2. MODA HAFTASI
GUCCİ VE ORYANTAL ESİNTİLİ BİR ART DECO YORUMU
Gucci kadınını nasıl bilirdiniz? Soğuk, seksi, vücuduna oturan ceketi, kalem eteği
ve yüksek ökçeleriyle riskten uzak, kontrollü. Oysa ilkbahar-yaz 2014
koleksiyonuna baktığımızda, Gucci kadınının güvenli suları terk ederek kimliğinin
farklı yönlerini de keşfetmek üzere bir yolculuğa çıktığını görüyoruz. Rus-Fransız
sanatçı ve tasarımcı Erte'nin Art Deco estetiğini taşıyan çizimleri markanın
tasarımcısı Frida Giannini'nin esin kaynağı olmuş. Fransız tasarımcı Paul Poiret'nin
1911 yılında verdiği, 1001 Gece Masalları'ndan etkilenerek '1002. Gece' olarak
isimlendirdiği, Fransız sosyetesinin en gözde isimlerinin oryantal kıyafetler içinde
katıldığı büyük parti de Giannini'ye koleksiyonu hazırlarken ilham vermiş. 1920'li
yıllardan gelen bu ilham kaynakları, günümüz sokak modasıyla birleşerek Gucci için
sürprizlerle dolu bir koleksiyona dönüşüyor.
3. HEM İHTİŞAMLI HEM SPOR
Bir yanda jarse elbiseler, parlak taşlar Art Deco desen ve kalıplarla
birleşerek ihtişamlı bir görünüm verirken diğer yanda transparan üstler,
harem pantolonlar ve sütyen detaylarıyla spor bir çizgi yakalanıyor. Renk
paletinin sıcak tonları koleksiyon geneline hakim: Kırmızılar, turuncular,
portakal renkleri ve fuşyalar resmi geçidine ağırbaşlı duruşuyla siyah eşlik
ediyor. Art Deco anlayışının olmazsa olmazı parlaklık podyuma hakim,
ayakkabılarda ise bantlı, siyah bir model tercih edilmiş ve bu model
koleksiyonun hem spor hem de sofistike parçalarını tamamlayarak adeta bu iki
uç arasında birleştirici bir köprü vazifesi görüyor. Poiret'nin 1002. Gecesi'nin
izleri kimonoların ve dökümlü üstlerin oryantalizminde kendini ele veriyor.
Koleksiyon içinde birden fazla kadın barındırıyor, ancak bu kadınların bir
ortak noktada buluşarak her koleksiyonda aradığımız o özü paylaşıyorlar mı,
bu konuda benim kafamda soru işaretleri var. Yine de Gucci kodları dışına
çıkmadan farklı kimliklere bürünen yeni Gucci kadınını izlemek keyifliydi.
4.
5. HEM İHTİŞAMLI HEM SPOR
Bir yanda jarse elbiseler, parlak taşlar Art Deco desen ve kalıplarla
birleşerek ihtişamlı bir görünüm verirken diğer yanda transparan üstler,
harem pantolonlar ve sütyen detaylarıyla spor bir çizgi yakalanıyor. Renk
paletinin sıcak tonları koleksiyon geneline hakim: Kırmızılar, turuncular,
portakal renkleri ve fuşyalar resmi geçidine ağırbaşlı duruşuyla siyah eşlik
ediyor. Art Deco anlayışının olmazsa olmazı parlaklık podyuma hakim,
ayakkabılarda ise bantlı, siyah bir model tercih edilmiş ve bu model
koleksiyonun hem spor hem de sofistike parçalarını tamamlayarak adeta bu iki
uç arasında birleştirici bir köprü vazifesi görüyor. Poiret'nin 1002. Gecesi'nin
izleri kimonoların ve dökümlü üstlerin oryantalizminde kendini ele veriyor.
Koleksiyon içinde birden fazla kadın barındırıyor, ancak bu kadınların bir
ortak noktada buluşarak her koleksiyonda aradığımız o özü paylaşıyorlar mı,
bu konuda benim kafamda soru işaretleri var. Yine de Gucci kodları dışına
çıkmadan farklı kimliklere bürünen yeni Gucci kadınını izlemek keyifliydi.
6. PRADA'NIN GÜÇLÜ VE ASİ KIZLARI
Miuccia Prada, moda dünyasının yaşayan en büyük kahramanlarından biri ve her defilesinde
onun yaratıcı zihnine, farklı disiplinlerden aldığı ilhamı koleksiyonlarına yansıtma biçimine bir
kez daha hayran oluyoruz. Kimi zaman Uzakdoğu'nun geleneksel desenlerini, kimi zaman ise
Film Noir kadınlarını yeniden canlandıran Prada, bu defa kadının içindeki savaşçıya odaklanıyor.
