SlideShare una empresa de Scribd logo
1 de 83
Descargar para leer sin conexión
www.galibivakfi.com


      Bu Düzenleme 2011 Tarihi İtibari İle En Son Baskısı
Yapılan Kitaplarla Bire Bir Aynıdır Gâlibilik İle İlgili Mevcut
        Bütün İçeriklere Sitemizden Ulaşabilirsiniz.




             H.GALİP HASAN KUŞCUOĞLU
   HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
 Hz. Kur’an’da Tesettür Hicap Ve Edep

        H. Galip Hasan Kuşcuoğlu
H.GALİP HASAN KUŞCUOĞLU

 HZ. KUR’AN’DA
TESETTÜR HİCAP
     VE EDEP
İÇİNDEKİLER

KİTABA GİRİŞ ........................................................................... 7
   LÂFZA-İ CELÂL MUHAFAZASI ......................................................... 10
   ‘ÂLLAH VARDIR’ DİYEN ‘MÜSLÜMAN’DIR .................................. 12
   HZ. ALLAH’IN KUR’AN-I KERİM’DE İLDİRİLEN SIFATLARI ...... 16
   HZ. ALLAH’IN ZATÎ SIFATLARI ........................................................ 16
   HZ. ALLAH’IN SÜBUTÎ SIFATLARI ................................................... 17
   HZ. ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI......................................................... 19
   PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI ................................ 20
   MERHAMET ........................................................................................... 21
   TESETTÜR VE HİCAP AYETLERİ ...................................................... 25
   TESETTÜR VE HİCAP ........................................................................... 31
   ATATÜRK VE DİN ................................................................................ 53
   İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR! ........................................................ 63
   KARMA NAMAZ UYDURULARI! ....................................................... 67
   EDEB ....................................................................................................... 71
RAHMÂN VE RAHÎM OLAN ALLÂH’IN
ADI İLE BAŞLARIM


  HÛ YÂ TABÎBE’L-KULÛB
  MEDET YÂ ERHAME’R-RÂHİMÎN
  MEDET YÂ EKREME’L-EKREMÎN
  MEDET YÂ İLÂHE’L-ÂLEMÎN.


  DESTÛR YÂ ÂDEM SAFİYYULLÂH
  DESTÛR YÂ NÛH ŞEKÛRULLÂH
  DESTÛR YÂ İBRÂHÎM HALÎLULLÂH
  DESTÛR YÂ MÛSÂ KELÎMULLÂH
  DESTÛR YÂ ÎSÂ RÛHULLÂH
  DESTÛR YÂ MUHAMMED MUSTAFÂ
  HABÎBULLÂH.


  DESTÛR CÜMLE PEYGAMBERAN-I İZÂM VE
RESÜL-İ KİRÂM HAZERÂTI


  DESTÛR YÂ SÂHİBE’L-MEYDÂN


  RIZÂEN LİLLÂHİ’L-FÂTİHA MAA’S-SALAVÂT.
Eûzü Billâhi Mine’ş-şeytâni’r-racîm
                 Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm




                 KİTABA GİRİŞ


                                                                   7
    30 Ağustos 2005, Antalya’dayım. Bugün daha nice böyle
mübarek günlere erişmek, Allâh’ına olan inancından vatanına
olan sevgisinden, vatanın kurtulmasına sebeb ve vesile olanların
kadrini ve kıymetini bilenlerin bayramı!..
    Hubbu’l-vatan mine’l-iman (hadis-i şerif) (Vatanı
olmayanın imanından hayır gelmez) bildirisini hafife alan,
yaşadığı asrın icaplarından habersiz olan bugünün bazı
toplumları!...
    İçlerinde istisnailer bulunsa da, bazılarının insanlık dışı
tutumları yüzünden umumiyetle toplumların ne hale geldiğinin
göstergesi değil mi? “Daha iyi yapıyorum, daha faideli
oluyorum” zannı ile, yersiz, nefsani hislerine kapılarak…
    Emr-i ilâhiyi tahrif etmeden,her devirde Hazreti Allâh’ın
buyurduğu gibi, Ehl-i Kitab’ın din adamları dahi yersiz
duygularının esiri olmadan, gerçekleri bildirildiği gibi
anlatabilselerdi!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Daha evveller tarih boyu az da olsa, yaşanılan insanlığın iç
    acısı…
        İnsanca yaşamayı az çok bilenlerin, maddesini ve manasını
    karartan; insanlığa her devirde reva görülen iğrenç olaylar!.
       21’inci asırda daha feci müdaheleler..
        Devletler arası olduğu gibi, ferdiyete dökülen anarşist ve
    terör olaylar…
       Aradığı ortamı bulmuşcasına zalimane, masum insanları,
    kadın, erkek, çoluk çocuk demeden ve insani merhamet
    duygusundan uzak, hunharca işlenen suçlar!..
       Acımasızca söndürülen ocaklar; Allâh bildirisini dahi
    önemsemeden!...
       İcraatçısına ve teşvikçisine yaptırdığı zaman zafer
8   kazanmış kumandan edası ile, tabir caiz ise, yaşayan,
    şimarık, emr-i ilâhiye de uyumlu icraat yaptığının zevkini
    alan, yersiz ve anlamsız, ilim yoksunu halk kahramanları!...
       Hazreti Allâh böylelerine Kur’an-ı Kerim’de tefsire ihtiyaç
    duyulmadan her sınıf ademin anlayacağı açıklıkla:
       Bana din mi öğretiyorsunuz?!
       azarına muhatap olunanlar!.
       Bayramın verdiği neşe, huzur ve sürurun zevki ile bu kitabı
    Rabbımın ihsanına sığınarak yazmaya başladım.
        Daha fazlasını bilenlerden öğrenmeyi öğrene bile bilse idik,
    emr-i ilahiyi tanımakta, emr-i ilahiye uyumlu yaşamayı bile bilse
    idik, asra yabancı, muasır millet yaşantısına yabancı, emr-i
    ilahiye yabancı olur mu idik?!...
        Zamanı; mirasyedi, hayırsız, iş bilmez evladın harcadığı gibi
    harcadık!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Geç kaldık, fakat geleceğin kıymetini bilebilir isek, o zaman
geleceğe geç kalmış olmayız inşallâh!
   Hazreti Allâh’ın emri olan, Resül’ü ile tebliğ eylediği
ahkama samimi olabilmenin samimiyetini ibadet ve taatında,
beşere olan muammelâtında, görünen samimiyetinin,
imanının gerçek şahidi sayılmaz mı?!.
   Hazreti Allâh’a başka şahid göstemeye gerek var mı? Gafil
olma!..




                                                                    9
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




                LÂFZA-İ CELÂL MUHAFAZASI




        2005 yılı Berat Gecesinden bir gece evvel manamda,
     Rabbımın ihsanı, bu abd-i acize iki bin Lâfza-i Celâl verildi.
         Teheccütde hayli düşündüm: Ne yapacaktım? İhvanın
     derslerine mi ilâve edecektim? Şahsıma mı verilmişti? Hayli
     düşündüm; amma düşüncem neticesizdi! Sabah namazını kıldım,
10   yatağa uzandım: Yaradanıma hamd-ü senalar olsun; hemen
     cevap verildi!..
        Meğer “iki bin” Lâfza-i Celâl’in mana muhafazası imiş!
         Muhafazayı beşeri zaafıma uygun, unutamıyacağım şekilde
     gösterdiler.
        Maddi görünümü yuvarlak topa benziyordu Lâfza-i Celâl…
     Verilen ihsan-ı ilâhi ise oturaklı. Lâfza-i Celâl için özenle
     yapılmış bir muhafaza…
        Lâfza-i Celâl bu muhafazaya konulmaz ise yuvarlanıp,
     yükseklerde iken aşağılara düşme tehlikesi kaçınılmazmış!..
         Muhafazayı köşeli kutu gibi gösterdiler. Lâfza-i Celâl’i içine
     koydular; “şimdiden sonra yuvarlanıp düşmez” denildi,
     elhamdülillah!..
         O olaydan sonra gördüm ki, iç alemime, mana yönüme
     öyle yerleşti ki Lâfza-i Celâl, onun yanına makam-ı
     kurbiyette başka bir şeye yer yoktu.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Rabbım cümle muhip kullarını mahrum etmesin. Amin, ve
selâmün ale’l-murselin.
     O’ndan gayrı başka bir güç düşünemiyorum. Ona benzer
isteklere yer kalmadığını daha iyi anlıyorum, elhamdülillah!..
    Bu rahmet-i ilâhiye Yaratanına ibadet ve taatında samimi
olan ehl-i zikir, mü’min kullarına, muhip dervişlere verildi
Allâhu a’lem, zevki ile Rabbıma tazarru ve niyaz eylerim ki,
Lâfza-i Celâl muhafazası cümle kullarına ihsan edilsin. Amin!..
    İnd-i ilâhiden ehline malum, ihsan edilen bu mana abd-i
acize verdiği manasını motamot yazmaya gücüm yetersiz. İlm-i
Kelâm yetersiz. Yalnız zevkimi anlatmaya çalıştım. Başka
gücüm yok; anla işte!...
   Her gördüğün sakallıyı deden sanma!
    Yaratanının şahsına ihsan eylediği imanın bozulmasın istiyor
isen; O’na eş, ortak tanıma! Çünkü gayrısı yarattığı beşerdir;         11
Hazreti Allâh’ın ne ortağı vardır, ne de şeriki!..
   Hazreti Allâh zatî ismi ile “ahad”dir; eşi, benzeri yoktur,
olamaz da!..
   Muhalefetün li’l-havadis’tir, zatî sıfatı: Yarattığı hiç bir şeye
benzemez.
   Sakın “ilmim var!” diye              benzetmeye       kalkışma!
Yaratıklara ilah süsü verme!.
   Bu dünyada hesabı sorulmaz ise, alem-i manada mutlaka
sorulur; gafil olma!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




        ‘ÂLLAH VARDIR’ DİYEN ‘MÜSLÜMAN’DIR




        Tek din vardır: İslâmiyet…
         İzah mı istiyorsun? Hazreti Allâh’ın Kur’an-ı Kerim’de
     bildirisi, “Allâh vardır” diyen kula iman ve bilgi ölçüsüne
     girmeden, bedevi dahi olsa, emr-i ilahiye uyarak
     “müslümandır” diyebilecek misin?!
12       Bu emr-i ilahiyi evvelâ katı telkinlerle doldurulmuş nefsine
     anlata biliyor musun?
         Şimdiden sonra bari emr-i ilahiye uygun bilgi edin de, “Allâh
     vardır” diyen hemcinsine “müslümansın” demenin cesaretini
     göster; bilmeden hemcinsine zulmetme!.
        Hz. Allâh’ın ve resüllerinin bildirisine uy!..
          Hele Ehl-i Kitab’a “kafir, gavur, gayr-i müslim” dedin,
     demeye de halâ devam ediyorsun; bu bilginin kaynağı nefsin idi,
     onun zevkine kapılmış idin; hatanı anladınsa, bu günahına tövbe-
     istiğfar edebiliyor musun?
        Gafil olma!
         Kur’an-ı Hakim’de Hucurat Suresi, 14: Hazreti Allâh,
     Peygamberimiz Efendimize ne öğretiyor? Anlayarak oku;
     nefsinin hazzına uyarak değil. Manaya dönük oku! Eğer
     anlayamadınsa gene oku!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Bu gerçekleri nefsimize anlatabildik ise, dünyadaki “Allâh
var” diyen cümle kullarına bildirme zamanı geldi, geçiyor!.
   Bu bildiri sana yakışıyor ey Muhammet Ümmeti!
    Bu uyarı başka toplumdan gelmeden ey Muhammedî
kardeşim!
   Hz. Allâh’ın bildirisini sen ilan et!.
   Ehl-i Kitab’ın kardeşliğini anlatmak sana yaraşıyor!
    En son gelen Şeriat-i Muhammediyye’ye bu hitab-ı ilâhiyi
fer’î düşüncene halâ uygun göremiyorsan, bari gerçeklere engel
olma, sus ve bekle!..
   Çünkü şeriatın adabına riayet etmeyen kimseyi Cenab-ı
Hak katiyen esrarına mahrem etmez!..
   Esrar-ı aşkı ehl-i zahire söyleme!
    İşin kışrında kalana bu zevkten bahsetme.. Ehl-i zahire      13
zahirler yeter!.
    Hele ehl-i batılın yanında Haktan hiç bahsetme; yutmasını
istediğin lokma onun lokması değildir!.
   İman-ı zevkîye çıkmayan ruhun safasını tatmayan
mahruma derd-i aşktan bahsedilir mi?!
   Bu, aşkın manasına tecavüz etmek olur!..


   Âlem-i lâhûta pervâz eyleyen ehl-i safâ
   Değil İskender tâcı, taht-ı Süleymân istemez!.


   Yaratanınının varlığını akl-ı seliminle, yaratılan maddi ve
manevi zuhuratlarda hissediyor, idrak ediyor isen!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Anlamakta, onun zevkini naçiz şahsında yıpıltı dahi olsa,
     hiss-i kablelvuku güncel hayatında umumiyetle ve düşünce ve
     icraatlarında yer edine biliyor ise!..
          Hz. Allâh’ı aciz kulun nasıl bilmesi gerekli ise, o açıdan
     bilgi edindin; edindiğin bilginde samimi isen, bu halini koruman
     için beşerî aczini hiç kaybetme!..
        Şunu unutma ki:
        “Nefsini bilen Allâh’ı bilir” buyuruldu.
        Dikkat! Hz. Allâh’a şirk koşmayasın!..
        Çünki Hazreti Allâh’ın eşi, şeriki, benzeri, yoktur…
        Yarattığı beşerle şirket kurduğu da görülmemiştir!...
     Görülmeyecek de; güç, kuvvet ancak ve ancak zatına
     mahsustur!.
14       Hazreti Allâh’ı alışa geldiğin, beşeri gördüğün görgülerinle
     görmeye çaba gösterme; buna gücün yetmeyecektir,
     yetemiyecektir de!..
        Elbette olmayacak; yaratılan Yaratana benzemez ki!.
        Hz. Allâh’ın zatî sıfatı
        “Muhalefetün li’l-havadis”tir:
        Yarattığı hiç bir şeye benzemez!..
          Bu imtihan aleminde zuhuru görülen olaylar nefislerin arzu
     ettiği gibi olamazlar!.
         Nasıl bilinmesi gerektiğini Hz. Allâh’ın bilinmesini murat
     ettiği kadardır!..
         Aciz kulun ne kadar bilmesi, neleri bilmesi gerektiğini
     kitapların bazılarına yazmıştım.
        Lüzumuna binaen tekrar yazmakta sakınca olmaması gerekir:
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Hz. Allâh’ın varlığını kabul eden kullarına Kur’an-ı
Kerim’de belirtildiği, Cenab-ı Hakk’ın var olduğuna iman eden
kullarının mutlaka bilinmesi gerektiği sıfatlarını ve Türkçede
manasını:
    İmam Maturudî Hazretlerinin bildirisini sizlere aktarmaya
çalışıyorum..
    Bu teraziyi her zaman kullan. İlmin ve bilgin bu bildirinin
dışında kalmasın!..
   Hz. Allâh’ın zatî sıfatına hiç bir şeyi ortak etme. Zira o sıfat
ancak ve ancak zatına mahsustur!.
    Bu sıfatları beşere maledemiyeceğin gibi, peygamber
efendilerimize de maletmeyesin. Zira zatî sıfatları yarattığı hiç
bir şeye benzemez..
   Çünki o sıfat ancak ve ancak yaratıcının zatına mahsustur!...
                                                                      15
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




     HZ. ALLAH’IN KUR’AN-I KERİM’DE İLDİRİLEN
                    SIFATLARI




              HZ. ALLAH’IN ZATÎ SIFATLARI

        Vücut: Var olması
        Kıdem: Evveli olmamak
16      Baka: Sonu olmamasıdır
        Vahdaniyet: Tek olması
        Muhalefetün li’l-havadis: Yarattıklarından hiç bir şeye
     benzemez
        Kıyam bi-nefsihî: Mekâna ihtiyacı yoktur.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




         HZ. ALLAH’IN SÜBUTÎ SIFATLARI




    Sübutî sıfatlarından efdal-i mahluk, şerefli mahluk olan,
bilcümle Benî Âdem’e bir nebze cüz’î ihsan edilmiştir.
   Cenab-ı Hakk’ın görüşünde hudut yoktur!.
    Benî Âdem’de ise, ihsan edilen subut sıfatlarından bir nebze
ihsan edilmiş olup, küllî değil cüz’îdir, hudutlu ve ufukludur!...
                                                                     17
    Hayat: Diri olması. Diriliği ebedi ve ezelidir; hiçbir
kaynağa muhtaç değildir.
   İlim: Her şeyi bilmesidir. Yegane alim odur, ilmin her dalı
onun yedindedir.
   Semî: Her şeyi işitmesidir. İşitmesinde sınır yoktur.
   Basar: Her şeyi görmesidir. Cümle yaratılmışların görgü
ufku vardır; Allâh’ın görgüsünde ufuk yoktur.
   İrade: İstediğini dilemesidir. Hiçbir yarattığına sorumlu
değildir.
    Kudret: Her şeye gücü yetendir. Alemde görülen güç
Allâh’ın taktiri kadardır.
   Kelâm: Söylemesidir. Her zerrenin anlayacağı lisanla
konuşur.
    Tekvin: Her şeyi yaratan O’dur; başka yaratıcı aramak
şirktir.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




18
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




           HZ. ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI




    Hazreti Allâh’ın fiilî sıfatları ise beşer gözünün gördüğü,
göremediği, Hazreti Allâh’ın fiiliyatı olup, mecazidir, izafidir,
bizatihi değildir.
     Her hangi görünen eşyaya “Allâh” diyemezsin; çok dikkat
et!..
    Bu gerçeğin hilâfına nice ilim sahipleri perişan olmuştur;      19
dikkat et! Yaratılana yaratan süsü vermeyesin!..
   Dikkat: Yaratmak cevheri ve arazı olmadan bir şeyi
meydana getirmektir!..
   İhya: Diriltmek
   İmate: Öldürmek
    Tahlik: Yaratması, cevheri ve arazı olmadan bir şeyi vücude
getirmesi
   Terzîk: Rızıklandırmak
   Özet olarak; Allâh’ın isimleri bu şekilde izah edilse de,
Hazreti Allâh’ın isimlerini anlatmaya beşer muktedir değildir.
   Yarattığı yaratıkların adedinde de çoktur, denilir.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




      PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI




        Sıddık: Doğruluk
        Emanet: Emin olmalarıdır
        Tebliğ: Allâh’ın emirlerini kullarına duyurmasıdır
        Fetanet: İnsanların en zekisi olmalarıdır
20      İsmet: Kusursuz, günahsız olmalarıdır
        Peygamber efendilerimize bu sıfatlarların Hazreti
     Allâh’ın ihsan ettiğini, günah işlemiyecek halde
     yaratıldıklarını unutma!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




                        MERHAMET




   Merhamet, Hakk’a vuslat için en büyük vesiledir.
   Merhamet, iman ağacının en mühim meyvesidir.
   Merhametsiz âdemde iman var gibi görünse de, fer’îdir;
inanma!..
   Oğlum! Gelin alırken ilk bakacağın husus:
                                                                     21
   Merhamet var mı, yok mu?
   Hazreti insanın iki cephesi vardır: Bir cephesi Hakk’a
nazır, diğer cephesi halka dönüktür!..
   Ademlikten kamil sıfata bürünmüş insanın bütün
mahlukatın en mümtazı olup, “aşk” denilen nurun onun
manasına konmuş olduğunun farkında olmayanlar, ne
enbiya mucizesinden, ne de evliyanın kerametinden bir şey
anlayamazlar!..
   Enbiyanın mucizesi, evliyaullahın kerameti, iyi bilesinki,
Hakk’ın bu alemde bizatihi tasarrufatıdır!.
   Şeriat; hakikatın zahire yansıdığı zaman aldığı isimdir!.
   Şeriat denilince; Hazreti Allâh’ın kullarına bahşettiği rahmeti
ve mağfiret sıfatlarının Allâh’ın varlığına inanan beşerde
peygamber efendilerimiz vasıtası ile kula ihsan edilen dünyadaki
yaşantı düsturu, emr-i ilahi dir. Bazı çarpık düşüncelerin ve
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     fikirlerin mecrasından saptırdıkları… Hz. Allâh’ın emri dışında
     gazab-ı ilâhi gibi veya servet ve medeniyeti emr-i ilahinin
     yasaklamadığı yaşantıları, Benî Âdem’e yasakmış gibi
     göstermeleri, men edilen çirkinlikleri de emr-i ilahiye uyumlu
     imiş gibi göstermeye cüret etmek, cehlin görünümü degil mi?
        Hele Şeriat-i Muhammediyye’yi Hz. Allâh’ın emrini
     Peygamber Efendimizin şahsî emri imiş gibi gösterme gafletine
     düşüyorsun, dikkat et!...
        Mutlaka hesabı sorulur. İnan, hesabını veremezsin!..
        Yirmibirinci asrın ilim ve irfanına uyum sağlayıp
     sağlıyamadığını, gene yaşadığın asrı mihenk kabul ederek bu
     pencereden öz yaşantına baktığında, bu gerçeğe uyum
     sağladığını veya sağlıyamadığını görebiliyor musun? Veya
     yaşadığın zamanın garibi olduğunu görebiliyor musun?
22       İcraatındaki görünen manzarayı akl-ı selim, imanlı
     toplumlara emr-i ilahiyi, Şeriat-i Muhammediyye’yi aslından
     saptırmadan anlata biliyor musun?
        Laf aramızda; anlatamadın!...
        Ne yazıkki bu halinle anlatamayacaksın!..
        Kehanet değil; görünen köy kılavuz istemez!.
        Şeriatı ve tanıyamadığın evliyayıda tanımak istemediğin gibi
         Allâh’ın zikrinden, Allâh’a iman eden zikrullahın, ibadet
     ve taatların, aşk-ı ilâhînin giriş kapusu olduğunu ne zaman
     anlayacaksın?!..
         Ne yazıkki hakikatlere yan baktığın şu halinle, gerçeği
     anlıyamadığın için, Allâh’ın kullarını, ehl-i zikri, zikrullahtan
     uzak tutmayı ilim ve medeniyete hizmet sandın.!
        Din-i İslâm’ı, medeniyyet, teknoloji               ve   zamanın
     güzelliklerine karşı imiş gibi tavır takındın!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Şeriat, ismi altında bildirdiklerin değil; hakikatın zahire
yansıdığı zaman açığa çıkan isim “şeriat-i ilâhiye”dir.
    Peygamber efendilerimizle gönderilen şeriat-i garrayı ki,
gerçek rahmet-i ilâhiyeyi arıyoruz!..
    “Biz peygamberlere bir şeriat bir de tarik verdik”
   Hitab-ı ilâhinin zahire yansıdığı görünümünü yaşamanın
zevkini biliyoruz ve aczimizi itiraf ederek havfu reca üzere
Rabbım kabul buyursun yaşamaya çalışıyoruz!..
   Lütfen, bu manevi zevke engel olmanın nihayeti gelmeyecek
mi? Göremiyecek miyiz?!..
     Şöyleki şeriatın adabı ve peygamberinin ahlâkı ile
ilgilenmeyen gafile aşk şarabı nasip olmadı, olmayacak da…
olur, diyen gafillere inanma!..
    Rahmet-i ilâhiyeyi beşere yansıtan Hz. Allâh’ın elçileri ile
                                                                   23
ihsan eylediği emr-i ilahileri asra uyumlu, dertlerimize deva
olacak mana reçetesini istiyoruz!.
    Dünyada yaşayan, Allâh’ın cümle kullarının dile
getiremediği mana ihtiyaçlarını ki, “Hikmet mü’minin kayıp
malıdır; nerede bulur ise alsın” rahmetini nerede bulacak?
nereden alacak? onu göster!..
    Her türlü maddi ışıklar insanın iç alemini
aydınlatamıyorsa, iç aleminde yer eden din ve iman
belirtileri, inkâr nefesi ile söndürülebiliyor ise, tatmin
olunmayan bu hayat huzur ve saadeti nereden bulacak?!
    Bu hikmet-i ilâhiyeyi, duymadığı ve bildirilmediği için
anlatmayı bilmese de, buna rağmen gayr-i ihtiyarî arıyor beşer…
    Aranan mü’minin gaip (kayıp) malını biliyor isen, Allâh
rızası için yardımcı ol, bilmiyor isen gölge etme!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Demişsin ‘görmedi beni kimse bu alem içre,
        Nedir bunca yüzden seyran olduğun cana!..


        Mekanlardan münezzehsin, senin zat-ı şerifin çün,
        Nedir kalbi viranımda mihman olduğun cana!..


