1. ÇOCUK RUH SAĞLIĞI
ÖDEVİ
-Kişiliği,kişilikle ilgili temel kavramları
ve kişiliği etkileyen faktörleri
araştırınız
-Kişilik,kişilikle ilgili temel kavramlar ve
kişiliği etkileyen etmenler konusunda
çevrenizdeki çocukları gözlemleyiniz.
2. KİŞİLİK NEDİR ?
Kişilerden söz ederken "hoş" "canlı" "mutlu" "mutsuz"
"iyilik yapan" "güçlü" gibi tanımlamalar kullanırız.
Burada anlatılmak istenen, bireyin gösterdiği davranış
özellikleridir.
Kişilik, bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının,
yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün
ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir
terimdir.
Asıl olan, kişiliğin kendine özgü ve ahenkli bir bütün
olmasıdır. Bireyin belleği, dış görünüşü, direnme süresi,
sesi ve konuşma tarzı, tepki hızı, sporculuğu gibi
özelliklerinin hepsi o insanın kişiliğini betimlemede
önemlidir.
3. KİŞİLİK İLE İLGİLİ TEMEL
KAVRAMLAR ortak kişilik yapısını
Temel kişilik kavramı, belirli bir toplumun üyelerinin
ifade etmektedir. Temel kişilik, aile ortamının, eğitimin ve sosyal
çevrenin etkisiyle bireylerde benzer tutumlar, inançlar, değerler,
eğilimler, duygular, vb. oluşmasına dayanmaktadır. Kardiner'e göre temel
kişilik dört temel öğeden oluşur:
1) Düşünce teknikleri; yani bireyin gerçekliği düşünme tarzı,
2) Güvenlik sistemleri; bireylerin çevresel engellenmelerin yarattığı
kaygılarla başa çıkmak için başvurduğu savunma sistemleri,
3) Geniş anlamda üst-ben; diğerlerinin takdir ve sevgisini kazanma
arzusuna dayalı süper-ego söz konusu,
4) Dinsel tutumlar. Kardiner'e göre bu dört temel kişilik öğesi,
kurumlarla ilişkilidir; bir yandan, 'birincil kurumlar' denen bazı kurumlar
tarafından üretilirler, Öte yandan 'ikincil kurumlar' denilen bazı
kurumları üretirler.
4. KİŞİLİĞİ ETKİLEYEN
kabul
FAKTÖRLER
Kişiliğin gelişiminde önemli rol oynayan çok sayıda faktörün varlığı bilim adamlarınca
edilmiş ve bunların ne ölçüde kişiliğin oluşum ve gelişimini etkilediği incelenmiştir. Genel
olarak bu faktörler biyolojik ve çevresel olarak iki ana başlık altında incelenmişlerdir.
Biyolojik Faktörler
Kalıtım: Kişinin anne ve babasından ya da soyundan gelen özellikleri içerir. Bu özellikler
kromozomlar içinde bulunan genlerle çocuğa aktarılır. Beden yapısı, saç, göz ve cilt rengi
doğrudan kalıtıma bağlanabilir. Ancak kalıtım yolu ile anne ve babadan birtakım
özelliklerin
geçmesi, kişiliğin onlara benzeyeceği anlamına gelmez. Kişiliğin gelişmesinde çevrenin de
önemli rolü vardır. Örneğin, hırsız bir anne babanın çocuğu da hırsız olacak demek
değildir.
kişiliğin oluşumunda biyolojik-kalıtsal etkenlerle çevresel etkenlerin ne düzeyde rol
oynadığı
halen tartışma konusudur.
İç Salgı Bezleri: Kişiliği düzenleyen ve gelişimini sağlayan önemli etkenlerden biridir.
Bedensel ve ruhsal yapının oluşmasında, gelişmesinde önemli rol oynayan hiper (fazla) ya
da hipo (az) çalışmaları organizmada büyük değişiklikler yapar ve bu da bireyin kişiliğinin
gelişimini etkiler.
