1. www.galibivakfi.com
Bu Düzenleme 2011 Tarihi İtibari İle En Son Baskısı
Yapılan Kitaplarla Bire Bir Aynıdır Gâlibilik İle İlgili Mevcut
Bütün İçeriklere Sitemizden Ulaşabilirsiniz.
H.GALİP HASAN KUŞCUOĞLU
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
2. Hz. Kur’an’da Tesettür Hicap Ve Edep
H. Galip Hasan Kuşcuoğlu
7. Eûzü Billâhi Mine’ş-şeytâni’r-racîm
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
KİTABA GİRİŞ
7
30 Ağustos 2005, Antalya’dayım. Bugün daha nice böyle
mübarek günlere erişmek, Allâh’ına olan inancından vatanına
olan sevgisinden, vatanın kurtulmasına sebeb ve vesile olanların
kadrini ve kıymetini bilenlerin bayramı!..
Hubbu’l-vatan mine’l-iman (hadis-i şerif) (Vatanı
olmayanın imanından hayır gelmez) bildirisini hafife alan,
yaşadığı asrın icaplarından habersiz olan bugünün bazı
toplumları!...
İçlerinde istisnailer bulunsa da, bazılarının insanlık dışı
tutumları yüzünden umumiyetle toplumların ne hale geldiğinin
göstergesi değil mi? “Daha iyi yapıyorum, daha faideli
oluyorum” zannı ile, yersiz, nefsani hislerine kapılarak…
Emr-i ilâhiyi tahrif etmeden,her devirde Hazreti Allâh’ın
buyurduğu gibi, Ehl-i Kitab’ın din adamları dahi yersiz
duygularının esiri olmadan, gerçekleri bildirildiği gibi
anlatabilselerdi!..
8. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Daha evveller tarih boyu az da olsa, yaşanılan insanlığın iç
acısı…
İnsanca yaşamayı az çok bilenlerin, maddesini ve manasını
karartan; insanlığa her devirde reva görülen iğrenç olaylar!.
21’inci asırda daha feci müdaheleler..
Devletler arası olduğu gibi, ferdiyete dökülen anarşist ve
terör olaylar…
Aradığı ortamı bulmuşcasına zalimane, masum insanları,
kadın, erkek, çoluk çocuk demeden ve insani merhamet
duygusundan uzak, hunharca işlenen suçlar!..
Acımasızca söndürülen ocaklar; Allâh bildirisini dahi
önemsemeden!...
İcraatçısına ve teşvikçisine yaptırdığı zaman zafer
8 kazanmış kumandan edası ile, tabir caiz ise, yaşayan,
şimarık, emr-i ilâhiye de uyumlu icraat yaptığının zevkini
alan, yersiz ve anlamsız, ilim yoksunu halk kahramanları!...
Hazreti Allâh böylelerine Kur’an-ı Kerim’de tefsire ihtiyaç
duyulmadan her sınıf ademin anlayacağı açıklıkla:
Bana din mi öğretiyorsunuz?!
azarına muhatap olunanlar!.
Bayramın verdiği neşe, huzur ve sürurun zevki ile bu kitabı
Rabbımın ihsanına sığınarak yazmaya başladım.
Daha fazlasını bilenlerden öğrenmeyi öğrene bile bilse idik,
emr-i ilahiyi tanımakta, emr-i ilahiye uyumlu yaşamayı bile bilse
idik, asra yabancı, muasır millet yaşantısına yabancı, emr-i
ilahiye yabancı olur mu idik?!...
Zamanı; mirasyedi, hayırsız, iş bilmez evladın harcadığı gibi
harcadık!
9. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Geç kaldık, fakat geleceğin kıymetini bilebilir isek, o zaman
geleceğe geç kalmış olmayız inşallâh!
Hazreti Allâh’ın emri olan, Resül’ü ile tebliğ eylediği
ahkama samimi olabilmenin samimiyetini ibadet ve taatında,
beşere olan muammelâtında, görünen samimiyetinin,
imanının gerçek şahidi sayılmaz mı?!.
Hazreti Allâh’a başka şahid göstemeye gerek var mı? Gafil
olma!..
9
10. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
LÂFZA-İ CELÂL MUHAFAZASI
2005 yılı Berat Gecesinden bir gece evvel manamda,
Rabbımın ihsanı, bu abd-i acize iki bin Lâfza-i Celâl verildi.
Teheccütde hayli düşündüm: Ne yapacaktım? İhvanın
derslerine mi ilâve edecektim? Şahsıma mı verilmişti? Hayli
düşündüm; amma düşüncem neticesizdi! Sabah namazını kıldım,
10 yatağa uzandım: Yaradanıma hamd-ü senalar olsun; hemen
cevap verildi!..
Meğer “iki bin” Lâfza-i Celâl’in mana muhafazası imiş!
Muhafazayı beşeri zaafıma uygun, unutamıyacağım şekilde
gösterdiler.
Maddi görünümü yuvarlak topa benziyordu Lâfza-i Celâl…
Verilen ihsan-ı ilâhi ise oturaklı. Lâfza-i Celâl için özenle
yapılmış bir muhafaza…
Lâfza-i Celâl bu muhafazaya konulmaz ise yuvarlanıp,
yükseklerde iken aşağılara düşme tehlikesi kaçınılmazmış!..
Muhafazayı köşeli kutu gibi gösterdiler. Lâfza-i Celâl’i içine
koydular; “şimdiden sonra yuvarlanıp düşmez” denildi,
elhamdülillah!..
O olaydan sonra gördüm ki, iç alemime, mana yönüme
öyle yerleşti ki Lâfza-i Celâl, onun yanına makam-ı
kurbiyette başka bir şeye yer yoktu.
11. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Rabbım cümle muhip kullarını mahrum etmesin. Amin, ve
selâmün ale’l-murselin.
O’ndan gayrı başka bir güç düşünemiyorum. Ona benzer
isteklere yer kalmadığını daha iyi anlıyorum, elhamdülillah!..
Bu rahmet-i ilâhiye Yaratanına ibadet ve taatında samimi
olan ehl-i zikir, mü’min kullarına, muhip dervişlere verildi
Allâhu a’lem, zevki ile Rabbıma tazarru ve niyaz eylerim ki,
Lâfza-i Celâl muhafazası cümle kullarına ihsan edilsin. Amin!..
İnd-i ilâhiden ehline malum, ihsan edilen bu mana abd-i
acize verdiği manasını motamot yazmaya gücüm yetersiz. İlm-i
Kelâm yetersiz. Yalnız zevkimi anlatmaya çalıştım. Başka
gücüm yok; anla işte!...
Her gördüğün sakallıyı deden sanma!
Yaratanının şahsına ihsan eylediği imanın bozulmasın istiyor
isen; O’na eş, ortak tanıma! Çünkü gayrısı yarattığı beşerdir; 11
Hazreti Allâh’ın ne ortağı vardır, ne de şeriki!..
Hazreti Allâh zatî ismi ile “ahad”dir; eşi, benzeri yoktur,
olamaz da!..
Muhalefetün li’l-havadis’tir, zatî sıfatı: Yarattığı hiç bir şeye
benzemez.
Sakın “ilmim var!” diye benzetmeye kalkışma!
Yaratıklara ilah süsü verme!.
Bu dünyada hesabı sorulmaz ise, alem-i manada mutlaka
sorulur; gafil olma!..
12. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
‘ÂLLAH VARDIR’ DİYEN ‘MÜSLÜMAN’DIR
Tek din vardır: İslâmiyet…
İzah mı istiyorsun? Hazreti Allâh’ın Kur’an-ı Kerim’de
bildirisi, “Allâh vardır” diyen kula iman ve bilgi ölçüsüne
girmeden, bedevi dahi olsa, emr-i ilahiye uyarak
“müslümandır” diyebilecek misin?!
12 Bu emr-i ilahiyi evvelâ katı telkinlerle doldurulmuş nefsine
anlata biliyor musun?
Şimdiden sonra bari emr-i ilahiye uygun bilgi edin de, “Allâh
vardır” diyen hemcinsine “müslümansın” demenin cesaretini
göster; bilmeden hemcinsine zulmetme!.
Hz. Allâh’ın ve resüllerinin bildirisine uy!..
Hele Ehl-i Kitab’a “kafir, gavur, gayr-i müslim” dedin,
demeye de halâ devam ediyorsun; bu bilginin kaynağı nefsin idi,
onun zevkine kapılmış idin; hatanı anladınsa, bu günahına tövbe-
istiğfar edebiliyor musun?
Gafil olma!
Kur’an-ı Hakim’de Hucurat Suresi, 14: Hazreti Allâh,
Peygamberimiz Efendimize ne öğretiyor? Anlayarak oku;
nefsinin hazzına uyarak değil. Manaya dönük oku! Eğer
anlayamadınsa gene oku!.
13. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bu gerçekleri nefsimize anlatabildik ise, dünyadaki “Allâh
var” diyen cümle kullarına bildirme zamanı geldi, geçiyor!.
Bu bildiri sana yakışıyor ey Muhammet Ümmeti!
Bu uyarı başka toplumdan gelmeden ey Muhammedî
kardeşim!
Hz. Allâh’ın bildirisini sen ilan et!.
Ehl-i Kitab’ın kardeşliğini anlatmak sana yaraşıyor!
En son gelen Şeriat-i Muhammediyye’ye bu hitab-ı ilâhiyi
fer’î düşüncene halâ uygun göremiyorsan, bari gerçeklere engel
olma, sus ve bekle!..
Çünkü şeriatın adabına riayet etmeyen kimseyi Cenab-ı
Hak katiyen esrarına mahrem etmez!..
Esrar-ı aşkı ehl-i zahire söyleme!
İşin kışrında kalana bu zevkten bahsetme.. Ehl-i zahire 13
zahirler yeter!.
Hele ehl-i batılın yanında Haktan hiç bahsetme; yutmasını
istediğin lokma onun lokması değildir!.
İman-ı zevkîye çıkmayan ruhun safasını tatmayan
mahruma derd-i aşktan bahsedilir mi?!
Bu, aşkın manasına tecavüz etmek olur!..
Âlem-i lâhûta pervâz eyleyen ehl-i safâ
Değil İskender tâcı, taht-ı Süleymân istemez!.
Yaratanınının varlığını akl-ı seliminle, yaratılan maddi ve
manevi zuhuratlarda hissediyor, idrak ediyor isen!.
14. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Anlamakta, onun zevkini naçiz şahsında yıpıltı dahi olsa,
hiss-i kablelvuku güncel hayatında umumiyetle ve düşünce ve
icraatlarında yer edine biliyor ise!..
Hz. Allâh’ı aciz kulun nasıl bilmesi gerekli ise, o açıdan
bilgi edindin; edindiğin bilginde samimi isen, bu halini koruman
için beşerî aczini hiç kaybetme!..
Şunu unutma ki:
“Nefsini bilen Allâh’ı bilir” buyuruldu.
Dikkat! Hz. Allâh’a şirk koşmayasın!..
Çünki Hazreti Allâh’ın eşi, şeriki, benzeri, yoktur…
Yarattığı beşerle şirket kurduğu da görülmemiştir!...
Görülmeyecek de; güç, kuvvet ancak ve ancak zatına
mahsustur!.
14 Hazreti Allâh’ı alışa geldiğin, beşeri gördüğün görgülerinle
görmeye çaba gösterme; buna gücün yetmeyecektir,
yetemiyecektir de!..
Elbette olmayacak; yaratılan Yaratana benzemez ki!.
Hz. Allâh’ın zatî sıfatı
“Muhalefetün li’l-havadis”tir:
Yarattığı hiç bir şeye benzemez!..
Bu imtihan aleminde zuhuru görülen olaylar nefislerin arzu
ettiği gibi olamazlar!.
Nasıl bilinmesi gerektiğini Hz. Allâh’ın bilinmesini murat
ettiği kadardır!..
Aciz kulun ne kadar bilmesi, neleri bilmesi gerektiğini
kitapların bazılarına yazmıştım.
Lüzumuna binaen tekrar yazmakta sakınca olmaması gerekir:
15. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Hz. Allâh’ın varlığını kabul eden kullarına Kur’an-ı
Kerim’de belirtildiği, Cenab-ı Hakk’ın var olduğuna iman eden
kullarının mutlaka bilinmesi gerektiği sıfatlarını ve Türkçede
manasını:
İmam Maturudî Hazretlerinin bildirisini sizlere aktarmaya
çalışıyorum..
Bu teraziyi her zaman kullan. İlmin ve bilgin bu bildirinin
dışında kalmasın!..
Hz. Allâh’ın zatî sıfatına hiç bir şeyi ortak etme. Zira o sıfat
ancak ve ancak zatına mahsustur!.
Bu sıfatları beşere maledemiyeceğin gibi, peygamber
efendilerimize de maletmeyesin. Zira zatî sıfatları yarattığı hiç
bir şeye benzemez..
