Merak”ı,
belki de yaşama dair yepyeni ufuklar açacak.
Merak kediyi öldürür deseler de; insanlığın
bugün geldiği noktaya ulaşabilmesinin, geçmişe
ve geleceğe ışık tutabilmesinin itici gücü bu
olgunun tam da kendisi.
4
7. Merak ediyoruz ve soruyoruz...
Neyi, neden merak ederiz?
Yeni nesil neleri merak ediyor?
İnsanların sosyalleşme pratiklerinden
biri olan dedikodu, gizli olanı
merak etmekle başlamaz mı?
Gündelik hayatın fonksiyonel
araçları merakımızı gidermemizde
bize yardımcı mı yoksa merak
etmekle başlayan araştırma
sürecinin önünde bir engel mi?
5
8. Hayatın içinden meraka dair
Gündelik yaşama, eğitime ve bilime
yani hayata dair merakımıza odaklanan,
deneysel ve deneyselliği ölçüsünde
renkli geçen bir sohbet için Koç
Üniversitesi Kampüsü’nde, Kule’nin
yedinci katında buluştuk…
Neyi neden merak ettiğimiz üzerine düşünüp,
kendi kendimize yeniden bir sorgulama süreci
içine girerken, bireysel düşüncelerin karması
nasıl olurdu acaba? Bir tartışma ortamında merak
etmek üzerine kim ne söyleyebilirdi? Farklı
bilimsel bakış açıları, hatta sosyal bilimler ve fen
bilimleri buluşsa merak üzerine yürütülecek bir
tartışmada nasıl bir mozaik çıkardı ortaya? Tüm
bu cevapları aradığımız deneysel bir sohbet için
Koç Üniversitesi Kampüsü’nde Kule’nin yedinci
katında buluştuk ve Kule için hazırlayacağımız
yazıya bol bol düşünce kattık… Fizik bölümün-
den Özgür Müstecaplıoğlu, Tıp Fakültesi’nden
Tuğba Bağcı Önder, Hukuk’tan Murat Önok,
Makine Mühendisliği’nden Çağatay Başdoğan,
Felsefe’den Çiğdem Yazıcı ve Koç Üniversitesi
İletişim Bölümü’nden Ahu Parlar merakın kendi
hayatlarında ve akademik ilerleme sürecinde
oynadığı roller, Türkiye’deki eğitim sisteminin ve
özelde Koç Üniversitesi’ndeki eğitim yaklaşım-
larının merak kavramına bakış açısı, gençlerin
merakları ve daha fazlasını tartışmaya açtılar…
6
9. Her şeyin başı merak vurgu yapıyor. Tuğba Bağcı Önder bu
Belki de adettendir dedik, bilimsel ilerleme noktada merakın öğretilebilirliğine dikkat
ve merak ilişkisine odaklanırken söze felse- çekerek, “Hayvanlar üzerinde yapılan deney-
feden başlamak istedik. “Kanonik anlamda lere göre, öğrenme bir ödül mekanizması
felsefenin temellerini atan filozofların Sokra- sonucunda oluyor” diyor ve insanlar açısından
tes ve Aristotales gibi düşünürler olduğunu da merakın bir ödülü olduğunu düşünüyor.
kabul edersek” diye söze başlayan Çiğdem Ahu Parlar da bu konudaki düşüncelerini
Yazıcı “Acaba kimlerdi felsefi bilgiye temel aktarırken merak kavramına ilişkin tutuma
olan ilk isimler?” sorusunu aklımızda canlan- dikkat çekerek şunları söylüyor: “İnsanın
dırarak “Felsefe merakla başlar” sözünden merak ettiği ilk şey nedir diye düşündüğü-
açtı konuyu... “Evet, felsefe merak ve sor- müzde metaforik olarak Adem ve Havva’nın
gulamayla başlar... Gündelik hayatta kabul elmayı merak ettiğini görüyoruz. Bu anlam-
ettiğimiz, ezbere bir rutin vardır. Bu merakı da merak cezalandırılan bir duygu olarak
körüklemez. Merak bir şeylerin yolunda tanımlanıyor. Galileo da dünya yuvarlaktır
Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Yazıcı
gitmediği anda başlar. Onları düzeltmek dediğinde desteklenmemişti. Ama tüm Felsefe Bölümü
istediğimizde ortaya çıkar” diyor Yazıcı. baskılara rağmen insanlık merak etmekten
vazgeçmedi…”
Çağatay Başdoğan neden merak ettiği-
miz üzerine düşünürken; bunun bir döngü Merakımızın peşinden gitsek mi
sayesinde var olduğuna inanıyor. “Bir kazanç gitmesek mi?
olmalı. Bu merakı tetikler. İnsanlar açısından İlk tespitler konuyu, merakımızın herhangi
duygusal, finansal, kısa ya da uzun dönemli bir kazanç elde edebilecek kadar uzun süreli
kazançlar olabilir. Örneğin Merak robotu- olup olmadığı tartışmasına doğru yönlen-
nun Mars’ta gezinmesi uzun dönemli bir dirirken Özgür Müstecaplıoğlu güncel
kazanç. Şimdi bu misyonu gerçekleştiren- koşulların merak süreci üzerindeki etkilerine
ler, onun gezdiği dağlara, tepelere isim değiniyor. Bilgiye ulaşmanın bu denli kolay
veriyor. Bu 16. ve 17. yüzyılda gemilerle olduğu bir düzen içinde merak duygusun-
dünyayı gezen kaşiflerin yeni keşfettikleri dan keyif alacak zamanın kaçırıldığına dikkat
boğazlara, limanlara isim vermesine ve çekiyor ve ekliyor: “Bugün bilgiyi merak et-
daha sonra bu yolculukları finansal olarak mek ve ona ulaşmak arasında geçen süre bir
destekleyen ülkelerin o bölgeleri kolonisi polisiye romana başlamak ve son sayfasını Kim ne dedi?
haline getirmesine ve ticaret yolları açması- hemen okumak gibi…”
na benziyor. Sanırım döngü durursa merak “Kendi başına bir düşünceyi
olmayabilir” diyor. Çağatay Başdoğan merak ve kazanç dön- sahiplenmek bizi zorluyor. Politik
güsünde uzun dönemli kazançların önemini kültürümüzde de bu çok yaygın. Bu
Okuduğu kaynaklarda merakın bir içgüdü vurgulamamız gerektiğini düşünüyor. Genel- nedenle özne olamıyoruz.”
değil ama içsel bir duygu olarak tarif edildi- de, kısa vadeli kazançlar peşinde olduğu-
ğini anlatan Murat Önok ise merakın niteliğine muza dikkat çekiyor ve ekliyor: “Merak edip Çiğdem Yazıcı
7
10. uzun dönemli kazançlar hedefleyince hata verdiği örneklerle süreçlerin önemini vurgu-
yapma olasılığı artar. İnsan hatalarından öğ- luyor ve “Özellikle biyolojik bilimlerde yap-
renir ve ancak böyle gelişir. Yapılan hataların tığınız deneylerin %95’inden negatif sonuç
insanın içinde negatif bir duyguya ya da alırsınız. Ben bir şekilde tedaviye de yararı
ona uygulanacak bir cezaya dönüşmemesi olabilecek bilgiler peşindeyim ama biyolojik
lazım.” bilimlerde birçok insan sadece öğrenmek
için araştırır. Bu nedenle ‘proses’in kendisin-
Çiğdem Yazıcı bu noktada söze giriyor: “Bir den zevk almak en önemlisidir” diyor.
sanatçının eserine yatırımı ya da bir adanın
keşfi bambaşka kazançlar. Ama merak Yeterince meraklı mıyız?
etmeyle başlayan derinleşme sürecinin “Merak bir duygu olabilir; ama daha fazla
sonunda olacak şeyleri hatırlatmak merakı merak edebilmek için belli bir kültür ve bilgi
canlı tutmaya her zaman yetmiyor. Merak altyapısının geliştirilmesi gerekir. Farklı bilgi
duygusunu canlı tutabilmek için, sonunda türleri arasında belli bir bağlantı kurabil-
Yrd. Doç. Dr. Murat Önok kazanacağınız şeyden daha çok, yaptığınız meniz gerekir ki, daha ötesini görmeye
Hukuk Bölümü pratikten keyif almanız önemli” diyor. çalışın” diyen Murat Önok eğitim sistemi ve
sosyo-kültürel yapının merak kavramını nasıl
Bu konuda Özgür Müstecaplıoğlu’nun şekillendirdiğine dair bir tartışma açıyor.
örneği de şu: “Keşifler çağında gemileri
krallar gönderiyordu ve onlar elde edeceği Eğitimini kısmen yurtdışında sürdüren Önok
ganimetle ilgileniyordu. Ama o geminin Avrupa’daki eğitim sisteminde çok detaylı
içindekiler sürecin kendisiyle de ilgiliydi.” bilgilerden ziyade öğrencilere yorumlama
üzerine kurulu bir bakış açısının kazandırıl-
Tuğba Bağcı Önder de kendi alanında maya çalışıldığına değiniyor. “Örneğin tarih
Kim ne dedi?
