1. 1880'lerde geçen film, polisle silahl bir çetenin çarpc çatmasyla balyor. Emniyet Müdürü Stanley tarafndan
ele geçirilen Charlie Burns ve kardei Mikey, vahi ve dengesiz aabeyleri Arthur ile birlikte hunharca ilenmi
bir suç yüzünden aranmaktadr. Emniyet Müdürü Stanley, bu kanl döngüye bir son vermek üzere Charlie'ye
görünürde gerçekletirilmesi imkânsz bir teklifte bulunur. En büyük karde Arthur’u öldürmesi karsnda en
küçük karde Mikey’i ona vereceini söyleyerek ortanca karde Charlie’yi serbest brakr. Charlie ise, zamannda
onun çetesinden kardei Mikey’i de yanna alarak ayrld, dalarda bir efsane halini almaya balam aabeyi
Arthur’u bulmak üzere yola çkar.
Müzisyen, air, yazar, imdi de senarist Avustralyal Nick Cave’in, memleketlisi ve yakn dostu John Hillcoat
yönetiminde ortaya çkard “The Proposition”, hüzünlü, yaral, gerilimli ve destans bir Avustralya westerni..
Nick Cave arklarnda ilenen en belirgin temalardan iddet, din, ballk, intikam gibi duygulara sk skya bal Cave
senaryosu, yine onun en vazgeçilmez temalarndan olan ak kavramnn semtine uramyor. Cave’in
albümlerindeki bu temalar bilenler, onun hikaye anlay ve anlat konusunda benimsedii tavr da fark
edeceklerdir. Sevdiine salya sümük yalvarabilen bir aktan, iddetin dozunu hiç umursamayan bir zalime
dönüebilen bu geni karakter zenginlii, Cave’in zihninde yaratt evrenin ipuçlarn deil, direk kendisini ele
vermekten kaçnmaz. Onun öykü anlatnda, sradanlktan, klieden yeermi bir destann izini sürmek mümkündür.
Kazanmann bir yanlsama olduunu bilen, bilmese de sonradan anlayan kaybedenlerin destandr bu..
Özette kabaca anlatlan öykü, okuyana basit gelebilse de, hatta daha önce benzerlerini izlediimizi düündürtse
de, “The Proposition” özünde çok youn ve katmanl bir yapya sahip mükemmel bir western.. Bir kere,
westernlerin pek tarz olmayan felsefi-edebi okumalar, dozunda bir anlayla hikayesine yediriyor. Bu
okumalarn yapay durmamas ve skc bir hal almamasn salayan bir B planna da sahip. Destans boyutunu
airane bir saflkla salam bir ekilde muhafaza eden, ama öte yandan gerçekliini de olaanüstü bir görsellikle
birletiren bir film.. 1800’lerde geçiyor olsa bile, pek çok westernin cesaret edemedii veya hiç uramad
evrensel serzenileri de acyla yorulmu hamuruna katk edebiliyor. Western kültürü salt kahramanlk
destanlarndan ibarettir diye saçma bir inana artlandrlmzdr. Bu sayede westernlerde kahramanlk ve kendi
çapnda bir iddet bekleriz. imdiye dek abartya kaçp, ayan yerden kesmi o kadar çok westerne rastladk ki, tür
zamanla çekiciliini ve görkemini yitirdi. Düpedüz rkçlk yapan baz westernler bile bayapttan, klasikten sayld.
Eski baarl örneklerin koyduu kurallarla western kavram tabulatrld. Bir kovboy filminin standartlaryla
oynamak, tuhaf ve bouna bir çaba olarak görüldü. Ancak pek fazla olmasa da, son zamanlarda çekilmi az
saydaki westernlerde, bu tabulam standartlar sarslmaya, hatta onlarn kurallarna bir meydan okuma gözlendi.
The Unforgiven ile kapand varsaylan bir dönem, bu kez geçmiten ald iskeletler üzerine günümüzden
eklenen motiflerle çok daha farkl, bir o kadar da hakl bir yol izlemeye balad. Taze izleri süren bu anlay, bir
süre sonra daha farkl bir yoldan giderek de aradn bulabileceini gösterdi.