Çünki o sıfat ancak ve ancak yaratıcının zatına mahsustur!...
15
16. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. ALLAH’IN KUR’AN-I KERİM’DE İLDİRİLEN
SIFATLARI
HZ. ALLAH’IN ZATÎ SIFATLARI
Vücut: Var olması
Kıdem: Evveli olmamak
16 Baka: Sonu olmamasıdır
Vahdaniyet: Tek olması
Muhalefetün li’l-havadis: Yarattıklarından hiç bir şeye
benzemez
Kıyam bi-nefsihî: Mekâna ihtiyacı yoktur.
17. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. ALLAH’IN SÜBUTÎ SIFATLARI
Sübutî sıfatlarından efdal-i mahluk, şerefli mahluk olan,
bilcümle Benî Âdem’e bir nebze cüz’î ihsan edilmiştir.
Cenab-ı Hakk’ın görüşünde hudut yoktur!.
Benî Âdem’de ise, ihsan edilen subut sıfatlarından bir nebze
ihsan edilmiş olup, küllî değil cüz’îdir, hudutlu ve ufukludur!...
17
Hayat: Diri olması. Diriliği ebedi ve ezelidir; hiçbir
kaynağa muhtaç değildir.
İlim: Her şeyi bilmesidir. Yegane alim odur, ilmin her dalı
onun yedindedir.
Semî: Her şeyi işitmesidir. İşitmesinde sınır yoktur.
Basar: Her şeyi görmesidir. Cümle yaratılmışların görgü
ufku vardır; Allâh’ın görgüsünde ufuk yoktur.
İrade: İstediğini dilemesidir. Hiçbir yarattığına sorumlu
değildir.
Kudret: Her şeye gücü yetendir. Alemde görülen güç
Allâh’ın taktiri kadardır.
Kelâm: Söylemesidir. Her zerrenin anlayacağı lisanla
konuşur.
Tekvin: Her şeyi yaratan O’dur; başka yaratıcı aramak
şirktir.
19. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
HZ. ALLAH’IN FİİLÎ SIFATLARI
Hazreti Allâh’ın fiilî sıfatları ise beşer gözünün gördüğü,
göremediği, Hazreti Allâh’ın fiiliyatı olup, mecazidir, izafidir,
bizatihi değildir.
Her hangi görünen eşyaya “Allâh” diyemezsin; çok dikkat
et!..
Bu gerçeğin hilâfına nice ilim sahipleri perişan olmuştur; 19
dikkat et! Yaratılana yaratan süsü vermeyesin!..
Dikkat: Yaratmak cevheri ve arazı olmadan bir şeyi
meydana getirmektir!..
İhya: Diriltmek
İmate: Öldürmek
Tahlik: Yaratması, cevheri ve arazı olmadan bir şeyi vücude
getirmesi
Terzîk: Rızıklandırmak
Özet olarak; Allâh’ın isimleri bu şekilde izah edilse de,
Hazreti Allâh’ın isimlerini anlatmaya beşer muktedir değildir.
Yarattığı yaratıkların adedinde de çoktur, denilir.
20. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI
Sıddık: Doğruluk
Emanet: Emin olmalarıdır
Tebliğ: Allâh’ın emirlerini kullarına duyurmasıdır
Fetanet: İnsanların en zekisi olmalarıdır
20 İsmet: Kusursuz, günahsız olmalarıdır
Peygamber efendilerimize bu sıfatlarların Hazreti
Allâh’ın ihsan ettiğini, günah işlemiyecek halde
yaratıldıklarını unutma!.
21. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
MERHAMET
Merhamet, Hakk’a vuslat için en büyük vesiledir.
Merhamet, iman ağacının en mühim meyvesidir.
Merhametsiz âdemde iman var gibi görünse de, fer’îdir;
inanma!..
Oğlum! Gelin alırken ilk bakacağın husus:
21
Merhamet var mı, yok mu?
Hazreti insanın iki cephesi vardır: Bir cephesi Hakk’a
nazır, diğer cephesi halka dönüktür!..
Ademlikten kamil sıfata bürünmüş insanın bütün
mahlukatın en mümtazı olup, “aşk” denilen nurun onun
manasına konmuş olduğunun farkında olmayanlar, ne
enbiya mucizesinden, ne de evliyanın kerametinden bir şey
anlayamazlar!..
Enbiyanın mucizesi, evliyaullahın kerameti, iyi bilesinki,
Hakk’ın bu alemde bizatihi tasarrufatıdır!.
Şeriat; hakikatın zahire yansıdığı zaman aldığı isimdir!.
Şeriat denilince; Hazreti Allâh’ın kullarına bahşettiği rahmeti
ve mağfiret sıfatlarının Allâh’ın varlığına inanan beşerde
peygamber efendilerimiz vasıtası ile kula ihsan edilen dünyadaki
yaşantı düsturu, emr-i ilahi dir. Bazı çarpık düşüncelerin ve
22. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
fikirlerin mecrasından saptırdıkları… Hz. Allâh’ın emri dışında
gazab-ı ilâhi gibi veya servet ve medeniyeti emr-i ilahinin
yasaklamadığı yaşantıları, Benî Âdem’e yasakmış gibi
göstermeleri, men edilen çirkinlikleri de emr-i ilahiye uyumlu
imiş gibi göstermeye cüret etmek, cehlin görünümü degil mi?
Hele Şeriat-i Muhammediyye’yi Hz. Allâh’ın emrini
Peygamber Efendimizin şahsî emri imiş gibi gösterme gafletine
düşüyorsun, dikkat et!...
Mutlaka hesabı sorulur. İnan, hesabını veremezsin!..
Yirmibirinci asrın ilim ve irfanına uyum sağlayıp
sağlıyamadığını, gene yaşadığın asrı mihenk kabul ederek bu
pencereden öz yaşantına baktığında, bu gerçeğe uyum
sağladığını veya sağlıyamadığını görebiliyor musun? Veya
yaşadığın zamanın garibi olduğunu görebiliyor musun?
22 İcraatındaki görünen manzarayı akl-ı selim, imanlı
toplumlara emr-i ilahiyi, Şeriat-i Muhammediyye’yi aslından
saptırmadan anlata biliyor musun?
Laf aramızda; anlatamadın!...
Ne yazıkki bu halinle anlatamayacaksın!..
Kehanet değil; görünen köy kılavuz istemez!.
Şeriatı ve tanıyamadığın evliyayıda tanımak istemediğin gibi
Allâh’ın zikrinden, Allâh’a iman eden zikrullahın, ibadet
ve taatların, aşk-ı ilâhînin giriş kapusu olduğunu ne zaman
anlayacaksın?!..
Ne yazıkki hakikatlere yan baktığın şu halinle, gerçeği
anlıyamadığın için, Allâh’ın kullarını, ehl-i zikri, zikrullahtan
uzak tutmayı ilim ve medeniyete hizmet sandın.!
Din-i İslâm’ı, medeniyyet, teknoloji ve zamanın
güzelliklerine karşı imiş gibi tavır takındın!.
23. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Şeriat, ismi altında bildirdiklerin değil; hakikatın zahire
yansıdığı zaman açığa çıkan isim “şeriat-i ilâhiye”dir.
Peygamber efendilerimizle gönderilen şeriat-i garrayı ki,
gerçek rahmet-i ilâhiyeyi arıyoruz!..
“Biz peygamberlere bir şeriat bir de tarik verdik”
Hitab-ı ilâhinin zahire yansıdığı görünümünü yaşamanın
zevkini biliyoruz ve aczimizi itiraf ederek havfu reca üzere
Rabbım kabul buyursun yaşamaya çalışıyoruz!..
Lütfen, bu manevi zevke engel olmanın nihayeti gelmeyecek
mi? Göremiyecek miyiz?!..
Şöyleki şeriatın adabı ve peygamberinin ahlâkı ile
ilgilenmeyen gafile aşk şarabı nasip olmadı, olmayacak da…
olur, diyen gafillere inanma!..
Rahmet-i ilâhiyeyi beşere yansıtan Hz. Allâh’ın elçileri ile
23
ihsan eylediği emr-i ilahileri asra uyumlu, dertlerimize deva
olacak mana reçetesini istiyoruz!.
Dünyada yaşayan, Allâh’ın cümle kullarının dile
getiremediği mana ihtiyaçlarını ki, “Hikmet mü’minin kayıp
malıdır; nerede bulur ise alsın” rahmetini nerede bulacak?
nereden alacak? onu göster!..
Her türlü maddi ışıklar insanın iç alemini
aydınlatamıyorsa, iç aleminde yer eden din ve iman
belirtileri, inkâr nefesi ile söndürülebiliyor ise, tatmin
olunmayan bu hayat huzur ve saadeti nereden bulacak?!
Bu hikmet-i ilâhiyeyi, duymadığı ve bildirilmediği için
anlatmayı bilmese de, buna rağmen gayr-i ihtiyarî arıyor beşer…
Aranan mü’minin gaip (kayıp) malını biliyor isen, Allâh
rızası için yardımcı ol, bilmiyor isen gölge etme!..
24. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Demişsin ‘görmedi beni kimse bu alem içre,
Nedir bunca yüzden seyran olduğun cana!..
Mekanlardan münezzehsin, senin zat-ı şerifin çün,
Nedir kalbi viranımda mihman olduğun cana!..
Hangi kalp marifetullah karargahını kuramamıştır; o
kalp, şeytanın istilâsına maruz bırakılmıştır…
24
25. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
TESETTÜR VE HİCAP AYETLERİ
Devlet ve hükümetçe, millet ve hatta ümmetçe bir hükme
varamadığımız, ne yapacağımızı bilemediğimiz için keşmekeş, iç
açıcı olmayan bir manzara olduğundan öte, bu hususda
kadınlarımızda görüldüğü gibi, tahsile müsait kızlarımızın, asrın
icabı nimetlerden nasıl mahrum etmeden bu masum
yavrularımızı Hz. Allâh’a inançlarından dolayı
25
mükafatlandıracağımız şöyle dursun; lütfen bari
cezalandırmayalım!..
Katı kurallara da kaçan cehalete de fırsat vermeden,
emr-i ilahinin de dışına çıkmadan, emr-i ilahiye yaraşır bir
çare bulunamayacak mı?..
Kasdimiz herhangi bir şahsı, toplumu suçlamaya dönük
değil; iyi biline. Nereden nereye geldik? Bunu da hesaptan
çıkarmayalım; özlenen bu değil!..
Şu günlerde keşmekeş, içinden çıkılamaz hale gelen ve
medeniyete uyumlu zannedilerek, eşitlik teraneleri ile,
toplumlara emr-i ilahi dışında, daha cazip geldiği zannedilen
eşitlik kelime oyunları…
Muasır milletlerde aleni görülen, yanlış eşitlik
kandırmacası menfi meyvelerini bu sahada vermeye çoktan
başladı, lutfen görelim!.
26. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bilinemiyor; kurulması imkansız hale gelen aile düzenleri,
doğan çocukların nesep karışımı!..
Ve evlenmek ihtiyacı duymayan gençler… Gençleri tükenen
o yönlü medeni toplumlar… Gençleri azalan, yaşlı toplumlar;
şahide gerek yok!..
Dikkat! Yaşama hürriyetini kadının elinden almak gibi
düşünce ve icraata; katı kurallara kaçmadan tertib-i ilâhiye göre
sakıncaların kalktığı nisbette, tanzimine uygun yaşantı yaşansa
idi!...
Asra uyumlu olduğu kadar emr-i ilahiye de uyumlu
yaşamak isteyen yetişkin kız çocuklarımızı ‘Hz. Allâh’ın
buyruğuna özen gösterdi’ diye alkışlamasak da, bari
suçlamayalım!.
Bu umumi yaraya çözüm bulunamaz mı?
26 Ararsa devletim, hükûmetim, iktidarı, muhalefeti ile,
zamanı geçmiş de olsa, üzerinde durup zamana göre
inceleyerek, bu davayı düzeltmelerini… Belirtilen hicap ve
tesettür emrinin ışığında hiç bir tarafı rencide etmeden bir
çare bulunamaz mı?!.
Bu hususta Allâh ne buyuruyor? okuyalım veya okutalım
veya dinleyelim.
Emr-i ilahiye uyulmaz ise uymayanlar için, gazab-ı ilâhiden
ve azab-ı ilâhiden de bahis yok, amma tanzim edilen hayat ve
yaşantının tertib-i ilâhiye göre olmadığında, yetişkin kızlarımıza
ve kadınlara eza olunacağından, incitileceğinden, bildirisi ile
inanan kullarını bu yönlü uyarıyor, koruyor, Hz. Allâh!..
Başını kapattı diye, velevki açtı diye, masum kızlarımızı
zamanın ilmi tedrisinden mahrum etmeyelim!.
27. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Çareler tükenmez; lutfen çare bulalım ki emr-i ilahiye
samimi veya değil, biz ölçemeyiz, o ölçüyü Hz. Allâh’a
bırakalım!.
Bilerek ve düşünerek elimi vicdanıma koyarak derim ki:
Cennet-mekan Atatürk hayatta olsa idi, bu yasaklar bu
kadar uzamazdı, eminim!
Yazdığım tesettür ve hicab ayeti meal olarak Suudi Arabistan
1987 Medine-i Münevvere’de yazılmıştır. Türkçeye çevirimi Ali
Özek başkanlığında, Hayrettin Karaman, Ali Turgut, Mustafa
Çağırıcı, İbrahim Kafi Dönmez, Sadrettin Gümüş. Medine-i
Münevvere’de yeniden gözden geçirilip neşre hazırlayan
Abdullah Mübeşşir al-Terazi, Kral Abdülaziz Ünüversitesi,
Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. Suudi Arabistan, Cidde.
Meal olarak aynen alıyorum:
Bismillâhirrahmanirrahim 27
Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini korusunlar; namus
ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak
üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini
yakalarının üzerine örtsünler. Kocaları, babaları,
kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,
erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız
kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, ellerinin altında
bulunan erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler,
yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin
farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini
göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın
diye ayaklarını yere vurmasınlar.
Ey mü’minler hep birden Allâh’a tövbe ediniz ki
kurtuluşa eresiniz!..
(Nur Suresi, 31)
28. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bismillâhirrahmanirrahim
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin
kadınlarına, örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların
tanınmaması ve (incitilmemesi) için en elverişli olan budur.
Allâh çok bağışlayan çok esirgeyendir!..
(Azhab Suresi, 59)
Bismillâhirrahmanirrahim
Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk cahiliye devrinin
açılıp saçılarak, ziynetlerini göstererek, yürüyüşü gibi
yürümeyin.. Namazı kılın, zekatı verin, Allâh’a ve Resülüne
itaat edin. Ey ehl-i beyt!. Allâh sizden şek ve şüpheyi
gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
28 (Ahzab Suresi, 33)
Bismillâhirrahmanirrahim
Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı
kadınların, ziynetlerini, göstermeksizin dış elbiselerini
çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Gene de iffetli
olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allâh işitendir,
bilendir.
(Nur Suresi, 60)
Bismillâhirrahmanirrahim
Namuslu, kötülüklerden habersiz mü’min kadınlara zina
isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir.
Dilleri, elleri ve ayaklarının, yapmış olduklarından dolayı
aleyhlerinde şahitlik edeceği bir günde onlar için çok büyük
bir azap vardır!
29. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
(Nur Suresi, 24)
Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendinin Çağdaş Tefsir’i
3’üncü ciltten alındı.
Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi Suudi Arabistan Riyad
Merkez Üniversitesi’nde yedi sene tefsir öğreten, Türkiye
Cumhûriyetinde bir buçuk yıl Diyanet İşleri Başkanlığı yapan,
çağdaş alim, medar-ı iftiharımız. Birbirimizi iyi tanırız. Dua
ederiz; Allâh ilmini ali kılsın.
Bismillâhirrahmanirrahim
İnanan erkeklere söyle: Bakışlarından bazılarını
yumsunlar, ırzlarını korusunlar; bu onlar için daha
temizdir!.
Şüphesiz Allâh,onların her yaptıklarını haber
almaktadır.
29
(Nur Suresi, 30)
Bismillâhirrahmanirrahim
İnanan kadınlara da söyle: Bakışlarından bazılarını
yumsunlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler,
ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini
yırtmaçlarının üzerine koysunlar. Süslerini, kimseye
göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut
kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının
oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin
oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut
kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunanlarına, yahut
kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabilerine (yani
hizmetçilerine yardıma muhtaç ihtiyarlara, bunaklara ve
dilencilere), henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan
30. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
çocuklara gösterebilirler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi
için ayaklarını vurmasınlar.
Ey mü’minler! Topluca Allâh’a tövbe edin ki felâha
eresiniz!..
(Nur Suresi, 31)
Bismillâhirrahmanirrahim
Evlenme çağını geçmiş kadınlar, fazla ziynet
göstermeden, dış elbisesiz dışarı çıkabilirler, amma
sakınmaları, ağır başlı davranmaları, daha uygundur!..
(Nur Suresi, ayet 60)
Peygamber hanımlarına, kendilerinin herhangi bir kadın gibi
olmadıkları, kuşku uyandıracak davranışlardan sakınmaları, hatta
yürekli kimselerin içlerinde herhangi bir şehvet arzusu
30 uyandırmamak için söze dalmamaları, kırıtarak değil, ağır başlı
konuşmaları ve güzel söz söylemeleri, Allâh’a ve elçisine itâat
etmeleri, Allâh’ın ayet ve hikmetlerinin kendi evlerinde
okunması nimetinin değerini bilmeleri ve ona göre davranmaları
emrediliyor!...
Bismillâhirrahmanirrahim
Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin
kadınlarına söyle: Cilbablarını üstlerine salsınlar; onların
tanınmaları ve (incitilmemeleri) için en uygun olan budur.
Allâh çok esirgeyendir.
(Ahzab Suresi, 59)
31. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
TESETTÜR VE HİCAP
Her devirde üzerinde durulması için pek önemsenmeyen,
gereğinin çözümü de pek araştırılamayan, yirminci ve yirmi
birinci asra kadar üzerinde durulmaya ihtiyaç duyulmayan,
tesettür ve hicap olayı…
Hanım kızlarımızda tedirginlik getirdiği gibi, emr-i ilahiye
dönük erkeklerin de ilâhi mesuliyetlerini hissedenleri de müşkül 31
durumda bıraktığı bariz görülen vakıadır!..
Başı açık veya kapalı kızlarımızı sınıflandırmayalım. Hiç
olmazsa tedrisattan mahrum etmeyelim!..
Elimizi vicdanımıza koyup, emr-i ilahiye imanımız
nisbetinde önemsiyerek hareket edersek, umumu rencide
eden bu yaranın kangren olmadan çözülüceğine inancım
sonsuz. Yeter ki çözülmek istensin!
Devlet ve hükümetimizden ve mesul büyüklerimizden
rica etsek:
Müşkülatla elde ettiğimiz cumhuriyet ve demokrasiye ve
insan haklarına halel getirmeden, kanayan bu yaraya neşter
vurmanın bir yönü bulunamaz mı?
İnanıyorum, buna da çare bulacak idarecilerimiz elbet vardır.
32. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Hürriyet Gazetesi Ankara Baskısı 28 Aralık 2005’de baş
sahife, “Ata’yı arıyorum; kurdu koyunla yürütürdük”
dediğimi yazmışlardı, makamı cennet olsun.
Yemin ediyorum; bu milletin hayrına olan olayları,
kimseden çekinmeden hallederdi, bu müşkülâtımızı da
hallederdi, şüphen olmasın, inan!.
Hoca-yı rahmetullahın şu sözünü hatırladım:
“Allâh at verir, meydan vermez! Meydan verir, at vermez!
İkiside olur, bu sefer de ben olmam!” demişti.
Muasır milletler seviyesine çıkmaya çaba sarfeden, Hz.
Allâh’ın emrine muhip, gerek muvafık, gerekse karşıtı muhalif,
bu milleti idare eden büyüklerim!
Neşter vurun bu iltihaplanmış, yaraya!..
32 Tesettür ve hicap hakkında emr-i ilahiyi, nefsani
duygularının esiri erkekler, ifrat denecek derecede,
kadınlara, imkanlarının gerektirdiği gibi, emr-i ilahiyi iyi
anlamak istemediklerinden midir, nedir, ilimde müsait
olmadıklarından mı?!... Olamaz, Çünkü emr-i ilahi açık ve
sarih, anlamak isteyenlerin anlayacağı gibi ihsan edilmiş!...
İlim ve görgüleri müsait olamayan, aile terbiyesinden başka
bilgi alma imkanı bulunmayan, yalnız örf ve aile terbiyesinden
öteye gidemeyen bazı kızlarımızın tesettür anlayışı emr-i ilahiye
uymasa da, bilgileri, tesettürleri elbet taklididir amma emr-i
ilahiye uyduğu için yerindedir!..
Yalnız görünümüne önem sağlamaktan öteye geçemeyen,
saf, temiz toplumlarda görünümündeki tedirginlik her an
görülebilen bir vakıadır!..
Emr-i ilahiye uyum sağlaması istenendir. Manevi kazancı ise
Allâh’a kalmıştır!.
33. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Emr-i ilahinin anlamını bildirmeye, ilimleri kifayetsiz
kalmış. Bazıları da inandıkları gerçekleri yaşadıkları
topluma dahi anlatmak cesaretini gösterememişler. Ya da
emr-i ilâhinin dışında kalmış, bu yönlü katılaşmak işlerine
gelmiş, nefislerinin hakikat dışı isteklerinin ağır
basmasından gerçeğe dönüş zor olmuş!..
Zaman geçtikçe na-ehlin elinde mecrasından daha da
saptırılan emr-i ilahi... Toplumlarda daha zorlaşan, tesettür ve
hicap ayetleri emredildiği anlamda anlaşılamamış, veya
anlatılamamış veya anlamak istenmemiştir, denebilir mi
bilmem?!
Olay bu!. Din uleması bu emr-i ilahinin izahına ve ikazında
yeterli olamamış.
İnanan toplumların anlamasına yeterli olmayan
uygulanmanın uygulanması yeterli yapılamadığından!..
33
Tekrar ediyorum: Kıskanç, bencil erkeklerin işine geldiği
için, kadına Allâh’ın verdiği hakkını vermedikleri gibi, hiç
fütur etmeden emr-i ilahiyi ezaya dönüştürmüşlerdir!.
Ayet-i kerimelere dikkat edilirse, kadının korunması ve
(incitilmemesi) ve neslin normal devamı böyle ihsan edilmiştir!.
Başka tefsirlerde ‘ziynet mahallini gizlemezseniz, erkekler
tarafından eza olunursunuz’ diye tefsir edilmiştir!..
Nefsi ve hayvani zevkinin esiri olduğu gibi yeteri kadar ilâhi
varlığa inanamayan, veya hiç iman denen cevherle ilgisi dahi
olmayan erkeğin veya kadının, hayvani zevkini her şeyin önünde
tutmayı zevk edinmiş, malum insan olmaya namzet ve müsait
yaratılışından habersiz, mesuliyetsiz Benî Âdem!..
Tesettür emrini emr-i ilahi dışında görenek ve gelenekten
öteye götüremedikleri için daha fazla kapanmayı takva
zannedenler!...
34. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Tekrar ediyorum: Emr-i ilahinin de fevkinde, daha katı
kurallara özenmeyi, takva, ibadet ve taat imış gibi uygulama
yolunu nefsine daha cazip görmüş!.
Tesettür ayetini yeteri kadar anlayamıyan, insan olmaya
namzet Beni Âdem!.
Bu hali ile yaratanına samimi olabiliyor, ömrünün nihayetine
kadar bu halini devam ettirebiliyor, bu yönü ile taraf-ı etrafına
eza çektirmiyor ise, bu yaşantı az da olsa samimiyetine binaen
mübarek olsun derim, amma toplum nasıl karşılar bilinmez ki!..
Temiz hissi duygularla kadınların aşırı tesettürleri, inanmış,
amma aşırı kıskanç erkekleri memnun edemediği de
söylenemez!..
Neslin idamesi için Hazreti Allâh’ın Benî Âdem’e
bahşeylediği nefsani duygular, başka hayvanlara zaman tahdidi
34 konulduğu gibi olmayıp, müstesna ve istisnai yaratılan, insan
olmaya namzet Beni Âdem’in iman ve hayat porojesi, yaşam
şekli ve örneği ile, Allâh’a iman eden elçisi ile tebliğ eylediği
şer-i şerife uyumlu, zamanı da idrak ederek amel etmeye özen
gösteren erkek ve kadınlara Hz. Allâh’ın bildirilerinin anlayarak
anlatalım ki, zamanla değişmeyen erkeğe ve kadına emrolunan
tesettür ve hicap ayetlerini, sayın bilge, evvelâ iyi anla ve
anladığını anlat ki; bu yönlü gerçeği özenle arıyanları tatmin
edebilesin. Olur ya, anlatamıyor isen yersiz yere kimseyi
suçlamayasın!..
Bilesin ki, mutlaka hesabı sorulur. Geçici dünya hayatına
ebedi alemi değişmeyesin!..
Kadın-erkek eşitliğinin de garibiyiz. Lutfen, anlaşılır gibi
anlatalım. Çünkü dünya hayatında biri diğerinin vazifesini
kesinlikle yapamıyacağı, doğum ve ötesi olaylara dikkat et!
Haddini bil!..
35. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Yaşayacağın zamana uygun töreler ve adetleri rıza-i
Bârî’ye dönük cinsine, hemcinsine uyumlu ve dünya ve
ahirette geçerli icraatın bu minval üzere olsun; yemin
ederim, iki yönün de misal-i cennet olur!..
Benî Âdem’e mahsus, her devirde erkek ve dişilerde
kıskançlık duygusu mevcuttur; ifratından Rabbıma sığınırız!.
Nefsi duygu ve arzu ekseri hayvanların, dişi ve erkeklerinde
de kıskançlık olarak görünse de, bu görünüm hem cinsine göre
değişir.
Hayvanlarda Benî Âdem’deki devamlılık olmayıp,
hayvanlarda belirli ve muayyen zamanlarda görülegelmiştir. O
bakımdan hayvanlara emr-i ilahi yoktur. Bunun haricinde malum
duyguları olmadığı, kıskanma hislerinin de ekserisinde
görülmediği gibi, pek azında devam ettiği görülür!..
Yalnız domuzlarda kıskanma duygusunun hiç olmadığı 35
söylenir!.
İnsan olma şerefinden mahrum ademlerinde de bu yönlü
duygunun zafiyetinden bahsedilir!..
Bu virüsü taşıyan, erkekler ve kadınlar ilâ-nihaye gizli
kalamazlar!..
Çünki “Settârü’l-uyûb” (günahları örtücü) olan Hz. Allâh’ın
bu sıfatından nasiplerini alamazlar. İlâ-nihaye gizli kalamazlar!..
Emr-i ilahinin hilâfına yaşantılarını düzene koyup, bu
hallerinden nedamet duymadıkları gibi, şımarıklıkları her
hallerinde görülebilenlerin, emr-i ilahiye uyum sağlıyamamaları
bir an gizleniyormuş gibi görülse de, er-geç açıkta kalmaya
mahkumdur!..
İsteseler de gizliyemezler!..
36. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Deve kuşunun başını kuma gömmekle avcıdan gizlendiğini
zannettiği gibi; gülünçtür, Çünkü başı kuma gömülmüş gövde
meydanda!.
Nefsani duygulardan öteye geçemeyen duygu ve
düşünceler, ceviz misali bahsedilir: Kabukdan içeri
geçemeyen bilgi, yalnız nefsin hazzı olan yaşantısı ile
özleminden soyutlanamadığı cevizin kıynağına nasıl
erişecek?!..
Tasavvufi izahı, şöyle denir:
Cevizin yeşil kabuğu şeriattir; sert kabuğu tarikattır;
kıynağın üzerindeki kışrı ince zar marifettir; kıynak
dedikleri beyaz kısmı ise hakikattir!.
Normal kıskançlık duygusu bulunmayan Benî Âdem için
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
36 Cennet haramdır, kokusunu da alamazlar.
Bunları anlatmakdaki kasdim; her hangi bir toplumu
veyahut bir şahsı, küçük görmek, benim gibi niçin
inanmamış diye, o hemcinsimi yermek değil. Benim inancım
ve yaşantımla bağdaşmıyor diye, herhangi bir şahsı
aşağılamak hakkı kimseye verilmemiştir.
Hazreti Allâh’ın af ve mağfiretinin tecellileri her olayda
görülürken, rahmet-i ilâhiyeler, yaratılışın sırrı olan insan
olmaya namzet Benî Âdem’i, bu rahmetin dışında görmek
mümkün değil!..
Asra uyumlu, gelişmiş inancımla emr-i ilahiye ters
düşürmemeye özen gösterdiğim, Yaratanımdan na-ehlin
şerlerinden korunmamı istediğim yaşam zevkimle, buna rağmen
hemcinsimi hakir görüp horlamak, hiç mi hiç yaşantımda bariz
gördüğüm ilâhi zevkimle bağdaştırmam mümkün değildir!..
37. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Hele bazı emr-i ilahileri manasından saptırıp nefsani
duygularının hazzına kapılıp, ilâhi emre uyumlu, zamanı,
medeniyyeti, teknolojiyi geçmiş zamana göre yaşamaya
kıvananlar alim sıfatı taşısalar dahi hakikatın cahilleridirler!
Manevi vazifem ve emr-i ilahiyeye yönü dönük, her haliyle
itminan-i kalp olan rahmet-i ilâhiyeden ümitli yaşantım… aciz
ibadet ve taatım...
Dünü, illâ bu günü tanımadan, halâ geçmiş zamanın
özleminden kurtulamayanlar, ‘Hz. Allâh dünyayı gazab-ı
ilâhiden yarattı’ görünümünün müdafiini, gerçek imanımla
bağdaştıramadığım, şaşkın bilge ve bu düstur üzere yetişmiş
veya yetiştirilmiş dünyanın niçin yaratıldığından habersiz, Benî
Âdem’in yaratılışındaki rahmet sırr-ı ilâhisinden habersiz!...
Yaratılışın sırrı ehline malum… İlm-i Kelâm’ı öğrenmiş,
amma aşk-ı ilâhiden habersiz!...
37
Bariz emr-i ilahi olduğu aşikâr olan zikr-i ilâhiden habersiz!..
Özetleyecek olur isek:
Emr-i ilahiye uyumlu olmayan, çarpık, kulluğundan da
habersiz olduğu gibi, yaratılan değerlerden de habersiz, bu
sıfatları yaşayan kişi ve toplumları tasvip ettiğim zannedilmesin!.
Hazreti Allâh o kardeşlerime de, Hazreti Allâh’ın buyruğu,
af ve mağfiretinin hudutsuz olduğunun idrakinin dışına
çıkmadan, beş şartı olmayan İslâm’ı anlamak ve anlatmak nasip
eylesin!
Şerefli mahluk, efdal-i mahluk olan Benî Âdem Ehl-i
Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’ demek gafletinden
kurtulsun!.
Bu yanlış düşüncelerin kazazedesi olan, Allâh’a inanan
toplumları da Hz. Allâh’ın bildirisi olan bildiriye uyum
sağlayarak ‘Allâh vardır’ diyen kula Hz. Allâh’ın cemî kullara
38. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
ihsan eylediği ‘müslümansın’ sıfatını bildirme zamanı halâ
gelmedi mi?!..
Allâh’ı bir bilip hangi şeriata bağlı olduğunu çekinmeden
söylemesi cesaretini gösteremiyecek mi Allâh’ın kulları?!..
Muhammet Ümmeti de hiç olmaz ise, bundan sonra ‘Allâh
vardır’ diyene emr-i ilahiye uyumlu yapacağı hitabı bilsin de,
‘Allâh vardır’ diyen Allâh’ın kulu kardeşine ‘sen de
müslümansın’ desin!...
Ehl-i Kitab’a Hazreti Kur’an’da beyan edildiği gibi
‘müslümansın’ diye hitap ettiği gibi, o Ehl-i Kitab’a şeriatını
öğretmek gibi edep dışına çıkmasın ki, emr-i ilahiye uyumlu
amellerle lâyık olduğu makama çıkış kapusunun açıldığını
hissetsin, inşallâh!..
Abd-i aciz, Ehl-i Kitab’ı Allâh’ın buyruğuna uyumlu
38 anlatmaya özen gösteriyorum.
Ehl-i Kitap ismi altında ehl-i imana, ehl-i islâma, ehl-i insana
yaraşmayan melanet ve zulmü irtikap eden, yaptığı hunharca
zulümlerden haz duyan zalım ve ne olduğu belirsizi tasvip
ettiğimin duygusuna kapılmayasın!...
Hangi ırkdan, hangi kavimden, hangi milletten olur ise
olsun, Hz. Allâh bu gibi zalimlerın cezasını versin de, cemi
masum kullar ezadan, zulmün getirdiği yersiz isyandan
kurtulsun; cümle kullar felâha ve refaha ersin amin!..
Yalnız Türkiye Cumhûriyetini ilgilendiren değil, bütün
dünyadaki cemi Allâh’ın kullarını ilgilendiren, ayrıcalık
gözetmeden, Allâh’ın varlığına iman eden ve emr-i ilahiye uyum
sağlamaya özen gösteren, kullarına Cenab-ı Hakk’ın mesajı,
düsturu!...
39. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Sebep; kulun huzurlu yaşaması aile toplumunun
yaratılışın nedenine uygun olmasının temini ind-i ilâhiden
ihsan edilen düstur!...
Cemiğ kullarına mesaj olan ayet-i kerimeler!..
Kulun yaşama tarzımızı, yaratılışın sırrına uyumlu
yaşamanın reçetesini Hazreti Allâh bi-zatihi ihsan ediyor,
iman eden kadın ve erkeğin nasıl örtünmesi gerektiğini
bildiren ayeti kerimeleri…
Tefsir ve mealden aynen, nokta ve virgülüne kadar
değiştirmeden yazmaya çalıştım; tesettür ve hicap hakkındaki
kulun menfaati, nizam-ı alemin bu yönlü normal seyrinde,
yaratılışın nedeni, neslin idamesi için gerekli!..
Erkeğin hayvani arzularından emr-i ilahi dışında kadına eza
edilmemesinin nedeni, ziynet mahallerinin na-ehle
gösterilmemesi hususunda Cenab-ı Hakk’ın nisa kullarını 39
koruması, muhafazası anlamında uyarısı!.
Kullarının maddi ve manevi menfaatleri gereği emr-i
ilahi tesettür ve hicab bildirisi...
İman eden kullarına ilâhi emir…
Kullarının imanlarına ve dünya ve ahiret menfaatlerine
uygun, kulun dünya icraatinın tertib-i ilâhiye uyumlu ve
kulun dünya yaşantısı için elzem ve luzumlu olduğunun
bildirisi ile gazab-ı ilâhi ile korkutulmayan emr-i ilahi!...
Allâh’ın varlığına iman eden, yeryüzünde yaşayan, insan
olmaya namzet Benî Âdem!..
Ruhlar alemindeki hitab-ı ilâhiye ‘evet’ diyen, cesetlenip,
yeryüzünde icraatı ile ahde vefa sadakatine yaşantı hali ile
hal cevabı veren kulların ruhaniyeti, cemi kulların
ilgileneceği ezel-i ervahdaki ahit-namenin gereği ‘beli’
diyenlerin ödül töreni!...
40. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Tesettür ve hicap ayetlerinin dökümanı yukarıya hiç bir
yorumda bulunmadan, ayetlerin yerlerini belirterek, olduğu gibi,
uzun uzadıya yorum yapmadan yazmaya çalıştım; meal olsun,
tefsir olsun mana açık; icraat sizin, hüküm Allâh’ındır!.
Amentü’ye iman eden kullarını ilgilendiriyor… Ahir zaman
peygamberi Muhammet Mustafa’ya (s.t.a.v.) olan hitab-ı ilâhiyi
iyi oku!
İmanları zayıf da olsa, toplumların medeniyette,
teknolojide ilerlemiş olanlarına hayranım!
Hiç bir toplumda daha henüz tamamı ile yapılamamış ve
dedikleri gibi yapılması mümkün olmayan kadın ve erkek
eşitliği; tesettür ve hicabı anlayış yönlerine değil… bu yönlü
toplumlarda geç de olsa, hatalarını anladılar veya anlıyamadılar,
anlasalar da gerçeğe dönüşleri mümkün değil!...
40 Anlamı her beldede hayli yaygın, görmek için gözlüğe
ihtiyaç yok!..
Yaydan ok çıktıktan sonra geriye çekmek mümkün mü?!..
Zürriyetleri tükeniyor; evliliğin külfeti ve mesuliyetine niçin
tahammül göstersin?!
Çocuk yapma ve büyütme külfetine niçin katlansın?!
Daha ferah bir yaşam için imkânlar ferahlatılmış ve
genişletilmiş olduğu halde, bu tür emr-i ilahi dışında
toplumlarda gençlerin mevcudu azalıyor! Toplum
yaşlanıyor; bu gidişle başka ülkelerden gençlerin ithal
edildiğini görmek kehanet olmayacak!...
Yaşantılarının getirdiği, emr-i ilahi dışında nefislere verilen
ferahlık dururken, yirminci asrın gençlerinden sorumluluk
altında kıvranmalarını istemek reva mı? İstesen de kabul
ettiremezsin; “Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye!”
41. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Yanlış anlamayasın; kesinlikle din kabul eden lâikliğe karşı
değilim!.
Nasıl olurum ki, Hz. Allâh’ın Âdem aleyhisselâma verdiği üç
emr-i ilahinin hiç unutulması mümkün mü?
Tertib-i ilâhi Âdem aleyhisselâmı cennet-i âlâdan yeryüzüne
indirince Hz. Allâh buyurmadı mı: “Ekiniz, biçiniz, yiyiniz.”
Günah ve ayıp olmuyor mu, şerefli mahluk, efdal-i mahluk,
“Yeryüzünde halifemi yaratacağım” şerefini taşıyan, insan
olmaya namzet Benî Âdem?!...
