1. GELİŞİM ve ÖĞRENME
2. HAFTA
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim, doğum öncesi dönemden başlayarak yaşam boyunca bireysel değişmeleri ifade eden
bir kavramdır.Bireyin yaşamı boyunca fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal yönlerden geçirdiği
değişmelerle ilgilenen gelişim psikolojisinin amacı, gelişim olgusunu anlamak ve açıklamaya
çalışmaktır. Önceleri bireyde belirli yaş dönemlerinde gözlenen gelişimsel değişmelerle
ilgilenen gelişim psikologları günümüzde gelişimin temellerini oluşturan süreçlere ağırlık
vererek gelişimi açıklamaya çalışmaktadırlar. Döllenmeden başlayarak ölüme değin bireyin
kişiliğine eklenen tüm gelişimsel özellikler, biyolojik psikolojik ve psiko-sosyal süreçlerce
etkilenmektedir. İnsanoğlunun fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal yönlerden şöyle ya da böyle
olmasında, yaşam döngüsünde birbirleri ile sürekli olarak etkileşen bu süreçlerin belirleyici
bir rolü bulunmaktadır. Öte yandan çok yönlü ve karmaşık bir süreç olan gelişimle öğrenme
arasında sıkı bir ilişki vardır. Bunlardan her ikisi de birbirini etkilemektedir. İnsan
öğrendikçe gelişmekte, geliştikçe öğrenebilmektedir. Farklı gelişim özelliklerindeki
öğrencilerin gelişimsel özellikleri, gelişim gereksinimleri, gelişimi etkileyen etmenler, insan
gelişiminin temel ilkeleri ve benzeri konular, etkili bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi
açısından önem taşımaktadır.
Bu bölümde gelişimle ilgili temel kavramlar, gelişimi etkileyen etmenler, gelişim ilkeleri,
gelişim dönemleri, gelişim ödevleri ve belli başlı gelişim boyutları ele alınmıştır. Tüm bu
konuları bir ünite içinde inceleyebilme güçlüğü, belirtilen konuların olabildiğince kısa ve öz
bir biçimde ele alınmasını gerekli kılmıştır.
Temel Kavramlar
Gelişim psikolojisinde sıkça geçen kavramların anlamlarının bilinmesi, gelişim sürecinin
anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Bu nedenle bu alt başlık altında, büyüme, gelişim,
olgunlaşma, öğrenme, hazır bulunuşluk ve tekrar gelişim ödevleri, gelişim dönemleri, kritik
dönem gibi Önemli görülen bazı kavramlar açıklanmıştır.
Büyüme: Biyolojik ve çevresel faktörlere bağlı olarak zamanla organizmanın fiziksel
yapısındaki niceliksel değişmelere büyüme denir. Bedenin ya da organların zamanla
ağırlıklarının, hacimlerinin boylarının artması, büyüme kavramı ile ifade edilir.
Gelişim: Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme süreçlerinin birbiriyle etkileşmesiyle
organizmada yaşam boyu ortaya çıkan düzenli, belirgin, nicel ve nitel değişimlere gelişim
denmektedir. Büyüme, öğrenme ve olgunlaşmayı da içeren geniş kapsamlı bir kavram olan
gelişim, organizmanın çevresine daha kolay ve etkili bir biçimde uyum sağlamasına yönelik
olan bilişsel, fiziksel ve psiko-sosyal süreçleri kapsar.
Olgunlaşma: Organizmanın genetik programı doğrultusunda sergilemesi gereken davranış
örüntülerini sergileyebilecek biyolojik olgunluğa ve fizyolojik güce ulaşmasına olgunlaşma
denir. Olgunlaşma çevresel olaylardan bağımsız, kendiliğinden ortaya çıkan biyolojik temelli
bir değişimdir. Tamamen yoksun bir çevre içinde bulunmadıkça, tüm bireyler aynı sırada,
yaklaşık olarak aynı yaşlarda benzer davranış örüntüleri sergilerler . Organizmanın belirli bir
davranışı yerine getirebilecek bir olgunluk düzeyine ulaşmadan o davranışın üstesinden
2. gelmesi düşünülemez. Örneğin çocuğun yürümeyi öğrenebilmesi için ayak ve bacak
kaslarının ve kemiklerinin yürüme olgunluğuna ulaşmış olması gerekir. Benzer şekilde
çocuğun herhangi bir bilişsel etkinliği yerine getirebilmesi, ancak o etkinliğin gerektirdiği
zihinsel olgunluk düzeyine ulaşması olanaklıdır. Görüldüğü gibi olgunlaşma ile öğrenme
arasında çok sıkı bir ilişki vardır ve bireye her hangi bir davranışı öğretebilmek için o
davranışın gerektirdiği olgunluk düzeyine ulaşmış olmasını beklemek gerekmektedir.
