SlideShare una empresa de Scribd logo
1 de 4
14 ADİYAT SURESİ
[SOLUK SOLUĞA KOŞANLAR]
SURESİ
ADİYAT SURESİ’NE GİRİŞ
Adiyat suresi Mekke'de inmiştir. İniş sırasına göre 14. suredir. Adiyat suresinin doğru
anlaşılabilmesi için öncelikle sureyi meydana getiren cümlelerin yapıları ve anlamları
arasındaki uyum dikkate alınmalıdır. Surenin ilk sekiz ayeti bir kasem cümlesi oluşturmuştur.
1–5. ayetler bu cümlenin kasem [yemin] bölümünü, 6–8. ayetler ise kasemin cevap bölümünü
teşkil etmektedir. 9–11. ayetlerde ise uyarılar yer almaktadır.
Bu yapı dikkate alınarak okunduğunda surenin mesajı daha iyi anlaşılır:
Gözü dönmüş inançsız çıkarcıların haram-helal demeden, hesaba çekileceklerini
düşünmeden nasıl mal edindikleri anlatılır. Ayrıca bu inançsızların Rabblerine karşı nankör
oldukları vurgulanarak yaptıklarının Allah tarafından mahşer gününde yüzlerine vurulacağı ve
cezalandırılacakları bildirilir.
14 / ADİYAT [SOLUK SOLUĞA KOŞANLAR] SURESİ
Rahman ve Rahîm Allah adına.
Ayetlerin meali:
1-5
Soluk soluğa koşanlar, sonra ateş saçanlar, sonra sabahtan baskın
yapanlar, derken orada tozu dumana katanlar, sonra bir topluluğun en değerli
kaynaklarına, varlıklarına kadar dalanlar kanıttır ki 6
kesinlikle insan, Rabbine
karşı çok nankördür, 7
kendisi de buna kesinlikle tanıktır. 8
Şüphesiz o, mal
sevgisinden dolayı da kesinlikle çok katıdır.
9-11
Peki, o vurguncu insanlar, kabirlerde olanların diriltilip dışa atıldığı,
göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün,
Rablerinin kendilerine gerçekten haber verici olduğunu bilmezler mi?
Ayetlerin Tahlili
1 - 5. Ayetler:
1-5
Soluk soluğa koşanlar, sonra ateş saçanlar, sonra sabahtan baskın
yapanlar, derken orada tozu dumana katanlar, sonra bir topluluğun en değerli
kaynaklarına, varlıklarına kadar dalanlar kanıttır ki
1
Klâsik meal ve tefsirlerde ayetlere parantez içinde ilâveler yapılmış ve sure giriş
bölümünde açıklanan uyum gözetilmeden, daha çok İbn-i Abbas'tan yapılan nakiller dikkate
alınarak yorumlanmıştır.
Bu yorumlara şu örnekler verilebilir: “Soluk soluğa koşanlar” ayeti ile develerin
koşmalarının kastedildiğini söyleyenler olduğu gibi, bu koşanların Allah yolunda baskın
yapanların atları olduğunu söyleyenler de olmuştur. Bazıları da İslâm'ın ilk savaşı olan Bedir
savaşında Müslümanların sadece iki atının olduğu yolundaki rivayete dayanarak bu ayette
atların kastedilmiş olamayacağını; “soluk soluğa koşanlar”ın, hacc günlerinde Arafat'tan
Müzdelife'ye, oradan da Mina'ya koşan hacılar olduğunu ileri sürmüşlerdir. Keza, “tozu
dumana katanlar” deyimini hacc veya savaş esnasında binek hayvanlarının ayak bastığı
yerden çıkan toz ve duman olarak anlayanlar olduğu gibi, Allah yolunda savaşanların
yaptıkları baskınlar sırasında tozu dumana katarak inkârcıların aralarına dalmaları şeklinde
anlayanlar da olmuştur.
Nakillere dayanan bu yorumlarda hemen göze çarpan bazı bilgi yanlışlıkları ve
mantıksızlıklar vardır. Meselâ bu surenin indiği dönemde hacc vazifesi henüz
emredilmemişti, ortada ne Arafat vakfesi, ne Müzdelife, ne de Mina vardı. Medine dönemine
ait bu hükümlerin ilgili ayetlere açıklama olarak getirilmesi tarihsel olarak yanlıştır. “‫ضبح‬
