Geneti̇ği̇ deği̇şti̇ri̇lmi̇ş organi̇zmalar ve eti̇k
1. BTEC 603 Biotechnology and Ethics
GENETİĞİ
DEĞİŞTİRİLMİŞ
ORGANİZMALAR VE
ETİK
MERVE USLU
50091111
2. İÇERİK
• GDO nedir?
• Tarihçesi
• İlk ve diğer örnekler
• Genetik değişiklik nasıl yapılıyor?
• GDO’ların mevcut durumu
• Etkileri nelerdir?
• Potansiyel faydaları ve zararları nelerdir?
• Etik problemler nelerdir?
• Ülkelerin bakışı
• Türkiye
• Sonuç
3. GDO NEDİR?
• Dünya Sağlık Örgütü (WHO), genetik yapısında doğal yollarla oluşamayacak
değişiklikler meydana gelmiş canlıları, genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak
tanımlamaktadır.
• İngilizce'de GMO (genetically modified organism), Türkçe'de G.D.O. (genetiği
değiştirilmiş organizmalar) veya Uluslararası kullanımı ile "Living Modified Organism
(LMO)Değiştirilmiş Canlı Organizmalar adlandırılmaktadır.
• Ülkemizde ise genetik yapısı değiştirilmiş tarımsal ürünleri ayırmak için genel bir isim
olarak "Transgenik ürün" de denilmektedir.
• İlk olarak 1970’li yıllarda uygulanan ve “Genetik Mühendislik” ya da “Rekombinant
DNA Teknolojisi” olarak da anılan genetik modifikasyon, mikro-organizma, bitki ve
hayvanlara yeni özellikler kazandırmak için kullanılan en son metotlardan biridir.
4. TARİHÇESİ/KRONOLOJİSİ
• * 1980 AD –
o Bu dönemde teknolojinin ulaştığı seviye sonucu modern biyoteknoloji rekombinant DNA teknolojisiyle
neredeyse özdeşleştirilmektedir. Örnek verilecek olursa, prokaryot modeli olan E. coli (Escherichia coli), insülin
ve diğer ilaçların üretiminde kullanılmaktadır. E.coli bakterisi insan vücudunun aşağı bağırsak bölgesinde
yaşamaktadır.
• * 1990 AD-
o Michael Fromm, gen tabancasıyla ilk kez DNA naklini mısıra yaptı.
o Genetik modifikasyona uğramış ilk pamuk ürünleri Calgene Inc tarafından piyasaya sürüldü. Bu ürünler,
herbisit olan Bromoxynll’e karşı dayanıklıydı
* 1992 AD- Humulin, rekombinant Insulin, Amerika Gıda ve İlaç Bakanlığı tarafından ilke kez kabul edilen
rekombinant DNA ürünü oldu.
* 1993 AD- Kary Mullis, DNA parçalarını hızla çoğaltan PCR (Polymerase Chain Reaction) mekanizmasını bulup,
Nobel ödülünü aldı.
* 1994 AD – FDA (Food and Drug Administration) ilk kez genetik modifikasyona uğramış bir yiyecek maddesini
kabul etti: "Flavr Savr" domatesi.
* 1995-1996 AD - Genetik manipulasyona uğramış soya fasulyesi ve mısır dünyada satışa sunuldu.
* 1999 AD- Alman ve İsviçreli bilim adamları, A vitamini üreten pirinç (altın pirinç diye bilinen) ürettiler.
* 2002 AD – Araştırmacılar, dünya nüfusunun 2/3ünün beslenme kaynağı olan pirincin DNAsını tamamiyle
çözdüler. Bu, tarım genetiği tarihinde bir ilkti.
* 2003 AD - İngiltere, ilk kez ahır hayvanlarının otlaması için kullanılan biyoteknoloji ürünü mısırı kabul etti.
* 2004 AD- Kendiliğinden kafeinsiz olan kahve Japonya’da üretildi.
5. İLK VE DİĞER ÖRNEKLER
• İlk yetiştirilen GM tohumu Kaliforniyali Calgene adlı şirket tarafindan üretilen ve adına
FlavrSavr adı verilen bir dometesti. Bu domates çürümeye karşı dayanıklıydı ve bu
dayanıklılık polygalacturonase adlı enzimin üretilmesine müdahele eden bir genin
eklenmesiyle sağlanmıştı.
