1. SÖZCÜK TÜRLERİ
SÖZCÜK TÜRLERİ
Sözcükler tür bakımından üç ana gruba ve sekiz ayrı türe ayrılır:
a. İsim Soylu Sözcükler : İsim, sıfat, zamir, zarf
b. Edat Soylu Sözcükler : Edat, bağlaç, ünlem
c. Fiiller
A - İSİM SOYLU SÖZCÜKLER
İSİM (AD)
Varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram ve nesneler
arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır. Örneğin “kitap” sözü
aklımızda hemen varlık olarak “kitap” nesnesini canlandırır. Ya da bir kitabı gördüğümüzde
zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişkinin
varlığını söyleyemeyiz. Örneğin “dert” dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak
bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir.
İsim değişik yönlerden incelenir.
• Varlıklara Verilişlerine Göre:
a. Cins İsmi : Aynı türden varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu varlıkların benzerleri etrafta
çoktur: ağaç, top, kitap vs.
b. Özel İsim : Tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir.
Yer adları (Samsun, Uludağ...)
Kişi adları (Ahmet, Mustafa...)
2. Ülke adları (Pakistan, Şili)
Kitap, dergi, gazete adları (Yaban, Tanin...)
Kurum adları (Marmara Üniversitesi, Kızılay)
Dil adları (Türkçe, İngilizce...)
Din ve mezhep adları (İslamiyet, Ortodoks...)
Hayvanlara verilen adlar (Boncuk, Tekir...)
Bir isim, her zaman cins ismi olmayacağı gibi her zaman özel isim de olmaz.
“Mevsimlerden baharı severim.” derken “bahar” cins ismidir. Ancak;
“Bugün Bahar sınıfta yoktu.” cümlesinde bu isim bir kişi adı olmuş ve özel isim haline
gelmiş. Elbette bunun tersi de olabilir.
“Uzaydan Dünya’nın resmini çekmişler.”
cümlesinde “Dünya” özel bir isimdir. Çünkü bir gezegeni karşılar. Ancak;
“Dün, seni, dünyayı dolaştım, bulamadım.” cümlesinde “dünya” çok yer gezmek anlamında
mecaz bir anlama gelmiş ve cins ismi olmuştur.
Not : Özel isimlerin baş harfleri daima büyük harfle yazılır.
• Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre:
a. Tekil İsim : Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlerdir: Kalem, silgi, ev...
b. Çoğul İsim : Sayıca birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. İsimlere (-ler, -lar) eki
getirilerek yapılır: Ağaçlar, evler, kitaplar...
c. Topluluk İsmi : Çoğul eki almadan birçok varlığı karşılayan isimlerdir: Toplum, halk,
millet, ordu, bölük, sürü...
3. Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur. Örneğin
“Dünya milletlerinin yakınlaşması gerekir.” derken kendi içinde bir grup oluşturan “millet”
sözüyle birden fazla grup anlatılmış olur.
İsimleri ayrıca somut ve soyut oluşlarına göre de gruplandırabiliriz. Ancak daha önce soyut,
somut anlamı açıkladığımızdan, burada ayrıca üzerinde durmayacağız. Somut anlamlı olan
“masa” sözcüğünün somut; soyut anlamlı olan “neşe” sözcüğünün soyut isim olduğunu
bilmeliyiz.
SIFAT (ÖNAD)
İsimleri niteleyen ya da belirten sözcüklerdir.
Sıfatlar ancak varlıklarla ortaya çıkar. Bu nedenle tek başlarına kullanılamaz. Sıfat olarak
kullanılan çoğu sözcük bazen bir kavramın karşılığıdır. Örneğin “mavi”, bir renk ismidir,
“iki”, bir sayı ismidir. Ancak bu sözcükler isimlerin özelliklerini bildirecek duruma gelirse
sıfat olur. Yani;
“Mavi gözlerine bayıldım.” cümlesinde “mavi” göz isminin rengini bildirdiğinden sıfattır. Ya
da “iki” sözü; “İki kalemi vardı.” cümlesinde kalemlerin sayısını bildirdiğinden sıfat
olmuştur.
Ancak sıfatın mutlaka isimden önce gelmesi gerekmez. Bazen bir ismin niteliğini
bildirmesine rağmen isimden önce gelmediği de olur.
“Elinde güzel bir çiçek vardı.” cümlesinde “güzel” sözü isimden önce gelerek onun sıfatı
olmuş. Biz aynı cümleyi;
“Elindeki çiçek güzeldi.” diye de söyleyebiliriz. Bu durumda “güzel” sözü yine çiçeğin bir
niteliğini bildirir. Öyleyse yine sıfat görevindedir.
Bu genel bilgilerden sonra, şimdi de sıfatların çeşitlerini görelim.
a. Niteleme sıfatları
4. Varlıkların yapısal özelliklerini ortaya koyan sıfatlardır. Bunlar varlığın nasıl olduğunu
bildirir ve isme sorulan “nasıl” sorusuna cevap verir.
“Kurumuş yapraklar yere döküldü.” cümlesindeki altı çizili sözcük, yaprağın nasıl olduğunu
yani niteliğini bildiriyor. İsme “Nasıl yapraklar?” diye sorarsak cevap olarak “kurumuş”
sözünün geldiğini görürüz.
b. Belirtme sıfatları
Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır. Kendi
arasında dört gruba ayrılır.
İşaret Sıfatı: Varlıkların bulunduğu yerleri gösteren sıfatlardır. Söyleyen kişinin, sözünü
ettiği nesneye uzaklığına göre değişir.
“Bu evi biz aldık.” cümlesinde evin yakın olduğu;
“Şu evi biz aldık.” cümlesinde biraz uzak;
“O evi biz aldık.” cümlesinde çok uzak ya da, sözü edilen bir evin olduğu anlaşılır. Bu
cümlelerde altı çizili sözcükler işaret sıfatıdır. Bu tür sıfatlar isme “hangi” sorusunun
sorulmasıyla bulunur. “Hangi ev?”, “ “Bu ev” gibi...
Bazı işaret sıfatları ise yer bildirir. Bunlar çoğu zaman “-ki” ekini alarak kullanılır.
Buradaki evi biz aldık.
Şuradaki evi biz aldık.
Oradaki evi biz aldık.
cümlelerinde bulunan altı çizili sözcükler yer bildiren işaret sıfatlarıdır. Bunların dışında;
öteki sokak, beriki ağaç gibi yer bildiren sıfatlar da vardır.
Sayı Sıfatları : İsimlerin sayısal özelliklerini bildiren sıfatlardır. Birkaç türü vardır.
