2. 1- BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
• Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme
kuramı, insan öğrenmesinde öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir. İnsan
zihni bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir, depolar, gerektiği zaman
geri getirir ve tepkiler üretir.
Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu yanıtlamaya çalışır
1. Yeni bilgi dışardannasıl alınmaktadır?
2. Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?
3. Bilgi uzun süreli nasıldepolanmaktadır?
4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır?
Bilgiyi işleme kuramı iki temel öğe üzerinde durmaktadır.
Birincisi üç yapıdan oluşur; duyusal kayıt, kısa süreli bellek / çalışan bellek ve
uzun süreli bellektir.
İkincisi ise bilişsel süreçleri içerir. Bunlar içsel, zihinsel eylemlerdir ve bilginin
bir yapıdan diğerine geçişini sağlarlar.
Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır. Bunlar ;
1- Duyusal kayıt
2- Kısa süreli bellek
3- Uzun süreli bellek
1- Duyusal Kayıt :
Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıda gelirler.
Duyusal kayıdın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok
kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa
süreli belleğe gönderilir.
Örneğin, Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden
geriye kalan gölgesini fark ederiz. Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak,
vurmayı hemen duyumsarız.
2.Kısa Süreli Bellek:
3. Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi, sistemin ikinci
öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi,
hem de kapasitesi sınırlıdır. Miller (1956) kısa süreli belleğin kapasitesinin
yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir. Ancak bireyler her birimin
büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Gruplama (chunking) adı
verilen bu işlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır.
Örneğin; 5 7 2 8 9 1 0 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak
gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi
miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusuhenüz yanıtlanmamıştır
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir.
3.Uzun Süreli Bellek :
Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun süre
saklayan kısmına uzun süreli bellek adı verilmektedir. Ashcraft (1989) uzun
süreli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye benzetmektedir.
Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun
süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir.
Kapasitesi sınırsızdır, bazı kestirimlere göre, sınırbir milyondan fazladır ve bazı
olaylar sonsuzadek kalmaktadır.
Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda (Woolfolk,
1993) depolar ve asla unutmayız (Slavin, 1988).
3.1 Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe Aktarılmasını
Sağlayan Süreçler
1- DİKKAT: Dikkat, hangi bilginin kısa süreli belleğe geçip
geçmeyeceğini belirler, Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar.
Dikkatin yönelmediği uyarıcılar kaybolur. Birey içten ve çevreden
gelen uyarıcıların bir kısmına bilinçli olarak, bir kısmına ise hiçbir
çaba sarf etmeden, kendiliğinden ayırdına varır
2- ALGI: Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir.
Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili
bilgilerinin olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye
sahip değilse, uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş
yaşantılara dayalıdır.
4. 3.2.KısaSüreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri
Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar (maintenance rehearsal) ve
gruplama (chunking) ile olanaklıdır. Kısa süreli belleğin zaman sınırlılığı
sürekli tekrar, kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir.
3.3.Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında
Kullanılan Süreçler
1.Açık ve örtük tekrar:
Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer. Örneğin; öğrenciler
tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını, sözcüklerin söylenişini tekrarla
öğrenirler. Berk (1989)’e göre, tekrar bilginin uzun süreli belleğe geçişinde
çocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.
Tekrar iki biçimde; sesli ve zihinde yapılır. Tekrar sürecinde bireyin rolü
önemlidir.
2. Kodlama:
Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır. Kodlama olmadan
çevreden gelen bilginin çoğu geçici olarak depolanır. Kodlama, uzun süreli
bellekte varolan bilgi ile kısasüreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer
edilmesidir.
5. 2- BİLİŞSEL YÜK KURAMI
-Bilişsel yük teorisi ilk kez 1988'de New South Wales Üniversitesi'nde eğitim
psikoloğu olan John Sweller tarafından ortaya atıldı. Sweller, çalışma belleği
modeli üzerine ekleme yaparak bu modeli geliştirdi. Bu model uzun süreli
hafızanın, işitsel ve görsel bilgi günlük gözlemlerden daha fazla miktarda
işlendiğinde (veya tekrarlandığında) geliştiğini öne sürer.