5. Beden yapısı: Kişilikle beden yapısı arasında
bağlantı olduğunu savunan bilim adamları
insanları beden yapılarına göre çeşitli tiplere
ayırmışlardır. Örneğin, Kreeshmer, beden
yapısını piknik, astenik, atletik, Sheldan ve
Stones ise, endomografik ektomorfik,
mezomorfik olarak sınıflandırmışlardır. Piknik-
endomorfik beden yapısı yuvarlak ve yumuşak
olan kişilerdir ve bunlar yemeyi, rahatı, sevki
ve sosyal ilişkileri severler. Astenik ya da
ektomorfik beden yapısında olanlar, ince, uzun,
narindirler. Duygusallık, entellektüel ve içe
dönük kişilik özellikleri gösterirler.
Mezamorfik-atletik beden yapısı kas ve
kemiklerin iyi gelişmiş olduğu, güçlü adaleli
kişilerdir ve enerjik, hareketli, atılgan hatta
saldırgan kişilik özellikleri gösterirler.
Zeka: Kişinin kalıtım yoluyla doğuştan getirdiği
ve eğitimle geliştirdiği bir kuvvettir.
İnsanın olumlu ya da olumsuz davranışları, zeka
gelişimine bağlıdır. Burada hem kalıtsal
hem çevresel etkenler rol oynar.
6. Çevresel Faktörler
Doğum öncesi ve doğum sonrası faktörler ele alınmaktadır. Doğum öncesi çevrenin kişilik
üzerindeki etkileri döllenme anından başlar. Örneğin annenin gebeliği sırasında sigara, al-
kol, uyuşturucu kullanması, yetersiz beslenmesi ya da aşırı heyecansal durumlar
yaşaması, doğacak çocuğun kişiliğini dolaylı olarak etkilediği bilinmektedir. Bu her sigara
kullanan ya da alkol içen annenin çocuğunun da bu alışkanlıkları mutlaka göstermesi demek
değildir, ancak bu alışkanlıklara eğilim gösterdikleri saptanmıştır.
Doğum sonrası çevre, çocuğun doğuştan getirdiği özelliklerinin yoğrularak biçimlendiği
yerdir. Çocuk önce ailesi içinde büyür, gelişir, kişiliğinin kökenini orada alır. Daha sonraları
ailesinden aldığı belli özelliklerle toplum içinde kişiliğini biçimlendirir, geliştirir. Bu nedenle
çocukluğun ilk yıllarındaki yaşantılarının, sosyal çevresi ile olan etkileşiminin kişilik gelişiminde
önemli rol oynar.
Her toplumun kendine özgü bir yapısal ve yaşama biçimi vardır. Çocuk toplumsallaşma diye
nitelendirdiğimiz bir gelişme sürecinden geçerken, ailesinin ve toplumunun bilim, kültür,
ekonomi, din, sanat, adet ve gelenekler, töreler gibi tüm değerleri, standartları ve
beklentilerine uygun olarak gelişmektedir. Örneğin, tüm kültürlerde bebeklerin beslenmesi,
korunması daha sonraları cinsel ve saldırganlık gibi dürtülerini kontrol etme yollarının
öğretilmesi
gibi konular yer almaktadır. Ancak bunları uygulama biçimleri kültürden kültüre değişir.
Bir toplum kültürü bebeklerin anne sütü ile beslenmesinin önemini vurgularken diğer bir toplum
kültürü hazırlamalarla besleme üzerinde durabilir. Bebekleri kundaklama tuvalet eğiti-
mi vb. davranışların geliştirilmesi, toplumdan topluma değişiklik gösterir. Ayrıca yaş, cinsi-
yet, sosyoekonomik düzey, iş ve meslek, din gibi etkenlerde kişilik gelişiminde önemli rol
oynarlar. Kız ve erkek çocukların yaşadıkları toplum içindeki rollerine ilişkin yetiştirilmeleri
örneğin kızlardan ev içi işlerini, erkekler ise ev dışı işlerini benimsemeleri istenmekte ve bu
da onların kişiliklerini biçimlendirmektedir.