        Hangi kalp marifetullah karargahını kuramamıştır; o
     kalp, şeytanın istilâsına maruz bırakılmıştır…




24
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




          TESETTÜR VE HİCAP AYETLERİ




    Devlet ve hükümetçe, millet ve hatta ümmetçe bir hükme
varamadığımız, ne yapacağımızı bilemediğimiz için keşmekeş, iç
açıcı olmayan bir manzara olduğundan öte, bu hususda
kadınlarımızda görüldüğü gibi, tahsile müsait kızlarımızın, asrın
icabı nimetlerden nasıl mahrum etmeden bu masum
yavrularımızı     Hz.     Allâh’a       inançlarından     dolayı
                                                                    25
mükafatlandıracağımız     şöyle       dursun;     lütfen     bari
cezalandırmayalım!..
   Katı kurallara da kaçan cehalete de fırsat vermeden,
emr-i ilahinin de dışına çıkmadan, emr-i ilahiye yaraşır bir
çare bulunamayacak mı?..
    Kasdimiz herhangi bir şahsı, toplumu suçlamaya dönük
değil; iyi biline. Nereden nereye geldik? Bunu da hesaptan
çıkarmayalım; özlenen bu değil!..
     Şu günlerde keşmekeş, içinden çıkılamaz hale gelen ve
medeniyete uyumlu zannedilerek, eşitlik teraneleri ile,
toplumlara emr-i ilahi dışında, daha cazip geldiği zannedilen
eşitlik kelime oyunları…
   Muasır milletlerde aleni görülen, yanlış eşitlik
kandırmacası menfi meyvelerini bu sahada vermeye çoktan
başladı, lutfen görelim!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Bilinemiyor; kurulması imkansız hale gelen aile düzenleri,
     doğan çocukların nesep karışımı!..
         Ve evlenmek ihtiyacı duymayan gençler… Gençleri tükenen
     o yönlü medeni toplumlar… Gençleri azalan, yaşlı toplumlar;
     şahide gerek yok!..
          Dikkat! Yaşama hürriyetini kadının elinden almak gibi
     düşünce ve icraata; katı kurallara kaçmadan tertib-i ilâhiye göre
     sakıncaların kalktığı nisbette, tanzimine uygun yaşantı yaşansa
     idi!...
        Asra uyumlu olduğu kadar emr-i ilahiye de uyumlu
     yaşamak isteyen yetişkin kız çocuklarımızı ‘Hz. Allâh’ın
     buyruğuna özen gösterdi’ diye alkışlamasak da, bari
     suçlamayalım!.
        Bu umumi yaraya çözüm bulunamaz mı?
26       Ararsa devletim, hükûmetim, iktidarı, muhalefeti ile,
     zamanı geçmiş de olsa, üzerinde durup zamana göre
     inceleyerek, bu davayı düzeltmelerini… Belirtilen hicap ve
     tesettür emrinin ışığında hiç bir tarafı rencide etmeden bir
     çare bulunamaz mı?!.
        Bu hususta Allâh ne buyuruyor? okuyalım veya okutalım
     veya dinleyelim.
         Emr-i ilahiye uyulmaz ise uymayanlar için, gazab-ı ilâhiden
     ve azab-ı ilâhiden de bahis yok, amma tanzim edilen hayat ve
     yaşantının tertib-i ilâhiye göre olmadığında, yetişkin kızlarımıza
     ve kadınlara eza olunacağından, incitileceğinden, bildirisi ile
     inanan kullarını bu yönlü uyarıyor, koruyor, Hz. Allâh!..
        Başını kapattı diye, velevki açtı diye, masum kızlarımızı
     zamanın ilmi tedrisinden mahrum etmeyelim!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Çareler tükenmez; lutfen çare bulalım ki emr-i ilahiye
samimi veya değil, biz ölçemeyiz, o ölçüyü Hz. Allâh’a
bırakalım!.
   Bilerek ve düşünerek elimi vicdanıma koyarak derim ki:
   Cennet-mekan Atatürk hayatta olsa idi, bu yasaklar bu
kadar uzamazdı, eminim!
   Yazdığım tesettür ve hicab ayeti meal olarak Suudi Arabistan
1987 Medine-i Münevvere’de yazılmıştır. Türkçeye çevirimi Ali
Özek başkanlığında, Hayrettin Karaman, Ali Turgut, Mustafa
Çağırıcı, İbrahim Kafi Dönmez, Sadrettin Gümüş. Medine-i
Münevvere’de yeniden gözden geçirilip neşre hazırlayan
Abdullah Mübeşşir al-Terazi, Kral Abdülaziz Ünüversitesi,
Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. Suudi Arabistan, Cidde.
   Meal olarak aynen alıyorum:
   Bismillâhirrahmanirrahim                                        27

    Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini korusunlar; namus
ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak
üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini
yakalarının      üzerine     örtsünler.  Kocaları,   babaları,
kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,
erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız
kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, ellerinin altında
bulunan erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler,
yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin
farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini
göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın
diye ayaklarını yere vurmasınlar.
   Ey mü’minler hep birden Allâh’a tövbe ediniz ki
kurtuluşa eresiniz!..
                                                (Nur Suresi, 31)
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




        Bismillâhirrahmanirrahim
        Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin
     kadınlarına, örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların
     tanınmaması ve (incitilmemesi) için en elverişli olan budur.
     Allâh çok bağışlayan çok esirgeyendir!..
                                                  (Azhab Suresi, 59)
        Bismillâhirrahmanirrahim
         Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk cahiliye devrinin
     açılıp saçılarak, ziynetlerini göstererek, yürüyüşü gibi
     yürümeyin.. Namazı kılın, zekatı verin, Allâh’a ve Resülüne
     itaat edin. Ey ehl-i beyt!. Allâh sizden şek ve şüpheyi
     gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

28                                                (Ahzab Suresi, 33)


        Bismillâhirrahmanirrahim
         Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı
     kadınların, ziynetlerini, göstermeksizin dış elbiselerini
     çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Gene de iffetli
     olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allâh işitendir,
     bilendir.
                                                    (Nur Suresi, 60)
        Bismillâhirrahmanirrahim
         Namuslu, kötülüklerden habersiz mü’min kadınlara zina
     isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir.
     Dilleri, elleri ve ayaklarının, yapmış olduklarından dolayı
     aleyhlerinde şahitlik edeceği bir günde onlar için çok büyük
     bir azap vardır!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


                                                (Nur Suresi, 24)
   Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendinin Çağdaş Tefsir’i
3’üncü ciltten alındı.
   Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi Suudi Arabistan Riyad
Merkez Üniversitesi’nde yedi sene tefsir öğreten, Türkiye
Cumhûriyetinde bir buçuk yıl Diyanet İşleri Başkanlığı yapan,
çağdaş alim, medar-ı iftiharımız. Birbirimizi iyi tanırız. Dua
ederiz; Allâh ilmini ali kılsın.
   Bismillâhirrahmanirrahim
   İnanan erkeklere söyle: Bakışlarından bazılarını
yumsunlar, ırzlarını korusunlar; bu onlar için daha
temizdir!.
   Şüphesiz     Allâh,onların     her     yaptıklarını   haber
almaktadır.
                                                                   29
                                                (Nur Suresi, 30)


   Bismillâhirrahmanirrahim
    İnanan kadınlara da söyle: Bakışlarından bazılarını
yumsunlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler,
ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini
yırtmaçlarının üzerine koysunlar. Süslerini, kimseye
göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut
kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının
oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin
oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut
kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunanlarına, yahut
kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabilerine (yani
hizmetçilerine yardıma muhtaç ihtiyarlara, bunaklara ve
dilencilere), henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     çocuklara gösterebilirler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi
     için ayaklarını vurmasınlar.
         Ey mü’minler! Topluca Allâh’a tövbe edin ki felâha
     eresiniz!..
                                                     (Nur Suresi, 31)
        Bismillâhirrahmanirrahim
        Evlenme çağını geçmiş kadınlar, fazla ziynet
     göstermeden, dış elbisesiz dışarı çıkabilirler, amma
     sakınmaları, ağır başlı davranmaları, daha uygundur!..
                                                 (Nur Suresi, ayet 60)
        Peygamber hanımlarına, kendilerinin herhangi bir kadın gibi
     olmadıkları, kuşku uyandıracak davranışlardan sakınmaları, hatta
     yürekli kimselerin içlerinde herhangi bir şehvet arzusu
30   uyandırmamak için söze dalmamaları, kırıtarak değil, ağır başlı
     konuşmaları ve güzel söz söylemeleri, Allâh’a ve elçisine itâat
     etmeleri, Allâh’ın ayet ve hikmetlerinin kendi evlerinde
     okunması nimetinin değerini bilmeleri ve ona göre davranmaları
     emrediliyor!...


        Bismillâhirrahmanirrahim
         Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin
     kadınlarına söyle: Cilbablarını üstlerine salsınlar; onların
     tanınmaları ve (incitilmemeleri) için en uygun olan budur.
     Allâh çok esirgeyendir.
                                                   (Ahzab Suresi, 59)
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




                 TESETTÜR VE HİCAP




    Her devirde üzerinde durulması için pek önemsenmeyen,
gereğinin çözümü de pek araştırılamayan, yirminci ve yirmi
birinci asra kadar üzerinde durulmaya ihtiyaç duyulmayan,
tesettür ve hicap olayı…
   Hanım kızlarımızda tedirginlik getirdiği gibi, emr-i ilahiye
dönük erkeklerin de ilâhi mesuliyetlerini hissedenleri de müşkül   31
durumda bıraktığı bariz görülen vakıadır!..
   Başı açık veya kapalı kızlarımızı sınıflandırmayalım. Hiç
olmazsa tedrisattan mahrum etmeyelim!..
    Elimizi vicdanımıza koyup, emr-i ilahiye imanımız
nisbetinde önemsiyerek hareket edersek, umumu rencide
eden bu yaranın kangren olmadan çözülüceğine inancım
sonsuz. Yeter ki çözülmek istensin!
    Devlet ve hükümetimizden ve mesul büyüklerimizden
rica etsek:
    Müşkülatla elde ettiğimiz cumhuriyet ve demokrasiye ve
insan haklarına halel getirmeden, kanayan bu yaraya neşter
vurmanın bir yönü bulunamaz mı?
   İnanıyorum, buna da çare bulacak idarecilerimiz elbet vardır.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Hürriyet Gazetesi Ankara Baskısı 28 Aralık 2005’de baş
     sahife, “Ata’yı arıyorum; kurdu koyunla yürütürdük”
     dediğimi yazmışlardı, makamı cennet olsun.
         Yemin ediyorum; bu milletin hayrına olan olayları,
     kimseden çekinmeden hallederdi, bu müşkülâtımızı da
     hallederdi, şüphen olmasın, inan!.
        Hoca-yı rahmetullahın şu sözünü hatırladım:
         “Allâh at verir, meydan vermez! Meydan verir, at vermez!
     İkiside olur, bu sefer de ben olmam!” demişti.
         Muasır milletler seviyesine çıkmaya çaba sarfeden, Hz.
     Allâh’ın emrine muhip, gerek muvafık, gerekse karşıtı muhalif,
     bu milleti idare eden büyüklerim!
        Neşter vurun bu iltihaplanmış, yaraya!..

32       Tesettür ve hicap hakkında emr-i ilahiyi, nefsani
     duygularının esiri erkekler, ifrat denecek derecede,
     kadınlara, imkanlarının gerektirdiği gibi, emr-i ilahiyi iyi
     anlamak istemediklerinden midir, nedir, ilimde müsait
     olmadıklarından mı?!... Olamaz, Çünkü emr-i ilahi açık ve
     sarih, anlamak isteyenlerin anlayacağı gibi ihsan edilmiş!...
         İlim ve görgüleri müsait olamayan, aile terbiyesinden başka
     bilgi alma imkanı bulunmayan, yalnız örf ve aile terbiyesinden
     öteye gidemeyen bazı kızlarımızın tesettür anlayışı emr-i ilahiye
     uymasa da, bilgileri, tesettürleri elbet taklididir amma emr-i
     ilahiye uyduğu için yerindedir!..
         Yalnız görünümüne önem sağlamaktan öteye geçemeyen,
     saf, temiz toplumlarda görünümündeki tedirginlik her an
     görülebilen bir vakıadır!..
         Emr-i ilahiye uyum sağlaması istenendir. Manevi kazancı ise
     Allâh’a kalmıştır!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Emr-i ilahinin anlamını bildirmeye, ilimleri kifayetsiz
kalmış. Bazıları da inandıkları gerçekleri yaşadıkları
topluma dahi anlatmak cesaretini gösterememişler. Ya da
emr-i ilâhinin dışında kalmış, bu yönlü katılaşmak işlerine
gelmiş, nefislerinin hakikat dışı isteklerinin ağır
basmasından gerçeğe dönüş zor olmuş!..
    Zaman geçtikçe na-ehlin elinde mecrasından daha da
saptırılan emr-i ilahi... Toplumlarda daha zorlaşan, tesettür ve
hicap ayetleri emredildiği anlamda anlaşılamamış, veya
anlatılamamış veya anlamak istenmemiştir, denebilir mi
bilmem?!
    Olay bu!. Din uleması bu emr-i ilahinin izahına ve ikazında
yeterli olamamış.
   İnanan    toplumların   anlamasına      yeterli   olmayan
uygulanmanın uygulanması yeterli yapılamadığından!..
                                                                     33
    Tekrar ediyorum: Kıskanç, bencil erkeklerin işine geldiği
için, kadına Allâh’ın verdiği hakkını vermedikleri gibi, hiç
fütur etmeden emr-i ilahiyi ezaya dönüştürmüşlerdir!.
    Ayet-i kerimelere dikkat edilirse, kadının korunması ve
(incitilmemesi) ve neslin normal devamı böyle ihsan edilmiştir!.
    Başka tefsirlerde ‘ziynet mahallini gizlemezseniz, erkekler
tarafından eza olunursunuz’ diye tefsir edilmiştir!..
    Nefsi ve hayvani zevkinin esiri olduğu gibi yeteri kadar ilâhi
varlığa inanamayan, veya hiç iman denen cevherle ilgisi dahi
olmayan erkeğin veya kadının, hayvani zevkini her şeyin önünde
tutmayı zevk edinmiş, malum insan olmaya namzet ve müsait
yaratılışından habersiz, mesuliyetsiz Benî Âdem!..
    Tesettür emrini emr-i ilahi dışında görenek ve gelenekten
öteye götüremedikleri için daha fazla kapanmayı takva
zannedenler!...
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Tekrar ediyorum: Emr-i ilahinin de fevkinde, daha katı
     kurallara özenmeyi, takva, ibadet ve taat imış gibi uygulama
     yolunu nefsine daha cazip görmüş!.
        Tesettür ayetini yeteri kadar anlayamıyan, insan olmaya
     namzet Beni Âdem!.
         Bu hali ile yaratanına samimi olabiliyor, ömrünün nihayetine
     kadar bu halini devam ettirebiliyor, bu yönü ile taraf-ı etrafına
     eza çektirmiyor ise, bu yaşantı az da olsa samimiyetine binaen
     mübarek olsun derim, amma toplum nasıl karşılar bilinmez ki!..
         Temiz hissi duygularla kadınların aşırı tesettürleri, inanmış,
     amma aşırı kıskanç erkekleri memnun edemediği de
     söylenemez!..
         Neslin idamesi için Hazreti Allâh’ın Benî Âdem’e
     bahşeylediği nefsani duygular, başka hayvanlara zaman tahdidi
34   konulduğu gibi olmayıp, müstesna ve istisnai yaratılan, insan
     olmaya namzet Beni Âdem’in iman ve hayat porojesi, yaşam
     şekli ve örneği ile, Allâh’a iman eden elçisi ile tebliğ eylediği
     şer-i şerife uyumlu, zamanı da idrak ederek amel etmeye özen
     gösteren erkek ve kadınlara Hz. Allâh’ın bildirilerinin anlayarak
     anlatalım ki, zamanla değişmeyen erkeğe ve kadına emrolunan
     tesettür ve hicap ayetlerini, sayın bilge, evvelâ iyi anla ve
     anladığını anlat ki; bu yönlü gerçeği özenle arıyanları tatmin
     edebilesin. Olur ya, anlatamıyor isen yersiz yere kimseyi
     suçlamayasın!..
        Bilesin ki, mutlaka hesabı sorulur. Geçici dünya hayatına
     ebedi alemi değişmeyesin!..
         Kadın-erkek eşitliğinin de garibiyiz. Lutfen, anlaşılır gibi
     anlatalım. Çünkü dünya hayatında biri diğerinin vazifesini
     kesinlikle yapamıyacağı, doğum ve ötesi olaylara dikkat et!
     Haddini bil!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Yaşayacağın zamana uygun töreler ve adetleri rıza-i
Bârî’ye dönük cinsine, hemcinsine uyumlu ve dünya ve
ahirette geçerli icraatın bu minval üzere olsun; yemin
ederim, iki yönün de misal-i cennet olur!..
    Benî Âdem’e mahsus, her devirde erkek ve dişilerde
kıskançlık duygusu mevcuttur; ifratından Rabbıma sığınırız!.
   Nefsi duygu ve arzu ekseri hayvanların, dişi ve erkeklerinde
de kıskançlık olarak görünse de, bu görünüm hem cinsine göre
değişir.
   Hayvanlarda Benî Âdem’deki devamlılık olmayıp,
hayvanlarda belirli ve muayyen zamanlarda görülegelmiştir. O
bakımdan hayvanlara emr-i ilahi yoktur. Bunun haricinde malum
duyguları olmadığı, kıskanma hislerinin de ekserisinde
görülmediği gibi, pek azında devam ettiği görülür!..
   Yalnız domuzlarda kıskanma duygusunun hiç olmadığı                 35
söylenir!.
   İnsan olma şerefinden mahrum ademlerinde de bu yönlü
duygunun zafiyetinden bahsedilir!..
    Bu virüsü taşıyan, erkekler ve kadınlar ilâ-nihaye gizli
kalamazlar!..
    Çünki “Settârü’l-uyûb” (günahları örtücü) olan Hz. Allâh’ın
bu sıfatından nasiplerini alamazlar. İlâ-nihaye gizli kalamazlar!..
    Emr-i ilahinin hilâfına yaşantılarını düzene koyup, bu
hallerinden nedamet duymadıkları gibi, şımarıklıkları her
hallerinde görülebilenlerin, emr-i ilahiye uyum sağlıyamamaları
bir an gizleniyormuş gibi görülse de, er-geç açıkta kalmaya
mahkumdur!..
   İsteseler de gizliyemezler!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Deve kuşunun başını kuma gömmekle avcıdan gizlendiğini
     zannettiği gibi; gülünçtür, Çünkü başı kuma gömülmüş gövde
     meydanda!.
         Nefsani duygulardan öteye geçemeyen duygu ve
     düşünceler, ceviz misali bahsedilir: Kabukdan içeri
     geçemeyen bilgi, yalnız nefsin hazzı olan yaşantısı ile
     özleminden soyutlanamadığı cevizin kıynağına nasıl
     erişecek?!..
        Tasavvufi izahı, şöyle denir:
        Cevizin yeşil kabuğu şeriattir; sert kabuğu tarikattır;
     kıynağın üzerindeki kışrı ince zar marifettir; kıynak
     dedikleri beyaz kısmı ise hakikattir!.
        Normal kıskançlık duygusu bulunmayan Benî Âdem için
     Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
36      Cennet haramdır, kokusunu da alamazlar.
        Bunları anlatmakdaki kasdim; her hangi bir toplumu
     veyahut bir şahsı, küçük görmek, benim gibi niçin
     inanmamış diye, o hemcinsimi yermek değil. Benim inancım
     ve yaşantımla bağdaşmıyor diye, herhangi bir şahsı
     aşağılamak hakkı kimseye verilmemiştir.
        Hazreti Allâh’ın af ve mağfiretinin tecellileri her olayda
     görülürken, rahmet-i ilâhiyeler, yaratılışın sırrı olan insan
     olmaya namzet Benî Âdem’i, bu rahmetin dışında görmek
     mümkün değil!..
         Asra uyumlu, gelişmiş inancımla emr-i ilahiye ters
     düşürmemeye özen gösterdiğim, Yaratanımdan na-ehlin
     şerlerinden korunmamı istediğim yaşam zevkimle, buna rağmen
     hemcinsimi hakir görüp horlamak, hiç mi hiç yaşantımda bariz
     gördüğüm ilâhi zevkimle bağdaştırmam mümkün değildir!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Hele bazı emr-i ilahileri manasından saptırıp nefsani
duygularının hazzına kapılıp, ilâhi emre uyumlu, zamanı,
medeniyyeti, teknolojiyi geçmiş zamana göre yaşamaya
kıvananlar alim sıfatı taşısalar dahi hakikatın cahilleridirler!
    Manevi vazifem ve emr-i ilahiyeye yönü dönük, her haliyle
itminan-i kalp olan rahmet-i ilâhiyeden ümitli yaşantım… aciz
ibadet ve taatım...
    Dünü, illâ bu günü tanımadan, halâ geçmiş zamanın
özleminden kurtulamayanlar, ‘Hz. Allâh dünyayı gazab-ı
ilâhiden yarattı’ görünümünün müdafiini, gerçek imanımla
bağdaştıramadığım, şaşkın bilge ve bu düstur üzere yetişmiş
veya yetiştirilmiş dünyanın niçin yaratıldığından habersiz, Benî
Âdem’in yaratılışındaki rahmet sırr-ı ilâhisinden habersiz!...
  Yaratılışın sırrı ehline malum… İlm-i Kelâm’ı öğrenmiş,
amma aşk-ı ilâhiden habersiz!...
                                                                      37
   Bariz emr-i ilahi olduğu aşikâr olan zikr-i ilâhiden habersiz!..
   Özetleyecek olur isek:
    Emr-i ilahiye uyumlu olmayan, çarpık, kulluğundan da
habersiz olduğu gibi, yaratılan değerlerden de habersiz, bu
sıfatları yaşayan kişi ve toplumları tasvip ettiğim zannedilmesin!.
    Hazreti Allâh o kardeşlerime de, Hazreti Allâh’ın buyruğu,
af ve mağfiretinin hudutsuz olduğunun idrakinin dışına
çıkmadan, beş şartı olmayan İslâm’ı anlamak ve anlatmak nasip
eylesin!
    Şerefli mahluk, efdal-i mahluk olan Benî Âdem Ehl-i
Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’ demek gafletinden
kurtulsun!.
    Bu yanlış düşüncelerin kazazedesi olan, Allâh’a inanan
toplumları da Hz. Allâh’ın bildirisi olan bildiriye uyum
sağlayarak ‘Allâh vardır’ diyen kula Hz. Allâh’ın cemî kullara
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     ihsan eylediği ‘müslümansın’ sıfatını bildirme zamanı halâ
     gelmedi mi?!..
        Allâh’ı bir bilip hangi şeriata bağlı olduğunu çekinmeden
     söylemesi cesaretini gösteremiyecek mi Allâh’ın kulları?!..
         Muhammet Ümmeti de hiç olmaz ise, bundan sonra ‘Allâh
     vardır’ diyene emr-i ilahiye uyumlu yapacağı hitabı bilsin de,
     ‘Allâh vardır’ diyen Allâh’ın kulu kardeşine ‘sen de
     müslümansın’ desin!...
         Ehl-i Kitab’a Hazreti Kur’an’da beyan edildiği gibi
     ‘müslümansın’ diye hitap ettiği gibi, o Ehl-i Kitab’a şeriatını
     öğretmek gibi edep dışına çıkmasın ki, emr-i ilahiye uyumlu
     amellerle lâyık olduğu makama çıkış kapusunun açıldığını
     hissetsin, inşallâh!..
         Abd-i aciz, Ehl-i Kitab’ı Allâh’ın buyruğuna uyumlu
38   anlatmaya özen gösteriyorum.
         Ehl-i Kitap ismi altında ehl-i imana, ehl-i islâma, ehl-i insana
     yaraşmayan melanet ve zulmü irtikap eden, yaptığı hunharca
     zulümlerden haz duyan zalım ve ne olduğu belirsizi tasvip
     ettiğimin duygusuna kapılmayasın!...
         Hangi ırkdan, hangi kavimden, hangi milletten olur ise
     olsun, Hz. Allâh bu gibi zalimlerın cezasını versin de, cemi
     masum kullar ezadan, zulmün getirdiği yersiz isyandan
     kurtulsun; cümle kullar felâha ve refaha ersin amin!..
         Yalnız Türkiye Cumhûriyetini ilgilendiren değil, bütün
     dünyadaki cemi Allâh’ın kullarını ilgilendiren, ayrıcalık
     gözetmeden, Allâh’ın varlığına iman eden ve emr-i ilahiye uyum
     sağlamaya özen gösteren, kullarına Cenab-ı Hakk’ın mesajı,
     düsturu!...
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Sebep; kulun huzurlu yaşaması aile toplumunun
yaratılışın nedenine uygun olmasının temini ind-i ilâhiden
ihsan edilen düstur!...
   Cemiğ kullarına mesaj olan ayet-i kerimeler!..
    Kulun yaşama tarzımızı, yaratılışın sırrına uyumlu
yaşamanın reçetesini Hazreti Allâh bi-zatihi ihsan ediyor,
iman eden kadın ve erkeğin nasıl örtünmesi gerektiğini
bildiren ayeti kerimeleri…
    Tefsir ve mealden aynen, nokta ve virgülüne kadar
değiştirmeden yazmaya çalıştım; tesettür ve hicap hakkındaki
kulun menfaati, nizam-ı alemin bu yönlü normal seyrinde,
yaratılışın nedeni, neslin idamesi için gerekli!..
    Erkeğin hayvani arzularından emr-i ilahi dışında kadına eza
edilmemesinin    nedeni,     ziynet    mahallerinin     na-ehle
gösterilmemesi hususunda Cenab-ı Hakk’ın nisa kullarını            39
koruması, muhafazası anlamında uyarısı!.
    Kullarının maddi ve manevi menfaatleri gereği emr-i
ilahi tesettür ve hicab bildirisi...
   İman eden kullarına ilâhi emir…
    Kullarının imanlarına ve dünya ve ahiret menfaatlerine
uygun, kulun dünya icraatinın tertib-i ilâhiye uyumlu ve
kulun dünya yaşantısı için elzem ve luzumlu olduğunun
bildirisi ile gazab-ı ilâhi ile korkutulmayan emr-i ilahi!...
   Allâh’ın varlığına iman eden, yeryüzünde yaşayan, insan
olmaya namzet Benî Âdem!..
     Ruhlar alemindeki hitab-ı ilâhiye ‘evet’ diyen, cesetlenip,
yeryüzünde icraatı ile ahde vefa sadakatine yaşantı hali ile
hal cevabı veren kulların ruhaniyeti, cemi kulların
ilgileneceği ezel-i ervahdaki ahit-namenin gereği ‘beli’
diyenlerin ödül töreni!...
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Tesettür ve hicap ayetlerinin dökümanı yukarıya hiç bir
     yorumda bulunmadan, ayetlerin yerlerini belirterek, olduğu gibi,
     uzun uzadıya yorum yapmadan yazmaya çalıştım; meal olsun,
     tefsir olsun mana açık; icraat sizin, hüküm Allâh’ındır!.
         Amentü’ye iman eden kullarını ilgilendiriyor… Ahir zaman
     peygamberi Muhammet Mustafa’ya (s.t.a.v.) olan hitab-ı ilâhiyi
     iyi oku!
        İmanları zayıf da olsa, toplumların                medeniyette,
     teknolojide ilerlemiş olanlarına hayranım!
         Hiç bir toplumda daha henüz tamamı ile yapılamamış ve
     dedikleri gibi yapılması mümkün olmayan kadın ve erkek
     eşitliği; tesettür ve hicabı anlayış yönlerine değil… bu yönlü
     toplumlarda geç de olsa, hatalarını anladılar veya anlıyamadılar,
     anlasalar da gerçeğe dönüşleri mümkün değil!...
40       Anlamı her beldede hayli yaygın, görmek için gözlüğe
     ihtiyaç yok!..
        Yaydan ok çıktıktan sonra geriye çekmek mümkün mü?!..
         Zürriyetleri tükeniyor; evliliğin külfeti ve mesuliyetine niçin
     tahammül göstersin?!
        Çocuk yapma ve büyütme külfetine niçin katlansın?!
         Daha ferah bir yaşam için imkânlar ferahlatılmış ve
     genişletilmiş olduğu halde, bu tür emr-i ilahi dışında
     toplumlarda gençlerin mevcudu azalıyor! Toplum
     yaşlanıyor; bu gidişle başka ülkelerden gençlerin ithal
     edildiğini görmek kehanet olmayacak!...
          Yaşantılarının getirdiği, emr-i ilahi dışında nefislere verilen
     ferahlık dururken, yirminci asrın gençlerinden sorumluluk
     altında kıvranmalarını istemek reva mı? İstesen de kabul
     ettiremezsin; “Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye!”
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Yanlış anlamayasın; kesinlikle din kabul eden lâikliğe karşı
değilim!.
   Nasıl olurum ki, Hz. Allâh’ın Âdem aleyhisselâma verdiği üç
emr-i ilahinin hiç unutulması mümkün mü?
     Tertib-i ilâhi Âdem aleyhisselâmı cennet-i âlâdan yeryüzüne
indirince Hz. Allâh buyurmadı mı: “Ekiniz, biçiniz, yiyiniz.”
   Günah ve ayıp olmuyor mu, şerefli mahluk, efdal-i mahluk,
“Yeryüzünde halifemi yaratacağım” şerefini taşıyan, insan
olmaya namzet Benî Âdem?!...
    Allâh’ın indinde yerini bilesin ki, ebedi hayatında senin
için hazırlanan makamını boş bırakmayasın!..
   Laiklik dinsizlik değil; devlet yönetimini dini kurallara
bağımlı kılmamak olduğu gibi.
    İnanan fert olsun, cemiyet olsun toplumların zararına
                                                                   41
kullanılmayan emr-i ilahiye ters düşmeyen…
   Yaşadığı asrın ilmine, lüzumlu tekniğine, gerekli
medeniyetine uyumlu olan inançlarına, ibadet ve taatlarına
karışmamak da laiklik değil mi?
    Bilgiden yoksun kalmış inançlı toplumlara lüzumlu
eğitimi vermek ve inançlarına saygılı olmak da laiklik değil
mi?
   Bu yönlü laikliğe hayranlığımı söylerken çok samimiyim,
yemin ederim!.
    Laikliği inançsızlığına kalkan yaparak, kimseye zararı
dokunmayan imanlı kimselerin, na-ehli rahatsız etmeyen
inançlarını suç işlemiş gibi teşhir edilerek horlanmalarını da
tasvip edemiyorum!.
    Yanlış anlamadımsa, lâiklik demek, yapılan kanun ve
icraatlar Hz. Allâh’ın emrine hiç uymayacak demek değil.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     Nasıl denir? Bütün güzellikler Allâh’ın emr-i ilahisinin
     zuhuru değil mi?
        “Hikmet, mü’minin kayıp malıdır; nerede bulursa alsın”
        hitabı davaya ışık tutmuyor mu?
        Asrın güzelliklerine uyumludur. Emr-i ilahileri aşkla
     yaşarsan o güzelliğin kaynaştığı yerin menbaını görürsün!.
         O bakımdan, Allâh’ın ihsan eylediği emr-i ilahiye uyuyor
     diye, yaptığı icraat ayetle sabit ise bu mevzuda içtihada yer
     yoktur!..
        Kesin hüküm Allâh’ındır.
        Tefsire ihtiyaç duyulmayan Allâh kelâmıdır!.
         Bir yerde nass varsa, orada içtihat gereksizdir.
        Dikkat edelim; gayretullaha dokunmayalım. Yaratanımızı
42
     gücendirmeyelim!.
        Kimseyi yersiz itham etmeyelim. Veya ‘benim düşünceme
     uymuyor’ diye hiç kimseyi suçlayıp cezalandırmayalım.
        Hazreti Allâh inanan kadınlara emir verdiği gibi, dikkat,
     inanan erkeklerin inanmayan kadınlarına da söyle
     buyuruyor: Tesettür emrine riayet etmeleri için!
         Bu bildiride açık nass var, içtihad yapılamaz, yapılsa da
     anlamsız kalır!...
        Yukarıda belirttim, tekrar        ediyorum:    Hazreti    Allâh
     buyuruğunun açık anlamı!
         Benim emrim dışında başka bir düsturla yaşarsanız, emrimle
     bağladığım erkeklerin nefsani bağlarını koparırsınız, onlar da sizi
     incitirler!....
         Yazmağa gücüm nisbetinde özen gösterdiğim bu kitaba
     Kur’an-ı Kerim’den, beyan edilen emr-i ilahiyi beşerin hayrına
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