Sweller, öğrenmeyi gereksiz şekilde karmaşık hale getiren veya biz bilgiye
odaklanmaya çalışırken dikkatimizi dağıtan faktörlerin bilişsel yükü arttırdığına
inanır. Bilişsel yükün artmasının bir sonucuolarak, bir uyarıcıya odaklanmak,
onu tekrar etmek ve hatırlamak daha da zorlaşır, bu da öğrenmeyi daha az etkin
hale dönüştürür.
John Sweller ve diğer araştırmacılar bilişsel yükün azaltılmasıyla ilgili çeşitli
yollar belirlediler. Buna göre bilişsel yük öğrenme ortamında daha etkili
öğretme metotları kullanarak azaltılabilir. Bu durum da yeni bellek oluşumunu
destekler.
BilişselYük Çeşitleri
1- Asıl BilişselYük
Bu tür bilişsel yük, öğrenilen bilginin içsel niteliği tarafından kişide oluşturulan
yüke karşılık gelir. Bu yük, görev seti veya sunulan kavramın karmaşıklığı ile
kişinin yeni bilgiyi öğrenme yeterliliğine bağlıdır.
Bu tür bilişsel yükün iç doğası onu elemeyi zorlaştırır. Yeni, zor bir aktivite
(karmaşık bir denklem çözmek gibi) her zaman basit bir işlemden (iki küçük
sayıyı toplamak gibi) daha uğraştırıcı gelir.
2- Konu DışıBilişselYük
Konu dışı bilişsel yük, öğretmenlerin veya takip edilmesi gereken talimatların
öğrenciler üzerinde oluşturduğu beklentilerden meydana gelir. Bu tür bilişsel
yük öğrenilecek konunun dışındakalır ve istemeden öğrencileri dikkat dağıtıcı
bilgilere yönlendiren veya görevi gereğindenfazla karmaşık hale getiren
etkisiz öğrenme metotları nedeniyle artar.
6. 3-EtkiliBilişselYük
Bilişsel yük, şemaların oluşumuyla ortaya çıkar. Yeni beceri ve başka bilgilerin
öğrenilmesine yardımcı olduğundan, istenen türden bir yüktür.
Bellek şeması belirli bir düşüncenin veya nesnenin kavramsallaştırılmasıdır. Bu
kavramsallaştırma gelecekte bu düşünce veya nesneyle karşılaştığımızda
durumdan ne beklememiz gerektiğini söyler.
Uygulamalar
Çalışılmış (Çözülmüş) Örnekler
John Sweller, öğrencilere yeni görevleri nasıl yerine getirebileceklerini
göstermek için çalışılmış örneklerin kullanımını vurgulamıştır. Çalışılmış bir
örnek öncelikle sürecin tekil eylemlere indirgendiği adım adım ilerleyen bir
gösterimdir. Burada, görevin karmaşıklığından kaynaklanan asılbilişsel yük
azaltılmış olur.
Bütünleştirme
Çalışma belleği modeline göre işitsel veriler görsel olanlardan ayrı işlenir.
‘Fonolojik döngü’ konuşma ve diğer sesleri ele alırken ayrı bir ‘görsel mekânsal
yazboz tahtası’ metni ve diğer görsel uyarıcıları işler. Öğrenciye aynı tip iki
uyarıcı örneği eş zamanlı olarak verildiğinde, bu iki uyarıcı da dikkati kendi
üstüne çekmek için yarışırve konu dışı bilişsel yük artar.
Dikkat dağıtıcılar
Öğrenme ortamında dikkat dağıtıcılarbulunduğunda bölünmüş dikkat ilkesi
dinleyicileri etkileyebilir.