Dabh” sözcüğü sadece ve sadece “koşan atın çıkardığı nefes sesi” demek iken, “‫ضبحا‬ ‫والعاديات‬
Ve’l-âdiyâti dabhan” ifadesinden “deve”nin anlaşılması da çok belirgin bir dil bilgisi
yanlışıdır. Bu yanlışların yanı sıra “‫قدحا‬‫ق‬‫ق‬ ‫قات‬‫ق‬‫فالموري‬ fe’l-mûriyâti kadhan [kıvılcım saçan]”
ifadesi “nalların taşlara çarpması sonucu oluşan kıvılcım” anlamına gelirken, koşanların
“deve”ler olduğunun söylenmesi de “nal” ile “deve”yi yan yana getiren bir mantıksızlık
örneğidir.
Bize göre, sureyi tahlile başlamadan önce şu tespitlerin yapılmasında yarar vardır:
İlk olarak, 1. ayette geçen “‫ضبح‬ dabh” sözcüğü, koşanların kesinlikle “at” olduğunu
göstermektedir. 2 ilâ 5. ayetlerde anlatılanlar da 1. ayette soluk soluğa koştukları ifade edilen
atların sebebiyet verdiği sonuçlardır. Nitekim 2 ilâ 5. ayetlerde “‫ف‬ fe” bağlacı kullanılmıştır
ki, bu bağlaç hem cümlenin devam ettiğini, hem de ifadeler arasında sebep-sonuç
[nedensellik] ilişkisi olduğunu gösterir.
İkinci olarak, kasem cümlesinin cevap bölümünü oluşturan 6 ilâ 8. ayetler ile kasem
bölümünü oluşturan 1 ilâ 5. ayetler arasında anlam bakımından herhangi bir çelişkinin
olmaması gerekir. Cümlenin cevap bölümü olan 6 ilâ 8. ayetlerde “Kesinlikle insan Rabbine
karşı çok nankördür” denildiğine göre, 1 ilâ 5. ayetlerde sözü edilen “koşan atlar”ın “Allah
yolundaki savaşlarda koşan atlar” olması mümkün değildir. Çünkü bu takdirde, 1 ilâ 5.
ayetlerde Allah yolundaki savaşlarda koşan atlara ve bu savaşlarda ortaya çıkan görüntülere
dikkat çekildikten sonra, 6 ilâ 8. ayetlerde insanın nankörlüğü dile getirilmiş olmakta, bu da
cümlenin yemin bölümü ile cevap bölümü arasında bir anlam uyuşmazlığı, bir mantıksızlık
ortaya çıkarmaktadır. Bu durum aynen “senin dindarlığına, dürüstlüğüne, çalışkanlığına
bakılırsa sen çok kötü bir insansın” ifadesindeki mantıksızlığa benzemektedir. Oysa doğru
mantık, bu cümlenin sonunun “sen iyi bir insansın” şeklinde olmasını gerektirir. Sureye
dönecek olursak, 6 ilâ 8. ayetlerde nankörlük vurgulandığına göre, 1 ilâ 5. ayetler kötü
insanların davranışlarını anlatıyor olmalıdır. Başka bir ifade ile; cümlenin cevap bölümünde
Rablerine karşı nankör oldukları açıklanan insanların nankörlüklerinin kanıtı, cümlenin kasem
bölümünde gösterilmekte ve kanıt olarak bu insanların menfaat hırsıyla, gözleri dönmüşçesine
yaptıkları talan, kapkaç, vurgun, soygun gibi kötü davranışları sıralanmaktadır.
Bu tespitlerin ışığı altında 1 ilâ 5. ayetlerde bize göre; çıkar sağlamak, vurgun vurmak,
talan etmek, kapkaç yapmak, çapulculuk yapmak için gözü dönmüş insanların, henüz günün
başlangıcında, iyi koşan ve nal vuruşlarıyla kıvılcım çıkartan atlarla baskınlar yapmaları ve
baskın yaptıkları topluluğun ortasına/ en hayırlı, en değerli yerlerine tozu dumana katarak
dalmaları anlatılmaktadır. İman etmemiş insanların genel karakteri olan bu davranışlar, her
2
zaman ve zeminde aynı özellikleri gösterir. Bu davranışlar eski çağlarda ayette canlandırıldığı
şekilde, atlarla ve küçük topluluklara yönelik olmuştur. Günümüzde ise ateş ve ölüm saçan
jetlerle, füzelerle, tanklarla, uçak gemileriyle olmakta ve bir ülkenin işgal ve talan edilmesi,
bir milletin çeşitli kargaşalar [toz-duman] içine itilmesi biçiminde tezahür etmektedir.