7. BEDEN YAPISINA GÖRE
İNCELENEN İNSANLAR
Beden yapısının mizaç, karakter ve kişilikle ilişkisi üzerinde Hippocrates’le başlayan
görüşler, yeni çağlarda bilimsel nitelik kazanmaya başlamıştır. Kısalık, uzunluk, zayıflık,
şişmanlık, güzellik, çirkinlik gibi nitelikler, saç, göz, ten rengi gibi özellikler, yürüyüş, oturuş,
mimik, jest gibi hareketler, insanın beden yapısına bağlıdır. Bunların hepsi, başkalarının
insana karşı gösterdiği tepkiyi, ilgi ve ilişkiyi etkiler. Örneğin; şişman bir insana karşı
çevrenin gösterdiği tepkinin algılanışı ve benlikte yerleşmesi, kişilikte olumsuz izler
bırakabilir. Saçının rengi, gözünün güzelliğiyle ilgi çeken bir insanın kişiliğine, aşırı ve
gereksiz güven duygusu ve bencillik yerleşebilir. Yani, beden yapısına ilişkin özellikler, kişilik
gelişmesine ve yapısına belirgin nitelikler katar. Bunlar, diğer insanların tepkilerini etkiler.
İnsanın bu tepkilere karşı geliştirdiği cevaplar, yani karşı tepkiler farklı olur. Bu karşı
tepkilerin uzun süre benzer biçimde olması, değişik kişilik yapılarının oluşmasına neden olur.
Kafa, Göğüs, Karın ve Kas Yapısına Göre Ayırım :
Bedende diğerlerine oranla daha çok gelişmiş ve belirgin duruma gelmiş sistemlere göre
(kafa, göğüs, karın ve kas), “Cerebral”, “Respiratoire”, “Musculaire” ve “Digestive” olmak
üzere dört tip insandan söz edilir.
İnce, Uzun, Zayıf ya da Kısa, Geniş, Şişman Olmaya Göre Ayırım :
1923 yılında, Amerikalı araştırmacı Davenport, insanları beden yapılarına göre, “Slender”,
“Medium” ve “Fleshy” olarak ayırmış ve ince, uzun, orta, şişman, etli olan insanların,
birbirlerinden farklı kişilik yapısı olduğuna dikkati çekmiştir.
1927 yılında, Sovyet araştırmacı Galant, beden yapılarına göre insanları, “Stenosom”,
“Mesosom” ve Megalosom” olarak üçe ayırarak, Davenport’un görüşüne yakın bir yaklaşım
getirmiştir.
1927 yılında, Kretschmer, kafatası yapısının, yüzün, bedenin, kol ve bacakların ölçümünü
yaparak insanları, “piknik”, “astenik / leptozom” ve “atletik” olarak üç temel tipe ayırmıştır.
Ayrıca, beden yapısı bakımından bunların karışımından oluşan “karma” tiplerden ve bu üç tipe
de uygun düşmeyen biçimsiz, tipsiz anlamına gelen “displastik” tiplerden de bahsetmiştir .
8. İçe ya da Dışa Dönük Olmaya Göre Ayırım :
Yine Kretschmer tarafından yapılan bu ayırıma göre, insanlar genel olarak, “siklotimik” ve
“şizotimik” olmak üzere iki tiptir:
Siklotimikler; çoğunlukla piknik beden yapısında bulunurlar. Dışa dönük, canlı, neşeli, sevecen,
insancıl kişilerdir. Kolay ve çabuk duygulanır, sever, kızar, öfkelenirler. Uygulamalı ve toplumsal
alanlarda başarı gösterirler.
Şizotimikler; içe dönük, soğukkanlı, duygularını dışarıya yansıtmayan insanlardır. Çekingen ve
alıngandırlar. Yalnızlıktan hoşlanırlar. Soyut konularla uğraşırlar. İradeleri güçlüdür. Başladıkları
işin sonunu getirirler. Sürekli olarak iyi ve doğru yapmak çabası yüzünden, kimi kez hiçbir şey
yapamadıkları da olur.
Kretschmer’in görüşlerinden esinlenen Corman, insanın beden ve ruh yapısının en iyi biçimde,
yüze yansıdığını kabul ederek, birbirinden farklı beş kişilik yapısı olduğunu ileri sürmüştür. Bu
tiplerin bir ucunda açık tip (dışa dönük, kolay ve çabuk uyum sağlayan özellikler taşır) yer
almakta, öteki uçta ise kapalı tip (içe dönük, geç, güç ve zor uyum sağlayan özellikler taşır) yer
almaktadır. Arada bulunan tipler, açık ve kapalı kişilik yapılarının değişik oranda karışımı sonucu
oluşmaktadır.