Allâh’ın indinde yerini bilesin ki, ebedi hayatında senin
için hazırlanan makamını boş bırakmayasın!..
Laiklik dinsizlik değil; devlet yönetimini dini kurallara
bağımlı kılmamak olduğu gibi.
İnanan fert olsun, cemiyet olsun toplumların zararına
41
kullanılmayan emr-i ilahiye ters düşmeyen…
Yaşadığı asrın ilmine, lüzumlu tekniğine, gerekli
medeniyetine uyumlu olan inançlarına, ibadet ve taatlarına
karışmamak da laiklik değil mi?
Bilgiden yoksun kalmış inançlı toplumlara lüzumlu
eğitimi vermek ve inançlarına saygılı olmak da laiklik değil
mi?
Bu yönlü laikliğe hayranlığımı söylerken çok samimiyim,
yemin ederim!.
Laikliği inançsızlığına kalkan yaparak, kimseye zararı
dokunmayan imanlı kimselerin, na-ehli rahatsız etmeyen
inançlarını suç işlemiş gibi teşhir edilerek horlanmalarını da
tasvip edemiyorum!.
Yanlış anlamadımsa, lâiklik demek, yapılan kanun ve
icraatlar Hz. Allâh’ın emrine hiç uymayacak demek değil.
42. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Nasıl denir? Bütün güzellikler Allâh’ın emr-i ilahisinin
zuhuru değil mi?
“Hikmet, mü’minin kayıp malıdır; nerede bulursa alsın”
hitabı davaya ışık tutmuyor mu?
Asrın güzelliklerine uyumludur. Emr-i ilahileri aşkla
yaşarsan o güzelliğin kaynaştığı yerin menbaını görürsün!.
O bakımdan, Allâh’ın ihsan eylediği emr-i ilahiye uyuyor
diye, yaptığı icraat ayetle sabit ise bu mevzuda içtihada yer
yoktur!..
Kesin hüküm Allâh’ındır.
Tefsire ihtiyaç duyulmayan Allâh kelâmıdır!.
Bir yerde nass varsa, orada içtihat gereksizdir.
Dikkat edelim; gayretullaha dokunmayalım. Yaratanımızı
42
gücendirmeyelim!.
Kimseyi yersiz itham etmeyelim. Veya ‘benim düşünceme
uymuyor’ diye hiç kimseyi suçlayıp cezalandırmayalım.
Hazreti Allâh inanan kadınlara emir verdiği gibi, dikkat,
inanan erkeklerin inanmayan kadınlarına da söyle
buyuruyor: Tesettür emrine riayet etmeleri için!
Bu bildiride açık nass var, içtihad yapılamaz, yapılsa da
anlamsız kalır!...
Yukarıda belirttim, tekrar ediyorum: Hazreti Allâh
buyuruğunun açık anlamı!
Benim emrim dışında başka bir düsturla yaşarsanız, emrimle
bağladığım erkeklerin nefsani bağlarını koparırsınız, onlar da sizi
incitirler!....
Yazmağa gücüm nisbetinde özen gösterdiğim bu kitaba
Kur’an-ı Kerim’den, beyan edilen emr-i ilahiyi beşerin hayrına
43. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
olan, Yaratanımızın uyarılarını, aktarılan belirli ve itimada şayan
sahısların tesettür ve hicap hakkında meal ve tefsirlerindeki
yazıldığı gibi aynen yazdım!..
Ehlinin ve mesuliyetini müdrik, ilgi duyan ilgilinin bu
mevzuda görüş ve anlayışına hürmetkarız.
Asrın topluma lüzumlu olan değerlerinden taviz vermi-
yelim!..
Vereceğim kıssadan hisse alalım; dikkat, kabağın sahibini
bilelim!.
Yalnız bilmek yeterli görülmeyebilir, gücendirmeyelim,
kabağın sahibini!.
***
Gençler birbirleri ile şakalaşarak gidiyorlardı. İçlerinden 43
mukallit biri arkadaşlarını güldürüp memnun etmek kasdi ile,
saçı dökülmüş, kafası açık, yerde oturan bir garip ve masumun
başına:
--Kabağa bak! diye şiddetle öyle vurdu ki!...
Canı acıyan garibanın gözleri yaşardı, gençlerin gülme
çığlıklarından şımarıklıklarından korktu, sesini çıkaramadı. Nasıl
çıkarsın gariban!..
Manevi hak hukukdan habersiz o mukallidin, mazlumun
kafasına vurduğu koluna şiddetli sancı girince, ister istemez bu
mevzuda günahı olmayan, yegane günahı güçsüzlüğü ve
aczinden idi zavallının, özür dilemek için adama, masum bir eda
ile:
--Ben sana şaka yaptım; bana gücendin mi? Demez mi!
Başının sersemliği henüz geçmemiş zavallının:
44. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
--Haddim mi sana gücenmek? Ben zayıfım. Sen taraf-ı
etrafınla çok güçlüsün. Bu kabak benim imiş gibi görünse de,
emanettir; kabağın gerçek sahibi var, o gücenmiştir!
***
Makamı cennet olsun, Mustafa Kemal Atatürk’ün vaktinde
yapılan devrim ve icraatlarına hayranım!.
Bazı yeniliklerin devamını o müstesna insan da istemiyordu.
Merhum İsmet İnönü’nün bu yönlü bildirisini sayın Bülent
Ecevit gazetelerde neşrettirdi...
Bin iki yüz kusur senedir ‘fitne oluyor’ diye içtihatsız
bırakılan cümle şer’î muamelâta tabi olan ve olmayan hükümler,
zamana göre şeriat-i garrayı ölçü ve hesabını, idarecilerin
işlerine geldiği gibi, topluma maledilmeyi emr-i ilahiye
uygunmuş gibi toplumların yaşantılarına malettirmeleri, gerçek
44 ulemayı, mesuliyetini müdrik toplumların idarecilerini de
müşkül durumda bıraktığı gerçek!,
Hulasa edersek; Şeriat-i Muhammediyye’de dahi, evvelki
şeriatler de içtihatsız bırakıldığı gibi, zamanın uyumsuzluğuna
itilmiş.
Zamanın değişimini, hesaba katmadan, bu mevzuda,
cümle şer’î hükümler içtihatsız bırakılmışlar, maalesef!...
Bu arada emr-i ilahilerde akıl ve mantık ölçüsü ile ölçülmeye
başlanmış!..
Lutfen dikkat edilsin; zamana ve emr-i ilahiye ters
düşmeyen tesettür ve hicab ayetleri hakkında ayet-i kerimeler
mevcut olduğundan, içtihada tabi değillerdir!.
İyi dikkat edilirse, fert olarak iman eden hanımlara olduğu
kadar, iman etmeyenlere değil hitab-ı ilâhi.
Yalnızca kulunu uyarıyor Hz. Allâh!..
45. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Tekrarında faide görüyorum: Ekseri ayetler gibi ahirette
çekeceği azabı değil, dünya hayatının eza ve meşakkatli
geçeceğinin uyarısı var!..
İman eden erkeklerin, iman etmemiş hanımlarına da
ziynet mahallerini na-ehle göstermemelerini emrediyor Hz.
Allâh!..
Bu emre riayet etmelerini Peygamberimiz Efendimize
bildirmesini emrediyor Hz. Allâh!..
Hanımların şahsına olduğu kadar, mesullerinin ilgilerine
bırakılmış!..
Ayetle sabit olup içtihadi hüküme tabi değildir!.
Bu durumda katılıklardan kaçman gerektiği gibi, ‘bu
bildiriden tamamı ile feragat edin’ demek kimsenin haddi değil!..
Emr-i ilahi de bu türlü iddiaya yer vermez!
45
Tesettür ve hicabı benimsemeyen toplumların, zamanın
medeniyet ve teknolijisine yaraşanının lüzumlu olduğunu iyi
anlamış olduğu halde, emr-i ilahiye ve nizam-ı alemi
tanzimine yaşantıları ile ters düşenlerin tamamı ile dünya
hayatında mesut ve bahtiyar olduklarını kimse söyleyemez!.
Dünya hayatının ebedi hayat için tanzim edildiğini idrak
edip, bu türlü emr-i ilahilere dikkat etmekliğimizin bilincine
muttali isek, emr-i ilahiyi umursamayan toplumların hallerini
fazla incelemek gereksiz!..
Zamana uyumlu, medeniyeti, teknolojiyi kabul edip, geri
emr-i ilahiyi nizam-ı alemi dışlayacak olur isek, kalan
görünüm elbette iç açıcı olmayacaktır!.
Yaşadığın asrın penceresinden seyreyle: Ellerinde ne kaldı?
Görünen manzara aşikar değil mi? İzahına ihtiyaç gerekli mi?...
46. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Çünkü örneği taklit de olsa, bizim, toplumlarda bariz
görülmese de o yönlü noksanımız olmakla beraber, bizde de
gayr-i meşru görünen yaşantılarına, hemen uyum sağlamamıza
söz söyletmeyiz!..
Amma yaşadığı asırda Benî Âdem’in hayrına, uygun olan
dünya yaşantısını onlar kadar maalesef tanıyamadık ve
anlayamadık!..
Teknoloji kültür ve medeniyet leri de, her hallerini de
devamlı küfürle itham ettiğimiz toplumların, ahir zaman
ümmetine en son zamana uyumlu Şeriat-i Muhammedî ihsan
edildiği halde, daima küfürle itham ettiğimiz Ehl-i Kitab’ın
teknoloji ve asra uyumlu, lüzumlu medeniyetine her nedense ters
baktık, gerçeklere garip kaldık!..
Bu yanlış tutumumuzla beğenmediğimiz toplumların
46 gerilerinde kaldık!..
Halâ çarpık düşünce ve halimizin bilincinde değiliz neden?!
Asrın gerektirdiği olmaz ise, olmaz yönünü taklidi de olsa
onlar gibi yaşamaya mecburuz!.
İşte bunu fer’den anlayamadığımız gibi, anlatamadığımız
kitleler bizde sayamıyacağın kadar çok maalesef!..
Hz. Allâh’ın haram kıldığı belirli yaşantıılardan kaçınalım;
Allâh, haram kıldığı için!...
Bu minval üzere yaşandıkca bariz ve açık göreceğiz ki,
cümle kulların beşer olarak bu yasaklardan kaçınmamız, iki
cihanda da kul için tanzim edilmiş olup, rahmet-i ilâhiyeye nail
ve malik olmamız elzemdir; iyi anla!..
Prof. Dr. Süleyman Ateş Hocaefendi, Tefsir, Enam Suresi
üçüncü cilt 253’ncü sahifede şöyle belirtiyor:
47. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Aslını bozmadan bazı yerlerini özetlemeye özen
göstereceğim:
Hz. Allâh’ın yasak kıldığı şeyler:
Allâh’a hiç bir şeyi ortak koşmayınız.
Anneye babaya iyilik ediniz.
Fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyiniz.
Fuhuşların açığına da, kapalısına da yaklaşmayınız.
Allâh’ın yasakladığı cana kıymayınız.
Surenin bu ayetinde bütün şirk türlerinin haram olduğu
belirtilmekte.
Allâh’a hiç bir şeyin: ne putların, ne yıldızların, ne
cinlerin, ne meleklerin, ne de Allâh’ın oğlu, kızı sanılan
şeylerin Allâh’a ortak koşulmaması emrediliyor.
47
Hazreti Allâh’ın sonsuz afv ve mağfiretinden bahsederek,
kulun Hz. Allâh’a karşı yapacağı kulluğun özetini veriyor.
Ebuzer Gifâri (r.a.), Allâh’ın elçisi (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu anlatır:
Cebrail bana geldi,
“Allâh’a ortak koşmayarak ölen kimsenin cennete
gireceğini müjdeledi.”
Ebuzer diyor ki:
--Zina etse, hırsızlık etse de mi?
--Zina etse, hırsızlık etse de! dedi.
--Zina etse, hırsızlık etsede mi? Dedim.
--Zina etse, hırsızlık etse de! dedi.
Merakımdan gene sorunca Peygamber (s.a.v):
48. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
--Ebuzer’in burnu yere sürtülse de! demiştir.
Sakın Ebuzer Gifâri (r.a) Efendiyi suçlamayasın.
Bilâ istisna cümlemiz ayni hissi nefsimizde taşımıyor
muyuz?
Bilmediğini ‘biliyorum’ zannederek, Cenab-ı Hakk’a
karşı, olaylara itirazsız geçen gününü hatırlayabiliyor
musun?!...
Mübarek kardeşim! Hz. Allâh’ın rızasını kazanıp, kulluk
vecibesini emr-i ilahiye uyumlu yerine getirmek ne kadar kolay
görülüyor değil mi?
İbadet ve taatın her şeyin özü olduğunu zannederiz! İyi dinle:
Her yapılan emr-i ilahiye uygun ibadetler ve taatlar
araçtır ve gereçtir! Amma Yaratanına şirk koşmadan, kasdi
48 ilâhiye nail olman ve sırat-ı müstakim üzere yaşaman için…
istenilen budur, amaçtır!
