2. Psikolojinin konusu bilinçaltıdır.
Kişilik id (bilinç altı), ego (bilinç–denge) ve süperego
(bilinç üstü) arasında gidip gelen bir süreçtir.
İd:
Hem cinsellik (libido), saldırganlık gibi ilkel dürtülerin
kaynağı hem de bireyin ayıp, günah, yasak gibi
nedenlerden dolayı bastırdığı duygu ve düşüncelerin
itildiği yerdir.
Ego:
İd ile süperego arasındaki dengeyi bulmaya çalışan
yapıdır.
Süperego:
Toplumun kural ve yasaklarını gösteren yapıdır.
3. Psikolojinin görevi insanın bilinç altını çözümlemektir.
Bilinçaltını çözümlemek için: Hipnoz, serbest çağrışım, rüya
analizleri, vaka ve biyografi yöntemleri uygulanabilir.
İnsan pozitiftir ve kendisi hakkında değerlendirme yapamaz.
İnsan kişiliğinin kaynağı ilk çocukluk yıllarıdır. (0–12 yaş)
Bu yaklaşıma göre insan kişiliğini buz dağına (Aysberg) benzetebiliriz.
Bilinç:
Buzdağının su yüzünde görünen kısmıdır.
Bilinç altı:
Suyun içindeki daha büyük olan ve görünmeyen kısmıdır.
* Başlıca temsilcileri ise FREUD, ADLER, JUNG’tır.
4. • Derinlik Psikolojisi, klasik bilinç ruh bilimine karşılık
bilinç dışını inceleyen ruh bilimine (psikolojiye) Sigmund
Freud’un verdiği isimdir.
• Bugün Freud’un ruh çözümlemesinden
(psikanalizinden), Adler'in Bireysel Psikolojisi'nden ve
Jung'ın Analitik Psikolojisi'nden doğmuş ruh hekimliği
ruh biliminin genel adıdır.
• Davranışların bir bölümü bilinçaltı sayesinde gerçekleşir.
Davranışlar ezberlenmiştir. Daha önce yaşanmış olaylar
bilinçaltında bastırılmış dürtüler ve engellenmiş
duygular, bir zamandan sonra davranış biçimlerine etki
eder. Farkında olmadığımız halde davranış biçimimiz
bilinçaltından kaynaklanır. Davranışın açıklanabilmesi
için bilinçaltının çözümlenmesi gerekir.
5. Psikolojinin konusu bilinçaltıdır:
Bilinç ve bilinçaltının çalışma şekli bir denizaltıya benzer.
Bilinç, denizaltının kaptanı gibidir. Çevreyi ve tehlikeleri,
gidilmesi gereken yönü görür, kararları alır. Mürettebat yani
bilinçaltı, denizaltıyı hareket ettiren esas güçtür ancak karar
alamaz, sadece emirlere tepki verir. Öncelikle bu kararların
mürettebata ulaşması gerekir.
Ancak bilinçaltı değişikliklere dirençlidir, bildiği yoldan
gitmeyi sever. Kaptanın yeni emirleri, onun için yaptığının
dışında bir şeyler yapması, rahatının bozulması demektir.
Onun için emirlerin doğruluğu yanlışlığı değil, hoşa gidip
gitmemesi önemlidir. Bazen yeterince güçlü olmaması,
mürettebata ulaşmaması, kabul edilmemesi ya da bir süre
kabul edilse bile ilk fırsatta alıştığı yola geri dönme isteği,
karaların uygulanamamasına neden olur.
6. Bilinçaltı, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde
barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahiptir. Aynı
zamanda bilinçaltı, söylenenleri sorgulamaksızın
kabullenen ve kolayca yönetilebilen bir yapıya sahiptir. Her
birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları, korku
ve endişeyi bilinçaltına iter. Bu nedenle Bilinçaltı
sübjektiftir. Bilinç ise daha objektif ve nesneldir denilebilir.
7. Kişilik id (bilinç altı), ego (bilinç–
denge) ve süperego (bilinç üstü)
arasında gidip gelen bir süreçtir:
Freud'un sözüyle ego şahlanmış bir at
üzerindeki şövalye gibidir. İd ile süperegonun
isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir.
İd, ego ve süperego insan zihninin
katmanlarıdır. Bu katmanlar birlikte yer
almalarına karşın farklı düzlemlerde fonksiyon
görürler. Sigmund Freud, 1930'larda insan
bilincinin oluşum süreçleri üzerinde çok ciddi
toplumsal ve ruhbilimsel araştırmalara imza
attı.
İnsanı toplumsal gelişim teorisi ekseninde ele
alan Freud bilinci id, ego ve süperego olarak
üç ayrı ruhsal kategoriye ayırır.
8. Zevk temelli bir istekler ve
aşırı ısrarcı temel enerjinin
çıkış noktasıdır. Temel ve en
ilkel benliktir. Ana
kaynağı cinsellik, açlık gibi
ihtiyaçların en bencilce
doyurulmasıdır.
