Similar a Cilingir Kitap, Hayat Cikmazi Kitabı,Prof Dr Ekrem Culfa, İstanbul, Anadolu Yakası, Avrupa Yakası, Psikolog Randevu Telefon numarası, 0544 724 36 50
Similar a Cilingir Kitap, Hayat Cikmazi Kitabı,Prof Dr Ekrem Culfa, İstanbul, Anadolu Yakası, Avrupa Yakası, Psikolog Randevu Telefon numarası, 0544 724 36 50 (20)
Cilingir Kitap, Hayat Cikmazi Kitabı,Prof Dr Ekrem Culfa, İstanbul, Anadolu Yakası, Avrupa Yakası, Psikolog Randevu Telefon numarası, 0544 724 36 50
1. Huzur / Mutluluk Kapısı’ nı Açan
ÇİLİNGİR KELİMELER
Assoc. Prof. Dr. Ekrem Çulfa
Tam Teslimiyet
Yerinde ve zamanında tam teslimiyet, bilimsel ve evrensel olarak, iyi
veya kötü hemen her şeyi kabullenmektir.
Başımıza gelen kötü şeyler, eğer sabredilirse ardından gelecek
güzel günlere, iyilik ve güzelliklere daha hızlı kavuşuruz. Eğer başımıza gelen
kötü olayları kabullenip çözüm üretmezsek, çoğunlukla takıntılı düşünceler
üretiriz.
Eğer sürece sabredip çözüm yolları ararsak sonunda gelecek olan
"müjdeyi istiyorum" şeklinde güzel haberleri alıp zafer kazanırız…
Gereksiz İsyan
Gereksiz isyan etmek hedeften ve muhataptan uzaklaşmaktır
Eğer insan yaşananlara ve yaşatılanlara sürekli bir “isyan” halinde olursa
konudan, çözümden ve gerçeklikten uzaklaşır.
Aynı şekilde karşımızdakinin amacını ve niyetini bilmeden
‘isyan’ halinde olmak o kişiden bizi uzaklaştırır. Kişiye değil, sapla
samanı ayırıp sadece kötü davranışları hedef al, iyi davranışlara teşekkür et…
Zafere ulaşma
Zafere ulaşmak; bir şeyin nasıl, nerede, kiminle, hangi yöntemlerle
olacağını düşünmek ve inanmakla gerçekleşir.
Bir hayalin olanlar, hedefin nasıl
gerçekleşebileceğinin ya da olabileceğinin üzerinde düşünenler zafere on adım
daha yakındırlar.
Kişisel gelişimine ve amaçlarına önem verenlere önerim; ilk hedef
olarak beyninizin çalışma sistemini pozitif ve çözüm odaklı motora çevirmek
olacaktır.
Aşırılık
2. Dış dünyamızdaki aşırılıklar, iç dünyamızdaki aşırılıklara işaret ediyorlar.
İç dünyasında aşırı derecede mutsuz olanlar, çoğunlukla dış dünyalarında
aşırı derecede hazlara yönelebilirler.
Özündeki mutluluğu tüketenler, aşırı bir şekilde ve sürekli alkol
veya madde kullanımına yönelebilirler.
İçi negatifleşen bazı insanlar, dışını daha renkli ve pozitif göstermeye
çalışırlar.
5. Kısaca özde mutluluk ~ Közde ve hayatın her deminde haz verir
Özünde mutluluğu yakalanlar közde ve hayatın her deminde daha hızlı huzura
ulaşırlar.
6. Olumlu Düşünce ~ Olumlu Davranış
Başımıza gelen olayların çoğunluğu kontrolümüz dışındadır ama bunları nasıl
yorumlayacağımız ve refleks vereceğimiz kontrolümüzdedir değil mi?
Kısaca ne başına ne gelirse gelsin bunu nasıl yorumladığın çok daha önemlidir.
Son Kararın Nedir?
Olumlu bir gözlükle mi yola devam ?
Yoksa…
7. Boş ve amaçsız adam ~ Genelde potansiyel tehlikeli adam
“Boş ve amaçsız adam, genelde potansiyel tehlikeli adam” diye meşhur bir söz
vardır.
Boş kalmak özellikle umutlarını, yeteneklerini, inançlarını, şükürlerini,
teşekkürlerini profesyonelce çalar götürür.
Bir profesyonel hırs ile baş etmenin yolu muhakkak ısrarla başarı yollarını
defalarca denemeliyiz.
Yükselen bir motivasyonla, rahmetli Necip Fazıl’ ın ‘’Yüzüstü çok süründün
ayağa kalk Sakarya’’ diyerek harekete geçmeliyiz. Boşlukta karanlığa
küfredeceğimize bir mum yakalım ve karanlığı boğalım kendimizi
özgürleştirelim ne dersiniz?...
8. KEDER ~ HÜZÜNLÜ FREKANSTA TİTREŞİM
Büyük bir keder ve depresif ruh hali içinde olan biri, hüzünlü bir frekansta
titreşirken;
Aksine, içi yaşama sevinci ve huzur ile dolup taşan biri de coşkulu bir frekansta
titreşir değil mi? …
9. İŞİTME ALGISI ~ 15.000 ile 20.000 Hertz
İşitsel algı, işitmeye dayalı uyaranların algılanması, yorumlanması ve bu
bilgilerin beynin belli bölgelerine gönderilip uygun cevabın oluşturulması için
entegrasyonun / bütünleştirilmenin gerçekleştirilmesi olayıdır. Dolayısıyla bu
3. sadece işitme ile sınırlı kalmayıp, bizim dış dünyamızı algılamamızda yardımcı
olan tat, koku, görme, dokunma, işitme, denge ve derin duyu merkezlerinin bir
bütün olarak kendi aralarında bağ kurmasıdır. Uyaranın sadece işitme yolu ile
değil, diğer kanallardan da alındığında yine aynı merkezler arasındaki sinir
ağının aktif olmasıdır.
“Elma” sözcüğünü duydunuz diyelim. Zihninizde neler canlandırdı? Bir
düşünün. Kokusu, şekli, rengi, pürüzsüzlüğü, ısırık sesi, tadı, yazım şekli vb.
bunlara ancak yukarıda belirttiğim merkezler sayesinde önceden edindiğimiz
deneyimlerin bir araya getirilmesiyle ulaşabiliriz.
İşitme algımızın 15.000 ile 20.000 hertz sınırlarında ‘Yüce Yaratıcı’ tarafından
yaratılmasında büyük faydalar vardır; zira yüksek basınçtan geceleri gözümüzü
bile kırpamaz hatta uyuyamazdık değil mi?
10. Yanlış İnsanları Hayatınızdan Çıkarmak ~ Doğru İnsanlar ile Yakında
Buluşmak
Yanlış İnsanlar hayatınıza girmişse sevinin çünkü doğru insanlarla buluşmanız
‘an’ meselesidir ve eli kulağındadır. Yeter ki yanlış insanları hızla ve zamanında
tasfiye etmeyi bilin…
11. Zamansız ve aşırı kahkaha ve ağlama ~ İnsanın iç dünyasındaki
yetersizlik, eksiklik ve mutsuzlukların sonucudur.
Bazı istisnalar dışında dengeli ve stressiz insan ne aşırı kahkaha atar ne de aşırı
ağlar.
Gerçekte beden ve zihin çok fazla aşırılığı sevmez. Kısaca ‘denge insanı’ olmak
uzun vadede kişiye ve kişiliğe çok şey katar değil mi? ...
12. Su ~ Ruhun Aynası
Su Ruhun Aynasıdır. Bütün evren bir titreşim halindedir ve her bir varlık kendi
benzersiz frekansını oluşturur. Kuantum mekaniği genel anlamda maddenin
titreşimden ibaret olduğunu iddia eder.
Her şey ebediyen hareket halindedir ve titreşir ; hem de inanılmaz bir hızla…
Gözlerimiz nesneleri görebilir ama çoğu zaman titreşimleri göremez.
İnsanları seven biri sevgi frekansı oluştururken herkesten nefret eden biri de
öfke dolu frekanslar meydana getirir…
13. Oyuncağımız çok ~ İletişim pek yok
Eskiden iletişim ağırlıklı oyunlar oynanırdı. Oyuncağımız az ama iletişimli
oyunumuz çoktu. Teknolojik oyuncaklar sadece bir araçtır ama samimi iletişim
esastır…
14. Farkındalık Kazanma ~ Zamanında Kabullenmek
4. Eğer sahip olduğumuz nimetleri, güzellikleri, başarıları, sağlığımızı,
şartlarımızı, çevremizdeki güzel insanların varlığını kabul eder,
değiştirebileceğimiz olumsuzlukları değiştirebilir ve değiştiremeyeceklerimizi
de kabullenirsek farkındalığımız artar ve dünya kanatlarımızın altında
içgörümüz yükselir…
15. Mutluluk ~ Arınmak
Eğer yaşamın cilveleriyle hem dem olur, sizi mutsuz eden şeyler ve rahatsız
eden kişilerden adeta ‘kobralarla dans etme’ ustalığıyla arınırsanız mutluluğu
kolayca yakalarsınız. Uzun soluklu mutluluk için kendisi negatif ama sonucu
pozitif netice veren olayları da fark edin.
Örneğin yorucu bir yolculuğun bitmesi gibi…
16. Teşekkür Etmek ~ İnsan Kazanmak
İnsanların size ve topluma olan güzel davranışları için sipere yatıp kendilerini
adeta ‘iyilik üstü’ yapıp yakalayarak ‘teşekkür’ ederseniz, Size daha fazlasını
vermek isteyeceklerdir.
Teşekkür beyinlerin, ruhların ve kalplerin ilacıdır.
Sahi bugün kimlere teşekkür ettiniz ? …
17. Aile ~ Kökümüz
İnsanın kökü sağlamsa, yediveren bir ağaç gibi her mevsim meyve verir hem de
gölgesinde kök aile ve çekirdek aile her mevsim kaliteli ve anlamlı bir hayat
yaşar …
18. İyimser olmak ~ Tedbir almak
Eğer iyimserliğinizi muhalif rüzgarlara ve suistimallere karşı alacağınız
tedbirlerle sigortalanırsanız kafanız rahat olur. Eğer sorunlarınızla yüzleşmekten
sürekli kaçıyorsanız uyuşmuşsunuz demektir. İnsan bağımlılıklarla uyuşur /
uyuşturulur.
