2023 yılına doğru daha güçlü ve rekabetçi bir türkiye i̇çin bi̇t
1. 2023 Yılına Doğru Daha Güçlü Ve Rekabetçi Bir Türkiye İçin
Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT)
Dünya Ekonomik Forumu 2012-2013 Küresel Rekabet Raporu’na göre Türkiye 144 ülke arasında 43. Sırada.
Avrupa’da ülkelerinin rekabet gücleri arasındaki farklılık giderek artmaktadır.
ABD’nin sıralamadaki yeri düşüsede dünyanın en yenilikçi ekonomisi olma özelliği devam etmektedir.
Hindistan ve Rusya’nın rekabet gücünde düşerken, Çin gelişmekte olan ülkeler içinde en rekabetçi ülkedir.
Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmeye göre; Türkiye, 2011 itibariyle satın alma gücü paritesine göre 778.1
milyar ABD dolarlık GSYİH büyüklüğüne, kişi başına 10.522 ABD dolarlık gelire, GSYİH olarak dünya
toplamında %1.36’lık bir paya sahiptir.
2012-2013 dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 144 ülke arasında 43. sıradadır.
Türkiye bir önceki yıl 142 ülke arasında 59., ondan önceki yılda ise 139 ülke arasında ise 61. Sırada yer
almaktaydı. Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler arasında en iyi performans pazar
büyüklüğü kaleminde gösterilmektedir. Pazar büyüklüğünde en rekabetçi 15. ekonomi olurken, en kötü
performans 124. sıra ile işgücü piyasasının etkinliği kaleminde görülmektedir.
Aşağıdaki tablo, Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin hesaplanmasında kullanılan bileşenlerin bir bölümünde
Türkiye’nin yeri hakkında bilgi vermektedir. Tabloda da görüldüğü üzere; bir önceki yıla göre en önemli
iyileşmeler kurumsal yapılanma, sağlık ve ilköğretim, emtia-mal piyasalarının etkinliği, mali piyasaların
gelişmişliği, makroekonomik ortam, işgücü piyasaları endekslerinde görülmektedir.
Rekabetçilik Endeksi Bileşeni 2012 Türkiye Sıralaması
(144 Ülke)
Kurumsal yapılanma 64
Altyapı 51
Sağlık ve ilköğretim 63
Yüksek öğretim ve işbaşında eğitim 74
Emtia-Mal piyasalarının etkinliği 38
Pazar büyüklüğü 15
İnovasyon 55
İşgücü piyasaları 124
Makroekonomik ortam 55
Mali piyasaların gelişmişliği 44
Dünya Ekonomik Forumu Küresel Bilgi Teknoloji Raporu’na göre Türkiye’nin 142 ülke arasında 52. sırada.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından 11. defa yayımlanan Küresel Bilgi Teknolojisi Raporu; bilişim
teknolojilerinin ekonomi ve toplum üzerinde yarattığı dönüşüme yol açan etki üzerine odaklanıyor. Raporda Bilgi
ve İletişim Teknolojilerini ilgilendiren sosyal ve ekonomik parametreler ışığında, bir ülkenin rekabet gücünü
etkileyen Birbiriyle Bağlantılı Olma (Connected) ve Hazırlık Endeksi (Networked Readiness Index-NRI)
temelinde bir sıralama yapılmaktadır.
142 ülke içinde Türkiye’nin 52. sırada yer aldığı listede İsveç birinci sırayı almakta, ardından Singapur ve
Finlandiya gelmektedir. İlk 20 de yer alan ülkelerin önemli kısmının Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde iyi bir
kullanıcı olmanın yanında aynı zamanda bu teknolojileri geliştiren ve üreten ülkeler olmaları dikkat çekicidir.
Kuzey Avrupa ülkelerinin Bilgi Çağının öncü ülkeleri olduğunun altı çizilmektedir.
8. sırada yer alan ABD, politika ve düzenleyici ortamdaki bazı sorunları nedeniyle, altyapıdaki gelişmişliğine
rağmen daha yukarıya çıkamamaktadır. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 1/6
2. ülkelerinin genel rekabetçilik düzeylerindeki yükselmeye rağmen, daha gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldıklarında
söz konusu endeks temelinde yapılan sıralamada aşağı düzeylerde bulunmaktalar. World Economic Forum
Networked Readiness Report 2012’den alınan aşağıda tabloda ilk 10 ülke, Türkiye ve bazı ülkelerin 142 ülke
içindeki sıralaması verilmektedir.