İşte, insanlar tarafından oluşturulan bu görüntülere 1 ilâ 5. ayetlerde dikkat
çekilmekte ve bu gerçekler kasem cümlesinin cevap bölümünde söylenenlere kanıt
gösterilmektedir: “İnsanların ortaya koyduğu bu görüntüler kanıttır ki …”
6-8. Ayetler:
6
kesinlikle insan, Rabbine karşı çok nankördür, 7
kendisi de buna
kesinlikle tanıktır. 8
Şüphesiz o, mal sevgisinden dolayı da kesinlikle çok katıdır.
Suredeki genel ifade akışı insan karakterini anlatmaya yönelik olup bu ayetlerde de
yine insanoğlunun genel karakteri gözler önüne serilmektedir. İnsanın genel karakter tanımına
Fecr suresinin 15-20. ayetlerinde de yer verilmiş ve şunlar söylenmişti:
15-16
İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler
verirse: “Rabbim beni üstün kıldı” der. Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa: “Rabbim
beni aşağıladı” der.
17-20
Kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi değil! Doğrusu siz, yetimi, üstün-saygın bir şekilde
yetiştirmiyorsunuz. Yoksulun yiyeceği üzerine birbirinizi özendirmiyorsunuz. Oysa mirası
yağmalarcasına öyle bir yiyişle yiyorsunuz ki! Malı öyle bir sevişle seviyorsunuz ki, yığmacasına!
(Fecr; 15-20)
Adiyat suresi bu ifadeleri hem pekiştirmiş, hem fütursuzca biriktirilen ve fütursuzca
yenilen malların hangi yollardan elde edildiğini açıklamış, hem de bu yollarda sergilenen
gözü dönmüş insan davranışlarını insanın nankörlüğünün kanıtı olarak ilân etmiştir.
Sözlük anlamı, “haktan ve hayırdan men etmek, başkalarını uzaklaştırmak” olan “‫كنود‬
künud” sözcüğü ile aynı kökten türemiş olan ve Türkçeye “nankör” olarak çevirdiğimiz “‫كنود‬
kenud” sözcüğü, kısaca “üzerinde bulunduğu şeyi engelleyen” demektir. Bu sözcük “cimri,
başkalarıyla paylaşmayan, tek başına yiyen, başına gelen sıkıntıları durmadan sayıp döken,
Rabbine saygısızlık eden ve Rabbinin verdiği nimetleri ve rahatlığı unutan” kimseler için
kullanılır. Aynı sözcükle yapılan “‫كنود‬ ‫ارض‬ arz-ı kenud” şeklindeki tamlama da “üstünde
hiçbir şey bitmeyen toprak” anlamına gelir.1
Ancak sözcüğün 6. ayetteki kullanımı,
yukarıdaki anlamlara ilâveten, 9 ilâ 11. ayetlerden anladığımıza göre, gerçeklerin üzerini
örtmek anlamına gelen “küfür” boyutunu da içermektedir. Çünkü 7. ayette nankörlük kanıtı
olan davranışlarının bilincinde olduğu bildirilen insanın, 11. ayette söylendiği gibi, kendisinin
de farkında olduğu bu gerçekleri Allah'tan gizleyebileceğini düşünerek bilmezden gelmesi,
tam bir “küfür” örneğidir.
9-11. Ayetler:
1
(Lisanü’l Arab, “k n d” mad. )
3
9-11
Peki, o vurguncu insanlar, kabirlerde olanların diriltilip dışa
atıldığı, göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün,
Rablerinin kendilerine gerçekten haber verici olduğunu bilmezler mi?
Bu ayetlerde, Allah'a dönüş ve mahşerde hesap verme konusuna dönülmüş ve
insanlara hatırlatmada bulunulmuştur.
Bu ayetler örnek alınarak insanların tuğyandan, haksız yolla mal kazanmaktan ve bu
malı kazanırken başkalarını sömürmekten uzak kalmalarını sağlamak için her insana bir
Yaratan'ı ve Rabbi olduğu ve mutlaka O'na dönüp hesap vereceği öğretilmelidir. İnsanlığı
hüsrandan [kayıptan-zarardan] kurtaracak yegâne yol ve uyarı budur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
4