• Bundan sonraki GM tohumları, örneğin Pestisite dayanıklı pamuk, Amerika ve
Avusturalya’ya tanıtıldı. Bu tohumlar Amerika’da ve tarıma bağlı ülkelerde (Avrupa
Birliği’nin aksine) kabul gördü. Aynı zamanda Arjantin, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan ve
Çin gibi ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan gelişmekte olan ülkelerde de bu
tohumlar büyük ölçüde talep gördü. Diğer başarılı GM tohumları ise pestisite dayanıklı
mısır ve herbisite dayanıklı pamuktur.
• Böcek ilacına dayanıklı soya fasulyesi mısır ve pamuk, demir oranı yükseltilmiş pirinç
tohumu, biyolojik olmayan baskılayıcı etkilere dayanabilen çeşitli bitki tohumları
6. ÖRNEKLER
• Biyolüminesans
• Bazı canlılar tarafından, belirli bir metabolik yol izlenerek ışık meydana
getirilmesi.
• Yunanca bios (canlı) ve Latince lumen (ışık) kelimelerinden oluşmuştur.
• birçok araştırmanın hedefidir; örneğin yol kenarlarını veya bahçeleri
aydınlatmak için parlayan bitkiler, su ihtiyacı olduğu zaman ışık üreten
bitkiler, ışıklandırmaya ihtiyaç duymayan noel ağaçları, bu alandaki birçok ilginç
projelerden bazılarıdır.
Düşük parlaklıkta yeşil renkli ışık yayan
Yapay olarak biyolüminesans özelliği
kazandırılmış tütün bitkisi mantarlar
7. Genetik yapı nasıl değiştiriliyor?
• Transgenik canlılar
• Genetiği değiştirilmiş hayvanlar yoğun olarak ilaç denemeleri ile genlerin
fonksiyonlarını anlamak amacıyla, laboratuar ortamlarında üretilmekte ve bu
ortamlarda test amaçlı kullanılmaktadır.
• Gıda amaçlı kullanım için geliştirilen ve gelecekte GDO tartışmalarında
karşılaşmamız kuvvetle muhtemel, çiftlik hayvanları da mevcuttur. Ancak henüz
bugüne değin herhangi bir ülkede bu tür üretim için izin alınamamıştır.
• Genetiği değiştirilmiş (GD) bitkiler
• Ağırlıklı olarak kullanılan teknik transgenik teknolojidir.
• Transgenik bitkiler, GD tarımsal ürünlere ve dolayısıyla GD gıdalara kaynaklık ettiği
için tartışmaların en önemli kısmını oluşturmaktadır
8. Genetik yapı nasıl değiştiriliyor?
• Şu ana kadar yapılan araştırmalar sonucu yaklaşık 40 adet transgenik bitki
üretildiği bilinmektedir.
• Bunlardan bir kısmı; domates, pirinç, patates, fasulye ve papayadır. Bitkilerde
hayvanlara kıyasla genetik modifikasyon çok daha kolay gerçekleşmektedir.
• Bunun temel nedenleri:
1. Bitkilerde zaten toprak bakterileri sayesinde var olan doğal bir dönüşüm
sisteminin söz konusu olması
2. Bitkilerde çok sayıda nesil oluşumu sonucu sonuçların çok kısa sürede
birçok nesil üzerinden takibinin imkanlı olması
3. Bitki dokusunun tekrardan farklılaşabilir özelliğe sahip olması (dönüşüme
uğrayan bir parçadan rejenerasyonla tekrar bir ağaç oluşumu gibi) dır
9. Genetik yapı nasıl değiştiriliyor?
• Tarım ürünlerinde genetik modifikasyonun günümüzde çeşitli yolları mevcuttur.
Bunlar:
1. Protoplast füzyonu : brokoli ve karnıbahardan oluşan hibrit bir bitki
2. Yaprak parçaları tekniği ve toprak bakterisi aracılığıyla Ti plasmid kullanımı
3. Gen tabancaları
4. Elektroporasyon/elektropermeabilizasyon
5. Kloroplast mühendisliği
6. Antisense teknolojisi : domates
10.
11. GDO’ların mevcut durumu
Genetiği değiştirilmiş
organizmaların dünyada ekimi
hızla artmaktadır. 2008 yılında
üç ülkenin daha izin vermesiyle
dünyada 25 ülkede GD ekinler
ekilmektedir. GD
bitkilerin ekildiği toplam arazi de
buna paralel olarak artmaya
devam etmektedir.