9. İdin bu isteklerini gerçeklikle
karşılayan kısımdır. Çeşitli savunma
mekanizmaları ile idi dengeler. İd ve
süperego arasında dengeleyici
unsurdur. Temel görevi kişisel
güvenlik sağlamak ve idin bazı
isteklerine izin vermektir. Freud
ileriki yıllarda gerçekliği test
etmek, savunma, bilgi sentezi ve
zeka fonksiyonları ile hafızayı bu
merkeze bağlamıştır.
10. Baba figürünün ve kültürel
adetlerin içselleştirilmiş bir
sembolüdür. İd’in ihtiyaç ve
talepleriyle çatışma halindedir.
İd’e karşı saldırgandır. Tabuları
ayakta tutar. Oidipus
kompleksinin çözümü için
baba figürünün içselleştirilmesid
ir.
11. Oidipus Kompleksi;
Sigmund Freud'un kurucusu
olduğu psikanalitik teoriye göre
karşı cinsteki ebeveyni
sahiplenme ve kendi cinsinden
ebeveyni saf dışı etme
konusunda çocuğun beslediği
duygu, düşünce, dürtü ve
fantezilerin toplamı. Freud'a göre
her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki
ebeveynidir. Erkek bebeğin
sürekli annesine şımarması,
babasının annesiyle
ilgilenmesinden rahatsız olup
ağlaması veya araya girmesi
örnek olarak verilir.
12.
13. Psikanaliz Sigmund Freud'un
çalışmaları üzerine kurulmuş bir
psikolojik kuramlar ve yöntemler
ailesidir. Bir psikoterapi tekniği
olarak psikanaliz, hastaların
zihinsel
süreçlerinin bilinçdışı unsurları
arasındaki bağlantıları ortaya
çıkarmaya çalışır. Analistin amacı
hastanın transferansın
sorgulanmamış ya da bilinçdışı
engellerinden, yani artık işe
yaramayan ve özgürlüğü
kısıtlayan eski ilişki
kalıplarından, serbest kalmasına
yardım etmektir.
14. Psikanalizin ana metodu, serbest çağrışımın transferans
ve direnç analizidir. Analizana (hastaya), rahat bir halde, aklına
gelenleri söylemesi söylenir. Burada, düşler, umutlar, dilekler
ve fanteziler geçmiş aile yaşantısının birer anısı olarak ilgi
konusudur. Genellikle, analist sadece dinler ve sadece profesyonel
kanaati gerektiğinde, yani hasta için iç görü uyandırma fırsatı
yakaladığında yorumlar. Dinlemede, analist empatik tarafsızlığı,
yani güvenli bir ortam yaratmak için geliştirilen yargılamayan bir
duruşu, korur. Analist, analizanın söyleminde ve davranışlarında
beliren kalıp ve çekingenlikleri değerlendirirken, analizandan tüm
dürüstlüğü ile bilincine ne gelirse konuşmasını ister.
15. Hipnoz;
Manyetik hipnoz, hipnotik hipnoza kıyasla hem daha
derin ve doğal bir degajman halidir, hem de ruhsal
incelemeler için, daha yararlı, bol ve verimli olanaklar
sunar. Manyetik hipnozda ayrıca hipnotik hipnozda
görülen zarar ve tehlike olasılıkları pek bulunmaz.
Manyetik hipnoz hali telkinle oluşmaz ve telkinle ortadan
kalkmaz. Hipnoz altındaki kişi yalan söyleyemez. Hipnoz
altındaki kişiye vicdanına ya da vicdani iradesine
uymayan eylemler yaptırılamaz.
metapsişikçiler yeterince bilgi, görgü ve deneyime sahip
olunmadan hipnoz deneylerine kalkışılmamasını, aksi
takdirde tehlikeli ve zararlı sonuçlarla karşılaşmanın çok
muhtemel olduğunu belirtmektedirler.
16.
17. Serbest Çağrışım;
Serbest çağrışım, mantıklı düşünce üzerindeki sınırlama ve
sansürlerin kaldırılması üzerine birtakım düşünce eğilimleri ve
zincirleme bağlı fikirlerin kendiliğinden bilince ulaşmasına yol açar
ve hasta aklından geçen her şeyi sözlü yoldan dile getirir. Modern
psikanalizin temel bir tekniği olan bu yöntemi ilk olarak Freud, esas
psişik materyali yüzeye çıkararak analitik yoruma kavuşturmada
Charcot'nun hipnotik tekniklerinin sakıncalarım fark ettiği zaman
kullanmaya başlamıştır. Çağrışımları belirleyen ve represyon
yoluyla bilinçdışına itilen psişik materyal, bu teknikle serbest
bırakılır.
Bilinçdışının incelenebilesi için bireyin aklına gelen bir düşünceyi
hiçbir baskı, denetim ve süzgece uğratmadan açığa vurmasıdır.