Sevdiine ümitsizce ak bir erkein, veya onu kaybetmenin acsna nasl dayanabileceini sorgulayan bir an ve
daha akn pek çok halinin tespitlerini kendince yapm Nick Cave’in belki de en önemli yan, içinde ak olsun
olmasn, öykülerinde iledii iddetin dorudanl ve hatta kimi zaman fütursuzluuydu. Özellikle Murder Ballads
albümünde hissedilen ürkütücü ruh hali, insana tuhaf duygular hissettirebilirdi. Öyle ki bu iddet, ne kadar
2. umursamaz olursa olsun, hizmet ettii amaçla bütünletiinde kutsallaabiliyordu. Cave öykülerinin çetin yaps
içinde iddet, gerek uygulayan, gerekse uygulanan kiinin kimliinde karmakark bir hal alabiliyor, dinleyeni ve
“The Proposition”da olduu gibi bu kez de izleyeni neyin doru olduu konusunda huzursuz etmeyi
baarabiliyor. Western geleneinin “iyi adam-kötü adam” kliesini bu ekilde sarsma cüretini de zaten Nick
Cave gibi müzmin efkarl bir anti-? gösterebilirdi. Hayranlar olarak ondan, çkmaz sokakl bir ak da içinde
barndran, bol kymkl bir film-noir beklerdik belki. Ama belinde kendi silahlar olan, kendi kanunlarna sahip
insanlarn cirit att 1800’lerin dramatik özgürlüü içinde kendi trajedilerini az tadyla yaayan bir grup
kaybedenin westerni de tam ona göre..
Karakter analizleri yaplmas gereken karakterler yaratmadaki ustal, Nick Cave’in bir dier özelliidir zaten.
Arthur, Charlie ve Mikey’den oluan Burns kardelerin, ve onlarn çetesini oluturan dierlerinin sahip olduklar
zalimlii bize flashback ile bile göstermekten kaçnan Cave, onlar tarafndan hunharca ilenmi tecavüz ve
katliam bir kasaba efsanesi ile aktararak, kafa karklna zemin hazrlama ustaln da kullanyor. Film kendi içinde
gelitikçe, bu eytani suçu ileyen insanlara bakmz, sistemin koruyucularna bakmzla öyle bir çeliiyor ki aklmz
ayor. Danny Huston muhteem bir kötü olmu ve Arthur’un efsanesini hakl çkarm. Arthur’un dalarda bir
efsaneye dönütürülüü, bizde de bir an önce onunla tanma arzusuna dönüüyor. Doaya doyamayan, doann bir
merdumgirize (insanlardan nefret eden, onlardan kaçan kimse) bile kendisini huzurlu ve kusursuz
hissettirdiini savunan, kitap okuyan, edebiyat bilen, günein batna ak bir cani. Belki de Nick Cave’in eytanla
dans..
Arthur karakterinin derinliinin yanna sadece ortanca karde Charlie yaklayor. Ama onun çelikisi eytann iyi
dans edemedii yönünde.. Charlie ile bir türlü badatramadmz cani sfat, artk o inanmakta güçlük çektiimiz
söylentinin gerçekten gerçek olduunu anlamamzla daha da acmaszlayor. yi adam olduunu düündüümüz
halde, bir türlü iyi adam meziyetlerini (hatta kötü adam meziyetlerini) sergileme frsatn bulamayan
Charlie’nin ipleri de tpk dierlerinde olduu gibi Nick Cave’in elinde. Ama sanki Cave, finale kadar sk skya
tuttuu bu adamn iplerini finalde kasten öyle bir brakyor ki, yine aklmz ayor. Charlie Burns, Nick Cave’e en
yakn duran karakter.. Bu rol için kimi zaman eletirilen Guy Pearce’n seçilmesi ayr bir konu. Pearce çok iyi
bir aktör. Oynad karakterleri nasl canlandrdndan öte, nasl tad dikkate alnmal. Oynayarak dünyann en
prestijli ödüllerini alabilirsiniz. Ama ancak tayarak onu olmas gereken gerçeklie tayabilirsiniz. Guy Pearce,
oynamaktan önce tamay disiplin edinmi bir aktördür. Bunu modern klasiklerden “Memento” ve “L.A.
Confidential”da görmek, zihinleri daha iyi aydnlatacaktr. Guy Pearce, Charlie Burns ile taraf olarak seçtii,
sorunlarla yüklü iyi adam kyafetini ne kadar iyi tadn yeniden deklare etmitir. Cave, mükemmel bir “arada
kalm ortanca karde” profili yaratmtr. Ortanca kardeten ne anlyorsak, Guy Pearce bu hissi uyandrmak için
seçilmi en doru 3-5 aktörden biridir..