12. GDO’ların mevcut durumu
• Halen dünyada yoğun olarak ekilen GD tarımsal bitkileri üç ana kategoride toplanabilir.
• Tarla bitkileri kategorisine giren ve çoğunlukla işlemden geçirilerek tüketime sunulan ya
da yem bitkisi olarak kullanılan bitkiler aynı zamanda en yoğun ekilen GDO’lardır.
• Bunlar mısır, soya fasulyesi, kanola, pamuk, şeker pancarı, tütün ve yonca gibi GD
bitkilerdir.
• İkinci grup ise bahçe bitkileri olarak sınıflandırılan, nispeten ekim alanı dar ve tüketicinin
bizatihi seçerek tükettiği sebze ve meyvelerin girdiği gruptur.
• Halen tüketiciye sunulan GD variyeteleri sebze ve meyveler domates, kabak, tatlıbiber ve
papayadır.
• Bu iki grubun dışında insan veya çiftlik hayvanları tüketimini hedeflemeyen endüstriyel ve
süs bitkisi amaçlı bir diğer GDO grubu daha vardır. Dünyanın değişik bölgelerinde GD
kavak, petunya ve karanfil çiçeği variyetelerinin ekimi yapılmaktadır
13. GD’li ekinler
• Soya fasulyesi GD ekinler içerisinde birinci sırayı almaktadır.
2008 yılı verilerine göre en yaygın ekilen GDO’lu tarım ürünü olan GD soya
fasülyesi 65.8 milyon hektarlık alanla tek başına tüm GD ekinlerin %53’ünü
oluşturmaktadır.
• Hemen ardından %30 ile GD mısır ve sırasıyla %12 ile GD pamuk, %5 ile GD kanola
gelmektedir
• GD bitkilerde en yaygın aktarılan genler herbisitlere direnç genleridir. 2008
yılında ekimi yapılan tüm GD bitkilerdin %63’ü herbisitlere tolerans genleri
taşırken %15’i böceklere direnç genleri ve %22 ise her iki özelliği aynı anda taşıyan
çok özellikli GD ekinlerden oluşmuşlardır. Çok özellikli GD ekinler son iki yılda
oldukça hızlı artmaya başlamıştır
15. GDO’ların ekonomik boyutu
• GD ekinlerin yaygın olarak ekilmeye başlandığı 1996 yılından bu yana çok geniş
bir coğrafyaya yayılması ve ekim alanının sürekli artması, GDO’ların tarımsal
işletme açısından başarılı olduğuna yorulabilir
• Yapılan teorik hesaplamalar ve deneysel sonuçlar,GDO’lu ürünlerin pestisit ve
herbisit kullanımını ciddi derecede azalttığını ve bundan dolayı ekonomik avantaj
sağladığını ortaya koymuştur.
• GDO’lu ekinlerin global tarım ekonomisindeki payı, 1996 yılında 115 milyon dolar
iken her yıl artarak 2007 yılında 6,8 milyar doları aşacak bir büyüklüğe ulaşmıştır.
• En yaygın ekilen dört GD ekini olan soya fasulyesi, mısır, pamuk ve kanola
toplam ekildikleri global arazinin %25’ini oluşturmaktadır.
16. GDO’ların ekonomik boyutu
• GDO’ların en yaygın ekildiği ülkeler listesinin ilk iki sırasını alan ABD ve Arjantin,
1996 yılından bu yana GD ekinlerin ekimine izin vermektedirler.
• ABD yaklasik 60 milyon hektarlık alanı bulan GD ekinler sayesinde oldukça ciddi
bir maddi getiri sağlamıştır
• ABD’nin aksine başlangıçta tarımsal biyoteknoloji üretme imkanı bulunmayan
Arjantin, GDO’lar ile ilgili yasal düzenlemeler ve pratik çalışmalara çok erken
başlayarak GDO’ların ekimine ABD ile eşzamanlı izin vermiştir.
• Halen dünyada ekilen toplam GD ekinlerin %17’sini eken Arjantin’in bu ekimden
sağladığı 11 yıllık ekonomik getiri yaklaşık olarak 6.6 milyar dolar olarak
hesaplanmıştır.
• Bunun yanında ülke içerisinde tarımsal biyoteknolojik araştırmalar başlamış ve
yerel tohum şirketleri boy göstermeye başlamıştır.
17. GDO'lu ürünlerin potansiyel yararları
nelerdir?
