2. İLK TÜKETİM MODELLERİ
Tarihte ilk tüketim modelleri 17.yüzyılın
2.yarısında İngiltere’de ortaya çıkmaya
başlamıştır.
İngiltere’de ‘serbest pazar’, Avrupa’nın diğer
bölgelerine oranla daha erken gelişmiştir.
Dolayısıyla toprak sahibi aristokrat ve
burjuvaların üretim fazlası ürünleri satarak elde
ettikleri kapital fazlasını değerlendirme
eğilimleri ilk tüketim modellerini ortaya
çıkarmıştır.
3. İLK TÜKETİM MODELLERİ
18.yüzyıla geldiğimizde, İngiltere’de küçük ölçekli
girişimler, çanak çömlek, giyim eşyası, mücevherat,
düğme ve iğne türünden tüketim maddeleri üretip,
yalnızca Londra’da değil, yolların gelişmesiyle tüm
İngiltere’de bu ürünleri satar olmuşlardı.
18. yüzyılın ortalarında bölgesel gazete ve dergilerde
reklamcılık başlamış, böylece 1780’lerde güçlü bir
bölge basınının da gelişmesiyle, tüm ülke ‘en son’
moda ürünlerden haberdar hale gelmişti. Bu da tüketim
arzusunu arttırıyordu.
4. İLK TÜKETİM MODELLERİ
İnsanların, evlerini ve bedenlerini
süsleyebilecekleri mal çeşitlerinin farkına varması
ve bunları satın alabilme güçlerinin artması yoluyla,
18. yüzyıl bir ‘tüketim devrimi’nin gerçekleştiği
süreç oldu.
Aristokrat ve burjuva sınıfıyla başlayan bu tüketim
furyası, şehirli orta sınıfların da ilgisiyle tüketim
pazarını büyüttü. Böylece geniş ölçekli bir
endüstriyel üretim hacmi doğdu.
5. İLK TÜKETİM MODELLERİ
1770-1870 yılları arasında üretim sürecinde önemli
değişiklikler ve gelişmeler yaşandı.
Kapitalist girişimciler, fabrikasyon imalatın yeni
metodlarını geliştirdiler.
Ağır sanayide, imalat sektöründe ve mal dağıtımı
alanlarında çalışan endüstri işçilerinden oluşan bir sınıf
ve yeni girişimlerin kapitalist sahiplerinden oluşan bir
burjuvazi sınıfı oluştu.
Bu dönem ‘endüstri devrimi’ diye adlandırılmıştır.
6. ENDÜSTRİYEL KAPİTALİZM VE
TÜKETİM
Endüstriyel kapitalizm geliştikçe, tüketimin
yaşamlarında önemli rol oynadığı ve bu yolla bir
toplumsal kimlik duygusuna sahip olmalarına yol açan
bazı tüketim grupları oluştu.
İmalat ve ticaret yaparak büyük servet kazanan Kuzey
Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı da bu tüketim
gruplarına örnekti.
Amerikali sosyolog Thorstein Veblen, Kuzey
Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı üzerinde
araştırmalar yapmıştır ve bu grubun yeni zenginlerini
Avrupa’daki üst sınıfların yaşam tarzlarını taklit etmeye
çalışan yeni bir aristokrasi sınıfı olarak betimlemiştir.
7. ENDÜSTRİYEL KAPİTALİZM VE
TÜKETİM
Avrupa’ya baktığımızda, hızla genişlemekte olan Alman
şehri Berlin’de, Kuzey Amerika’dakine benzer tüketim
gruplarının oluştuğu görülür.
Alman sosyolog George Simmel, Berlin’de günlük
yaşamlarında tüketimin önemli rol oynadığı insan
gruplarını gözlemlemiş ve analiz etmiştir.
Veblen ve Simmel’in çalışmaları, dünya savaşları ve
Avrupa’da faşizmin yükselmesiyle geri plana düşmüş
ve sosyologlar ancak 1980’lerde tüketim analiz
çalışmalarıyla yeniden ilgilenebilmişlerdir.
8. ŞEHİR HAYATI VE TÜKETİM
Şehir hayatı, birey için bir tarza ve bir kimliğe sahip olma
bilincini, dolayısıyla da bireysel seçimleri yansıtabilecek bir
alan içinde tüketme ihtiyacını arttırır.
Şehirdeki birey, bir kimlik duygusu yaratabilmek, kim olarak
algılanmayı arzu ettiğini belirtebilmek amacıyla tüketir.