Bunlar kişi bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, internet bağımlılığı vb liste uzar
gider…
19. Yüzleşmekten kaçmak ~ Uyuşmak
Sorunlar ve çözüm üretmekten kaçmak, çözüm olmadığına göre delikanlıca
çözüm arama zamanı geldi artık.
Ey Ben’den kaçan ‘ben’ ellerini kaldır ve ‘Teslim Ol’…
20. Uyanmak ~ Başlamak
Uyanmak ; ‘Vira Bismillah’ deyip başlamaktır, fark etmektir, sorumluluk
almaktır ve ruhunun heykellerini dikmektir. İşte ‘Ben’ buradayım ;
5. sorumluluklarımı üzerime alıyorum ve doğrularımla yanlışlarımla
yüzleşiyorum ,çözüm arıyorum diyenler çoğunlukla kazanırlar.
Uyananların kayıpları bile başarısızlıklarından ders çıkardıkları için bir
kazançtır…
21. Prensip ~ Prestij
Eğer ölçülü ve dengeli prensipleriniz varsa her durumda dik durabilirsiniz.
İşte size prensipli olmanız için 5 neden…
22. Olumlu Düşünce ~ Olumlu Davranış
Başımıza gelen olayların çoğunluğu kontrolümüz dışındadır ama bunları nasıl
yorumlayacağımız kontrolümüzdedir.
Kısaca ne başına geldiğinden çok bunu nasıl yorumlayabildiğin daha önemlidir.
Son kararın nedir?
Olumlu bir gözlükle mi yola devam ? Yoksa…
23. Kendine İyi Bakmak ~ Özüne, Sözüne, Benliğine, Sevdiklerine, Kalbine,
Ruhuna ve Psikolojine iyi bakmak
Kendine İyi Bakmak ; özüne, Sözüne, Benliğine, Sevdiklerine, Kalbine, Ruhuna
ve Psikolojine iyi bakmaktır.
Başkalarına kin beslemek, öfke duymak, kıskançlık göstermek yerine bilgiyle,
ilgiyle, sevgiyle, şefkatle, kültürle ve evrensel değerlerle kendini beslemendir
kendine iyi bakmak…
24. Çözümsüzlük ~ Bir şeyin Nasıl Olmayacağını Düşünmek
Bir şeyin nasıl olmayacağını çoğu insan size dikte ederken, bir hedefe veya
amaca nasıl ulaşılacağını çok az bilge ruh fısıldar. Farkındalık kanatlı ve çözüm
odaklı hem de psikososyal olarak kendini aşmış olan dostlar kendinizi
geçmenize yardım ederler…
25. BAŞIMIZA NE GELDİ ? ~ Başına geleni nasıl Yorumladığındır
Başımıza gelen olayların çoğunluğu kontrolümüz dışındadır ama bunları nasıl
yorumlayacağımız kontrolümüzdedir değil mi?
26. Psikolojik Değerlendirme Seansı ~ Bir tür Psikolojik Check up' tır.
Psikolojik Değerlendirme Seansı ne işe yarar? diye merak edenleriniz
olmuştur. Günlük yaşamda başa çıkamadığı problemleri yaşayan kişilerin
kendilerini daha iyi anlama ve sorunlarıyla başa çıkabilmek adına bir yön
belirleme adına uzman Psikoterapistlerle gerçekleştirdikleri kritik ve tek
görüşmelik bir seanstır.
Yani; Bir tür Psikolojik Check up' tır
6. 27. Psikolog Değerlendirme Seansları Sonunda ne olur? ~ Çoğunlukla yol
gösterici ve rahatlatıcı ruh haline kavuşmak.
Psikolojik Değerlendirme Seansları sonunda, uzman psikologlar tarafından
sorulan içgörü yükseltici, farkındalık kazandırıcı sorular hem de yapılan
tavsiyeler kişiler için çoğunlukla yol gösterici ve rahatlatıcı olmaktadır. En
önemlisi de Psikolojik Değerlendirme Seansı sonunda kişiler kendi kişilik
yapılarını daha iyi tanır ve buna göre yaşamlarını planlar hale gelmektedirler.
28. Bir insan kimin yanında kıymetlidir?
Bir insan öncelikle kendi değerini bilirse kendi yanında kıymetlidir, sonra
değerini bilenin yanında kıymetlidir.
29. Bir insan diğer bir insana ne zaman tükürmeye bile değer görmez ve
tükürmez?
Uzun bir süre senin iyi bir adam olduğunu savunur, ama sonra söylediklerini
duyar, yaptıklarını görür, dostlarının ikazlarına rağmen defalarca hemde ısrarla
yanlışlarına devam ederse artık yüzüne bile tükürmeğe değer görmez.
30. NEDEN VE HANGİ DURUMLARDA PSİKOLOĞA,
PSİKOLOJİK DANIŞMANA veya PSİKOTERAPİSTE İHTİYAÇ
DUYABİLİRİZ ?
Çoğunlukla aşağıdaki durumlarda psikoloğa, psikolojik danışmana veya
psikoterapiste ihtiyaç duyarız.
Eğer,
Kişi kendinden hoşnut değilse ve kendini değiştirmek istiyorsa...
Düşüncelerinde, duygularında, davranışlarında, ilişkilerinde ve daha genel
olarak varoluş biçiminde bir aksama hissediyorsa...
Mutsuzsa, acı çekiyorsa, sosyal hayata uyum göstermekte zorlanıyorsa,
huzursuzsa, kaygıları çok fazla ise,…
Sosyal ilişkilerinde tutarlı davranma konusunda sorunlar yaşayıp iletişim
problemleri evde ve dışarıda çok fazla yaşıyorsa...
Eğer Kendisini daha iyi tanımak ve yaşam kalitesini yükseltmek istiyorsa...
Hemen her insan hayatının belli zamanlarında korkar, üzülür, yas tutar veya
yasını tutamaz, yalnızlık hisseder, içinde bir boşluk hisseder, kendini değersiz ve
yetersiz hisseder, utanç hisseder, kendine güvenemez, yapabileceğinin en iyisini
yapmakta zorlanır, kendi potansiyelinin farkında olmaz, kaygı duyar, değişen
çevre koşullarına (iş, şehir, okul değişikliği, vb.) uyum sağlamakta zorlanır,
7. karar vermekte güçlük çeker, ilişkilerinde istediği doyumu bulamaz,
umutsuzluğa kapılır, kendini çaresizce hayatın gidişine bırakır, kafasındaki soru
işaretleriyle uykusuz kalır, kendisini beğenmez ve kendini değiştirmek ister,
pişmanlık hisseder.
Kişi bazen, hayatında karşılaştığı bu güçlükler karşısında kendisine destek
olabilecek ve problemlerine dışarıdan bir gözle bakarak yardım edebilecek bir
uzmanın yardımına ihtiyaç duyabilir.
.
31. YAŞAM KOÇU SİZE NE KATAR?
Yaşam koçluğunu günümüzde koçluk kavramı üzerinde değerlendirilen diğer
dallardan da ayırmak gerekir. İşletme koçluğu, yönetici koçluğu, meslek
koçluğu, spor koçluğu, aile koçluğu, öğrenci koçluğu gibi birçok koçluk türü
vardır, ancak bunlar daha spesifik bir yapıya sahiptir ve bireyin tüm
yaşantısındaki maddi ve manevi unsurları bilmek zorunda değildir. Daha çok
mesleki alandaki tecrübe ve taktikleri paylaşıp doğru olanı tercih etmede
yardımcı olmaya çalışır.
Hayatınıza kim yön veriyor? Başkaları mı, korkularınız mı, Siz mi?
Hayattaki beklentileriniz, hayalleriniz, amaçlarınız neler?
Hayatınızdaki vazgeçemedikleriniz sizin yaşamınızı nasıl etkiliyor?
Bağımsız düşünebilmek için bağımlılıklardan kurtulabiliyor musunuz?
Yukarıdaki soruları çoğaltmak mümkün. Avrupa’da bizden daha önce başlamış
olan bizde ise yavaş yavaş hayatımızda çeşitli alanlarda kendini gösteren bir
kavram: “yaşam koçluğu”
32. Peki, bu koç ne iş yapar?
Yukarıda saydığımız soruların cevaplarını sizden tecrübeli ve size gerçekten yol
gösterebileceğine inandığınız bir insanla konuştuğunuzu, cevaplarını beraber
araştırdığınızı, en güzel sonuca ulaşmak için tartışmalar yaptığınızı düşünün.
8. İşte yaşam koçluğu tam da budur.
İnsanların bu bilinçle hareket ederek sadece kilo vermeye çalışmak istemesi
halinde bir diyet koçu ( diyetisyen ) ile çalışması ya da sınav kaygısından
kurtulup istediği başarıyı elde etmek isteyen bir öğrenci sadece öğrenci koçu
veya sınav koçu ile çalışması daha uygun olacaktır.
Bir yaşam koçu ise yaşam içindeki çok daha genel sorunlara müdahale etmek
durumundadır. Öyle ki bir yaşam alanınızdaki hiç tahmin etmediğiniz problem
belki de sizin yaşamınızdaki diğer alanlarda negatif etkiye sahip olacaktır.
Dolayısıyla yaşam koçu sizin sosyal hayatınızdaki, iş yaşantınızdaki, psikolojik
yapınızdaki ve ailenizdeki problemleri bütün olarak çözümleyip sonuca
gidebilecek bir yetiye sahip olması gerekiyor.
33. Yaşam koçu genelde hangi sıralama ile çalışır?
Bir Yaşam koçu, temelde ve daha çok şu sıralama ile çalışır:
1) Düşünce dünyanızın haritasını çıkarır, zihinsel olgunluğunuzu denetler.
2) Karakter yapınızı, hangi problemlere hangi cevaplar üretebileceğinizi ve
hangi davranışlara nasıl tepki vereceğinizi belirler.