7. Tıpkı sinemadayken birinin telefonundan yayılan ışığındikkatimizi dağıtması
gibi, öğrenme ortamında da dikkat dağıtıcılar bulunduğunda dikkatimizi
kaybedebiliriz.
3- BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME KURAMI
Bilişsel yük teorisi, insan beyninin uzun süreli ve geçici bellek olmak üzere ikili
yapıdaolduğunu ve yeni bir öğrenme meydana gelirken bilginin uzun süreli
belleğe geçmesi için içerikte 7 öğeden fazlasına yer verilmemesi gerektiğini
savunan bir teori.
Bilgi işleme süreçlerinde, insanların sınırlı çalışma belleği ve sınırlı olmayan
uzun süreli belleklerinin olduğu varsayılır. Çalışma belleğinin kapasitesi
yalnızca yedi elemanla sınırlıdır.
Bilgi sunulurken dikkatimizi odaklayamayacağımız kadar veriyle karşı karşıya
kalırsak aşırı bilişsel yüklenme olur. Aşırı bilişsel yüklenme, çokfazla bileşene,
yola ve araca sahip ortamlardaki seçenekler nedeniyle, kullanıcıların boğulması
ve kafalarının karışması olarak da tanımlanabilir.
Bilişsel yük türleri
Üç tür bilişsel yük vardır. Bunlar:
1- Asıl yük
Öğrenilmesi zor olan içeriğe bağlı olarak çalışma belleğinde yüklenmenin
gerçekleştiği türdür. Sunulan bilgi karmaşık olduğunda asıl yük de yüksek
olacaktır. İnsanların öğrenmesi gereken birçok konu olduğu için genellikle asıl
yük yüksek olur.
2- Konu dışı yük
İyi tasarlanmamış öğretim materyalleri ve iyi olmayan öğretim tasarımı
sonucunda çalışma belleğinin yüklenmesidir. Tasarlanan öğrenme ortamı,
uygun olmayan bilgileri ya da bilgi işleme sürecini olumsuz yönde etkileyen
diğer materyalleri içeriyorsa konu dışı yük yüksek olacaktır.
3- Etkili yük
Etkili yük ise zihinsel yapıların oluşması ve düzenlenmesini sağlayan süreçlerde
ortaya çıkar. Konu dışı ve etkili yük öğretim tasarımından etkilendiğinden
8. öğretim tasarımcılarının kontrolündedir. Önemli olan, asıl yük, konu dışı yük ve
etkili yükün toplamının çalışma belleğinin kapasitesini aşmaması başka bir
deyişle aşırı bilişsel yüklenmenin olmaması nedeniyle beklenen öğrenmenin
gerçekleşmesidir.
Bilişsel yük teorisine göre bilgi nasıl sunulmalıdır?
Metin olarak sunulacak materyalleri yazılı biçimde vermek
yerine sözel olarak vermek gerekmektedir.
• Metin olarak sunulacak materyaller hem yazılı hem de sözel
olarak birlikte verilmemelidir.
Metin olarak sunulacak materyallerin yazılı biçimde sunulması
gerekiyorsa renklendirme gibi özel işaretlemeler kullanılmalıdır.
4- ROGERS DEĞİŞİMİN YAYILIMI KURAMI
Yeniliklerin yayılımı kuramı, toplulukların yenilikleri nasıl kabul ettiğini
açıklamayı amaçlamaktadır. Burada yenilikten kasıt; yeni olarak tanımlanan
herhangi bir fikir, davranış veya nesnedir. Yeniliklerin yayılımı kuramı sosyal
değişim süreciyle ilgili üç değerli fikir sunmaktadır:
1. Yeniliklerin yayılması için niteliklerin ne olduğu
2. Birebir görüşmelerin ve akran ağlarının önemi
3. Farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlama
yeniliğin başarısını belirleyen 5 nitelik :
Bağıl avantaj
Ekonomik açıdan avantajlı olması, sosyalprestij sağlaması, kullanıma elverişli
olması ve memnuniyeti sağlaması
9. Mevcut değerlerve uygulamalar ile uyumluluk
Yeniliği benimseyecek bireylerin; değerleri, geçmiş deneyimleri ve ihtiyaçları
ile yeniliğin algılanan uyumluluk derecesidir. Değerler, normlar veya
uygulamalar ile uyuşmayan bir fikrin yenilik olarak hızla benimsenmeyecektir.