Bir bireyin kendisini diğer bireylerden farklı kılabilmek için
kullandığı giyim kuşam tarzının, diğer bireyler tarafından da
anlaşılıp yorumlanabilmesi gerekir.
O halde bir birey kendisini ancak diğerleri ile ortak birtakım
kültürel sembolleri paylaşabildiği ölçüde farklı kılabilir.
Bu durum bitip tükenmeyen bir farkedilir olma savaşına yol
açar.
9. FORDİZM
Yeni kapitalist girişimciler servetlerini girişimlerinin getirdiği karlarla
elde etmişlerdi. Ailelerinin kurdukları veya miras yoluyla
devraldıkları fabrikalarda hisseleri vardı ve bunlardan kar payı
alıyorlardı.
İşçi sınıfı ise düşük ücretlerle çalışıyordu.
Düşük ücret üzerinde kurulu bir ekonomi, üretilen mal ve hizmetleri
satın alabilecek güçte nakit fazlası olan insan olmazsa, durgunluğa
ve çöküşe neden olabilirdi.
Amerikalı otomobil üreticisi Henry Ford, sıradan aileler için seri
üretim yoluyla ürettiği ilk otomobillerle, Batı kapitalizminin
gelişiminde önemli bir değişim denebilecek bir başarı kazandı.
Ford çalışanlarına yüksek ücretler ödüyor ve ürettiği otomobilleri
çalışan kesimdeki ailelere satmayı amaçlıyordu
10. FORDİZM
Bu gelişmeyle, ABD’de 1880-1920 yılları
arasında toplu üretim ve toplu tüketim yönünde
bir yükseliş yaşandı.
Ünlü sosyolog Gramsci bu yükselişi ‘Fordizm’
olarak adlandırmış ve sosyoloji literatürüne de
böyle yerleşmiştir.
11. TÜKETİM TOPLUMU
1950’lere gelindiğinde, artık sadece aristokratlar ve
çalışmayan zenginler değil ücretli çalışmak durumunda olan
emekçi gruplar da ‘tüketici’ olmuşlardı.
Yani bu gruba ait kişiler temel gereksinimlerini karşılayacak
bir gelire sahiptiler ve bunun yanında, televizyon ve otomobil
gibi yeni tüketim mallarıyla da tanışmışlardı.
‘Fordist’ seri üretim ve toplu tüketim döneminde yeni tüketici
grupları türedi. Bu gruplar artık satın aldıkları şeylerde bir
seçim yapmaya başlamışlardı.
Reklamlar aracılığıyla, temizlik malzemelerinden arabalara,
içecek, sigara, giyim eşyaları veya mutfak gereçlerine kadar
herşeyde marka imajları yerleşti.
12. TÜKETİM TOPLUMU
Bu dönemde reklamcılar ve sosyologlar insanları meslek
gruplarına göre kategorilendirerek yaşam tarzlarını ve tüketim
alışkanlıkları belirleyip, bu kriterlere göre üretim ve satış stratejileri
geliştirmeye başladılar.
Modern kapitalist toplum yapıları içinde karşılaşılan yaşam
tarzlarının tamamen meslekler tarafından belirlenmesede, onlar
aracılığıyla ortaya çıktığı ve şekillendiği gözlemlenmiştir.
Hem gelişmiş kapitalist toplumlarda hem de tarım ağırlıklı
toplumsal formasyonlarda tüketim tarzları, sosyal ve kültürel
faktörlerden çok ekonomik durumları tarafından belirlenmektedir.
Yine de insanlar, bir kez modern tüketim ideolojisi ile ilgili sosyal ve
kültürel uygulamalardan etkilendikten sonra, filmlerde, yazılı
basında ve televizyonda sergilenen malları satın almaya
ekonomik gücü yetmese bile, o mallara sahip olmayı arzu
edebilirler ve etmektedirler de.
13. TÜKETİM TOPLUMU
Batı kapitalizmini benimsemiş toplumlarda, üretilen
malların gösterge ve semboller kullanılarak
tüketicilerin çoğuna satılmasıyla, tüketim ile arzular
arasında bir bağlantı kurulmuş olur.
Satın alınan giysiler,arabalar yada belli tarzda
mobilyalar aracılığıyla belli bir kişilik kalıbına girebilme
arzusu, ekonomik durgunluk dönemlerinde dahi devam
eder.