“Başkalarının özel hayatı
ya da bir futbol maçının
ardından soyunma odasında
neler olduğu en çok merak
edilen şey.”
Murat Önok
8
11. Kim ne dedi?
“Biz neden merak ettiğimizi merak edebiliyoruz…”
Çağatay Başdoğan
Doç. Dr. Çağatay Başdoğan
Makine Mühendisliği Bölümü
ve coğrafyada olaylar hakkında neden sonuç olduğunu anlatıyor. “Zaten bildiğiniz bir şeyi
ilişkisi kurmaya yönlendirilirdik. ‘Savaşı diğer taraf tekrar sorgulayarak nasıl öğrenirsiniz? İşte size
kazanmış olsaydı bugün için ne değişirdi?’ diye bunu irdeleme şansı tanınıyor” diyor.
sorarlardı. Ama Osmanlı Tarihi ve Kültürü der-
sinde, padişahın başlığının yüzde kaçının hangi Murat Önok daha önce öğretim görevlisi
üründen imal edildiğini sorduğunuz bir sistemde olduğu üniversitede karşılaştığı bir olayı Yrd. Doç. Dr. Tuğba Bağcı Önder
merak etmek zordur” diyor. Tıp Fakültesi
anlatırken Türkiye’deki yaygın gerçekliğe
dikkat çekiyor: “Gerçekten bilgili bir öğren-
Özgür Müstecaplıoğlu eğitim sistemindeki cim vardı, ama soru sormaktan çok çekinirdi.
yapının kişiyi nasıl şekillendirdiğini şöyle Onunla birkaç kez konuştum korkmaması
anlatıyor: “Biz gençler üniversiteye geldikten gerektiği üzerine. Sonunda bir gün ‘Sizin için
sonra merak duygusunu yeniden canlandır- bunu söylemek kolay; ama ben ilkokulda ne Kim ne dedi?
maya çalışıyoruz. Ama sınav sistemi, cevap- zaman söz alıp soru sorsam dayak yerdim’
ları herkesin önüne sererken, geriye merak dedi. Bu da Türkiye’nin bir hakikati, merak
“Japonlar bir konuya yaklaşırken,
edecek bir şey kalmıyor. En hızlı sürede bizim toplumumuzda cezalandırılan bir
‘Başkası bunu yaptıysa ben
cevap vermenin ölüm kalım meselesi olduğu duygu…” Ahu Parlar da kendi öğrenim ya-
de yapabilirim. Eğer başka
bir düzende insanları tekrar soru sormaya şamından verdiği örneklerle merakın destek-
kimse yapmadıysa bunu ben
alıştırmak kolay değil.” lenen bir kavram olmadığına dikkat çekiyor:
“Ben ortaokulda din dersinden kalmıştım. yapacağım’ derken Türkler,
Doktora ve doktora sonrası eğitimine Ame- Bunun tek sebebi, ‘Neden kadın peygamber ‘Başkası bunu yaptıysa ben neden
rika da devam eden Tuğba Bağcı Önder de yok?’ diye sormuş olmamdı.” yapayım? Başkası yapmadıysa
oradaki insanların gerçekten meraklı olduğuna ben nasıl yapayım ki?’ dermiş...”
dikkat çekiyor. Çünkü eğitim yapısında verilen Çağatay Başdoğan da eğitim sistemimizin
Tuğba Bağcı Önder
ödevlerin tamamen merakı beslemek üzere sorgulamayı ve merakı tetiklemek yerine bil-
9
12. giyi verildiği gibi kabul etmek üzerine kurulu mızı yönlendiren? Çiğdem Yazıcı bu konuda
olduğuna değiniyor. Hem eğitim sisteminde şunları söylüyor: “Merak bir bireysellik gerek-
hem de kültürel yapıda var olan bastırılmış- tirir. Biz de bunun önü açılmıyor. Başkalarının
lık ve otoritenin kendini tanıma yeteneğini hayatını merak ediyoruz. İlişkilerimizde bile
körelttiğini vurguluyor. Başdoğan’a göre başkalarının üzerine konuşarak bir bağ,
nelerden zevk aldığını bilmemek bile bunun yakınlık kuruyoruz. Birbirini dinlemek ve
bir sonucu. anlamak üzerine yoğunlaşmıyoruz. Ne var ki,
kendimizi araştırmaya açık olmalıyız. Kendi-
Çiğdem Yazıcı da bu konuya öğrencilerinde mizi bildiğimiz bir şey gibi düşünürüz. Ama
rastladığı bir tutumla örnek veriyor: “Onlara aslında böyle midir?”
en çok neyi seversiniz diye sorduğumda
bunu cevaplamaktan kaçındıklarını gö- Murat Önok’un bu konu hakkında söy-
rüyorum. Bir makalede, bir paragrafın ne ledikleri hukukla ilişkili güncel örnekler
anlattığını sormanız onlar için daha kolay de içeriyor. Onun sorusu şu: “Merakın her
Doç. Dr. Özgür Müstecaplıoğlu cevaplanabilecek bir şey.” türlüsü yararlı mıdır? ‘Morbid curiosity’ kav-
Fizik Bölümü
ramını nereye koyabiliriz?” Daha geri kalmış
Murat Önok ise bu tutumun yapısal fonksi- toplumlarda başkalarının özel hayatlarının
yonlarla şekillendirilen bir yönüne değiniyor. en ilgi çekici konu olduğuna değinen Önok:
“Aslında 12 Eylül’ün ardından eğitim sistemi “Genelleme olacak ama, başkalarının özel
aracılığıyla yaratılmış bir durumla karşı karşı- hayatı ya da bir futbol maçının ardından
yayız. İktidarın hükmetme yetkisi hatta tüm soyunma odasında neler olduğu en çok
ikili ilişkilerdeki iktidar biçimi sorgulamayı merak edilen şey” diyor ve ekliyor: “Yargıtay
reddediyor. Evet, iktidar merak ve sorgu- bir kararında buna ‘marazi (hastalıklı) merak
lanmayı sevmez, belki de hataları ortaya duyguları’ demiş. Demokratik bir toplumda
çıkacak diye... İktidar için insanların kendini bazı şeyleri bilmeye hakkınız var; ama başka-
keşfetmesi büyük bir sorundur, tehlikedir. larının özel yaşamına, hele gizli alanına giren
Çünkü kendini keşfetmek başka bir yola konularda böyle bir hakkınız yok. Mahrem
gitmenin başlangıcıdır. Oysa insan kendini alanı öğrenmeye çalışmak merakı olumlu bir
keşfetmeden, başkalarını merak ederek bir duygu olmaktan çıkarıyor.”
kısırdöngüye kapılıp giderse iktidarın istedi-
ği gibi şekillenip yönlendirilebilir.” Bir rol modeliniz var mı?
Kim ne dedi? Merak ve ilerleme, geleceğe adım atarken
Merak etmek, ama neyi? derinleşme…Hayatımızda bunları besleyen
Kuşkusuz ki merak eden ve merakının peşin- şeyler olmalı mutlaka. Çevresel koşullarımız,
“Yönetenlerin yönetilenlerden yönlendirilme biçimimiz ve belki de rol
den giderken yılmayan birçok insan var. Yani
daha meraklı olması iyi bir modellerimiz... Çağatay Başdoğan “Kızıma,
merak bazen çevresel koşullar tarafından
şey değil.” teşvik edildiğinden bazen de çevresel koşul- kadın rol modeller göstermekte zorlanıyo-
ların yarattığı baskıya rağmen içimizde. Peki, rum. Bizi kendi toplumumuzdan örneklerin
Özgür Müstecaplıoğlu
bizi merak etmeye iten nedir? Nedir merakı- beslemesi gerekiyor” derken Murat Önok,
10
13. “Acaba birisini örnek alma irademiz var korkulan şeylerden biridir. Çünkü sorumluluk Akademik yapıdaki
mı?” diye soruyor ve birine öykünüp, onun da bizdedir. Başkasının bizim adımıza karar
profesyonelleşmenin yol
yolundan gidebilmek için hayatınıza dair vermesi daha kolay. Savunduğumuz düşün-
kafanızda belli bir yolu ana hatlarıyla çizmiş celeri referans vermek başka bir şey ama
açtığı bürokrasi, araştırma
olmanız gerekir; ama çoğu kişinin bir A planı düşündüğüne destek arama, başkalarının da konularına yön veriyor.
bile yok” diyor. onu düşünmesinden güç alma cemaat top- Dolayısıyla bilimsel alanda
lumlarında yaygın bir şey. Kendi başına bir da meraklarımızın peşinden
Çiğdem Yazıcı gözlemlerine dayanarak düşünceyi sahiplenmek bizi zorluyor. Politik
gitmek gün geçtikçe
başkalarını takip etmenin daha çok ilham kültürümüzde de bu çok yaygın. Bu nedenle
almaktan değil; yapılanı aynen taklit etme özne olamıyoruz.” zorlaşıyor.