Sadelik ve kullanım kolaylığı
Yeniliğin kullanım ve anlaşılabilirlik açısındanalgılanan zorluk derecesidir.
Yenilikler daha anlaşılır olduklarında, daha hızlı benimsenmekte bu yeniliğe
uygun beceri ve anlayışlar daha hızlı bir şekilde geliştirilebilmektedir.
Denenebilirlik
Yeniliğin tecrübe edilebilirliğinin sınırlılık derecesidir. Denenebilir bir yenilik
onu düşünen bir birey için daha az risk taşımaktadır.
Gözlemlenebilir sonuçlar
Bireyler için yeniliğin sonuçlarını görmek, bireylerin yeniliği kabul edebilme
olasılığını arttırır. Görünür sonuçlar belirsizliği düşürür ve aynı zamanda
arkadaş ve komşular gibi sıksık bilgi talep edenlerle yeni bir fikri tartışmaya
teşvik eder.
Everett Rogers’agöre bu beş nitelik; yeniliklerin kabul varyasyonlarını 49 ile
87 oranında belirlemektedir. Bu beş temel nitelik odak grup tartışmaları ve proje
değerlendirmeleri için değerli bir kontrol listesi çerçevesi sunmaktadır. Bu
nitelikler ürün veya davranış geliştirirken ele alındığında zayıf yönleri
belirlemede de yardımcı olabilmektedir.
•• Yayılım araştırmacıları, herhangi bir topluluğu belirli bir
yeniliği benimseme eğilimine göre 5 farklı kesimde
incelemektedir:
Yenilikçiler
Yeniliğin benimsenme süreci küçük bir öngörülü ve yaratıcı
yenilikçiler grubuyla başlamaktadır. Bu grup genellikle yeni fikirlerin
ve aygıtların geliştirilmesi sürecinde cömertçe zaman ve enerjilerini
harcar, yaratıcılıklarını kullanırlar ve yenilikler hakkında
konuşmaktan büyük keyif alırlar. Yenilikçileri izleyip, ilk takipçileri
haline gelerek ve fikirlerine destek olup, fikirlerinin tanıtımı
10. sağlanmalı, projenin tasarım ortakları olmaları için yenilikçiler davet
edilmelidir.
Erken Benimseyenler
Faydaları belirgin olmaya başladıktan sonra yeniliği benimseyenler,
erken benimseyenler olarak tanımlanmıştır. Erken benimseyenler;
hayatlarında veya işlerinde ileri bir stratejik atılım amacıyla, akıllıca
olan yeniliklerle kişisel ihtiyaçları arasında hızlıca bağlantı
kurmaktadırlar. Onlar akranları üzerinde bir avantaj elde etmeyi
seviyor ve yeniliğe yatırım için zaman ve paraya sahipler. Sınırlı
sayıda erken benimseyene yeni bir fikri denemesi için güçlü yüz yüze
destek sunulmalı, denemeler üzerinde çalışılarak fikrin daha rahat,
düşük maliyetli ve pazarlanabilir olması sağlanmalı, erken
benimseyenler ödüllendirilmeli, ön plana çıkarılmalı ve yeniliğin
yayıcıları olarak eğitilmelidirler.
Erken Çoğunluk
Yeniliğin bir uçurumu atladığını varsayarsak, sonunda çoğunluk
kitlelere ulaşabildiğini görebiliriz. Erken çoğunluk orta ilerici
fikirlerle rahat eden pragmatiklerdir ancak yeniliğin yararları
hakkında kuvvetli kanıtlar olmadan yeniliği benimsemezler. Erken
çoğunluğun yeniliği benimsemesi için promosyonlar verilebilir veya
yarışmalar düzenlenebilir. Düşük fiyata performans garantisi
verilebilir, kolaylığı ve basitliği arttırmak için yenilik yeniden
tasarlanabilir. Müşteri hizmetleri servisi ve desteği sağlanmalıdır.