Öğrenme: Organizmanın yaşantılar yolu ile edinmiş olduğu kalıcı davranış değişikliğine
öğrenme denmektedir.
Hazır Bulunuşluk: Hazır bulunuşluk; olgunlaşma, ön öğrenmeler ve bazı duyuşsal
özelliklerle ilişkili oldukça geniş kapsamlı bir kavramdır. Organizmanın belirli bir davranışı
kazanabilmesi için, gerekli olan tüm koşullara sahip olması yani; o davranışı öğrenmeye
hazır olması gerekir. Hazır bulunuşluk için olgunlaşma gerekli, fakat yeterli koşul değildir.
Öğrenilecek olan yeni bir davranışın öğrenilebilmesi için gerekli olan ön koşul davranışların
da kazanılmış olması gerekir. Örneğin çocuğun toplama, çıkarma, çarpma, bölme işlemlerini
yapabilmesi için, öncelikle sayı kavramını öğrenmiş olması gerekir. Hazır bulunuşluk için bir
diğer gerekli koşul da, ilgi ve motivasyon başta olmak üzere, gerekli tüm duyuşsal özelliklere
sahip olmaktır.
GELİŞİM SÜREÇLERİ
• Biyolojik Süreçler
• Bilişsel Süreçler
• Psikososyal Süreçler
Gelişim, döllenme anından ölüme kadar süren ve bireyin yaşamı boyunca geçirdiği her türden
değişmeleri ifade eden bir kavramdır.Yaşam boyu geçirilen değişimlerle her birey, duygu,
düşünce ve davranışlar açısından kendine özgü bir birey olma doğrultusunda gelişir. Birbirine
benzer bir donanımla dünyaya adım atmalarına ve benzer koşullarda benzer yaşantılar geçirmiş
olmalarına rağmen, her birey kendine özgü bir gelişim gösterir. Gelişim psikologları tarafından
yapılan araştırmalar, aynı biyolojik donanıma ve aynı çevresel yaşantılara sahip tek yumurta
ikizlerinin dahi birbirlerinden önemli Ölçülerde farklılaştığını göstermiştir.
Fotoğraf 11. Tek yumurta ikizlerinde de her bebek kendine özgü bir gelişim gösterir
Bireyler arasında gelişimsel farklılıkların ya da benzerliklerin sırlarını keşfetmeye yönelen bilim
adamları, gelişim süreçlerini mercek altına alarak gelişimin hangi güçlerin etkisi altında nasıl
şekillenmekte olduğunu ve gelişimleri boyunca bireylerin neden birbirinden farklılaştığını
anlama çabasında olmuşlardır. Bir bakıma bireyin yaşam boyu geçirdiği değişimlerin bir toplamı
olarak nitelendirilebilecek olan gelişim; bir takım biyolojik, bilişsel ve psikososyal süreçlere
bağlıdır. Gelişimi türlü yönlerden doğrudan, şu ya da bu biçimde etkileyen bu süreçler, yaşam
döngüsü içinde aynı zamanda birbirleri ile de etkileşmekte ve birinin diğeri üzerinde önemli
ölçülerde belirleyici işlevleri olabilmektedir.
Örneğin; sosyal yaşantılarına bağh olarak bireylerin zihinsel gelişim düzeyleri de şöyle ya da
böyle şekillenebilmektedir. Erken çocukluk yıllarında daha zengin sosyal yaşantılar geçirmiş
olmak, zihin gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Buna karşın zihin gücü açısından kısıtlı
bir donanımla dünyaya gelmiş olan bireylerin bu özelliklerinin, sosyal gelişimleri de dahil
olmak üzere diğer kişilik boyut-larının gelişimi üzerinde kısıtlayıcı bir etkisi bulunmaktadır.
3. Şekil 1.1 Gelişimde biyolojik, bilişsel ve psikososyal süreçler
Her bireyin kendine özgü bir gelişim göstermesinde gelişim süreçlerinin fonksiyonları
nelerdir?