5. Sınıfta yedi öğrenci vardı.
Asıl sayı
sıfatı
Yedinci öğrenci gelsin.
Sıra sayı
sıfatı
Yedişer kişi geldi.
Üleştirme
sayı sıfatı
Yedi de bir ihtimal var.
Kesir sayı
sıfatı
Çeyrek ekmek aldı.
Kesir sayı
sıfatı
Bunların dışında bazı kaynakların topluluk sayı sıfatı diye adlandırdığı, ikiz çocuk gibi sıfatlar
da vardır.
Belgisiz Sıfat : İsimlerin nicelik yönüyle belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır.
Bazı konularda bilgisi yoktur.
Birtakım yanlış fikirleri vardı.
Hiçbir öğrenci gelmemişti.
Bütün kitapları aldı.
Her yer tertemizdi.
Bir gün bu iyiliğinizi ödeyeceğim.
6. cümlelerinde altı çizili sözcükler belgisiz sıfatlardır. İsimleri sayıca az çok belli etmişler
ancak tam bir özellik bildirmemişlerdir.
Soru Sıfatı : İsimlerin niteliğini, herhangi bir özelliğini soran sıfatlardır. Bu sözcüklerin
yerine konan sözcükler de sıfattır.
Nasıl filmleri seversin?
Kaçar lira ayırmamız gerekiyor?
Hangi soruyu çözemedi?
Adlaşmış Sıfat
Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya da niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda isim
söylenmeyip sıfat, ismin yerine geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış sıfat denir. Adlaşmış
sıfatlar niteleme sıfatlarıyla yapılır.
“Korkak insanların kendine güveni yoktur.”
cümlesinde niteleme sıfatı olan “Korkak” sözcüğü,
“Korkakların kendine güveni yoktur.”
cümlesinde “insanlar” isminin düşmesiyle adlaşmış sıfat olmuştur.
Adlaşmış sıfat olan sözcükten sonra bir isim gelirse, anlam karışıklığını önlemek için iki
sözcük arasına virgül (,) konur.
İhtiyar, adamlara şöyle bir baktı.
İhtiyar adamlara şöyle bir baktı.
Not : Sıfatla, onun nitelediği isim arasına hiçbir noktalama işareti konmaz.
7. ZAMİR (ADIL)
İsim olmadıkları halde isim gibi kullanılan bu sözcüklere zamir diyoruz. Cümle içinde
zamirin karşıladığı isim ya da söz öbeği bilinmiyorsa, cümle belirsiz bir anlam taşır.
Zamirler değişik bölümlere ayrılır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Şahıs zamirleri
2. Dönüşlülük zamiri
3. İşaret zamirleri
4. Belgisiz zamirler
5. Soru zamirleri
Şimdi bunları tek tek inceleyelim.
1. Şahıs (kişi) Zamirleri
Şahıs isimlerinin yerine geçen zamirlerdir. Dilimizde altı şahıs olduğuna göre altı tane şahıs
zamiri var demektir.
Ben biliyorum.
Sen biliyorsun.
O biliyor.
Biz biliyoruz
Siz biliyorsunuz.
Onlar biliyorlar.
2. Dönüşlülük Zamiri
8. Bu zamir “kendi” sözcüğüdür. Şahıs isimlerinin yerine geçebileceği gibi hayvan isimlerinin
ya da cansız varlıkların isimlerinin yerine de geçebilir. Çoğu zaman ek alarak kullanılır.
Kendim Kendimiz
Kendin Kendiniz
Kendi Kendileri
Bu sözcüklerdeki altı çizili ekler dönüşlülük zamirinin hangi şahsı ifade ettiğini gösterir.
Dönüşlülük zamirinin en önemli özelliği, diğer zamirlerle beraber kullanılabilmesidir. Böyle
durumlarda zamir, pekiştirme anlamı taşır.
“Bu soruyu ben kendim çözdüm.”
cümlesinde hem “ben” hem “kendim” zamirleri kullanılmış; böylece “ben” zamirinin anlamı
kuvvetlenmiş.
3. İşaret Zamirleri
İsimleri, yerlerini işaret ederek karşılayan zamirlerdir. Bunlar işaret sıfatının zamirleşmesiyle
oluşmuştur.
Bu geldi. Bunlar alındı.
Şu satıldı. Şunlar çağırdı.
O gidecek. Onlar beğenildi.
cümlelerinde altı çizili sözcükler işaret zamirleridir. Burada üçüncü tekil şahıs için kullanılan
“o” zamiriyle, işaret zamiri olan “o” zamirini karıştırmayalım. Şahıs zamirleri sadece
şahıslarda kullanılır.
“O, ders çalışıyor.” cümlesinde şahıs zamiri olan “o” sözü “O, demirden yapılmış.”
cümlesinde insan olamayacağından işaret zamiri olmuştur.
9. Ancak işaret zamirleri insanlar için de kullanılabilir.
“Bu benim kardeşim, şu da onun arkadaşı.”
cümlesinde altı çizili zamirler işaret zamiri oldukları halde şahıs isimlerinin yerlerine geçmiş.
Bu durumda “o” işaret zamirinin de insanı karşılayacağı düşünülebilir. Örneğin sınıfta işaret
ederek,
“Bu, tembel; şu, biraz çalışkan; o, sınıfın en iyisi.”
dersek “o” işaret zamiridir. Çünkü “o” şahıs zamiri sözü edilen kişinin yanımızda olmadığı
yani bizim onu görmediğimiz durumlarda kullanılır.
Bunların dışında işaret bildiren başka zamirler de vardır. Ancak bunların yapısı biraz farklıdır.
Burası eskiden boştu.
Şurası sizin ev miydi?
Orası pek hoşuma gitmedi.
Buraları bize aitti.
Şuraları temizleyin.
Oraları unuttum bile ben.
cümlelerinde altı çizili sözcükler de işaret zamirleridir. Bunların dışında,
“Bu kitap benim, öteki senin.”
cümlesindeki altı çizili zamir gibi daha birkaç işaret zamiri de vardır.
4. Belgisiz Zamirler
İsimleri, tam olarak belli olmayan bir nicelik yönünden belirten belgisiz sıfatlar, isimler
düşünce onları karşılar ve belgisiz zamir olur.
10. “Bazı insanlar çalışkandır.” cümlesinde altı çizili sıfat;
“Bazıları çalışkandır.” cümlesinde zamir olur. Çünkü “insanlar” isminin yerine geçer. Bunu
birkaç örnekte daha gösterelim.