Geç Çoğunluk
Bu gruptaki insanları genel olarak risk almaktan nefret eden ve
yenilik fikrinden rahatsız olan muhafazakar pragmatistler olarak
tanımlayabiliriz. Pratik olarak onların en temel korkuları yeniliğin
onlara uymayacağı korkusudur, bu nedenle onlar ana akım modaya ve
yerleşmiş standartlara uymayı tercih ederler. Geç çoğunluğun yeniliği
benimsemesi için ürünün faydalarını anlatmak yerine sosyal
normların desteklenmesine odaklanmak gerekmektedir. Bununla
11. birlikte yeniliğin maliyeti azaltılıp, kolaylığı arttırılmalı ve risklerin
geride bırakıldığı vurgulanmalıdır.
Geç Kalanlar
Geç kalanlar, yeniliğin yayılımı sürecinin sonuna kadar dışında kalan
gruptur. Çünkü onlar belirli bir ürün ya da davranışı benimsemeyi
büyük bir risk olarak görmektedirler. Hatta bazıları gece boyunca
uyumadan bunlara karşı argüman geliştirecek kadar endişeli
olmaktadır. Ancak onların haklı olma ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Geç kalanlara; yeniliği ne zaman, nerede ve nasıl yapacakları
konusunda yüksek düzeyde kontrol verilmeli ve yeni ürün veya
davranışlarla olan aşinalıkları arttırılmalıdır.
5- BELLEK DESTEKLEME STRATEJİLERİ
Örgütleme ve eklemleme etkili kodlama stratejileridir.
Ancak tüm bilgiler bu stratejileri kullanmaya uygun
olmayabilir. Örneğin; bilgi tek ya da yenidir, böylece
eklemleme yapılamayabilir. Böyle durumlarda bilgiyi
uzun süreli belleğe yerleştirmek için bellek destekleyici
ipuçları kullanılır.
Bellek destekleyiciler, okul öğrenmelerinde özellikle
terimleri ve olguları (kim, ne zaman, nerede sorularına
cevap veren bilgi türü) kodlamak üzere geniş ölçüde
kullanılmaktadır. Öğrenilecek kapsam içinde doğal
olarak bulunmayan ilişkileri, çağrışımları meydana
getirerek kodlamaya yardım eden stratejilerdir.
12. Bellek destekleyiciler temel olarak iki grupta incelenir. Bunlar İmajlar
ve Sözel semboller kullanılarak yapılan kodlamalardır.
1- İmajlar:
• İmajların kullandığı bellek destekleyici stratejilerle bilgi,
zihinsel resimler içine yerleştirilerek ya da onlarla
ilişkilendirilerek kodlanır.
•İmajlar çok önemli bellek avantajları sunabilmektedir. Bu
yüzden materyallerde veya kara tahtada resim, şekil, grafik,
fotoğraf gibi öğelere yer verilmelidir. Uygun ortamlarda
somut görüntüler içeren video veya CD gösterileri
yapılmalıdır. Eğer görsel unsurlara kolayca ulaşmak mümkün
değilse, öğrencilere kavramlarla ilgili hayal ettiklerini
çizmeleri söylenebilir.
İmajların kullanıldığı dört tür bellek destekleyici yöntem
vardır.
1-Yerleşim(Loci) Yöntemi
2-Zincirleme Yöntemi
3-Askı Sözcük-Çivileme Yöntemi
4-Anahtar Sözcük (Keyword) Yöntemi
1- Yerleşim (Loci) Yöntemi:
Yerleşim yöntemi, belli bir bilgiyi doğru sırayla hatırlamaya yardım
eder. Yerleşim yönteminde çok iyi bilinen bir çevrede bulunan
ögelerle hatırlanmak istenene listedeki ögeler sırasıyla eşleştirilerek
imajlar oluşturulur. Bilgiyi, çok iyi bildiği fiziksel çevrede bulunan
13. öğelere yerleştirip, bir zihinsel harita oluşturarak sırasıyla
hatırlayabilir.