Biyolojik Süreçler
Biyolojik süreçler büyük ölçüde bireyin fiziksel yapısındaki değişiklikleri içermekle
birlikte, zihin gelişimiyle de ilişkilidir. Tüm insanların kendi türlerine özgü tipik davranış
örüntüleri göstermeleri, ana babalardan genler vasıtası ile geçen özellikler, bireylerin
doğuştan sahip oldukları öğrenilmemiş davranış kalıpları gelişimle ilgili biyolojik süreçler
kapsamında ele alınmaktadır.
Bireyin gelişimiyle yakından ilişkisi bulunan ve bireyin kontrolü dışında gelişen
biyolojik süreçleri: evrim, genetik ve etolojiyle ilgili konular oluşturmaktadır.
İnsanoğlu, evrim süreci boyunca çevreye uyumunu sağlayacak ölçüde biçimlenmiş bir
beden yapısına ve psikolojik yeteneklere sahip, kendine özgü bir yaratıktır. Evrim
sürecinde İnsan, türüne özgü fiziksel ve fizyolojik bir yapı ile yine kendi türüne özgü
davranış örüntüİeri geliştirmiştir. Öte yandan, dünyaya gelen her bebek insan türüne
özgü bir kalıtsal mirasın yanı sıra, bu kalıtsal mirasın sınırları İçinde kromozonlar
içinde yer alan genler aracılığı ile kendi ana babasından da farklı bir genetik yapı
devralmaktadır. Dolayısıyla insanoğlu, evrimle ilişkili olarak diğer hayvan türlerinden
farklı bir beden yapısına ve farklı davranış örüntülerine sahip olarak dünyaya
gelmektedir. Genler aracılığı ile de ana babasından devraldığı kalıtsal mirasa bağlı
olarak yaşam sürecinde diğer bireylerden farklı davranışlar geliştirmektedir.
Bunların yanı sıra davranışların dinamiğini oluşturan, insan türüne özgü öğrenilmemiş
davranış kalıpları da biyolojik süreçler kapsamında ele alınmaktadır. Hayvanlardaki
içgüdüsel davranış terimi ile aynı anlama gelebilecek olan türe özgü davranışlara,
heyecan ve duygu ifadelerini örnek verebiliriz.Bireyin heyecan ve duygusal durumu
hakkında diğer bireylere bilgi veren ve niyet ifadeleri olarak adlandırılan bu İfadelerden,
bireyin saldırı ya da kaçma davranışlarından hangilerine yönelebileceği, diğer bireylerce
tahmin edilebilir.
Gelişimde önemli belirleyici rolleri bulunan biyolojik süreçler nelerdir?
Bilişsel Süreçler
Gelişim sürecinde bireyin düşünce sistemi, zihinsel yapısı ve dil gelişimi ile ilişkili
değişmeler bilişsel süreçleri oluşturmakta; bu bağlamda bellek, dikkat, problem çözme,
algı ve öğrenme gibi bilişsel etkinlikler bu başlık altında İncelenmektedir.
Biyolojik süreçler bireyin fiziksel gelişiminde olduğu kadar bilişsel gelişimi üzerinde de
önemli bir rol üstlenmektedir. Bilişsel süreçler üzerinde biyolojik süreçlerin ne denli belirleyici
bir rolü bulunduğunu Piaget, zihin gelişimi ile İlgili çalışmalarında ayrıntılı bir biçimde ortaya
koymuştur. Ona göre bilişsel gelişim, sadece çocuğa dışardan öğretilenlere bağlı bir süreç
değildir. Bilişsei gelişim, zihinsel yapıların olgunlaşmasına bağlı olarak öğrenme yaşantıları
sonucunda gerçekleşmektedir. Piaget, zihinsel gelişimde belli evrelerin belli yaşlar arasında
4. yaşanabileceğini öne sürmüş, böylece bireyin belli bir biyolojik olgunluk düzeyine ulaştıktan
sonra, zihinsel yapısının da o dönemin üstesinden gelebilecek bir olgunluğa ulaştığını
göstermiştir. Biliş kuramcıları gelişim sürecini anlayabilmede bireyin neyi yaşadığına değil,
yaşantılarını düzenleyebilmek ve neler yaşadıklarını anlayabilmek için, zihinsel etkinliklerini
nasıl kullanmakta olduklarına bakmak gerektiğini savunurlar.
Biliş kuramcılarına göre bireyler, çevrelerinden gelen uyaranlara otomatik tepkiler veren
robotlar olamazlar. Bireyler, bilişsel süreçler vasıtası ile amaçlı davranışlar gösterir, zihinsel
etkinlikleri sayesinde belli koşullar altında gösterilecek olan en uygun davranışın ne olması
gerektiğini kolayca belirleyebilirler.