1940-1942 yıllarında Amerikalı Sheldon, kafatasını, iskeleti, gövdeyi, kol ve bacakları daha ince
ve duyarlı yöntemlerle ölçmüş, Kretschmer’in kurduğu sistemi geliştirmiştir. Sheldon beden
yapılarını, döl yatağı içinde gelişen oğulcukta ilk gelişen katmanlara göre; “endomorf”,
“mezomorf” ve “ektomorf” olarak üç temel tipe ayırmış ve bu beden yapılarının üzerinde, bunlara
uygun üç ayrı kişilik yapısının bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu kişilik yapılarının her birinde
birbirinden farklı yirmi kişilik niteliği yer almakta ve bunlar birden yirmiye kadar sıra
numarasıyla liste olarak verilmektedir. Bu kişilik yapıları şunlardır:
Viserotonikler ; yemek içmekten hoşlanan, kolay ve çabuk duygulanan, güvensiz, açık yürekli,
sevecen, insancıl, kolayca toplumsal uyum sağlayan kişilik yapısı gösterirler. (endomorf beden
yapısına sahiptirler)
Somatotonikler ; spordan, serüvenden hoşlanan, güçlü görünen, acıya ve sıkıntıya dayanıklı kişilik
yapısı gösterirler. (mezomorf beden yapısına sahiptirler.)
Serebrotonikler ; içe dönük, insandan kaçan, diğer insanlarla kolay ilişki kuramayan, soyut
düşünen kişilik yapısı gösterirler. (ektomorf beden yapısına sahiptirler.)
Bu tipler ve bunlarda bulunan kişilik yapıları, bu kadar kesin sınırlar ve özelliklerle birbirlerinden
ayrılmazlar. Sheldon, bu tiplerden birinin bütün özelliklerini taşıyan insanlara ender rastlandığına
dikkati çekmiş, her insanın kişiliğinde üç tipte ayrı ayrı bulunan kişilik özelliklerinin, değişik
oranlarda bulunduğunu belirtmiştir. İnsanların çoğunluğunun kişiliği, bu üç tipte bulunan
niteliklerin karışımından oluşmuştur.
9. RUHSAL VE TOPLUMSAL YAPIYA GÖRE
İNCELENEN İNSANLAR
Spranger : Alman ruhbilimci Spranger, kişilik yapılarını toplumsal yer, rol, durum ve amaca göre altı temel tipe
ayırmıştır:
1. Teorik tip : Soyut düşünen, düşüncelerini gerçekleştirmek için sürekli arayış içinde olan insanlardır.
2. Estetik tip : Sürekli olarak yenilik ve değişiklik peşinde koşan insanlardır.
3. Ekonomik tip : Maddi çıkarlarını üstün tutarlar.
4. Sosyal tip : Başkalarına yardımcı olmaktan hoşlanırlar.
5. Politik tip : Mevki elde etmek, güçlü, kudretli olmak için çabalarlar.
6. Dindar tip : Günlük yaşamdan çok öbür dünya ile ilgilenen, ikisi arasında sürekli bağlantı kurmaya çalışan
insanlardır.