2-Zincirleme Yöntemi:
Bu yöntemde hatırlanması gereken birinci öğe ikinci öğe ile,
üçüncü öğe dördüncü öğe ile, dördüncü öğe beşinci öğe ile
ilişkilendirilecek şekilde bir zincir veya öykü haline getirilir.
Öykünün birinci cümlesi birinci öğeyi hatırlatırken, ondan
sonra gelen ikinci öğe için ipucu olur. İkinci öğe üçüncü için
ipucudur ve zincirleme bu şekilde devam ederek bütün
öğelerin hatırlanması sağlanır.
3-Askı Sözcük-Çivileme Yöntemi
İmaj oluşturarak bir listedeki öğeleri sırasıyla hatırlamada
kullanılan diğer bir bellek destekleme yöntemi de askı-sözcük
yöntemidir. Bu yöntemde, birden ona kadar her bir sayı için
söylenişine uygun bir askı- sözcük bulunur. Bu askı
sözcüklerin zihinsel resimlerinin oluşturulması kolay
olmalıdır. Diğer bir deyişle askı sözcükleri somut sözcükler
arasından seçmeye özen gösterilmelidir.
4-Anahtar Sözcük (Keyword) Yöntemi
Bu yöntem bilgiyi doğru sırayla hatırlamak için kullanılmaz;
özellikle yabancı dildeki sözcükleri öğrenmek için
kullanılmakla birlikte çok çeşitli konu alanlarının kavram ve
olguların öğrenilmesinde de kullanılabilir. Örneğin, ülkelerle
başkentlerinin söylenişleri birbirine yakın fakat anlamları
14. Ama anahtar sözcük kullanmada en önemli güçlük, öğrencinin
öğreneceği terimleri, olguları ilişkilendirmede kullanacağı
anahtar sözcük bulmasıdır. Çünkü bireyin öğrenmesi gereken
o kadar çok öğe vardır ki, bunların her biri için anahtar sözcük
bulmak oldukça zordur.
6- GAGNE DOKUZ ADIM KURAMI
Modele göre öğretimin düzenlenmesinde sırasıyla şu adımlar atılmalıdır:
1- Dikkati çekme
2- Öğrenciyi dersinhedeflerinden haberdar etme
3- Ön bilgilerinhatırlatılması
4- Uyarıcı materyalinsunulması
5- Öğrenciyeyol gösterme(rehberliketme)
6- Davranışı ortaya çıkarma
7- Dönüt-Düzeltmeverme
8- Değerlendirme
9- Öğrenilenlerinkalıcılığınınvetransferininsağlanması
1.Dikkati çekme
Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek
materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel(resim,
film vb) ve sözel(fıkra vb) unsurlardan yararlanabilir. İnsanların çoğu bir anda
tek bir konuya odaklanabilmektedir. Bundan dolayı öğrencinin tüm dikkati
öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır. Bunu da öğrencinin dikkatini
çekecek yeni materyaller kullanarak yapabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler
edinip onların dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini çekecek sorular
yöneltilmeli ve onlarında konuya ortak edip soru ve görüşlerini dile getirmesi
sağlanmalıdır. Böylece öğrenme en iyi şekilde gerçekleşecektir.
15. 2.öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği hakkında genel
bir bilgi verilmelidir. Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiğihakkında güdülenmiş
olur ve konu dışına çıkmaktan kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında
az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini odaklar. Böylece dersi kavram
çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. Hedefin önceden duyulması,
yönetim mekanizmasını harekete geçirir ve beklentilerin oluşmasına yardımcı olur.
