1. Kara kare fotoğraflar şerit halinde dizilir ve makaraya sarılır. Ardından
makara dönmeye beyaz perdeye fotoğraflar yansımaya başlar.
Sessiz siyah beyaz dönemden üç boyutlu döneme kadar insanlığa
büyük şeyler veren sinema izleyenden izleyene ve izlemeyene göre
farklı şeyler ifade ediyor. Sinema toplumsal bir olaydır bana göre.
Toplumu kökten etkileyen bir olaydır. Büyük kitlelerin nabzını
tutan, onların hayatına bazen yön veren bazen de onları eğlendiren
bir olaydır.
2.
Umut, senaristliğini, yönetmenliğini, yapımcılığını ve başrol
oyunculuğunu Yılmaz Güney’in yaptığı filmdir. Filmin oyuncu
kadrosunda ayrıca Tuncel Kurtiz, Osman Alyanak ve Enver Dönmez
yer almaktadır. Filmde, atının araba çarpması sonucu ölmesi ve
geçimini bu ata bağlamış olan meçhul bir definenin peşinden koşan
faytoncunun öyküsü anlatılmaktadır. Sansür Kurulu, filmde yer alan
faytoncunun giyimi ve kuşamının, fakirliğin bir sembolü olarak ele
alınmasını, zengin otomobil sahibi hakkında takibat yapılamayacağı
kanaati verilmesini, faytoncunun iş ararken zengin-fakir ayrımı
yapılmasını, Cabbar’ın (Yılmaz Güney) Amerikalı zenciyi
soymasını, sabah namazının güneş doğarken kılınmasını sakıncalı
bularak, filmi yasakladı.
Yılmaz Güney’in Umut adlı filmi, Türk sinemasında bir dönüm
noktası olarak kabul edilir. Sonraki yıllarda, özellikle Yılmaz Güney
tarafından peş peşe çevrilecek siyasal filmlerin öncüsüdür. Kullanılan
sinema tekniğiyle ve diliyle de hem Yılmaz Güney’in önceki
filmlerinden ayrılır, hem de sonrasında başka yönetmenleri etkiler
3. 30'lu yaşlardaki Metin, televizyon showları için skeç
yazarak hayatını sürdürmektedir. En büyük hayali
senaryosunu yazdığı bir filmin çekilmesiyken yazdığı
senaryolar hep reddedilmektedir. Her gün gittiği barda
birgün Duygu isimli bir kızla tanışır. Ayakta duramayacak
kadar sarhoş olan Duygu'yu evine alır, kendisi kanepede
yatarken ona yatağını verir sabah uyandığında ise
Duygu'nun küçük bir not bırakarak gittiğini görür.
Sonraları tekrar karşılaşırlar, Duygu yine Metin'in evinde
kalır ancak hep aynı şekilde Duygu sabah erkenden
küçük bir not bırakarak evden ayrılır. Metin aşık olduğu
ancak sadece adını bildiği bu kızın neden bu şekilde
davrandığını merak eder, nedenini öğrendiğindeyse
ölümsüz bir metropol aşkı doğar
4.
Amerikan kültürünün temeli çizgi filmlerdir derler.Doğrudur da.Herkes bilir Tom MiksTeksas'ları.Böyle böyle bir Amerikan kültürü oluşturdu adamlar.Kolonilikten çıkıp
bağımsızlıklarını ilan ettiler.Yoksa beş yüz yıllık bir kıta amerika ve birkaç yüz yıldır ülkeden
sayılmakta.Her milletten adamı alıp bir bağ oluşturdular ve bunda çizgi romanlar çok etkili
oldu.
Bugün ben bunun yerini sinemanın aldığını düşünüyorum.Şimdi de Holiwood Amerikan
kültüründe ve o kültürün geliştirilmesinde en etkili araçların başında geliyor.Amerikanın Irak
savaşına girmesinden birkaç yıl öncesine kadar Amerikan halkı tüm anketlerde savaşa
karşıydı.Ama birden Holiwood devreye girdi george walker bush arkasında %60
dolaylarında bir halk kitlesi ile savaşın içinde buldu kendini.Hem de sudan bahanelerle ve
hiç bir sebep yokken.Benim en çok dikkatimi çeken o dönemde savaş ve kahramanlık
filmleriyle-Bir Zamanlar Askerdik(mel gibson)/Kara Şahin Düştü(tom sizemore-eric banajosh hartnett)/Güneşin Göz Yaşları(buruce wiiles)- ve Amerikanın savaş kahramanları
diyebileceğimiz arnold schvarzenegger,silvester stallone gibi ünlülerin savaş taraftarı
demeçleri olmuştu.
Bu da gösteriyor ki sinema kitleleri bir araya getirmek ve onları yönlendirmek için
vazgeçilmez bir güç.Ayrıca müthiş bir ekonomik kaynak.En vasat filmler bile amerikaya
milyon dolarlar kazandırmakta.Avrupa bunu farketti ve holiwood'la tek tek baş
edemeyeceğini düşünerek AB seviyesinde birlik olarak Avrupa sinemasını ilerletme kararı
aldılar.
5.
İnsan elinden çıkmış en büyük ve en gösterişli yüzen araç olan
Titanic yola koyuldu. Batmaz, sarsılmaz denilen bu büyük lüks yolcu
gemisinde yolculuk yapmak, 20. Yüzyılın muhteşem bir rüyasıydı.
Ancak bu büyük rüya sadece 4.5 gün serecek ve anısını bir sonraki
yüzyıla bile taşıyacak büyüklükte bir kabusa dönüşecekti. İşte bugün
bile heyecan uyandıran bu acı ancak bir o kadar da sinematografik
felaket hikayesini bu kez James Cameron'un yönetiminde ve sinema
tarihinin gördüğü en büyük bütçeyle gerçekleştirilmiş son
versiyonuyla izliyoruz. Geminin ilk ve son yolculuğuyla örtüşen, kısa
soluklu ama ölümsüz bir aşk öyküsüne yer veren Cameron, Titanic
kadar büyük bir aşk öyküsü merkez alarak, bu bildik felaketi farklı bir
tarzda anlatmak istemiş. Aşıklar ise son dönemde yükselen yetenekli
genç oyuncular kuşağının öne çıkan isimlerinden Kate Winslet ve
Leonardo Di Caprio. 1998'de 14 dalda Oscar adayı olan Titanic, 11
dalda heykelcik kazandı dünyaca büyük bir felaket olan titanic
sinemadada felaket etkisi yaratmıştır.