2012 Sıralamasındaki Yeri (142 Ülke
Ülke)
1. İSVEÇ
2. SİNGAPUR
3. FİNLANDİYA
4. DANİMARKA
5. İSVİÇRE
6. HOLLANDA
7. NORVEÇ
8. ABD
9. KANADA
10. İNGİLTERE
20. İSRAİL
51. ÇİN
52. TÜRKİYE
56. RUSYA
65. BREZİLYA
72. GÜNEY AFRİKA
76. MEKSİKA
Yukarıda özetlenen değerlendirme ve indeksler, dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye’nin gerek
rekabetçilikte ve gerekse Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) alanında bu sıralamanın oldukça uzağında olduğunu
göstermektedir. BİT alanında hala önemli ölçüde kullanıcı konumundaki Türkiye’nin dünya sıralamalarında daha
yukarılara çıkabilmesi, aynı zamanda bu teknolojileri geliştirip üretebilmesiyle mümkündür.
Rekabetçiliğin en önemli unsurlarının başında gelen yenilikçilik (inovasyon), katma değer yaratmanın ve
ekonomik büyümenin de en temel unsurlarından biridir. Yenilikçilik aynı zamanda araştırma ve geliştirme
(ARGE) çalışmalarının bir sonucudur. Bu nedenle daha nitelikli ve rekabetçi bir ekonomiye sahip olmak için çoğu
ülkede ARGE çalışmaları devlet tarafından teşvik edilmekte ve desteklenmektedir.
Ülkemizde de son yıllarda ARGE ve Yenilikçilik konusunda önemli ölçüde farkındalık oluşmuş, siyasi otoritenin
güçlü ve görünür desteği ile önemli mesafe alınmıştır. 5746 sayılı ARGE kanunu bu konuda bir dönüm noktasıdır.
Türkiye, özellikle 2005 yılından itibaren önemli ölçüde kaynak tahsis etmiş ve teşvik/destek mekanizmaları
oluşturmuştur. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Tübitak başta olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluş
tarafından ARGE çalışmaları desteklenmektedir.
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 2/6
3. Sıralanan tüm bu gelişmeler sonucu ülkemizde ARGE harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranı her geçen
gün artmaktadır. Ancak uzun zamandır devam eden artış eğilimine rağmen ancak %1’ler cıvarına ulaşabilen bu
değer gelişmiş yenilikçi ülkelerin oldukça uzağındadır.
Devletimiz tarafından ortaya konan dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma vizyonu çerçevesinde ARGE
harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranının %3’e çıkartılması hedefi oldukça çarpıcı ve iddialı bir
hedeftir. Bu hedefe ulaşılması halinde Türkiye’nin dünya üzerindeki konumu ve ağırlığı tamamen değişecektir.
Bu hedefi gerçekleştirmek ve daha yüksek değer yaratıp daha hızlı büyüyen bir ekonomi olmak için birçok kurum
ARGE faaliyetlerinin teşvik edilip desteklenmesine ilişkin düzenlemeler yapmaktadır. Bu kurumlardan biri de
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığıdır.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim sektöründe ülkemizin küresel alanda daha rekabetçi bir seviyeye ulaşması için 5809
sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) gelirlerinin %20’sinden
oluşan ve BIT alanındaki ARGE projelerini desteklemek üzere yıllık yaklaşık 200 milyon TL kaynak
ayrılmaktadır.
Yenilikçi ve Sürdürülebilir bir ekonomi için bazı sektörler diğerlerine göre daha büyük öneme hatta bazıları
stratejik öneme sahiptir. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan bir çalışmadan alınan aşağıdaki gösterimden de
anlaşılacağı üzere bu sektörlerin başında Bilgi Teknolojileri ve İletişim gelmektedir.
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 3/6
4. Kaynak: ICT and e-Business for an Innovative and Sustainable Economy, 2010, Avrupa Komisyonu
Sağlanacak destekler planlanırken doğru alanların seçilmesi hem kaynakların etkin kullanımı hem de Türkiye’nin
daha ileriye taşınması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, UDH Bakanlığı tarafından böyle önemli
miktardaki bir kaynağın tamamen Bilgi Teknolojileri ve İletişim alanındaki ARGE projelerini desteklemek üzere
kullanılacak olması son derece isabetlidir. Buna ilişkin beklenen düzenleme gerçekleştirilmiş, Bakanlık’ta bu
faaliyetleri yürütmek üzere bir Genel Müdürlük kuruluş aşamasındadır.