3) Düşüncelerinizi ifade etme düzeninizi, dili kullanma becerinizi test eder.
İletişim kazalarını çözme konusunda önemli bilgi ve tecrübelere sahiptir.
4) Hayatta gerçekleştirmek istediğiniz kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerinizin
ne olduğunu öğrenir ve bu hedefleri revize etme ve yerine getirme konusunda
size yardımcı olur.
5) İnsanın kendi zihin dünyasını yeniden yapılandırma sürecinin bir parçası
olur ve bu konuda yol haritasının ne olacağını belirler.
Bu maddelerden yola çıkacak olursa temelde yaşam koçları şu üç unsur ile
hayatımızda yer alır:
a) Mevcut durumunuzu ve yolunuzu size gösterir.
b) Bu yol üzerindeki tercihlerinizi belirlemede yardımcı olurken varsa yeni
9. bir yolun tanıtımını yapar.
c) Neyi seçerseniz seçin tercihi size bırakacak ama seçiminiz sonrasında bu
seçimde sabit kalma anlamında size yardımcı olacaktır.
Bütün bunları gerçekleştirmek için sadece işin teorik kısmını bilen ve bilgi ile
yüklenmiş bir koç tabii ki size yardımcı olamayacaktır. Koçluk bir yönüyle
tecrübenin bilgi ile harmanlanmış ve çok değişik vakalarda değişik sonuçlar
alabileceğini önceden kabul edip bu tecrübeleri yeni bireylere uygulayabilme
enerjisini ve gücünü yakalayabilmiş insanların işidir. Bu anlamda “Yaşam
koçu” yum diyen bazı insanlara yaklaşırken hem de yaşam koçunuzu seçerken
dikkatli olmakta fayda vardır.
İnsanlar hayatlarının bir bölümünde, işlerin yolunda gitmediğini hissettikleri
anda desteğine ihtiyaç duyabilirler. Bazen yolunda gitmeyen işlerin yerine
mutlu olamayan insanlar vardır. Aslında bu da hayatın yolunda gitmediğini
gösterir. Bu insanlar için yaşam koçunun yapması gereken temel şey doğru soru
sormaktır. Sorulara verilen içten cevaplar yukarıda saydığımız çözüm yollarına
ulaşmada daha kestirme bir yol olacaktır.
34. Ölümlü de olsa hayatımız, yaşama nasıl ölümsüz bakışlarla bakabiliriz?
Hemen hepimiz için her saniye çok kıymetli. Başımıza gelen olaylar bazen
kontrolümüz dışında gelişebilir ama bunları nasıl yorumlayacağımız
kontrolümüzdedir. İşte tam bu noktada başımıza gelen olayları pozitif anlamda
yorumlarsak ve çözüm odaklı düşünürsek yol alabilir, ömrümüze ömür ve
bakışlarımıza derin ve bereketli anlamlar katabiliriz.
35. KAZANANLAR KAZANMADAN ÖNCE NE DERLER?
“BU İŞİN ÜSTESİNDEN GELİRİM" derler.
36. KAYBEDENLER KAYBETMEDEN VEYA KAYBEDECEĞİNİ
ANLAYINCA NE DERLER?
"BENİM İŞİM DEĞİL Kİ" derler...
37. DOĞRU SORUNU, DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU KİŞİYLE
PAYLAŞMAK
10. “Üç yaşındaki kızı ve ondan iki yaş büyük oğluyla birlikte uzun bir seyahate
çıkmıştı. Yollarda çocuklara meyve, çikolata almak için sık sık durur, her
defasında aldıkları şeyleri arka koltukta duran çocuklara uzatırken, kimin eli
uzansa; “ al, bunu kardeşinle paylaş!” derdi. Bir gün yolun ikiye ayrıldığı bir
yerde tereddüde düştü. Sağdaki yolu mu takip etmeleri gerekiyor, soldaki yolu
mu derken, eşiyle arasında tartışma çıktı.
Direksiyonun başında o oturduğu için gaza bastı ve kendi dediği istikamette
yola devam etti. Eşi onun bu hareketine çok içerledi, suratını astı ve başını yana
çevirip onunla hiç konuşmadı. Aralarındaki gerginliği anlamış olacak ki, küçük
kızları arkadan uzanıp annesini öptü ve dedi ki:
“al anneciğim, bunu babamla paylaş!”
Biz insanlar tek başına yaşayabilen varlıklar değiliz. Sosyal olma, bir gruba ait
olma gibi ihtiyaçlarımız var ; hayatta kalmak ve daha kaliteli yaşamak için
başkalarına ihtiyacımız var. Başkalarıyla bir arada olmak ise her zaman çok
kolay olmayabilir; bir takım gereklilikleri yerine getirmek önemlidir. Bunlardan
bir tanesi de paylaşmaktır. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz ve belki de
çocuklarımıza öğretmeye çalıştığımız bir değerdir. Peki neyi paylaşmak ?
O kadar çok şey var ki paylaşılacak; maddi değerler, düşünceler, anılar,
duygular…. Ve paylaştıkça görürürüz ki olumlu olanlar daha çok çoğalır;
olumsuz olanların ise acısı hafifler. Hiçbir şeyi paylaşmamak ise cimriliği
doğurur; duygularını ifade etmede, başkalarına destek sağlamada ve en
önemlisi kendine yardım etmede cimrilik...
Her insan zor dönemler yaşamış olabilir. Kimileri neler yaşadığını anlatmaktan,
duygularını paylaşmaktan çekinir. Her zorluğun kendisi üzerinden gelmeye
çalışır. Bunun sonucunda yaşadığı güçlükler daha da artar; fakat paylaştığında
karşı taraftan hissettiği sıcaklık ve empatiyle sıkıntısı hafifler, başka bakış
açılarına açık olur. Bunun için paylaşılacak kişi ve onun tutumu ve tarzı çok
önemlidir. Herkes aynı desteği ve ilgiyi sağlamayabilir.
Bunun için uzmanlardan yardım almak daha etkilidir.
Eğer siz de yaşadıklarınızı paylaşmak konusunda sıkıntı yaşıyorsanız psikolojik
destek alabilirsiniz. 0216 347 60 03- 0533 373 81 23
38. BAKIŞ AÇISI ÖNEMLİDİR
11. “Hapishanede günlerini sayan iki mahpus duvara bir delik delerler. Sadece
başlarının sığacağı kadar deliği genişlettiklerinde, “Hadi dışarı bir bakalım.”
derler.
Önce biri başını delikten dışarı uzatır ve ekşimiş bir yüz ifadesiyle “Çok kötü
ağabeyciğim çok kötü!” der. “Her taraf çamur her taraf berbat.”
Diğeri şaşırır ve başını dışarı uzatır. Bakar bakar... Ve hayran bir yüz ifadesiyle:
“Muhteşem” der. “Muhteşem bir gökyüzü, ağaçlar, bulutlar, kuşlar çiçekler
var.”
Çeşitli durumlarda değişik duygular gösteririz. Kimi zaman şu kişi beni
sinirlendirdi, şu olay beni üzdü, bu yer beni korkuttu deriz ve bazı tepkiler
gösteririz. Peki bu duygular bize nereden gelmektedir ? Bu duyguları ve
tepkileri biz yaratırız. Bunlar aklımızdan geçen düşüncelerden ve yaptığımız
yorumlardan kaynaklanır. Bir düşünün herkes aynı durumda üzülür mü ? daha
az üzülen var mıdır ? Peki daha olumlu düşünen var mıdır ? Aynı olay için
herkes farklı nitelikte ve nicelikte duygular gösteriyorsa o zaman yaşanan olay
duyguları yaratmıyordur, o olayı anlamlandırmamız, ona bakış açımız ,
yorumlarımız bu olaya vereceğimiz tepkimizi belli ediyor. İyi haber şu ki bu
düşünceleri , yorumlar da bizim kontrolümüzde, yani biz üretiyoruz.
Sizi zorlayan bir olay ile karşılaştığınızda otomatik olarak aklınıza gelen
olumsuz düşünceler karamsarlığa, mutsuzluğa, umutsuzluğa, korku yol açabilir.
Bunun sonucunda depresyon, fobi, kaygı bozuklukları gibi sorunlar
yaşayabilirsiniz. Sizi zorlayan bu yorumları değiştirmek sizin elinizde. Bu
yüzden öncelikle olumsuz bir durum ile karşılaştığınızda , o durumla ilgili
değerlendirmelerini fark etmeye çalışın, kendinize sorun. Daha sonra başka
insanları düşünün. Herkes bu duruma aynı şekilde bakar mıydı ?Daha az
olumsuz hisseden nasıl yorumlardı. Siz bu olay bir başkasının başına gelse nasıl
yorumlardınız? Bu gibi sorular arttıkça göreceksiniz ki her olayın tek bir
yorumu yok; pek çok bakış açısı var. Bunlardan bir tanesi mutlaka doğru olmak
zorunda değil. Önemli olan esnek olup tüm bakış açılarını değerlendirip daha
akılcı ve daha az zarar veren bir yol izlemek. Unutmayın ki ne kadar olumlu
olursa o kadar kendinizi iyi hissedecek ve uygun tepkiler gösterebileceksiniz.
Eğer olaylar ile ilgili yorumlarınız ve bakış açılarınız ile ilgili sorunlarınız
olduğunu düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. 0216 347 60 03- 0533
12. 373 81 23
39. ANI YAŞAMAK
Afrika’nın balta ve ağaç kesme motorlarının girmemiş bölgelerinde kayıp bir
şehrin
izini kovalayan arkeologlar kendilerine yardımcı olmaları için yerlilerle
anlaşırlar. Bir gün karşılarına bir şehre dair bir iz çıkar ve aceleyle kamp
yaptıkları yerden fırlarlar. Eşyaları taşıyan yerliler ise anlamsız bir biçimde
yerlerinde beklemektedirler. Geri dönen arkeologlar yerlilere aceleleri
olduğunu, çabuk hareket etmeleri gerektiğini söylerler. Yerliler cevap vermez ve
sessizce beklemektedirler. Arkeologlar telaş içinde kalmışken niçin
beklediklerini sorarlar. Yerlilerden biri cevap verir:
“Ruhunuz geride kaldı.”