olan, Yaratanımızın uyarılarını, aktarılan belirli ve itimada şayan
sahısların tesettür ve hicap hakkında meal ve tefsirlerindeki
yazıldığı gibi aynen yazdım!..
   Ehlinin ve mesuliyetini müdrik, ilgi duyan ilgilinin bu
mevzuda görüş ve anlayışına hürmetkarız.
    Asrın topluma lüzumlu olan değerlerinden taviz vermi-
yelim!..
    Vereceğim kıssadan hisse alalım; dikkat, kabağın sahibini
bilelim!.
   Yalnız bilmek yeterli görülmeyebilir, gücendirmeyelim,
kabağın sahibini!.


                                 ***
    Gençler birbirleri ile şakalaşarak gidiyorlardı. İçlerinden       43
mukallit biri arkadaşlarını güldürüp memnun etmek kasdi ile,
saçı dökülmüş, kafası açık, yerde oturan bir garip ve masumun
başına:
   --Kabağa bak! diye şiddetle öyle vurdu ki!...
    Canı acıyan garibanın gözleri yaşardı, gençlerin gülme
çığlıklarından şımarıklıklarından korktu, sesini çıkaramadı. Nasıl
çıkarsın gariban!..
     Manevi hak hukukdan habersiz o mukallidin, mazlumun
kafasına vurduğu koluna şiddetli sancı girince, ister istemez bu
mevzuda günahı olmayan, yegane günahı güçsüzlüğü ve
aczinden idi zavallının, özür dilemek için adama, masum bir eda
ile:
   --Ben sana şaka yaptım; bana gücendin mi? Demez mi!
   Başının sersemliği henüz geçmemiş zavallının:
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         --Haddim mi sana gücenmek? Ben zayıfım. Sen taraf-ı
     etrafınla çok güçlüsün. Bu kabak benim imiş gibi görünse de,
     emanettir; kabağın gerçek sahibi var, o gücenmiştir!
                                      ***
        Makamı cennet olsun, Mustafa Kemal Atatürk’ün vaktinde
     yapılan devrim ve icraatlarına hayranım!.
        Bazı yeniliklerin devamını o müstesna insan da istemiyordu.
     Merhum İsmet İnönü’nün bu yönlü bildirisini sayın Bülent
     Ecevit gazetelerde neşrettirdi...
         Bin iki yüz kusur senedir ‘fitne oluyor’ diye içtihatsız
     bırakılan cümle şer’î muamelâta tabi olan ve olmayan hükümler,
     zamana göre şeriat-i garrayı ölçü ve hesabını, idarecilerin
     işlerine geldiği gibi, topluma maledilmeyi emr-i ilahiye
     uygunmuş gibi toplumların yaşantılarına malettirmeleri, gerçek
44   ulemayı, mesuliyetini müdrik toplumların idarecilerini de
     müşkül durumda bıraktığı gerçek!,
          Hulasa edersek; Şeriat-i Muhammediyye’de dahi, evvelki
     şeriatler de içtihatsız bırakıldığı gibi, zamanın uyumsuzluğuna
     itilmiş.
        Zamanın değişimini, hesaba katmadan, bu mevzuda,
     cümle şer’î hükümler içtihatsız bırakılmışlar, maalesef!...
         Bu arada emr-i ilahilerde akıl ve mantık ölçüsü ile ölçülmeye
     başlanmış!..
        Lutfen dikkat edilsin; zamana ve emr-i ilahiye ters
     düşmeyen tesettür ve hicab ayetleri hakkında ayet-i kerimeler
     mevcut olduğundan, içtihada tabi değillerdir!.
        İyi dikkat edilirse, fert olarak iman eden hanımlara olduğu
     kadar, iman etmeyenlere değil hitab-ı ilâhi.
        Yalnızca kulunu uyarıyor Hz. Allâh!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Tekrarında faide görüyorum: Ekseri ayetler gibi ahirette
çekeceği azabı değil, dünya hayatının eza ve meşakkatli
geçeceğinin uyarısı var!..
    İman eden erkeklerin, iman etmemiş hanımlarına da
ziynet mahallerini na-ehle göstermemelerini emrediyor Hz.
Allâh!..
    Bu emre riayet etmelerini Peygamberimiz Efendimize
bildirmesini emrediyor Hz. Allâh!..
    Hanımların şahsına olduğu kadar, mesullerinin ilgilerine
bırakılmış!..
   Ayetle sabit olup içtihadi hüküme tabi değildir!.
    Bu durumda katılıklardan kaçman gerektiği gibi, ‘bu
bildiriden tamamı ile feragat edin’ demek kimsenin haddi değil!..
   Emr-i ilahi de bu türlü iddiaya yer vermez!
                                                                    45
   Tesettür ve hicabı benimsemeyen toplumların, zamanın
medeniyet ve teknolijisine yaraşanının lüzumlu olduğunu iyi
anlamış olduğu halde, emr-i ilahiye ve nizam-ı alemi
tanzimine yaşantıları ile ters düşenlerin tamamı ile dünya
hayatında mesut ve bahtiyar olduklarını kimse söyleyemez!.
    Dünya hayatının ebedi hayat için tanzim edildiğini idrak
edip, bu türlü emr-i ilahilere dikkat etmekliğimizin bilincine
muttali isek, emr-i ilahiyi umursamayan toplumların hallerini
fazla incelemek gereksiz!..
   Zamana uyumlu, medeniyeti, teknolojiyi kabul edip, geri
emr-i ilahiyi nizam-ı alemi dışlayacak olur isek, kalan
görünüm elbette iç açıcı olmayacaktır!.
   Yaşadığın asrın penceresinden seyreyle: Ellerinde ne kaldı?
Görünen manzara aşikar değil mi? İzahına ihtiyaç gerekli mi?...
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Çünkü örneği taklit de olsa, bizim, toplumlarda bariz
     görülmese de o yönlü noksanımız olmakla beraber, bizde de
     gayr-i meşru görünen yaşantılarına, hemen uyum sağlamamıza
     söz söyletmeyiz!..
         Amma yaşadığı asırda Benî Âdem’in hayrına, uygun olan
     dünya yaşantısını onlar kadar maalesef tanıyamadık ve
     anlayamadık!..
         Teknoloji kültür ve medeniyet leri de, her hallerini de
     devamlı küfürle itham ettiğimiz toplumların, ahir zaman
     ümmetine en son zamana uyumlu Şeriat-i Muhammedî ihsan
     edildiği halde, daima küfürle itham ettiğimiz Ehl-i Kitab’ın
     teknoloji ve asra uyumlu, lüzumlu medeniyetine her nedense ters
     baktık, gerçeklere garip kaldık!..
         Bu yanlış tutumumuzla        beğenmediğimiz      toplumların
46   gerilerinde kaldık!..
        Halâ çarpık düşünce ve halimizin bilincinde değiliz neden?!
         Asrın gerektirdiği olmaz ise, olmaz yönünü taklidi de olsa
     onlar gibi yaşamaya mecburuz!.
         İşte bunu fer’den anlayamadığımız gibi, anlatamadığımız
     kitleler bizde sayamıyacağın kadar çok maalesef!..
         Hz. Allâh’ın haram kıldığı belirli yaşantıılardan kaçınalım;
     Allâh, haram kıldığı için!...
         Bu minval üzere yaşandıkca bariz ve açık göreceğiz ki,
     cümle kulların beşer olarak bu yasaklardan kaçınmamız, iki
     cihanda da kul için tanzim edilmiş olup, rahmet-i ilâhiyeye nail
     ve malik olmamız elzemdir; iyi anla!..
        Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi, Tefsir, Enam Suresi
     üçüncü cilt 253’ncü sahifede şöyle belirtiyor:
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Aslını bozmadan        bazı    yerlerini   özetlemeye   özen
göstereceğim:
   Hz. Allâh’ın yasak kıldığı şeyler:
   Allâh’a hiç bir şeyi ortak koşmayınız.
   Anneye babaya iyilik ediniz.
   Fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyiniz.
   Fuhuşların açığına da, kapalısına da yaklaşmayınız.
   Allâh’ın yasakladığı cana kıymayınız.
    Surenin bu ayetinde bütün şirk türlerinin haram olduğu
belirtilmekte.
    Allâh’a hiç bir şeyin: ne putların, ne yıldızların, ne
cinlerin, ne meleklerin, ne de Allâh’ın oğlu, kızı sanılan
şeylerin Allâh’a ortak koşulmaması emrediliyor.
                                                                  47
   Hazreti Allâh’ın sonsuz afv ve mağfiretinden bahsederek,
kulun Hz. Allâh’a karşı yapacağı kulluğun özetini veriyor.
   Ebuzer Gifâri (r.a.), Allâh’ın elçisi (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu anlatır:
   Cebrail bana geldi,
    “Allâh’a ortak koşmayarak ölen kimsenin cennete
gireceğini müjdeledi.”
   Ebuzer diyor ki:
   --Zina etse, hırsızlık etse de mi?
   --Zina etse, hırsızlık etse de! dedi.
   --Zina etse, hırsızlık etsede mi? Dedim.
   --Zina etse, hırsızlık etse de! dedi.
   Merakımdan gene sorunca Peygamber (s.a.v):
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        --Ebuzer’in burnu yere sürtülse de! demiştir.
        Sakın Ebuzer Gifâri (r.a) Efendiyi suçlamayasın.
        Bilâ istisna cümlemiz ayni hissi nefsimizde taşımıyor
     muyuz?
        Bilmediğini ‘biliyorum’ zannederek, Cenab-ı Hakk’a
     karşı, olaylara itirazsız geçen gününü hatırlayabiliyor
     musun?!...
         Mübarek kardeşim! Hz. Allâh’ın rızasını kazanıp, kulluk
     vecibesini emr-i ilahiye uyumlu yerine getirmek ne kadar kolay
     görülüyor değil mi?
        İbadet ve taatın her şeyin özü olduğunu zannederiz! İyi dinle:
         Her yapılan emr-i ilahiye uygun ibadetler ve taatlar
     araçtır ve gereçtir! Amma Yaratanına şirk koşmadan, kasdi
48   ilâhiye nail olman ve sırat-ı müstakim üzere yaşaman için…
     istenilen budur, amaçtır!
        Şirksiz sırat-ı müstakim üzre geçirilen hayat amaca nail
     olmuş hayattır!..
        Geçici dünya hayatının son anına kadar, Yaratanına şirk
     koşmadan verilen ömrü devam ettirebildinse…
        Kuldan istenilen imanın özü, dünyanın yaratılış sırrı,
     hulâsa-yı iman, yaratılışındaki amaç sende tahakkuk
     etmiştir!... Mübarek olsun!..
        Hemcinsine örnek olacak dünya ve ahiret hayatına Halik-ı
     Zülcelâl ‘sırat-ı müstakim’ buyurdu. Mübarek, örnek insan!..
        Örneğin:
         Beyazid-i Bitami (k.s.) vefatında Hazreti Allâh “bana ne
     getirdin?” diye sordu.
        Beyazid-i Bistami:
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    --Ya Rabbi! Elim boş, yüzüm kara; huzuruna kulluğumla
geldim. Dünya hayatımda Zatına şirk koşmamaya dikkat ettim
ve şirk koşmadım, bununla övünürüm!.
      Hz. Allâh:
    --Şirk de koştun, ya Beyazid! Falanca zaman demiştin ‘süt
içtim de, karnım ağrıdı’ diye!.. Sütte ne güç gördün? Sana
yaşadığın geçici hayatında gücün ve kuvvetin ancak bana
mahsus olup, beşerde görünen her şeyin fer’î olduğunu hakka’l-
yakın göstermedim mi?!.. Sütte ne güç gördün?!.. Yarattığım
sebeplerdeki fer’î zuhuratı Zatî gücümle eşdeğer mi gördün?!..
Sütte güç gösterdin, bu noksan görüşün Zatıma şirk değil mi?!..


                                     ***

                                                                   49
   Cebrail (a.s.)’ın Peygamberimiz Efendimize sırat-ı
müstakîmin özet olarak, Allâh’a şirk koşmamak olduğunu
beyanı, beşere yansıyan yönünü anlatmaya çalışıyorum.
   Beyazid-i Bistami (k.s.)’ye yapılan hitabının muhatabı sen
değilsin. Çünkü Beyazid’e açılan rahmet-i ilâhiye sana açılmadı,
o yönlü rahmet-i ilâhiyenin garibisin. Hem de o gibi hatalardan
mazursun. Buna rağmen gene dikkat et!..
      Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa (s.t.a.v.) buyurdular
ki:
    Zorlaştırmayın, kolaylaştırın; genişletin, daraltmayın;
ikrah ettirmeyin, sevdirin.
    Peygamber Efendimiz bir kısım ashabı ile pazar yerinden
geçiyorlardı. Bir kadın çocuğunu kaybetmiş, perişan gözyaşları
ile çocuğunu arıyordu. Nihayet buldu çocuğunu. Öyle bağrına
bastırdı ki ‘yavrum!’ diye!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Bu olay karşısında, gözleri         yaşaran    Peygamberimiz
     Efendimiz ashabına hitaben:
        --Bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?!..
        --Hiç atar mı ya, Resulallâh?!.. Evlâdına olan şu muhabbete
     bak! Deyince, Efendimiz buyurdular ki:
        --Bu kadının çocuğuna olan sevgi ve muhabbeti, Hazreti
     Allâh’ın kullarına olan sevgi ve muhabbetinin bir zerre
     zuhurunun görünümü!..
         Yalnız ve yalnız insan olmanın zevkini taşıyan Benî Âdem’e
     ihsan eylediği rahmet-i ilâhiye, yarattığı hiç bir mahlukuna
     verilmedi; ihsan edilen rahmetin insandaki zuhuru, görülen
     tecelliyat-ı ilâhiyenin mevcudiyetinin zuhuru kadarı başka
     yaratıkta görülmemiştir!.. Görülmeyecektir de; Çünkü yaratılışın
     nedenidir insan olmuş Benî Âdem!...
50      Hazreti Allâh kullarını rahmetinden yarattı!..
        Yaratılışın nedeninin bariz görülen zuhuratın rahmet-i ilâhiye
     olduğunu göremeyen, yalnız ve yalnız gazab-ı ilâhiye her haliyle
     dönük olanlar…
        Bismillâhirrahmanirrahim
         De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
     Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allâh bütün
     günahları bağışlar. Şüphesiz ki o çok bağışlayan, çok
     esirgeyendir!...
                                                    (Zümer Suresi, 53)
        Hazreti Allâh’ın sonsuz afv u mağfiretini iyi anla!
         Bu rahmet-i ilâhiyeden habersiz, nehy-i ilâhi ile ömrü geçen
     insanlar verilen ömrün aydınlığından habersiz, yalnız karanlık
     yönünün hayranıdırlar!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Rahmet-i ilâhiyenin bu görünümünden başka bir hal
tanımadıkları    halde,  alim   geçinenler hakikatın
cahilleridirler!
    Bu kişilerin umumiyetle anlatışlarından, sanırsın ki ‘Hazreti
Allâh cemî kullarını cehenneme koymak için yarattı!’ anlamı
çıkar izahlarından ve yaşantılarından.
    Zannedersin ki rahmet altarnatifi küfre yönelik! Öyle şeyler
halketmiş ki Yaratan ‘kullarından hınç almak için!’ Yaratılmış
gibi görünüm sahneleri!...
    Kulu, Allâh’tan uzaklaştırmalarına, cehlinden ‘yaklaştırdım’
zevki ile dört köşe olunduklarını da bu tür kişileri her sahnede
aşikar görmek mümkündür!.
    Bilmezler ki başka mahlukata verilmeyen rahmet-i ilâhiye
insan olmaya namzet Benî Âdem’e bahşettiğini!.
   Dünya hayatının her zuhuratında tecelliyat-ı ilâhiyenin          51
zuhuru görüldüğü gibi değil mi?!..
   İlme’l-yakîninle,     ayne’l-yakin  ve    hakke’l-yakin
zuhurunu, ilminde yeri görülmeyen manayı hakiykatı
hocam,     zahiri    ilminle    nasıl anlayacaksın,   neyi
anlatacaksın?!..
    Hurafaya ve katılığa da kaçmadan, Hz. Allâh’ın tefsire
ihtiyaç duyulmayan, her yönlü ilme açık buyruğunu görmekten
ve anlatmaktan niye çekiniyorsun?!..
    Tesettür ve hicap ayetlerinin tefsire ihtiyacı olmayan
emr-i ilahiyi gazab-ı ilâhiye girmeden, olduğu gibi anlat ki,
cümle Allâh’ın kulları tarafından bilinsin de, her kul Hz.
Allâh’a inancı nisbetinde, bildirilen emr-i ilahiyi yaşama
zevkine ersin!...
   Bu hususta hitab-ı ilâhiler o kadar açık beyan edilmiş ki!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         İzaha ve tefsire muhtaç değil! Yalnız Arapçası Türkçeye iyi
     tercüme edilsin. Tesettür, hicap ayetleri kulun yaşantısını felç
     etmek değil, haşa!
         Hz. Allâh’ın yaratmış olduğu, insan olmaya namzet Benî
     Âdem’in dünya hayatında nasıl yaşaması gerekir? bu düstur ve
     nizamı bi-zatihi ihsan ediyor!
         Bu emr-i ilahiye kimlerin uyup uymuyacağını açık, sarih
     bildiriyor.
         Maalesef gerçekleri anlatırken her şeyin ifratına kaçıldı; asrın
     icaplarını emr-i ilahinin katı kurallarla dejenere edilmesi gibi!..
        Emr-i ilahiye olsun, zamana uyumlu yaşam tarzı olsun,
     bunlardan uzak kalmış toplumların yaşantısına özlem
     duymanın nedenini de anlamak mümkün değil!...
         Geçici kurallarla, amma tekrar ediyorum, geçici bir zaman
52   için inanç, hürriyetini tamamı ile tahrip değil de zedelenerek
     devrimler elzemdi ve öyle oldu.
        Çünkü Şeriat-i Muhammediye’de bin iki yüz senedir içtihat
     kapusunu kapattılar, ‘Fitne oluyor’ diye!.
        O zamanın uleması dört imamdan başka imam
     tanımadılar, Ümmet-i Muhammed’i de asra uyumsuz,
     zamana göre de içtihatsız, bu yönlü bilgisiz bıraktılar!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




                    ATATÜRK VE DİN




    Makamı cennet olsun, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk
bu noksanlığı düzeltmeyi üstlendi ve başardı sayılır. Çünkü bu
icraat her şahsın yapacağı basit bir icraat değildi!..
    Bu icraatı yapabilmek için evvelâ Allâh’ı bilmesi, tabi
olup kabullendiği peygamberini, peygamberinin getirdiği
şeriatını bilmesi ve kul olarak şahsının yaratılışındaki sırr-ı   53
ilâhiyi bilmesi gerekli idi. Tedrisatı ve imanı müsaitti. Bu
ilme yabancı değildi, biliyordu!..
   Atatürk’ün, yaşadığı zamanın ulemasına kulak ver:
   Ataya, itifaken ‘mehdi, resul’ demişlerdi!..
   Nutuk’larını da iyi oku, anlarsın!..
    Zamana uyum sağlamaya çaba gösteren, vatanın gerçek
evlatlarını minnet ve rahmetle anıyorum.
    Çünkü o büyük insandı. Aklı ermeyenlerin dinsiz
zannettikleri; çıkarlarına kullananların zannettiği gibi dinsiz
hiç değildi!.
    Edindiğim intibaya göre ‘dindardı’ dersem mübalâğa etmiş
sayılmam.
    Tekrar ediyorum; ‘zamanının mehdi resülü’ diyorlardı,
dindar büyüklerim.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Tevatüren hakkında söylenen menkıbelerin canlı şahidiyim.
        Muhafız erlerinden bir tanesi şöyle anlatıyordu:
         Sabaha kadar masa başından kalkamadılar. Alaca karanlıkda
     dışarı çıktı. Bataklık gibi olan Yenişehir tarafına doğru
     gidiyordu. Ben arkasını takip ettim, vazifem icabı. Geriye
     dönmeden, bana gelmememi söyledi. Ben görünmeden takibe
     devam ettim. Durdu bir yerde, yönünü dönmeden ‘yaklaş!’ dedi.
     Biraz daha yaklaştım.
        Gür bir sesle:
         --Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız
     gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Hazreti Allâh’a
     değil mi? Ben de Allâh’a sığınıyorum, rahat bırak beni!...
         Muhafız öyle diyordu: “Vücudum sarsıldı, ister istemez geri
     çekildim.”
54
         Medyada Fatih Çekirge’nin         programında     bu   gerçeği
     anlatmak bana nasip olmuştu:
        (Prof. Dr. Hanif Faruk, Urduca Yayınlarında Atatürk, An.
     Ün. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, s. 102’de
     mevcuttur.)
         Atatürk vefatından on beş gün evvel Dolmabahçe Sarayında
     hasta yatarken, zamanın hariciye vekili ve başbakanına:
        “İslâm alemine mesaj veriyorum, bildirin” demişti. Ne
     yazık ki bildirmediler!..
        Dünyaya bildirilmesini istediği gerçeği o büyük insan şöyle
     yazdırıyordu:


                                     ***
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Bütün dünya müslümanları!
    Allâh’ın son peygamberi Hazreti Muhammet (s.t.a.v.)’in
gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak
tatbik etmeli!
   Tüm müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve
kendisi gibi hareket etmeli!
   İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli.
   Zira ancak       bu    şekilde    insanlar   kurtulabilir   ve
kalkınabilirler.
                                 ***
   Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve
Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile
görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra.
   Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez      55
Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından
önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah
Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat
kendisi anlatıyor:
   Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden
kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi
Ankara’ya davet eder.
   O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir.
    Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda
karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona
Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme
gerçekleşir.
   Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder.
   O günlerde       türbe,   tekke     ve   zaviyeler   kapatılmış
bulunmaktadır!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki:
        --Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben
     kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama
     şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben
     açacağım!


        Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti.
        Bir benzeri olay:
         Atatürk, Mevlâna Celâleddin-i Rumi Hazretlerini ziyaret
     ettiğinde:
        --Sen rahat uyu, ey koca şeyh! Bu icraatım sizlere değil.
        Dediğinin gerçek yüzünü bilesin!...
        Zira tertib ve tanzim-i ilâhi olan zuhuratların salikleri,
56
     haddi aşmadıkça kul ferden ve cemi, Allâh’ın
     muhafazasındadır!.
         Allâh’ın tertıbini bozma ve kaldırma gibi, duygu ve hislerde
     o gerçek insanlardan uzak düşünülür!
         Toplumlar emr-i ilahiye muti, zamana uyumlu
     yaşadıkları müddetçe, hiç düşünülmesin ki rahmet-i ilâhiye
     gene ihsan edilmez mi? diye, yaptığın beşerî zaafın mahsülü
     hatalarından dolayı Hazreti Allâh’ı itham etmeyi bırak!...
         Yolunu şaşırmış nefsini emr-i ilahiye uyumlu kılmaya çalış.
     Sırat-ı müstakim üzere gitmeye alış!
         Atatürk’ün hayatında iman yönünde metafizik olaylardan
     internette de mevcut, manevi zevkini aldığım, yabancısı
     olmadığımız bildirilerin bir kaçını yazmadan geçemiyeceğim:
         Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet
     başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal’in adı
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


bir bayrak olmuştu… Antep mücadele günlerinin acı bir
devresiydi. Memlekette istiklâl şuurlaşmış, topyekün bir vuzuh
kazanmıştı.
    O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfında idim. Bir sabah okula
geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu
gördüm.
    Din dersleri muallimi Hafız Halil efendinin konuşacağını
söylediler.
   Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil
Efendi kürsüye çıktı, titrek fakat heyecanlı bir sesle:
    --Din kardeşlerim! Sizi Şeyh Sünusi Hazretlerinin bir tebşiri
için buraya topladım, Dedi ve şu vakayı anlattı:
    Şeyh Sünusi Hazretleri bir gece Peygamberimiz’i rüyasında
görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol
elini uzatmış!                                                        57

   Buna şaşıran ve mahzun olan şeyh, Peygamber’e hiteben:
   --Ya Resulâllah! Niçin sağ elinizi vermediniz?!.
   Diye sual edince, şu cevabı almış:
   --Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım!
     Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendinin elleri, çenesi ve dili
titriyordu! Gözleri dolu dolu oluyordu. Hitabeti kalabalığı
etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle:
   --Ey ahali! Mustafa Kemal muzaffer olacak! Peygamber
Efendimiz’in sağ eli onun elindedir! Buna iman edin!
   Diye haykırdı ve kürsüden indi.
   Sonradan öğrendiğime göre merhum Hafız Halil Efendi bu
rüyayı camide vaaz etmiş ve onu imanlı tefsirlerle
tamamlamıştır.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Gene İstiklâl Harbi günlerinde.
         Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü
     ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara tren
     istasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada, Çavuş
     Ali Metin’e “acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve
     hemen buraya gelmesini söyle!” diyor.
        Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi
     Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere hemen evden çıkmakta
     olduğunu söylüyor.
         Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına gelince, Atatürk ona bir kağıt
     kalem uzatıp:
        --Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver! diyor.
        Kendisi de bir kalem kağıt alıp aynı şekilde o gün gördüğü
     rüyayı Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor.
58
        Yazma işi      bittikden   sonra   birbirine   bakıp   sevinçle
     gülümsüyorlar!
        Her ikisinin de yazdığını kendi kağıtlarından okuyan Ali
     Metin her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:
        Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayrâm-ı Veli’ye
     diyor ki:
         --Mustafa’ya söyle, korkmasın; sonunda zafer onların
     olacak!
        Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber
     Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken
     gören bu iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri “Mustafa
     Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir!
        (Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s. 160-161.)
         Cennet-mekân Atatürk’ün yaşantısında açık görülen manevi,
     dindar kesim, kültürlü halk arasında tevatüren anlatılan dini
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


duyguların ve yaşantıların aleyhinde hiç bir            zaman
bulunmadığının kanıtları sayılamıyacak kadar çoktur.
    Buraya ancak bir kaçını yazdım. Kanıtlamak istediğim şudur
ki; Kemal Atatürk bazı çıkarcıların kendi düşünce menfaatlerine
ortak gibi göstermeye çalıştıkları gibi haşa ‘dinsiz’ olmadığı
gibi, asra uyumlu Muhammedi Şeriatına hayranlığının ifadesi
değil mi?!.. Yaptığı icraatlar buna dönük değil mi?!...
   Elini vicdanına koy, öyle konuş:
   Atatürk dini kuralların esasına dokundu mu?!..
    Teknolojiye, asra uyumlu, medeniyetin hayranı, Allâh’a
iman etmiş bir ferde veya topluma, bu saydığım meziyetler
dışında bir şey kabul ettirebilir misin?!..
   Hatta onu tatmin edecek şekilde, küfre dönük bir olayı,
rahmetmiş gibi anlatarak kabul ettirmen mümkün mü?! Bu
gücü naçiz şahsında görebiliyor musun?!...                        59

   Ne kadar iyi niyyetle yapılır ise yapılsın, halk nazarında
devrimler hiç bir zaman yüzde yüz tasvip görülmediği gibi,
devrimlerin her zaman halka ters düştüğü vakıadır!
    Şöyle de söylenir: Devrimler kırk seneyi geçip, hala çoğu
halkın beğenisinde tasvip görmedi ise devrim geçerliliğini
kaybeder!
   Milletin    hayrına   iken,    halkın     kırk senede
benimseyemediği devrimlerin devam etmesinin ekseri halk
indinde zulme dönüştüğü kabul edile gelmiştir!
    Hazreti Allâh’ın tertibi olan, sonra gelen elçilerine ve
ümmetlerine her asırda takınılan, hakikat dışı cehlin görünümü,
çirkin tavır ve gayrıya tarih boyu reva görülen muamele, malum
tarihe maledilen acı sahifeleri her zaman görmek mümkün!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Medeniyete doğru yürüdüğünü zanneden, yalnız teknoloji ve
     bazı ilerlemelerinde muvaffak oldukları inkar edilemez, emr-i
     ilahiye yeteri kadar uyum sağladığı da söylenemez. Zaman
     zaman gerçeklerden habersiz, şeriatlarından habersiz, ‘Hz.
     Allâh’a vardır’ diyenlerin, Allâh’ın bildirisi ‘müslüman’
     olduklarından habersiz!...
        ‘Elçilerimi birbirinden ayrı görmeyin’
        Hitab-ı ilâhisinden habersiz!...
        Hiçbir peygamberin ilâh olmadığından habersiz!...
        Allâh elçileri     birbirinden     farklı   değil,   hitabından
     habersiz!..
        ‘Dinde diyalog’ kelamını çok duyuyoruz, amma ondan da
     habersiz!...

60      Amma ahir zaman peygamberi ümmetine ‘haçlı seferi’
     düzenlemekte mahir!..
        ‘O günler geride kaldı, bugün şeriatlar arası diyalog’
     avutmaları devam ederken!...
         Bu sefer başka taktikle ahir zaman peygamberi Hazreti
     Muhammet Mustafa Efendimiz’i (s.a.v.) karikatürize eden ‘haçlı
     seferi kalıntıları’na sorula bilse:
        Ne demek istiyorsun?! Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?!..
        Ya Rabbi! Kullarına şuur ver.
        Emr-i ilahine ters düşmeyen görüş ver de, bitsin artık
     vahşi ve zalimane düşünce ve icraatlara dönük fitne!...
        Bunlar beynelmilel fitneli nabız yoklaması.
        Dikkat et, ya Ümmet-i Muhammet!..
        Dikkat et, ya ehl-i iman, ya ehl-i islam, Ehl-i Kitap!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Peygamber efendilerimizin kimliğinden habersiz, fitne
üreten zalımların oyununa gelmeyiniz!..
    Anlaşılsın ve bilinsin artık: Ehli Kitab’ın, ‘Allâh vardır’
diyenin “müslüman” olduğu, müslümanlarınsa kardeş
olduğu…
    Ahir zaman peygamberi Muhammet Ümmeti! Bu gerçeği
ilân edip, ‘İslam’ın beş şartı var!’ demekten vazgeç!..
   Emr-i ilahiyi ilân et!
   Duyurmak sana düşüyor, vazifeni yap, zaman geçiyor!.
    Birbirinizin ocağını söndürmekle emr-i ilahiye uyduğunu
sakın söylemek gafletinde bulunmayasın. Bu zihniyetler
tarihin karanlıklarına gömülmeye mahkumdur; bitsin
artık!...
   Bu karanlığa iltifat etme, yeter!..
                                                                     61
   Bu icraatın gerçeği senden duyulsun, ey Muhammedî!
Dünyaya, normali bu değil mi?...
   O günleri yaşadım ve bu hallere şahidim.
   1930 senesi 11 yaşıma yeni girmiştim.
    Atatürk, Samsun’a geldiğinde           babam      Belediye’nin
karşısındaki büyük hamamı işletiyordu.
   Ben Bozkurt İlkokulu üçüncü sınıfında idim. Okulumuz
Gazievi’ne yakındı. Arkadaşlarla Gazievi’ne olayları yerinde
görmek için gittik. Çok geçmeden üstü açık arabası yanımızda
durdu. Halk yetişene kadar bir hayli konuştu bizimle.
    Ben hep şahsını temaşa eyledim; Ata’yı o tarihte yaşlanmış
ve bitkin gördüm!..
    Çok partili demokrasiye geçiş yapmıştı, Harbiye’den okul
arkadaşı Fethi Okyar’a parti kurdurmuştu!.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Parti dört ay devam etti. Samsun belediye seçiminde
     kadınları ıssız odaya koyarak oy kullanmasını kabul edemiyen
     kara denizliler isyan ettiler!.
        Atatürk gece Samsun’a geldi, olayı bastırdı ve partiyi
     kurucusu Fethi Okyar’a kapattırdı!
         Atatürk’ü iyi anlasınlar diye, yanlış düşünen dindar insanları
     uyarmak kasdi ile, şahsıma bahşedilen manevi vazifem icabı
     zuhuratlarla az da olsa gerçekleri yazmaya çalıştım, inşallâh
     anlaşılır da, Allâh’ın rızasına uyumlu amellere nail olunur!..
         Hocam, İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlat da, yalnız
     Ümmet-i Muhammed’e değil, bütün dünya Din-i İslâm’ın hiçbir
     kavmin tekelinde olmadığını, umuma bahşedilen tek dinin İslâm
     olduğunu bilsin cümle Allâh’ın kulları, insan olmaya namzet
     yaratılan Benî Âdem’e her Allâh’ın kuluna ‘kafir, gavur, gayr-i
62   müslim’ deme günahından kurtulsun!..
         Hele, olmadığı halde, Din-i İslâm’a malettiğin, İslâm’ın
     manası ile ilgisi olmayıp, Hazreti Allâh’ın muhip, müttaki, ittika
     sahibi, mü’min kullarına bahşeylediği ihsanını...
         ‘İslâm’da beş şart var’ diye, İslâm’a malettin ve dünyaya
     kabul ettirdin, güya! Netice nasıl tahrifat oldu?! Cesaretin var
     mı, şimdi Hazreti Allâh’ın bu yönlü bildirisini, gerçeği bilen
     toplumlara anlatabilecek misin?!...
         Halâ İslâm’ı bir zümreye maledip, kıyamete kadar tekelinde
     tutabilecek misin?!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




           İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR!




               İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR
         ‘ALLAH VARDIR’ DİYEN MÜSLÜMANDIR
   Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinin bildirisi:
   ‘Allâh vardır’ diyene, isterse bunu söyleyen kimsede daha
imanın eseri görülmese, bedevi dahi olsa!..
                                                                  63
   Söyle ona ‘İslâm’a girdim’ desin, ‘müslüman oldum’ desin!
Daha iman kalbine yerleşmedi. Amma ‘Allâh var’ dedi, ona
‘müslümansın’ demen gerekli; emr-i ilahi bu vecihledir.
    Emr-i ilahi bu minval üzere iken, kula ‘müslüman’
denilmemesi için, beş şartı Hazreti Allâh’ın bu bildirisinin
neresine uygun gördün de, cümle kulların yolunu içinden
çıkılmaz hale getirdin?!..
   Bu yanlış düşüncen ve bildirinle, Ümmet-i Muhammed’i
bütün şeriatlara düşman kıldığın gibi, cümle şeriatları da
Ümmet-i Muhammed’in şeriatına düşman eyledin!..
    Emr-i ilahiyi kullarına tebliğ vazifeli son gelen Peygamber
Efendimiz’e dünyayı düşman kıldın. Çünkü sen de onların
peygamberlerini hafife aldın; Hazreti Allâh “Peygamberleri
birini birinden ayırt etmeyin!” buyurduğu halde!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


         Bütün şeriat sahiblerine, Ehl-i Kitab’a ‘müslümansın’
     diyeceğin yerde, gerçekten uzak ölçünden uzak inancına hakaret
     ettinde, bilâ-istisna Ehl-i Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’
     dedin.
        Güçlü idin, ses çıkaramadılar!
        Şimdi hatanı anlıyor musun?!
        Deme sakın: Daha anlayamadım!..
         Hiçbir şeriata tabi olmayıp ‘Allâh vardır’ diyen cümle
     Allâh’ın kullarına ‘müslümansın’ diyeceksin, emr-i ilahi bu değil
     mi?!.
         Olmadığı halde, “İslâm’da beş şart var!” dedin, Ümmet-i
     Muhammed’e İslâm’ın ölçüsünü böyle verdin, dünyada İslâm’ın
     anlamını böyle ters tanıttın!.

64      Benî Âdemi bu ölçüden görmeyi ‘İslâm’a hizmet ediyorum’
     zevki ile insanları birini diğerine düşman kıldın!..
          Kur’an-ı Kerîm’de açık olan bu emr-i ilahileri gördüğün
     halde, halâ sen-ben davasının zevki ile yaşayan nefsani
     duygularının mahsulü, elbette çarpık bilgin ve yaşantının zevki
     ile tatmin olabiliyor isen, bu halinden nedamet duyduğun zaman,
     ulema bildirisine göre gerekli sana tecdid-i iman, tecdid-i nikâh
     gerekli!..
         Zamanın verdiği ilmi ölçüye uyamadığın için İslâm’ın
     anlamını Hz. Allâh’ın bildirisine göre değil de, nefsinin sesine
     uydurdun Ehl-i Kitab’a dahi ‘müslüman değilsin’ dedin ve
     dedirtdin, ibadet şekillerin bizimkine benzemiyor, diye!..
         Bu yanlış ölçün yirmi birinci asırda halâ devam ediyor,
     bilinmiyor ki, daha ne kadar devam edecek?!..
        Lütfen, emr-i ilahiyi anlayarak oku!..
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


   Bu yanlış edindiğin        bilgi   hakikatın   değil,   nefsani
duygularının ürünü!
    Ama! Gerçek dışı bu bilgiler bizi ‘Allâh vardır’ diyen Allâh
kullarına nefsani duygular ürünü düşman eylediği gerçek!..
    Mesuliyetini müdrik, ulema efendiler, bu yönlü
gerçeklerin hissini taşıyan mesuller! Allâh’ın bildirdiği gibi,
Allâh rızası için düzeltin!..
    Bir ölçüye isnad etmeden, Ehl-i Kitab’a dahi ‘kafir, gavur,
gayr-i müslim’ demenin mesuliyetini, Ümmet-i Muhammed’in
de zararına yapılan tahribatı anlada, bu günahın telâfi yönünü
araştır ve imkanlar tükenmeden, fırsat varken, aman ha geç
kalmayalım!.
    Din-i İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlatmak
istemediğin için, tahrifatın çok büyük! Cümle kullarına
bencillikten öteye yol bırakmayan, dünyayı sarsan, iman              65
yollarını tıkayan bu yanlışlığı düzeltin lutfen, huzur-ı ilâhiye
gitmeden evvel!..
   Abd-i aciz, daha evvel yazdığım kitaplarda da bir nebze
bahsetmiştim; daha henüz bir düzeltim için kıpırtı dahi
göremedim!
    Bu kitapta daha geniş yer vermeğe çalışıyorum; mazur
görünüz, aynı mevzuyu birkaç kere tekrar edişimi. İnşallâh
anlayış gösterilir!.
    Amerika ve avrupa başkanlarının ve büyük devlet
idarecilerinin, Muhammedi olarak Din-i İslam’ı CD ile dillerine
göre yazdığımız mektublarla bildirilerimizi taltifle ve teşekkürle
cevaplandırdılar; gerçeği idrak edip anlayan ferdlere ve
toplumlara müteşekkirim. Allâh cümlesinden razı olsun!.
   Teşekkürleri ve övgü taşıyan mektupları ile asra uyumlu
yaşama gayretimi ve cümle şeriatlara hürmetkarlığımı, ‘Allâh
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     vardır’ diyen her kula ‘müslüman’ demenin zevkini alıp, bu
     gerçekleri yol edindiğim için!..
         İlim ve irfanı müsait kişilere ben de hayranım; Allâh
     ilimlerini ali kılsın!..
         Din-i İslam’ı asrın yaşantısını müdrik ilmini de yaşadığı asra
     uyumlu kılmış, gelecek için az da olsa tedbirini almasa da
     düşünebilen, tedrisatında hiç olmazsa yerini belirten Ümmet-i
     Muhammedî’den, idareciler ve yetkili din adamları yukarıda
     belirttiğim gerçeklere itiraz etmiyorlar...
         Amma tasdik ve kabul ettiklerine dair hiç bir tatmin edici bir
     şey alamadık şimdiye kadar, sabırla bekliyoruz, olur inşallâh!.




66
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




          KARMA NAMAZ UYDURULARI!




      CAMİLERDE KADIN-ERKEK KARIŞIK KARMA
             NAMAZ UYDURULARI!
     Hiç bir ilme istinat etmeden, zaman zaman şahsını
ilgilendiren bir mevzu ve dava olmadığı halde, Hz. Allâh’a
inanan toplumların, emr-i ilahiye uyumlu yaşamak isteyen
toplumların bu yönlü yaşantılarının ne olduğunu bilmeden, bir
                                                                   67
ilmi gerekçeye isnat etmeden, yaşadığı nefsani duygulardan
öteye yolunu bulamadığı ruhu, gıda ve zevkinden habersiz bir
yaşantılarının ürettiği üzücü şeriat parazitleri…
   Çıktığı yerler malum olduğu kadar, görünümü gizli…
   Maksat aşikar ehline, gizli değil amma umuma tahrifat
niyetler gizli…
    Bunları üreten kasdi malum toplumlar var amma yerleri
gizli…
    Her fabrika ürettiği cihazın kullanım izahını kullanıcıya
yanlışlık yapmasın, cihaz normal vazifesini yapsın diye izahını
normal gördüğün halde, niçin insan olmaya namzet Benî
Âdem’i, maddesi manası ile yoktan var eden Hazreti Allâh’ın
efdal-i mahluk, şerefli mahluk sıfatına nail olabilmesi için
Yaratanının kullarına lütuf ve ihsan eylediği plan ve projesi,
gerçeği ilminden habersiz, ilmel-yakin bilgileri ile yaratılışın
gerçek yönünden habersiz?!...
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Aynel-yakin ve Hakkal-yakinden habersiz olduğu halde!..
        Ehli olmadığı bir davaya ‘sahip çıktım’ edası ile, bu ucuz
     kahramanlıkların ayıp olduğundan belki habersiz!..
         Yersiz iddiasında     gülünç   duruma     düştüğünüde    mi
     bilemiyor?!.
         Zamanın farkında, Yaratanının tertip ve tanziminin
     nefsinde mesuliyetini idrak ederek yaşayan şahıslara karşı
     tutumlarında gerçekleri uygulamaya çaba gösteren sadık
     kullar na-ehil tarafından neden garipsenir? Neden
     horlanır?!..
        Yaratanına yönleri dönük, ibadet ve taatta ve icraatta
     sadık ve muhip kullar niçin küçümsenir?!.
         Na-ehlin yersiz müdahelesi ile gerçeğin ne hale geldiğini
     gör!
68
        Olmaz ise olmaz emr-i ilahiyi yazıyorum, iyi oku veya dinle!
        Fetva şu vecihledir:
         Cemaatle namaz veya münferit tek başına olsun, yanına
     veya önüne durdu ise kadın, kadının kadın olduğu biliniyor
     ise, kadının sağındaki, solundaki, arkasındaki erkeğin
     rükulu, secdeli namazı olmaz!
         Çarpık düşüncende israr ediyor isen, gerçekleri veciz kelâm
     ve esprileri ile anlatan Bektaşinin şu fıkrasını hatırlatırım:
        Subaşı emir verdi:
        --Vurun kıçına iki yüz deynek! diye
        Bektaşi gülerek, subaşıya:
        --Sen ya sayıyı bilmiyorsun, yahut kıçın yok!..
        Bu mevzuda emr-i ilahiye kendini yükümlü görmeyen,
     namazın emr-i ilahi olduğunun, lütfu ilâhi olduğunun bilincine
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


eren iman ehlinin miracı olduğundan habersiz kişilerin, ileri
sürdüklerini, bu mevzudaki görüşlerini, subaşının ölçüsüz
atmasyon atışlarına benzetirim ve derim ki:
   Seksen yedi yaşıma girdim, namaz borcum yok
zannediyorum. Rabbımın lütfu ihsanı, zamana uyumlu
yaşantımla yarım asırlık irşat vazifesi ile veraset-i Nebi ile de
yükümlüyüm, Rabbım lâyik kılsın iyi dinle!
   Kastim şahsına hakaret değil. Münakaşa ettiğiniz bu
mevzuların belliki ehli değilsiniz!
   Bırakın bu mevzuları, bu yönlü mesuliyet taşıyan ehli
düşünsün!
    Safımda ve yanımda veya önümde ruku ve secde eden bir
kadın, velevki tesettürlü olsun, kadın olduğunu bildimse; “Hz.
Allâh’ın ihsan eylediği, ahir zaman Peygamberimizin tarif
buyurduğu namazı kılmam imkansızdır” diyorum, nefsi                 69
duygularım galebe çalar, manamı rahatsız eder, kılamam!...
    Aklının ermediği, vazifen olmadığı emr-i ilahilere, bilgin
dışı olaylara karşı çıkmaktan vazgeç, çünkü bu bilgiler akıl
ve mantık ölçüsü dışındadır!.
   Hele bu halin cahili, sen “ben kılarım!” diyorsan, bu masalı
benim külâhıma oku!..
   Emr-i ilahiye uyumlu namazın gerçek ölçümü ilmel-
yakin değil, aynel-yakın ötesi Hakkal-yakındır. Zira
mü’minin miracıdır!..
    Protokol icabı kıldığın namazları mirac gibi göstermeye
kalkışma, ayıp oluyor!..
   Yunus’a kulak ver:


   Eğer bir kalp yıktın ise bu kıldığın namaz değil;
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


     Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil!..


     Yetmiş iki milleti bir gözle görmeyen,
     Halka müderris olsa da hakiykatte asidir!.


     Esas bu davayı yürütmeye çalış!




70
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




                             EDEB




   Tesettür ve hicab mana itibarı ile edepdir.
     Yakın benzerlik    olduğundan     edebden    de   bahsetmek
istiyorum.
    Mutasavvıfîn edebin üzerinde titizlikle durmuşlar ve
ibadethanelerini edeb levhaları ile süslemişler.
                                                                   71
    Edep (Arapça) üç harfden oluştuğundan mutasavvıfîn her
harfin anlamını vererek:
   E: Eline
   D: Diline
   B: Beline
   Sahip olmaktır diye özetlemişler.
    Eline, diline, malum beline: nefsani duygunun fiiliyatla
neticelenmesidir.
    Adem ulvi alemdendir (yani yaratılışı yüksekdir); onu
süfli ve alçak sanma!
   Bu kâinat kubbesinin dönüşündeki nizam ve intizam
edebdir.
   Din edebdir! demişler.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


        Ademlikten insan olma şerefine ermiş kişinin kıymeti ve
     değeri edebi ile ölçülür.
        Gözünü aç da, baştan başa Tanrı kelâmına bak: Ayet
     ayet bütün Kur’an’ın manası edebden ibarettir!
        Akla, “iman nedir?” diye sordum.
        O kalb kulağıma dedi ki: “İman edebdir!”
        Hal, edeb, istikamet ve ilim cihetlerinden her vechile örnek
     olması için “ehlullah yedinde terbiye görmesi lâzım ve
     gereklidir” Hz. Allâh’ın varlığini idrak eden insan olmaya
     namzet Benî Âdem’in.
        Evvelâ zaman ölçümünden bir nebze dahi haberdar olan
     hakikat alimlerinin anladığı şekilde Kitab ve Sünnet’in anlamına
     uyumlu itikadımızı tanzim etmektir.

72      İtikatte Kur’an Azimüş-şan’ın medarı ikidir:
        1- İlmi tevhit: Nafi ilim, lüzumlu ilim
        2- Ameli tevhit: Salih amel, emr-i ilahiye uygun amel
        Sözün edebli olanını söyle.
        Öyle bir söz söyle ki, sözünden ibret alsınlar.
        Söz bilmez isen sükût eyle, seni bir adem sansınlar!