Bilişsel süreçler, gelişimin hangi yönleri ile ilişkilidir?
Psikososyal Süreçler
Psikososyal süreçler, bireyin başkaları ile olan ilişkileri, duygusal gelişimi ve karakteristik kişilik
özellikleriyle ilgili değişmeleri ifade eder. Psikososyal süreçler bireylerin özellikle çocukluk
yıllarında toplumsal değerleri, davranışları ve inançları kazandıkları süreçlerdir. Psikososyal
süreçler çocuğun dünyaya gelmesi ile başlayıp bütün yaşamı boyunca devam eder. Ne var ki
bütün bir yaşam boyu sürmelerine karşın, psikososyal süreçlerin biçimlendirdiği davranışların
çoğu, çocukluğun ilk yıllarında kişilik yapısında yansımaya başlar, ilk sosyalleşme deneyimlerini
aile içinde ana baba, kardeş ilişkileri ile yaşayan çocuk, gelişim süreci boyunca sürekli olarak
daha geniş ve karmaşık bir dünya ile karşı karşıya kalır. Bu bağlamda anaokullarından
başlayarak, formal eğitim boyunca öğrenme yaşantıları ile çocuğa planlı ve programlı bir
biçimde istendik sosyal özelliklerin kazandırılmasına çalışılır.
Yaşamın ilk iki yılı içinde bakımını üstlenen anne ya da anne yerine geçen kişilerle olan
etkileşimi, çocuğun ilk sosyalleşme deneyimleri açısından önem taşır. Duygusal gelişimle ilgili
olarak bireyin yaşamında kazanmış olduğu ilk olumlu duygu olan temel güven duygusu da bu
dönemde kazanılır. Çocukluğun ilk yıllarındaki sosyal ve duygusal gelişimin niteliği daha sonraki
yıllardaki psikososyal gelişimin temellerini oluşturur. Öte yandan ilk yıllardaki psikososyal
gelişimin, bu dönemdeki bilişsel gelişim ile sıkı bir ilişkisi olduğunu belirtmek gerekir. Bu dö-
nemde çocuğun içinde yaşadığı ortamın, sağlıklı bir bilişsel gelişim için elverişli olmasının, gerek
bilişsel gerekse sosyal gelişim için hayati bir önemi vardır. Sağlıksız bir ortamda yetişen çocuğun
bilişsel gelişimi ile ilgili aksaklıklar bu dönemde onun psikososyal gelişimini de olumsuz
biçimde etkiler.
Örneğin: iki-altı yaşlan arasına denk düşen okul öncesi döneminde devimsel gelişim açısından
önemli bir ilerleme kaydetmiş olan çocuk, bu özelliği ile giderek yetişkinlerden bağımsız
davranma girişimlerine yönelir. Bu dönemde yetişkinle-rin çocuğun özerklik ve bağımsızlıkla
ilgili girişimlerine engel olmamaları, tam tersine destek olmaları çocuğun psikososyal gelişimi
açısından önemli bir gerekliliktir.
Psikososyal süreçler gelişimin hangi yönlerini daha çok etkilemektedir?
GELİŞİMDE SÜREKLİLİK-SÜREKSİZLİK İKİLEMİ
Gelişimin doğası ile ilgili olarak, gelişim psikologlarınca en fazla tartışılan gelişim sorunlarından
birisi de gelişimin, sürekli bir oluşum olup olmadığı konusudur. Gelişimin derece derece
düzgün bir biçimde ilerlediği görüşünü benimseyerek gelişimde sürekliliği savunan bilim
adamları, gelişimin önemli karakteristik yapıları ile ilgilenirler.
Fotoğraf 1.2. İlk iki yılda anne bebek etkileşimi, çocuğun ilk sosyalleşme deneyimleri açısından önemlidir
5. Bu görüşte otonomi, benlik kontrolü, benlik kavramı, öğrenme ve benzeri gelişimsel olguların
bireyin yaşamı boyunca devam eden düz bir çizgi üzerinde giderek gelişerek biçimlendiği
kabul edilir.
Evre kuramcıları olarak anılan ve süreksizliği savunan gelişim psikologları ise, bir gelişim
evresinden diğerine geçişte gelişim süreçlerinde ani nitel değişiklikler olduğunu İleri sürerler.