• Besin Kalitesi ve Sağlığa yönelik Faydaların Artırılması
• Meyve ve Sebzelerin Raf Ömrü ve Organoleptik Kalitelerinin Artırılması
• Bitkisel ve Hayvansal Ürün Veriminin Artırılması
• Yenilebilir Aşı ve İlaç Üretimi
• İnsan Hastalıklarının Tedavisinde ve Organ Naklinde Kullanılması
• Bio-fabrikalar ve Endüstriyel Kullanım İçin Ürün Ham Materyali Olarak Kullanımı
• Çevresel Faydaları
18. GDO'lu ürünlerin potansiyel zararları
nelerdir?
• Besin Kalitesindeki Değişiklik ve Gıda Güvenliği
• Alerjik Reaksiyonlar ve Toksik Etkiler
• GD Gıdaların Etiketlenmesi İle İlgili Kaygılar
• Çevresel Kaygılar
• Biyolojik ve Genetik Çeşitliliğin Tehdidi
• Çeşitli Grupların Kaygıları ve Dini, Kültürel ve Etik Kaygılar
• Bilinmeyen Korkular
19. İLK TEPKİ
• İlk tepkiler İskoçya’daki Rowett Araştırma Enstitüsü’nde çalışan immünolog Arpad
Pusztai’ın İngilitere televizyonlarında GD ürünlerin fareler üzerinde zararlı etkileri
olduğunu açıklaması üzerine ortaya çıktı.
• Pusztai’la yapılan röportajdan sonra medyanın ilgisi GD ürünler üzerine toplandı ve
Avrupa’da bu ürünlere karşı tepkiler bundan sonra oluştu. Pusztai’ın makalesinin
yayınlanması üzerine tepkiler A. B. D.’ye sıçradı.
• Yayınlanan makaleye göre genetik müdahale işleminin besin maddelerini toksik hale
getirdiğine dair iddiaların ardından Mayıs 1999’da Nature dergisinde yeni bir makale
yayınlandı.
• Buna göre, böceklere karşı dayanıklılık kazandırılmış, Bt genini taşıyan mısır bitkisi
polenleri (çiçek tozları) Kral kelebeklerine zarar veriyorlardı. Böylece çevreci aktivistlerin
GD protestoları hız kazanarak devam etti.
20. GDO’larda ETİK
• Etik kaygılar kapsamında öne çıkan tartışmaları üç ana kategoride
toplamak mümkündür.
• İlk tartışma GDO’ların gerekli olup olmadığı tartışmasıdır.
• İkinci tartışma kategorisi daha çok metodun etik yönleri ya da
meşruiyeti üzerinedir.
• Üçüncü tartışma ise GDO’ların sonuçları üzerine olup temelde
uygulamaya ilişkindir.
21. GDO’larda ETİK-İLK TARTIŞMA
• İlk tartışma GDO’ların gerekli olup olmadığı
• Tartışma birbirine adeta tamamen zıt, iki farklı ve marjinal yaklaşımın gölgesinde
sürdürülmektedir. Taraflardan biri, bu teknolojileri dünyada açlık sorununu bertaraf
edecek anahtar teknoloji olarak görmektedir. Diğeri ise söz konusu teknolojilerin
somut hiç bir ilerleme sağlayamayacak bir illüzyondan ibaret olduğunu
savunmaktadır.
• Global tarımsal sorunların başında gelen açlık sorunu sosyal bir sorundur. Dolayısıyla,
açlık sorunu, gıda eksikliğinden ziyade onun paylaşımıyla ilgilidir. Bu sorunun
çözümünü siyasi ve sosyal platformlarda aramak gerekir
• Biyomühendislik yoluyla üretilen ürünlerin miktarı ve kalite konusu
• Örneğin bir tarlada biyomühendislik öncesi üretim yüzde 60 ise, GDOlarla birlikte miktar
yüzde 80lere çıkabilmektedir. Burada etik olarak sorulan soru, dünyadaki açlık oranlarının
azaltılması için bu ürünleri kullanmanın yararlı olup olmadığıdır. Dünyada 840 milyon aç
insan bulunmakta; ürün miktarının artması sayesinde bu insanların gıdaya ulaşımının daha
rahat olacağı savunulmaktadır. Ayrıca artan nüfusu beslemek için daha çok üretime ihtiyaç
olacağı kesindir.