Más contenido relacionado

La actualidad más candente (20)

35. beled
35.  beled35.  beled
35. beled
 
28. tin suresi
28. tin suresi28. tin suresi
28. tin suresi
 
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
 
36. tarik
36. tarik36. tarik
36. tarik
 
16. tekasür suresi
16. tekasür suresi16. tekasür suresi
16. tekasür suresi
 
0.sunuş
0.sunuş0.sunuş
0.sunuş
 
Sonsuz yolculuk
Sonsuz yolculukSonsuz yolculuk
Sonsuz yolculuk
 
29. kureyş suresi
29. kureyş suresi29. kureyş suresi
29. kureyş suresi
 
1961 osman (bayburtlu), tevârih i cedîd-i mir'at-ı cihan 28
1961 osman (bayburtlu), tevârih i cedîd-i mir'at-ı cihan 281961 osman (bayburtlu), tevârih i cedîd-i mir'at-ı cihan 28
1961 osman (bayburtlu), tevârih i cedîd-i mir'at-ı cihan 28
 
31. kiyamet suresi
31. kiyamet suresi31. kiyamet suresi
31. kiyamet suresi
 
2. kalem suresi
2. kalem suresi2. kalem suresi
2. kalem suresi
 
Tenbih
TenbihTenbih
Tenbih
 
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
1966 kemalpaşaoğlu'nun eserleri 31 [yazdırma]
 
83. inşikak suresi
83. inşikak suresi83. inşikak suresi
83. inşikak suresi
 
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
 
46.vakıa suresi
46.vakıa suresi46.vakıa suresi
46.vakıa suresi
 
27. büruc suresi
27. büruc suresi27. büruc suresi
27. büruc suresi
 
93. zilzal suresi
93. zilzal suresi93. zilzal suresi
93. zilzal suresi
 
11. duha suresi
11. duha suresi11. duha suresi
11. duha suresi
 
20 EylüL
20 EylüL20 EylüL
20 EylüL
 

Similar a 14. adiyat suresi (15)

9. leyl suresi
9. leyl suresi9. leyl suresi
9. leyl suresi
 
15. kevser suresi
15. kevser suresi15. kevser suresi
15. kevser suresi
 
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali   i̇nançta hassas ölçülerİmam gazali   i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
 
13. asr suresi
13. asr suresi13. asr suresi
13. asr suresi
 
10. fecr suresi
10. fecr suresi10. fecr suresi
10. fecr suresi
 
20. felâk suresi
20. felâk suresi20. felâk suresi
20. felâk suresi
 
4. müddessir suresi
4. müddessir suresi4. müddessir suresi
4. müddessir suresi
 
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedekNecm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
 