Hepimiz her gün bir koşuşturma içerisindeyiz. Kafamız sürekli başka yerde,
başka işte , başka konularda. Yarın şu işi teslim edebilecek miyim? Zam istesem
mi ? Sınavı geçebilecek miyim? Bana bu konuşmayı neden yaptı? Bu konuda
benim bir suçum var mıydı? Akşam ne yesem ? gibi pek çok düşünce biz çok da
farkında olmadan aklımıza üşüşür. Ya geçmişteyizdir ya gelecekte peki aslında
nerede olmamız gerekir?
Anı yaşamak oldukça popüler bir deyimdir; fakat nasıl yapabiliriz bunu.
Öncelikle kendimizi gözlemlemeyi öğrenmeliyiz, düşüncelerimizin farkına
varmalıyız. Çoğu zaman ne düşündüğümüzün bile farkında değiliz. Bu yüzden
aklımızdan geçenlerin izlemek oldukça önemlidir. An’a gelmenin en etkili
yollarından bir tanesi de derin bir nefes almaktır. Öyle bir nefes alın ki o nefesi
içinizde hissedin. Peki gerçekten olduğunuz yerde misiniz? Günlük yaşamda
alışkanlıklarımız nedeniyle bazı şeylere çok dikkat etmiyoruz; örneğin her gün
geçtiğimiz yollardan otomatik olarak geçiyoruz. Belki aklımızda bin bir türlü
düşünce oluyor. Bu kez sadece etrafınıza bakın, sadece bakmayın görmeye
çalışın, değişiklikleri fark edin. Kokuları duyumsayın, rüzgarı hissedin, sesleri
dinleyin ; kısacası 5 duyunuzu kullanın ve gerçekten orada olun. Bazı
duygularınızı fark edin, onları yargılamayın sadece kabul edin.
O anda olmak hayattan zevk almayı sağlar. Sürekli geçmişte ya da gelecekte
olan insanlar depresyon ya da kaygı bozuklukları gibi sorunlar gösterebilirler.
13. Aşırı yemek yeme, öfke patlamaları gibi davranışlarda bulunabilirler. Bunların
üstesinden gelmenin en temel yolu o anda olmak ve farkındalık sahibi olmaktır.
Anı yaşamanız dileğiyle …
Eğer anı yaşamadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. 0216
347 60 03- 0533 373 81 23
40. UMUT ETMEK
İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler.
Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla
birlikte yürüyüşe çıkar.
Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan
gözlerle, 'Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?' der.
Baba; 'Ben de yorgunum oğlum'' der demez çocuk ağlamaya başlar. Baba tek
kelime etmeden ağaçtan bir dal keser. Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar
vermeyecek biçimde yontar.
Sonra dalı oğluna verir. 'Al oğlum, sana güzel bir at' der. Çocuk sevinçle dal
parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına
doğru gitmeye başlar.
Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile...
Baba gülerek kızına: 'İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen
kendini çok yorgun hissedeceksin.
İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at, bir
arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir şiir yada bir çocuğun tebessümü olabilir.
Yaşamda her zaman her şey yolunda gitmeyebiliyor. Bazen bir engel ile
karşılaşabilirsiniz. Hiçbir zorluk çıkmadan geçen hayattan zaten zevk alamayız.
Zorluklar çıksın ve onları aşma becerisi gösterelim ki güzel zamanlarımızın
farklında olup huzurla dolalım.
Peki zorluklarla karşılaştığımızda ne yapıcaz ? Çoğu insan bu durumu öyle bir
algılar ki sorunu gözünde çok daha fazla büyütebilir, sonuçlarını felaket gibi
görebilir ve sorun odaklı düşündüğü için etrafındaki potansiyel çözümleri
göremez. Bu durumda yapılacak şey çözüm odaklı olmaya çalışmaktır;
kafanızda sorununuz olmasın, nasıl çözerim olsun? Ve etrafınıza dikkatlice
bakın. Darlaşan algılarınız nedeniyle çözüm fırsatlarını bırakın değerlendirmeyi
göremiyor olabilirsiniz. En ufak olasılıkları değerlendirin. Umudunuzu asla
kaybetmeyin.
“Mutlaka bir çözümü var ve ben göremiyorum, şimdilik göremiyorum” diyin.
Ve asla pes etmeyin…
14. Bu konuda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
41. DİNLEMEK
Bir gün bir Kızılderili ve beyaz arkadaşı New York şehrinin merkezinde
yürüyordu. O sırada öğle tatili vaktiydi ve caddeler insanlarla doluydu.
Sürücüler kornalarını çalıyor, taksi şoförleri müşteri bulmak için köşelerde
bağrışıyor, sirenler çalıyordu... Kısacası, şehrin gürültüsü kulağı sağır edecek
derecede fazlaydı. Birden, Kızılderili durdu ve “Bir cırcır böceğinin sesini
duyuyorum” dedi.
Arkadaşı “Ne? Çıldırmış olmalısın. Bu gürültüde cırcır böceğini duymanın
imkanı yok” diye karşı çıktı.
“Eminim” diye ısrar etti Kızılderili. “Bir cırcır böceği duydum.”
Kızılderili bir müddet dikkatle dinledi ve caddenin karşı tarafına geçip büyükçe
bir çimento fabrikasına doğru yürüdü. Fabrikanın bahçesinde öbek öbek birkaç
çalılık vardı. Çalılıklara baktı. Gerçekten de dalların altında küçük bir cırcır
böceği vardı.
“İnanılmaz!”dedi arkadaşı. “Sende insanüstü kulaklar var galiba.
“Hayır” diye cevapladı Kızılderili. “Benim kulaklarım seninkilerden farklı
değil. Bütün mesele dinlediğin şeye bağlı.”
“Bu mümkün değil!”dedi arkadaşı. “Ben bu gürültüde asla bir cırcır böceğini
duyamam.”
“Mümkün” karşılığını verdi. “Neyin senin için gerçekten önem taşıdığına bağlı
bu. Dur sana göstereyim.”
Elini cebine sokup birkaç madeni para çıkardı ve onları yuvarlanacak şekilde
kaldırımda yere attı. Kulaklarında hala kalabalık caddelerin gürültüsü
yankılanırken, 8-10 metre mesafe içindeki bütün kafaların dönüp kaldırımda
çınlayan paranın kendilerine ait olup olmadığına baktığını gördüler...
Etrafımızda pek çok uyarıcı var; hepsini duymak oldukça yorucu hatta hem
fiziksel hem ruh sağlığı için zararlı olabilir. O yüzden enerjimizi daha verimli
15. kullanmak için her şeyi duymayız, aralarından seçeriz. Bu seçimler çoğu zaman
kendi ilgi alanlarımız, merak ettiklerimiz, işimize yarar olacağını
düşündüğümüz şeylerdir. Bunları daha çok fark eder , daha çok kulak kabartırız
ve daha çok duyarız. Diğerleri ise daha çok fonda kalır, duymayız bile. Bu bir
yere kadar işlevsel bir şey iken , bazen zararları olabilir. Oldukça katı bir şekilde
sadece dikkatimizi çeken şeyleri duyup, diğerlerini arka plana attığımızda
kendimizi sınırlandırmış oluruz. Başka bakış açılarına, başka deneyimlere açık
olmadan, kendi belirlediğimiz çizgiler arasında sıkışıp kalırız. Bu gelişme ve
büyünün yeninde büyük engel ve bazen hastalık yaratıcıdır. Bir düşünün son
zamanlarda kendinize güven problemi yaşıyorsunuz. Eğer kendinizle ilgili
sadece olumsuz yorumları dinlerseniz, onları duyarsınız; olumlu olanları
kaçırırsınız. Ya da sevdiklerinizin başına bir kaza geleceği ile ilgili kaygılısınız.
Gazetelerde sadece kaza haberlerini okursanız , diğer kaza olmayan durumları
görmez ve tehlikeyi daha büyük algılar , daha çok kaygı yaşarsınız.
Görüldüğü gibi dinlediğimiz şeyler ruh sağlığımızı oldukça etkilemektedir.
Dinlediğiniz şeylerin farkında mısınız ? yoksa siz çok da farkında olmadan
otomatik olarak mı gelişiyor ? Kendi belirlediğimiz sınırlarda sıkışmak, sadece
benzer şeyler duymamıza ve yaşamamıza neden olur. Daha farklı bakış açıları
daha farklı deneyimler için etrafınıza bakın. Öncelikle sıklıkla neler
duyduğunuzu fark edin ve size yardımı olacak, sizi geliştirecek şeyleri
duymaya çalışın.
Eğer bu konuda sorun yaşıyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz. 0216 347 60
03- 0533 373 81 23
42. İŞE RUHUNU VERMEK
Mozart, bulunduğu şehirden uzakta bir konser verecekti. Tüm hazırlıklar
tamamlanmıştı ve konser başlamak üzereydi. Mozart konser salonuna
girdiğinde salonda sadece on kişi vardı. Salondakiler konserin iptal edilip
edilmeyeceğini soruyorlardı. Mozart piyanosunun başına geçti ve tuşlara
dokunmaya başladı. Salonda kaç kişi olduğuna değil, yalnızca vereceği konsere
odaklanmıştı tüm varlığıyla. Düşüncesi yalnızca piyano çalma üzerinde
yoğunlaşmıştı. Bu yüzden iç durumu ve vücut etkinliği mükemmeldi. Tüm bedeni
müziğin ahengi ile yoğrulmuştu. Sanatın üstün gücüne inanıyor kendini ve onu
dinlemeye gelen insanları adeta tedavi ediyordu. 0 sırada Mozart'a salonda kaç
kişi olduğunu sorsalar her halde söyleyemezdi. Konserini bitirdiğinde içerideki
on kişinin alkışı bütün salonu dolduruyordu. Mozart ve onu dinleyenler
benzersiz bir gün yaşamışlardı. Mozart, akşam eşine yazdığı mektupta şöyle
diyordu: "Burada harika bir konser verdim ve herkes beni ayakta alkışladı."
