2. PAVIO İKİLİ KODLAM KURAMI
Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda, sözel bilişsel süreçlere ağırlık verilmesi,
sözel olmayan bilişsel süreçlerin ihmaliyle sonuçlanmıştır. Geçen yüzyılın ilk yarısında
nadiren yürütülen imgelem (imagery) çalışmaları, araştırma yöntemlerinin öznelliği
nedeniyle eleştiriler almış ve davranışçı akımın gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştır
(Paivio, 1986). 1960’lı yılların sonlarında davranışçılığın etkilerinden sıyrılmaya
başlayan psikoloji araştırmaları, bilişsel süreçlerin araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.
Paivio’nun 1960’lı yıllarda başlattığı çalışmalar, otuz yıllık bir çalışma süreci sonunda,
sözel ve sözel olmayan bilişsel süreçlere eşit ağırlık veren İkili Kodlama Kuramı’nın
(İKK) geliştirilmesiyle sonuçlanmıştır. İkili Kodlama Kuramı (İKK) belleğin biri dili
diğeri ise sözel olmayan algıları temsil eden ve işleyen, iki alt bilişsel sistemden
oluştuğunu varsaymaktadır.
3. KURAMDA ÖNGÖRÜLEN BİLİŞSEL YAPI VE SÜREÇLER
TEMEL VARSAYIMLAR
Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde, belleğin yapısal ve işlevsel özelliklerine
ilişkin bir dizi varsayım üzerine kurulmuştur. Kuramın temel varsayımları şöyle
özetlenebilir: Bellek; dil ile sözel olmayan nesneler, olaylar hakkındaki bilgileri
sembolize etmek ve işlemek amacıyla, bireysel deneyimlere paralel olarak
gelişen,
birbirinden farklı ve biçime-özel, birbirinden bağımsız olmasına karşın
birbiriyle ilişkili, sözel ve sözel-olmayan (imgesel) iki sembolik sistem
tarafından oluşturulmuştur
4. Sözel ve imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız ve birbirine
bağımlı olarak etkinleşebilirler.
Sistem-içi ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin değil, olasıdır.
Ardışık birimler ve bütünsel (eşzamanlı algılanan) birimlerin işlevsel
özellikleri farklıdır.
Sembolik sistemin işlevsel özellikleri, sembolik birimlerde yer alan
bilgilerin, bilişsel işlemlerde kullanılmasına ve davranışa rehberlik
etmesine olanak sağlar.
5. BİRİMLERE İLİŞKİN VARSAYIMLAR
Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini sürdürürler.
Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini sürdürürler.
Birimler algısal-devinsel benzetimlerdir (perceptual-motor analogues).
Sözel birimler ardışık düzenlenmektedir.
İmgesel birimler eşzamanda işlenmeye elverişli birimlerdir
İmgesel birimler belirli sınırlar içinde anında eşzamanlı-bütünsel
algılamaya sözel birimlerden daha elverişlidirler.
6. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bilginin insan zihninden asıl işlendiği ve depolandığı konusunda bir çok model
geliştirilmiştir. Ancak en çok kabul gören model bilgiyi işleme modelidir.
Eğitimde bilişsel öğrenme kuramlarının etkin kullanımı,son yıllarda düzenli olarak
artmaktadır. Bilişsel öğrenme araştırmaları öncelikle,anlamlı sözel öğrenmede içsel
bilişsel süreçleri anlamaya ve tanımlamaya çalışır. Bu süreçler, adres hatırlama ya da
karmaşık bir problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır (Eggen ve Kauchak,
1992). Bu nedenle araştırmacılar dikkat,algı,bellek,unutma ve geri getirme gibi
bilişsel süreçleri incelerler.
7. Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme kuramı,
insan öğrenmesinde öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir. İnsan zihni bilgiyi
alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir, depolar, gerektiği zaman geri getirir ve tepkiler
üretir. Bir başka söylemle, süreç bilgiyi bir araya getirir, kodlar, bilgiyi korur ya da
depolar ve gerektiği zaman geri getirir. Tüm süreç bilgisayarda “program”
bireylerde ise “yürütücü kontrol” tarafından denetlenmektedir.
Bilgiyi işleme kuramının birinci adımı bireyin duyu organları yolu ile çevreden gelen
uyarıcıları alması ile başlar. Duyusal kayıda gelen bilgilerin çoğu atılır ve bir kısmı da
çok kısa bir süre tutularak algılanır ve tanınır. Duyular dikkat ve algı süreçleri aracılığı
ile kısa süreli belleğe geçirilir. Depolama yetikliği çok sınırlı olan kısa süreli bellek
aynı zamanda çalışan bellektir. Çünkü burada bilgi etkindir ve işlenir. Bilgi bazı
süreçlerin yardımı ile uzun süreli belleğe geçer. Kimi psikologlar bilginin uzun süreli
bellekte asla kaybolmadığına inanarak, geri getirilememesinin bilginin yanlış
yerleştirilmesine bağlamaktadırlar.