Necm Necm Kur'an Meali-M.Sci.Hakkı YILMAZ
Necm Necm Kur'an Meali-M.Sci.Hakkı YILMAZNecm Necm Kur'an Meali-M.Sci.Hakkı YILMAZ
Necm Necm Kur'an Meali-M.Sci.Hakkı YILMAZ
 
26. şems suresi
26. şems suresi26. şems suresi
26. şems suresi
 
GüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat MeseleleriGüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat Meseleleri
 
3. müzzemmil suresi
3. müzzemmil suresi3. müzzemmil suresi
3. müzzemmil suresi
 
25. kadr suresi
25. kadr suresi25. kadr suresi
25. kadr suresi
 
75. secde suresi
75. secde suresi75. secde suresi
75. secde suresi
 
18. kâfirun suresi
18. kâfirun suresi18. kâfirun suresi
18. kâfirun suresi
 

Más de TEBYİN-ÜL-KUR’AN (20)

Qur'an in English
Qur'an in EnglishQur'an in English
Qur'an in English
 
Qur'an in english
Qur'an in englishQur'an in english
Qur'an in english
 
Qur'an in english
Qur'an in englishQur'an in english
Qur'an in english
 
Qur an-in-english-hakki-yilmaz
Qur an-in-english-hakki-yilmazQur an-in-english-hakki-yilmaz
Qur an-in-english-hakki-yilmaz
 
Sonsöz
SonsözSonsöz
Sonsöz
 
114. nasr suresi
114. nasr suresi114. nasr suresi
114. nasr suresi
 
113. tevbe suresi
113. tevbe suresi113. tevbe suresi
113. tevbe suresi
 
112. maide suresi
112. maide suresi112. maide suresi
112. maide suresi
 
111. fetih suresi
111. fetih suresi111. fetih suresi
111. fetih suresi
 
110. cuma suresi
110. cuma suresi110. cuma suresi
110. cuma suresi
 
109. saff suresi
109. saff suresi109. saff suresi
109. saff suresi
 
108. teğabün suresi
108. teğabün suresi108. teğabün suresi
108. teğabün suresi
 
107. tahrim suresi
107. tahrim suresi107. tahrim suresi
107. tahrim suresi
 
106. hucurat suresi
106. hucurat suresi106. hucurat suresi
106. hucurat suresi
 
105. mücadele suresi
105. mücadele suresi105. mücadele suresi
105. mücadele suresi
 
104. münafikun suresi
104. münafikun suresi104. münafikun suresi
104. münafikun suresi
 