Şirksiz sırat-ı müstakim üzre geçirilen hayat amaca nail
olmuş hayattır!..
Geçici dünya hayatının son anına kadar, Yaratanına şirk
koşmadan verilen ömrü devam ettirebildinse…
Kuldan istenilen imanın özü, dünyanın yaratılış sırrı,
hulâsa-yı iman, yaratılışındaki amaç sende tahakkuk
etmiştir!... Mübarek olsun!..
Hemcinsine örnek olacak dünya ve ahiret hayatına Halik-ı
Zülcelâl ‘sırat-ı müstakim’ buyurdu. Mübarek, örnek insan!..
Örneğin:
Beyazid-i Bitami (k.s.) vefatında Hazreti Allâh “bana ne
getirdin?” diye sordu.
Beyazid-i Bistami:
49. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
--Ya Rabbi! Elim boş, yüzüm kara; huzuruna kulluğumla
geldim. Dünya hayatımda Zatına şirk koşmamaya dikkat ettim
ve şirk koşmadım, bununla övünürüm!.
Hz. Allâh:
--Şirk de koştun, ya Beyazid! Falanca zaman demiştin ‘süt
içtim de, karnım ağrıdı’ diye!.. Sütte ne güç gördün? Sana
yaşadığın geçici hayatında gücün ve kuvvetin ancak bana
mahsus olup, beşerde görünen her şeyin fer’î olduğunu hakka’l-
yakın göstermedim mi?!.. Sütte ne güç gördün?!.. Yarattığım
sebeplerdeki fer’î zuhuratı Zatî gücümle eşdeğer mi gördün?!..
Sütte güç gösterdin, bu noksan görüşün Zatıma şirk değil mi?!..
***
49
Cebrail (a.s.)’ın Peygamberimiz Efendimize sırat-ı
müstakîmin özet olarak, Allâh’a şirk koşmamak olduğunu
beyanı, beşere yansıyan yönünü anlatmaya çalışıyorum.
Beyazid-i Bistami (k.s.)’ye yapılan hitabının muhatabı sen
değilsin. Çünkü Beyazid’e açılan rahmet-i ilâhiye sana açılmadı,
o yönlü rahmet-i ilâhiyenin garibisin. Hem de o gibi hatalardan
mazursun. Buna rağmen gene dikkat et!..
Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa (s.t.a.v.) buyurdular
ki:
Zorlaştırmayın, kolaylaştırın; genişletin, daraltmayın;
ikrah ettirmeyin, sevdirin.
Peygamber Efendimiz bir kısım ashabı ile pazar yerinden
geçiyorlardı. Bir kadın çocuğunu kaybetmiş, perişan gözyaşları
ile çocuğunu arıyordu. Nihayet buldu çocuğunu. Öyle bağrına
bastırdı ki ‘yavrum!’ diye!..
50. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bu olay karşısında, gözleri yaşaran Peygamberimiz
Efendimiz ashabına hitaben:
--Bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?!..
--Hiç atar mı ya, Resulallâh?!.. Evlâdına olan şu muhabbete
bak! Deyince, Efendimiz buyurdular ki:
--Bu kadının çocuğuna olan sevgi ve muhabbeti, Hazreti
Allâh’ın kullarına olan sevgi ve muhabbetinin bir zerre
zuhurunun görünümü!..
Yalnız ve yalnız insan olmanın zevkini taşıyan Benî Âdem’e
ihsan eylediği rahmet-i ilâhiye, yarattığı hiç bir mahlukuna
verilmedi; ihsan edilen rahmetin insandaki zuhuru, görülen
tecelliyat-ı ilâhiyenin mevcudiyetinin zuhuru kadarı başka
yaratıkta görülmemiştir!.. Görülmeyecektir de; Çünkü yaratılışın
nedenidir insan olmuş Benî Âdem!...
50 Hazreti Allâh kullarını rahmetinden yarattı!..
Yaratılışın nedeninin bariz görülen zuhuratın rahmet-i ilâhiye
olduğunu göremeyen, yalnız ve yalnız gazab-ı ilâhiye her haliyle
dönük olanlar…
Bismillâhirrahmanirrahim
De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allâh bütün
günahları bağışlar. Şüphesiz ki o çok bağışlayan, çok
esirgeyendir!...
(Zümer Suresi, 53)
Hazreti Allâh’ın sonsuz afv u mağfiretini iyi anla!
Bu rahmet-i ilâhiyeden habersiz, nehy-i ilâhi ile ömrü geçen
insanlar verilen ömrün aydınlığından habersiz, yalnız karanlık
yönünün hayranıdırlar!
51. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Rahmet-i ilâhiyenin bu görünümünden başka bir hal
tanımadıkları halde, alim geçinenler hakikatın
cahilleridirler!
Bu kişilerin umumiyetle anlatışlarından, sanırsın ki ‘Hazreti
Allâh cemî kullarını cehenneme koymak için yarattı!’ anlamı
çıkar izahlarından ve yaşantılarından.
Zannedersin ki rahmet altarnatifi küfre yönelik! Öyle şeyler
halketmiş ki Yaratan ‘kullarından hınç almak için!’ Yaratılmış
gibi görünüm sahneleri!...
Kulu, Allâh’tan uzaklaştırmalarına, cehlinden ‘yaklaştırdım’
zevki ile dört köşe olunduklarını da bu tür kişileri her sahnede
aşikar görmek mümkündür!.
Bilmezler ki başka mahlukata verilmeyen rahmet-i ilâhiye
insan olmaya namzet Benî Âdem’e bahşettiğini!.
Dünya hayatının her zuhuratında tecelliyat-ı ilâhiyenin 51
zuhuru görüldüğü gibi değil mi?!..
İlme’l-yakîninle, ayne’l-yakin ve hakke’l-yakin
zuhurunu, ilminde yeri görülmeyen manayı hakiykatı
hocam, zahiri ilminle nasıl anlayacaksın, neyi
anlatacaksın?!..
Hurafaya ve katılığa da kaçmadan, Hz. Allâh’ın tefsire
ihtiyaç duyulmayan, her yönlü ilme açık buyruğunu görmekten
ve anlatmaktan niye çekiniyorsun?!..
Tesettür ve hicap ayetlerinin tefsire ihtiyacı olmayan
emr-i ilahiyi gazab-ı ilâhiye girmeden, olduğu gibi anlat ki,
cümle Allâh’ın kulları tarafından bilinsin de, her kul Hz.
Allâh’a inancı nisbetinde, bildirilen emr-i ilahiyi yaşama
zevkine ersin!...
Bu hususta hitab-ı ilâhiler o kadar açık beyan edilmiş ki!
52. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
İzaha ve tefsire muhtaç değil! Yalnız Arapçası Türkçeye iyi
tercüme edilsin. Tesettür, hicap ayetleri kulun yaşantısını felç
etmek değil, haşa!
Hz. Allâh’ın yaratmış olduğu, insan olmaya namzet Benî
Âdem’in dünya hayatında nasıl yaşaması gerekir? bu düstur ve
nizamı bi-zatihi ihsan ediyor!
Bu emr-i ilahiye kimlerin uyup uymuyacağını açık, sarih
bildiriyor.
Maalesef gerçekleri anlatırken her şeyin ifratına kaçıldı; asrın
icaplarını emr-i ilahinin katı kurallarla dejenere edilmesi gibi!..
Emr-i ilahiye olsun, zamana uyumlu yaşam tarzı olsun,
bunlardan uzak kalmış toplumların yaşantısına özlem
duymanın nedenini de anlamak mümkün değil!...
Geçici kurallarla, amma tekrar ediyorum, geçici bir zaman
52 için inanç, hürriyetini tamamı ile tahrip değil de zedelenerek
devrimler elzemdi ve öyle oldu.
Çünkü Şeriat-i Muhammediye’de bin iki yüz senedir içtihat
kapusunu kapattılar, ‘Fitne oluyor’ diye!.
O zamanın uleması dört imamdan başka imam
tanımadılar, Ümmet-i Muhammed’i de asra uyumsuz,
zamana göre de içtihatsız, bu yönlü bilgisiz bıraktılar!..
53. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
ATATÜRK VE DİN
Makamı cennet olsun, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk
bu noksanlığı düzeltmeyi üstlendi ve başardı sayılır. Çünkü bu
icraat her şahsın yapacağı basit bir icraat değildi!..
Bu icraatı yapabilmek için evvelâ Allâh’ı bilmesi, tabi
olup kabullendiği peygamberini, peygamberinin getirdiği
şeriatını bilmesi ve kul olarak şahsının yaratılışındaki sırr-ı 53
ilâhiyi bilmesi gerekli idi. Tedrisatı ve imanı müsaitti. Bu
ilme yabancı değildi, biliyordu!..
Atatürk’ün, yaşadığı zamanın ulemasına kulak ver:
Ataya, itifaken ‘mehdi, resul’ demişlerdi!..
Nutuk’larını da iyi oku, anlarsın!..
Zamana uyum sağlamaya çaba gösteren, vatanın gerçek
evlatlarını minnet ve rahmetle anıyorum.
Çünkü o büyük insandı. Aklı ermeyenlerin dinsiz
zannettikleri; çıkarlarına kullananların zannettiği gibi dinsiz
hiç değildi!.
Edindiğim intibaya göre ‘dindardı’ dersem mübalâğa etmiş
sayılmam.
Tekrar ediyorum; ‘zamanının mehdi resülü’ diyorlardı,
dindar büyüklerim.
54. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Tevatüren hakkında söylenen menkıbelerin canlı şahidiyim.
Muhafız erlerinden bir tanesi şöyle anlatıyordu:
Sabaha kadar masa başından kalkamadılar. Alaca karanlıkda
dışarı çıktı. Bataklık gibi olan Yenişehir tarafına doğru
gidiyordu. Ben arkasını takip ettim, vazifem icabı. Geriye
dönmeden, bana gelmememi söyledi. Ben görünmeden takibe
devam ettim. Durdu bir yerde, yönünü dönmeden ‘yaklaş!’ dedi.
Biraz daha yaklaştım.
Gür bir sesle:
--Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız
gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Hazreti Allâh’a
değil mi? Ben de Allâh’a sığınıyorum, rahat bırak beni!...
Muhafız öyle diyordu: “Vücudum sarsıldı, ister istemez geri
çekildim.”
54
Medyada Fatih Çekirge’nin programında bu gerçeği
anlatmak bana nasip olmuştu:
(Prof. Dr. Hanif Faruk, Urduca Yayınlarında Atatürk, An.
Ün. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, s. 102’de
mevcuttur.)
Atatürk vefatından on beş gün evvel Dolmabahçe Sarayında
hasta yatarken, zamanın hariciye vekili ve başbakanına:
“İslâm alemine mesaj veriyorum, bildirin” demişti. Ne
yazık ki bildirmediler!..
Dünyaya bildirilmesini istediği gerçeği o büyük insan şöyle
yazdırıyordu:
***
55. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bütün dünya müslümanları!
Allâh’ın son peygamberi Hazreti Muhammet (s.t.a.v.)’in
gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak
tatbik etmeli!
Tüm müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve
kendisi gibi hareket etmeli!
İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli.
Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve
kalkınabilirler.
***
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve
Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile
görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra.
Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez 55
Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından
önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah
Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat
kendisi anlatıyor:
Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden
kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi
Ankara’ya davet eder.
O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir.
Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda
karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona
Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme
gerçekleşir.
Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder.
O günlerde türbe, tekke ve zaviyeler kapatılmış
bulunmaktadır!
56. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki:
--Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben
kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama
şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben
açacağım!
Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti.
Bir benzeri olay:
Atatürk, Mevlâna Celâleddin-i Rumi Hazretlerini ziyaret
ettiğinde:
--Sen rahat uyu, ey koca şeyh! Bu icraatım sizlere değil.
Dediğinin gerçek yüzünü bilesin!...
Zira tertib ve tanzim-i ilâhi olan zuhuratların salikleri,
56
haddi aşmadıkça kul ferden ve cemi, Allâh’ın
muhafazasındadır!.
Allâh’ın tertıbini bozma ve kaldırma gibi, duygu ve hislerde
o gerçek insanlardan uzak düşünülür!
Toplumlar emr-i ilahiye muti, zamana uyumlu
yaşadıkları müddetçe, hiç düşünülmesin ki rahmet-i ilâhiye
gene ihsan edilmez mi? diye, yaptığın beşerî zaafın mahsülü
hatalarından dolayı Hazreti Allâh’ı itham etmeyi bırak!...
Yolunu şaşırmış nefsini emr-i ilahiye uyumlu kılmaya çalış.
Sırat-ı müstakim üzere gitmeye alış!