8. BELLEK TÜRLERİ
Duyusal Kayıt : Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile
duyusal kayıda gelirler. Duyusal kaydın kapasitesi çok geniş olmasına
karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile
bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir.
Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden
geriye kalan gölgeyi farkederiz . Elimizle diğer kolumuza hafifçe
vurursak, vurmayı hemen duyumsarız. Başka bir söylemle biz vurma ve
kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız. Bu durumlar, duyu
girdisinin duyusal kayıtta çok kısa kaldığını göstermektedir
9. 2.Kısa Süreli Bellek: Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan
bilgi , sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin
hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. kısa süreli belleğin
kapasitesinin yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir.
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir. Bilginin kısa
süreli bellekte daha uzun süre kalması , bilgi üzerinde düşünmek ve onu
yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın (rehearsal)
öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla
büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer.
10. Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir.
Genellikle her ikisi aynı anda olur. Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında,
kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli bellekten
kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu belirlenir.
Kısaca,tanımlama aynı anda gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun
süreli bellekte depolanmıştır.
Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır. Birincisi, bilgiyi kısa süre için
de olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de, zihinsel işlemlerin
yapılmasıdır. Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır. Kısa süreli
belleğe gelen bilgi; bireye gerekli değilse unutulur, bilgiyi korumak için
tekrar edilir, tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun süreli bellekteki
bilgilerle ilişkilendirilerek bilgi işlenir.
11. Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar ve
asla unutmayız Bu konudaki problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi
bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun
biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse, geri getirmede
zorluklarla karşılaşılır. iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu
belirtmektedir.
Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli bir zaman, yer ve
olaylarla ilgilidir. Örneğin; yemekte yediklerimiz, özel bir günde giydiğimiz
giysi, yaptığımız gezi anısal bellektedir. Anısal belleği özyaşamsal bellek
olarak adlandırmaktadır. Yaşamımızda başımızdan geçen tüm olaylar, şakalar,
dedikodular anısal bellekte tutulur.
12. 3.Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında Kullanılan Süreçler
Açık ve örtük tekrar: Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe
geçer. Örneğin;öğrenciler tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını,
sözcüklerin söylenişini tekrarla öğrenirler. Berk (1989)’e göre, tekrar bilginin
uzun süreli belleğe geçişinde çocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.
Tekrar iki biçimde;sesli ve zihinde yapılır. Tekrar sürecinde bireyin rolü
önemlidir. Şöyle ki, tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil, etkin olmalıdır.
Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir. Aralıklı tekrarın uzun
süreli bellekte tutulma olasılığı daha yüksektir. Bir başka söylemle, aralıklı
tekrar uzun süreli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.
13. Kodlama: Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır. Kodlama olmadan
çevreden gelen bilginin çoğu geçici olarak depolanır. Kodlama, uzun süreli bellekte
varolan bilgi ile kısa süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
Uzun süreli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin eklenmesi ve varolan
şemanın yeniden düzenlenerek bağlanması öğrenme sürecinde önemlidir. Ancak
kodlamanın etkili olması gerekir. Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile
olanaklıdır. Anlamlılık, uzun süreli bellekteki bir düşünce ve diğer düşünceler
arasında mümkün olduğunca bağlantılar, ilişkiler kurmakla gerçekleşir.
Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört temel öğe
vardır.
1.Etkinlik 2.Örgütleme 3.Eklemleme 4.Bellek Destekleyici İpuçları
14.
15. GAGNE 9 ADIM KURAMI
Gagne 1960’lı yıllarda yeni davranışçı akımın temsilcilerinden biri olarak
kabul edilmekle birlikte, sonraki yıllarda bilgiyi işleme kuramcılarının
öncülerinden biri olmuş, davranışçı yaklaşımın ilkeleri ile bilgi işlem süreci
yaklaşımının ilkelerini birleştirmiştir. Gagne öğrenmeyi hem ürün hem de
süreç olarak ele almıştır. Gagne’ye göre öğrenme, gözlenebilir
davranışlardan dolaylı olarak anlaşılır ve öğrenme beyinde gerçekleşir
16.