22. GDO’larda ETİK-İLK TARTIŞMA
• Kalite konusu
• GDOların geleneksel ürünlere kıyasla daha yararlı veya daha zararlı olduğu en
hararetli tartışma konularından biridir. Örneğin A vitamini açısından zengin
havuç üretimi sayesinde üçüncü dünya ülkelerinde A vitamini eksikliğinden
kaynaklan körlüğün giderilmesi amaçlanmaktadır.
• Üretilen pirince genetik mühendisliği teknikleri sayesinde A vitamini
sentezlenerek ihtiyaç duyulan günlük A vitaminin bir kısmının, golden pirinci adı
verilen pirinçten karşılanması
• Gıdalardaki besin değerlerinin zenginleştirilmesi sayesinde insan diyetinin
değiştirilebileceği düşünülmektedir. Bunlara karşıt olarak savunulan konu ise
gen aktarımı ile insanlara zarar verebilecek ürünlerin oluşturulduğudur.
23. GDO’larda ETİK-İKİNCİ TARTIŞMA
• İkinci tartışma, bitkilerin geliştirilmesinde genetik müdahalenin meşru olup
olmadığıdır.
• Meşruiyet eleştirisi, Hıristiyanların Tanrı’nın işine karışıldığı düşüncesi, çevrecilerin
doğal yapıya müdahale itirazı ve Alman düşünür Peter Sloterdijk’in insanın haddini
aşması olarak betimlediği felsefi duruşa kadar bir dizi farklı perspektiften güç
almaktadır.
• Buna karşı, insanlığın tüm ziraî tarihinin, insan eli ile doğal genetik yapının
değiştirilmesinden ibaret olduğunu söyleyen ve genetik manipülasyonun sadece
teknolojinin yeni bir evresi olduğunu iddia eden anlayış vardır. Bu anlayışa sahip
çevreler, genetik manipülasyonun meşruiyetini savunmaktadır.
24. GDO’larda ETİK-İKİNCİ TARTIŞMA
• Bazı insanlar, tüketici seçme hakkının ihlâli, GDO’ların doğal benzerlerinden ayırt
edilememesinin yanı sıra kişisel, etik, kültürel ve estetik sebeplerle GD gıdalara
karşı çıkmaktadır.
• Genetiği değiştirilmiş ürünler bazı inanışlarda etik sorunlara da neden
olmaktadır. Örneğin; Müslümanlar, Hindular ve Yahudiler gibi bazı inanç grupları,
içinde böcek, hayvan ve insan geni olan meyve ve sebzelerden uzak durmak
istemektedirler.
• Özel dinsel yiyecek kuralları olan Müslümanlar ve Yahudiler, genetik olarak
değiştirilmiş gıdaların dinsel kısıtlamalarına aykırı olmadığından emin olmak
istemektedirler.
• Örneğin; hem Müslümanlar hem de Yahudiler domuz geni taşıyan tahıllara
karşıdırlar ve genellikle helal ve koşher gıdalarda bu özelliğin olmamasında
ısrarlıdırlar.
• Benzer şekilde bazı vejetaryenler, hayvan geni içeren meyve ve sebzelere karşı
olabilmektedirler
25. • Prof. Dr. M. Saim Yeprem;
• Dolayısıyla GDO’lara zararlı ya da faydalı demek için bunların insanlığın faydası veya zararı
istikametinde nasıl kullanıldığına bakmak gerekir. Tabii ki değerlendirmenin tamamen
siyasî ve ticarî kaygıların dışında, ilmin çerçevesinde yapılması da esastır.
• "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)" olarak bilinen; biyolojik yöntemlerle kendi
türü dışındaki bir türden gen aktarılarak, belirli özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da
mikro organizmalarla elde edilen ürünler başta insan sağlığı olmak üzere, çevre ve sosyo-
ekonomik yapı üzerinde önemli riskler taşıdığı konunun uzmanları tarafından ifade
edilmektedir. Ayrıca, hayvandan bitkiye veya bakteriden bitkiye gen transferinin fıtrata
müdahale olduğu da unutulmamalıdır. Konu üzerinde araştırmalarını sürdüren bilim
kurullarının; doğal ürünlerin genetik yapısının değiştirilmesinin önü alınamaz felaketlere
yol açabileceği ve bu tür ürünlerin insan sağlığı üzerinde ciddi tahribatlara sebebiyet
vereceği bilgisi dikkate alındığında sağlığa zarar verecek bu ürünleri yemek dinen de
sakıncalıdır. Ancak her ne suretle olursa olsun tohumlar üzerinde yapılan genetik
çalışmalar sağlığa zarar vermeyecekse bu tür ürünler yenilebilir...