Atatürk’ün hayatında iman yönünde metafizik olaylardan
internette de mevcut, manevi zevkini aldığım, yabancısı
olmadığımız bildirilerin bir kaçını yazmadan geçemiyeceğim:
Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet
başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal’in adı
57. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
bir bayrak olmuştu… Antep mücadele günlerinin acı bir
devresiydi. Memlekette istiklâl şuurlaşmış, topyekün bir vuzuh
kazanmıştı.
O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfında idim. Bir sabah okula
geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu
gördüm.
Din dersleri muallimi Hafız Halil efendinin konuşacağını
söylediler.
Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil
Efendi kürsüye çıktı, titrek fakat heyecanlı bir sesle:
--Din kardeşlerim! Sizi Şeyh Sünusi Hazretlerinin bir tebşiri
için buraya topladım, Dedi ve şu vakayı anlattı:
Şeyh Sünusi Hazretleri bir gece Peygamberimiz’i rüyasında
görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol
elini uzatmış! 57
Buna şaşıran ve mahzun olan şeyh, Peygamber’e hiteben:
--Ya Resulâllah! Niçin sağ elinizi vermediniz?!.
Diye sual edince, şu cevabı almış:
--Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım!
Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendinin elleri, çenesi ve dili
titriyordu! Gözleri dolu dolu oluyordu. Hitabeti kalabalığı
etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle:
--Ey ahali! Mustafa Kemal muzaffer olacak! Peygamber
Efendimiz’in sağ eli onun elindedir! Buna iman edin!
Diye haykırdı ve kürsüden indi.
Sonradan öğrendiğime göre merhum Hafız Halil Efendi bu
rüyayı camide vaaz etmiş ve onu imanlı tefsirlerle
tamamlamıştır.
58. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Gene İstiklâl Harbi günlerinde.
Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü
ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara tren
istasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada, Çavuş
Ali Metin’e “acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve
hemen buraya gelmesini söyle!” diyor.
Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi
Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere hemen evden çıkmakta
olduğunu söylüyor.
Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına gelince, Atatürk ona bir kağıt
kalem uzatıp:
--Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver! diyor.
Kendisi de bir kalem kağıt alıp aynı şekilde o gün gördüğü
rüyayı Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor.
58
Yazma işi bittikden sonra birbirine bakıp sevinçle
gülümsüyorlar!
Her ikisinin de yazdığını kendi kağıtlarından okuyan Ali
Metin her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayrâm-ı Veli’ye
diyor ki:
--Mustafa’ya söyle, korkmasın; sonunda zafer onların
olacak!
Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken
gören bu iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri “Mustafa
Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir!
(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s. 160-161.)
Cennet-mekân Atatürk’ün yaşantısında açık görülen manevi,
dindar kesim, kültürlü halk arasında tevatüren anlatılan dini
59. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
duyguların ve yaşantıların aleyhinde hiç bir zaman
bulunmadığının kanıtları sayılamıyacak kadar çoktur.
Buraya ancak bir kaçını yazdım. Kanıtlamak istediğim şudur
ki; Kemal Atatürk bazı çıkarcıların kendi düşünce menfaatlerine
ortak gibi göstermeye çalıştıkları gibi haşa ‘dinsiz’ olmadığı
gibi, asra uyumlu Muhammedi Şeriatına hayranlığının ifadesi
değil mi?!.. Yaptığı icraatlar buna dönük değil mi?!...
Elini vicdanına koy, öyle konuş:
Atatürk dini kuralların esasına dokundu mu?!..
Teknolojiye, asra uyumlu, medeniyetin hayranı, Allâh’a
iman etmiş bir ferde veya topluma, bu saydığım meziyetler
dışında bir şey kabul ettirebilir misin?!..
Hatta onu tatmin edecek şekilde, küfre dönük bir olayı,
rahmetmiş gibi anlatarak kabul ettirmen mümkün mü?! Bu
gücü naçiz şahsında görebiliyor musun?!... 59
Ne kadar iyi niyyetle yapılır ise yapılsın, halk nazarında
devrimler hiç bir zaman yüzde yüz tasvip görülmediği gibi,
devrimlerin her zaman halka ters düştüğü vakıadır!
Şöyle de söylenir: Devrimler kırk seneyi geçip, hala çoğu
halkın beğenisinde tasvip görmedi ise devrim geçerliliğini
kaybeder!
Milletin hayrına iken, halkın kırk senede
benimseyemediği devrimlerin devam etmesinin ekseri halk
indinde zulme dönüştüğü kabul edile gelmiştir!
Hazreti Allâh’ın tertibi olan, sonra gelen elçilerine ve
ümmetlerine her asırda takınılan, hakikat dışı cehlin görünümü,
çirkin tavır ve gayrıya tarih boyu reva görülen muamele, malum
tarihe maledilen acı sahifeleri her zaman görmek mümkün!..
60. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Medeniyete doğru yürüdüğünü zanneden, yalnız teknoloji ve
bazı ilerlemelerinde muvaffak oldukları inkar edilemez, emr-i
ilahiye yeteri kadar uyum sağladığı da söylenemez. Zaman
zaman gerçeklerden habersiz, şeriatlarından habersiz, ‘Hz.
Allâh’a vardır’ diyenlerin, Allâh’ın bildirisi ‘müslüman’
olduklarından habersiz!...
‘Elçilerimi birbirinden ayrı görmeyin’
Hitab-ı ilâhisinden habersiz!...
Hiçbir peygamberin ilâh olmadığından habersiz!...
Allâh elçileri birbirinden farklı değil, hitabından
habersiz!..
‘Dinde diyalog’ kelamını çok duyuyoruz, amma ondan da
habersiz!...
60 Amma ahir zaman peygamberi ümmetine ‘haçlı seferi’
düzenlemekte mahir!..
‘O günler geride kaldı, bugün şeriatlar arası diyalog’
avutmaları devam ederken!...
Bu sefer başka taktikle ahir zaman peygamberi Hazreti
Muhammet Mustafa Efendimiz’i (s.a.v.) karikatürize eden ‘haçlı
seferi kalıntıları’na sorula bilse:
Ne demek istiyorsun?! Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?!..
Ya Rabbi! Kullarına şuur ver.
Emr-i ilahine ters düşmeyen görüş ver de, bitsin artık
vahşi ve zalimane düşünce ve icraatlara dönük fitne!...
Bunlar beynelmilel fitneli nabız yoklaması.
Dikkat et, ya Ümmet-i Muhammet!..
Dikkat et, ya ehl-i iman, ya ehl-i islam, Ehl-i Kitap!
61. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Peygamber efendilerimizin kimliğinden habersiz, fitne
üreten zalımların oyununa gelmeyiniz!..
Anlaşılsın ve bilinsin artık: Ehli Kitab’ın, ‘Allâh vardır’
diyenin “müslüman” olduğu, müslümanlarınsa kardeş
olduğu…
Ahir zaman peygamberi Muhammet Ümmeti! Bu gerçeği
ilân edip, ‘İslam’ın beş şartı var!’ demekten vazgeç!..
Emr-i ilahiyi ilân et!
Duyurmak sana düşüyor, vazifeni yap, zaman geçiyor!.
Birbirinizin ocağını söndürmekle emr-i ilahiye uyduğunu
sakın söylemek gafletinde bulunmayasın. Bu zihniyetler
tarihin karanlıklarına gömülmeye mahkumdur; bitsin
artık!...
Bu karanlığa iltifat etme, yeter!..
61
Bu icraatın gerçeği senden duyulsun, ey Muhammedî!
Dünyaya, normali bu değil mi?...
O günleri yaşadım ve bu hallere şahidim.
1930 senesi 11 yaşıma yeni girmiştim.
Atatürk, Samsun’a geldiğinde babam Belediye’nin
karşısındaki büyük hamamı işletiyordu.
Ben Bozkurt İlkokulu üçüncü sınıfında idim. Okulumuz
Gazievi’ne yakındı. Arkadaşlarla Gazievi’ne olayları yerinde
görmek için gittik. Çok geçmeden üstü açık arabası yanımızda
durdu. Halk yetişene kadar bir hayli konuştu bizimle.
Ben hep şahsını temaşa eyledim; Ata’yı o tarihte yaşlanmış
ve bitkin gördüm!..
Çok partili demokrasiye geçiş yapmıştı, Harbiye’den okul
arkadaşı Fethi Okyar’a parti kurdurmuştu!.
62. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Parti dört ay devam etti. Samsun belediye seçiminde
kadınları ıssız odaya koyarak oy kullanmasını kabul edemiyen
kara denizliler isyan ettiler!.
Atatürk gece Samsun’a geldi, olayı bastırdı ve partiyi
kurucusu Fethi Okyar’a kapattırdı!
Atatürk’ü iyi anlasınlar diye, yanlış düşünen dindar insanları
uyarmak kasdi ile, şahsıma bahşedilen manevi vazifem icabı
zuhuratlarla az da olsa gerçekleri yazmaya çalıştım, inşallâh
anlaşılır da, Allâh’ın rızasına uyumlu amellere nail olunur!..
Hocam, İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlat da, yalnız
Ümmet-i Muhammed’e değil, bütün dünya Din-i İslâm’ın hiçbir
kavmin tekelinde olmadığını, umuma bahşedilen tek dinin İslâm
olduğunu bilsin cümle Allâh’ın kulları, insan olmaya namzet
yaratılan Benî Âdem’e her Allâh’ın kuluna ‘kafir, gavur, gayr-i
62 müslim’ deme günahından kurtulsun!..
Hele, olmadığı halde, Din-i İslâm’a malettiğin, İslâm’ın
manası ile ilgisi olmayıp, Hazreti Allâh’ın muhip, müttaki, ittika
sahibi, mü’min kullarına bahşeylediği ihsanını...
‘İslâm’da beş şart var’ diye, İslâm’a malettin ve dünyaya
kabul ettirdin, güya! Netice nasıl tahrifat oldu?! Cesaretin var
mı, şimdi Hazreti Allâh’ın bu yönlü bildirisini, gerçeği bilen
toplumlara anlatabilecek misin?!...
Halâ İslâm’ı bir zümreye maledip, kıyamete kadar tekelinde
tutabilecek misin?!..
63. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR!
İSLAM’IN BEŞ ŞARTI YOKTUR
‘ALLAH VARDIR’ DİYEN MÜSLÜMANDIR
Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinin bildirisi:
‘Allâh vardır’ diyene, isterse bunu söyleyen kimsede daha
imanın eseri görülmese, bedevi dahi olsa!..
63
Söyle ona ‘İslâm’a girdim’ desin, ‘müslüman oldum’ desin!
Daha iman kalbine yerleşmedi. Amma ‘Allâh var’ dedi, ona
‘müslümansın’ demen gerekli; emr-i ilahi bu vecihledir.
Emr-i ilahi bu minval üzere iken, kula ‘müslüman’
denilmemesi için, beş şartı Hazreti Allâh’ın bu bildirisinin
neresine uygun gördün de, cümle kulların yolunu içinden
çıkılmaz hale getirdin?!..
Bu yanlış düşüncen ve bildirinle, Ümmet-i Muhammed’i
bütün şeriatlara düşman kıldığın gibi, cümle şeriatları da
Ümmet-i Muhammed’in şeriatına düşman eyledin!..
Emr-i ilahiyi kullarına tebliğ vazifeli son gelen Peygamber
Efendimiz’e dünyayı düşman kıldın. Çünkü sen de onların
peygamberlerini hafife aldın; Hazreti Allâh “Peygamberleri
birini birinden ayırt etmeyin!” buyurduğu halde!..
64. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bütün şeriat sahiblerine, Ehl-i Kitab’a ‘müslümansın’
diyeceğin yerde, gerçekten uzak ölçünden uzak inancına hakaret
ettinde, bilâ-istisna Ehl-i Kitab’a ‘kafir, gavur, gayr-i müslim’
dedin.
Güçlü idin, ses çıkaramadılar!
Şimdi hatanı anlıyor musun?!
Deme sakın: Daha anlayamadım!..
Hiçbir şeriata tabi olmayıp ‘Allâh vardır’ diyen cümle
Allâh’ın kullarına ‘müslümansın’ diyeceksin, emr-i ilahi bu değil
mi?!.
Olmadığı halde, “İslâm’da beş şart var!” dedin, Ümmet-i
Muhammed’e İslâm’ın ölçüsünü böyle verdin, dünyada İslâm’ın
anlamını böyle ters tanıttın!.
64 Benî Âdemi bu ölçüden görmeyi ‘İslâm’a hizmet ediyorum’
zevki ile insanları birini diğerine düşman kıldın!..
Kur’an-ı Kerîm’de açık olan bu emr-i ilahileri gördüğün
halde, halâ sen-ben davasının zevki ile yaşayan nefsani
duygularının mahsulü, elbette çarpık bilgin ve yaşantının zevki
ile tatmin olabiliyor isen, bu halinden nedamet duyduğun zaman,
ulema bildirisine göre gerekli sana tecdid-i iman, tecdid-i nikâh
gerekli!..