yönünde olduğuna değiniyor. Özgür
Müstecaplıoğlu da Türkiye’deki eğitim Çağatay Başdoğan ise “Kendini iyi tanıyan
sisteminin Türk bilim adamlarını anlatırken insan seçimlerini de kendi arzularına göre
bile çok kuru bilgiler verildiğini vurgulu- yapar ve bireyselleşebilir” diyor ve devam
yor. “Örneğin o bilim insanının keşfettiği ediyor: “Bir gruba aidiyet hissederek de ken-
şeyi o tarihte bulmak zordur; ama serüven di tercihleriniz olabilir. Ama bu bazen yadır-
anlatılmıyor” diyor. ganıyor, sanırım açık bir toplum olmadığımız
için…” Özgür Müstecaplıoğlu bu konuda
Bireyselleşebilenlerden misiniz? ailelerin, bir ebeveyn olarak kendisinin de
Bireyselleşemeyen bir toplumda merakın eleştirilebileceğini düşünüyor. “Çocukla-
yeri ne olabilir? Biz Türk toplumu olarak rımız söz konusu olduğunda onlara birey
yeterince meraklı mıyız? Merak ve sorgulama olma şansı vermiyoruz” diyor.
kol kola gitmeli. Peki, sorgulama onaylanan
bir şey mi? Murat Önok, bu konuda şunları Merak eskisi kadar değerli mi?
söylüyor: “Sorgulama, otoriteye başkaldırı Merak duygumuz ve onun bizi götürdüğü
olarak algılanıyor. Sorgulamanın bera- yerler dünyadaki değişim süreçlerinden
berinde getirdiği eleştiri, başlı başına bağımsız değil. Peki, bilim politikalarındaki
olumsuz karşılanıyor. Bir cümleye bile değişim merak duygusunun yerini nasıl
‘Yanlış anlama, eleştirmek gibi olmasın etkiliyor? Ahu Parlar, sorduğu şu soruyla
ama…’ diye başlıyoruz. Toplumsal cinsiyet tartışmayı açıyor: “Stephan Hawking, bir
ve rollerimiz çok net belirlenmiş. Babanın, makalesinde felsefe eskisi kadar soru sorma-
kocanın, ağanın otoritesi sorgulanmaz… dığı için artık fizik de büyük gelişmeler kat
Bu otoriteye bağlı olan kesim de azımsana- edemiyor demiş. Siz ne düşünüyorsunuz?”
maz. Bu yapı içinde neyi sorgulayabilirsin, Çiğdem Yazıcı bu noktada akademik yapı-
nasıl bireyselleşebilirsin?” daki profesyonelleşmenin yol açtığı bürok-
rasiden bahsediyor. “Sosyal bilimlerdeki,
Çiğdem Yazıcı da insanı özne yapan şeyin felsefedeki profesyonelleşme araştırmak
karar verme ve yetkinlik olduğuna değinerek istediğiniz şeyi yönlendiriyor. Felsefenin
bunların olgunlaşmanın göstergesi olduğu- bile temel meselelerde soru sormasının
nu vurguluyor ve ekliyor: “Fakat bu en çok zorlaşması bundan dolayı” diyor.
11
14. Özgür Müstecaplıoğlu da, “Artık
bilimde merak eskisi gibi önemli
değil ve merakı canlı tutmak zorlaştı”
diyor. Üretkenlik, motivasyon ve
finansal destek gibi unsurların bilim
insanlarını eskisinden daha farklı
yönlendirdiğini belirtiyor. “Artık bir
problem seçerken kendi merakım-
dan çok toplumun merak etmek
zorunda bırakıldığı problemleri
araştırmak zorunda kalıyorum” diyen
Müstecaplıoğlu’nun ardından Tuğba
Bağcı Önder, Amerika’da bile temel
bilim konularındaki araştırmalara
ayrılan fonların oldukça düştüğü-
nü vurguluyor. “Merakı bu kadar
besleyen bir ülkede bile böyle…
Profesörlerim beni, ‘İstediğin soruyu
araştırmak eskiden daha kolaydı ama
sen bu kadar özgür olamayacaksın’
diye uyarmıştı” diyor.
Özgür Müstecaplıoğlu ise
Amerika’da hala temel bilim yapmak
isteyen birinin kendine bir enstitü
bulabileceğine değinirken dünyada
temel bilim enstitüsü olmayan üç
ülkeden birinin Türkiye olduğu ger-
çeğini hatırlatıyor.
İçinizdeki merak duygusu sizi nereye sürükledi?
Çiğdem Yazıcı: Özgür Müstecaplıoğlu: Tuğba Bağcı Önder:
“Edebiyat ve arkadaş... Sorgulayıcı merak “Ben derslerimin dışında hep başka “Ben lisede sınav sistemine kendini
bende ortaokulun sonuna doğru etkili ilgi alanlarına yöneldim. Notlarım odaklamış, stresli bir öğrenciydim. Çağın
olmaya başladı. Lisedeyse okulu kırarak belki çok yüksek değildi ama bu mesleği olduğu için genetik istiyordum.
Fethi Paşa Korusu’nda arkadaşlarımla başarıyı getirdi. Hayatımın sınava Çok irdelememiştim ama çok meraklı
kendimizce bir ölü ozanlar derneği endeksli olmaması bir şanstı.” öğrencilerle çok güzel bir eğitim aldım.
kurmuştuk… Varoluşçuluktan etkilenerek Yani merakın nasıl geliştirilebileceğini
felsefeye adım attım. Üniversite de zaten üniversitede öğrendim. Bu nedenle aynı şeyi
felsefeye olan merakımı pekiştirdi.” öğrencilere vermeye çalışıyorum.”
12
15. Öğrencilerinizin merak duygularını
tetiklemek için neler yapıyorsunuz?
Çağatay Başdoğan: “Lisans eğitiminde belli bilgileri müfre-
dat dahilinde belli bir periyotta aktarmak zorundayız. Ama merak
duygusunu artırmak için öğrencilerin öğretileni sorgulamasına,
test edebilmesine ve hatta hata yapabilmesine şans verecek bir
mekanizma kurmalıyız. Şu anda verdiğiniz projeleri, sınavları,
ders anlatış şeklinizi buna göre düzenlemeye çalışınca öğrenciler-
den tepki alabiliyorsunuz; çünkü böyle bir modele alışık değiller.
‘Proje bazlı’ eğitim tarzına geçiş yapmak, hata yapmaya, hatayı
görmeye ve test etmeye açık olmamıza olanak vereceğinden bize
kazanç sağlayabilir… Bunu lisansüstü derslerde başarabiliyorum.
Bir proje verip ucunu açık bıraktığınızda meraklı öğrencilerin bir
adım daha fazla attığını görebiliyorsunuz.”
Özgür Müstecaplıoğlu: “İlk sınıflarda verilen temel bilgilerin
ardından fizik bölümünde sınıf mevcudu giderek düşüyor. Biz
bölümde bu gibi mevcudu düşük derslerde öğrencilere sınav ha-
zırlatabiliyoruz. Herkes bir soru sorarak ortak bir sınav oluşturuyor.
Ayrıca sordukları sözlü sorulardan da ders içinde puan alıyorlar.
Böyle bir ödül mekanizması da var. Çift anadal programlarındaki
uygulamalarımızla da bilim insanı olmaya doğru geçiş sürecini
hazırlamaya çalışıyoruz.”
Murat Önok: “Eğitim açısından öğrencilerin merakını
cezbedebilmek sosyal bilimler için daha kolay görünüyor. Çünkü
gündelik hayatla iç içe bilgiler aktarıyorsunuz. Merakı uyandırmak
için bilgiden ziyade neden sonuç ilişkisine odaklanabiliyorsu-
nuz. Verilen bilginin haberlerdeki olaylarda, Türkiye’nin siyasal
konjonktüründe bir yeri var. Öğrencilerime hep şunu söylüyorum:
Kanunları ezberlemekle hukuk eğitiminde iş bitse, her kanun de-
ğişiminde diplomanızı fesih etmek gerekirdi. Öğrenciler hukukun
ezber olduğuna inanarak geliyor. Başta bunları anlatarak o inancı
kırmak gerekiyor.”