Elektronik haberleşme, uzay ve havacılık sektöründe yerli tasarım ve üretime yönelik araştırma, geliştirme ve eğitim
faaliyetlerine destek sağlayan yönetmelik Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 12 Eylül 2012
tarih ve 28409 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Yönetmeliğin amacı; elektronik haberleşme, uzay ve havacılıkla alanında yerli tasarım ve üretime yönelik araştırma,
geliştirme ve eğitim faaliyetlerine ilişkin projelerin desteklenmesidir.
Yönetmelikte birinci başvuru dönemi 1 Ocak-31 Ocak, ikinci başvuru dönemi 1 Mayıs-31 Mayıs, üçüncü başvuru
dönemi ise 1 Eylül-30 Eylül olarak belirlenmiş. Bakanlık her yıl için destekleyeceği öncelikli proje konularını
belirleyerek ve o takvim yılı öncesinde internet sitesinde yayınlayarak duyuracak. Proje bazlı destekte proje süresi
azami 36 ay, destekleme oranı %100 olacaktır.
Elektronik haberleşme sektöründe destek üst limiti 10 milyon TL, uzay ve havacılık alanında ise 20 milyon TL dir.
Destek kararı verilen projeler İzleme Raporu ve Gerçekleşme Raporu ile Bakanlık tarafından düzenli olarak
incelenecek.
Desteklenecek sektörler ise şöyle tanımlanıyor;
Elektronik haberleşme sektörü: Elektronik haberleşme hizmeti verilmesi, elektronik haberleşme şebekesi sağlanması,
elektronik haberleşme cihaz ve sistemlerine yönelik üretim, ithal, satış ve bakım-onarım hizmetlerinin yürütülmesi ile
kara, hava, deniz ve demiryolu ulaştırması alanında akıllı ulaşım ve trafik yönetim sistemleri, sinyalizasyon sistemleri,
telematik sistemleri ve otomasyon sistemlerine yönelik ürün, sistem, hizmet sunumu ve bunların bakım-onarım
hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili sektör.
Havacılık ve uzay sektörü: Havacılık ve uzay ürün, sistem ve hizmetlerine yönelik teknolojiler geliştiren ya da bu
teknolojileri kullanarak ürün, sistem ve hizmet geliştiren veya üreten sektör.
Detayları Destek Sözleşmesi'nde belirlenecek olan desteklenen harcama kalemleri ise şunlar;
- Proje yöneticisi ve projede görev alan teknik personele ödenen ücretler
- Alet, makine, teçhizat, yazılım ve donanım giderleri
- Danışmanlık ve eğitim hizmeti alım giderleri
- Ulusal patent tescili, faydalı model tescili ve endüstriyel tasarım tescili ile ilgili giderler.
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 4/6
5. - Projede kullanılan malzeme giderleri
- Laboratuvar test ve analiz raporları ile ilgili giderler
Yönetmelik kapsamında alımı desteklenen alet, teçhizat, makine, yazılım, donanım, malzeme ve sitemlerin mülkiyetinin
kime ait olacağı, projenin bitiminde Bakanlığa devredilip edilmeyeceği ile proje sonucunda ortaya çıkacak fikri, ticari
üren ve patent gibi hakların mülkiyeti v.b. hususlar destek sözleşmesinde belirtilecek.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri alanı ya da kanundaki tanımıyla Elektronik Haberleşme sektörü için son derece
sevindirici ve umut verici olan bu gelişmenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Düzenlemeler tabii ki iyi olmak durumundadır, ancak düzenlemeler nekadar iyi olursa olsun uygulamalar aynı
seviyeyi tutturamaz ise beklenen faydanın sağlanamayacağı da açıktır. Son yıllarda yapılan tüm iyi niyetli
gayretlere rağmen Türkiye’nin BİT konusunda hakettiği ve potansiyelinin gerektirdiği yere ulaşamaması bu
konuda uygulamaya ilişkin bazı sorunların olduğu anlamına gelmektedir.
Bunların başında aşırı bürokratik, önem derecesi, zaman ve para gözetmeyen tutumlar ve belli bir hedefi olmayan
yaklaşımlar gelmektedir. Oysa kaynaklar kısıtlı, gelişmeler hızlı ve rekabet yok edici bir şiddette seyretmektedir.
Dünya ile birlikte ülkemizde de kullanım alanları ve kullanıcı sayısındaki artış yanında, özellikle görüntü (video)
temelli içeriklerdeki artış nedeniyle mevcut erişim (access) ve iletim (transmission) altyapıları oluşan talebi
karşılamakta zorlanmakta, daha yüksek bant genişliği sağlayan yeni nesil teknolojileri gündeme getirmektedir.