ngiliz aktör Ray Winstone’un canlandrd polis efi Stanley, onun ei Martha’y oynayan Emily Watson ve yine
“Cavish” bir derinlik sahibi ödül avcs Jallon Lamb olarak izlediimiz, yalandkça lezzetlenen John Hurt,
Cave-Hillcoat ikilisinin dier kozlar. Özellikle Stanley’nin ikilemleri, Cave’in bize, o bitmek bilmeyen
oyunlarndan bir dieridir. Kendi dorular uruna üstleriyle ve hatta çok sevdii karsyla bile ters düebilecek
3. ölçüde doru olmas didaktik gözükse de, Cave’in hikayede ona biçtii görev çok önemli. Sadistçe
kahramanlarna dilemma yaatmay seven Cave’in, Charlie’den sonra “çeliki maaras”na kapatt bir dier
karakter de Stanley’dir.. Charlie’ye yapt teklif ile hem kendine, hem sisteme suç orta olan Stanley’nin dram,
baka bir zalimlik.. Onun dramn paylamasn beklediimiz Martha’nn küçük karde Mikey’nin krbaçlanmasna
gösterdii rza, her ne kadar Martha’ya geri tepse de, izleyende yine ve yeniden kafa karkl yaratyor. yi-kötü
ayrmna göstereceimiz tepkinin en önemli snavlarndan birine daha bo kat vermek zorunda kalabiliyoruz.
Martha’nn üzerinde fazla konuulamayacak ölçüde sradan oluuna da yorum yaplabilir. arklarnda kadnlar hep
kritik düzlemlere koymu Nick Cave için Martha, Stanley’nin zaaflarna zaaf katmak için icat edilmi, ama
yerine göre mühim saylabilecek bir unsur olmu. Ama bu durum, “The Proposition”un bir erkek filmi olduu
gerçeini asla deitiremez. Cave belki de bu ilk senaryosuyla önce kendi hemcinslerinin yaad karmaklklar
göstermeyi tercih etmitir. Sonras için beklenti içine girdiimiz yeni senaryolarnda ileyecei türlü kadn profilini
beklemeye almas, önce kendi cinsi ile hesaplamasndan sonra gelecektir muhtemelen. Arthur, Charlie, Jallon,
Stanley gibi her biri kendi içinde bir Nick Cave barndran erkeklerin anti-kahraman destan, elbette her eyden
önce gelecekti..
Klasik westernlerdeki kzlderililerin yerini alm olan Avustralya yerlileri Aborjinlerin trajedisini uzaktan
duyulan silah sesleriyle veren film, akabinde kanl elleriyle “zafere” kadeh kaldran beyazlarla, 1800’lerin bu
uçsuz bucaksz ktasna, Amerika’nn vahi batsna, hatta günümüz orta dousuna en anlaml göndermeyi yapyor.
Nick Cave, filmde görünen iki yerlinin dramn da yüzümüze çarparak, darbelerine son vermemekte
direniyor. Zaten film bitmeden, o darbelerin de bitecei yok. Bir yanda beyaz askerlere hizmet eden tercüman
yerlinin, kendi rk karsnda saf tutmasna ramen yeri geldiinde “siz beyazlar tuhafsnz” demesi ve yaad trajik
son.. Dier yanda Stanley’nin o çok ho düzenlenmi elit evinde hizmetkarlk yapan Tobey’nin, Stanley
tarafndan azad edilince bahçeden dar çkmadan önce ayakkablarn çkarp, çplak ayaklarla kendi topraklarna
geri dönüü.. Bir ailenin cinayet ve tecavüze kurban gitmesi karsndaki kasabann gösterdii hassasiyetin
yannda, tüm Aborjinlerin katledilmesine bir “süreç” gözüyle baklmasnn açklamasn yapmak için Nick Cave
bize çok güzel bir orta hazrlyor.
Klip yönetmeni olarak tannan John Hillcoat’a artk baka bir gözle bakmann zamannn geldiini söyleyebiliriz.
Fransz Benoît Delhomme’un sinematografisi, Bill Booth ve Marita Mussett’in sanat yönetimi ile insana
adeta boyut deitirten bir görselliin yaand “The Proposition”, her biri insana tarifsiz bir zevkin yannda hüzün
de alayan esiz manzaralar, planlar ve açlaryla da fark edilmesi gereken bir yapm. “The Thin Red Line”da
askerlerin tek tip gibi gözüken, lakin savan disiplini ve dankln bir arada veren Margot Wilson’un kostüm
tasarmlarn “The Proposition”da da görüyoruz. Bu kez gördüümüz kostümler, ac, ter, kan, refah ve ölümün
izlerini mükemmel yanstyor. Tema müziklerini Warren Ellis ile beraber hazrlayan Nick Cave’in müzikal
mahremiyeti ve tutkulu notalar yine hayranlk uyandryor. Kanl ve anlaml finaline kadar ilerleyen sürece sdrd
nice derinliklerle ilerleyen, geriliminden taviz vermeyen, iirselliine sahip çkan “The Proposition”, The Three
Burials Of Melquiades Estrada ile birlikte son yllarn en itibarl ve erken saylabilecek western bayaptlarndan..
yabanci dizi izle