Öğrencinin derste ulaşacağı hedefleri bilmesi bu hedeflere ulaşmak için hangi
yöntem ve teknikleri uygulayacağını kafasında tasarlar.
3. Ön bilgilerin hatırlatılması
Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı
bir şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir. Bunun
için öğrenciye bilgi verilmeden önceön bilgilerin ortaya çıkarılması
sağlanmalıdır. Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir.
Öğretmen, öğrencilerin daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak,
açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya çıkarabilir. Bu yöntemle öğrenme daha
hızlı ve kolay gerçekleşir.
4. Uyarıcı materyalin sunulması
Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir öğretim sağlamak için
stratejilerin kullanılması gerekir. Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru
seçilmelidir. Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır, anlamlandırır ve uzun
süreli belleğe kodlamaya çalışır. Materyalin düzenlenmesinde öğrenci grubunun
gelişim özellikleri ve sınıfdüzeyleri çok etkili bir rol oynar. “sınıfdüzeyi”
denilen kavram uyarıcı durumlarının düzenlenmesinde dikkate alınması gereken
ölçütlerden biridir.
5. Öğrenciye yol gösterme (rehberlik etme):
Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısındanoldukça önemlidir. Öğrenme
ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının
sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama
yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği
konularında ipuçları verilmelidir.
16. En iyi yol gösterme stratejisi, her adımdabiraz yardım vererek ilerlemedir. Bu
suretle, her öğrenci ihtiyacı kadar destek alma imkanına sahip olur. Hızlı
öğrenene bir tek, yavaş öğrenene ise birkaç örnek yeterli olabilir. Öğrenciye
ipuçları verilerek öğrencinin bilgiyi kendisinin bulması sağlanmalıdır. Böylece
öğrenme kalıcı olacaktır.
6. Davranışı ortaya çıkarma
Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece
kazandıklarının yoklanması gerekmektedir. Öğrenciye yazılı sözlü sorular
sorarak davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye yap,
çiz, söyle gibi ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir. Böylece
öğrencinin kendisini de görmesi sağlanmış olur. Öğrencilerde kazandırılmak
istenen davranış gözlenmese öğretim ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye yeni
ipuçları verilmelidir.
7. Dönüt-Düzeltme verme
Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması
beklenir. Öğrenci gösterdiği davranışındoğruluğu hakkında bilgi almak ister.
Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve
öğrenmeye karşı güdüsü artar. Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını
düzeltir ve o davranışı bir daha tekrarlamamaya özen gösterir.
8. Değerlendirme
Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede
kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretimsel olayların verimliliğini
değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği
sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği
gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama
eğitimi yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama, ilişki
kurma, analiz-sentez yapma becerilerini geliştirme düzeyini ölçmek için
yapılmaktadır. Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında karşılaştırma
yapılmamalıdır.
17. 9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin başka alanlara da
uygulanması gerekir. Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra, öğrenciye
öğrenmeyi güçleştirici nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje vb. ödevler
verilmelidir. Öğrenilen davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı
büyük oranda etkiler. Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için
öğrenilenlerin yeni durumlarda kullanılması, öğrencilerin problemlerle karşı
karşıya bırakılması yararlı olur.
7- PAVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
İkili Kodlama kuramında bilişsel yapı kavramı, sözel ve sözel
olmayan çevresel nesne ve olayları temsil eden bilişsel bilgi birimleri
bütününü ifade etmektedir. Bilişsel işlemler, bilişsel yapı içinde yer
alan etkinleştirme, kodlama, geri çağırma, ayrıntılama,
düzenleme/örgütleme, kontrol etme gibi işlevleri ifade etmektedir.
Bilişsel süreç bütün oluşturabilecek bilişsel işlemler dizisi veya
işlemler bütünü olarak tanımlanabilir. Birim ise bilişsel yapı içindeki
en küçük bilgi taşıdır. Birim algılandığı duyu kanalına veya içinde yer
aldığı alt-sisteme göre farklı (sözel ve imgesel birim) adlar alabilir.