Heymans ve Wiersman :Kişiliğe ilişkin özellikleri, duygulanım, etkinlik ve verilen kararların süresine göre iki uçlu,
üç boyutta toplamışlardır (duygulanım, etkinlik, karar). Duygulanım boyutunun bir ucunda, aşırı duygulanım ve coşku
(E), öbür ucunda bu durumun bulunmaması (nE), yani duygusuzluk, ilgisizlik yer alır. Etkinlik boyutu, aşırı etkinlik (A)
ve etkinliğin olmaması (nA), kararlara ilişkin üçüncü boyut da, bunların sürdürülmesi (P) ve sürdürülmemesi (S) ne
göre, iki uçla sonlanır. Üç boyut üzerinde yer alan bu özelliklerin birleşmesi sonucu sekiz tip tanımlanmıştır:
1. E A P : Sinirli
2. E A S : Kuşkulu, endişeli, takıntılı
3. E nAP : Dışa dönük, neşeli
4. E nAS : Öfkeli
5. nE AP : İçe dönük, durgun
6. nE AS : Tutarsız
7. nE nAP : İlgisiz
8. nE nAS : İlgisiz, tutarsız
Jung :Hippocrates döneminden beri süregelen, içe ve dışa dönük kişilik yapısı görüşlerinden esinlenen Jung, bunlara
yeni nitelikler ve özellikler katmış, insanın kişiler ve nesnelerle olan ilişkilerini değerlendirerek, bunlara yönelme ya
da bunları iç dünyasına alıp benimseme biçimine bakarak kişiliği, içe ve dışa dönük olarak başlıca iki tipe ayırmıştır:
* Freud’a göre; “id”, “üstben” ve “ben”, insan davranışlarını yöneten, çoğu kez bilincin dışında kalan, kişiliğin üç temel
öğesidir.
İd, kişiliğin çekirdeğini oluşturur, en eski ve en ilkel yönlerini, en doğal duygu ve dürtülerini içerir; insanın gerçek
doğasıdır. İçgüdü, içtepki, istek, tutku gibi dinamik güçlerin barınağıdır. Biyo-psikolojik ve özellikle cinsel
gereksinimler, doyuma ulaşmak için çaba gösteriler. İdin önemli bir bölümü baskı altında bulunduğu için, bilince
kapalıdır.
Üstben ise, idin karşıtı olarak, kişilik yapısında çevreyi, yani bireyin toplum ve kültürden edindiği düşünce, norm ve
değerleri temsil eder. Üstben, zamanla oluşur. Ancak, bir kere gelişip ortaya çıktıktan sonra, bireyin davranışlarını,
düşünce, eğilim ve duygularını denetim altına alan, hatta sansür eden güçlü bir etken haline dönüşür.
Ben, bir bakıma idin savunucusu ve koruyucusu gibidir. Ben’in görevi, idin yinelenen doğal talepleri ile üstbenin
sınırlayıcılığı arasında, birey hesabına sağlıklı ve sürekli bir psikolojik denge ve uyum sağlamaktır. Yani, bireyin iç
evreni ile dış evren arasındaki ilişkileri düzenleyen bir arabulucu olarak ortaya çıkmaktadır.
10. 1. İçe dönük tip ; nesnelerle zor ve olumsuz bağlantı kurar. Nesneden çok özneye bağlıdır. Nesne geri
planda kalır, kişilik yapısı ve davranışın oluşmasına dolaylı olarak etki yapar. Bu tiplerin içinde bulundukları
ortama uyumları güçtür. Toplumsal kurallar ve değerlerin benimsenmesi zorlukla olabilir.
2. Dışa dönük tip ; nesnelerle kolay ve uyumlu bağlantı kurar. Nesnelere değer vererek düşünür. Eylemleri
nesnelere göre düzenler. İlgisi özneden çok nesneye bağlıdır. Kendisinin dışındaki dünyaya daha çok ilgi
duyar. İçinde yaşadığı ortamın ortak kurallarına ve değerlerine kolay ve çabuk uyum gösterir.
Jung’a göre, içe ya da dışa dönük kişilik, kişilik gücünün yöneliş biçimidir. Bu güç doğuştan vardır, amacı
üstün olan ruhsal işlevi belirlemek ve geliştirmektir. Genel olarak her kişilik yapısında, denge durumunda
olan, içe ve dışa dönük özellikler vardır. Bilinç, dışa dönük olduğu zaman, bilinçdışı içe dönüktür, ya da bunun
tersi söz konusudur. Değişik tiplerin özellikleri, kişiler arası ilişkilerde, evlilik sorunlarında, ana baba çocuk
çatışmalarında, insanlar arası sürtüşmelerde, hatta toplumsal ve siyasi olayların ortaya çıkmasında önemli
rol oynar.
Gerçek yaşamda, işlevlerin iki boyut üzerinde dağılmış karışımları bulunur. Duyum, duygu, sezgi ve
düşüncenin oluşturduğu eksen üzerinde karma durumlar ortaya çıkar.