Birçok öğrenci bu konuyu bilmez.
sıfat
Birçoğu bu konuyu bilmez.
zamir
Hiçbir kalemi beğenmedim.
sıfat
Hiçbirini beğenmedim.
zamir
Birkaç yaşlı parkta oturuyordu.
sıfat
Birkaçı parkta oturuyordu.
zamir
Sıfat olarak kullanılmayan belgisiz zamirler de vardır:
Herkes senin burada olduğunu sanıyordu.
Kimse ben haber vermeden içeri girmesin.
Hepsi de çok ucuz fiyata satılmış.
Bu cümlelerdeki altı çizili sözcükler sadece zamir olarak kullanılabilir.
5. Soru Zamirleri
İsimlerin yerlerine soru yoluyla geçen sözcüklerdir. Bu sözcüklerin yerine, sorduğu isimler
getirilebilir.
11. “Bu çiçeği sana arkadaşından başka kim getirir?”
cümlesinde altı çizili söz, çiçeği getiren kişinin isminin yerine kullanılmıştır. Bu kişinin
ismini “kim” zamirinin yerine koyabiliriz.
Çarşıdan ne aldın?
Nerede oturuyorsunuz?
Hangisi önce geldi?
Kaçı bizimle gelecek?
Zamirler, kendileri gibi ismin yerine geçen adlaşmış sıfatlarla karıştırılmamalıdır. Bunların
ikisi de ismin yerine geçiyor. Ancak zamirler isimlerin herhangi bir niteliğini bildirmediği
halde adlaşmış sıfatlar ismi niteliğiyle beraber karşılar.
Bu kadın dün de gelmişti.
Yaşlı kadın dün de gelmişti.
Bu cümlelerde altı çizili sözlerin ikisi de sıfattır. Birincisi işaret sıfatı, ikincisi ise niteleme
sıfatıdır. Bu sıfatların belirttiği “kadın” isimleri cümleden çıkarılırsa,
“Bu dün de gelmişti.”
“Yaşlı dün de gelmişti.”
şekline gelen cümlelerde altı çizili sözler ismin yerine geçmişlerdir. Bu sözcüklerin
anlamlarına baktığımızda “bu” sözcüğünün, yerine geçtiği ismin niteliğini bildirmediğini,
“yaşlı” sözcüğünün ise bildirdiğini görüyoruz. Öyleyse birincisi zamir, ikincisi adlaşmış
sıfattır.
ZARF (BELİRTEÇ)
İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşıladığını, fiillerin ise hareketleri, oluşları
karşıladığını belirtmiştik. Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri
12. vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini bildiren
sözcüklere de zarf diyoruz.
“Güzel bir evde oturmak istiyorum.” cümlesinde “güzel” sözcüğü “ev” isminin niteliğini
bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir.
Aynı sözcük;
“Bu ev uzaktan daha güzel görünüyordu.” cümlesinde “görünmek” fiilinin nasıl olduğunu
bildiriyor. İşte bu durumda “güzel” sözü zarftır.
Kısaca zarflar fiillerle ilgili sözcüklerdir. Bunun dışında, sıfatın, adlaşmış sıfatın veya başka
bir zarfın derecesini bildiren zarflar da vardır.
1. Durum Zarfları
Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “nasıl” sorusuna
cevap verir.
O, hızlı koşardı. (Nasıl koşardı?)
Çok tatlı gülümsüyor. (Nasıl gülümsüyor?)
Bu günler zor geçecek. (Nasıl geçecek?)
cümlelerinde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır. Bu sözcüklerden sonra isim gelseydi
sözcükler sıfat olacaktı.
Zarfın mutlaka fiillerden önce gelmesi şart değildir. Zarfla fiil arasına başka sözcükler
girebilir.
“Dışarıdan kesik kesik köpek havlamaları geliyordu.”
cümlesinde “kesik kesik” zarfıyla onun nitelediği fiil arasına başka öğe girmiştir. Elbette bu
zarfın özelliğini değiştirmez.
13. 2. Zaman Zarfı
Fiilin ne zaman yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “ne zaman” sorusuna cevap
verir.
Tatilden dün dönmüşler.
Akşama bizde toplanıyoruz.
Artık buradan gitmelisin.
cümlelerinde altı çizili sözcükler fiilin zamanını bildirdiklerinden zarf görevindedirler.
3. Yer - Yön Zarfı
Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan “nereye” sorusuna cevap verir ve ek
almaz. Bu tür zarfların sayısı bellidir.
“Yukarı çık, ben de geliyorum.” cümlesinde, fiile “Nereye çık?” diye sorarsak, “yukarı”
cevabı gelir. Ek de olmadığına göre yer - yön zarfıdır. Eğer cümle “Yukarıya çık.” şeklinde
olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı.
Aşağı indi. Öte gitti.
Geri geldi. Beri geldi.
İleri gitti. Dışarı çıktı.
İçeri girdi.
cümlelerinde altı çizili sözcükler yer zarflarıdır.
4. Azlık - Çokluk (Miktar) Zarfları
14. Zarflar içinde çok değişik özellikler gösteren sözcüklerdir bunlar. Fiilin, sıfatın, zarfın,
adlaşmış sıfatın miktarlarını bildirebilen geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu zarflar “ne
kadar” sorusuna cevap verir.
“Pastadan biraz alabilir miyim?”
cümlesinde “alabilir miyim” fiiline “Ne kadar” sorusunu sorarsak “biraz” cevabı gelir. İşte
fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır.
Bu tür zarflar sıfata sorulan “ne kadar” sorusuna da cevap verebilir.
Örneğin;
“Çok güzel bir kitaptı.” cümlesinde “kitap” isimdir. “Nasıl kitap?” diye sorarsak “güzel” sıfatı
cevap verir. “Ne kadar güzel?” diye sorarsak “çok” cevabı gelir. İşte sıfatın derecesini bildiren
“çok” sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir.
Bu tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan “ne kadar”
sorusuna cevap verir.
“Çok hızlı koşuyor.” cümlesinde “koşuyor” fiildir. “Nasıl koşuyor?” diye sorarsak “hızlı”
zarfını buluruz. “Ne kadar hızlı?” diye sorduğumuzda ise “çok” cevabı gelir. Zarfın derecesini
bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.
Bunlar adlaşmış sıfatların da derecelerini bildirebilir.
“Bu plan en yaşlılar da göz önüne alınarak hazırlandı.”
cümlesinde “yaşlılar” adlaşmış sıfattır. Buna “Ne kadar yaşlı?” diye sorarsak “en yaşlılar”
cevabı gelir. Yaşlıların derecesini bildiren “en” sözü zarftır. Örnekleri çoğaltalım.