103. hacc suresi
103. hacc suresi103. hacc suresi
103. hacc suresi
 
102. nur suresi
102. nur suresi102. nur suresi
102. nur suresi
 
101. haşr suresi
101. haşr suresi101. haşr suresi
101. haşr suresi
 
100. beyyine suresi
100. beyyine suresi100. beyyine suresi
100. beyyine suresi
 

14. adiyat suresi

  • 1. 14 ADİYAT SURESİ [SOLUK SOLUĞA KOŞANLAR] SURESİ ADİYAT SURESİ’NE GİRİŞ Adiyat suresi Mekke'de inmiştir. İniş sırasına göre 14. suredir. Adiyat suresinin doğru anlaşılabilmesi için öncelikle sureyi meydana getiren cümlelerin yapıları ve anlamları arasındaki uyum dikkate alınmalıdır. Surenin ilk sekiz ayeti bir kasem cümlesi oluşturmuştur. 1–5. ayetler bu cümlenin kasem [yemin] bölümünü, 6–8. ayetler ise kasemin cevap bölümünü teşkil etmektedir. 9–11. ayetlerde ise uyarılar yer almaktadır. Bu yapı dikkate alınarak okunduğunda surenin mesajı daha iyi anlaşılır: Gözü dönmüş inançsız çıkarcıların haram-helal demeden, hesaba çekileceklerini düşünmeden nasıl mal edindikleri anlatılır. Ayrıca bu inançsızların Rabblerine karşı nankör oldukları vurgulanarak yaptıklarının Allah tarafından mahşer gününde yüzlerine vurulacağı ve cezalandırılacakları bildirilir. 14 / ADİYAT [SOLUK SOLUĞA KOŞANLAR] SURESİ Rahman ve Rahîm Allah adına. Ayetlerin meali: 1-5 Soluk soluğa koşanlar, sonra ateş saçanlar, sonra sabahtan baskın yapanlar, derken orada tozu dumana katanlar, sonra bir topluluğun en değerli kaynaklarına, varlıklarına kadar dalanlar kanıttır ki 6 kesinlikle insan, Rabbine karşı çok nankördür, 7 kendisi de buna kesinlikle tanıktır. 8 Şüphesiz o, mal sevgisinden dolayı da kesinlikle çok katıdır. 9-11 Peki, o vurguncu insanlar, kabirlerde olanların diriltilip dışa atıldığı, göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün, Rablerinin kendilerine gerçekten haber verici olduğunu bilmezler mi? Ayetlerin Tahlili 1 - 5. Ayetler: 1-5 Soluk soluğa koşanlar, sonra ateş saçanlar, sonra sabahtan baskın yapanlar, derken orada tozu dumana katanlar, sonra bir topluluğun en değerli kaynaklarına, varlıklarına kadar dalanlar kanıttır ki 1
  • 2. Klâsik meal ve tefsirlerde ayetlere parantez içinde ilâveler yapılmış ve sure giriş bölümünde açıklanan uyum gözetilmeden, daha çok İbn-i Abbas'tan yapılan nakiller dikkate alınarak yorumlanmıştır. Bu yorumlara şu örnekler verilebilir: “Soluk soluğa koşanlar” ayeti ile develerin koşmalarının kastedildiğini söyleyenler olduğu gibi, bu koşanların Allah yolunda baskın yapanların atları olduğunu söyleyenler de olmuştur. Bazıları da İslâm'ın ilk savaşı olan Bedir savaşında Müslümanların sadece iki atının olduğu yolundaki rivayete dayanarak bu ayette atların kastedilmiş olamayacağını; “soluk soluğa koşanlar”ın, hacc günlerinde Arafat'tan Müzdelife'ye, oradan da Mina'ya koşan hacılar olduğunu ileri sürmüşlerdir. Keza, “tozu dumana katanlar” deyimini hacc veya savaş esnasında binek hayvanlarının ayak bastığı yerden çıkan toz ve duman olarak anlayanlar olduğu gibi, Allah yolunda savaşanların yaptıkları baskınlar sırasında tozu dumana katarak inkârcıların aralarına dalmaları şeklinde anlayanlar da olmuştur. Nakillere dayanan bu yorumlarda hemen göze çarpan bazı bilgi yanlışlıkları ve mantıksızlıklar vardır. Meselâ bu surenin indiği dönemde hacc vazifesi henüz emredilmemişti, ortada ne Arafat vakfesi, ne