Her birimizin bir uğraşısı var. İşimiz, hobilerimiz, sorumluluklarımız…
16. hayatımız bunlarla dolu. Peki ne kadar kendimizi işimize gerçekten veriyoruz ?
Elimize aldığımız işi sahiplenmek, ona tutkuyla bağlanmak, dışarıdan gelen
sözlere kulak asmadan onun uğrunda gitmek oldukça önemlidir. Bunun için
öncelikle yaptığınız işe tutkuyla bağlanmak olacaktır. O işi ne kadar çok
severseniz, ona bağlanırsanız aklınızda hep o olur, onunla uyanır , onunla
uyursunuz. O iş size iş gibi değil hobi gibi gelir, gereklilik olmaktan çıkar hobi
haline gelir. Ve hal böyle olunca gerçekten odaklandığınızda etrafınızdaki kimse
o kadar önemli değildir. Onların yorumları, eleştirileri arka planda kalır ; sadece
işiniz ve siz varsınızdır.
Yaptığınız her ne ise etrafınıza kulak asmayın. Diyelim ki sunum yapıyorsunuz
ve çok heyecanlısınız. Birkaç kişinin sunumun yarısında çıktığını gördünüz, bir
kaçının sizi dinlemediğini farkettiniz. Aldırmayın, devam edin. Dikkatiniz ve
ruhunuz yaptığınız işte olsun. Onu hissedin, yaşayın, bağlanın. Siz gerçekten bu
işi yaşayınca ve zeck aldıkça göreceksiniz ki etrafınızdaki kişiler de bun fark
edecek ve onlar da en az sizin kadar zevk alacak.
Bu konu ile ilgili sorunlar yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek
alabilirsiniz. 0216 347 60 03- 0533 373 81 23
43. DİNLEMEK
Bir gün bir Kızılderili ve beyaz arkadaşı New York şehrinin merkezinde
yürüyordu. O sırada öğle tatili vaktiydi ve caddeler insanlarla doluydu.
Sürücüler kornalarını çalıyor, taksi şoförleri müşteri bulmak için köşelerde
bağrışıyor, sirenler çalıyordu... Kısacası, şehrin gürültüsü kulağı sağır edecek
derecede fazlaydı. Birden, Kızılderili durdu ve “Bir cırcır böceğinin sesini
duyuyorum” dedi.
Arkadaşı “Ne? Çıldırmış olmalısın. Bu gürültüde cırcır böceğini duymanın
imkanı yok” diye karşı çıktı.
“Eminim” diye ısrar etti Kızılderili. “Bir cırcır böceği duydum.”
Kızılderili bir müddet dikkatle dinledi ve caddenin karşı tarafına geçip büyükçe
bir çimento fabrikasına doğru yürüdü. Fabrikanın bahçesinde öbek öbek birkaç
çalılık vardı. Çalılıklara baktı. Gerçekten de dalların altında küçük bir cırcır
böceği vardı.
“İnanılmaz!”dedi arkadaşı. “Sende insanüstü kulaklar var galiba.
17. “Hayır” diye cevapladı Kızılderili. “Benim kulaklarım seninkilerden farklı
değil. Bütün mesele dinlediğin şeye bağlı.”
“Bu mümkün değil!”dedi arkadaşı. “Ben bu gürültüde asla bir cırcır böceğini
duyamam.”
“Mümkün” karşılığını verdi. “Neyin senin için gerçekten önem taşıdığına bağlı
bu. Dur sana göstereyim.”
Elini cebine sokup birkaç madeni para çıkardı ve onları yuvarlanacak şekilde
kaldırımda yere attı. Kulaklarında hala kalabalık caddelerin gürültüsü
yankılanırken, 8-10 metre mesafe içindeki bütün kafaların dönüp kaldırımda
çınlayan paranın kendilerine ait olup olmadığına baktığını gördüler...
Etrafımızda pek çok uyarıcı var; hepsini duymak oldukça yorucu hatta hem
fiziksel hem ruh sağlığı için zararlı olabilir. O yüzden enerjimizi daha verimli
kullanmak için her şeyi duymayız, aralarından seçeriz. Bu seçimler çoğu zaman
kendi ilgi alanlarımız, merak ettiklerimiz, işimize yarar olacağını
düşündüğümüz şeylerdir. Bunları daha çok fark eder , daha çok kulak kabartırız
ve daha çok duyarız. Diğerleri ise daha çok fonda kalır, duymayız bile. Bu bir
yere kadar işlevsel bir şey iken , bazen zararları olabilir. Oldukça katı bir şekilde
sadece dikkatimizi çeken şeyleri duyup, diğerlerini arka plana attığımızda
kendimizi sınırlandırmış oluruz. Başka bakış açılarına, başka deneyimlere açık
olmadan, kendi belirlediğimiz çizgiler arasında sıkışıp kalırız. Bu gelişme ve
büyünün yeninde büyük engel ve bazen hastalık yaratıcıdır. Bir düşünün son
zamanlarda kendinize güven problemi yaşıyorsunuz. Eğer kendinizle ilgili
sadece olumsuz yorumları dinlerseniz, onları duyarsınız; olumlu olanları
kaçırırsınız. Ya da sevdiklerinizin başına bir kaza geleceği ile ilgili kaygılısınız.
Gazetelerde sadece kaza haberlerini okursanız , diğer kaza olmayan durumları
görmez ve tehlikeyi daha büyük algılar , daha çok kaygı yaşarsınız.
Görüldüğü gibi dinlediğimiz şeyler ruh sağlığımızı oldukça etkilemektedir.
Dinlediğiniz şeylerin farkında mısınız ? yoksa siz çok da farkında olmadan
otomatik olarak mı gelişiyor ? Kendi belirlediğimiz sınırlarda sıkışmak, sadece
benzer şeyler duymamız
44. HER ZAMAN ÇÖZÜM VARDIR
HER ZAMAN BİR ÇÖZÜM VARDIR
Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyetine göre paylaşmak
üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası
18. babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne 2'ye, ne 3'e, ne de
9'a bölünebilmektedir.
"Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi gelir!" diye düşünüp,
ona giderler; durumu anlatırlar.
Bilge kişi :
"Benim bir devem var, onu da alıp, yeniden hesap yapın!" der.
Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler.
Önce 2'ye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır.
Sonra 3'e bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır.
Daha sonra 9'a böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır.
Ama, bütün develeri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır yine.
Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaşlı bilgeye başvururlar.
Bilge kişi güler ve:
"İyi öyleyse!" der. "Sorun çözümlendiğine göre, ben de devemi geri alabilirim
öyleyse."
Hayat karmaşık. Pek çok sorun var önümüzde sıralanan. Hepsi de çözülmeyi
bekliyor. Hatta bazen öyle anlar var ki hiç birini görmeyip sadece uzaklaşmak
kaçmak istersiniz. Bunlarla yüzleşmemek uğruna yaşamın içinden pek çok
şeyden kaçınırsınız. Ve bu çaresizlik hissi pek çok fiziksel ve psikolojik
rahatsızlıklara yol açabilir. Kendinizi bedensel olarak yorgun, bitkin, aşırı
gergin ve tetikte hissedebilirsiniz. Psikolojik olarak kendinizi işe yaramaz
hissedebilir veya depresyon gibi rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz. Bununla birlikte
sosyal yaşamdan çekilir, okul ve işte başarısızlıklar yaşayabilirsiniz. Peki
sorunları çözmek o kadar da zor mudur ?
Sorunlarınızı çözmek için öncelikle onunla yüzleşme cesareti göstermelisiniz.
Çoğu kişi yüzleşmekten korkup sorunu görmezden gelmektedir. Bu ise sorunu
ortadan kaldırmayıp bazı durumlarda daha da kötüleştirebiliyor. Bu bakımdan
ilk adım sorunun olduğunda bununla yüzleşme ve kabul etmektir. Sonra
problemi net bir şekilde tanımlamak gerekmektedir. Ardından komik veya
saçma da olsa tüm seçenekleri yazın. Her bir seçeneğin olası avantaj ve
dezavantajlarını belirleyin. Bu kar zarar hesabına göre uygun olduğunu
düşündüğünüz bir seçeneği uygulayın. Uyguladıktan sonra sonuçlarını mutlaka
değerlendirin. Kötü gittiyse neden kötü gitti ve nasıl daha iyi hale getirildi diye
19. analiz etmek faydalıdır ya da tamamen farklı bir seçeneği seçebilirsiniz. Yani
çözüme ulaşmak sizin elinizde. Bir sorun olduğunda o sorunu çözemem diye
düşünüp bırakmak yerine, sorunu etkili bir şekilde değerlendirirler. İlk
aşamalarda sorun çözme süreci biraz ağır ilerlese de daha sonra pratiklik
kazandıkça daha hızlanır ve otomatik hale gelir. Ve kişi sorunları çözmeye
başardıkça kendine güveni gelir, sorun yaşamaktan korktuğu için kendini geri
çekmez ve problemlerle karşılaştığında panik olmaz.
Unutmayın bazen sorunlar düşündüğümüz kadar karmaşık ve çözümü çok zor
değildir. Biz bu sorunu çözemem diye düşünürken bazen çok yakınımızda
öylece bizim onu görmemizi bekliyor olabilir.
Bu konuda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
45. HIZLI YAŞAMAK
Genç ve başarılı bir yönetici, yeni Jaguar'ıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde
geçiyordu. Parketmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek çocuklara
dikkat ediyordu ve bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı. Arabayla caddeden
yavasça geçerken hiç çocuk göremedi fakat arabasının kapısına bir tuğla
atıldığını farketti. Aniden arabasını durdurarak tuğlanın fırlatıldığı yere geri
döndü. Arabadan indi, orada bulunan küçük bir çocuğu tuttu ve onu parketiği
arabasına doğru iterek bağırmaya başladı; "Bunu neden yaptın? Sen de kimsin,
ne yaptığının farkında mısın?"... İyice sinirlenerek devam etti; "Bu yeni bir
araba ve atmış olduğun bu tuğla bana çok pahalıya malolacak. Bunu neden
yaptın?"
Çocuk yalvararak cevap verdi:
- Lütfen efendim. Çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim bilmiyordum. Eğer
tuğlayı fırlatmasaydım kimse durmazdı.