26. GDO’larda ETİK
• Üçüncü konu ise sosyo-ekonomik,sağlık ve ekolojik yaklaşımlardır.
• Ürün maliyetinin kalite ve üretim miktarına göre değişmesi, piyasaya sürülen
ürün miktarları, GDOların ekonomik boyutunu yansıtmaktadır. Burada
tartışmaya yol açan konu, geleneksel çiftçilerin işlerinin zorlaşması ve şirketlerin
kar miktarlarının GDO sayesinde artmasının etik olup olmadığı konusudur. Yani
GDOların iş etiğine uygun olup olmadığıdır.
• Sosyo-ekonomik: GDO’ların mülkiyet durumu
• Sağlık problemleri riskler!
• Çevresel sorun oluşturma riskleri! ;bt-mısır
27. GDO’larda ETİK
• GDO’ların etik olup olmadığı konusunda yapılan tartışmaların en önemli noktası
ise bu tartışmaların manavlardan kongre salonlarına kadar her yerde tartışılıyor
olmasıdır.
• Bunun sebebi ise GDOların halk, politik otoriteler, sanayi
kuruluşları, tarımcılar, akademisyenler, bilimsel kurumlar gibi her türlü kesimi
ilgilendirmesidir. Ancak burada doğan önemli bir eksiklik ise bu kesimlerin ne
kadar bilinçli olduğudur. Halktan birinin GDO hakkında bir fikri olabilir, ancak bu
konuda yeterli bir bilgisi olmayabilir.
• Dolayısıyla etik konuların daha verimli tartışılabilmesi için ilk önce insanların
bilinçlenmesi ve bilgilenmesi gerekmektedir.
28. ÜLKELERİN BAKIŞI
• Genetiği değiştirilmiş bir organizma (GDO) veya GDO türevi bir gıda maddesinin
AB ülkelerinde piyasaya sürülmesine ancak çok detaylı bir prosedürün
tamamlanmasından sonra izin verilir. Bu prosedür, sağlık ve çevre açısından olası
risklerin bilimsel değerlendirmesini esas alır. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş (GD)
ürünün tüketici menfaatlerine halel getirmediğinden emin olmak için de
kontroller yapılır.
• GDO’lar hakkındaki AB mevzuatı 90’lı yılların başlarından beri yürürlüktedir. Bu
spesifik düzenlemenin iki ana maksadı vardır:
- Sağlık ve çevrenin korunması;
- Güvenli ve sağlıklı GD ürünlerin AB’de serbest dolaşımının temin edilmesi.
AB’nin GDO mevzuatı külliyatı, kısa süre önce tadil edilerek yeni bir yasal çerçeve
oluşturulmuştur.
29. GDO’lar konusundaki AB mevzuatına genel bakış
• Bu yasal çerçeveyi oluşturan temel metinler şunlardır:
◊ Genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların (GDM’ler) kapalı kullanımı hakkındaki, 98/81/EC sayılı
Direktifle tadil edilmiş 90/219/EEC sayılı Direktif. Bu Direktif, GDM’ler üzerinde (genetiği
değiştirilmiş virüs ve bakteriler gibi), toplum ve çevreyle temastan kaçınılarak kapalı ortam
şartlarında yapılan araştırma ve sınai faaliyetleri düzenlemekte olup, laboratuar çalışmalarını da
kapsamaktadır.
◊ GDO’ların çevreye kasıtlı salımı hakkındaki 2001/18/EC sayılı Direktif, iki çeşit faaliyeti
düzenlemektedir:
- GDO’ların deneysel amaçlarla salınması (mesela alan denemeleri kapsamında yapılan çalışmalar),
Direktifin “Bölüm B” hükümlerine tabidir;
- GDO’ların pazara sürülmesi (bu aşamadan sonra GDO tanımı, GDO içeren veya bu gibi
organizmalardan müteşekkil ürünler şeklinde yapılmaktadır), mesela GDO’ların sınai ürünler olarak
yetiştirilmesi, ithali veya dönüştürülmesi esas itibarıyla Direktifin “Bölüm C” hükümlerine tabidir.