        Yunus da şöyle dile getirdi:
        Söz ola kese savaşı
        Söz ola kestire başı
        Söz ola avulu aşı
        Bal ile yağ ide bir söz!
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP


    Hz. Ali (r.a.) Basra’ya gitmişti. Bir camiye girdi. Bazı
kimseler etrafına cemaati toplamış, onlara aslı ve esası olmayan
hikaye ve masallar anlatarak vaaz veriyorlardı.
   Onların bu halini gören Hz. Ali sinirlenerek vaaz edenleri
camiden uzaklâştırdı.
    Daha sonra aynı şehirde genç olmasına rağmen herkes
tarafından bilinen ve sevilen Hasan-ı Basri (r.a.) ile karşılaştı.
   Hasan-ı Basri’ye:
    --Ey genç! Sana bazı sorular soracağım; doğru cevap
verirsen irşadına devam edeceksin, aksi takdirde vaaz etmeni
yasaklıyacağım! Kişiler gibi seni de vaaz etmekten men
edeceğim, dedi.
   Hasan-ı Basri de:
   --Dilediğini sor! Deyince, bunun üzerine Hz. Ali:
                                                                     73
   --Dinden ne edindin?
   --Takva! demekle yetindi.
   --Din ne ile bozulur?
   -- Tamah (aç gözlülük) ile, cevabını verdi.
   İki soruya da cevabını alan Hz. Ali (r.a.):
   --Tamam, halka işte böyle vaaz edilir! Buyurdu.
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP




       Kulun Yaratılışınıın Nedeni
                   Aşktır!
       Aşkı lahinin öğrenim dalı ve
            kökü Tasavvuftur!..
           Yol smi ise Tariktir.
            Cem-i Tarikattır!..
     Talebesinin yani salikinin ismi
74             ise Derviştir.
        Günlük dersi, o kuluna Hz.
         Allah’ın bahşettiği ihsan
                  eylediği
              Aşk Rahmetidir!
                          H. Galip Hasan
                     Kuşçuoğlu
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP

Más contenido relacionado

La actualidad más candente

İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali   i̇nançta hassas ölçülerİmam gazali   i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali i̇nançta hassas ölçülerSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali dinde kırk prensip
İmam gazali   dinde kırk prensipİmam gazali   dinde kırk prensip
İmam gazali dinde kırk prensipSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali yükselme basamakları
İmam gazali   yükselme basamaklarıİmam gazali   yükselme basamakları
İmam gazali yükselme basamaklarıSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali ariflerin yolu
İmam gazali   ariflerin yoluİmam gazali   ariflerin yolu
İmam gazali ariflerin yoluSelçuk Sarıcı
 
Islamda Mezhep M.Sultan Masumi
Islamda Mezhep M.Sultan MasumiIslamda Mezhep M.Sultan Masumi
Islamda Mezhep M.Sultan Masumiguestd1cbe2
 
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairi
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr ElcezairişIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairi
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairiguestd1cbe2
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
İmam gazali ölüm ve ötesi
İmam gazali   ölüm ve ötesiİmam gazali   ölüm ve ötesi
İmam gazali ölüm ve ötesiSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali itikatta sözün özü
İmam gazali   itikatta sözün özüİmam gazali   itikatta sözün özü
İmam gazali itikatta sözün özüSelçuk Sarıcı
 
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...mevlanamedya
 
Dergi interaktif
Dergi interaktifDergi interaktif
Dergi interaktifgenclikarge
 
Müslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyetiMüslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyetinurmuhammedsite
 

La actualidad más candente (20)

İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali   i̇nançta hassas ölçülerİmam gazali   i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
 
İmam gazali dinde kırk prensip
İmam gazali   dinde kırk prensipİmam gazali   dinde kırk prensip
İmam gazali dinde kırk prensip
 
İmam gazali yükselme basamakları
İmam gazali   yükselme basamaklarıİmam gazali   yükselme basamakları
İmam gazali yükselme basamakları
 
İmam gazali ariflerin yolu
İmam gazali   ariflerin yoluİmam gazali   ariflerin yolu
İmam gazali ariflerin yolu
 
7.Sua(Ayetulkubra)
7.Sua(Ayetulkubra)7.Sua(Ayetulkubra)
7.Sua(Ayetulkubra)
 
Fihimafih
FihimafihFihimafih
Fihimafih
 
Islamda Mezhep M.Sultan Masumi
Islamda Mezhep M.Sultan MasumiIslamda Mezhep M.Sultan Masumi
Islamda Mezhep M.Sultan Masumi
 
02barla
02barla02barla
02barla
 
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairi
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr ElcezairişIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairi
şIa Mensubuna Nasihat Ebu Bekr Elcezairi
 
Doğru Olmak
Doğru OlmakDoğru Olmak
Doğru Olmak
 
Sule
SuleSule
Sule
 
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
Allah'ın güzelliklerinden bir demet 1. turkish (türkçe)
 
Musahiplik
Musahiplik Musahiplik
Musahiplik
 
İmam gazali ölüm ve ötesi
İmam gazali   ölüm ve ötesiİmam gazali   ölüm ve ötesi
İmam gazali ölüm ve ötesi
 
Hutbe I şAmiye
Hutbe I şAmiyeHutbe I şAmiye
Hutbe I şAmiye
 
İmam gazali itikatta sözün özü
İmam gazali   itikatta sözün özüİmam gazali   itikatta sözün özü
İmam gazali itikatta sözün özü
 
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...
 
Dergi interaktif
Dergi interaktifDergi interaktif
Dergi interaktif
 
Müslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyetiMüslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyeti
 
03 Kastamonu
03 Kastamonu03 Kastamonu
03 Kastamonu
 

Similar a HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP

METAFİZİK - II -
METAFİZİK - II -METAFİZİK - II -
METAFİZİK - II -PoetGokhanEr
 
Siyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. SayıSiyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. Sayısiyerinebi
 
GüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat MeseleleriGüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat Meseleleriguest6234d0
 
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuranda Seytan
Kuranda SeytanKuranda Seytan
Kuranda Seytangelresule
 
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfHAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfAhmet Türkan
 
Emirdag Lahikasi I Mektub 145 218
Emirdag Lahikasi I   Mektub 145 218Emirdag Lahikasi I   Mektub 145 218
Emirdag Lahikasi I Mektub 145 218Ahmet Türkan
 
29.Lemadan Ikinci Bab
29.Lemadan Ikinci Bab29.Lemadan Ikinci Bab
29.Lemadan Ikinci BabAhmet Türkan
 
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesaji
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesajiIlkokul 9.hafta allahin insanlara mesaji
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesajiserizci
 

Similar a HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP (20)

METAFİZİK - II -
METAFİZİK - II -METAFİZİK - II -
METAFİZİK - II -
 
Zuhre
ZuhreZuhre
Zuhre
 
26.Mektup
26.Mektup26.Mektup
26.Mektup
 
Siyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. SayıSiyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. Sayı
 
24. abese suresi
24. abese suresi24. abese suresi
24. abese suresi
 
4.Sua
4.Sua4.Sua
4.Sua
 
Tasavvufi Kavramlar
Tasavvufi KavramlarTasavvufi Kavramlar
Tasavvufi Kavramlar
 
GüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat MeseleleriGüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat Meseleleri
 
Peygamberimiz ve Sunneti-1
Peygamberimiz ve Sunneti-1Peygamberimiz ve Sunneti-1
Peygamberimiz ve Sunneti-1
 
3. Mesele
3. Mesele3. Mesele
3. Mesele
 
17.Lema
17.Lema17.Lema
17.Lema
 
16.Lema
16.Lema16.Lema
16.Lema
 
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
Kuran'a göre gerçek akıl. turkish (türkçe)
 
Gülbanklar
GülbanklarGülbanklar
Gülbanklar
 
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
 
Kuranda Seytan
Kuranda SeytanKuranda Seytan
Kuranda Seytan
 
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdfHAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
HAYATA DAİR OKUMALAR-1.pdf
 
Emirdag Lahikasi I Mektub 145 218
Emirdag Lahikasi I   Mektub 145 218Emirdag Lahikasi I   Mektub 145 218
Emirdag Lahikasi I Mektub 145 218
 
29.Lemadan Ikinci Bab
29.Lemadan Ikinci Bab29.Lemadan Ikinci Bab
29.Lemadan Ikinci Bab
 
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesaji
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesajiIlkokul 9.hafta allahin insanlara mesaji
Ilkokul 9.hafta allahin insanlara mesaji
 

Más de PoetGokhanEr

MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİKMUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİKPoetGokhanEr
 
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre ! İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre !  İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre !  İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre ! İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !PoetGokhanEr
 
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...PoetGokhanEr
 
MİNİ HAC REHBERİ
MİNİ HAC REHBERİMİNİ HAC REHBERİ
MİNİ HAC REHBERİPoetGokhanEr
 
TASAAVVUF VE ZİKRULLAH
TASAAVVUF VE ZİKRULLAHTASAAVVUF VE ZİKRULLAH
TASAAVVUF VE ZİKRULLAHPoetGokhanEr
 

Más de PoetGokhanEr (7)

MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİKMUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK
 
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre ! İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre !  İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre !  İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !
Mü'minlere Nizamı İlahiden Bir Katre ! İnkârcılara Allah Kelamı ile Uyarı !
 
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...
Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri...
 