Parketmiş arabalardan birinin arkasına işaret ederken çocuğun gözyaşları
çenesine süzülüyordu... Sonra devam etti:
- Kardeşim kaldırımın kenarından yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden
düştü. Ben onu kaldıramıyorum. Lütfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam
için bana yardım eder misiniz? Benim için çok ağır.
Bu durumdan son derece duygulanan genç yönetici, boğazında büyüyen
yumruyu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genci kaldırarak, tekerlekli
sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle, çizik ve yaraları sildi ve gencin ciddi bir
20. yarası olup olmadığını kontrol etti. Küçük çocuk genç yöneticiye dönerek:
- Teşekkür ederim efendim. Tanrı sizi korusun, dedi.
Genç yönetici, küçük çocuğun ağabeyini kaldırımdan evine doğru götürmesini
izledi. Bulunduğu yerden arabasına geri dönmesi oldukça uzun sürmüştü. Uzun
ve yavaş bir yürüyüştü...
Genç yönetici, kapıyı hiç tamir ettirmedi. Kapıda oluşan çöküğü, hayatını
birisinin kendisine tuğla atmasını gerektirecek kadar hızlı yaşamaması
gerektiğini hatırlatması için öylece bıraktı. Tanrı, bazen ruhunuza fısıldar ve
kalbinize konuşur. Bazen, dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir
tuğla fırlatır. İster fısıltıyı dinleyin, ister tuğlayı bekleyin. Karar sizin...
Çok hızlı yaşıyoruz. Belki günümüz şartları bunu gerektiriyor; belki kendimiz
başka türlüsünü yapamıyoruz; fakat bu hız giderek de artan bir hız giderek de
artıyor. Sürekli bir koşuşturmaca halinde, yaşamdaki isteklerimizi elde etmeye
çalışıyoruz. Peki biz bu şekilde koşarken etrafımızda neler oluyor ?
Dikkatimiz kendimiz ve günlük yaşam problemlerinin üzerinde olduğu
müddetçe oldukça şeyi kaçırıyor olabiliriz. Gün ne zaman başlıyor ne zaman
bitiyor farkında olmazken etrafımızda neler kaçırıyoruzdur kim bilir. Belki
bizden ilgi bekleyen biri vardır, belki yardıma muhtaç biri vardır ya da
sağlığımızda problem olabilir . Kendimizi yaşamın hızına çok kaptırdıysak
bunları fark etmiyor olabiliriz. Ne zaman bizden ilgi bekleyen çekip giderse
veya sağlık sorunu yaşarsak yani bir nevi birileri bir tuğla fırlatırsa o zaman
farkına varırız. Ve fırlatılan o tuğla canımızı çok yakabilir. Buna gerek
duymadan yaşam koşturmasından sıyrılıp etrafımıza bakmak önemlidir.
Bu konuda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
46. KÜÇÜK YÜREKLER
Meyveli dondurmaya bayılıyordu. Parası yeter miydi, bilmiyordu ama
denemekten ne çıkardı! Pastaneye girdi, masaya gelen bayan garsona bir kâse
meyveli dondurmanın ne kadar olduğunu sordu 10 yaşındaki küçük çocuk. ‘‘50
sent’’ diye cevapladı bayan garson. Elini cebine soktu ve parasını saydı çocuk.
‘Peki, küçük bir külâh alsam?’ Yan masada bekleyenler vardı, sabırsızdı bayan
garson. Ters bir şekilde cevapladı bu kez: ‘‘35 sent’’ Çocuk tekrar saydı
elindeki parayı. Kararını verdi. ‘Meyveli olmasa da olur. Sade dondurma
21. istiyorum’ dedi bu kez. Bayan garson dondurmayı getirdi, faturayı masaya
koydu ve uzaklaştı. Çocuk keyifle yedi dondurmasını, kasaya parasını ödedi ve
ayrıldı. Bayan garson masayı temizlemek için yaklaştığında gördüğü manzara
karşısında dona kaldı. Boş kâsenin yanında garson kıza bahşiş olarak sade
dondurmadan arttığı 15 sentini bırakmıştı çocuk.
Birilerine bir şeyler vermek , birilerinden bir şeyler almak kadar kolay olmuyor
her zaman. Hep bir şeyler istiyoruz diğer insanlardan, hayattan. Tüm uğraşımız
istediklerimizi almak için… Peki bunun için bu kadar uğraşıyor iken kendimize
dönüp baktığımızda biz bu kadar veriyor muyuz ? Belki bir şeyim yok ki ne
vereyim diye düşünüyor olabilirsiniz. Fakat etrafınızdakilere verebilecek o
kadar çok şey var ki … En başta en büyük şeyi sevginizi verebilirsiniz, belki
ilginizi, desteğinizi, bir küçük gülümsemenizi… Bun küçük detaylar siz çok
farkında olmasanız da karşınızdaki kişilere büyük mutluluklar verebilir. Bunu
yapmanın sadece etrafınızdakilere değil size de katkısı olacaktır. Unutmayın
birilerine ne kadar çok şey verirseniz sizden bir şey azalmayacak tam tersi
artacak. Bunun yanında etrafınıza ne kadar çok şey verirseniz, kendinize de çok
şey verdiğinizi göreceksiniz. Kendinizi başkalarından ve kendinizden mahrum
bırakmayın..
Bu konuda sorunlar yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
47. VAZGEÇMEMEK
VAZGEÇMEMEK
Cemal Reis, elli beş yaşında bir kaptan emeklisi idi ve emekli maaşı ile kıt
kanaat geçinirdi. Hiç evlenmediği için, hep sıcak bir yuvanın, ona sevgileri ile
hayat verebilecek bir eşin ve evlatların hasreti ile yanıyordu. Onu teselli eden
tek şey, arada bir de olsa eski teknesi ile balığa çıkmaktı. O sabah, her zaman
olduğu gibi erkenden uyandı. Denizde kahvaltı etmeyi sevdiğinden, kalkar
kakmaz nevalesini hazırlayıp evinden fazla uzakta olmayan teknesine doğru
yola koyuldu. Tabiat, sabahın o erken saatinde, tüm sessizliği ile reisin kanına
huzurla karışık bir mutluluk şırınga ediyordu.
Fakat, akşama doğru çıkan fırtına, tüm huzurunu birden kaçırıverdi. Zaten
yılların üzerine bindirdiği bir yığın yükle eskiyen teknesi, kısa sürede alabora
olmuştu. Çok kereler böyle fırtınalarla karşılaştığından, sonuna kadar direnmesi
gerektiğini biliyordu. Sabaha karşı, onu bir kalas parçasına tutunmuş, baygın bir
halde buldular. Fırtına çoktan dinmişti. Reis, kurulanıp giyindikten sonra
umursamaz bir tavırla kendisini bulanlara sordu: “Balıklarım nerede?
22. Çoğu bireyin yaşamda bir amacı vardır. Kendimizi iyi hissettirecek şeylerin
peşinden koşarız. Bunlar kimimiz için para, kimimiz için aşk, kimimizin için
başarı olabilir ve bu liste çok uzundur. Peki herkes bu amaçlara tıkır tıkır hiç
zorlanmadan mı ulaşır
Amaçlarımıza ulaşmak bir süreçtir. Bazen uzun bazen kısa bir yoldur. Bu yolda
bazı engellerin karşımıza çıkması kaçınılmazdır. Hatta işlevi bile olabilir; eğer
engeller çıkıp sorunlarla karşılaşmazsak ulaştığımızda aldığımız haz daha düşük
olur. Fakat sorunları atlatıp istediklerimize kavuşursak o zaman
memnuniyetimiz ve sevincimiz artar.
Peki sorunlarla karşılaştığınızda ne yapmalısınız ? Öncellikle sorunu görüp ,
kabul etmeniz önemlidir. Yani sorun yokmuş gibi davranmak yerine sorunu fark
edip, onu tanımlamak gerekmektedir . Sorun tam olarak ne , hangi ögeleri
içeriyor, neden sorun? benim için nasıl sonuçlar doğurabilir ? gibi soruları
sorabilirsiniz. Sonraki adım aklınıza gelen tüm çözüm önerilerini
listelemektedir. Daha sonra her bir seçeneğin avantaj ve dezavantajlarından bir
tanesi seçilir ve çözüm denenir. Ardından bu çözümün işe yarayıp yaramadığı
değerlendirilir. Eğer yaramamışsa üzerinde değişiklikler yapılabilir ya da başka
seçenek denenir. Böylece sorunlar çözüldüğünde siz sorun çözme konusunda
deneyimli olmuş olursunuz. Bu deneyim size amaçlarınıza ulaşma konusunda
ayrıca bir güven verir. Böylece sorunlarla karşılaştığınızda vazgeçmez, her ne
olursa olsun devam edersiniz.
Bu konuda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
48. HAYATI ERTELEMEYİN
Genç adam annesi için çiçek alacaktı. 200 mil uzakta yaşadığı için kendisi
yürümeyecekti malesef. Çiçekleri oraya giden bir araçla yollamayı planlıyordu.
Çiçekçinin önünde arabasından indi. Tam bu sırada kaldırıma oturmuş küçük
bir kız takıldı gözüne. Nedense bu gözyaşlarının sebebini öğrenmek istedi.
"Annem için gül almak istiyorum ama param yetmiyor" dedi kız. Adam
gülümseyerek; "Gel hadi, dedi. Ben istediğin gülü alacağım sana." Satın aldığı
gülü küçük kıza verdi. Ardından kendi güllerini sipariş etti ve annesinin adresini
bıraktı.
Genç adam kızı annesine götürmek istediğini söyledi. Küçük kız bu duruma çok
sevinmişti. "Evet beni annemin yanına götürebilirsiniz." diye atıldı. Yolu tarif
etti. Ancak ulaştıkları yer bir mezarlıktı. Küçük kız elindeki gülü, toprağı hala
23. taze olan mezara bıraktı.
Tam bu anda ince bir sızı dokundu adamın kalbine. Hemen çiçekçiye geri
döndü ve siparişini iptal etti. Satın aldığı bir buket çiçekle 200 mil ötedeki
annesinin yanına sürdü arabasını. Ve annesine gülümseyerek, sıkıca sarıldı.