17. Modele göre öğretimin düzenlenmesinde sırasıyla şu adımlar atılmalıdır:
1- Dikkati çekme
2- Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
3- Ön bilgilerin hatırlatılması
4- Uyarıcı materyalin sunulması
5- Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme)
6- Davranışı ortaya çıkarma
7- Dönüt-Düzeltme verme
8- Değerlendirme
9- Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
18. DİKKATİ ÇEKME
Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek
materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel(resim,
film vb) ve sözel(fıkra vb) unsurlardan yararlanabilir. İnsanların çoğu biranda
tek bir konuya odaklanabilmektedir. Bundan dolayı öğrencinin tüm dikkati
öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır. Bunuda öğrencinin dikkatini
çekecek yeni materyaller kullanarak yapabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler
edinip onların dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini çekecek sorular
yöneltilmeli ve onlarında konuya ortak edip soru ve görüşlerini dile getirmesi
sağlanmalıdır. Böylece öğrenme en iyi şekilde gerçekleşecektir.
19. Öğrenciyi Dersin Hedeflerinden Haberdar Etme
Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği hakkında genel bir
bilgi verilmelidir. Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur
ve konu dışına çıkmaktan kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az
çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini odaklar. Böylece dersi kavram
çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. Hedefin önceden duyulması,
yönetim mekanizmasını harekete geçirir ve beklentilerin oluşmasına yardımcı olur.
Ön Bilgilerin Hatırlatılması
Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir
şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir. Bunun için
öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya çıkarılması sağlanmalıdır.
Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir. Öğretmen, öğrencilerin
daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak, açıklama yaptırarak, tartışarak
ortaya çıkarabilir. Bu yöntemle öğrenme daha hızlı ve kolay gerçekleşir.
20. Uyarıcı Materyalin Sunulması
Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru seçilmelidir. Bu materyaller
öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır, anlamlandırır ve uzun süreli
belleğe kodlamaya çalışır. Materyalin düzenlenmesinde öğrenci grubunun gelişim
özellikleri ve sınıf düzeyleri çok etkili bir rol oynar. “sınıf düzeyi” denilen kavram
uyarıcı durumlarının düzenlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerden biridir.
Öğrenciye Yol Gösterme
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama
yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği konularında
ipuçları verilmelidir.
En iyi yol gösterme stratejisi, her adımda biraz yardım vererek ilerlemedir. Bu
suretle, her öğrenci ihtiyacı kadar destek alma imkanına sahip olur.
21. Davranışı Ortaya Çıkarma
Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece
kazandıklarının yoklanması gerekmektedir. Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak
davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye yap, çiz, söyle gibi
ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir. Böylece öğrencinin kendisini
de görmesi sağlanmış olur.Öğrencilerde kazandırılmak istenen davranış gözlenmese
öğretim ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye yeni ipuçları verilmelidir.
Dönüt-Düzeltme Verme
Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister. Öğrenci
gösterdiği davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye
karşı güdüsü artar. Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını düzeltir ve o
davranışı bir daha tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması gereken
davranış ne ise onu yapması beklenir.
22. Değerlendirme
Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede
kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretimsel olayların verimliliğini
değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği
sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği
gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama
eğitimi yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama, ilişki
kurma, analiz-sentez yapma becerilerini geliştirme düzeyini ölçmek için
yapılmaktadır. Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında karşılaştırma
yapılmamalıdır.
23. SONUÇ
Gagne’ye göre öğretim basitten karmaşığa doğru aşamalı bir sırada
yapılmalıdır. Burada önemli olan öğretim sonunda ulaşılması gereken hedefi
belirlemek ve öğretim etkinliklerini ona göre düzenlemektir. Bu görüşe göre
en sonunda ulaşılması istenen amacı en başa ve ona ulaşmak için diğer alt
amaçları hiyerarşik bir şekilde basitten karmaşığa doğru sıralamak en önemli
noktadır.
Gagne’ye göre öğretimin amacı, öğrencilerin problem çözme becerilerinin
üst seviyeye çıkartılmasıdır.
Gagne’ye göre öğrenme, dışsal uyaranların bilişsel süreçlerle
yapılandırılmasına bağlı bir işlemdir.
24. YAPILANDIRMACI KURAM
Bu kurama göre, öğrenme, öğrencilerin somut yaşantıları sonucunda
anlamda meydana gelen değişimdir. Bilgi, öğrenen tarafından yapılandırılır
(öznelleştirilir). Birey gerçek durumlarla karşılaşarak problem senaryoları
üzerinde çalışarak aktif olarak bilgiyi üretir ve kullanır. Bilgi özneldir ve
öğrenenin somut yaşantıları ile oluşturulur. Yapılandırmacı öğretimde
bireylerden eski bilgilerini harekete geçirmesi beklenir. Bundan sonra
öğrenenden bilgiyi kendi şemalarına göre kazanması, kazanılan bilgiyi
anlamlandırması, anlamlandırdığı bilgiyi uygulaması ve bütün bunların
farkında olması beklenir.