Müzdelife, ne de Mina vardı. Medine dönemine ait bu hükümlerin ilgili ayetlere açıklama olarak getirilmesi tarihsel olarak yanlıştır. “‫ضبح‬ Dabh” sözcüğü sadece ve sadece “koşan atın çıkardığı nefes sesi” demek iken, “‫ضبحا‬ ‫والعاديات‬ Ve’l-âdiyâti dabhan” ifadesinden “deve”nin anlaşılması da çok belirgin bir dil bilgisi yanlışıdır. Bu yanlışların yanı sıra “‫قدحا‬‫ق‬‫ق‬ ‫قات‬‫ق‬‫فالموري‬ fe’l-mûriyâti kadhan [kıvılcım saçan]” ifadesi “nalların taşlara çarpması sonucu oluşan kıvılcım” anlamına gelirken, koşanların “deve”ler olduğunun söylenmesi de “nal” ile “deve”yi yan yana getiren bir mantıksızlık örneğidir. Bize göre, sureyi tahlile başlamadan önce şu tespitlerin yapılmasında yarar vardır: İlk olarak, 1. ayette geçen “‫ضبح‬ dabh” sözcüğü, koşanların kesinlikle “at” olduğunu göstermektedir. 2 ilâ 5. ayetlerde anlatılanlar da 1. ayette soluk soluğa koştukları ifade edilen atların sebebiyet verdiği sonuçlardır. Nitekim 2 ilâ 5. ayetlerde “‫ف‬ fe” bağlacı kullanılmıştır ki, bu bağlaç hem cümlenin devam ettiğini, hem de ifadeler arasında sebep-sonuç [nedensellik] ilişkisi olduğunu gösterir. İkinci olarak, kasem cümlesinin cevap bölümünü oluşturan 6 ilâ 8. ayetler ile kasem bölümünü oluşturan 1 ilâ 5. ayetler arasında anlam bakımından herhangi bir çelişkinin olmaması gerekir. Cümlenin cevap bölümü olan 6 ilâ 8. ayetlerde “Kesinlikle insan Rabbine karşı çok nankördür” denildiğine göre, 1 ilâ 5. ayetlerde sözü edilen “koşan atlar”ın “Allah yolundaki savaşlarda koşan atlar” olması mümkün değildir. Çünkü bu takdirde, 1 ilâ 5. ayetlerde Allah yolundaki savaşlarda koşan atlara ve bu savaşlarda ortaya çıkan görüntülere dikkat çekildikten sonra, 6 ilâ 8. ayetlerde insanın nankörlüğü dile getirilmiş olmakta, bu da cümlenin yemin bölümü ile cevap bölümü arasında bir anlam uyuşmazlığı, bir mantıksızlık ortaya çıkarmaktadır. Bu durum aynen “senin dindarlığına, dürüstlüğüne, çalışkanlığına bakılırsa sen çok kötü bir insansın” ifadesindeki mantıksızlığa benzemektedir. Oysa doğru mantık, bu cümlenin sonunun “sen iyi bir insansın” şeklinde olmasını gerektirir. Sureye dönecek olursak, 6 ilâ 8. ayetlerde nankörlük vurgulandığına göre, 1 ilâ 5. ayetler kötü insanların davranışlarını anlatıyor olmalıdır. Başka bir ifade ile; cümlenin cevap bölümünde Rablerine karşı nankör oldukları açıklanan insanların nankörlüklerinin kanıtı, cümlenin kasem bölümünde gösterilmekte ve kanıt olarak bu insanların menfaat hırsıyla, gözleri dönmüşçesine yaptıkları talan, kapkaç, vurgun, soygun gibi kötü davranışları sıralanmaktadır. Bu tespitlerin ışığı altında 1 ilâ 5. ayetlerde bize göre; çıkar sağlamak, vurgun vurmak, talan etmek, kapkaç yapmak, çapulculuk yapmak için gözü dönmüş insanların, henüz günün başlangıcında, iyi koşan ve nal vuruşlarıyla kıvılcım çıkartan atlarla baskınlar yapmaları ve baskın yaptıkları topluluğun ortasına/ en hayırlı, en değerli yerlerine tozu dumana katarak dalmaları anlatılmaktadır. İman etmemiş insanların genel karakteri olan bu davranışlar, her 2