- GDO içeren veya GDO’dan müteşekkil gıda ve yem ürünlerinin piyasaya sürülmesi, EC 1829/2003
sayılı GDO gıda ve yemler hakkındaki Yönetmelik hükümlerine tabidir. GDO içeren veya bu gibi
organizmalardan müteşekkil gıda/yem ürünleri konusunda, başvuru sahibi şu tercihi yapabilir: (1)
başvuru bir bütün olarak sadece EC 1829/2003 sayılı Yönetmeliğe göre yapılmak suretiyle “tek kapı,
tek anahtar” prensibi doğrultusunda hem 2001/18/EC sayılı Direktifte belirtilen kriterler
çerçevesinde GDO’nun çevreye kasıtlı salımı, hem de EC 1829/2003 sayılı Yönetmelik hükümleri
uyarınca bu GDO’nun gıda veya yemde kullanımı için izin alınır; (2) başvuru veya başvurunun bir
kısmı hem 2001/18/EC sayılı Direktif hem de EC 1829/2003 sayılı Yönetmeliğe tabi olarak yapılır.
- GDO’ların AB üyesi ülkelerle üçüncü ülkeler arasındaki kasti ve gayrıkasti hareketleri, GDO’ların
Sınır Ötesi Hareketleri hakkındaki EC 1946/2003 sayılı Yönetmelik hükümlerine tabi olup AB içindeki
kasti hareketler bu Yönetmelik hükümlerinden muaftır.
30. Avrupa’da GDO’lar Yasak mı?
• AB ülkelerinde 1990 yılında oluşturulan 2 direktifin ardından 2004 yılında bir
kısım yasal düzenleme daha yapılmış ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi
oluşturulmuştur.
• Tamamen bilim insanlarından oluşan bu kuruluş, GDO’lu ürünlerin bilimsel
esaslara dayalı risk değerlendirmesini yapmakla da görevlendirilmiştir. AB’de
1990 yılından bu yana 40’a yakın GDO’lu ürüne, üretim ve/veya yem ve gıda
amaçlı tüketim izni verilmiştir (EFSA).
• AB ülkeleri her yıl ABD ve Arjantin gibi ülkelerden 30-40 milyon ton
mertebesinde transgenik soya ve mısır ürünleri ithal edip tüketmektedirler.
Bunları ithal edip tüketen AB ülkeleri arasında Fransa, Almanya ve Avusturya gibi
GD mısır ekimine izin vermeyen ülkeler de vardır. Son olarak, Alman BASF firması
tarafından geliştirilen Amflora patates çeşidinin ekimine de izin verilmiştir.
31. Türkiye
• Biyogüvenlik yasa tasarısı
• Türkiye, GDO’ya önce vize verdi
-Resmi Gazete’nin 26.10.2009 tarihli nüshasında yayınlanan yönetmelikle Tarım Bakanlığı GDO’lu
ürünlerin Türkiye’de kullanımına vize verdi.
• Tarım Bakanı Mehdi Eker ise “Bu konu (GDO) AB için de Türkiye'nin kendi ihtiyaçları için de
önemli. Risk yok sıkı denetim olacak” sözleriyle GDO’ya taraftar olduğunu ifade etmişti
• GDO Tohum ve Üretimi Yasaklandı
• Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğinin zarar görmesini engellemek
için 'Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin' (GDO), tohum ve buna bağlı
ürünlerin üretiminin yasaklandığını bildirdi.
• 4 Aralık 2009 tarihinde GDO yönetmeliğinin iptali için Danıştay’a açılan iptal davası 3 Aralık
2009’da sonuçlanıyor ve yürürlük durduruluyor
• Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi, 26 Ekim 2009 tarihli 'Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı
Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine
Dair Yönetmelik'in iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütmesinin durdurulması
istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.
32. BİYOGÜVENLİK YASA TASARASI
• Yönetmelik GDO’lu ürünlerin risk taşıyabilecekleri ihtimalini kabul edip, olası riskler için makul
kaygıları dikkate alacak şekilde madde 4- (l)’de22 risk tanımlaması yapmıştır.
• Ayrıca bu risklerin gerçekleşmesi durumunda ise madde 5- (2)’de23 GDO’lu ürünün üreticilerini ve
ithalatçılarının bu yönetmelik kapsamında sorumlu tutulmasını,sorumlu kurum olarak addedilen
işletmecilerin bu ürünlerin piyasadan çekmesini,bunu yaparken de hem ilgili birimlerin hem de
kamuoyunun bilgilendirilmesini şart koşmaktadır.