Sürekli bir koşuşturma içerisindeyiz değil mi ? Gün içerisinde yapmamız
gereken pek çok şey var. Bu akışta sürükleniyoruz bir nevi. Hepsini
yetiştiremiyorsak bile öncelik sıraları yapıyoruz ve buna göre ilgileniyoruz. Bu
belirlediğimiz öncelikleri ne kadar bilinçli yaptığımız sorgulanır. Neye göre
karar veriyorsunuz ?
Hepimizin sahip olduğu ve önemsediği değerleri var. Bunlar, iş, başarı, sağlık,
ahlak, aile, para gibi pek çok alanda olabilir. Her birine değer verdiğimizi
düşünsek bile bunu gündelik yaşamda gösteremiyor olabiliriz. Örneğin bir iş
adamı aile, sağlık gibi değerlere çok önem verdiğini söyleyebilir ; fakat her gün
eve geç saatlerde geliyor , ailesiyle hiç vakit geçirmiyor ve aklı sürekli işlerinde
olabilir. Bu durumda her ne kadar aile gibi değerlere önem verse de bunu
gündelik yaşamda gösteremiyordur.
Değerlerimizi bir kayıp yaşadığımızda daha çok hatırlarız belki pişman oluruz.
Fakat mutlaka kaybetmemiz mi gerekiyor, artık çok geç olması mı gerekiyor ?
Bugün farklı bir şey yapın, sevdiklerinizi düşünün ve onlara bu sevginizi
hissettirin…
Bu konuda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.
0216 347 60 03- 0533 373 81 23
49. KORKULAR İLE YÜZLEŞMEK
Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin
devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını
görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek
susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için
suyu içer. O anda bilge düşünür:
-Benim bundan öğrendiğim şu oldu, der. Bir insanın istekleri ile aras ndaki
engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü
engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.
24. Korku oldukça doğal bir duygudur. Aslında bir bakıma işlevseldir ; hayatta
kalmamızı sağlar. Eğer karşıdan karşıya geçerken hiç korkmazsanız büyük
olasılıkla bir araba çarpar ve ölürsünüz ya da eli bıçaklı bir saldırgan size doğru
koşarken, kaçıp kurtulmamızı sağlayan da korkudur. Bu derece işlevsel olan
korku duygusu bazen önümüze çok engel çıkarabilmektedir.
Dışarıdan gelen uyarıcıları “tehlike” olarak algıladığımızda korku hissederiz.
Fakat ya yanlış bir algılama varsa? Gerçekte tehlikeli olmayan uyarıcıları
aklınızdan geçen düşünce ve yorumlarla tehlikeli olarak algılıyor olabilirsiniz.
Ve bazı durumlarda güçlü fizyolojik tepkiler gösterebilir ya da o durumlara hiç
girmiyor olabiliriz. Bu durumda korku işlevselliğini kaybedecek ve neden
olduğu kaçınmalar ile olumsuz sonuçlar yaşatacaktır.
Siz de başarısız olmaktan korktuğunuz için yeni bir projeye girmemiş
olabilirsiniz. Birileri size güler ve rezil olurum korkusuyla yaratıcı
fikirlerinizden bahsetmemişsinizdir. Yalnız kalmaktan çok korktuğunuz için
size kötü davranan kişiler ile birlikte olabilirsiniz. Eleştirilirim korkusuyla
içinizden geldiği gibi davranmıyor olabilirsiniz. Kapana kısılmış gibi bir hayat
değil mi ? Tıpkı yaşamdan çekilmişsiniz gibi… Bu kaderiniz olmak zorunda
değil. Aslında etrafınızda korkulacak bir şey yok, tehlike algısını kendiniz
yaratıyorsunuz.
Siz de bu konuda sorunlarınız olduğunu düşünüyorsanız psikolojik destek
alabilirsiniz. 0216 347 60 03- 0533 373 81 23
50. REKABET
Yeni mezun olmuş bir öğretmen olan Mary, Navajo Kızılderililere ait bir
yerleşim bölgesinde öğretmenlik yapmaya başlamıştı. Her gün beş öğrenciyi
tahtaya çağırıyor ve ödev olarak onlara vermiş olduğu basit bir matematik
problemini çözmelerini istiyordu. Onlar ise, tahtanın önünde sessiz ve isteksiz
bir şekilde duruyorlardı. Mary bir türlü anlayamıyordu. Ne eğitim derslerinde,
ne de Phoenix'de staj yaparken öğrendikleri bir işe yarıyordu.
‘Neyi yanlış yapıyorum? Neden hep problemi çözemeyecek öğrencilerimi
tahtaya kaldırıyorum acaba?’ diye kendi kendine sorup duruyordu. En sonunda,
öğrencilere sormaya karar verdi ve genç Kızılderili öğrencilerinden benlik
imgesi ve öz değer konusunda şaşırtıcı bir şey öğrendi.
Öğrenciler birbirlerine birey olarak saygı duyuyorlardı ve herkesin problemleri
çözmeyi beceremeyeceğini biliyorlardı. Bu genç yaşlarında bile sınıf içerisinde
kazanan-kaybeden yaklaşımının sergilenmesinin bir işe yaramayacağını
düşünebiliyorlardı. Tahtanın önünde bir öğrenci mahcup olursa bunun kimseye
25. bir şey kazandıramayacağına inanıyorlardı. Onun için, herkesin önünde
birbirleriyle rekabete girmeyi reddediyorlardı.
Bunu öğrendikten sonra, Mary sistemi değiştirdi. Artık öğrencilerinin ödevlerini
teker teker kontrol ediyordu. Hiçbirini de diğerlerinin önünde mahcup duruma
düşürmüyordu. Gençlerin hepsi öğrenmeye hevesliydi. Ama bunu yaparken
başka birisini kötü duruma düşürmeyi istemiyorlardı.
Hayatta başarılı olmak hepimizin dileği. Bunun için uzun bir yol var. İlkokul
sıralarından , üniversiteye oradan iş yaşamına kadar bu uzun yolda hep iyi
olmak amaçlanır . Çoğu birey için bunun yolu başkalarından daha iyi olmak ile
olur. Yani başarı tanımı başkaları ile kıyaslanarak oluşturulur. Böylece başarı
basamaklarından çok rekabet ve hırs adımları atılır.
Çoğu eğitim sistemi başarılı olmanın tanımını, başkalarının önünce geçmek
olarak yaparlar. Böyle bir sistemde çocuklar arkadaşlarının bilemedikleri soruyu
bilirlerse , diğerlerinden en önce parmak kaldırırlarsa başarılı olurlar. Daha
sonra liselere ve üniversitelere hazırlık sürecinde de benzer durum söz konusu
olur; diğerlerinden yüksek puan al ki istediğin yere girebilesin. Ve bu durum işe
girerken de benzerdir; diğerlerinden daha iyi ol , onların önüne geç; ancak öyle
fark edilirsin…Görüldüğü gibi rekabet duygusu bize küçük yaşlardan itibaren
yaşam boyunca aşılanır. Fakat olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Başta
rekabetin amacı başarılı olmak iken kişi başarılı olmak yerine daha çok hırslı
olur. Kişilerarası ilişkileri bozulabilir, fiziksel olarak sürekli gergindir. Kaygı,
stres, her an tetikte olma hali, tedirginlik, huzursuzluk en başta gelen
duygularıdır. Bu duygular ve karmaşık zihinle hedeflediği başarıya ulaşması da
oldukça güç olur.
Başarılı olmak ve bu süreçte sağlığınızı kaybetmemek istiyorsanız, yıllarca
öğretilene karşı çıkın, başkalarıyla rekabet etmeyi bırakın. Hayatın her
döneminde yarışacak pek çok kişi var ve hepsini geçmek mümkün değil olsa
bile sonu başarı değil tükenmişlik olacaktır. Sadece kendi yapabildiklerinizi fark
edin ve kendi performansınızı en iyi hale getirmeye çalışın.
51. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlar
. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlarda şu cümleler
sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır artık:
’’Beni sen hiç anlamıyorsun’’
’’Ben kendimi sana anlatamıyorum’’
’’Sen önceden böyle değildin, çok değiştin’’
’’Sen hep böylesin’’
26. ’’Hiç değişmeyeceksin’’
’’Artık senin bu kadar duyarsız olmana dayanamıyorum’’ gibi,
Çiftlerde ortaya çıkan sorunlar, aslında problem diye görülmeye başladığı
zamandan daha önceden de vardır. Fakat yaşam döngüsünün çeşitli devrelerinde
(evlilik, çocukların doğumu, çocukların okulu, eşlerin iş-meslek rolleri, geleceği
yapılandırma) çiftler belirli amaçlar üzerine odaklaşırlar.
Böylece ilişkinin yürümesini engelleyen ‘’şeyleri’’ göremez ya da görse
de fark etmemeye, fark etse de bir süre sonra bunun değişeceğine kendini
inandırmaya çalışır. Fakat bu yaşam döngüsü içinde ani ve büyük değişimler,
zorlanmalar, kayıplar ve bu döngünün oturtulmasıyla, kişiler o ana kadar belki
de hiç yapmadıkları, ya da bazen düşündüğü hatta bazen deneyime geçirdiği
‘’kendine farkındalığı üzerine yoğunlaşmaya başlar ben neyim ne oluyor’’
52. Kariyer Koçu ve Kariyer Koçluğu
Her insanın yaşamı boyunca kariyerinde beş ila on değişiklik yaptığı
bilinmektedir. Kariyer koçluğu kişinin, iş hayatına ilişkin konulardaki
farkındalığını artırmasına, yaşam amacı ve onunla bağlantılı olarak kariyer
hedefleri konusunda netleşmesine, kariyerindeki gelişim ve dönüşüm için etkili
olacak aksiyonların belirlenmesine yardımcı olan etkileşimli bir süreçtir.