Jung’a göre içe ve dışa dönük tipler, kişiliğin duyum, duygu, sezgi ve düşünme gibi temel işlevlerine göre
biçim alırlar. Bireyin içinde bulunduğu ortama, kültür ve zihinsel gelişme düzeyine göre bu işlevlerden biri
ön plana geçer, kişilik üzerinde daha etkili rol oynar. Böylece ağırlık kazanan işlev, diğerlerini örter, geri
planda gölgede bırakır. Ağırlık kazanan işlev, kişiliğin bilinçli yanını oluşturur. Genel olarak, gölgede kalan
işlevlerden biri, üst işleve yardımcı olur. Geri kalan iki işlevden üçüncüsü, arada sıkışmış, dördüncüsü ise
gelişmemiş olup, denetim dışı kalmıştır. Buna alt işlev adı verilir. Kişiliğin gelişip olgunlaşması, bu dört
işlevin bilinç düzeyine çıkmasına, bilinçli olmasına bağlıdır. Kuramsal olarak tasarlanan bu durum, sadece
ulaşılması gereken bir amaçtır. Günlük yaşamda böyle bir kişilik yapısına rastlama olasılığı ya hiç yoktur ya
da çok enderdir.
Kişilikte bulunan dört işlevden birinin gelişmesi, ergenlik çağı sonunda tamamlanır. Ancak, bu çağda olup
kişilik gelişmesini tamamlamamış insanlar da vardır. Çocuksu kalmış olan bu insanlar, belirli durumlarda dört
işlevden hangisine başvuracaklarını kestiremezler. Tutarsız davranırlar, kişilikleri dengesiz ve düzensizdir.
Her an değişme gösterirler. Gelişmiş olan bir kişilik yapısında, söz konusu dört işlevden en az üçünün bilinç
yüzeyine çıkması gereklidir. İçe ve dışa dönüklükte, uçlara yakın bulunan kişilerde, nevrotik yakınmalar ve
belirtiler ortaya çıkar.
Kişilik gelişmesinde amaç, ruhsal bütünlüğün sağlanmasıdır. Dört temel işlev, genel davranış eğilimleriyle
birlikte değerlendirildiğinde birbirinden farklı sekiz değişik kişilik yapısı, yani tip ortaya çıkar:
Dışa dönük düşünen tip İçe dönük sezgisel tip
İçe dönük düşünen tip Dışa dönük sezgisel tip
Dışa dönük duygusal tip Dışa dönük duyumsal tip
İçe dönük duygusal tip İçe dönük duyumsal tip
11. Freud :
Çözümleyici (psychoanalitic) öğretiler,
cinsel gelişmenin çeşitli dönemlerindeki
saplantılar ya da bu dönemlere doğru
gerilemelere göre; kişiliği “Ağız”, “Dışkıl”,
“Üretken” ve “Özsever” olmak üzere
tiplere ayırmıştır. Ancak, cinsel gelişmenin
çeşitli dönemlerini birbirinden kesin
sınırlarla ayırma olanağı bulunmadığından,
Freud, günlük uygulamada üç farklı kişilik
tipinin bulunduğunu ileri sürmüştür:
1. Sevgeç tip (Erotic) : Sevmenin ve
sevilmenin egemen olduğu, ağır bastığı
duygusal insanlardır.
2. Sado-masohist tip (Sado-masochism)
: Üstben ile ben* arasında, sürekli
çatışma ve sürtüşme gösteren insanlardır.
Bir yanda katı kalıpların baskısı, bir yanda
bunlara uyamamanın verdiği kaygı ve
sıkıntı nedeniyle devamlı tedirginlik
gösterirler. Takıntılı düşünce ve korkuları
olabilir.
3. Özsever tip (Narcissistic) : kendi
bedenine ve kişiliğine aşırı düşkün olan,
kendisini seven ve beğenen insanlardır.
Bu üç tipin karşılıklı olarak bir araya
gelmesi sonucu, iki tipin de özelliklerinin
bir bölümünü taşıyan değişik kişilik
yapıları ortaya çıkabilir: Sevgeç-Özsever,
Sadomasohist-Özsever gibi.