• Ayrıca oluşacak potansiyel sağlık riskleri konusunda risk gurubunun başında gelen bebeklerin ve
çocukların mama ve besinlerinin hazırlanmasında GDO’lu ürünlerinin kullanımı madde 5-(3)24 ile
yasaklanmıştır.
• Bunun ötesinde madde 9-(1)-(jve k)’da25 GDO’lu ürünün taşıdığı genin başvuru süresinden en az üç
yıl önce geliştirilmiş ve ülkede genin tescil edilmiş olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca kullanım ve
ticarî iznin mevcut olduğunun belgelenmesini şart koşarak herhangi bir GDO’lu ürünün ilk olarak
ülkemizde dolaşıma sokulmasının önüne geçilmiştir.
• Bunlara ilaveten madde 9-(1)-(l)26 yatay gen transfer riski taşıyan GD bitki ve hayvanların ülkeye
ekimini ve çoğaltılmasını engelleyerek ülkenin doğal yapısını korumayı hedeflemektedir.
• Yönetmelik ayrıca GDO içermediği beyan edilen ürünlerin belli aralıklarla denetlenmesini de
gündeme alarak GDO’ların illegal şekilde ülke içine sokulmasını engelleme amacı gütmektedir. Bu
konuda beyana aykırı hareket eden ithalatçı ve ihracatçı firma ile ülkenin risk gurubuna alınması gibi
tedbirler madde 11-(2)-(c)’de27 belirtilmiştir.
33. Bebek mamasında ''GDO''yasak!
• Genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) ürünler, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam
mamaları ve devam formülleriyle bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılamayacak!.
• Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nın 'Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve
Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliği', Resmi Gazete'nin
26.10.2009 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.
• Yönetmelik, tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği
değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddelerini kapsıyor. Sağlık Bakanlığınca
ruhsat veya izin verilen ürünler yönetmeliğin kapsamına girmiyor.
• Buna göre, Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO'lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla
ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçmeleri yasak olacak.
• İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünleri
ithal edilemeyecek, piyasaya sunulamayacak. Gıda veya yem, GDO'lardan biri ya da birkaçını
toplamda en az yüzde 0,9 oranında içeriyorsa GDO'lu olarak kabul edilecek. Gıda veya yemin yüzde
0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve
satışına izin verilmeyecek. GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadeler
bulunmayacak.
34. Güncel örnek
• GDO'ya ret kararı
“Biyogüvenlik Kurulu GDO’lu 9 mısır başvurusu hakkında kararını verdi. 6 GDO’lu
mısır çeşidi kurul tarafından riskli bulunarak reddedildi.”
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker bu konuda cesur bir adım atmış
ve geçtiğimiz hafta GDO’lu yemlerle beslenmiş hayvanlardan elde edilen ürünlerin
GDO etiketi taşıyacağı müjdesini vermişti. Şimdi biz bu müjdenin bir an önce
yasalaşmasını bekliyoruz” dedi.
• YASA İSTENİLİYOR!!!
35. GDO’lardan elde edilen mısır şurubu
• Ketçap, toz kahve kreması, bisküvi, kola, gazoz, şekerleme, meyve suyu, hazır
çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek üretiminde, şekerden daha ucuz olduğu için
mısır şurubu kullanılıyor.
• Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerle aynı tatta ve yapımı karmaşık
olmakla birlikte daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha
düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubu, tatlandırıcı içeren
çoğu gıda maddesi (reçel, çiklet, bisküvi, şerbetli tatlılar), gazoz ve meyve sularında
kullanılıyor.
• Mısır şurubu, mısır nişastasının glikoz elde etmek üzere işlemden geçirilmesiyle elde
ediliyor. Ardından glikoz früktoza dönüştürülüyor
• Prof. Dr. Süleyman Türk, 234. Amerikan Kimya Kongresine sunduğu bildirisinde “mısır
şurubundan yapılan gıdaların insan sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiğini, ve "Mısır
şurubu ile tatlandırılmış içecekler ve yiyecek tüketenlerde diyabet hastalığının
gelişme ihtimalinin arttığından söz etmektedir.
36. Sonuç
• İlk önce insanların bilinçlenmesi ve bilgilenmesi,
• Elle tutulabilir ciddi bir çalışmanın yapılması,
• Bu konudaki tartışmalara sağlam akademik katkının yapılması,
• İnsanların tercihine bırakılarak tüketilmesi,
• Yasalaşma sürecine gidilmesi gerekmektedir.