Ahu Parlar: Çiğdem Yazıcı: “Klasik felsefe tarihi müfredatını zorlayarak
“Ben uzun yıllar gazetecilik yaptım ve şimdi düşündüğümde soru sormayı çok kim ne demiş diye sorarsanız hiç şansınız yok ve olmamalı da…
sevdiğim için buna yöneldiğimi anlıyorum. Bunun kaynağı ise babamdı. Ben Bilginin kesinliği var mıdır yoksa tartışılabilir mi? Bunu Descartes
kimim, amacım ne gibi soruları çok küçük yaşta sormamın sebebi buydu. Bunun okutarak yapabilirsiniz ama hayatınızla bağ kurarak yapmak,
acısını da çektim, çünkü eğitim sistemi bunu pek kabul etmiyor. Amerika’da gündelik hayatla eşleştirmek daha önemlidir. Annem beni seviyor
okumaya başladığımda sayısal derslerim çok iyiydi, ama belli bir düşünce ya da iki kere iki dörttür gibi ön kabulleri tartışmaya açan deneysel
sistemine göre hareket etmem gereken konularda çuvallıyordum, soru sormak yazı ödevleri veriyorum. Genel anlamda alıştığımız şey, konuyu
bir azaptı. Yüksek lisans ise gerçekten bilinçli ve yapısı olan sorular sormaya çalışmak ve kişiyi öğrenmektir. Otorite yazan kişidir; yani siz pasif
başlamamda dönüm noktası oldu.” okuyucu olursunuz. Bu nedenle okunan makaleden önce bu
tarz deneysel şeyler yaptırmak konunun ağırlığı altında ezilmeyi
engelliyor; kişi bakış açısını tartarak okuyabiliyor.”
13
16. Yaşamın kaynağı
ne su ne toprak
Sadece merak, o temel güdü…
Yrd. Doç. Dr. Nazmi Ağıl İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi
Kutsal kitaplara kulak verirsek, Adem ve Havva’nın
yasak meyvenin tadını merak etmeleriyle başladı yer-
yüzünde bildiğimiz anlamda hayat, kadın doğurmaya,
adam toprağı işleyip yiyecek elde etmeye. Oysa ne
güzel ekmek elden su gölden mutlu mesut yaşıyorlar-
dı Cennet Bahçesinde, onca meyve ellerinin altınday-
ken bir elmanın tadından mahrum yaşasalar ne çıka-
caktı sanki? Ama insan tabiatının olmazsa olmazı bu
dürtü. Çünkü bir anlayışa göre, insan tamamlanmamış
bir proje ve insanın binlerce yıllık serüveni kendini
tamamlamak yolunda bir arayışın öyküsü, süreçte en
büyük harekete geçirici güç ise merak.
Ama o ilk huzurun kaybedilişi derin bir travma ya-
ratmış olmalı insanda ki ta eskilerden beri tehlikeli gö-
rülmüş bilginin verili sınırları dışına çıkma isteği. Babil
Kulesi hikayesini bilirsiniz. İnsanlar Tanrının gizlerine
ulaşmak için ucu bulutların arasında bir kule inşa
etmeye başlar fakat buna kızan Tanrı onların
dillerini farklılaştırır ve bir anda kimse kim-
senin dediğini anlayamaz olur. Böyle
olunca da bir türlü tamamlanamaz
inşaat, sonunda çöker. Benzer
14
17. Edebiyatta, sanatta, sinemada bilgiyi ararken yoldan çıkmış,
kibrin ve bilginin verdiği gücün etkisiyle ruhları kirlenmiş
ve daha fazlası için Şeytanla anlaşıp, sonsuzca lanetlenmiş
bilim adamı tipine sıkça rastlarız.
bir örnek de Dr. Faustus’un hikayesidir. Or- karısının sabrı ve uysallığının sınırlarını
taçağ Avrupa’sında anlatılagelen hikayeye merak eden bir beyden söz eder. Bu bey
göre bu isimde bir bilim adamı sonsuz bilgi yoksul bir kızla evlenirken ondan tüm
karşılığında ruhunu Şeytana satar. Pek çok emirlerine kayıtsız şartsız uyacağı sözü-
farklı versiyonları olan bu kıssanın en güzel nü alır. Sonraki yıllarda bir kızı olur, onu
anlatıldığı eserlerden biri Shakespeare’le öldürteceğini söyleyip kadının kucağından
çağdaş Christopher Marlowe’un oyunudur. alarak gizli bir yere yollar. Ardından doğan
Sonunda Faustus bu merakı yüzünden oğluna da aynı şey yapar. Zavallı anne iki
cehenneme gider. Oysa yüzyıllar sonra büyük acıya da sabırla katlanır fakat kocası-
hikayeyi yeniden ele alan Goethe, Faust nın merakı bir türlü tatmin olmaz. Bakalım
karakterini bu doymak bilmez bilgi arayışı bir teste daha dayanabilecek midir karısı?
nedeniyle bağışlanmaya değer görür. Ama Yeniden evlenmek istediğini belirtip, o sıra
ondan sonra da edebiyatta, sanatta, sine- on beş yaşına giren kızını gelin adayı olarak
mada bilgiyi ararken yoldan çıkmış, kibrin getirtir, karısına da gerdek odasını hazırla-
ve bilginin verdiği gücün etkisiyle ruhları ma görevi verir. Düğün gecesi eğlencede
kirlenmiş ve daha fazlası için Şeytanla kızını tanıyan kadın buna dayanamaz, bey
anlaşıp, sonsuzca lanetlenmiş bilim adamı her şeyin bir oyun olduğunu söylese de
tipine sıkça rastlarız. Bu yapıtlardan belki oracıkta ölür. Chaucer bir başka hikayede
de en bilinenleri Frankenstein ile Dr. Jekyl ve yine merak konusunda uyarıda buluna-
Mr. Hyde’dır. Biri Tanrılığa soyunup yoktan rak bir kahramanını şöyle konuşturur: “İki
bir insan var eden, diğeri kendi kişiliğini şeyi merakta insan fazla ileri/ Gitmemeli:
parçalayıp ikinci bir kişilik –yani yine ayrı Bir Tanrı’nın, bir de karısının gizleri./ Belki
bir insan - oluşturmayı başaran bir başka Tanrı’nın işlerine dilediğince/Sokabilirsin
doktorun trajedisini anlatır. Yine bir Ortaçağ burnunu ama diğerini pek kurcalama
hikayesinde İngiliz ozan Geoffrey Chaucer bence.”
15
18. Bizim de kültürümüzde de fazla meraklı olmanın zararları konusunda deyişler, uya-
rılar yer alır, masallarımızda kırkıncı odanın içinde ne olduğunu öğrenme isteğinin
tehlikeli sonuçları anlatılır. Ama unutmayalım, biz bir üniversiteyiz ve işimiz merak
etmek, Alfred Lord Tennyson’ın “Ulysses” adlı şiirinde dediği gibi “bilgiyi batan
bir yıldız gibi insan düşüncesinin en uzak ufkuna kadar kovalamak… / savaşmak,
aramak ve asla yılmamak.”
Son olarak “Merakınız hiç sönmesin!” diyor, sizleri İskoçya doğumlu bir ozanın
Yrd. Doç. Dr. Nazmi Ağıl
benzer duyguları anlatan dilimize sizin için çevirdiğim dizeleriyle selamlıyorum.
MERAK
Öldürmüş olabilir kediyi; daha büyük olasılıkla Meraklı olanlar…
kedi şanssızdı, o kadar, ya da merak hayatta kalırlarsa, inanın,
ediyordu ölümün nasıl bir şey olduğunu; tahminen, yalnızca onların anlatmaya değer
patilerini yalamaya devam veya bir şeyleri var.
batınlarla yavruya babalık etmek için
bir nedeni kalmamıştı zaten. Kedinin çok karılı, şehvet düşkünü, sorumsuz,
tutarsız olduğundan, çocuklarını terk ettiğinden ve dokuz
Ne yandan bakarsan bak, canlılığına dair masallarla akşam yemeklerinde
yeterince tehlikeli bir şey meraklı olmak: soğuk rüzgarlar estirdiğinden söz ediyor köpekler.
Hep söylenene inanmamak, görünüşe aldanmamak, İyi ya işte, bırakın dokuz canlı ve çelişkili,
sivri sorular sormak, hayalleri berbat etmek, değişmeye yeterince meraklı olsun ve her keresinde
evi terk etmek, fareleri koklamak en az ilki kadar acı çekip
ve sırtını dikleştirmek ölerek ve tekrar tekrar ölerek
pek sevimli kılmıyor onu ödemeye hazır olsun kedi payını.
sualsiz kavuk ve kuyruk Gerçeği öğrenmek için güvenilir olan
sallamanın rağbette olduğu tek kaynak, sonuçta, bir kedinin dokuz canından geriye kalan.
hoş kokulu sepetler, duruma uygun kadınlar
ve nefis yemeklere alışkın
köpek çevrelerinde. Ve her cehennem dönüşü
kedinin bize anlatacağı şu:
Yine de, merakı yüzünden ölmez kedi,
ölürse merak yoksunluğundan ölür. Ölmek yaşayanların işi,
Tam aksine, Ölmek sevenlerin işi,
tepenin öte yamacını Ve ölü köpeklerden farksızdır
ya da yaşamın pastoral bir şiir olduğu Yaşamak için ölmek gerektiğini
o imkansız ülkeyi Bilmeyen kişi.
(gerçekte muhtemel bir cehennem olsa bile)
görmek istemesi Alastair Reid
öldürmez kimseyi-
16
19. Schrödinger’in kedisi
Schrödinger kuantum mekaniğinin temel kavramlarına yer verdiği düşünce deneyinde başrole
bir kediyi koyar. Bu sadece basit bir espri değil içten gelen doğa merakına yapılan vurgudur…
Prof. Dr. Tekin Dereli Fizik Bölümü
Kediler kendine has huyları olan meraklı yaratıklar-
dır. Yıllar önce minik bir yavruyken gelip evimize
kapılanan ve kısa zamanda ailenin bir ferdi haline
gelen tekir kedimizin marifetlerini hala hatırlıyoruz.