Zamanın verdiği ilmi ölçüye uyamadığın için İslâm’ın
anlamını Hz. Allâh’ın bildirisine göre değil de, nefsinin sesine
uydurdun Ehl-i Kitab’a dahi ‘müslüman değilsin’ dedin ve
dedirtdin, ibadet şekillerin bizimkine benzemiyor, diye!..
Bu yanlış ölçün yirmi birinci asırda halâ devam ediyor,
bilinmiyor ki, daha ne kadar devam edecek?!..
Lütfen, emr-i ilahiyi anlayarak oku!..
65. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Bu yanlış edindiğin bilgi hakikatın değil, nefsani
duygularının ürünü!
Ama! Gerçek dışı bu bilgiler bizi ‘Allâh vardır’ diyen Allâh
kullarına nefsani duygular ürünü düşman eylediği gerçek!..
Mesuliyetini müdrik, ulema efendiler, bu yönlü
gerçeklerin hissini taşıyan mesuller! Allâh’ın bildirdiği gibi,
Allâh rızası için düzeltin!..
Bir ölçüye isnad etmeden, Ehl-i Kitab’a dahi ‘kafir, gavur,
gayr-i müslim’ demenin mesuliyetini, Ümmet-i Muhammed’in
de zararına yapılan tahribatı anlada, bu günahın telâfi yönünü
araştır ve imkanlar tükenmeden, fırsat varken, aman ha geç
kalmayalım!.
Din-i İslâm’ı Hz. Allâh’ın bildirdiği gibi anlatmak
istemediğin için, tahrifatın çok büyük! Cümle kullarına
bencillikten öteye yol bırakmayan, dünyayı sarsan, iman 65
yollarını tıkayan bu yanlışlığı düzeltin lutfen, huzur-ı ilâhiye
gitmeden evvel!..
Abd-i aciz, daha evvel yazdığım kitaplarda da bir nebze
bahsetmiştim; daha henüz bir düzeltim için kıpırtı dahi
göremedim!
Bu kitapta daha geniş yer vermeğe çalışıyorum; mazur
görünüz, aynı mevzuyu birkaç kere tekrar edişimi. İnşallâh
anlayış gösterilir!.
Amerika ve avrupa başkanlarının ve büyük devlet
idarecilerinin, Muhammedi olarak Din-i İslam’ı CD ile dillerine
göre yazdığımız mektublarla bildirilerimizi taltifle ve teşekkürle
cevaplandırdılar; gerçeği idrak edip anlayan ferdlere ve
toplumlara müteşekkirim. Allâh cümlesinden razı olsun!.
Teşekkürleri ve övgü taşıyan mektupları ile asra uyumlu
yaşama gayretimi ve cümle şeriatlara hürmetkarlığımı, ‘Allâh
66. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
vardır’ diyen her kula ‘müslüman’ demenin zevkini alıp, bu
gerçekleri yol edindiğim için!..
İlim ve irfanı müsait kişilere ben de hayranım; Allâh
ilimlerini ali kılsın!..
Din-i İslam’ı asrın yaşantısını müdrik ilmini de yaşadığı asra
uyumlu kılmış, gelecek için az da olsa tedbirini almasa da
düşünebilen, tedrisatında hiç olmazsa yerini belirten Ümmet-i
Muhammedî’den, idareciler ve yetkili din adamları yukarıda
belirttiğim gerçeklere itiraz etmiyorlar...
Amma tasdik ve kabul ettiklerine dair hiç bir tatmin edici bir
şey alamadık şimdiye kadar, sabırla bekliyoruz, olur inşallâh!.
66
67. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
KARMA NAMAZ UYDURULARI!
CAMİLERDE KADIN-ERKEK KARIŞIK KARMA
NAMAZ UYDURULARI!
Hiç bir ilme istinat etmeden, zaman zaman şahsını
ilgilendiren bir mevzu ve dava olmadığı halde, Hz. Allâh’a
inanan toplumların, emr-i ilahiye uyumlu yaşamak isteyen
toplumların bu yönlü yaşantılarının ne olduğunu bilmeden, bir
67
ilmi gerekçeye isnat etmeden, yaşadığı nefsani duygulardan
öteye yolunu bulamadığı ruhu, gıda ve zevkinden habersiz bir
yaşantılarının ürettiği üzücü şeriat parazitleri…
Çıktığı yerler malum olduğu kadar, görünümü gizli…
Maksat aşikar ehline, gizli değil amma umuma tahrifat
niyetler gizli…
Bunları üreten kasdi malum toplumlar var amma yerleri
gizli…
Her fabrika ürettiği cihazın kullanım izahını kullanıcıya
yanlışlık yapmasın, cihaz normal vazifesini yapsın diye izahını
normal gördüğün halde, niçin insan olmaya namzet Benî
Âdem’i, maddesi manası ile yoktan var eden Hazreti Allâh’ın
efdal-i mahluk, şerefli mahluk sıfatına nail olabilmesi için
Yaratanının kullarına lütuf ve ihsan eylediği plan ve projesi,
gerçeği ilminden habersiz, ilmel-yakin bilgileri ile yaratılışın
gerçek yönünden habersiz?!...
68. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Aynel-yakin ve Hakkal-yakinden habersiz olduğu halde!..
Ehli olmadığı bir davaya ‘sahip çıktım’ edası ile, bu ucuz
kahramanlıkların ayıp olduğundan belki habersiz!..
Yersiz iddiasında gülünç duruma düştüğünüde mi
bilemiyor?!.
Zamanın farkında, Yaratanının tertip ve tanziminin
nefsinde mesuliyetini idrak ederek yaşayan şahıslara karşı
tutumlarında gerçekleri uygulamaya çaba gösteren sadık
kullar na-ehil tarafından neden garipsenir? Neden
horlanır?!..
Yaratanına yönleri dönük, ibadet ve taatta ve icraatta
sadık ve muhip kullar niçin küçümsenir?!.
Na-ehlin yersiz müdahelesi ile gerçeğin ne hale geldiğini
gör!
68
Olmaz ise olmaz emr-i ilahiyi yazıyorum, iyi oku veya dinle!
Fetva şu vecihledir:
Cemaatle namaz veya münferit tek başına olsun, yanına
veya önüne durdu ise kadın, kadının kadın olduğu biliniyor
ise, kadının sağındaki, solundaki, arkasındaki erkeğin
rükulu, secdeli namazı olmaz!
Çarpık düşüncende israr ediyor isen, gerçekleri veciz kelâm
ve esprileri ile anlatan Bektaşinin şu fıkrasını hatırlatırım:
Subaşı emir verdi:
--Vurun kıçına iki yüz deynek! diye
Bektaşi gülerek, subaşıya:
--Sen ya sayıyı bilmiyorsun, yahut kıçın yok!..
Bu mevzuda emr-i ilahiye kendini yükümlü görmeyen,
namazın emr-i ilahi olduğunun, lütfu ilâhi olduğunun bilincine
69. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
eren iman ehlinin miracı olduğundan habersiz kişilerin, ileri
sürdüklerini, bu mevzudaki görüşlerini, subaşının ölçüsüz
atmasyon atışlarına benzetirim ve derim ki:
Seksen yedi yaşıma girdim, namaz borcum yok
zannediyorum. Rabbımın lütfu ihsanı, zamana uyumlu
yaşantımla yarım asırlık irşat vazifesi ile veraset-i Nebi ile de
yükümlüyüm, Rabbım lâyik kılsın iyi dinle!
Kastim şahsına hakaret değil. Münakaşa ettiğiniz bu
mevzuların belliki ehli değilsiniz!
Bırakın bu mevzuları, bu yönlü mesuliyet taşıyan ehli
düşünsün!
Safımda ve yanımda veya önümde ruku ve secde eden bir
kadın, velevki tesettürlü olsun, kadın olduğunu bildimse; “Hz.
Allâh’ın ihsan eylediği, ahir zaman Peygamberimizin tarif
buyurduğu namazı kılmam imkansızdır” diyorum, nefsi 69
duygularım galebe çalar, manamı rahatsız eder, kılamam!...
Aklının ermediği, vazifen olmadığı emr-i ilahilere, bilgin
dışı olaylara karşı çıkmaktan vazgeç, çünkü bu bilgiler akıl
ve mantık ölçüsü dışındadır!.
Hele bu halin cahili, sen “ben kılarım!” diyorsan, bu masalı
benim külâhıma oku!..
Emr-i ilahiye uyumlu namazın gerçek ölçümü ilmel-
yakin değil, aynel-yakın ötesi Hakkal-yakındır. Zira
mü’minin miracıdır!..
Protokol icabı kıldığın namazları mirac gibi göstermeye
kalkışma, ayıp oluyor!..
Yunus’a kulak ver:
Eğer bir kalp yıktın ise bu kıldığın namaz değil;
70. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil!..
Yetmiş iki milleti bir gözle görmeyen,
Halka müderris olsa da hakiykatte asidir!.
Esas bu davayı yürütmeye çalış!
70
71. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
EDEB
Tesettür ve hicab mana itibarı ile edepdir.
Yakın benzerlik olduğundan edebden de bahsetmek
istiyorum.
Mutasavvıfîn edebin üzerinde titizlikle durmuşlar ve
ibadethanelerini edeb levhaları ile süslemişler.
71
Edep (Arapça) üç harfden oluştuğundan mutasavvıfîn her
harfin anlamını vererek:
E: Eline
D: Diline
B: Beline
Sahip olmaktır diye özetlemişler.
Eline, diline, malum beline: nefsani duygunun fiiliyatla
neticelenmesidir.
Adem ulvi alemdendir (yani yaratılışı yüksekdir); onu
süfli ve alçak sanma!
Bu kâinat kubbesinin dönüşündeki nizam ve intizam
edebdir.
Din edebdir! demişler.
72. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Ademlikten insan olma şerefine ermiş kişinin kıymeti ve
değeri edebi ile ölçülür.
Gözünü aç da, baştan başa Tanrı kelâmına bak: Ayet
ayet bütün Kur’an’ın manası edebden ibarettir!
Akla, “iman nedir?” diye sordum.
O kalb kulağıma dedi ki: “İman edebdir!”
Hal, edeb, istikamet ve ilim cihetlerinden her vechile örnek
olması için “ehlullah yedinde terbiye görmesi lâzım ve
gereklidir” Hz. Allâh’ın varlığini idrak eden insan olmaya
namzet Benî Âdem’in.
Evvelâ zaman ölçümünden bir nebze dahi haberdar olan
hakikat alimlerinin anladığı şekilde Kitab ve Sünnet’in anlamına
uyumlu itikadımızı tanzim etmektir.
72 İtikatte Kur’an Azimüş-şan’ın medarı ikidir:
1- İlmi tevhit: Nafi ilim, lüzumlu ilim
2- Ameli tevhit: Salih amel, emr-i ilahiye uygun amel
Sözün edebli olanını söyle.
Öyle bir söz söyle ki, sözünden ibret alsınlar.
Söz bilmez isen sükût eyle, seni bir adem sansınlar!
Yunus da şöyle dile getirdi:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola avulu aşı
Bal ile yağ ide bir söz!
73. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Hz. Ali (r.a.) Basra’ya gitmişti. Bir camiye girdi. Bazı
kimseler etrafına cemaati toplamış, onlara aslı ve esası olmayan
hikaye ve masallar anlatarak vaaz veriyorlardı.
Onların bu halini gören Hz. Ali sinirlenerek vaaz edenleri
camiden uzaklâştırdı.
Daha sonra aynı şehirde genç olmasına rağmen herkes
tarafından bilinen ve sevilen Hasan-ı Basri (r.a.) ile karşılaştı.
Hasan-ı Basri’ye:
--Ey genç! Sana bazı sorular soracağım; doğru cevap
verirsen irşadına devam edeceksin, aksi takdirde vaaz etmeni
yasaklıyacağım! Kişiler gibi seni de vaaz etmekten men
edeceğim, dedi.
Hasan-ı Basri de:
--Dilediğini sor! Deyince, bunun üzerine Hz. Ali:
73
--Dinden ne edindin?
--Takva! demekle yetindi.
--Din ne ile bozulur?
-- Tamah (aç gözlülük) ile, cevabını verdi.
İki soruya da cevabını alan Hz. Ali (r.a.):
--Tamam, halka işte böyle vaaz edilir! Buyurdu.
74. HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP
Kulun Yaratılışınıın Nedeni
Aşktır!
Aşkı lahinin öğrenim dalı ve
kökü Tasavvuftur!..
Yol smi ise Tariktir.
Cem-i Tarikattır!..
Talebesinin yani salikinin ismi
74 ise Derviştir.
Günlük dersi, o kuluna Hz.
Allah’ın bahşettiği ihsan
eylediği
Aşk Rahmetidir!
H. Galip Hasan
Kuşçuoğlu