İmgesel ve sözel temsiller birbirini tamamlayan ve birbirini
destekleyen birimlerdir.
Temel Varsayımlar
Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde, belleğin yapısal ve işlevsel
özelliklerine ilişkin bir dizi varsayım üzerine kurulmuştur. Kuramın
temel varsayımları şöyle özetlenebilir: Bellek; dil ile sözel olmayan
nesneler, olaylar hakkındaki bilgileri sembolize etmek ve işlemek
amacıyla, bireysel deneyimlere paralel olarak gelişen, birbirinden
farklı ve biçime-özel, birbirinden bağımsız olmasına karşın birbiriyle
ilişkili, sözel ve sözel-olmayan (imgesel) iki sembolik sistem
tarafından oluşturulmuştur.
18. Kurama göre sözel ve sözel olmayan (imgesel) temsili sistemler,
organizmanın işlevsel ve uyumsal davranış amaçları doğrultusunda,
çevreden gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler.
Paivio bilişsel yapının anlaşılması için varsayımlarını sistem ve
birimler düzeyinde ayırtetmiştir. Sisteme ilişkin varsayımlar Sözel ve
imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız ve birbirine
bağımlı olarak etkinleşebilirler.
Sisteme ilişkin varsayımlar
Sözel ve imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız
ve birbirine bağımlı olarak etkinleşebilirler.
Sistem-içi ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin
değil, olasıdır.
Ardışık birimler ve bütünsel (eşzamanlı algılanan) birimlerin
işlevsel özellikleri farklıdır.
Sembolik sistemin işlevsel özellikleri, sembolik birimlerde yer
alan bilgilerin, bilişsel işlemlerde kullanılmasına ve davranışa
rehberlik etmesine olanak sağlar.
Birimlere ilişkin varsayımlar
Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini
sürdürürler.
Birimler algısal-devinsel benzetimlerdir.
Sözel birimler ardışık düzenlenmektedir.
İmgesel birimler eşzamanda işlenmeye elverişli birimlerdir.
İmgesel birimler belirli sınırlar içinde anında eşzamanlı-bütünsel
algılamaya sözel birimlerden daha elverişlidirler.
Sembolik Sistemde Bilişsel Yapılar
19. Algı ve bellek ile davranışsal beceriler ve bilişsel beceriler arasında
benzerlik, paralellik ve süreklilik vardır. Dolayısıyla temsili sistemler
bilişsel, duyuşsal ve devinsel bilgileri kapsamaktadır.
İşitsel, görsel, tatsal vb. bilişsel temsiller arasındaki biçimsel fark
aslında algılarımızın farklı niteliklere sahip duyu kanalları aracılığıyla
edinilmesinden kaynaklanmaktadır. Farklı duyu organları aracılığıyla
belleğe ulaşan algılar, bilişsel temsillere dönüştüklerinde de bu
farklılıklarını sürdürmektedirler.
SLİDESHARE:
https://www2.slideshare.net/zeynepAytekin/aik-ve-uzaktan-renme-239152310
KAYNAKÇA
1- http://www.antalyaozelegitim.com/blog/ogrenme-problemleri/bilissel-
ogrenme-yaklasimi-bilgiyi-isleme-
kurami.html#:~:text=%C3%96%C4%9Frenmeyi%20bili%C5%9Fsel%20a%C3
%A7%C4%B1dan%20inceleyen%20kuramlardan,geri%20getirir%20ve%20tep
kiler%20%C3%BCretir.
2- https://sirazduvari.com/bilissel-yuk-teorisi-nedir-bir-icerik-nasil-
sunulmali/#:~:text=Bili%C5%9Fsel%20y%C3%BCk%20teorisi%2C%20insan
%20beyninin,verilmemesi%20gerekti%C4%9Fini%20savunan%20bir%20teori
3- https://egitimheryerde.net/yeniligin-yayilimi-kurami/