Schrödinger’in kedisi oldu mu? Bir fikrim yok. Kuan-
tum fiziğinin en zor kavramlarından birini anlatmak
için verdiği örnekte başrolü bir kediye verirken ne
düşündüğünü de hiç bir yerde açıklamamış. Acaba
bu tercihinde şakadan öte bir şey var mıydı? Kesin
olan gerçekten akılda kalıcı ve uzun yıllardır ilginç-
liğini yitirmemiş bir örnekle kendini ifade edebilmiş
olduğudur.
Schrödinger’in düşünce deneyi şöyle: Kedimizi
kapalı bir kutuya koyalım. Hiçbir şekilde kutunun
içini görmeyeceğiz, tartmayacağız, dokunmayaca-
ğız. Kutunun dışında bulunan bir radyoaktif atom
eğer bozunursa, bir mekanik düzenek yardımıyla
kutunun içindeki zehirli maddeyi açığa çıkartarak
kediyi öldürecek. Eğer atom bozunmazsa bir şey
olmayacak, kedi diri kalacak. Tekil bir atomun bozu-
nup bozunmadığının olasılığı kuantum mekaniksel
durum vektörüyle belirlenir. Bu nedenle radyoaktif
atom bozunmuş durumu ile bozunmamış duru-
munun bir kuantum birleştirimindedir dersek bir
anlamı olur. Peki, kedi için ne diyebiliriz? Kutuyu açıp
bakmadan ölü mü yoksa diri mi bilemeyiz. O halde
soru şu: Kutu kapalıyken, tıpkı atomun olduğu gibi,
kedi ölü durumu ile diri durumunun bir kuantum
birleştirimindedir denebilir mi?
17
20. Schrödinger bu örnekte kuantum meka- da yetişmiş çok yönlü bir entelektüeldi.
niğinin temel kavramlarına yer vermekte- Genelde Viyana entelektüellerinin olduğu
dir. Radyoaktif atom mikroskopik ölçekte gibi onun da sanatçı eğilimleri vardı.
bir kuantum sistemidir. Kapalı kutudaki 1933’de öğretim üyesi olarak bulun-
kedi ise makroskopik ölçekte bir sistem duğu Berlin’i Nazilerden kaçarak terk
olup mikroskopik sistemle etkileşimi (ze- etti. Bir süre oradan oraya savrulduktan
hiri açığa çıkaran mekanizma) bulunmak- sonra 1936’da doğduğu ülkeye döne-
tadır. Kapalı kutuyu açarak kediye bakan rek Graz Üniversitesi’nde ders vermeye
(makroskopik) gözlemci dolaylı bir kuan- başladı. Ancak Mart 1938’de Avusturya
tum ölçümü yapmaktadır. Sistemin kapak Almanya’ya ilhak edilince burada da kala-
açılmadan önceki durumuyla kapak mayarak kendi otomobiliyle Alp Dağlarını
açıldıktan sonraki durumunu karşılaştıra- aşıp İtalya’ya ve oradan ailesiyle beraber
lım. Kutu açıldıktan sonra kedi ya ölüdür Oxford’a sığındı. Schrödinger 1940’da
ya diridir. Bu ikisinden başka bir seçenek İrlanda’nın matematikçi başbakanı Eamon
olamaz. Peki, kutu kapalıyken kedi ne de Valera tarafından kurulan Dublin
Prof. Dr. Tekin Dereli
durumdaydı? Ölçmeden, yani kutuyu açıp İleri Araştırmalar Enstitüsü’nün başına
bakmadan kesin bir şey söyleyemeyiz. geçmek üzere davet edildi. Bilim dünya-
sının kıyısında, ama 2. Dünya Savaşı’nın
Birleştirici unsur: Merak uzağında, 1956’da emekli olup Viyana’ya
Erwin Schrödinger (1887-1961) kuantum geri dönene dek, yaşadığı İrlanda’da
mekaniğini 1926’da bugün bildiğimiz önemli çalışmalar yaptı. Dublin’deki ilk iki
haliyle formüle etmiş çok ünlü bir teorik yılını asistanlarıyla ileri düzeyde kuantum
fizikçiydi. İlk yazıldığı tarihten sonra üze- mekaniği dersleri yaparak geçirdi. Ondan
Schrödinger denkleminin
rinden neredeyse bir yüzyıl geçmiş bulu- istenen resmi görevi ise her yıl kendi
çözümüyle verilen dalga nan Schrödinger denkleminin çözümüyle seçeceği konularda halka açık konferans-
fonksiyonlarının fiziksel verilen dalga fonksiyonlarının fiziksel lar vermesiydi. Çok ciddi hazırlanarak
bakımdan nasıl yorumlanması bakımdan nasıl yorumlanması gerektiğini ilkini 1943’te sunduğu bu konferanslara
bugün hala tartışmaktayız. Schrödinger (“What is life?”) sık sık Eamon de Valera
gerektiğini bugün hala
19. yüzyıl sonu “fin de siecle” Viyanasın- da geliyordu. Schrödinger’in hala basılan
tartışmaktayız.
18
21. Viyanalı bir burjuva ailesinin çocuğu olarak
döneminin en iyi okullarında yetişen Schrödinger’i
sanata veya iş hayatına değil teorik fiziğe bağlayan
içten gelen doğa merakıdır. Erwin Schrödinger Eamon de Valera
“Genişleyen Evrenler” (Expanding Universes), di? Ben bu ortak noktayı onların içgüdüsel merak eder, ortalığı karıştırır, aletleri bozar,
“Uzay-Zamanın Yapısı” (Space-Time Structure), merak duygularına bağlıyorum. Bir yanda büyüklerini bezdirirler. Çocukta kendini
“Hayat Nedir?” (What is Life?), “Us ve Madde” fakir bir göçmen ailesinin çocuğu olarak New erken gösterebilen bu merakı söndürmemek
(Mind and Matter) başlıklı popüler ancak an- York’ta doğan de Valera’yı Dublin’de üniver- gerekir. Evde ve okulda ilgilenilip sorgulayıcı
laşılması kolay olmayan kitaplarında tartıştığı sitede matematik okumaya yönelten ve bu ve araştırıcı olmaya teşvik edildikleri oranda
fikirler bugün de önemlerini korumaktalar. ilgisini uzun ömrü boyunca canlı tutan; öte bu meraklı çocuklar arasından bilim insanları
yanda Viyanalı bir burjuva ailesinin çocuğu ve matematikçiler çıkacaktır. Schrödinger’in
Eamon de Valera (1882-1975) İrlanda olarak döneminin en iyi okullarında yetişen kedisi örneğinde sadece basit bir espri değil
Cumhuriyeti’nin kurucularından birisi ve Schrödinger’i sanata veya iş hayatına değil bu içten gelen doğa merakına bir vurgu
üçüncü cumhurbaşkanıdır. Onun gibi bir ey- de teorik fiziğe bağlayan aynı içten gelen yapıldığını da düşünüyorum.
lem adamıyla Schrödinger gibi sanatçı ruhlu doğa merakıdır. Bazı çocuklar hikayelere
bir bilim adamının ortak noktası ne olabilir- konu olacak kadar çok soru sorarlar; her şeyi
Kuantum dünyasında çığır açan araştırmacılar
Kuantum fiziğinin öngördüğü görünüşte garip pek çok olay doğrudan gözlenemez; araştırmacılar ancak bu garip olayların ilke olarak kendilerini göstere-
cekleri düşünce deneylerini tartışmaktadırlar (Schrödinger’in Kedisi). Ancak Serge Haroche ve David J. Wineland, beraber çalıştıkları araştırma grupları içinde
geliştirdikleri yeni laboratuvar yöntemleri yardımıyla, daha önce doğrudan gözlenemeyeceği düşünülen çok kırılgan kuantum durumlarını ölçtü, kontrol etti
ve tanecikleri sayabildi. Böylece kuantum taneciklerinin durumlarını bozmadan doğrudan gözlemlenebileceklerini göstererek kuantum fiziği deneylerinde
yeni bir dönem başlatan Haroche ve Wineland “Çığır açan deneysel yöntemleriyle tek tek kuantum sistemlerinin manipulasyonunu ve ölçümlerini sağlama-
ları” nedeniyle İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nce 2012 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü.