25. Yapılandırmacı Öğrenme Modelinin Özellikleri
Öğrenme aktiviteleri ve öğretim, önemli konular etrafında toplanır.
Önceden öğrenilmiş olanlar, bu modelde çok önemlidir.
Önceden öğrenilenlerin yeterliliği sınanmalıdır.
Bu modelde belirsizliğe ve karmaşıklığa yer vardır.
Öğrenme yeni keşiflere götürür.
Yapılandırmacı Öğrenmenin 5 aşaması
Dikkat Çekmek: Bu kurama göre öğrenme faaliyetlerine başlarken önce
öğrencilerin dikkatlerini çekmek gerekir. Soru sormak, bir problemi
tanımlamak, ilginç bir olayı anlatmak gibi yöntemler kullanılabilir.
26. Keşfetmek: Öğrenci öğrenme görevini yaparken aktif olacak, öğrenme materyalleri
ile doğrudan etkileşime girecek ve sonuca kendisi gidip, keşifleri kendisi yapacaktır.
Bu süreçte öğretmen, rehberlik ederek yönlendirici rol üstlenecektir.
Açıklamak: Öğrenme sürecinde öğretmen anlama düzeyini ve olası yanlış anlamaları
gözönüne alarak zaman zaman çeşitli açıklamalar yapmalıdır.
Bilgiyi Anlamlandırmak: Öğrenciler öğrendikleri kavramları genişletmekte, diğer
kavramlarla ilişkiler kurmakta ve bilgilerini gerçek yaşamda kullanmaktadırlar ve
böylece bilgilerini daha anlamlı hale getirmektedirler.
Değerlendirme: Bu eğitim anlayışına göre, öğrenme anlık bir olay olmaktan çok bir
süreçtir. Bu nedenle öğrenmelerin değerlendirmesinde süreç esas alınmalı, sonuca
odaklanıp, sonuçta yapılan tek bir sınavla öğrenme değerlendirilmemelidir.
Değerlendirmede, öğrenci merkezli bir anlayış kabul edilmeli ve öğrenciler
değerlendirme sürecine katılmalıdırlar.
27. Von Glaserfeld – Radikal Yapılandırmacılık:
Düşüncelerinin temelinde şüphecilik vardır. Ona göre var olan bilgi ve gerçek arasında yeni ve daha
somut ilişkiler kurmak önemlidir. Bilgi edinme süreci deneyimle oluşmaktadır. Bu nedenle bilgi
subjektiftir. Bu süreçte dil önemli bir yere sahiptir. Bilgi edinme zihinsel yapılar inşa etmekle elde edilir.
Bilgi, kişilerin dünyaya bakış açılarına dayanır. Dünya görüşünü yapılandırmak için her olay ve kavrama
ait birçok anlam vardır. Üzerinde çalışılan tek bir doğru yoktur.
Jean Piaget – Bilişsel Yapılandırmacılık:
Bilgi edinme ve anlam oluşturma, bireyin kişisel eylemidir. Biliş üzerine, çevrenin ve sosyal bağlamın etki
düzeyinin çok az olduğunu ileri sürer. Bilişsel yapılandırmacılık bilgi işleme süreciyle ilişkilidir ve
dayanağı bilişin süreçleri üzerinedir. Piaget’ye göre öğrenme bir sorun çözme işlemidir. Bu sorun çözme
etkinliklerden kaynaklanan bilgi ne taklit edilir ne de doğumdan gelir.
28. Lev Vygotsky – Sosyal Yapılandırmacılık:
Radikal ve bilişsel yapılandırmacılıktan farklı olarak bireyin öğrenmesinde sosyal çevre ve dilin etkisini
vurgular. Öğrenmede kişinin kendi başına gerçekleştirdiği süreçle birlikte sosyal etkileşim ve dil
gelişiminin de önemli olduğunu belirtir. Birey tek başına öğrendiğinden daha fazlasını sosyal
çevresinden öğrenmektedir.
Öğrenme ve gelişim sosyal bir etkinliktir. Öğretmen, öğrencinin öğrenme sürecinde kolaylaştırıcı
görevindedir. Öğrencilerin birbirleriyle çalışmaları ve etkileşimleri desteklenmelidir.