Serbest çağrışım normalde, uyanıklık durumunda düşüncelerde var
olan denetim ve süzgecin, direncin kaldırılmasıdır. Serbest çağrışım
klasik psikanalizin temel kuralıdır.
18.
19. Rüya Analizi;
Rüyaların analizi, bilinçaltını açığa çıkaran malzeme olması ve
danışana çözümlenmemiş sorunlarına ait bazı alanlarda iç görü
kazandırması nedeniyle önemli bir tekniktir. Uyku sırasında
savunmalar en aza iner ve baskılanmış duygular kolayca su yüzüne
çıkar. Bilinçaltı arzular, gereksinimler ve korkular kolayca açığa
çıktığından Freud, rüyaları “Bilinçaltına giden Kraliyet Yolu (Via
Rega)” olarak adlandırmaktadır. Doğrudan açığa vurulduklarında
ve ifade edildiklerinde hem danışan hem de başkaları tarafından
kolaylıkla kabul edilemeyecek bazı istek ve arzular, dolaylı yollarla
veya sembolik olarak rüyalarda ifade edilmektedir. Ayrıca rüya,
yaratıcı bir eylemdir. Ortalama insanlar bile, uyanıkken hiç fark
edemedikleri yaratıcı yönlerini rüyalarda görürü ve tanırlar.
Freud’un ortaya çıkardığı gerçeklerden biride rüyada sansür
olgusunun varlığıdır. Rüyalar yalnızca bilinçdışı güdülerin bilince
çıkması biçiminde anlaşılmamalıdır. Rüyada beliren sansür,
rüya’nın gerçek anlamını değiştirir. Sanki bir perde arkasında yer
alan bu sansür olgusu, gizli düşüncelerin ancak yeterince örtülüp,
maske taktıkları zaman bilincin sınırlarını geçmesine izin verir.
20.
21. Biyografi;
Akıl hastanelerindeki hastaların
ve suçluların incelenmesinde
daha çok tercih edilen bir
tekniktir. Bir kişinin aile
geçmişi, geçirdiği
hastalıklar, okul
hayatı, başından geçen
beklenmedik derecede heyecan
verici olaylar, iş ve evlilik yaşamı
vb. gibi konularda ayrıntılı
bilgileri içeren bir araştırma
tekniğidir. Bireyin, hayat
hikayesinin incelenmesine
yönelik bir çalışmadır.
22. Vaka İnceleme Yöntemi;
Geçmiş yaşantılar ve tecrübeler,
özellikle çocukluk döneminde
yaşanılan nedeni bazen bilinemeyen
veya açıklanamayan korkular, kaygılar,
tiksintiler gibi psikolojik durumlar,
günlük davranışları etkiler. Bunun için,
şimdiki davranışların nedeni
araştırılırken, olayın geçmişle
bağlantılarının incelenmesine olay
inceleme denir. Örneğin, bireyin
davranışlarındaki yersiz korku önceden
başından geçen bir yangınla ilgili
olabilir.
Bireydeki yersiz korkunun nedenini
öğrenmek isteyen psikoloğun, geçmişte
bireyin başından geçen yangın olayına
kadar inmesi gerekir.
23. İnsanlar pozitiftir ve kendilerini
değerlendiremezler. Çünkü zaten her zaman
doğru olduğuna inandıkları şeyleri yaparlar.
24. İnsanın kişiliğinin temeli çocukluk yıllarına dayanır.
İnsanın küçükken yaşadığı olaylar, üzüntüleri,
sevinçleri hepsi gelecekte nasıl biri olacağını
etkiler. Küçükken tecrübe ettiği şeyler,
büyüdüğünde de onun peşini bırakmaz. Onun
kişiliğini oluşturan şeyler 0-12 yaş aralığında
yaşadıklarıdır.
25.
26. İnsan kişiliğini buz dağına
benzetebiliriz:
Bilinç dışı, Sigmund
Freud'un psikanaliz kuramında geliştirilmiş bir
kavramdır. Buna göre; bilinç yapısı ikili bir nitelik
taşır, yani görülen bilinç durumlarının gerisinde
çok daha derinde ve görünmez bir bölgede
işleyen başka bir yapı daha söz konusudur. Bu
bölgenin adı bilinç dışıdır ve bilinç durumunu
etkileyen asıl şey bu yapıdır. Freud'un bilinçaltı ile
ilgili imgelemeyi güçlendiren bir yorumu vardır.
Freud bilinci okyanustaki buz dağına benzetir.
Suyun altında kalan kısım bilinçaltı, su üzerinde
kalan kısım bilinçtir. Bu yoruma göre bilinçaltıyla
ilgili araştırma ve sentezlerde bulunmuştur.
Bilinçaltının rüyalarla açığa çıkacağını savunmuş
ve hastalarıyla bunu örneklendirmiştir.