Örneğin; evre kuramcılarının temsilcilerinden biri olan Erikson'a göre ergenlik, öncesindeki
dönemde kişiliğin ana teması "başarılı olma" iken; ergenlikte birey başarılı olma evresinden,
kimlik evresine doğru hareket eder ve ergenlikte başarılı olma teması baskın özelliğini
yitirerek yerini kimlik kazanmaya bırakır.
Gelişimde süreklilik-süreksizlik ikileminin gelişim açısından doğur-gularını
tartışınız.
Evre kuramları, her ne kadar gelişimde süreksizliği temsil eden kuramlar olarak bilinirse de
farklı bir açıdan bakıldığında sürekliliği de temsil ettikleri görülür. Örneğin; Freud'un psikoseksüel
gelişim kuramında, yaşamın ilk beş yılında kazanılan kişilik özelliklerinin, bireyin kişiliğinin
yetişkinlik yıllarındaki görünümü üzerinde önemli ölçüde etkileri olduğu kabul edilir.Erikson
ise, herhangi bir gelişim evresinde karşılaşılan karmaşaların çözümlenerek çocuğun bu evreyi
başarılı bir biçimde atlatabilmesinde, bu evreden önceki evrelerde kazanılması beklenen
gelişimsel yeterliliklerin önemli bir rolü olduğunu savunur. Demek ki evre kuramcıları, bir yandan
gelişimde süreksizliği vurgularken diğer yandan daha sonraki dönemlerdeki gelişimin önceki
dönemlerdeki gelişime bağlı olduğunu belirtmekle, evreler arasında bir bağıntı olduğunu da
kabul etmektedirler. Bu durumda, gelişim psikologları arasında gelişimde süreklilik ya da
süreksizlikle ilgili kimi görüş ayrılıkları olmakla birlikte; çoğu kuramcının, kişiliğin çok karmaşık
bir yapısı olduğundan hareket ederek, kimi kişilik özelliklerinin süreklilik kimilerinin ise sü-
reksizlik gösterdiği görüşünde olduklarını belirtmek gerekir.
6. Bu görüşte otonomi, benlik kontrolü, benlik kavramı, öğrenme ve benzeri gelişimsel olguların
bireyin yaşamı boyunca devam eden düz bir çizgi üzerinde giderek gelişerek biçimlendiği
kabul edilir.
Evre kuramcıları olarak anılan ve süreksizliği savunan gelişim psikologları ise, bir gelişim
evresinden diğerine geçişte gelişim süreçlerinde ani nitel değişiklikler olduğunu İleri sürerler.
Örneğin; evre kuramcılarının temsilcilerinden biri olan Erikson'a göre ergenlik, öncesindeki
dönemde kişiliğin ana teması "başarılı olma" iken; ergenlikte birey başarılı olma evresinden,
kimlik evresine doğru hareket eder ve ergenlikte başarılı olma teması baskın özelliğini
yitirerek yerini kimlik kazanmaya bırakır.
Gelişimde süreklilik-süreksizlik ikileminin gelişim açısından doğur-gularını
tartışınız.
Evre kuramları, her ne kadar gelişimde süreksizliği temsil eden kuramlar olarak bilinirse de
farklı bir açıdan bakıldığında sürekliliği de temsil ettikleri görülür. Örneğin; Freud'un psikoseksüel
gelişim kuramında, yaşamın ilk beş yılında kazanılan kişilik özelliklerinin, bireyin kişiliğinin
yetişkinlik yıllarındaki görünümü üzerinde önemli ölçüde etkileri olduğu kabul edilir.Erikson
ise, herhangi bir gelişim evresinde karşılaşılan karmaşaların çözümlenerek çocuğun bu evreyi
başarılı bir biçimde atlatabilmesinde, bu evreden önceki evrelerde kazanılması beklenen
gelişimsel yeterliliklerin önemli bir rolü olduğunu savunur. Demek ki evre kuramcıları, bir yandan
gelişimde süreksizliği vurgularken diğer yandan daha sonraki dönemlerdeki gelişimin önceki
dönemlerdeki gelişime bağlı olduğunu belirtmekle, evreler arasında bir bağıntı olduğunu da
kabul etmektedirler. Bu durumda, gelişim psikologları arasında gelişimde süreklilik ya da
süreksizlikle ilgili kimi görüş ayrılıkları olmakla birlikte; çoğu kuramcının, kişiliğin çok karmaşık
bir yapısı olduğundan hareket ederek, kimi kişilik özelliklerinin süreklilik kimilerinin ise sü-
reksizlik gösterdiği görüşünde olduklarını belirtmek gerekir.