National Institute of Standards and Technology (NIST) ve Unıversıty of Colorado Boulder’de araştırmacı ve grup lideri olarak çalışan Wineland ve şu an
College de France ve Ecole Normale Superiore’da profesör olarak görevli olan Haroche ışık ve maddenin temel etkileşimleri üzerinde, 1980’lerin ortalarından
bu yana çok ilerlemiş olan kuantum optik alanında çalışıyorlar. Çığır açan yöntemleri bu araştırma alanında kuantum fiziği ilkelerine göre çalışacak süper
hızlı yeni nesil bilgisayarların tasarlanması yolunda ilk adımların atılmasını sağladı. Belki de kuantum bilgisayarları 21. yüzyılda günlük yaşamlarımızı tıpkı
geçen yüzyılda klasik bilgisayarların yaptığı gibi kökünden değiştirecek. Bu araştırmalar aynı zamanda gelecekteki yeni bir zaman standardını oluşturabile-
cek, günümüzün sezyum saatlerinden yüz kat daha hassas saatlerin yapımına temel olacak.
19
22. Markanın keşfine yolculuk
Hem kısa hem de uzun vadede başarılı olmak isteyen şirketlerin
en büyük silahlarından biri tüketicilerin merakının doğru bir
şekilde yönetimi olacaktır.
Nüket Ağar Pazarlama Bölümü, Doktora Öğrencisi
Tüketiciler, mantıklarının mı yoksa duygu- denemek için harekete geçirebildiği ölçüde
larının peşinden mi giderler? Birçok şirket başarılı olacaktır. Tabii merak duygusunun or-
pazarlama departmanı ve akademi dünyası taya çıkarılabilmesi için ilk yapılması gereken,
bu sorunun cevabının peşindedir. Merak, aynı hedef kitlenin ürün hakkında bilgilendiril-
açlık ve susuzluk gibi, giderilmedikçe katlana- mesidir. Bu sebeple yapılan tanıtımlar ve rek-
rak artan ve yeterince devam ederse bütün lamlar (dergilerde, gazetelerde, televizyonda,
ihtiyaçların önüne geçebilen bir duygudur. billboardlarda vb.), ürünü farklılaştıran, o
Birisine karşı ilgimiz, bizi meraklandırabildi- kategori hakkında genel olarak bildiklerimiz-
ği ölçüde oluşur. Mitolojide ve masallarda den uzaklaştıran noktalarını ortaya çıkararak
insanların başına gelen kötülüklerin sebebi; yapıldığı takdirde etkili olabilir.
ama aynı zamanda insanın teknolojide ileri
gidebilmesi ve aydın olabilmesi için öncelikli Ürün beklentilerinin, zihnimizde canlanan
Yeni bir ürün, ihtiyacıdır merak. kategori tanımından uzaklaşmasıyla merak
hedeflenen kitleyi duygumuz harekete geçer ve arada oluşan
Amaca giden yolda en önemli adım tutarsızlığı kapatmak için ürünü keşfetmeye
heyecanlandırabildiği
Şirketlerin, yeni ürünler ortaya koyarken ya teşvik eder. Kısacası, genel olarak kategori
ve meraklandırabildiği,
da yeni markalar yaratırken tüketiciyi kendine hakkında bilgilerimizden uzaklaşan bir ürün
böylece denemek için çekebilmesi için yapması gereken önemli tanıtıldığında, gerçekten vaat ettiklerini
harekete geçirebildiği işlerden biri, merakı doğru yönetebilmektir. gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği üzerine
ölçüde başarılı Yeni bir ürün, hedeflenen kitleyi heyecanlan- merakımızı kabartabilir. Bu noktadan sonra,
olacaktır. dırabildiği ve meraklandırabildiği, böylece potansiyel tüketicinin ürün hakkında duyarlı-
20
23. lığı ve deneme isteği artabilir ki, bu da şirket- yonlara, hatta ürünü reddetmeye götürmesi Ürün beklentilerinin,
lerin pazarlama departmanlarının amacına mümkündür. Konsept olarak kafamızdaki
zihnimizde canlanan kategori
giden yolda büyük bir adımdır. ürün tanımından çok farklı bir ürün piyasaya
tanımından uzaklaşmasıyla
çıktığında, vaatlerinin doğru olmaması ihti-
Merakın da fazlası zarar malinin çok daha yüksek olduğuna inanmaya
merak duygumuz harekete
Merak, açlığa veya susuzluğa benzer demiş- başlayabiliriz. geçer ve arada oluşan
tik. Aynı bu ilkel duyular gibi, giderilmediği tutarsızlığı kapatmak için bizi
sürece yoğunlaşır merak. Fakat yine açlık Zamanlama: Toplum buna hazır mı? ürünü keşfetmeye teşvik eder.
ve susuzluk gibi, çok uzun süre giderilme- Birçok yenilikçi ürün, zamanından önce
diği takdirde, giderilmesi isteği azalmaya çıktığı ve henüz inandırıcılığı olamadığından
başlayabilir. Uzun süre yemek yemediğinizde, piyasada tutunamamış ya da popüler olması
bir lokma bile yiyemeyecek hale geldiğiniz za- için uzun yıllar geçmesi beklenmiş olabilir.
manları düşünün. Aynı bunun gibi, uzun süre Şu anda Apple firması sayesinde çok popüler
meraklandıran reklam kampanyaları veya olan iPad (tablet bilgisayarlar), aslında türü-
kafamızdaki ürün algısından çok farklılaşan nün ilk örneği değil. 1999 yılında, Bill Gates’in
yeni ürün tanıtımları da negatif reaksiyonlara önderliğinde Microsoft, tablet bilgisayarları
maruz kalabilirler. Bu sebeple de etkili olduğu tanıtmış ve piyasaya sürmüş, ama nihayetinde
kadar riskli bir stratejidir merak duygusunu başarısız olmuştur. Microsoft’un da öncesinde
kullanmak. on senelik bir geçmişi olan tabletler, birçok fir-
manın (1980 sonlarında Apple da dahil olmak
Kimi reklam kampanyaları, “gizem” konseptini üzere) zarar etmesine sebep olmuştur. Peki,
kullanarak merak duygusunu uyandırmayı, iPad’de farklı olan şey neydi? Neden diğerleri
böylece ürün farkındalığını artırmayı amaçlar- değil de iPad tüketiciler tarafından tutuldu?
lar. Tanıtımı yapılan ürünü o anda açıklama- Bunun cevabını marka ve merak konseptle-
yarak belirsizliği artıran, tüketicilerin merakını rinin birleşmesiyle verebiliriz. Apple, tablet
yükselterek dikkatlerini çeken birçok reklam bilgisayarları piyasaya sürdüğü 2010 yılında
kampanyasının oluşumu da buraya bağlana- yenilikçi kişiliğiyle bilinen popüler bir marka
bilir. Reklamın sonunda ürünü gösterenler- haline gelmişti. O döneme kadar öncelikle
den, haftalar boyunca ürünü sır gibi saklayan iPod, sonra da iPhone ürünleriyle; tüketicileri
ve böylece belirsizliği, dolayısıyla da merakı belli bir dizaynı ve dokunma özelliği olan
artıranlara; geniş bir yelpazesi var “gizem” ürünlere alıştırdı. Böylece tablet bilgisayarları
konseptini işleyen kampanyaların. Fakat piyasaya sürdüğünde, tüketicinin merakını
genelde pozitif bir ilgi uyandırması beklenen ideal seviyede çeken marka; bu ürünleriyle
bu kampanyalar, çok uzatıldığı veya düzgün kabul gören bir kategori oluşturdu. Kısacası,
yapılmadığı takdirde insanları sıkabilir ve yenilikçi bir marka algısı ve ürün yönetimiyle
sinirlendirebilir de. Bu sebeple merakı artırıcı beraber, Apple gibi şirketlerin başarısındaki
reklam kampanya stratejilerinin çok dikkatli en önemli faktörlerden biri de merak olgusu-
işlenmesi gerekir. Yani, halk arasında da çok nu iyi kontrol edebilmektir. Hem kısa hem de
kullanılan “fazla merak kötüdür” lafı akademik uzun vadede başarılı olmak isteyen şirketlerin
olarak da doğrulanmıştır. Merak duygusunun en büyük silahlarından biri tüketicilerin mera-
fazla suistimal edilmesi ve negatif reaksi- kının doğru bir şekilde yönetimi olacaktır.
21
24. “Gerçeğin” peşinde…
Gerek hukuk gerekse tüm bilimler aynı nihai sonuca varmak için vardır:
Gerçeği (veritas) bulmak. Peki, hukukun aradığı “gerçek” hangisi?
Yrd. Doç. Dr. Yiğit Sayın Hukuk Fakültesi
Tarih bize insanoğlunun tatmin edilemez
merak duygusunun her türlü icat ve
gelişmenin en temel itici gücü olduğu-
nu gösterir. İhtiyaç ve gerekliliklerle
birleştiğinde merak, insanoğlu için
en ulaşılamaz görünen hedeflere
varacak yolcuklarının başlangı-
cını teşkil eder. Tarih öncesi
dönemlerde çimenlerin
üzerinde yatarak gökyü-
zündeki parlak noktalara
bakan ve bu noktaların
gökyüzündeki delikler
oldukları açıklamasıyla
tatmin olmayıp; gerçekte ne
olduklarını, nerede olduklarını ve
hatta gerçek olup olmadıklarını merak edenler,
sonunda uzaya çıkan torunlarının yolculuklarının
ilk adımlarını binlerce yıl önce atmışlardır…
Hukuk ne tip bir düzen için var?