O, bu derse pek çalışmadı. (Fiilin zarfı)
Pek sağlam bir ayakkabıya benzemiyor. (Sıfatın zarfı)
Pek akıllısın sen de! (Adlaşmış sıfatın zarfı)
15. “Ne kadar” sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz.
“Fazla mal göz çıkarmaz.” cümlesinde altı çizili sözcük “mal” isminin miktarını bildirdiği için
sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz.
“Bu kadar çok arabayı nasıl taşıyor bu köprü?” derken “çok” sözü “araba” isminin sıfatı, “bu
kadar” sözü de “çok” sıfatının zarfıdır.
Bazen cümlede birden fazla zarfın veya sıfatın olması, aklımızı karıştırabilir.
“Sevimli , sarışın bir çocuk içeri girdi.” cümlesinde “çocuk” isim, “sarışın” sıfat, “sevimli”
sıfattan önce geldiği için zarfttır, gibi bir yanlış düşünceye kapılmayalım. Bir sözcüğün, zarfın
ya da sıfatın zarfı olması sadece “ne kadar” sorusuna cevap vermesiyle, yani derece
bildirmesiyle mümkündür. Bu cümlede ise altı çizili bütün sözcükler ismin sıfatlarıdır.
5. Soru Zarfı
Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı. Bunların hepsi - nereye hariç -
soru zarflarıdır.
Nasıl bu kadar güzel konuşuyor?
Gittiği yerden ne zaman dönecek?
Ne kadar hızlı yüzüyor?
Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?
Ne gülüp duruyorsun iki saattir?
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin hepsi soru zarfıdır.
İSİM ÇEKİM EKLERİ
16. İsim soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir. Sadece
isimlerle ilgili olmayıp zamir, sıfat ve zarflarla da ilgili olduğundan isim soylu sözcüklerin
sonunda işledik. Bu ekleri şöyle gösterebiliriz.
a. Çokluk eki
b. Hal ekleri
c. Eşitlik eki
d. İyelik eki
e. İlgi eki
A. ÇOKLUK EKİ
Asıl işlevi isimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirmektir.
Kalemler , çantalar , defterler alındı.
B. HAL EKLERİ
İsim soylu sözcüklere gelerek onların yüklemle ya da diğer sözcüklerle ilgilerini sağlayan
eklerdir. Bunları şu şekilde inceleyebiliriz.
1. - i hal eki (yükleme hali)
“Ev - i gördüm.”
“Odun - u yardım.” cümlelerinde kullanılan eklerdir. Fiilin neyi etkilediğini gösterir. Fiile
sorulan “kimi, neyi” sorularına cevap verir.
2. - e hal eki (yönelme hali)
“Eve gitti.” cümlesinde yer bildirir.
17. “Yaza gelecekler.” cümlesinde zaman bildirir; zarf yapar.
“Beş bin liraya aldım.” cümlesinde miktar bildirerek zarf yapar.
“Başbaşa resim çektirmişler.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
Bu ek “ben” ve “sen” şahıs zamirlerine geldiğinde, zamirlerin yapısını değiştirir ve onları
“bana”, “sana” şekline çevirir.
Bu eki,
“Haberi duyunca koşa koşa olay yerine geldi.”
“Elindeki taşları oraya buraya rastgele atıyordu.”
“Saat üçü beş geçe istasyonda buluşacağız.” cümlelerinde altı çizili eklerle karıştırmayalım. “-
e” hal eki fiillerin kök ya da gövdelerine eklenmez.
3. - de hal eki (bulunma hali)
“Evde bekliyor.” cümlesinde yer bildirir.
“Ayakta bekliyor.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
“3'te gelecek.” cümlesinde zaman bildirerek zarf yapmış.
“Onlar gözde insanlar.” cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmiş ve sıfat yapmış.
Elbette bu durumda yapım eki olmuş.
“Buralarda saz boyunda otlar biter.” cümlesinde sıfat yapmış ancak yapım eki olmamış.
4. - den hali (çıkma durumu)
“Evden çıktı.” cümlesinde yer bildirmiş.
18. “Akşamdan gidelim.” cümlesinde zaman bildirmiş.
“Sıradan insanlardı onlar.” cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek sıfat yapmış
ve yapım eki olmuş.
“Senden iyi arkadaş bulamam.” cümlesinde karşılaştırma bildirmiş.
“Sıkıntıdan tırnaklarını yerdi.” cümlesinde neden bildirmiş.
“Her taraf kağıttan uçaklarla doluydu.” cümlesinde bir şeyin neyden yapıldığını göstermiş.
“Birden ayağa fırladı.” cümlesinde durum bildirmiş. Bu tür örnekler çoğaltılabilir. Önemli
olan, eklerin cümle içindeki anlamını kavramaktır.
C. EŞİTLİK EKİ
İsim soylu sözcüklere gelip onlara değişik anlamlar katan ve anlama bağlı olarak onları sıfat,
zarf yapan - ce , -ca (-çe, -ça) ekleridir.
Böyle çocukça davranmamalısın. (benzerlik)
Sınıfça geziye gittik. (topluluk)
Kiloca o daha şişmandı. (karşılaştırma)
Bence bu kazak daha güzel. (kanaat)
Çocuğu iyice dövmüşler. (pekiştirme)
Onca işim arasında seni mi düşüneyim? (derecelendirme)
Bu ve buna benzer anlamlar katan eşitlik eki ayrıca sözcüğün görevini de değiştirir. Birinci
cümledeki “çocukça” sözü zarftır. Ancak bu sözcük eşitlik eki almadan çocuk ismini karşılar.
Ek alınca türü değişmiştir.
19. D. İYELİK EKİ
Eklendiği ismin bir şahsa ya da nesneye ait olduğunu gösteren ektir. Aitlik ilgisini, kendinden
önceki bir sözcüğe ya da söz öbeğine bağlayarak bildirir. Altı şahsa göre çekimlenir.
defter - im silgi - m
defter - in silgi - n
defter - i silgi - si
defter - imiz silgi - miz
defter - iniz silgi - niz
defter - leri silgi - leri
İki ayrı sözcük üzerinde gösterdiğimiz ekler iyelik ekleridir. Görüldüğü gibi eklendiği
isimlerin kime ait olduğunu bildiriyorlar.
İyelik eklerinin değişik işlevleri vardır. Bunlardan önemli olanları açıklayalım.