MİNİ HAC REHBERİ
MİNİ HAC REHBERİMİNİ HAC REHBERİ
MİNİ HAC REHBERİ
 
METAFİZİK - I -
METAFİZİK - I -METAFİZİK - I -
METAFİZİK - I -
 
RAHMET DAMLALARI
RAHMET DAMLALARIRAHMET DAMLALARI
RAHMET DAMLALARI
 
TASAAVVUF VE ZİKRULLAH
TASAAVVUF VE ZİKRULLAHTASAAVVUF VE ZİKRULLAH
TASAAVVUF VE ZİKRULLAH
 

HZ. KUR'AN'DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP

  • 1. www.galibivakfi.com Bu Düzenleme 2011 Tarihi İtibari İle En Son Baskısı Yapılan Kitaplarla Bire Bir Aynıdır Gâlibilik İle İlgili Mevcut Bütün İçeriklere Sitemizden Ulaşabilirsiniz. H.GALİP HASAN KUŞCUOĞLU HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
  • 2.  Hz. Kur’an’da Tesettür Hicap Ve Edep H. Galip Hasan Kuşcuoğlu
  • 3. H.GALİP HASAN KUŞCUOĞLU HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
  • 4.
  • 5. İÇİNDEKİLER KİTABA GİRİŞ ........................................................................... 7 LÂFZA-İ CELÂL MUHAFAZASI ......................................................... 10 ‘ÂLLAH VARDIR’ DİYEN ‘MÜSLÜMAN’DIR .................................. 12 HZ. ALLAH’IN KUR’AN-I KERİM’DE İLDİRİLEN SIFATLARI ...... 16 HZ. ALLAH’IN ZATÎ SIFATLARI ........................................................ 16 HZ. ALLAH’IN SÜBUTÎ SIFATLARI ................................................... 17 HZ. ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI......................................................... 19 PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI ................................ 20 MERHAMET ........................................................................................... 21 TESETTÜR VE HİCAP AYETLERİ ...................................................... 25 TESETTÜR VE HİCAP ........................................................................... 31 ATATÜRK VE DİN ................................................................................ 53 İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR! ........................................................ 63 KARMA NAMAZ UYDURULARI! ....................................................... 67 EDEB ....................................................................................................... 71
  • 6. RAHMÂN VE RAHÎM OLAN ALLÂH’IN ADI İLE BAŞLARIM HÛ YÂ TABÎBE’L-KULÛB MEDET YÂ ERHAME’R-RÂHİMÎN MEDET YÂ EKREME’L-EKREMÎN MEDET YÂ İLÂHE’L-ÂLEMÎN. DESTÛR YÂ ÂDEM SAFİYYULLÂH DESTÛR YÂ NÛH ŞEKÛRULLÂH DESTÛR YÂ İBRÂHÎM HALÎLULLÂH DESTÛR YÂ MÛSÂ KELÎMULLÂH DESTÛR YÂ ÎSÂ RÛHULLÂH DESTÛR YÂ MUHAMMED MUSTAFÂ HABÎBULLÂH. DESTÛR CÜMLE PEYGAMBERAN-I İZÂM VE RESÜL-İ KİRÂM HAZERÂTI DESTÛR YÂ SÂHİBE’L-MEYDÂN RIZÂEN LİLLÂHİ’L-FÂTİHA MAA’S-SALAVÂT.
  • 7. Eûzü Billâhi Mine’ş-şeytâni’r-racîm Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm KİTABA GİRİŞ 7 30 Ağustos 2005, Antalya’dayım. Bugün daha nice böyle mübarek günlere erişmek, Allâh’ına olan inancından vatanına olan sevgisinden, vatanın kurtulmasına sebeb ve vesile olanların kadrini ve kıymetini bilenlerin bayramı!.. Hubbu’l-vatan mine’l-iman (hadis-i şerif) (Vatanı olmayanın imanından hayır gelmez) bildirisini hafife alan, yaşadığı asrın icaplarından habersiz olan bugünün bazı toplumları!... İçlerinde istisnailer bulunsa da, bazılarının insanlık dışı tutumları yüzünden umumiyetle toplumların ne hale geldiğinin göstergesi değil mi? “Daha iyi yapıyorum, daha faideli oluyorum” zannı ile, yersiz, nefsani hislerine kapılarak… Emr-i ilâhiyi tahrif etmeden,her devirde Hazreti Allâh’ın buyurduğu gibi, Ehl-i Kitab’ın din adamları dahi yersiz duygularının esiri olmadan, gerçekleri bildirildiği gibi anlatabilselerdi!..
  • 8. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Daha evveller tarih boyu az da olsa, yaşanılan insanlığın iç acısı… İnsanca yaşamayı az çok bilenlerin, maddesini ve manasını karartan; insanlığa her devirde reva görülen iğrenç olaylar!. 21’inci asırda daha feci müdaheleler.. Devletler arası olduğu gibi, ferdiyete dökülen anarşist ve terör olaylar… Aradığı ortamı bulmuşcasına zalimane, masum insanları, kadın, erkek, çoluk çocuk demeden ve insani merhamet duygusundan uzak, hunharca işlenen suçlar!.. Acımasızca söndürülen ocaklar; Allâh bildirisini dahi önemsemeden!... İcraatçısına ve teşvikçisine yaptırdığı zaman zafer 8 kazanmış kumandan edası ile, tabir caiz ise, yaşayan, şimarık, emr-i ilâhiye de uyumlu icraat yaptığının zevkini alan, yersiz ve anlamsız, ilim yoksunu halk kahramanları!... Hazreti Allâh böylelerine Kur’an-ı Kerim’de tefsire ihtiyaç duyulmadan her sınıf ademin anlayacağı açıklıkla: Bana din mi öğretiyorsunuz?! azarına muhatap olunanlar!. Bayramın verdiği neşe, huzur ve sürurun zevki ile bu kitabı Rabbımın ihsanına sığınarak yazmaya başladım. Daha fazlasını bilenlerden öğrenmeyi öğrene bile bilse idik, emr-i ilahiyi tanımakta, emr-i ilahiye uyumlu yaşamayı bile bilse idik, asra yabancı, muasır millet yaşantısına yabancı, emr-i ilahiye yabancı olur mu idik?!... Zamanı; mirasyedi, hayırsız, iş bilmez evladın harcadığı gibi harcadık!
  • 9. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Geç kaldık, fakat geleceğin kıymetini bilebilir isek, o zaman geleceğe geç kalmış olmayız inşallâh! Hazreti Allâh’ın emri olan, Resül’ü ile tebliğ eylediği ahkama samimi olabilmenin samimiyetini ibadet ve taatında, beşere olan muammelâtında, görünen samimiyetinin, imanının gerçek şahidi sayılmaz mı?!. Hazreti Allâh’a başka şahid göstemeye gerek var mı? Gafil olma!.. 9
  • 10. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP LÂFZA-İ CELÂL MUHAFAZASI 2005 yılı Berat Gecesinden bir gece evvel manamda, Rabbımın ihsanı, bu abd-i acize iki bin Lâfza-i Celâl verildi. Teheccütde hayli düşündüm: Ne yapacaktım? İhvanın derslerine mi ilâve edecektim? Şahsıma mı verilmişti? Hayli düşündüm; amma düşüncem neticesizdi! Sabah namazını kıldım, 10 yatağa uzandım: Yaradanıma hamd-ü senalar olsun; hemen cevap verildi!.. Meğer “iki bin” Lâfza-i Celâl’in mana muhafazası imiş! Muhafazayı beşeri zaafıma uygun, unutamıyacağım şekilde gösterdiler. Maddi görünümü yuvarlak topa benziyordu Lâfza-i Celâl… Verilen ihsan-ı ilâhi ise oturaklı. Lâfza-i Celâl için özenle yapılmış bir muhafaza… Lâfza-i Celâl bu muhafazaya konulmaz ise yuvarlanıp, yükseklerde iken aşağılara düşme tehlikesi kaçınılmazmış!.. Muhafazayı köşeli kutu gibi gösterdiler. Lâfza-i Celâl’i içine koydular; “şimdiden sonra yuvarlanıp düşmez” denildi, elhamdülillah!.. O olaydan sonra gördüm ki, iç alemime, mana yönüme öyle yerleşti ki Lâfza-i Celâl, onun yanına makam-ı kurbiyette başka bir şeye yer yoktu.
  • 11. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Rabbım cümle muhip kullarını mahrum etmesin. Amin, ve selâmün ale’l-murselin. O’ndan gayrı başka bir güç düşünemiyorum. Ona benzer isteklere yer kalmadığını daha iyi anlıyorum, elhamdülillah!.. Bu rahmet-i ilâhiye Yaratanına ibadet ve taatında samimi olan ehl-i zikir, mü’min kullarına, muhip dervişlere verildi Allâhu a’lem, zevki ile Rabbıma tazarru ve niyaz eylerim ki, Lâfza-i Celâl muhafazası cümle kullarına ihsan edilsin. Amin!.. İnd-i ilâhiden ehline malum, ihsan edilen bu mana abd-i acize verdiği manasını motamot yazmaya gücüm yetersiz. İlm-i Kelâm yetersiz. Yalnız zevkimi anlatmaya çalıştım. Başka gücüm yok; anla işte!... Her gördüğün sakallıyı deden sanma! Yaratanının şahsına ihsan eylediği imanın bozulmasın istiyor isen; O’na eş, ortak tanıma! Çünkü gayrısı yarattığı beşerdir; 11 Hazreti Allâh’ın ne ortağı vardır, ne de şeriki!.. Hazreti Allâh zatî ismi ile “ahad”dir; eşi, benzeri yoktur, olamaz da!.. Muhalefetün li’l-havadis’tir, zatî sıfatı: Yarattığı hiç bir şeye benzemez. Sakın “ilmim var!” diye benzetmeye kalkışma! Yaratıklara ilah süsü verme!. Bu dünyada hesabı sorulmaz ise, alem-i manada mutlaka sorulur; gafil olma!..
  • 12. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP ‘ÂLLAH VARDIR’ DİYEN ‘MÜSLÜMAN’DIR Tek din vardır: İslâmiyet… İzah mı istiyorsun? Hazreti Allâh’ın Kur’an-ı Kerim’de bildirisi, “Allâh vardır” diyen kula iman ve bilgi ölçüsüne girmeden, bedevi dahi olsa, emr-i ilahiye uyarak “müslümandır” diyebilecek misin?! 12 Bu emr-i ilahiyi evvelâ katı telkinlerle doldurulmuş nefsine anlata biliyor musun? Şimdiden sonra bari emr-i ilahiye uygun bilgi edin de, “Allâh vardır” diyen hemcinsine “müslümansın” demenin cesaretini göster; bilmeden hemcinsine zulmetme!. Hz. Allâh’ın ve resüllerinin bildirisine uy!.. Hele Ehl-i Kitab’a “kafir, gavur, gayr-i müslim” dedin, demeye de halâ devam ediyorsun; bu bilginin kaynağı nefsin idi, onun zevkine kapılmış idin; hatanı anladınsa, bu günahına tövbe- istiğfar edebiliyor musun? Gafil olma! Kur’an-ı Hakim’de Hucurat Suresi, 14: Hazreti Allâh, Peygamberimiz Efendimize ne öğretiyor? Anlayarak oku; nefsinin hazzına uyarak değil. Manaya dönük oku! Eğer anlayamadınsa gene oku!.
  • 13. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bu gerçekleri nefsimize anlatabildik ise, dünyadaki “Allâh var” diyen cümle kullarına bildirme zamanı geldi, geçiyor!. Bu bildiri sana yakışıyor ey Muhammet Ümmeti! Bu uyarı başka toplumdan gelmeden ey Muhammedî kardeşim! Hz. Allâh’ın bildirisini sen ilan et!. Ehl-i Kitab’ın kardeşliğini anlatmak sana yaraşıyor! En son gelen Şeriat-i Muhammediyye’ye bu hitab-ı ilâhiyi fer’î düşüncene halâ uygun göremiyorsan, bari gerçeklere engel olma, sus ve bekle!.. Çünkü şeriatın adabına riayet etmeyen kimseyi Cenab-ı Hak katiyen esrarına mahrem etmez!.. Esrar-ı aşkı ehl-i zahire söyleme! İşin kışrında kalana bu zevkten bahsetme.. Ehl-i zahire 13 zahirler yeter!. Hele ehl-i batılın yanında Haktan hiç bahsetme; yutmasını istediğin lokma onun lokması değildir!. İman-ı zevkîye çıkmayan ruhun safasını tatmayan mahruma derd-i aşktan bahsedilir mi?! Bu, aşkın manasına tecavüz etmek olur!.. Âlem-i lâhûta pervâz eyleyen ehl-i safâ Değil İskender tâcı, taht-ı Süleymân istemez!. Yaratanınının varlığını akl-ı seliminle, yaratılan maddi ve manevi zuhuratlarda hissediyor, idrak ediyor isen!.
  • 14. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Anlamakta, onun zevkini naçiz şahsında yıpıltı dahi olsa, hiss-i kablelvuku güncel hayatında umumiyetle ve düşünce ve icraatlarında yer edine biliyor ise!.. Hz. Allâh’ı aciz kulun nasıl bilmesi gerekli ise, o açıdan bilgi edindin; edindiğin bilginde samimi isen, bu halini koruman için beşerî aczini hiç kaybetme!.. Şunu unutma ki: “Nefsini bilen Allâh’ı bilir” buyuruldu. Dikkat! Hz. Allâh’a şirk koşmayasın!.. Çünki Hazreti Allâh’ın eşi, şeriki, benzeri, yoktur… Yarattığı beşerle şirket kurduğu da görülmemiştir!... Görülmeyecek de; güç, kuvvet ancak ve ancak zatına mahsustur!. 14 Hazreti Allâh’ı alışa geldiğin, beşeri gördüğün görgülerinle görmeye çaba gösterme; buna gücün yetmeyecektir, yetemiyecektir de!.. Elbette olmayacak; yaratılan Yaratana benzemez ki!. Hz. Allâh’ın zatî sıfatı “Muhalefetün li’l-havadis”tir: Yarattığı hiç bir şeye benzemez!.. Bu imtihan aleminde zuhuru görülen olaylar nefislerin arzu ettiği gibi olamazlar!. Nasıl bilinmesi gerektiğini Hz. Allâh’ın bilinmesini murat ettiği kadardır!.. Aciz kulun ne kadar bilmesi, neleri bilmesi gerektiğini kitapların bazılarına yazmıştım. Lüzumuna binaen tekrar yazmakta sakınca olmaması gerekir:
  • 15. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Hz. Allâh’ın varlığını kabul eden kullarına Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği, Cenab-ı Hakk’ın var olduğuna iman eden kullarının mutlaka bilinmesi gerektiği sıfatlarını ve Türkçede manasını: İmam Maturudî Hazretlerinin bildirisini sizlere aktarmaya çalışıyorum.. Bu teraziyi her zaman kullan. İlmin ve bilgin bu bildirinin dışında kalmasın!.. Hz. Allâh’ın zatî sıfatına hiç bir şeyi ortak etme. Zira o sıfat ancak ve ancak zatına mahsustur!. Bu sıfatları beşere maledemiyeceğin gibi, peygamber efendilerimize de maletmeyesin. Zira zatî sıfatları yarattığı hiç bir şeye benzemez.. Çünki o sıfat ancak ve ancak yaratıcının zatına mahsustur!... 15
  • 16. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP HZ. ALLAH’IN KUR’AN-I KERİM’DE İLDİRİLEN SIFATLARI HZ. ALLAH’IN ZATÎ SIFATLARI Vücut: Var olması Kıdem: Evveli olmamak 16 Baka: Sonu olmamasıdır Vahdaniyet: Tek olması Muhalefetün li’l-havadis: Yarattıklarından hiç bir şeye benzemez Kıyam bi-nefsihî: Mekâna ihtiyacı yoktur.
  • 17. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP HZ. ALLAH’IN SÜBUTÎ SIFATLARI Sübutî sıfatlarından efdal-i mahluk, şerefli mahluk olan, bilcümle Benî Âdem’e bir nebze cüz’î ihsan edilmiştir. Cenab-ı Hakk’ın görüşünde hudut yoktur!. Benî Âdem’de ise, ihsan edilen subut sıfatlarından bir nebze ihsan edilmiş olup, küllî değil cüz’îdir, hudutlu ve ufukludur!... 17 Hayat: Diri olması. Diriliği ebedi ve ezelidir; hiçbir kaynağa muhtaç değildir. İlim: Her şeyi bilmesidir. Yegane alim odur, ilmin her dalı onun yedindedir. Semî: Her şeyi işitmesidir. İşitmesinde sınır yoktur. Basar: Her şeyi görmesidir. Cümle yaratılmışların görgü ufku vardır; Allâh’ın görgüsünde ufuk yoktur. İrade: İstediğini dilemesidir. Hiçbir yarattığına sorumlu değildir. Kudret: Her şeye gücü yetendir. Alemde görülen güç Allâh’ın taktiri kadardır. Kelâm: Söylemesidir. Her zerrenin anlayacağı lisanla konuşur. Tekvin: Her şeyi yaratan O’dur; başka yaratıcı aramak şirktir.
  • 18. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP 18
  • 19. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP HZ. ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI Hazreti Allâh’ın fiilî sıfatları ise beşer gözünün gördüğü, göremediği, Hazreti Allâh’ın fiiliyatı olup, mecazidir, izafidir, bizatihi değildir. Her hangi görünen eşyaya “Allâh” diyemezsin; çok dikkat et!.. Bu gerçeğin hilâfına nice ilim sahipleri perişan olmuştur; 19 dikkat et! Yaratılana yaratan süsü vermeyesin!.. Dikkat: Yaratmak cevheri ve arazı olmadan bir şeyi meydana getirmektir!.. İhya: Diriltmek İmate: Öldürmek Tahlik: Yaratması, cevheri ve arazı olmadan bir şeyi vücude getirmesi Terzîk: Rızıklandırmak Özet olarak; Allâh’ın isimleri bu şekilde izah edilse de, Hazreti Allâh’ın isimlerini anlatmaya beşer muktedir değildir. Yarattığı yaratıkların adedinde de çoktur, denilir.
  • 20. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI Sıddık: Doğruluk Emanet: Emin olmalarıdır Tebliğ: Allâh’ın emirlerini kullarına duyurmasıdır Fetanet: İnsanların en zekisi olmalarıdır 20 İsmet: Kusursuz, günahsız olmalarıdır Peygamber efendilerimize bu sıfatlarların Hazreti Allâh’ın ihsan ettiğini, günah işlemiyecek halde yaratıldıklarını unutma!.
  • 21. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP MERHAMET Merhamet, Hakk’a vuslat için en büyük vesiledir. Merhamet, iman ağacının en mühim meyvesidir. Merhametsiz âdemde iman var gibi görünse de, fer’îdir; inanma!.. Oğlum! Gelin alırken ilk bakacağın husus: 21 Merhamet var mı, yok mu? Hazreti insanın iki cephesi vardır: Bir cephesi Hakk’a nazır, diğer cephesi halka dönüktür!.. Ademlikten kamil sıfata bürünmüş insanın bütün mahlukatın en mümtazı olup, “aşk” denilen nurun onun manasına konmuş olduğunun farkında olmayanlar, ne enbiya mucizesinden, ne de evliyanın kerametinden bir şey anlayamazlar!.. Enbiyanın mucizesi, evliyaullahın kerameti, iyi bilesinki, Hakk’ın bu alemde bizatihi tasarrufatıdır!. Şeriat; hakikatın zahire yansıdığı zaman aldığı isimdir!. Şeriat denilince; Hazreti Allâh’ın kullarına bahşettiği rahmeti ve mağfiret sıfatlarının Allâh’ın varlığına inanan beşerde peygamber efendilerimiz vasıtası ile kula ihsan edilen dünyadaki yaşantı düsturu, emr-i ilahi dir. Bazı çarpık düşüncelerin ve
  • 22. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP fikirlerin mecrasından saptırdıkları… Hz. Allâh’ın emri dışında gazab-ı ilâhi gibi veya servet ve medeniyeti emr-i ilahinin yasaklamadığı yaşantıları, Benî Âdem’e yasakmış gibi göstermeleri, men edilen çirkinlikleri de emr-i ilahiye uyumlu imiş gibi göstermeye cüret etmek, cehlin görünümü degil mi? Hele Şeriat-i Muhammediyye’yi Hz. Allâh’ın emrini Peygamber Efendimizin şahsî emri imiş gibi gösterme gafletine düşüyorsun, dikkat et!... Mutlaka hesabı sorulur. İnan, hesabını veremezsin!.. Yirmibirinci asrın ilim ve irfanına uyum sağlayıp sağlıyamadığını, gene yaşadığın asrı mihenk kabul ederek bu pencereden öz yaşantına baktığında, bu gerçeğe uyum sağladığını veya sağlıyamadığını görebiliyor musun? Veya yaşadığın zamanın garibi olduğunu görebiliyor musun? 22 İcraatındaki görünen manzarayı akl-ı selim, imanlı toplumlara emr-i ilahiyi, Şeriat-i Muhammediyye’yi aslından saptırmadan anlata biliyor musun? Laf aramızda; anlatamadın!... Ne yazıkki bu halinle anlatamayacaksın!.. Kehanet değil; görünen köy kılavuz istemez!. Şeriatı ve tanıyamadığın evliyayıda tanımak istemediğin gibi Allâh’ın zikrinden, Allâh’a iman eden zikrullahın, ibadet ve taatların, aşk-ı ilâhînin giriş kapusu olduğunu ne zaman anlayacaksın?!.. Ne yazıkki hakikatlere yan baktığın şu halinle, gerçeği anlıyamadığın için, Allâh’ın kullarını, ehl-i zikri, zikrullahtan uzak tutmayı ilim ve medeniyete hizmet sandın.! Din-i İslâm’ı, medeniyyet, teknoloji ve zamanın güzelliklerine karşı imiş gibi tavır takındın!.
  • 23. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Şeriat, ismi altında bildirdiklerin değil; hakikatın zahire yansıdığı zaman açığa çıkan isim “şeriat-i ilâhiye”dir. Peygamber efendilerimizle gönderilen şeriat-i garrayı ki, gerçek rahmet-i ilâhiyeyi arıyoruz!.. “Biz peygamberlere bir şeriat bir de tarik verdik” Hitab-ı ilâhinin zahire yansıdığı görünümünü yaşamanın zevkini biliyoruz ve aczimizi itiraf ederek havfu reca üzere Rabbım kabul buyursun yaşamaya çalışıyoruz!.. Lütfen, bu manevi zevke engel olmanın nihayeti gelmeyecek mi? Göremiyecek miyiz?!.. Şöyleki şeriatın adabı ve peygamberinin ahlâkı ile ilgilenmeyen gafile aşk şarabı nasip olmadı, olmayacak da… olur, diyen gafillere inanma!.. Rahmet-i ilâhiyeyi beşere yansıtan Hz. Allâh’ın elçileri ile 23 ihsan eylediği emr-i ilahileri asra uyumlu, dertlerimize deva olacak mana reçetesini istiyoruz!. Dünyada yaşayan, Allâh’ın cümle kullarının dile getiremediği mana ihtiyaçlarını ki, “Hikmet mü’minin kayıp malıdır; nerede bulur ise alsın” rahmetini nerede bulacak? nereden alacak? onu göster!.. Her türlü maddi ışıklar insanın iç alemini aydınlatamıyorsa, iç aleminde yer eden din ve iman belirtileri, inkâr nefesi ile söndürülebiliyor ise, tatmin olunmayan bu hayat huzur ve saadeti nereden bulacak?! Bu hikmet-i ilâhiyeyi, duymadığı ve bildirilmediği için anlatmayı bilmese de, buna rağmen gayr-i ihtiyarî arıyor beşer… Aranan mü’minin gaip (kayıp) malını biliyor isen, Allâh rızası için yardımcı ol, bilmiyor isen gölge etme!..
  • 24. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Demişsin ‘görmedi beni kimse bu alem içre, Nedir bunca yüzden seyran olduğun cana!.. Mekanlardan münezzehsin, senin zat-ı şerifin çün, Nedir kalbi viranımda mihman olduğun cana!.. Hangi kalp marifetullah karargahını kuramamıştır; o kalp, şeytanın istilâsına maruz bırakılmıştır… 24
  • 25. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP TESETTÜR VE HİCAP AYETLERİ Devlet ve hükümetçe, millet ve hatta ümmetçe bir hükme varamadığımız, ne yapacağımızı bilemediğimiz için keşmekeş, iç açıcı olmayan bir manzara olduğundan öte, bu hususda kadınlarımızda görüldüğü gibi, tahsile müsait kızlarımızın, asrın icabı nimetlerden nasıl mahrum etmeden bu masum yavrularımızı Hz. Allâh’a inançlarından dolayı 25 mükafatlandıracağımız şöyle dursun; lütfen bari cezalandırmayalım!.. Katı kurallara da kaçan cehalete de fırsat vermeden, emr-i ilahinin de dışına çıkmadan, emr-i ilahiye yaraşır bir çare bulunamayacak mı?.. Kasdimiz herhangi bir şahsı, toplumu suçlamaya dönük değil; iyi biline. Nereden nereye geldik? Bunu da hesaptan çıkarmayalım; özlenen bu değil!.. Şu günlerde keşmekeş, içinden çıkılamaz hale gelen ve medeniyete uyumlu zannedilerek, eşitlik teraneleri ile, toplumlara emr-i ilahi dışında, daha cazip geldiği zannedilen eşitlik kelime oyunları… Muasır milletlerde aleni görülen, yanlış eşitlik kandırmacası menfi meyvelerini bu sahada vermeye çoktan başladı, lutfen görelim!.
  • 26. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bilinemiyor; kurulması imkansız hale gelen aile düzenleri, doğan çocukların nesep karışımı!.. Ve evlenmek ihtiyacı duymayan gençler… Gençleri tükenen o yönlü medeni toplumlar… Gençleri azalan, yaşlı toplumlar; şahide gerek yok!.. Dikkat! Yaşama hürriyetini kadının elinden almak gibi düşünce ve icraata; katı kurallara kaçmadan tertib-i ilâhiye göre sakıncaların kalktığı nisbette, tanzimine uygun yaşantı yaşansa idi!... Asra uyumlu olduğu kadar emr-i ilahiye de uyumlu yaşamak isteyen yetişkin kız çocuklarımızı ‘Hz. Allâh’ın buyruğuna özen gösterdi’ diye alkışlamasak da, bari suçlamayalım!. Bu umumi yaraya çözüm bulunamaz mı? 26 Ararsa devletim, hükûmetim, iktidarı, muhalefeti ile, zamanı geçmiş de olsa, üzerinde durup zamana göre inceleyerek, bu davayı düzeltmelerini… Belirtilen hicap ve tesettür emrinin ışığında hiç bir tarafı rencide etmeden bir çare bulunamaz mı?!. Bu hususta Allâh ne buyuruyor? okuyalım veya okutalım veya dinleyelim. Emr-i ilahiye uyulmaz ise uymayanlar için, gazab-ı ilâhiden ve azab-ı ilâhiden de bahis yok, amma tanzim edilen hayat ve yaşantının tertib-i ilâhiye göre olmadığında, yetişkin kızlarımıza ve kadınlara eza olunacağından, incitileceğinden, bildirisi ile inanan kullarını bu yönlü uyarıyor, koruyor, Hz. Allâh!.. Başını kapattı diye, velevki açtı diye, masum kızlarımızı zamanın ilmi tedrisinden mahrum etmeyelim!.
  • 27. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Çareler tükenmez; lutfen çare bulalım ki emr-i ilahiye samimi veya değil, biz ölçemeyiz, o ölçüyü Hz. Allâh’a bırakalım!. Bilerek ve düşünerek elimi vicdanıma koyarak derim ki: Cennet-mekan Atatürk hayatta olsa idi, bu yasaklar bu kadar uzamazdı, eminim! Yazdığım tesettür ve hicab ayeti meal olarak Suudi Arabistan 1987 Medine-i Münevvere’de yazılmıştır. Türkçeye çevirimi Ali Özek başkanlığında, Hayrettin Karaman, Ali Turgut, Mustafa Çağırıcı, İbrahim Kafi Dönmez, Sadrettin Gümüş. Medine-i Münevvere’de yeniden gözden geçirilip neşre hazırlayan Abdullah Mübeşşir al-Terazi, Kral Abdülaziz Ünüversitesi, Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. Suudi Arabistan, Cidde. Meal olarak aynen alıyorum: Bismillâhirrahmanirrahim 27 Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini yakalarının üzerine örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, ellerinin altında bulunan erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler hep birden Allâh’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!.. (Nur Suresi, 31)
  • 28. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bismillâhirrahmanirrahim Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve (incitilmemesi) için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan çok esirgeyendir!.. (Azhab Suresi, 59) Bismillâhirrahmanirrahim Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk cahiliye devrinin açılıp saçılarak, ziynetlerini göstererek, yürüyüşü gibi yürümeyin.. Namazı kılın, zekatı verin, Allâh’a ve Resülüne itaat edin. Ey ehl-i beyt!. Allâh sizden şek ve şüpheyi gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. 28 (Ahzab Suresi, 33) Bismillâhirrahmanirrahim Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetlerini, göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Gene de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allâh işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 60) Bismillâhirrahmanirrahim Namuslu, kötülüklerden habersiz mü’min kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Dilleri, elleri ve ayaklarının, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edeceği bir günde onlar için çok büyük bir azap vardır!
  • 29. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP (Nur Suresi, 24) Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendinin Çağdaş Tefsir’i 3’üncü ciltten alındı. Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi Suudi Arabistan Riyad Merkez Üniversitesi’nde yedi sene tefsir öğreten, Türkiye Cumhûriyetinde bir buçuk yıl Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, çağdaş alim, medar-ı iftiharımız. Birbirimizi iyi tanırız. Dua ederiz; Allâh ilmini ali kılsın. Bismillâhirrahmanirrahim İnanan erkeklere söyle: Bakışlarından bazılarını yumsunlar, ırzlarını korusunlar; bu onlar için daha temizdir!. Şüphesiz Allâh,onların her yaptıklarını haber almaktadır. 29 (Nur Suresi, 30) Bismillâhirrahmanirrahim İnanan kadınlara da söyle: Bakışlarından bazılarını yumsunlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler, ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini yırtmaçlarının üzerine koysunlar. Süslerini, kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunanlarına, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabilerine (yani hizmetçilerine yardıma muhtaç ihtiyarlara, bunaklara ve dilencilere), henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan
  • 30. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP çocuklara gösterebilirler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler! Topluca Allâh’a tövbe edin ki felâha eresiniz!.. (Nur Suresi, 31) Bismillâhirrahmanirrahim Evlenme çağını geçmiş kadınlar, fazla ziynet göstermeden, dış elbisesiz dışarı çıkabilirler, amma sakınmaları, ağır başlı davranmaları, daha uygundur!.. (Nur Suresi, ayet 60) Peygamber hanımlarına, kendilerinin herhangi bir kadın gibi olmadıkları, kuşku uyandıracak davranışlardan sakınmaları, hatta yürekli kimselerin içlerinde herhangi bir şehvet arzusu 30 uyandırmamak için söze dalmamaları, kırıtarak değil, ağır başlı konuşmaları ve güzel söz söylemeleri, Allâh’a ve elçisine itâat etmeleri, Allâh’ın ayet ve hikmetlerinin kendi evlerinde okunması nimetinin değerini bilmeleri ve ona göre davranmaları emrediliyor!... Bismillâhirrahmanirrahim Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: Cilbablarını üstlerine salsınlar; onların tanınmaları ve (incitilmemeleri) için en uygun olan budur. Allâh çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 59)
  • 31. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP TESETTÜR VE HİCAP Her devirde üzerinde durulması için pek önemsenmeyen, gereğinin çözümü de pek araştırılamayan, yirminci ve yirmi birinci asra kadar üzerinde durulmaya ihtiyaç duyulmayan, tesettür ve hicap olayı… Hanım kızlarımızda tedirginlik getirdiği gibi, emr-i ilahiye dönük erkeklerin de ilâhi mesuliyetlerini hissedenleri de müşkül 31 durumda bıraktığı bariz görülen vakıadır!.. Başı açık veya kapalı kızlarımızı sınıflandırmayalım. Hiç olmazsa tedrisattan mahrum etmeyelim!.. Elimizi vicdanımıza koyup, emr-i ilahiye imanımız nisbetinde önemsiyerek hareket edersek, umumu rencide eden bu yaranın kangren olmadan çözülüceğine inancım sonsuz. Yeter ki çözülmek istensin! Devlet ve hükümetimizden ve mesul büyüklerimizden rica etsek: Müşkülatla elde ettiğimiz cumhuriyet ve demokrasiye ve insan haklarına halel getirmeden, kanayan bu yaraya neşter vurmanın bir yönü bulunamaz mı? İnanıyorum, buna da çare bulacak idarecilerimiz elbet vardır.