Telekomunikasyon dünyasında gerek Sabit ve gerekse Mobil pazarda hemen hemen her 10 yılda bir Teknolojik
açıdan yeni bir çığır açılmaktadır. Sabit pazarda bu yeni çığır “Fiber – FTTx”, Mobil pazarda ise “4G” olarak
adlandırılmaktadır. Yeni nesil olarak kabul edilen bu teknolojilerin her ikisinin de ortak yanlarını “daha fazla
band genişliği (geniş bant)” ve “uçtan uca IP” olarak özetlemek mümkündür.
İnternet ile birlikte Bilişim altyapıları birbirine bağlı şebekelerden tüm dünyayı saran tek bir şebekeye dönüştü.
Bulut adı verilen bu yapı “Bulut Bilişim” olgusunu gündeme getirdi. Bu evrimin bir yansıması olarak “Siber
Güvenlik” en önemli sorunların başına oturmuş durumda.
Tüm bu gelişmeler bir yandan küreselleşmeyi, diğer yandan yerelleşmeyi öne çıkarmaktadır. Artık ya tüm bu
gelişmelerin seyircisi ve kullanıcısı olmak durumundasınız yada bu gelişmelere katkı sağlayan ve değer üreterek
varlığını sürdürülebilir kılan olacaksınız. Özellikle güvenlik konusu, asla başkalarına havale edilemeyecek,
mutlaka yerli teknoloji ve çözümlerin geliştirilmesi gereken stratejik bir alan olarak öne çıkmaktadır.
80’li yıllarda ülkemizde telekomunikasyon altyapılarının yaygınlaştırılması ve sayısallaştırılması tüm dünyanın
dikkatini çekecek ölçüde hızlı ve başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmişti. Üstelik bu oluşturulan çok başarılı bir
devlet politikası sayesinde yerli kaynaklarla, önemli ölçüde yerli katma değer ve istihdam yaratılarak
başarılabilmişti. Bu politika sayesinde ülkemizde telekomunikasyon alanında tasarımdan üretime başarılı işlere
imza atan NETAŞ, TELETAŞ gibi önemli firmaların ortaya çıkması mümkün olabilmişti.
Geçmişte bunu başarabilen Türkiye, bugün sahip olduğu çok daha yüksek imkan ve potansiyeli ile aynı başarıyı
tekrarlayabilir hatta daha iyisini de yapabilir durumdadır. Arefesinde bulunduğumuz telekomunikasyonun bu yeni
çığırını, sadece teknolojiyi çok iyi kullanan değil aynı zamanda geliştiren ve üreten bir ülke olarak karşılamamız
mümkündür.
Harcanan kaynak ve eforlardan en yüksek faydayı sağlamak, Türkiye’yi daha güçlü ve rekabetçi bir yapıya
kavuşturmak için Bilgi Teknolojileri ve İletişim alanında yapılması gereken ARGE ve yerli üretim konularında
görüş ve önerilerim şunlardır;
Elektronik haberleşme alanında üreten bir ülke olabilmemiz için;
- Kamu alım düzenleme (KIK kanunu ve ilgili yönetmelikleri) ve uygulamaları yerli fikri mülkiyet ve yerli
üretimi teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenmelidir,
- Belli büyüklüğü aşan kamu alımlarına yerli katkı zorunluluğu getirilmelidir (Netaş, Teletaş ve Simko gibi
firmaların ortaya çıkması 80’li yıllarda PTT’nin techizat alımlarında %40’lara varan yerli katkı zorunluluğu
uygulaması sayesinde olmuştur),
- İmtiyaz Sözleşmesi ile yetkilendirilmiş elektronik haberleşme işletmecilerinin (Turk Telekom, Turkcell,
Vodafone ve Avea) alım politikaları yerli fikri mülkiyet ve yerli üretimi teşvik edecek hale getirilmelidir,
o Yerli fikri mülkiyet içeren ve/veya yerli üretim ürünlerin alımlarında vergi avantajı sağlanabilir,
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 5/6
6. o Yerli fikri mülkiyet içeren ve/veya yerli üretim ürünlerin alımlarında kamu bankalarından kredi
avantajı sağlanabilir,
- Türkiye’nin yabancı ülkelere açtığı kredilerde Türk firmalarından mal alma koşulu getirilmelidir,
- Türkiye’nin yurtdışı temsilcilikleri, Türk firma ve ürünlerinin pazarlama ağının bir parçası haline
getirilmelidir,
- Belli büyüklüğü aşan uluslararası ihalelere açık kamu alımlarında (Savunma sanayii alımlarında olduğu gibi)
OFFSET zorunluluğu getirilmelidir.