• Belgisiz sıfatların, belgisiz zamir durumuna dönüşmeleri sırasında, düşen ismin yerine
iyelik eki getirilir.
Bazı öğrenciler gelmedi.
Bazıları gelmedi.
• Yer bildiren zamirlerde kullanılır.
Burası çok sıcak.
• İsim tamlaması yapar. Bunu birazdan ayrıntılarıyla açıklayacağız.
• Sıfat görevinde bulunan bazı sözcüklerde bulunur. Ancak bu durumda iyelik eki olma
özelliğini tamamen kaybeder:
Güzelim memleketi ne hale getirdiler.
O canım ağaçları kesmişler.
İyelik eklerini benzer eklerle karıştırmamak gerekir.
Kitab - ı geri verdim.
20. Kitab - ı çok değerlidir onun.
cümlelerinde altı çizili eklerin şekil olarak aynı olduklarını görüyoruz. Bunlardan hangisinin
iyelik eki olduğunu hangisinin olmadığını anlamak için sözcüğe “kimin” sorusunu soralım.
İyelik ekleri aitlik bildirdiğinden bu soruya cevap verecektir. Buna göre “Kimin kitabı?” diye
sorduğumuzda ikinci cümlenin cevap verdiğini ve “Onun kitabı kayboldu.” şeklinde
söylenebildiğini görüyoruz. Öyleyse “- ı” eki ikinci cümlede iyelik eki, birinci cümlede ise
“Neyi aldı?” sorusuna cevap verdiğinden “-i” hal eki olarak kullanılmıştır.
Öğretmenim beni severdi.
Öğretmenim artık ben de.
cümlelerinde de benzer ekleri görüyoruz. Hangisinin iyelik eki olduğunu aynı yöntemle
bulalım. “Kimin öğretmeni?” sorusuna sadece birinci cümle cevap verir ve “Benim
öğretmenim.” şeklinde söylenebilir. İkinci cümle ise öğretmen isminin ait olduğu kişiyi
bildirmez. Bu cümleyi ancak “Ben öğretmenim.” şeklinde söyleyebiliriz; aitlik değil oluş
bildirir. Bu anlamı veren eki ileride “ekeylem” olarak inceleyeceğiz.
E. TAMLAYAN EKİ
İyelik ekiyle çok sıkı biçimde ilgisi olan bir ektir. Eklendiği isme ait olan başka bir sözün
varlığını gösterir. Bağlı olduğu isim ilgi ekli isimden sonra gelir.
Ben - im
kitabım
Sen - in kitabın
O - nun kitabı
Biz - im
kitabımız
Siz - in kitabınız
Onlar -ın kitapları
zamirlerde bulunan ve ayrı olarak gösterdiğimiz ekler ilgi ekleridir. İlgi ekli zamire ait olan
“kitap” isminin ise iyelik eki aldığını görürüz. O yüzden bir sözcükte ilgi eki varsa, bu eke
bağlı, iyelik ekli bir sözcük, gizli ya da açık, mutlaka vardır.
21. İSİM TAMLAMALARI
Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim tarafından
tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine denir.
“... camı kırıldı.” cümlesine baktığımızda aklımıza hemen “Neyin camı?” sorusu geliyor.
Demek ki bu cümlede camın nereye ait olduğu belli değil.
Bu cümleyi,
“Arabanın camı kırıldı.” şeklinde söylersek aitlik ilgisi tamamlanmış olur. Bu şekilde oluşan
söz öbeğine de isim tamlaması denir. İsim tamlamasında birinci isme “tamlayan”, ikinci isme
“tamlanan” adı verilir.
İsim tamlamaları dört grupta incelenir.
1. Belirtili isim Tamlaması
Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda son derece
kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.
“Çiçeklerin kokusu etrafa yayıldı.”
cümlesinde altı çizili söz öbeği bir belirtili isim tamlamasıdır.
• “- den” hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim
tamlaması kurabilir.
“Öğrencilerden ikisi burada beklesin, diğerleri bizimle gelsin.” cümlesinde “öğrencilerden
ikisi” sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu “öğrencilerin ikisi” biçiminde de
söyleyebiliriz.
• Bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden
fazla tamlayana da bağlanabilir.
22. “Ağaçların yaprakları, dalları, gövdesi öyle görkemliydi ki....”
cümlesinde “ağaçların” tamlayan; “yaprakları, dalları, gövdesi” tamlanandır.
“Kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi coşturmuştu.” cümlesinde “kırların,
çiçeklerin, kuşların, böceklerin” tamlayan; “neşesi” tamlanandır.
Bu tür tamlamalar belirtili isim tamlaması sayılır.
2. Belirtisiz İsim Tamlaması
Tamlayanın ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda
bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır.
“Ayakkabının bağını alabilir miyim?”
cümlesindeki “ayakkabının bağı” tamlaması belirtilidir ve belli bir ayakkabıya ait olan bir
bağdan söz etmektedir. Biz bu tamlamayı “ayakkabı bağı” şeklinde söylersek yani “- nın”
ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir ayakkabıya ait olan bir bağdan
değil de bir bağ türünden söz edilmiştir. Bu özelliğinden dolayı tamlayanla tamlanan arasına
başka bir öğe giremez.
3. Takısız İsim Tamlaması
Takısız isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almadığı gibi tamlanan da iyelik eki almaz.
Bunlar anlamlarına göre iki gruba ayrılır.
a. Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.
“Demir kapı gıcırdayarak örtüldü.”
cümlesindeki “demir kapı” sözü kapının demirden yapıldığını gösterir. “Porselen vazo”, “taş
duvar”, “çelik kasa” tamlamaları da bunlara örnektir.
23. b. Bir şeyin neye benzediğini bildirir.
“Menekşe gözlere bayıldım.” sözünde “Menekşe gözler” buna örnektir ve “gözün menekşeye
benzediğini” bildirir. Aslında “menekşe” bir çiçek ismidir, burada da bir çiçek olma özelliğini
kaybetmemiştir. Aşağıdaki tamlamalar da buna benzer.
“Aslan askerler geldi.”
“Gül yanağa vuruldum.”
4. Zincirleme İsim Tamlaması
Tamlayanın, tamlananın veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz
öbekleridir.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim
tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına
bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
SIFAT TAMLAMASI
Bir ismin, bir veya daha fazla sıfat tarafından nitelendiği ya da belirtildiği söz öbeklerine
denir. Tamlamada sıfat daima isimden önce gelir.
“Yeşil gözleri beni derinden etkiledi.” cümlesinde “göz” isim, “yeşil” sıfattır.