  • 32. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Hürriyet Gazetesi Ankara Baskısı 28 Aralık 2005’de baş sahife, “Ata’yı arıyorum; kurdu koyunla yürütürdük” dediğimi yazmışlardı, makamı cennet olsun. Yemin ediyorum; bu milletin hayrına olan olayları, kimseden çekinmeden hallederdi, bu müşkülâtımızı da hallederdi, şüphen olmasın, inan!. Hoca-yı rahmetullahın şu sözünü hatırladım: “Allâh at verir, meydan vermez! Meydan verir, at vermez! İkiside olur, bu sefer de ben olmam!” demişti. Muasır milletler seviyesine çıkmaya çaba sarfeden, Hz. Allâh’ın emrine muhip, gerek muvafık, gerekse karşıtı muhalif, bu milleti idare eden büyüklerim! Neşter vurun bu iltihaplanmış, yaraya!.. 32 Tesettür ve hicap hakkında emr-i ilahiyi, nefsani duygularının esiri erkekler, ifrat denecek derecede, kadınlara, imkanlarının gerektirdiği gibi, emr-i ilahiyi iyi anlamak istemediklerinden midir, nedir, ilimde müsait olmadıklarından mı?!... Olamaz, Çünkü emr-i ilahi açık ve sarih, anlamak isteyenlerin anlayacağı gibi ihsan edilmiş!... İlim ve görgüleri müsait olamayan, aile terbiyesinden başka bilgi alma imkanı bulunmayan, yalnız örf ve aile terbiyesinden öteye gidemeyen bazı kızlarımızın tesettür anlayışı emr-i ilahiye uymasa da, bilgileri, tesettürleri elbet taklididir amma emr-i ilahiye uyduğu için yerindedir!.. Yalnız görünümüne önem sağlamaktan öteye geçemeyen, saf, temiz toplumlarda görünümündeki tedirginlik her an görülebilen bir vakıadır!.. Emr-i ilahiye uyum sağlaması istenendir. Manevi kazancı ise Allâh’a kalmıştır!.
  • 33. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Emr-i ilahinin anlamını bildirmeye, ilimleri kifayetsiz kalmış. Bazıları da inandıkları gerçekleri yaşadıkları topluma dahi anlatmak cesaretini gösterememişler. Ya da emr-i ilâhinin dışında kalmış, bu yönlü katılaşmak işlerine gelmiş, nefislerinin hakikat dışı isteklerinin ağır basmasından gerçeğe dönüş zor olmuş!.. Zaman geçtikçe na-ehlin elinde mecrasından daha da saptırılan emr-i ilahi... Toplumlarda daha zorlaşan, tesettür ve hicap ayetleri emredildiği anlamda anlaşılamamış, veya anlatılamamış veya anlamak istenmemiştir, denebilir mi bilmem?! Olay bu!. Din uleması bu emr-i ilahinin izahına ve ikazında yeterli olamamış. İnanan toplumların anlamasına yeterli olmayan uygulanmanın uygulanması yeterli yapılamadığından!.. 33 Tekrar ediyorum: Kıskanç, bencil erkeklerin işine geldiği için, kadına Allâh’ın verdiği hakkını vermedikleri gibi, hiç fütur etmeden emr-i ilahiyi ezaya dönüştürmüşlerdir!. Ayet-i kerimelere dikkat edilirse, kadının korunması ve (incitilmemesi) ve neslin normal devamı böyle ihsan edilmiştir!. Başka tefsirlerde ‘ziynet mahallini gizlemezseniz, erkekler tarafından eza olunursunuz’ diye tefsir edilmiştir!.. Nefsi ve hayvani zevkinin esiri olduğu gibi yeteri kadar ilâhi varlığa inanamayan, veya hiç iman denen cevherle ilgisi dahi olmayan erkeğin veya kadının, hayvani zevkini her şeyin önünde tutmayı zevk edinmiş, malum insan olmaya namzet ve müsait yaratılışından habersiz, mesuliyetsiz Benî Âdem!.. Tesettür emrini emr-i ilahi dışında görenek ve gelenekten öteye götüremedikleri için daha fazla kapanmayı takva zannedenler!...
  • 34. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Tekrar ediyorum: Emr-i ilahinin de fevkinde, daha katı kurallara özenmeyi, takva, ibadet ve taat imış gibi uygulama yolunu nefsine daha cazip görmüş!. Tesettür ayetini yeteri kadar anlayamıyan, insan olmaya namzet Beni Âdem!. Bu hali ile yaratanına samimi olabiliyor, ömrünün nihayetine kadar bu halini devam ettirebiliyor, bu yönü ile taraf-ı etrafına eza çektirmiyor ise, bu yaşantı az da olsa samimiyetine binaen mübarek olsun derim, amma toplum nasıl karşılar bilinmez ki!.. Temiz hissi duygularla kadınların aşırı tesettürleri, inanmış, amma aşırı kıskanç erkekleri memnun edemediği de söylenemez!.. Neslin idamesi için Hazreti Allâh’ın Benî Âdem’e bahşeylediği nefsani duygular, başka hayvanlara zaman tahdidi 34 konulduğu gibi olmayıp, müstesna ve istisnai yaratılan, insan olmaya namzet Beni Âdem’in iman ve hayat porojesi, yaşam şekli ve örneği ile, Allâh’a iman eden elçisi ile tebliğ eylediği şer-i şerife uyumlu, zamanı da idrak ederek amel etmeye özen gösteren erkek ve kadınlara Hz. Allâh’ın bildirilerinin anlayarak anlatalım ki, zamanla değişmeyen erkeğe ve kadına emrolunan tesettür ve hicap ayetlerini, sayın bilge, evvelâ iyi anla ve anladığını anlat ki; bu yönlü gerçeği özenle arıyanları tatmin edebilesin. Olur ya, anlatamıyor isen yersiz yere kimseyi suçlamayasın!.. Bilesin ki, mutlaka hesabı sorulur. Geçici dünya hayatına ebedi alemi değişmeyesin!.. Kadın-erkek eşitliğinin de garibiyiz. Lutfen, anlaşılır gibi anlatalım. Çünkü dünya hayatında biri diğerinin vazifesini kesinlikle yapamıyacağı, doğum ve ötesi olaylara dikkat et! Haddini bil!..
  • 35. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Yaşayacağın zamana uygun töreler ve adetleri rıza-i Bârî’ye dönük cinsine, hemcinsine uyumlu ve dünya ve ahirette geçerli icraatın bu minval üzere olsun; yemin ederim, iki yönün de misal-i cennet olur!.. Benî Âdem’e mahsus, her devirde erkek ve dişilerde kıskançlık duygusu mevcuttur; ifratından Rabbıma sığınırız!. Nefsi duygu ve arzu ekseri hayvanların, dişi ve erkeklerinde de kıskançlık olarak görünse de, bu görünüm hem cinsine göre değişir. Hayvanlarda Benî Âdem’deki devamlılık olmayıp, hayvanlarda belirli ve muayyen zamanlarda görülegelmiştir. O bakımdan hayvanlara emr-i ilahi yoktur. Bunun haricinde malum duyguları olmadığı, kıskanma hislerinin de ekserisinde görülmediği gibi, pek azında devam ettiği görülür!.. Yalnız domuzlarda kıskanma duygusunun hiç olmadığı 35 söylenir!. İnsan olma şerefinden mahrum ademlerinde de bu yönlü duygunun zafiyetinden bahsedilir!.. Bu virüsü taşıyan, erkekler ve kadınlar ilâ-nihaye gizli kalamazlar!.. Çünki “Settârü’l-uyûb” (günahları örtücü) olan Hz. Allâh’ın bu sıfatından nasiplerini alamazlar. İlâ-nihaye gizli kalamazlar!.. Emr-i ilahinin hilâfına yaşantılarını düzene koyup, bu hallerinden nedamet duymadıkları gibi, şımarıklıkları her hallerinde görülebilenlerin, emr-i ilahiye uyum sağlıyamamaları bir an gizleniyormuş gibi görülse de, er-geç açıkta kalmaya mahkumdur!.. İsteseler de gizliyemezler!..
  • 36. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Deve kuşunun başını kuma gömmekle avcıdan gizlendiğini zannettiği gibi; gülünçtür, Çünkü başı kuma gömülmüş gövde meydanda!. Nefsani duygulardan öteye geçemeyen duygu ve düşünceler, ceviz misali bahsedilir: Kabukdan içeri geçemeyen bilgi, yalnız nefsin hazzı olan yaşantısı ile özleminden soyutlanamadığı cevizin kıynağına nasıl erişecek?!.. Tasavvufi izahı, şöyle denir: Cevizin yeşil kabuğu şeriattir; sert kabuğu tarikattır; kıynağın üzerindeki kışrı ince zar marifettir; kıynak dedikleri beyaz kısmı ise hakikattir!. Normal kıskançlık duygusu bulunmayan Benî Âdem için Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: 36 Cennet haramdır, kokusunu da alamazlar. Bunları anlatmakdaki kasdim; her hangi bir toplumu veyahut bir şahsı, küçük görmek, benim gibi niçin inanmamış diye, o hemcinsimi yermek değil. Benim inancım ve yaşantımla bağdaşmıyor diye, herhangi bir şahsı aşağılamak hakkı kimseye verilmemiştir. Hazreti Allâh’ın af ve mağfiretinin tecellileri her olayda görülürken, rahmet-i ilâhiyeler, yaratılışın sırrı olan insan olmaya namzet Benî Âdem’i, bu rahmetin dışında görmek mümkün değil!.. Asra uyumlu, gelişmiş inancımla emr-i ilahiye ters düşürmemeye özen gösterdiğim, Yaratanımdan na-ehlin şerlerinden korunmamı istediğim yaşam zevkimle, buna rağmen hemcinsimi hakir görüp horlamak, hiç mi hiç yaşantımda bariz gördüğüm ilâhi zevkimle bağdaştırmam mümkün değildir!..
  • 37. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Hele bazı emr-i ilahileri manasından saptırıp nefsani duygularının hazzına kapılıp, ilâhi emre uyumlu, zamanı, medeniyyeti, teknolojiyi geçmiş zamana göre yaşamaya kıvananlar alim sıfatı taşısalar dahi hakikatın cahilleridirler! Manevi vazifem ve emr-i ilahiyeye yönü dönük, her haliyle itminan-i kalp olan rahmet-i ilâhiyeden ümitli yaşantım… aciz ibadet ve taatım... Dünü, illâ bu günü tanımadan, halâ geçmiş zamanın özleminden kurtulamayanlar, ‘Hz. Allâh dünyayı gazab-ı ilâhiden yarattı’ görünümünün müdafiini, gerçek imanımla bağdaştıramadığım, şaşkın bilge ve bu düstur üzere yetişmiş veya yetiştirilmiş dünyanın niçin yaratıldığından habersiz, Benî Âdem’in yaratılışındaki rahmet sırr-ı ilâhisinden habersiz!... Yaratılışın sırrı ehline malum… İlm-i Kelâm’ı öğrenmiş, amma aşk-ı ilâhiden habersiz!... 37 Bariz emr-i ilahi olduğu aşikâr olan zikr-i ilâhiden habersiz!.. Özetleyecek olur isek: Emr-i ilahiye uyumlu olmayan, çarpık, kulluğundan da habersiz olduğu gibi, yaratılan değerlerden de habersiz, bu sıfatları yaşayan kişi ve toplumları tasvip ettiğim zannedilmesin!. Hazreti Allâh o kardeşlerime de, Hazreti Allâh’ın buyruğu, af ve mağfiretinin hudutsuz olduğunun idrakinin dışına çıkmadan, beş şartı olmayan İslâm’ı anlamak ve anlatmak nasip eylesin! Şerefli mahluk, efdal-i mahluk olan Benî Âdem Ehl-i Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’ demek gafletinden kurtulsun!. Bu yanlış düşüncelerin kazazedesi olan, Allâh’a inanan toplumları da Hz. Allâh’ın bildirisi olan bildiriye uyum sağlayarak ‘Allâh vardır’ diyen kula Hz. Allâh’ın cemî kullara
  • 38. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP ihsan eylediği ‘müslümansın’ sıfatını bildirme zamanı halâ gelmedi mi?!.. Allâh’ı bir bilip hangi şeriata bağlı olduğunu çekinmeden söylemesi cesaretini gösteremiyecek mi Allâh’ın kulları?!.. Muhammet Ümmeti de hiç olmaz ise, bundan sonra ‘Allâh vardır’ diyene emr-i ilahiye uyumlu yapacağı hitabı bilsin de, ‘Allâh vardır’ diyen Allâh’ın kulu kardeşine ‘sen de müslümansın’ desin!... Ehl-i Kitab’a Hazreti Kur’an’da beyan edildiği gibi ‘müslümansın’ diye hitap ettiği gibi, o Ehl-i Kitab’a şeriatını öğretmek gibi edep dışına çıkmasın ki, emr-i ilahiye uyumlu amellerle lâyık olduğu makama çıkış kapusunun açıldığını hissetsin, inşallâh!.. Abd-i aciz, Ehl-i Kitab’ı Allâh’ın buyruğuna uyumlu 38 anlatmaya özen gösteriyorum. Ehl-i Kitap ismi altında ehl-i imana, ehl-i islâma, ehl-i insana yaraşmayan melanet ve zulmü irtikap eden, yaptığı hunharca zulümlerden haz duyan zalım ve ne olduğu belirsizi tasvip ettiğimin duygusuna kapılmayasın!... Hangi ırkdan, hangi kavimden, hangi milletten olur ise olsun, Hz. Allâh bu gibi zalimlerın cezasını versin de, cemi masum kullar ezadan, zulmün getirdiği yersiz isyandan kurtulsun; cümle kullar felâha ve refaha ersin amin!.. Yalnız Türkiye Cumhûriyetini ilgilendiren değil, bütün dünyadaki cemi Allâh’ın kullarını ilgilendiren, ayrıcalık gözetmeden, Allâh’ın varlığına iman eden ve emr-i ilahiye uyum sağlamaya özen gösteren, kullarına Cenab-ı Hakk’ın mesajı, düsturu!...
  • 39. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Sebep; kulun huzurlu yaşaması aile toplumunun yaratılışın nedenine uygun olmasının temini ind-i ilâhiden ihsan edilen düstur!... Cemiğ kullarına mesaj olan ayet-i kerimeler!.. Kulun yaşama tarzımızı, yaratılışın sırrına uyumlu yaşamanın reçetesini Hazreti Allâh bi-zatihi ihsan ediyor, iman eden kadın ve erkeğin nasıl örtünmesi gerektiğini bildiren ayeti kerimeleri… Tefsir ve mealden aynen, nokta ve virgülüne kadar değiştirmeden yazmaya çalıştım; tesettür ve hicap hakkındaki kulun menfaati, nizam-ı alemin bu yönlü normal seyrinde, yaratılışın nedeni, neslin idamesi için gerekli!.. Erkeğin hayvani arzularından emr-i ilahi dışında kadına eza edilmemesinin nedeni, ziynet mahallerinin na-ehle gösterilmemesi hususunda Cenab-ı Hakk’ın nisa kullarını 39 koruması, muhafazası anlamında uyarısı!. Kullarının maddi ve manevi menfaatleri gereği emr-i ilahi tesettür ve hicab bildirisi... İman eden kullarına ilâhi emir… Kullarının imanlarına ve dünya ve ahiret menfaatlerine uygun, kulun dünya icraatinın tertib-i ilâhiye uyumlu ve kulun dünya yaşantısı için elzem ve luzumlu olduğunun bildirisi ile gazab-ı ilâhi ile korkutulmayan emr-i ilahi!... Allâh’ın varlığına iman eden, yeryüzünde yaşayan, insan olmaya namzet Benî Âdem!.. Ruhlar alemindeki hitab-ı ilâhiye ‘evet’ diyen, cesetlenip, yeryüzünde icraatı ile ahde vefa sadakatine yaşantı hali ile hal cevabı veren kulların ruhaniyeti, cemi kulların ilgileneceği ezel-i ervahdaki ahit-namenin gereği ‘beli’ diyenlerin ödül töreni!...
  • 40. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Tesettür ve hicap ayetlerinin dökümanı yukarıya hiç bir yorumda bulunmadan, ayetlerin yerlerini belirterek, olduğu gibi, uzun uzadıya yorum yapmadan yazmaya çalıştım; meal olsun, tefsir olsun mana açık; icraat sizin, hüküm Allâh’ındır!. Amentü’ye iman eden kullarını ilgilendiriyor… Ahir zaman peygamberi Muhammet Mustafa’ya (s.t.a.v.) olan hitab-ı ilâhiyi iyi oku! İmanları zayıf da olsa, toplumların medeniyette, teknolojide ilerlemiş olanlarına hayranım! Hiç bir toplumda daha henüz tamamı ile yapılamamış ve dedikleri gibi yapılması mümkün olmayan kadın ve erkek eşitliği; tesettür ve hicabı anlayış yönlerine değil… bu yönlü toplumlarda geç de olsa, hatalarını anladılar veya anlıyamadılar, anlasalar da gerçeğe dönüşleri mümkün değil!... 40 Anlamı her beldede hayli yaygın, görmek için gözlüğe ihtiyaç yok!.. Yaydan ok çıktıktan sonra geriye çekmek mümkün mü?!.. Zürriyetleri tükeniyor; evliliğin külfeti ve mesuliyetine niçin tahammül göstersin?! Çocuk yapma ve büyütme külfetine niçin katlansın?! Daha ferah bir yaşam için imkânlar ferahlatılmış ve genişletilmiş olduğu halde, bu tür emr-i ilahi dışında toplumlarda gençlerin mevcudu azalıyor! Toplum yaşlanıyor; bu gidişle başka ülkelerden gençlerin ithal edildiğini görmek kehanet olmayacak!... Yaşantılarının getirdiği, emr-i ilahi dışında nefislere verilen ferahlık dururken, yirminci asrın gençlerinden sorumluluk altında kıvranmalarını istemek reva mı? İstesen de kabul ettiremezsin; “Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye!”
  • 41. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Yanlış anlamayasın; kesinlikle din kabul eden lâikliğe karşı değilim!. Nasıl olurum ki, Hz. Allâh’ın Âdem aleyhisselâma verdiği üç emr-i ilahinin hiç unutulması mümkün mü? Tertib-i ilâhi Âdem aleyhisselâmı cennet-i âlâdan yeryüzüne indirince Hz. Allâh buyurmadı mı: “Ekiniz, biçiniz, yiyiniz.” Günah ve ayıp olmuyor mu, şerefli mahluk, efdal-i mahluk, “Yeryüzünde halifemi yaratacağım” şerefini taşıyan, insan olmaya namzet Benî Âdem?!... Allâh’ın indinde yerini bilesin ki, ebedi hayatında senin için hazırlanan makamını boş bırakmayasın!.. Laiklik dinsizlik değil; devlet yönetimini dini kurallara bağımlı kılmamak olduğu gibi. İnanan fert olsun, cemiyet olsun toplumların zararına 41 kullanılmayan emr-i ilahiye ters düşmeyen… Yaşadığı asrın ilmine, lüzumlu tekniğine, gerekli medeniyetine uyumlu olan inançlarına, ibadet ve taatlarına karışmamak da laiklik değil mi? Bilgiden yoksun kalmış inançlı toplumlara lüzumlu eğitimi vermek ve inançlarına saygılı olmak da laiklik değil mi? Bu yönlü laikliğe hayranlığımı söylerken çok samimiyim, yemin ederim!. Laikliği inançsızlığına kalkan yaparak, kimseye zararı dokunmayan imanlı kimselerin, na-ehli rahatsız etmeyen inançlarını suç işlemiş gibi teşhir edilerek horlanmalarını da tasvip edemiyorum!. Yanlış anlamadımsa, lâiklik demek, yapılan kanun ve icraatlar Hz. Allâh’ın emrine hiç uymayacak demek değil.
  • 42. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Nasıl denir? Bütün güzellikler Allâh’ın emr-i ilahisinin zuhuru değil mi? “Hikmet, mü’minin kayıp malıdır; nerede bulursa alsın” hitabı davaya ışık tutmuyor mu? Asrın güzelliklerine uyumludur. Emr-i ilahileri aşkla yaşarsan o güzelliğin kaynaştığı yerin menbaını görürsün!. O bakımdan, Allâh’ın ihsan eylediği emr-i ilahiye uyuyor diye, yaptığı icraat ayetle sabit ise bu mevzuda içtihada yer yoktur!.. Kesin hüküm Allâh’ındır. Tefsire ihtiyaç duyulmayan Allâh kelâmıdır!. Bir yerde nass varsa, orada içtihat gereksizdir. Dikkat edelim; gayretullaha dokunmayalım. Yaratanımızı 42 gücendirmeyelim!. Kimseyi yersiz itham etmeyelim. Veya ‘benim düşünceme uymuyor’ diye hiç kimseyi suçlayıp cezalandırmayalım. Hazreti Allâh inanan kadınlara emir verdiği gibi, dikkat, inanan erkeklerin inanmayan kadınlarına da söyle buyuruyor: Tesettür emrine riayet etmeleri için! Bu bildiride açık nass var, içtihad yapılamaz, yapılsa da anlamsız kalır!... Yukarıda belirttim, tekrar ediyorum: Hazreti Allâh buyuruğunun açık anlamı! Benim emrim dışında başka bir düsturla yaşarsanız, emrimle bağladığım erkeklerin nefsani bağlarını koparırsınız, onlar da sizi incitirler!.... Yazmağa gücüm nisbetinde özen gösterdiğim bu kitaba Kur’an-ı Kerim’den, beyan edilen emr-i ilahiyi beşerin hayrına
  • 43. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP olan, Yaratanımızın uyarılarını, aktarılan belirli ve itimada şayan sahısların tesettür ve hicap hakkında meal ve tefsirlerindeki yazıldığı gibi aynen yazdım!.. Ehlinin ve mesuliyetini müdrik, ilgi duyan ilgilinin bu mevzuda görüş ve anlayışına hürmetkarız. Asrın topluma lüzumlu olan değerlerinden taviz vermi- yelim!.. Vereceğim kıssadan hisse alalım; dikkat, kabağın sahibini bilelim!. Yalnız bilmek yeterli görülmeyebilir, gücendirmeyelim, kabağın sahibini!. *** Gençler birbirleri ile şakalaşarak gidiyorlardı. İçlerinden 43 mukallit biri arkadaşlarını güldürüp memnun etmek kasdi ile, saçı dökülmüş, kafası açık, yerde oturan bir garip ve masumun başına: --Kabağa bak! diye şiddetle öyle vurdu ki!... Canı acıyan garibanın gözleri yaşardı, gençlerin gülme çığlıklarından şımarıklıklarından korktu, sesini çıkaramadı. Nasıl çıkarsın gariban!.. Manevi hak hukukdan habersiz o mukallidin, mazlumun kafasına vurduğu koluna şiddetli sancı girince, ister istemez bu mevzuda günahı olmayan, yegane günahı güçsüzlüğü ve aczinden idi zavallının, özür dilemek için adama, masum bir eda ile: --Ben sana şaka yaptım; bana gücendin mi? Demez mi! Başının sersemliği henüz geçmemiş zavallının:
  • 44. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP --Haddim mi sana gücenmek? Ben zayıfım. Sen taraf-ı etrafınla çok güçlüsün. Bu kabak benim imiş gibi görünse de, emanettir; kabağın gerçek sahibi var, o gücenmiştir! *** Makamı cennet olsun, Mustafa Kemal Atatürk’ün vaktinde yapılan devrim ve icraatlarına hayranım!. Bazı yeniliklerin devamını o müstesna insan da istemiyordu. Merhum İsmet İnönü’nün bu yönlü bildirisini sayın Bülent Ecevit gazetelerde neşrettirdi... Bin iki yüz kusur senedir ‘fitne oluyor’ diye içtihatsız bırakılan cümle şer’î muamelâta tabi olan ve olmayan hükümler, zamana göre şeriat-i garrayı ölçü ve hesabını, idarecilerin işlerine geldiği gibi, topluma maledilmeyi emr-i ilahiye uygunmuş gibi toplumların yaşantılarına malettirmeleri, gerçek 44 ulemayı, mesuliyetini müdrik toplumların idarecilerini de müşkül durumda bıraktığı gerçek!, Hulasa edersek; Şeriat-i Muhammediyye’de dahi, evvelki şeriatler de içtihatsız bırakıldığı gibi, zamanın uyumsuzluğuna itilmiş. Zamanın değişimini, hesaba katmadan, bu mevzuda, cümle şer’î hükümler içtihatsız bırakılmışlar, maalesef!... Bu arada emr-i ilahilerde akıl ve mantık ölçüsü ile ölçülmeye başlanmış!.. Lutfen dikkat edilsin; zamana ve emr-i ilahiye ters düşmeyen tesettür ve hicab ayetleri hakkında ayet-i kerimeler mevcut olduğundan, içtihada tabi değillerdir!. İyi dikkat edilirse, fert olarak iman eden hanımlara olduğu kadar, iman etmeyenlere değil hitab-ı ilâhi. Yalnızca kulunu uyarıyor Hz. Allâh!..
  • 45. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Tekrarında faide görüyorum: Ekseri ayetler gibi ahirette çekeceği azabı değil, dünya hayatının eza ve meşakkatli geçeceğinin uyarısı var!.. İman eden erkeklerin, iman etmemiş hanımlarına da ziynet mahallerini na-ehle göstermemelerini emrediyor Hz. Allâh!.. Bu emre riayet etmelerini Peygamberimiz Efendimize bildirmesini emrediyor Hz. Allâh!.. Hanımların şahsına olduğu kadar, mesullerinin ilgilerine bırakılmış!.. Ayetle sabit olup içtihadi hüküme tabi değildir!. Bu durumda katılıklardan kaçman gerektiği gibi, ‘bu bildiriden tamamı ile feragat edin’ demek kimsenin haddi değil!.. Emr-i ilahi de bu türlü iddiaya yer vermez! 45 Tesettür ve hicabı benimsemeyen toplumların, zamanın medeniyet ve teknolijisine yaraşanının lüzumlu olduğunu iyi anlamış olduğu halde, emr-i ilahiye ve nizam-ı alemi tanzimine yaşantıları ile ters düşenlerin tamamı ile dünya hayatında mesut ve bahtiyar olduklarını kimse söyleyemez!. Dünya hayatının ebedi hayat için tanzim edildiğini idrak edip, bu türlü emr-i ilahilere dikkat etmekliğimizin bilincine muttali isek, emr-i ilahiyi umursamayan toplumların hallerini fazla incelemek gereksiz!.. Zamana uyumlu, medeniyeti, teknolojiyi kabul edip, geri emr-i ilahiyi nizam-ı alemi dışlayacak olur isek, kalan görünüm elbette iç açıcı olmayacaktır!. Yaşadığın asrın penceresinden seyreyle: Ellerinde ne kaldı? Görünen manzara aşikar değil mi? İzahına ihtiyaç gerekli mi?...
  • 46. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Çünkü örneği taklit de olsa, bizim, toplumlarda bariz görülmese de o yönlü noksanımız olmakla beraber, bizde de gayr-i meşru görünen yaşantılarına, hemen uyum sağlamamıza söz söyletmeyiz!.. Amma yaşadığı asırda Benî Âdem’in hayrına, uygun olan dünya yaşantısını onlar kadar maalesef tanıyamadık ve anlayamadık!.. Teknoloji kültür ve medeniyet leri de, her hallerini de devamlı küfürle itham ettiğimiz toplumların, ahir zaman ümmetine en son zamana uyumlu Şeriat-i Muhammedî ihsan edildiği halde, daima küfürle itham ettiğimiz Ehl-i Kitab’ın teknoloji ve asra uyumlu, lüzumlu medeniyetine her nedense ters baktık, gerçeklere garip kaldık!.. Bu yanlış tutumumuzla beğenmediğimiz toplumların 46 gerilerinde kaldık!.. Halâ çarpık düşünce ve halimizin bilincinde değiliz neden?! Asrın gerektirdiği olmaz ise, olmaz yönünü taklidi de olsa onlar gibi yaşamaya mecburuz!. İşte bunu fer’den anlayamadığımız gibi, anlatamadığımız kitleler bizde sayamıyacağın kadar çok maalesef!.. Hz. Allâh’ın haram kıldığı belirli yaşantıılardan kaçınalım; Allâh, haram kıldığı için!... Bu minval üzere yaşandıkca bariz ve açık göreceğiz ki, cümle kulların beşer olarak bu yasaklardan kaçınmamız, iki cihanda da kul için tanzim edilmiş olup, rahmet-i ilâhiyeye nail ve malik olmamız elzemdir; iyi anla!.. Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi, Tefsir, Enam Suresi üçüncü cilt 253’ncü sahifede şöyle belirtiyor:
  • 47. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Aslını bozmadan bazı yerlerini özetlemeye özen göstereceğim: Hz. Allâh’ın yasak kıldığı şeyler: Allâh’a hiç bir şeyi ortak koşmayınız. Anneye babaya iyilik ediniz. Fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyiniz. Fuhuşların açığına da, kapalısına da yaklaşmayınız. Allâh’ın yasakladığı cana kıymayınız. Surenin bu ayetinde bütün şirk türlerinin haram olduğu belirtilmekte. Allâh’a hiç bir şeyin: ne putların, ne yıldızların, ne cinlerin, ne meleklerin, ne de Allâh’ın oğlu, kızı sanılan şeylerin Allâh’a ortak koşulmaması emrediliyor. 47 Hazreti Allâh’ın sonsuz afv ve mağfiretinden bahsederek, kulun Hz. Allâh’a karşı yapacağı kulluğun özetini veriyor. Ebuzer Gifâri (r.a.), Allâh’ın elçisi (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlatır: Cebrail bana geldi, “Allâh’a ortak koşmayarak ölen kimsenin cennete gireceğini müjdeledi.” Ebuzer diyor ki: --Zina etse, hırsızlık etse de mi? --Zina etse, hırsızlık etse de! dedi. --Zina etse, hırsızlık etsede mi? Dedim. --Zina etse, hırsızlık etse de! dedi. Merakımdan gene sorunca Peygamber (s.a.v):
  • 48. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP --Ebuzer’in burnu yere sürtülse de! demiştir. Sakın Ebuzer Gifâri (r.a) Efendiyi suçlamayasın. Bilâ istisna cümlemiz ayni hissi nefsimizde taşımıyor muyuz? Bilmediğini ‘biliyorum’ zannederek, Cenab-ı Hakk’a karşı, olaylara itirazsız geçen gününü hatırlayabiliyor musun?!... Mübarek kardeşim! Hz. Allâh’ın rızasını kazanıp, kulluk vecibesini emr-i ilahiye uyumlu yerine getirmek ne kadar kolay görülüyor değil mi? İbadet ve taatın her şeyin özü olduğunu zannederiz! İyi dinle: Her yapılan emr-i ilahiye uygun ibadetler ve taatlar araçtır ve gereçtir! Amma Yaratanına şirk koşmadan, kasdi 48 ilâhiye nail olman ve sırat-ı müstakim üzere yaşaman için… istenilen budur, amaçtır! Şirksiz sırat-ı müstakim üzre geçirilen hayat amaca nail olmuş hayattır!.. Geçici dünya hayatının son anına kadar, Yaratanına şirk koşmadan verilen ömrü devam ettirebildinse… Kuldan istenilen imanın özü, dünyanın yaratılış sırrı, hulâsa-yı iman, yaratılışındaki amaç sende tahakkuk etmiştir!... Mübarek olsun!.. Hemcinsine örnek olacak dünya ve ahiret hayatına Halik-ı Zülcelâl ‘sırat-ı müstakim’ buyurdu. Mübarek, örnek insan!.. Örneğin: Beyazid-i Bitami (k.s.) vefatında Hazreti Allâh “bana ne getirdin?” diye sordu. Beyazid-i Bistami:
  • 49. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP --Ya Rabbi! Elim boş, yüzüm kara; huzuruna kulluğumla geldim. Dünya hayatımda Zatına şirk koşmamaya dikkat ettim ve şirk koşmadım, bununla övünürüm!. Hz. Allâh: --Şirk de koştun, ya Beyazid! Falanca zaman demiştin ‘süt içtim de, karnım ağrıdı’ diye!.. Sütte ne güç gördün? Sana yaşadığın geçici hayatında gücün ve kuvvetin ancak bana mahsus olup, beşerde görünen her şeyin fer’î olduğunu hakka’l- yakın göstermedim mi?!.. Sütte ne güç gördün?!.. Yarattığım sebeplerdeki fer’î zuhuratı Zatî gücümle eşdeğer mi gördün?!.. Sütte güç gösterdin, bu noksan görüşün Zatıma şirk değil mi?!.. *** 49 Cebrail (a.s.)’ın Peygamberimiz Efendimize sırat-ı müstakîmin özet olarak, Allâh’a şirk koşmamak olduğunu beyanı, beşere yansıyan yönünü anlatmaya çalışıyorum. Beyazid-i Bistami (k.s.)’ye yapılan hitabının muhatabı sen değilsin. Çünkü Beyazid’e açılan rahmet-i ilâhiye sana açılmadı, o yönlü rahmet-i ilâhiyenin garibisin. Hem de o gibi hatalardan mazursun. Buna rağmen gene dikkat et!.. Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa (s.t.a.v.) buyurdular ki: Zorlaştırmayın, kolaylaştırın; genişletin, daraltmayın; ikrah ettirmeyin, sevdirin. Peygamber Efendimiz bir kısım ashabı ile pazar yerinden geçiyorlardı. Bir kadın çocuğunu kaybetmiş, perişan gözyaşları ile çocuğunu arıyordu. Nihayet buldu çocuğunu. Öyle bağrına bastırdı ki ‘yavrum!’ diye!..
  • 50. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bu olay karşısında, gözleri yaşaran Peygamberimiz Efendimiz ashabına hitaben: --Bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?!.. --Hiç atar mı ya, Resulallâh?!.. Evlâdına olan şu muhabbete bak! Deyince, Efendimiz buyurdular ki: --Bu kadının çocuğuna olan sevgi ve muhabbeti, Hazreti Allâh’ın kullarına olan sevgi ve muhabbetinin bir zerre zuhurunun görünümü!.. Yalnız ve yalnız insan olmanın zevkini taşıyan Benî Âdem’e ihsan eylediği rahmet-i ilâhiye, yarattığı hiç bir mahlukuna verilmedi; ihsan edilen rahmetin insandaki zuhuru, görülen tecelliyat-ı ilâhiyenin mevcudiyetinin zuhuru kadarı başka yaratıkta görülmemiştir!.. Görülmeyecektir de; Çünkü yaratılışın nedenidir insan olmuş Benî Âdem!... 50 Hazreti Allâh kullarını rahmetinden yarattı!.. Yaratılışın nedeninin bariz görülen zuhuratın rahmet-i ilâhiye olduğunu göremeyen, yalnız ve yalnız gazab-ı ilâhiye her haliyle dönük olanlar… Bismillâhirrahmanirrahim De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allâh bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o çok bağışlayan, çok esirgeyendir!... (Zümer Suresi, 53) Hazreti Allâh’ın sonsuz afv u mağfiretini iyi anla! Bu rahmet-i ilâhiyeden habersiz, nehy-i ilâhi ile ömrü geçen insanlar verilen ömrün aydınlığından habersiz, yalnız karanlık yönünün hayranıdırlar!