Her ne kadar Coco Chanel gibi ikonları içinde barındırsa da moda dünyası erkek egemen bir
topluluk ve bu topluluk içinde Miuccia Prada gibi güçlü, ne istediğini bilen, savaşçı kadınların
önemi çok büyük. Kadın ve güç kavramlarına ilişkin Prada'nın da söyleyecek bir çift sözü var:
"Kadın ve gücü benim için her zaman önemli konular oldu. İşte buradayız, güçlüyüz, görünürüz
ve bir nevi savaşçılarız." Prada'nın ilkbahar-yaz 2014 koleksiyonu da kadının gücüne ithaf
ediliyor ve bu 'kadın olmaya övgü' hali yalnızca koleksiyon parçalarını değil, aynı zamanda
defile alanı Via Fogazzaro'nun duvarlarını da istila ediyor. Prada, kendinden emin ve güçlü
kadın yüzlerini duvar ressamları El Mac Gregor, Mesa, Gabriel Specter, Stinkfish ile
illüstratörler Jeanna Detallante ve Pierre Mornet'le yaptığı işbirliği sonucunda duvarlara
taşımış ve ortaya moda haftası defilelerinde çok da sık rastlama şansı bulamadığımız bir
bütünlük çıkmış. Bütünlük diyorum, çünkü bu güçlü kadın yüzlerinin bedenleri, defile alanını
kaplayan dev resimlerde bulunmuyor. Prada, vücutsuz kadınlara koleksiyonuyla bir beden vaat
ediyor ve rengarenk kürkleri, tozlukları, platform topuklu ayakkabılarıyla podyumda
gördüğümüz tüm parçalar, bu iri gözlü, grafik kadınlar için birer bedene dönüşüyor.
7. KİŞİSEL KOLEKSİYON
Sokak ruhunun, cesur ve özgürlüğüne düşkün kızların tasvir edildiği
ilkbahar- yaz koleksiyonunda renk blokları, payetler, parlak taşlar ve
kürk cömertçe kullanılmış. İkilemlerin kadını Miuccia Prada, alt
kültür öğelerini, bu 'son derece kişisel' olarak nitelendirdiği
koleksiyonuyla lüksün tapınağı tabir edilen mağazalara taşıyor. Hip
hop esintileri tozluklar ve büstiyerler perçinlerken, çantalarda ise
sokak kültürüne tezat, zarif modeller öne çıkıyor. Britney
Spears'tan Work Bitch defilede salonu inletirken, rengarenk kürkü
ve sarı saçlarıyla podyumda beliren model Maja Salamon bana
2000'lerin kült mertebesine yükselmiş filmlerinden The Royal
Tenenbaums'un Gwyneth Paltrow tarafından canlandırılan melankolik
kızı Margot'yu ve onun 70'ler spor şıklığını anımsatıyor. Pop kültür
öğeleriyle feminist bir bakış açısını birleştiren ve Milano'nun en çok
konuşulan koleksiyonu olan Prada ilkbahar-yaz 2014 koleksiyonu,
tasarımcının devrimci kimliğini yine ortaya koyuyor.
8. NİLÜFER, MELANKOLİ VE EMPORİO ARMANİ
Nilüfer deyince aklınıza ne gelir bilmem, benim aklıma Monet'nin dev
nilüfer tabloları ve bu tablolara hakim, solgun mavi, gri ve yeşil tonları
gelir. Emporio Armani de su yüzeyinde salınan, hüzünlü nilüfer
çiçeklerinden aldığı ilhamla koleksiyonunu hazırlamış ve suya akseden
nilüferler fikri, koleksiyonun ayna etkili kumaşlarına esin kaynağı olmuş.
Koleksiyonun geneline kadınsı bir siluet ve markanın olmazsa olmazı
elegan bir duruş hakim. Özellikle ceketlerde sade ve temiz kesimler
Emporio Armani'nin klasik çizgisini yansıtıyor. Elbiseler ise ipek ve
organze kumaşlarla adeta kadın vücudundan akıp giden görünümüyle
koleksiyonun hüzünlü havasını pekiştiriyor. Bol paçalı pantolonlar ve
nilüfer çiçeklerini tasvir eden nakışlı üstler, gündelik giyime yönelik
koleksiyon parçaları olarak öne çıkıyor. Nilüfer bende hep tekinsiz,
melankolik bir çiçek hissiyatı uyandırıyor, dolayısıyla Emporio Armani
koleksiyonu da bende Gucci ve Prada'nın aksine, geride bıraktığımız yazın
o özlediğimiz coşkusunu değil, yeni yeni alışmaya çalıştığımız sonbaharın
hüznünü uyandırdı.
9. KİŞİSEL KOLEKSİYON
Sokak ruhunun, cesur ve özgürlüğüne düşkün kızların tasvir edildiği ilkbahar- yaz
koleksiyonunda renk blokları, payetler, parlak taşlar ve kürk cömertçe kullanılmış.
İkilemlerin kadını Miuccia Prada, alt kültür öğelerini, bu 'son derece kişisel' olarak
nitelendirdiği koleksiyonuyla lüksün tapınağı tabir edilen mağazalara taşıyor. Hip hop
esintileri tozluklar ve büstiyerler perçinlerken, çantalarda ise sokak kültürüne tezat,
zarif modeller öne çıkıyor. Britney Spears'tan Work Bitch defilede salonu inletirken,
rengarenk kürkü ve sarı saçlarıyla podyumda beliren model Maja Salamon bana
2000'lerin kült mertebesine yükselmiş filmlerinden The Royal Tenenbaums'un
Gwyneth Paltrow tarafından canlandırılan melankolik kızı Margot'yu ve onun 70'ler
spor şıklığını anımsatıyor. Pop kültür öğeleriyle feminist bir bakış açısını birleştiren
ve Milano'nun en çok konuşulan koleksiyonu olan Prada ilkbahar-yaz 2014 koleksiyonu,
tasarımcının devrimci kimliğini yine ortaya koyuyor.