“O tatlı, yeşil gözler beni derinden etkiledi.” şeklinde söylersek , bu durumda "göz” isminin,
“o”, “tatlı”, “yeşil” sıfatları tarafından belirtildiğini ve nitelendiğini görürüz.
Sıfat Grubu (Bileşik Sıfat)
24. Sıfat görevinde bulunan söz öbeği kendi içinde isim tamlaması, sıfat tamlaması, ikileme,
pekiştirilmiş sıfat, derecelendirilmiş sıfat gibi özellikler taşıyorsa, bu sıfata “bileşik sıfat” ya
da “sıfat grubu” denir.
“Uzun boylu bir öğrenci seni sordu.”
cümlesinde altı çizili söz “öğrenci” isminin sıfatıdır. Bu sıfatı incelediğimizde “uzun boy”
sıfat tamlamasına “- lu” eki getirilerek yeni bir sıfat oluşturulduğunu görürüz. Buna bileşik
sıfat denir.
Bazen bu tür bileşik sıfatlarda isimle sıfatın yeri değiştirilip isme bir iyelik eki eklenir. Bu
durumda sıfat “boyu uzun” biçiminde söylenir. Buna iyelik ekli sıfat grubu denir.
“El işi örtüyü masaya serdiler.”
cümlesinde “el işi” tamlaması belirtisiz bir isim tamlamasıdır ve “örtü” isminin sıfatı olarak
kullanılmıştır. Bu da bileşik sıfattır.
Aşağıdaki altı çizili sözler de bileşik sıfat sayılır.
“Çok çalışkan bir kadındır o.”
“Güzel mi güzel bir şiir yazmış.”
“İrili ufaklı evler dağın yamacına dizilmişti.”
“Roman daha etkili bir türdür.”
B - EDAT SOYLU SÖZCÜKLER
EDAT (İLGEÇ)
Kendi başına bir anlamı olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan,
çoğu zaman eklendiği söz öbeğine sıfat, zarf gibi görevler kazandıran sözcüklerdir. Kimi
edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde
kullanılmasına bağlıdır.
25. Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce
karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç
sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
İle
Edat olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki
sözcüğe eklenerek “- le, - la” biçiminde görülür.
“Seyahate tren ile gidecekmiş.”
cümlesinde vasıta bildirir.
“Bu gece arkadaşlarla bizim evde toplanıyoruz.”
cümlesinde birliktelik bildirir.
“Ona yaptığının doğru olmadığını güzellikle anlattım.”
cümlesinde durum bildirir.
Burada “ile”nin edat ve bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim.
Cümlede “ile” sözünün olduğu yere "ve” sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu
oluyorsa “ile” edat; olmuyorsa bağlaçtır.
“Elindeki sopayla gelene geçene vuruyordu.” cümlesini;
“Elindeki sopa ve gelene geçene vuruyordu.”
şeklinde söyleyemeyiz. Öyleyse buradaki “ile” edattır.
“Çantadaki kitapla defteri masanın üzerine koydu.” cümlesini;
“Çantadaki kitap ve defteri masanın üzerine koydu.” şeklinde söyleyebiliriz; anlamda
bozulma olmaz. Öyleyse buradaki “ile” bağlaçtır.
Bağlaçlarla ya da diğer sözcük türleriyle karışan başka edatlar da vardır. Bunlar “yalnız,
ancak, bir, tek” gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde “sadece” anlamını
26. veriyorlarsa edat; “fakat” anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler. Bunları cümleler
üzerinde gösterelim.
“O kadından şikayet eden yalnız sen değilsin.”
“Benim sözümü bir sen dinlemezsin zaten.”
“Bu odaya ancak beş kişi sığar.”
“Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler “sadece” anlamına geldikleri için edat göreviyle
kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
“Ben gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz.”
“Söylediklerine inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler “fakat” anlamına geldiklerinden bağlaç olarak
kullanılmışlardır.
Bunların dışındaki edatları cümlelerle gösterelim.
“Buz gibi suyu vardı bu dağların.”
“Bu kitabı geri vermek üzere alabilirsiniz.”
“Aslında onu tanımıyor değilim.”
“Sabaha karşı kapı usul usul açıldı.”
“Şimdiye dek tek bir gün bile dediğin gibi davranamadı.”
“O günden sonra onu bir daha görmedim.”
“Senin bu inadın yüzünden aç kalacağız.”
“Ben oyumu senden yana kullandım.”
27. BAĞLAÇ
Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri
birbirine bağlayan sözcüklerdir. Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları
sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda
değişme olsa bile bozulma olmaz.
Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
“Çiçekçiden karanfil ve gül aldım.”
Bazı bağlaçlar ise bağladıkları sözcük sayısınca artarak kullanılır. Cümleye değişik anlamlar
katar.
“Bana ne kalem ne defter verdiler.” (hiçbiri)
“Bana hem kalem hem defter verdiler.” (hepsi)
Bazı bağlaçlar da cümleleri bağlamakla görevlidirler. Bunlar tek yüklemle kullanılamazlar.
“Mademki o bunu biliyor...”
sözü yüklemi olmasına rağmen anlamca tamamlanmış bir cümle değildir. Çünkü altı çizili
bağlaç cümlede başka bir yüklemi daha gerekli kılıyor. Yani cümle;
“Mademki o bunu biliyor, niçin yanında konuşmuyoruz?”
şeklinde tamamlanabilir. Aynı özelliği aşağıdaki altı çizili bağlaçlarda da görebiliriz.
“Kitabı aldı, fakat bir daha geri vermedi.”
“Bilmiyorum, çünkü bu konuya çalışmadım.”
“Kimse onu dinlemiyor, oysa anlattıkları çok ilginç.”
“Gelecek, ama davet edilmeyi bekliyor.”
28. “Koşarak gara geldi, lakin tren gitmişti.”
“Yemek çok güzeldi, üstelik tatlı da yapmışlardı.”
“Okulu bitirdi, hatta dereceye bile girdi.”
Bazı bağlaçlar ise bir sözcük olmaktan çıkmış, bir söz öbeği haline gelmiştir.
“Herkes onunla alay ediyordu, ne var ki o bunu hiç önemsemiyordu.”
“Verdiği görevi yapamayacağımı anlayınca bana yardıma geldi; ne de olsa o halden anlayan
biriydi.”
Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır.
Bunların en önemlileri “de” ve “ki” bağlaçlarıdır.
“De” bağlacı
Cümlede başka şeylerin de olduğu anlamını veren ya da çekimli fiillerden sonra gelen “de”ler
bağlaçtır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır, kendinden sonra hiçbir ek almaz.
Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ancak biraz daralır. Hal eki olan “-de”
eki ise yer ve zaman bildirir, cümleden hiçbir zaman çıkarılamaz.
“Bahçede meyve ağaçları da vardı.”
cümlesinde “Bahçede” sözündeki “-de” hal ekidir. Çünkü yer bildiriyor; “nerede” sorusuna
cevap veriyor. “meyve ağaçları da” sözündeki “da” bağlaçtır.
Çünkü cümlede ağaçlardan başka şeylerin de olduğunu bildiriyor. Ayrıca,
“Bahçe meyve ağaçları da vardı.” dediğimizde anlam bozulduğu halde, “Bahçede meyve
ağaçları vardı.” cümlesinde anlam bozulmaz.
“Size geldim de seni bulamadım.”
“Çok çalıştı da kazandı.”
“Ki” bağlacı
29. Türkçede iki tür “ki”nin olduğunu biliyoruz. İsmin yerine geçene ve sıfat görevinde bulunana,
ilgi eki denir. Bağlaç görevinde bulunan “ki” daha çok, açıklama yapılırken kullanılır ya da
çekimli fiillerden sonra gelerek cümleye değişik anlamlar kazandırır. Daima ayrı yazılır ve
kendinden sonra hiçbir ek almaz.
“Baktı ki çalışmak zor, işi bıraktı.”
“Bildiğini anlat ki gerçekleri görelim.”
“Üsküdar ki en eski yerleşim yerlerindendir, hala çok sakindir.”
cümlelerinde “ki”ler bağlaçtır.
“De” ve “ki” bağlaçları daha çok yazım kurallarında sorulur.
“İse” bağlacı
Cümlede daha çok karşılaştırma anlamı veren bir bağlaçtır. Bazen kendinden önceki sözcüğe
eklenerek kullanılır.
Örneğin;
“ Hediyeyi annem beğendi, babamsa hiç önemsemedi.”
cümlesinde altı çizili ek bağlaçtır. Bu bağlacı şart anlamı veren “-se, -sa” ekiyle
karıştırmamalıyız. Şart anlamı veren ek kendinden sonra ek aldığı halde, bağlaç, kendinden
sonra hiç ek almaz. Üstelik şart anlamı da vermez.
“Sattıkları ev bu ev ise satın alalım.”
cümlesinde “ise” şart anlamında olduğu için bağlaç değildir. Ancak;
“Sattıkları bahçe güzeldi, ev ise pek işe yaramazdı.”.
cümlesindeki “ise” bağlaçtır. Çünkü şart bildirmeyip karşılaştırma bildiriyor.
30. ÜNLEM
Kendi başına bir anlamı olmayan, söz içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları
anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklerdir. Söyleyişe göre anlam değişmesine uğrar.
– Yoo, ona dokunma!
– Eh, ben sana gösteririm!
– Ah haddini bilmez!
cümlelerindeki altı çizili sözcükler ünlemdir.
C - FİİLLER
FİİL (EYLEM)
Fiiller, kalıcı kavram ya da varlıkları karşılamaz. Bunlar hareketleri, oluşları, durumları
karşılar. Mastar halinde bir hareketin adı olurlar: “yürümek, olmak, düşünmek vs.”
31. FİİL ÇEKİMİ
Fiillerin kip ve şahıs bildirecek biçimde düzenlenmesine denir. Bir çekimde kip mutlaka
bulunur, ancak şahıs bazen bulunmayabilir. Çekimin daha iyi anlaşılabilmesi için “kip,
zaman, şahıs” kavramlarının bilinmesi gerekir.
Fillerde Kip
Eylemlerin bir hareketi, oluşu, durumu ortaya koyuşu farklı şekillerde olur. Bazen bunlar bir
başkasına haber verme şeklinde aktarılır, bazen bir koşula bağlanır, bazen istenen bir durum
anlatılır. Buna fiilin kipi denir.
Türkçe’de kipler iki grupta incelenir. Bunlar haber kipleri ve dilek kipleridir.
1. Haber (Bildirme) Kipleri
Fiilin çekiminde kesin bir zaman ifadesi varsa, fiil haber kipindedir. Biz bunu fiilin çekimini
adlandırırken açıklarız aslında. Örneğin; “gelecek” fiilinin çekimini söylerken “gelecek
zamanla çekimlenmiş” deriz. İşte çekimi adlandırırken “zaman” ifadesini kullanıyorsak fiilin
kipi “haber kipi”dir.
Bu kipin beş çekimi vardır. Bunları çekimleriyle birlikte gösterelim.
a. Bilinen Geçmiş Zaman (-di’li)
Eylemin yapılışının kesin olarak bilindiğini gösterir.
I. Tekil Şahıs al - dı - m
II. Tekil Şahıs al - dı - n
III. Tekil Şahıs al - dı
32. I. Çoğul Şahıs al - dı - k
II. Çoğul Şahıs al - dı - nız
III. Çoğul Şahıs al - dı - lar
fiil kip eki şahıs eki
Görüldüğü gibi fiiller altı şahsa göre çekimlenir. Bundan sonraki çekimlerimizde sadece
örnekleri yazacağız; şahıs sırasını siz bu örneğe göre belirleyin.
b. Öğrenilen Geçmiş Zaman
Bildirilen işin yapıldığını, başkasından duyma şeklinde ifade eden çekimdir.
al - mış - ım al - mış - ız
al - mış - sın al - mış - sınız
al - mış al - mış - lar
“-miş” eki her zaman başkasından duyulma anlamı taşımayabilir.
“Elin kanamış, ne yaptın yine?”
cümlesinde “-mış” eki görülen bir durumu anlatmaktadır.
“Sıcak sobanın başında uyuyakalmışım.”
cümlesinde ise sonradan farkına varılan bir durum anlatılmaktadır.
c. Şimdiki Zaman
Eylemin söylendiği anla yapıldığı ânın bir olduğunu gösterir.
Çalış - (ı)yor - um Çalış - (ı)yor - uz
33. Çalış - (ı)yor - sun Çalış - (ı)yor - sunuz
Çalış - (ı)yor Çalış - (ı)yor - lar
Parantez içinde gösterilen ses, ünlüyle biten fiillerde görülmez: “uyu - yor”
Fiile şimdiki zaman anlamı veren, hatta “-yor” ekinden daha kesin bir biçimde “işin üzerinde
olma” anlamını veren bir diğer ek de “-makta, -mekte” ekidir. Mastar ekiyle “-de” hal ekinin
kaynaşmasından oluşan bu ek günümüzde tamamen şimdiki zaman anlamı veriyor.