  • 3. zaman ve zeminde aynı özellikleri gösterir. Bu davranışlar eski çağlarda ayette canlandırıldığı şekilde, atlarla ve küçük topluluklara yönelik olmuştur. Günümüzde ise ateş ve ölüm saçan jetlerle, füzelerle, tanklarla, uçak gemileriyle olmakta ve bir ülkenin işgal ve talan edilmesi, bir milletin çeşitli kargaşalar [toz-duman] içine itilmesi biçiminde tezahür etmektedir. İşte, insanlar tarafından oluşturulan bu görüntülere 1 ilâ 5. ayetlerde dikkat çekilmekte ve bu gerçekler kasem cümlesinin cevap bölümünde söylenenlere kanıt gösterilmektedir: “İnsanların ortaya koyduğu bu görüntüler kanıttır ki …” 6-8. Ayetler: 6 kesinlikle insan, Rabbine karşı çok nankördür, 7 kendisi de buna kesinlikle tanıktır. 8 Şüphesiz o, mal sevgisinden dolayı da kesinlikle çok katıdır. Suredeki genel ifade akışı insan karakterini anlatmaya yönelik olup bu ayetlerde de yine insanoğlunun genel karakteri gözler önüne serilmektedir. İnsanın genel karakter tanımına Fecr suresinin 15-20. ayetlerinde de yer verilmiş ve şunlar söylenmişti: 15-16 İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse: “Rabbim beni üstün kıldı” der. Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa: “Rabbim beni aşağıladı” der. 17-20 Kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi değil! Doğrusu siz, yetimi, üstün-saygın bir şekilde yetiştirmiyorsunuz. Yoksulun yiyeceği üzerine birbirinizi özendirmiyorsunuz. Oysa mirası yağmalarcasına öyle bir yiyişle yiyorsunuz ki! Malı öyle bir sevişle seviyorsunuz ki, yığmacasına! (Fecr; 15-20) Adiyat suresi bu ifadeleri hem pekiştirmiş, hem fütursuzca biriktirilen ve fütursuzca yenilen malların hangi yollardan elde edildiğini açıklamış, hem de bu yollarda sergilenen gözü dönmüş insan davranışlarını insanın nankörlüğünün kanıtı olarak ilân etmiştir. Sözlük anlamı, “haktan ve hayırdan men etmek, başkalarını uzaklaştırmak” olan “‫كنود‬ künud” sözcüğü ile aynı kökten türemiş olan ve Türkçeye “nankör” olarak çevirdiğimiz “‫كنود‬ kenud” sözcüğü, kısaca “üzerinde bulunduğu şeyi engelleyen” demektir. Bu sözcük “cimri, başkalarıyla paylaşmayan, tek başına yiyen, başına gelen sıkıntıları durmadan sayıp döken, Rabbine saygısızlık eden ve Rabbinin verdiği nimetleri ve rahatlığı unutan” kimseler için kullanılır. Aynı sözcükle yapılan “‫كنود‬ ‫ارض‬ arz-ı kenud” şeklindeki tamlama da “üstünde hiçbir şey bitmeyen toprak” anlamına gelir.1 Ancak sözcüğün 6. ayetteki kullanımı, yukarıdaki anlamlara ilâveten, 9 ilâ 11. ayetlerden anladığımıza göre, gerçeklerin üzerini örtmek anlamına gelen “küfür” boyutunu da içermektedir. Çünkü 7. ayette nankörlük kanıtı olan davranışlarının bilincinde olduğu bildirilen insanın, 11. ayette söylendiği gibi, kendisinin de farkında olduğu bu gerçekleri Allah'tan gizleyebileceğini düşünerek bilmezden gelmesi, tam bir “küfür” örneğidir. 9-11. Ayetler: 1 (Lisanü’l Arab, “k n d” mad. ) 3
  • 4. 9-11 Peki, o vurguncu insanlar, kabirlerde olanların diriltilip dışa atıldığı, göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün, Rablerinin kendilerine gerçekten haber verici olduğunu bilmezler mi? Bu ayetlerde, Allah'a dönüş ve mahşerde hesap verme konusuna dönülmüş ve insanlara hatırlatmada bulunulmuştur. Bu ayetler örnek alınarak insanların tuğyandan, haksız yolla mal kazanmaktan ve bu malı kazanırken başkalarını sömürmekten uzak kalmalarını sağlamak için her insana bir Yaratan'ı ve Rabbi olduğu ve mutlaka O'na dönüp hesap vereceği öğretilmelidir. İnsanlığı hüsrandan [kayıptan-zarardan] kurtaracak yegâne yol ve uyarı budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır 4