Bilim meraktan beslenir ve gelişir, peki ya hukuk?
Hukukun bir bilim olup olmadığı tartışmalarını
bir kenara bırakırsak aslında kanaatimce gerek
hukuk gerekse tüm bilimler aynı nihai sonuca
varmak için vardırlar: Gerçeği (veritas) bulmak. Bu
bağlamda hukukun aradığı ‘gerçeğin’ aslında tam
olarak ne olduğu, hayattan ve hukuktan ne an-
ladığınızla alakalı olarak değişebilir. Daha net bir
ifadeyle hukukçu ‘adalet’in mi peşindedir; yoksa
‘düzen’in mi? Hukuku sadece bir düzen, bir emre-
dici kurallar bütünü olarak görüyorsanız o halde
22
25. Bir avukat, hukuk kuralını nasıl ve ne şekilde
uygulayacağını veya bu kuralın onun amacına
nasıl hizmet edebileceğini merak ederken,
bir hukukçu o kuralın neden var olduğunu ve
hukukun gerçeğine -adalete- ne şekilde hizmet
edebileceğini merak eder. Yrd. Doç. Dr. Yiğit Sayın
hukukun aradığı gerçek, aslında bir toplulu- de belirlemesi, nelerin merak konusu edilip uygulayacağını veya bu kuralın onun amacına
ğun sosyal hayatının ve ona hakim olacak gü- edilmeyeceğine karar vermesi düzenin gereği nasıl hizmet edebileceğini merak ederken,
cün konuşlanacağı yerin en kusursuz şekilde haline gelir. Gerçeğin aydınlığa çıkması ve ona bir hukukçu o kuralın neden var olduğunu
düzenlenebilmesine yarar. Hukuku sadece bir bağlı olarak adaletin tecellisinin düzeni bo- ve hukukun gerçeğine -adalete- ne şekilde
düzen değil ama adalete ve eşitliğe yönelik zacak, yönetenlerle yönetilenler arasındaki hizmet edebileceğini merak eder. Buna karşın
bir düzen olarak görüyorsanız bu durumda uyuma zarar verecek ve en nihayetinde de bir avukatın hukukçu gibi veya bir hukukçu-
hukukun aradığı gerçek, adaletin, adalet de kamu yararına ve devlet çıkarlarına aykırılık nun avukat gibi düşünmesi zannımca gene
gerçeğin ta kendisidir (Veritas Aequitas). oluşturacak bir olgu olarak algısı ve sanal ile hukuka yükledikleri anlamla ve fonksiyonla
adaletsizliğin, gerçek ve adalet olarak kabu- açıklanabilir. Anlaşılan o ki merak aslında
Hukukun bir emredici kurallar bütünü ve lü böylesine bir düzenin hukuk anlayışına
hukukun ve hukukçunun hiçbir zaman
dolayısıyla da esasen cebri bir düzen olarak aykırı olmaz. Buna karşın hukukun adalete
kaçamayacağı bir duygudur, fark, merakın
kabulü durumunda hukukçunun merak ve eşitliğe yönelen ve bireyi odak alan
kaynağının ve tezahürünün derecesidir.
duygusunun yerini itaat ve biat duygusunun bir nizam olarak ele alınması durumunda
alacağını ileri sürmek çok da yanlış olmaz. aradığı asıl değer adalet olacaktır. Gerçeğin
Hukuk neye hizmet eder?
Böyle bir düzende merak duygusuna pek yer ortaya çıkması adaletin hükümranlığıyla
Tüm bunların ışığında denebilir ki, hukuk-
yoktur; zira zaten belirli bir kişi veya kesim aynı kadere bağlanır ve böyle bir düzende
çunun hukuk üzerine en merak ettiği ve
herkesin yerine merak etmiş, gerçeğe ulaşmış hukukçunun merakı adaletin en doğru, en
çağlar boyunca cevabını aradığı soru aslın-
ve sınırlarını belirlemiştir, hukukçulara bırakı- vicdanlı ve en yalın şekilde nasıl uygulana-
da en yalın ve temel olanıdır: hukuk nedir
lan ise bu gerçeğin uygun şekilde toplumsal cağı üzerine olacaktır: sonuçları gücü ve
ve neye hizmet eder? Binlerce yıldır her tür
olarak güçlüler lehine düzenlenmesidir. Böyle güçlüyü tatmin etsin veya etmesin…
soruna ve uyuşmazlığa çözüm bulmuş, her
bir düzende amaçlanan gerçeğin ‘adalet’
yerine düzen olması da aynı kaynağa dayanır. Bakış açısı soruyu değiştirir çeşit düzenin hukuk eliyle tecrübe edilme-
Aranan gerçeğin değerinin sıradanlaştırılması, Görülüyor ki, aslında hukukçuların neyi sini sağlamış hukukçuların bu en birincil
kuşkusuz asıl gerçeğin -adaletin- hukukçular neden merak ettikleri biraz da hukuk- sorunun cevabı üzerine olan meraklarını
ve itaat ettiklerince tahrifine ve dönüştürül- tan ne anladıklarıyla ilintilidir. Bir hukuk hiçbir zaman tam olarak giderememiş
mesine yol verir. Hatta ‘bilimin gerçeği’ dahi kuralının niye var olduğunu merak etmek olmalarıysa hukukun bir bilim dalı olarak
böylesine bir sanal düzen yaratma uğruna ile o hukuk kuralının nasıl uygulanacağını durduğu istisnai ve müstesna yeri bize
aynı kaderi paylaşabilir. Böyle bir düzende merak etmek arasındaki fonksiyonel farktır tekrar tekrar hatırlatmaktadır; merak etsek
tüm yetkileri elinde tutan ve hukukun anlamı- aslında tam da ifade etmeye çalıştığım. Bir de etmesek de...
nı ve içeriğini de belirleyen bir gücün gerçeği avukat, hukuk kuralını nasıl ve ne şekilde
23
26. Algılarınızı açın!
“Merakın oluşmasının temellerinden biri algıların açık olmasıdır. Algıları açık
olmayan insan merak edemez” diyen Tevfik Metin Sezgin sorularımızı yanıtladı.
Yrd. Doç. Dr. Tevfik Metin Sezgin Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği yorum; ama belli bir yere geldikten sonra
Bölümü Öğretim Üyesi Tevfik Metin Sezgin, bu tür insansı algılama ve zekâ gerektiren
insanların birbiriyle iletişim kurarken kullan- işlemleri gerçekleştirebilen programlar
dığı iletişim unsurlarını bilgisayarla da kul- yazmanın çok zor olduğunu fark ettim. Bu
lanabilmelerinin yollarını araştırıyor. Başka gerçekten gizemli bir konu: Bir bilgisayarı,
bir deyişle bilgisayarla olan iletişimi insana insan algısını taklit edecek şekilde prog-
daha uygun yöntemlerle sağlamaya çalışıyor. ramlayabilir miyiz? Örneğin size gelişigüzel
Bilgisayarla doğal iletişim unsurlarını kullan- karalanmış bir çizim ve o çizimin temize
mamızı sağlayacak metotların geliştirilmesi- çekilmiş hallerini göstersem, hangisinin
ne odaklanan araştırmaları, disiplinler arası daha temiz olduğunu söyleyebilirsiniz. Peki,
işbirliği gerektiriyor. Tevfik Metin Sezgin bilgisayara bunu yaptırabilir miyim? İnsan
ile sohbetimizde onu bu araştırma alanına niye birine temiz, diğerine daha kötü çizilmiş
yönlendiren unsurlar içinde merakın rolü diyor? Aradaki fark nedir, bilgisayara bu farkı
üzerine konuşmaya başladık ve günümüz öğretebilir miyiz? Bu öncelikle insanı, insan
dünyasında tüketim alışkanlıklarımızın algısını, insanın nasıl düşündüğünü, nasıl
nasıl yönlendirildiği, merakımızı uyandıran hareket ettiğini anlamayı gerektiriyor. Belki
şeylerin niteliği, algı açıklığının merakımızı de bunları anlayabilirsek, bilgisayarları nasıl
canlı tutabilme sürecindeki işlevleri üzerine programlayacağımızı da anlayabiliriz.
yol aldık…
Bu durumda psikolojiyle iç içe bir konuyla
Sizi çalışma alanınıza yönlendiren şey ilgileniyorsunuz. Bu alanda nasıl bir çalış-
neydi ve merak ilerlemenizde nasıl bir rol ma yürütüyorsunuz?