Elektronik haberleşme alanında teknoloji geliştiren bir ülke olabilmemiz için;
- Mevzuatta ARGE kavramı, Araştırma ve Geliştirmeyi ayrı ayrı ve net bir şeklide tarif edecek şekilde
tanımlanmalı, destek ve teşvik sistemleri bu ayrımı gözetir bir yapıya kavuşturulmalıdır,
- Temel teknolojilerin Araştırılması (research) ağırlıklı olarak, TÜBİTAK başta olmak üzere Araştırma
kurumları ve Üniversiteler tarafından yapılacak şeklide organize edilmeli, destek ve teşvik programları bu
doğrultuda dağıtılmalıdır,
- TÜBİTAK’ın fonksiyonu ve organizasyon yapısı buna uygun hale getirilmeli, kamu kaynağı ve gücünü
kullanan TÜBİTAK piyasadaki firmalar ile değil dünyadaki benzerleri ile rekabet eder hale getirilmelidir,
- Araştırma merkezlerince ortaya çıkartılan temel teknolojilerin ürünleştirilmesi, bu merkezler ile sektör
firmaları arasında oluşturulacak işbirlikleri sayesinde gerçekleştirilmelidir,
- Ürün geliştirme (development), sektör firmalarının işi olmalı, kamu kaynağı ve gücünü kullanan ve piyasa
rekabeti ile varlığını sürdürmeyen hiç bir kuruluş bu konuda faaliyet göstermemelidir,
- ARGE destek ve teşvikleri bu çerçevede ve belirlenmiş hedef teknolojileri destekleyecek şeklide, kaynakları
verimli ve etkin kullanma prensibi doğrultusunda kullanılmalıdır,
- Teşvik ve destek sistemleri önden gelen (proaktif) hale getirilmeli, süreçler kolaylaştırılıp hızlandırılmalıdır,
- AB, Dünya Bankası vb. uluslararası fonların ülkemiz adına daha etkin kullanılabilmesi için belirlenecek bir
kurum (örneğin Sanayi Bakanlığı), sektör firmaları için yol gösterici ve danışman gibi fonksiyon
göstermelidir,
- Yeterli sayıda ve yetkinlikte ARGE personeli yetiştirmek üzere Üniversite müfredatları, Tez konuları, Yüksek
Lisans ve Doktora programları ile Sertifika programları sektör temsilcilerinin de görüş ve katkısı alınarak
belirlenmelidir,
Elektronik haberleşme alanında belli teknolojilerde önder ülkelerden biri olabilmemiz için;
- Önümüzdeki on yılın temel teknolojileri olarak ortaya çıkan telli alanda FİBER (FTTx), tesiz alanda LTE
(4G) stratejik alanlar olarak belirlenmeli,
- Yerli IP anahtarlama (Soft switch) ürünlerinin geliştirme ve üretimi teşvik edilmeli, kullanımı
özendirilmelidir,
- Yeni nesil (4G) tesiz teknolojisine (LTE) geçiş bir zorunluluk olduğundan, şimdiden buna ilişkin baz
istasyonu (BTS) ve kontrol birimlerinin (RNC) ürünlerinin geliştirme ve üretimi teşvik edilmeli, bu ürünleri
geliştirme yetkinliğine sahip yerli firmalar arasında rekabet öncesi işbirlikleri ile buna ilişkin yerli endüstriyi
oluşturacak eko-sistem oluşturulmalıdır,
- LTE’ye geçiş yapacak GSM işletmecilerinin yerli ürünleri kullanımı teşvik ve belli oranda zorunlu
kılınmalıdır,
- Genişbant telsiz erişim gerektiren gerçek zamanlı uzaktan görüntü aktarımı/izleme (MOBESE gibi)
uygulamalar ile Kamu güvenliği ve acil durum haberleşme sistemlerinde yerli geliştirilecek bu teknolojiler
kullanılmalıdır,
Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri olabilmesi için tüm yukarıda
sayılanların yanında;
- Yüksek verimlilik ve çeviklikleri ile öne çıkan KOBİ’lerin teknolojik yetkinlik ve derinlikleri arttırılmalı,
daha yüksek katma değerli alanlara yönlendirilmeleri sağlanmalıdır,
- Türkiye Elektronik haberleşme endüstrisini 2023’lü yıllara taşıyacak uluslararası rekabet edebilir yetkinlik ve
büyüklükte birden çok “ulusal şampiyon” (Ericsson, Nokia, Samsung vb. örnekler gibi) firmaların ortaya
çıkması sağlanmalıdır.
Ahmet Hamdi ATALAY Ekim’2012 6/6