Bu süreçte kariyer koçu;
Dinleyerek, pozitif geri bildirim vererek, güçlü sorular sorarak ve
modelleme yaparak etkin ve etkileşimli bir iletişim ortamı oluşturur,
Doğru soru sormaya odaklanır,
Danışanlarının bugününü inceleyerek işe başlar ve onları gelecekte
yapmak istediklerine doğru yönlendirir,
Geçmişi sorgulamaz, güçlü yönlerini ortaya çıkartarak işlerinden
maksimum düzeyde verim almalarına katkı sağlar, amaçları, değerleri ve
tutkuları ile uyum içinde bir iş hayatına kavuşmasını hızlandırır.
53. Yaşam Koçu
Günümüzde insanların yaşamlarında karşılarına çıkan engellerle ve problemlerle
baş etmek için profesyonel yardım arama eğilimleri giderek artmaktadır.
Psikolojik danışmanlık, psikoterapi ve yaşam koçluğu aynı problemlere yönelik
çalışmasa da insan yaşamını daha kaliteli ve daha doyumlu hale getirmeye
çalışmaları açısından benzer yönleri bulunmaktadır.
27. Yaşam koçluğu normal bireylerin yaşamları ile ilgili önemli kararlar almalarına
ya da zorlu dönemeçlerden geçerken doğru adımları atmalarına yardımcı olmak
üzere planlanan profesyonel bir yardımdır.
54. Yaşam Koçluğu
Yaşam koçluğu; psikolojik problemi olmayan ve yaşamında normal davranışlar
sergileyen bireylerin hedeflerine daha hızlı ve etkili ulaşmasına yardımcı olmak
amacıyla verilen profesyonel bir, kişisel gelişim hizmetidir.
Yaşam koçu, Psikologların veya Psikiyatrinin uzmanlık alanına giren anormal
davranışlarla, psikolojik hastalıklarla ve psikolojik problemlerle ilgilenmez.
Normal davranış sergileyen insanların hayatında nasıl daha başarılı
olabileceğiyle ilgilenir. Tedavi edici değil geliştiricidir.
Günümüz koşulları hızlı değişimlere ayak uydurmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu
nedenle bireyler iş yaşamında ve özel hayatlarında profesyonel desteğe ihtiyaç
duyabilirler.
Yaşam Koçluğu kişisel hedeflerine ulaşmalarında bireylere bir yol haritası
sunar. Alanlarında başarılı olmuş binlerce insanın, yaşamları boyunca elde
ettikleri deneyimleri danışanlara aktarır. Bu deneyimlerin ortak özelliklerini
araştırır ve bireylerin kullanabilecekleri stratejiler haline çevirir.
55. Hayat Koçu
Hayat Koçu, yaşam enerjimizi, pozitif-negatif alışkanlıklarımızı fark
etmemizi sağlayan kişidir. Bizlerin pratik yaşamda en iyi duruma ve yapıya
ulaşmamızda, ideal hedeflerimizi ve edinmek istediğimiz vizyonu
gerçekleştirmemizde ve bunun sonucunda da amaçladığımız ve bize yaşanılır
kılacak hayatı sürdürmemizde etkili olan araçları bulmamızı sağlayarak bizleri
durağan ve pasif konular da eyleme geçmemize yardımcı olan kişi-kişilik veya
ünvandır.
Hayat Koçunun amacı hayatı zorlaştıran etkenleri eleminize ederek, hayatı
yaşanılır kılacak pozitif tepkiler üreterek yaşam skalamızı ve ivmemizi
çalıştırmak olacaktır. Ayrıca yaşamımızdaki tüm sorun ve terslikler için hep
bizden bağımsız kişileri suçlamaya alışığızdır.
Oysa Hayat Koçluğu terminolojinde değişmesini gerçekten istediğimiz
yaşamımızla ilgili pek çok konunun değişim gücünü ve anahtarını içimizde
taşırız.
28. 56. Eğitim koçu ve Eğitim Koçluğu
Eğitim Koçu öğrenciyi tanıyarak onun öğrenme stilini, dikkat durumunu
tespit edip uygun bir çalışma programı hazırlıyor.
Eğitim koçluğu; eğitim ortamında bir koç ve öğrenci arasında kurulan,
öğrencinin gelişimini destekleme amaçlı bir güç birliğidir.
Eğitim Koçluğu; insan fizyolojisinden hareketle, özellikle beynin çalışma
sistemi olmak üzere, kişinin potansiyelini ortaya çıkarma, öğrenmeyi öğrenme
ve davranış düzeyinde yaşamına yansımalarını sağlar.
57. Öğrenci Koçluğu:
Öğrencilerin kendilerini tanımaları, güçlü yanlarını ve yeteneklerini
keşfetmelerini, hedef koymalarını sağlamaya ve kaynaklarını daha iyi
kullanabilmelerine yönelik, yol haritası ve eylem planı yapmalarına estek
sağlayan hizmettir.
“Önemli olan nerede olduğumuzdan çok, nerede olmak istediğimizdir”
Öğrenci kimliğindeki bireyin, okul yaşamını ve hayatının diğer alanlarını
düzenlemesinde çözüm odaklı yaklaşımlarda bulunur. Öğrencinin, içsel
dünyasında farkındalığını arttırır. Ders ve okul başarısının yanı sıra, hayat
başarısı konusunda yardımcı olur, yön gösterir. Yeni bakış açıları geliştirerek
kendini daha iyiye taşımasına yardımcı olur.
58. Aile (anne + çocuk + baba) koçluğu
Sağlam ilişkiler mutlu ve huzurlu aile hayatının temelini oluşturur. Bu ilişkinin
üzerinde oturduğu sevgi, anlayış, iletişim gibi temel kavramları gözden geçirme
fırsatı verir.
Aile koçluğu; aile üyelerinin kendini ve birbirini tanımasını, nasıl bir anne-baba
olmak istiyorum sorusunun yanıtını bulmasını sağlar.
Ailenin geleceğine yatırım yapmanızı sağlar. Aile olarak değerlerinizi geliştirecek
iletişim becerisini kazandırır.
29. 59. Her mutsuzluk depresyon değildir
Halk arasında şikayetler o kadar sık dile getiriliyor ki sanarsınız herkes depresyonda.
Söylenenlere göre, çevremize bakacak olursak depresyonda olmayan neredeyse hiç yok.
Aslında durum bundan biraz daha farklı, kişinin depresyonda olması için çeşitli kriterleri
karşılaması gerekiyor. Bu kriterlere internette her kaynaktan ulaşılabildiği gibi, çeşitli testler
vasıtasıyla da aslında depresyon seviyenizin ne düzeyde olduğunu görebiliyorsunuz.
Ancak bunlar bize sağlıklı sonuçlar vermediği gibi birçok zaman yanlışta yönlendirebiliyor. Bunlar
tanının koyulabilmesi için yeterli değil
60. Boşanma
Evlilik süreci bir umutla başlar: Sonsuza kadar, umuduyla. İnanırsınız ve
tutunursunuz bu umuda. Rahatlarsınız geleceğiniz için. Beklide tüm endişeleriniz
ortadan kalkar. Artık yalnız değilsinizdir bu hayatta. Sevdiğiniz ve sizi seven birisi
vardır.
Zorluklarla, sıkıntılarla mı karşılaştınız? Tek başınıza değilsiniz ki artık,
korkmazsınız dolayısıyla. Her ne olduysa olur ve tüm bu güven birden kayboluverir
boşanmayla.
Boşanma süreci; sadece iki çiftin yaşamlarına artık ayrı ayrı devam etmesi kadar
basit değildir. Tüm bu güvenin, inançların yıkılmasıdır da aynı zamanda. Kişi önce bu
güvenin ve inancının yıkılmasının getirdiği acıyı iyileştirecek ardından tekrar güven
ve inanç kazanacaktır, eğer yapabilirse. Boşanmanın ardından ne hissedildiği;
çiftlerin neden ve nasıl boşandığı ile yakından ilgilidir.
61. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite, kişinin yaşam kalitesini, çevresiyle ilişkilerini, işini ve okul
başarısını birinci dereceden etkiliyor.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun tedavisinde çok yönlü bir çalışmaya ve desteğe
ihtiyaç duyulur. Tedavide, yaşam kalitesinin ve benlik saygısının artması, eğitim hayatında ve
sosyal ilişkilerde iyileşme ve varsa yıkıcı davranışların azalması amaçlanır.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun özellikleri nedeniyle çocuklar için doktor, aile ve
öğretmen iletişimi oldukça önem taşımaktadır. Bu iletişimin niteliği ne kadar iyi olursa tedavi
süreci de o kadar olumlu olacaktır. İlaç tedavilerine ek olarak eğitim programları ve destek,
tedavi sürecinde en verimli yollardan biri olarak görülmektedir.
62. Öfke
İncindiğinizi, haklarınızın ihlal edildiğini, ihtiyaçlarınızın ya da isteklerinizin doğru şekilde
karşılanmadığını ya da sadece, işlerin yolunda gitmediğini gösteren bir ileti olabilir. Öfkeniz sizi,
başkalarının hakkınızdaki tanımlama şekline “Hayır” ve kendi benliğinizin isteklerine “Evet”
demeye yönlendirebilir.
30. İnsanın; engellemeyle karşı karşıya kalması, saldırıya uğraması, incinmesi, yoksun bırakılması,
tehdit algılaması öfke duygusunu ortaya çıkarabilir. Öfke duygusu olağan bir şekilde ve zarar
verici nitelikte olmayan şekilde ifade edilebildiğinde normal karşılanabilirken; uygun olmayan,
kendine ve diğerine zarar verici nitelikte ve kontrol edilemez şekilde ortaya koyulduğunda zararlı
bir duygu haline dönüşmektedir.
Öfke; kontrol bozukluğu olduğu anda kişinin öfkesine yönelik farkındalığının düşük olduğu ve
kontrol edemediği görülmektedir. Öfke dürtüsü kontrol edilemez şekilde ortaya çıkar ve kişi bunu
sergilemediği takdirde gerginlik devam eder, eğer öfke duygusu ortaya koyularak zarar verici
davranış sergilenirse kişi ruhsal bir rahatlık hisseder. Ancak ardından belli bir zaman sonra
pişmanlık duygusu ortaya çıkabilir.