  • 51. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Rahmet-i ilâhiyenin bu görünümünden başka bir hal tanımadıkları halde, alim geçinenler hakikatın cahilleridirler! Bu kişilerin umumiyetle anlatışlarından, sanırsın ki ‘Hazreti Allâh cemî kullarını cehenneme koymak için yarattı!’ anlamı çıkar izahlarından ve yaşantılarından. Zannedersin ki rahmet altarnatifi küfre yönelik! Öyle şeyler halketmiş ki Yaratan ‘kullarından hınç almak için!’ Yaratılmış gibi görünüm sahneleri!... Kulu, Allâh’tan uzaklaştırmalarına, cehlinden ‘yaklaştırdım’ zevki ile dört köşe olunduklarını da bu tür kişileri her sahnede aşikar görmek mümkündür!. Bilmezler ki başka mahlukata verilmeyen rahmet-i ilâhiye insan olmaya namzet Benî Âdem’e bahşettiğini!. Dünya hayatının her zuhuratında tecelliyat-ı ilâhiyenin 51 zuhuru görüldüğü gibi değil mi?!.. İlme’l-yakîninle, ayne’l-yakin ve hakke’l-yakin zuhurunu, ilminde yeri görülmeyen manayı hakiykatı hocam, zahiri ilminle nasıl anlayacaksın, neyi anlatacaksın?!.. Hurafaya ve katılığa da kaçmadan, Hz. Allâh’ın tefsire ihtiyaç duyulmayan, her yönlü ilme açık buyruğunu görmekten ve anlatmaktan niye çekiniyorsun?!.. Tesettür ve hicap ayetlerinin tefsire ihtiyacı olmayan emr-i ilahiyi gazab-ı ilâhiye girmeden, olduğu gibi anlat ki, cümle Allâh’ın kulları tarafından bilinsin de, her kul Hz. Allâh’a inancı nisbetinde, bildirilen emr-i ilahiyi yaşama zevkine ersin!... Bu hususta hitab-ı ilâhiler o kadar açık beyan edilmiş ki!
  • 52. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İzaha ve tefsire muhtaç değil! Yalnız Arapçası Türkçeye iyi tercüme edilsin. Tesettür, hicap ayetleri kulun yaşantısını felç etmek değil, haşa! Hz. Allâh’ın yaratmış olduğu, insan olmaya namzet Benî Âdem’in dünya hayatında nasıl yaşaması gerekir? bu düstur ve nizamı bi-zatihi ihsan ediyor! Bu emr-i ilahiye kimlerin uyup uymuyacağını açık, sarih bildiriyor. Maalesef gerçekleri anlatırken her şeyin ifratına kaçıldı; asrın icaplarını emr-i ilahinin katı kurallarla dejenere edilmesi gibi!.. Emr-i ilahiye olsun, zamana uyumlu yaşam tarzı olsun, bunlardan uzak kalmış toplumların yaşantısına özlem duymanın nedenini de anlamak mümkün değil!... Geçici kurallarla, amma tekrar ediyorum, geçici bir zaman 52 için inanç, hürriyetini tamamı ile tahrip değil de zedelenerek devrimler elzemdi ve öyle oldu. Çünkü Şeriat-i Muhammediye’de bin iki yüz senedir içtihat kapusunu kapattılar, ‘Fitne oluyor’ diye!. O zamanın uleması dört imamdan başka imam tanımadılar, Ümmet-i Muhammed’i de asra uyumsuz, zamana göre de içtihatsız, bu yönlü bilgisiz bıraktılar!..
  • 53. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP ATATÜRK VE DİN Makamı cennet olsun, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk bu noksanlığı düzeltmeyi üstlendi ve başardı sayılır. Çünkü bu icraat her şahsın yapacağı basit bir icraat değildi!.. Bu icraatı yapabilmek için evvelâ Allâh’ı bilmesi, tabi olup kabullendiği peygamberini, peygamberinin getirdiği şeriatını bilmesi ve kul olarak şahsının yaratılışındaki sırr-ı 53 ilâhiyi bilmesi gerekli idi. Tedrisatı ve imanı müsaitti. Bu ilme yabancı değildi, biliyordu!.. Atatürk’ün, yaşadığı zamanın ulemasına kulak ver: Ataya, itifaken ‘mehdi, resul’ demişlerdi!.. Nutuk’larını da iyi oku, anlarsın!.. Zamana uyum sağlamaya çaba gösteren, vatanın gerçek evlatlarını minnet ve rahmetle anıyorum. Çünkü o büyük insandı. Aklı ermeyenlerin dinsiz zannettikleri; çıkarlarına kullananların zannettiği gibi dinsiz hiç değildi!. Edindiğim intibaya göre ‘dindardı’ dersem mübalâğa etmiş sayılmam. Tekrar ediyorum; ‘zamanının mehdi resülü’ diyorlardı, dindar büyüklerim.
  • 54. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Tevatüren hakkında söylenen menkıbelerin canlı şahidiyim. Muhafız erlerinden bir tanesi şöyle anlatıyordu: Sabaha kadar masa başından kalkamadılar. Alaca karanlıkda dışarı çıktı. Bataklık gibi olan Yenişehir tarafına doğru gidiyordu. Ben arkasını takip ettim, vazifem icabı. Geriye dönmeden, bana gelmememi söyledi. Ben görünmeden takibe devam ettim. Durdu bir yerde, yönünü dönmeden ‘yaklaş!’ dedi. Biraz daha yaklaştım. Gür bir sesle: --Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Hazreti Allâh’a değil mi? Ben de Allâh’a sığınıyorum, rahat bırak beni!... Muhafız öyle diyordu: “Vücudum sarsıldı, ister istemez geri çekildim.” 54 Medyada Fatih Çekirge’nin programında bu gerçeği anlatmak bana nasip olmuştu: (Prof. Dr. Hanif Faruk, Urduca Yayınlarında Atatürk, An. Ün. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, s. 102’de mevcuttur.) Atatürk vefatından on beş gün evvel Dolmabahçe Sarayında hasta yatarken, zamanın hariciye vekili ve başbakanına: “İslâm alemine mesaj veriyorum, bildirin” demişti. Ne yazık ki bildirmediler!.. Dünyaya bildirilmesini istediği gerçeği o büyük insan şöyle yazdırıyordu: ***
  • 55. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bütün dünya müslümanları! Allâh’ın son peygamberi Hazreti Muhammet (s.t.a.v.)’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli! Tüm müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli! İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. *** Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra. Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez 55 Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat kendisi anlatıyor: Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi Ankara’ya davet eder. O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir. Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme gerçekleşir. Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder. O günlerde türbe, tekke ve zaviyeler kapatılmış bulunmaktadır!
  • 56. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki: --Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben açacağım! Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti. Bir benzeri olay: Atatürk, Mevlâna Celâleddin-i Rumi Hazretlerini ziyaret ettiğinde: --Sen rahat uyu, ey koca şeyh! Bu icraatım sizlere değil. Dediğinin gerçek yüzünü bilesin!... Zira tertib ve tanzim-i ilâhi olan zuhuratların salikleri, 56 haddi aşmadıkça kul ferden ve cemi, Allâh’ın muhafazasındadır!. Allâh’ın tertıbini bozma ve kaldırma gibi, duygu ve hislerde o gerçek insanlardan uzak düşünülür! Toplumlar emr-i ilahiye muti, zamana uyumlu yaşadıkları müddetçe, hiç düşünülmesin ki rahmet-i ilâhiye gene ihsan edilmez mi? diye, yaptığın beşerî zaafın mahsülü hatalarından dolayı Hazreti Allâh’ı itham etmeyi bırak!... Yolunu şaşırmış nefsini emr-i ilahiye uyumlu kılmaya çalış. Sırat-ı müstakim üzere gitmeye alış! Atatürk’ün hayatında iman yönünde metafizik olaylardan internette de mevcut, manevi zevkini aldığım, yabancısı olmadığımız bildirilerin bir kaçını yazmadan geçemiyeceğim: Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal’in adı
  • 57. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP bir bayrak olmuştu… Antep mücadele günlerinin acı bir devresiydi. Memlekette istiklâl şuurlaşmış, topyekün bir vuzuh kazanmıştı. O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfında idim. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hafız Halil efendinin konuşacağını söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı, titrek fakat heyecanlı bir sesle: --Din kardeşlerim! Sizi Şeyh Sünusi Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım, Dedi ve şu vakayı anlattı: Şeyh Sünusi Hazretleri bir gece Peygamberimiz’i rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış! 57 Buna şaşıran ve mahzun olan şeyh, Peygamber’e hiteben: --Ya Resulâllah! Niçin sağ elinizi vermediniz?!. Diye sual edince, şu cevabı almış: --Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım! Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendinin elleri, çenesi ve dili titriyordu! Gözleri dolu dolu oluyordu. Hitabeti kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle: --Ey ahali! Mustafa Kemal muzaffer olacak! Peygamber Efendimiz’in sağ eli onun elindedir! Buna iman edin! Diye haykırdı ve kürsüden indi. Sonradan öğrendiğime göre merhum Hafız Halil Efendi bu rüyayı camide vaaz etmiş ve onu imanlı tefsirlerle tamamlamıştır.
  • 58. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Gene İstiklâl Harbi günlerinde. Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara tren istasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada, Çavuş Ali Metin’e “acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle!” diyor. Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına gelince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp: --Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver! diyor. Kendisi de bir kalem kağıt alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. 58 Yazma işi bittikden sonra birbirine bakıp sevinçle gülümsüyorlar! Her ikisinin de yazdığını kendi kağıtlarından okuyan Ali Metin her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor: Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayrâm-ı Veli’ye diyor ki: --Mustafa’ya söyle, korkmasın; sonunda zafer onların olacak! Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören bu iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri “Mustafa Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir! (Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s. 160-161.) Cennet-mekân Atatürk’ün yaşantısında açık görülen manevi, dindar kesim, kültürlü halk arasında tevatüren anlatılan dini
  • 59. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP duyguların ve yaşantıların aleyhinde hiç bir zaman bulunmadığının kanıtları sayılamıyacak kadar çoktur. Buraya ancak bir kaçını yazdım. Kanıtlamak istediğim şudur ki; Kemal Atatürk bazı çıkarcıların kendi düşünce menfaatlerine ortak gibi göstermeye çalıştıkları gibi haşa ‘dinsiz’ olmadığı gibi, asra uyumlu Muhammedi Şeriatına hayranlığının ifadesi değil mi?!.. Yaptığı icraatlar buna dönük değil mi?!... Elini vicdanına koy, öyle konuş: Atatürk dini kuralların esasına dokundu mu?!.. Teknolojiye, asra uyumlu, medeniyetin hayranı, Allâh’a iman etmiş bir ferde veya topluma, bu saydığım meziyetler dışında bir şey kabul ettirebilir misin?!.. Hatta onu tatmin edecek şekilde, küfre dönük bir olayı, rahmetmiş gibi anlatarak kabul ettirmen mümkün mü?! Bu gücü naçiz şahsında görebiliyor musun?!... 59 Ne kadar iyi niyyetle yapılır ise yapılsın, halk nazarında devrimler hiç bir zaman yüzde yüz tasvip görülmediği gibi, devrimlerin her zaman halka ters düştüğü vakıadır! Şöyle de söylenir: Devrimler kırk seneyi geçip, hala çoğu halkın beğenisinde tasvip görmedi ise devrim geçerliliğini kaybeder! Milletin hayrına iken, halkın kırk senede benimseyemediği devrimlerin devam etmesinin ekseri halk indinde zulme dönüştüğü kabul edile gelmiştir! Hazreti Allâh’ın tertibi olan, sonra gelen elçilerine ve ümmetlerine her asırda takınılan, hakikat dışı cehlin görünümü, çirkin tavır ve gayrıya tarih boyu reva görülen muamele, malum tarihe maledilen acı sahifeleri her zaman görmek mümkün!..
  • 60. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Medeniyete doğru yürüdüğünü zanneden, yalnız teknoloji ve bazı ilerlemelerinde muvaffak oldukları inkar edilemez, emr-i ilahiye yeteri kadar uyum sağladığı da söylenemez. Zaman zaman gerçeklerden habersiz, şeriatlarından habersiz, ‘Hz. Allâh’a vardır’ diyenlerin, Allâh’ın bildirisi ‘müslüman’ olduklarından habersiz!... ‘Elçilerimi birbirinden ayrı görmeyin’ Hitab-ı ilâhisinden habersiz!... Hiçbir peygamberin ilâh olmadığından habersiz!... Allâh elçileri birbirinden farklı değil, hitabından habersiz!.. ‘Dinde diyalog’ kelamını çok duyuyoruz, amma ondan da habersiz!... 60 Amma ahir zaman peygamberi ümmetine ‘haçlı seferi’ düzenlemekte mahir!.. ‘O günler geride kaldı, bugün şeriatlar arası diyalog’ avutmaları devam ederken!... Bu sefer başka taktikle ahir zaman peygamberi Hazreti Muhammet Mustafa Efendimiz’i (s.a.v.) karikatürize eden ‘haçlı seferi kalıntıları’na sorula bilse: Ne demek istiyorsun?! Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?!.. Ya Rabbi! Kullarına şuur ver. Emr-i ilahine ters düşmeyen görüş ver de, bitsin artık vahşi ve zalimane düşünce ve icraatlara dönük fitne!... Bunlar beynelmilel fitneli nabız yoklaması. Dikkat et, ya Ümmet-i Muhammet!.. Dikkat et, ya ehl-i iman, ya ehl-i islam, Ehl-i Kitap!
  • 61. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Peygamber efendilerimizin kimliğinden habersiz, fitne üreten zalımların oyununa gelmeyiniz!.. Anlaşılsın ve bilinsin artık: Ehli Kitab’ın, ‘Allâh vardır’ diyenin “müslüman” olduğu, müslümanlarınsa kardeş olduğu… Ahir zaman peygamberi Muhammet Ümmeti! Bu gerçeği ilân edip, ‘İslam’ın beş şartı var!’ demekten vazgeç!.. Emr-i ilahiyi ilân et! Duyurmak sana düşüyor, vazifeni yap, zaman geçiyor!. Birbirinizin ocağını söndürmekle emr-i ilahiye uyduğunu sakın söylemek gafletinde bulunmayasın. Bu zihniyetler tarihin karanlıklarına gömülmeye mahkumdur; bitsin artık!... Bu karanlığa iltifat etme, yeter!.. 61 Bu icraatın gerçeği senden duyulsun, ey Muhammedî! Dünyaya, normali bu değil mi?... O günleri yaşadım ve bu hallere şahidim. 1930 senesi 11 yaşıma yeni girmiştim. Atatürk, Samsun’a geldiğinde babam Belediye’nin karşısındaki büyük hamamı işletiyordu. Ben Bozkurt İlkokulu üçüncü sınıfında idim. Okulumuz Gazievi’ne yakındı. Arkadaşlarla Gazievi’ne olayları yerinde görmek için gittik. Çok geçmeden üstü açık arabası yanımızda durdu. Halk yetişene kadar bir hayli konuştu bizimle. Ben hep şahsını temaşa eyledim; Ata’yı o tarihte yaşlanmış ve bitkin gördüm!.. Çok partili demokrasiye geçiş yapmıştı, Harbiye’den okul arkadaşı Fethi Okyar’a parti kurdurmuştu!.
  • 62. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Parti dört ay devam etti. Samsun belediye seçiminde kadınları ıssız odaya koyarak oy kullanmasını kabul edemiyen kara denizliler isyan ettiler!. Atatürk gece Samsun’a geldi, olayı bastırdı ve partiyi kurucusu Fethi Okyar’a kapattırdı! Atatürk’ü iyi anlasınlar diye, yanlış düşünen dindar insanları uyarmak kasdi ile, şahsıma bahşedilen manevi vazifem icabı zuhuratlarla az da olsa gerçekleri yazmaya çalıştım, inşallâh anlaşılır da, Allâh’ın rızasına uyumlu amellere nail olunur!.. Hocam, İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlat da, yalnız Ümmet-i Muhammed’e değil, bütün dünya Din-i İslâm’ın hiçbir kavmin tekelinde olmadığını, umuma bahşedilen tek dinin İslâm olduğunu bilsin cümle Allâh’ın kulları, insan olmaya namzet yaratılan Benî Âdem’e her Allâh’ın kuluna ‘kafir, gavur, gayr-i 62 müslim’ deme günahından kurtulsun!.. Hele, olmadığı halde, Din-i İslâm’a malettiğin, İslâm’ın manası ile ilgisi olmayıp, Hazreti Allâh’ın muhip, müttaki, ittika sahibi, mü’min kullarına bahşeylediği ihsanını... ‘İslâm’da beş şart var’ diye, İslâm’a malettin ve dünyaya kabul ettirdin, güya! Netice nasıl tahrifat oldu?! Cesaretin var mı, şimdi Hazreti Allâh’ın bu yönlü bildirisini, gerçeği bilen toplumlara anlatabilecek misin?!... Halâ İslâm’ı bir zümreye maledip, kıyamete kadar tekelinde tutabilecek misin?!..
  • 63. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR! İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR ‘ALLAH VARDIR’ DİYEN MÜSLÜMANDIR Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinin bildirisi: ‘Allâh vardır’ diyene, isterse bunu söyleyen kimsede daha imanın eseri görülmese, bedevi dahi olsa!.. 63 Söyle ona ‘İslâm’a girdim’ desin, ‘müslüman oldum’ desin! Daha iman kalbine yerleşmedi. Amma ‘Allâh var’ dedi, ona ‘müslümansın’ demen gerekli; emr-i ilahi bu vecihledir. Emr-i ilahi bu minval üzere iken, kula ‘müslüman’ denilmemesi için, beş şartı Hazreti Allâh’ın bu bildirisinin neresine uygun gördün de, cümle kulların yolunu içinden çıkılmaz hale getirdin?!.. Bu yanlış düşüncen ve bildirinle, Ümmet-i Muhammed’i bütün şeriatlara düşman kıldığın gibi, cümle şeriatları da Ümmet-i Muhammed’in şeriatına düşman eyledin!.. Emr-i ilahiyi kullarına tebliğ vazifeli son gelen Peygamber Efendimiz’e dünyayı düşman kıldın. Çünkü sen de onların peygamberlerini hafife aldın; Hazreti Allâh “Peygamberleri birini birinden ayırt etmeyin!” buyurduğu halde!..
  • 64. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bütün şeriat sahiblerine, Ehl-i Kitab’a ‘müslümansın’ diyeceğin yerde, gerçekten uzak ölçünden uzak inancına hakaret ettinde, bilâ-istisna Ehl-i Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’ dedin. Güçlü idin, ses çıkaramadılar! Şimdi hatanı anlıyor musun?! Deme sakın: Daha anlayamadım!.. Hiçbir şeriata tabi olmayıp ‘Allâh vardır’ diyen cümle Allâh’ın kullarına ‘müslümansın’ diyeceksin, emr-i ilahi bu değil mi?!. Olmadığı halde, “İslâm’da beş şart var!” dedin, Ümmet-i Muhammed’e İslâm’ın ölçüsünü böyle verdin, dünyada İslâm’ın anlamını böyle ters tanıttın!. 64 Benî Âdemi bu ölçüden görmeyi ‘İslâm’a hizmet ediyorum’ zevki ile insanları birini diğerine düşman kıldın!.. Kur’an-ı Kerîm’de açık olan bu emr-i ilahileri gördüğün halde, halâ sen-ben davasının zevki ile yaşayan nefsani duygularının mahsulü, elbette çarpık bilgin ve yaşantının zevki ile tatmin olabiliyor isen, bu halinden nedamet duyduğun zaman, ulema bildirisine göre gerekli sana tecdid-i iman, tecdid-i nikâh gerekli!.. Zamanın verdiği ilmi ölçüye uyamadığın için İslâm’ın anlamını Hz. Allâh’ın bildirisine göre değil de, nefsinin sesine uydurdun Ehl-i Kitab’a dahi ‘müslüman değilsin’ dedin ve dedirtdin, ibadet şekillerin bizimkine benzemiyor, diye!.. Bu yanlış ölçün yirmi birinci asırda halâ devam ediyor, bilinmiyor ki, daha ne kadar devam edecek?!.. Lütfen, emr-i ilahiyi anlayarak oku!..
  • 65. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Bu yanlış edindiğin bilgi hakikatın değil, nefsani duygularının ürünü! Ama! Gerçek dışı bu bilgiler bizi ‘Allâh vardır’ diyen Allâh kullarına nefsani duygular ürünü düşman eylediği gerçek!.. Mesuliyetini müdrik, ulema efendiler, bu yönlü gerçeklerin hissini taşıyan mesuller! Allâh’ın bildirdiği gibi, Allâh rızası için düzeltin!.. Bir ölçüye isnad etmeden, Ehl-i Kitab’a dahi ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’ demenin mesuliyetini, Ümmet-i Muhammed’in de zararına yapılan tahribatı anlada, bu günahın telâfi yönünü araştır ve imkanlar tükenmeden, fırsat varken, aman ha geç kalmayalım!. Din-i İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlatmak istemediğin için, tahrifatın çok büyük! Cümle kullarına bencillikten öteye yol bırakmayan, dünyayı sarsan, iman 65 yollarını tıkayan bu yanlışlığı düzeltin lutfen, huzur-ı ilâhiye gitmeden evvel!.. Abd-i aciz, daha evvel yazdığım kitaplarda da bir nebze bahsetmiştim; daha henüz bir düzeltim için kıpırtı dahi göremedim! Bu kitapta daha geniş yer vermeğe çalışıyorum; mazur görünüz, aynı mevzuyu birkaç kere tekrar edişimi. İnşallâh anlayış gösterilir!. Amerika ve avrupa başkanlarının ve büyük devlet idarecilerinin, Muhammedi olarak Din-i İslam’ı CD ile dillerine göre yazdığımız mektublarla bildirilerimizi taltifle ve teşekkürle cevaplandırdılar; gerçeği idrak edip anlayan ferdlere ve toplumlara müteşekkirim. Allâh cümlesinden razı olsun!. Teşekkürleri ve övgü taşıyan mektupları ile asra uyumlu yaşama gayretimi ve cümle şeriatlara hürmetkarlığımı, ‘Allâh
  • 66. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP vardır’ diyen her kula ‘müslüman’ demenin zevkini alıp, bu gerçekleri yol edindiğim için!.. İlim ve irfanı müsait kişilere ben de hayranım; Allâh ilimlerini ali kılsın!.. Din-i İslam’ı asrın yaşantısını müdrik ilmini de yaşadığı asra uyumlu kılmış, gelecek için az da olsa tedbirini almasa da düşünebilen, tedrisatında hiç olmazsa yerini belirten Ümmet-i Muhammedî’den, idareciler ve yetkili din adamları yukarıda belirttiğim gerçeklere itiraz etmiyorlar... Amma tasdik ve kabul ettiklerine dair hiç bir tatmin edici bir şey alamadık şimdiye kadar, sabırla bekliyoruz, olur inşallâh!. 66
  • 67. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP KARMA NAMAZ UYDURULARI! CAMİLERDE KADIN-ERKEK KARIŞIK KARMA NAMAZ UYDURULARI! Hiç bir ilme istinat etmeden, zaman zaman şahsını ilgilendiren bir mevzu ve dava olmadığı halde, Hz. Allâh’a inanan toplumların, emr-i ilahiye uyumlu yaşamak isteyen toplumların bu yönlü yaşantılarının ne olduğunu bilmeden, bir 67 ilmi gerekçeye isnat etmeden, yaşadığı nefsani duygulardan öteye yolunu bulamadığı ruhu, gıda ve zevkinden habersiz bir yaşantılarının ürettiği üzücü şeriat parazitleri… Çıktığı yerler malum olduğu kadar, görünümü gizli… Maksat aşikar ehline, gizli değil amma umuma tahrifat niyetler gizli… Bunları üreten kasdi malum toplumlar var amma yerleri gizli… Her fabrika ürettiği cihazın kullanım izahını kullanıcıya yanlışlık yapmasın, cihaz normal vazifesini yapsın diye izahını normal gördüğün halde, niçin insan olmaya namzet Benî Âdem’i, maddesi manası ile yoktan var eden Hazreti Allâh’ın efdal-i mahluk, şerefli mahluk sıfatına nail olabilmesi için Yaratanının kullarına lütuf ve ihsan eylediği plan ve projesi, gerçeği ilminden habersiz, ilmel-yakin bilgileri ile yaratılışın gerçek yönünden habersiz?!...
  • 68. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Aynel-yakin ve Hakkal-yakinden habersiz olduğu halde!.. Ehli olmadığı bir davaya ‘sahip çıktım’ edası ile, bu ucuz kahramanlıkların ayıp olduğundan belki habersiz!.. Yersiz iddiasında gülünç duruma düştüğünüde mi bilemiyor?!. Zamanın farkında, Yaratanının tertip ve tanziminin nefsinde mesuliyetini idrak ederek yaşayan şahıslara karşı tutumlarında gerçekleri uygulamaya çaba gösteren sadık kullar na-ehil tarafından neden garipsenir? Neden horlanır?!.. Yaratanına yönleri dönük, ibadet ve taatta ve icraatta sadık ve muhip kullar niçin küçümsenir?!. Na-ehlin yersiz müdahelesi ile gerçeğin ne hale geldiğini gör! 68 Olmaz ise olmaz emr-i ilahiyi yazıyorum, iyi oku veya dinle! Fetva şu vecihledir: Cemaatle namaz veya münferit tek başına olsun, yanına veya önüne durdu ise kadın, kadının kadın olduğu biliniyor ise, kadının sağındaki, solundaki, arkasındaki erkeğin rükulu, secdeli namazı olmaz! Çarpık düşüncende israr ediyor isen, gerçekleri veciz kelâm ve esprileri ile anlatan Bektaşinin şu fıkrasını hatırlatırım: Subaşı emir verdi: --Vurun kıçına iki yüz deynek! diye Bektaşi gülerek, subaşıya: --Sen ya sayıyı bilmiyorsun, yahut kıçın yok!.. Bu mevzuda emr-i ilahiye kendini yükümlü görmeyen, namazın emr-i ilahi olduğunun, lütfu ilâhi olduğunun bilincine
  • 69. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP eren iman ehlinin miracı olduğundan habersiz kişilerin, ileri sürdüklerini, bu mevzudaki görüşlerini, subaşının ölçüsüz atmasyon atışlarına benzetirim ve derim ki: Seksen yedi yaşıma girdim, namaz borcum yok zannediyorum. Rabbımın lütfu ihsanı, zamana uyumlu yaşantımla yarım asırlık irşat vazifesi ile veraset-i Nebi ile de yükümlüyüm, Rabbım lâyik kılsın iyi dinle! Kastim şahsına hakaret değil. Münakaşa ettiğiniz bu mevzuların belliki ehli değilsiniz! Bırakın bu mevzuları, bu yönlü mesuliyet taşıyan ehli düşünsün! Safımda ve yanımda veya önümde ruku ve secde eden bir kadın, velevki tesettürlü olsun, kadın olduğunu bildimse; “Hz. Allâh’ın ihsan eylediği, ahir zaman Peygamberimizin tarif buyurduğu namazı kılmam imkansızdır” diyorum, nefsi 69 duygularım galebe çalar, manamı rahatsız eder, kılamam!... Aklının ermediği, vazifen olmadığı emr-i ilahilere, bilgin dışı olaylara karşı çıkmaktan vazgeç, çünkü bu bilgiler akıl ve mantık ölçüsü dışındadır!. Hele bu halin cahili, sen “ben kılarım!” diyorsan, bu masalı benim külâhıma oku!.. Emr-i ilahiye uyumlu namazın gerçek ölçümü ilmel- yakin değil, aynel-yakın ötesi Hakkal-yakındır. Zira mü’minin miracıdır!.. Protokol icabı kıldığın namazları mirac gibi göstermeye kalkışma, ayıp oluyor!.. Yunus’a kulak ver: Eğer bir kalp yıktın ise bu kıldığın namaz değil;
  • 70. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil!.. Yetmiş iki milleti bir gözle görmeyen, Halka müderris olsa da hakiykatte asidir!. Esas bu davayı yürütmeye çalış! 70
  • 71. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP EDEB Tesettür ve hicab mana itibarı ile edepdir. Yakın benzerlik olduğundan edebden de bahsetmek istiyorum. Mutasavvıfîn edebin üzerinde titizlikle durmuşlar ve ibadethanelerini edeb levhaları ile süslemişler. 71 Edep (Arapça) üç harfden oluştuğundan mutasavvıfîn her harfin anlamını vererek: E: Eline D: Diline B: Beline Sahip olmaktır diye özetlemişler. Eline, diline, malum beline: nefsani duygunun fiiliyatla neticelenmesidir. Adem ulvi alemdendir (yani yaratılışı yüksekdir); onu süfli ve alçak sanma! Bu kâinat kubbesinin dönüşündeki nizam ve intizam edebdir. Din edebdir! demişler.
  • 72. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Ademlikten insan olma şerefine ermiş kişinin kıymeti ve değeri edebi ile ölçülür. Gözünü aç da, baştan başa Tanrı kelâmına bak: Ayet ayet bütün Kur’an’ın manası edebden ibarettir! Akla, “iman nedir?” diye sordum. O kalb kulağıma dedi ki: “İman edebdir!” Hal, edeb, istikamet ve ilim cihetlerinden her vechile örnek olması için “ehlullah yedinde terbiye görmesi lâzım ve gereklidir” Hz. Allâh’ın varlığini idrak eden insan olmaya namzet Benî Âdem’in. Evvelâ zaman ölçümünden bir nebze dahi haberdar olan hakikat alimlerinin anladığı şekilde Kitab ve Sünnet’in anlamına uyumlu itikadımızı tanzim etmektir. 72 İtikatte Kur’an Azimüş-şan’ın medarı ikidir: 1- İlmi tevhit: Nafi ilim, lüzumlu ilim 2- Ameli tevhit: Salih amel, emr-i ilahiye uygun amel Sözün edebli olanını söyle. Öyle bir söz söyle ki, sözünden ibret alsınlar. Söz bilmez isen sükût eyle, seni bir adem sansınlar! Yunus da şöyle dile getirdi: Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola avulu aşı Bal ile yağ ide bir söz!
  • 73. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Hz. Ali (r.a.) Basra’ya gitmişti. Bir camiye girdi. Bazı kimseler etrafına cemaati toplamış, onlara aslı ve esası olmayan hikaye ve masallar anlatarak vaaz veriyorlardı. Onların bu halini gören Hz. Ali sinirlenerek vaaz edenleri camiden uzaklâştırdı. Daha sonra aynı şehirde genç olmasına rağmen herkes tarafından bilinen ve sevilen Hasan-ı Basri (r.a.) ile karşılaştı. Hasan-ı Basri’ye: --Ey genç! Sana bazı sorular soracağım; doğru cevap verirsen irşadına devam edeceksin, aksi takdirde vaaz etmeni yasaklıyacağım! Kişiler gibi seni de vaaz etmekten men edeceğim, dedi. Hasan-ı Basri de: --Dilediğini sor! Deyince, bunun üzerine Hz. Ali: 73 --Dinden ne edindin? --Takva! demekle yetindi. --Din ne ile bozulur? -- Tamah (aç gözlülük) ile, cevabını verdi. İki soruya da cevabını alan Hz. Ali (r.a.): --Tamam, halka işte böyle vaaz edilir! Buyurdu.
  • 74. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP Kulun Yaratılışınıın Nedeni Aşktır! Aşkı lahinin öğrenim dalı ve kökü Tasavvuftur!.. Yol smi ise Tariktir. Cem-i Tarikattır!.. Talebesinin yani salikinin ismi 74 ise Derviştir. Günlük dersi, o kuluna Hz. Allah’ın bahşettiği ihsan eylediği Aşk Rahmetidir! H. Galip Hasan Kuşçuoğlu