oynadı? Konumla ilişkili makaleleri hem bilgisayar
İnsanların birbiriyle kurduğu iletişim mühendisliği alanında hem de psikoloji
yöntemlerini ve iletişim biçimlerini anla- literatüründe takip ediyorum. Örneğin Koç
mada bilgisayarlar çok yetersiz. Örneğin Üniversitesi’ne gelmeden önce yüz ifadele-
bir bilgisayarı dijital bir fotoğraftaki yüzleri rini tanıma üzerinde çalışmıştım. Özellikle
bulmak üzere programlamak alışılageldik o çalışmayı yaparken çok sayıda psikoloji
programlama metotlarıyla mümkün değil… makalesi okumuştum. “İnsan yüzündeki
Ben 10 yaşından bu yana program yazı- noktaların hareketinden duyguları anla-
24
27. mamız mümkün. Peki, bilgisayarları bunları birçok sektörde, örneğin yiyecek sektö- lamaları gerekiyor. Bu, bizi “sistemli merak”
kullanacak şekilde programlayabilir miyiz?” ründe de böyle. Gıdalarda MSG, özellikle dediğimiz olguya yaklaştırır.
sorusunu cevaplayan bir çalışma yaptım. yurtdışında çok kullanılıyor, buralarda da
Burada tamamen psikolojiye odaklanmak kullanılmaya başlandı. Özellikle fast food Algıyı zamana ve mekâna yayabilme, tam da
gerekliydi. Bu çalışmalar sonucu yazdığım üreticileri gıdalara kattıkları MSG ile tat daha önce bahsettiğim ilk birkaç saniyede
makalelerle hem psikoloji literatürüne hem alma duyularını daha hassaslaştırıyor ki, ilk karar verme durumuyla ilgili. Bizler maa-
de bilgisayar bilimlerine katkıda bulundum. ısırıktan sonra ikincisini alma isteği fazla- lesef hayatın birçok alanında çevremizde
laşsın. Ama bu sağlıklı bir tüketim alışkan- olup biteni anlık olarak algılıyor, anlık tepki
O zaman sorunuz, yani merakınız farklı lığı değil. İşte, dijital alanda ve daha birçok veriyor, reflekslerimizle yaşıyor gibiyiz.
alanlarda da derinleşmenizde itici güç başka alanda da merakımızı uyandırmak Örneğin insanlar niçin ritmi kısa bir zaman
oldu… için bize dayatılanlar aslında yanlış bir tü- aralığında tekrarlanan müzikleri daha çok
Kesinlikle, evet. Öğrenilen yeni şeyler farklı ketim alışkanlığına yol açıyor. Tabii bunun seviyorlar? Çünkü kısa zamana sıkışmış tekrar
meraklar uyandırıyor. Yine de her insan sonucu olarak da artık insanlar gerçekten eden müzikal cümlelerin algılanması kolay.
merakını böylesine canlı tutamıyor. Belki de ilk ısırıkta zevk vermeyen şeylerden artık Nota değeri açısından özelliksiz olsalar dahi
yeterince merak etmiyor... Aslında bu biraz uzak duruyor. Mesela açıp 200 sayfalık bir algılandıklarında dinleyiciye bir miktar zevk
insan yapısıyla biraz da içinde yaşadığımız kitap okumaya kimsenin sabrı yok, merak verebiliyorlar. Ama alınan zevk onunla sınırlı
toplum ve o toplumun dinamikleriyle ilgili. da etmiyorlar içinde ne olduğunu. Bir kalıyor. Aslında belki aynı dinleyici, algılarını
Öyle bir hale geldik ki artık bir videoyu video iki dakikadan uzunsa izlenme oranı daha geniş zamana yaymayı başarabilse,
açtıktan sonra birkaç saniye içinde izlemeye düşüyor. O merak ilk birkaç saniyede oluş- Klasik Türk Müziği gibi müzikal cümleleri
devam edip etmeyeceğimize karar veriyoruz. malı yoksa insanları kaybediyoruz... 30-40 saniyelik ritimlerle tamamlanan,
Videoyu üreten kişi bunu bildiği için öyle muazzam mühendislik ve sanat içeren müzik
bir ürün hazırlamak zorunda ki ürünü ilk Peki, merakımızı sürdürmek ve sistemli türlerinden de lezzet alabilecek… Veya bir
2-3 saniye içinde merak uyandırsın ve geri bir şekilde merak etmek bu ortam koşul- sanat galerisindeki resimlere sadece gözüne
kalanı izlensin. Bu bizim her türlü tüketim larında nasıl mümkün olabilir? dayadığı uzun ince bir borunun ucundan
alışkanlığımızı değiştiriyor. “Dijital tüketim Öncelikle insanların gerçekten olayları daha bakarak gezen bir ziyaretçi hayal edin.
alışkanlığı” diyebiliriz ya da okuduğumuz bir geniş görebilmesi, daha geniş çerçevede Galeride en büyük ressamların tabloları dahi
yazıdaki “tüketim alışkanlığı”… Artık çoğu değerlendirebilmesi, kazanımlarını, hare- olsa, bu ziyaretçinin bir tabloda görebildiği
şey bizde merak uyandırarak bir sonraki adı- ketlerini ve hayatlarını sadece anlık zevklere alan o tablonun binde birini geçmeyecek,
mı atmamız için aklımızı çelmek, geri kalanını odaklanarak değil, daha geniş zamana ve algılayabileceği şeyler ise sadece renkler ola-
tüketmeye yönlendirmek üzere yapılıyor. Bu mekâna yayılmış algılara dayandırarak plan- caktır. Elbette renkleri görmek de zevk verir,
25
28. ancak tablonun bütünü- kompozisyon kırmızıya
nü algılayabilen birinin bulanmış şekilde sayfalar
hissesine düşen daha fazla dolusu geribildirimle gelirdi.
olacaktır. Bütünü algılayan kişi Sonrasında öğretmenle oturup
hem zaman içinde göz veya sanat kısa değerlendirmeler yapılır, yapılan
zevki sahibi olacak hem de daha neler yanlışlar düzeltilir, yazılar tekrar yazılırdı.
var diye merak edecek; daha güzeli bulmak için Bu sistem öğrenciyi daha dikkatli düşünme,
gayret gösterecektir. hataları algılama ve daha iyisi nasıl yapılırı merak etmeye sevk
eden bir sistem.
Algıların açılması merak edebilmenin ön şartı gibi… Çünkü al-
gılayamayan lezzet alamaz, lezzet alamayan ise yeni lezzetleri Koç Üniversitesi’nde yapmaya çalıştığımız şeye gelince, örne-
keşfetmeye yönelik merak geliştiremez. ğin ben sorularımı öğrencileri düşündürecek şekilde ve belki
günlük hayatta karşılaşabilecekleri hikâyeler içerecek biçimde
Sizce eğitim sistemi, özelde Koç Üniversitesi’nin eğitim sormayı severim. Merak bu ya… Kestane pişirirken yakmamak
yaklaşımı bu anlamda ne tür bir rol üstleniyor? için kestaneleri tek tek çevirmek yerine ara sıra bütün tepsiyi
Lise ortamını Türkiye’de ve yurtdışında görmüş biri olarak sallayıp onları alt üst etsem acaba hepsini teker teker çevirme
eğitim sisteminin merak edebilen insan yetiştirmekte pek zahmetine girmeden ve hiçbirini yakmadan işimi halledebilir
başarılı olmadığını söyleyebilirim. Az önce reflekslerle hareket miyim? Ama tabii sallanan kestanenin düz tarafı üzerine düş-
etmekten bahsetmiştim... İşte, eğitim sistemimizdeki ölçme- mesi daha olası ise belki birkaç zayiat kaçınılmaz olacak…
değerlendirme metotları dâhil birçok şey bu tür refleksif Ama eğer tepside çok kestane yoksa o zaman kayıp verme
hareket etmeye yönlendiriyor öğrencileri. Türkiye’de edebi- olasılığım da düşük olacak… Bozuk para atıp yazı-tura
yat derslerinde “Sakla samanı gelir zamanı.” atasözü üzerine gelmesinden bahsedince ezbere soru çözenler, atılan kes-
kompozisyon yazmanız istenir. Yazarsınız, ama gelen geri- tane olunca daha dikkatli düşünmek zorunda kalıyor, “Bu
bildirim bir harf notundan ibaret kalır ve hiçbir zaman neyi soru çok güzel; ama düşünmek gerekiyor.” diyorlar. Şimdi
yanlış yaptığınız anlatılmaz. Birçok safhada değerlendirmeler şikâyet etseler de bu tür sorular onlara cevabını ancak öğ-
hâlâ düşünme gerektirmeyen, çoktan seçmeli yöntemlerle rendikleri olasılık hesaplama tekniklerinin vereceği türden
yapılmakta. Eğitimde başarılı olan ülkelerde ise belki kaynak- yeni günlük yaşam bulmacalarını fark ettirecek ve onlara
ların daha çok, belki öğretmelerin daha çalışkan ve öğrenci- meraklar kazandıracaktır diye düşünüyorum.
lerin daha motivasyonlu olmasından dolayı, kritik düşünmeyi
sağlayacak uygulamalar yaygın. Örneğin, lise son sınıfta Bu bahsettiğim benim olasılık dersime özel bir durum
ABD’de aldığım İngilizce derslerinde, yazdığım her bir sayfa olarak düşünülse de Koç Üniversitesi’ndeki akademik
26