Gel - mekte - y - im
Gel - mekte - sin
Gel - mekte
Gel - mekte - y - iz
Gel - mekte - siniz
Gel - mekte - ler
Hatta bazı kullanımlarda bu ekin “-mada, -mede” şekillerine dönüştüğü görülür.
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer”
dizesinde altı çizili fiiller bu şekilde çekimlenmiştir.
d. Gelecek Zaman
Eylemin, söylendiği andan sonra yapılacağını ifade eder.
Sor - acak - ım (soracağım)
Sor - acak - sın
Sor - acak
34. Sor - acak - ız (soracağız)
Sor - acak - sınız
Sor - acak - lar
e. Geniş Zaman
Fiilin herhangi bir zamanda yapılabildiğini gösterir.
Koş - ar - ım
Koş - ar - sın
Koş - ar
Koş - ar - ız
Koş - ar - sınız
Koş - ar - lar
2. Dilek (isteme) Kipleri
Bu kiplerde zaman anlamı yoktur. Örneğin; “gitmeliyim” sözünde bu işin ne zaman
yapılacağı değil, gitmenin arzu edildiği anlatılmak isteniyor. Dilek kiplerinin dört çekimi
bulunuyor.
a. Gereklilik Kipi
Eylemin yapılması gerektiğini anlatan kiptir. Bazen cümleye ihtimal anlamı da katabilir.
Ancak daha çok zorunluluk bildirir.
35. Sor - malı - y - ım
Sor - malı - sın
Sor - malı
Sor - malı - y - ız
Sor - malı - sınız
Sor - malı - lar
“Bu yazıyı iki saatte bitirmeliyim.” cümlesinde gereklilik,
“Şimdiye dek eve gelmiş olmalı.” cümlesinde ihitimal anlamı verir.
b. Şart Kipi (Dilek- Koşul)
Bazı cümlelerde dilek, bazılarında koşul anlamı katan fiil çekimidir.
Bul - sa - m
Bul - sa - n
Bul - sa
Bul - sa - k
Bul - sa - nız
Bul - sa - lar
“Şu okul bir bitse de rahatlasak.” cümlesinde istek,
“Kapıyı açsa beni görecekti.” cümlesinde koşul anlamı verir.
36. c. İstek Kipi
Eskiden çok kullanılan ancak günümüzde oldukça sınırlı bir kullanım alanı bulunan fiil
kipidir. “-a, -e” eki kullanılarak yapılır.
Bil - e - y - im (-eyim)
Bil - e - sin
Bil - e
Bil - e - lim
Bil - e - siniz
Bil - e - ler
Bunlardan en çok birinci tekil ve birinci çoğul şahıslar kullanılır.
“Son yazdığım şiiri getireyim.”
“Anlat da neler olduğunu, biz de bilelim.”
cümlelerinde bu kipi görüyoruz.
d. Emir Kipi
Eylemin yapılması gerektiğini buyruk şeklinde bildiren çekimdir. Birinci tekil ve birinci çoğul
şahsın emir çekimi yoktur. Emir kipinin çekimi şahıs ekleri ile yapılır.
----- -----
gel gel - in (gel - iniz)
gel - sin gel - sin - ler
Görüldüğü gibi emir kipinin birinci tekil ve birinci çoğul şahıslarında çekimi yoktur.
37. “Yarın bize biraz erken gel.”
“Çıkın odadan hepiniz.”
cümlelerinde altı çizili fiiller emir kipiyle çekimlenmiştir.
Fiil Çekimlerinde Olumsuzluk
Fiillerin olumsuz biçimleri, kip eklerinden önce “-ma, -me” olumsuzluk ekinin getirilmesiyle
yapılır.
Koş - tum → Koş - ma - dı - m.
Gel - miş - sin → Gel - me - miş - sin
Bırak - acak → Bırak - ma - y - acak
Sor - malı - y - ım → Sor - ma - malı - y - ım
Olumsuz çekimde tek özel durum, geniş zamanın çekiminde görülür.
Bunda olumsuzluk eki, zaman eki ve şahıs eki tamamen kaynaşmış durumdadır.
Bil - ir - im → Bil - mem
Bil - ir - sin → Bil - mezsin
Bil - ir → Bil - mez
Bil - ir - iz → Bil - meyiz
Bil - ir - sin - iz Bil - mezsiniz
→
Bil - ir - ler Bil - mezler
→
Fiil Çekiminde Soru
38. Fiil çekiminin soru şekli “mı, mi” ile yapılır. Buna soru eki diyenler olduğu gibi soru edatı
diyenler de vardır. Fiil çekiminde “mi” bazen kip ekiyle şahıs eki arasında, bazen şahıs
ekinden sonra gelir.
Geldin → Geldin mi?
Gelmişiz → Gelmiş miyiz?
Geliyorsun → Geliyor musun?
Gelmeliyim → Gelmeli miyim?
Gitsek Gitsek mi?
→
Gideyim Gideyim mi?
→
altı çizili çekimlerde şahıs ekinden sonra diğerlerinde kip ve şahıs ekleri arasına girmiştir.
FİİLLERDE ANLAM (ZAMAN) KAYMASI
Fiil çekimlerinde kullanılan kip ve zaman ekleri her zaman kendi anlamlarında kullanılmaz.
Bu ekler birbirlerinin yerlerine de geçebilir. Elbette bu, cümlenin anlamıyla ilgilidir. Kısaca,
cümlede yüklemin çekimlendiği kip veya zamanla işin yapıldığı kip veya zamanın farklı
olmasına anlam kayması denir.
“Sizi yarın burada bekliyorum.” cümlesinde “bekliyorum” yüklemi şimdiki zamanla
çekimlendiği halde iş “yarın” yani gelecek zamanda yapılacaktır. Öyleyse burada zaman
kayması vardır.
“O her gün aynı saatte yola çıkıyor.”
cümlesinde fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş “her gün” yani geniş zamanda yapılıyor.
“O daha üç yaşındayken babasını kaybediyor.”
cümlesinde fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş geçmiş zamanda olmuş.
39. “Bu dilekçeyi sonra yazarsınız.”
Cümlesinde fiil geniş zamanda çekimlenmiş, iş gelecek zamanda yapılacak.
“Keloğlan’ın yolu bir gün bir kasabaya düşer.”
cümlesinde geniş zaman, geçmiş zaman yerine kullanılmış.
Bazı cümlelerde ise haber kipleri dilek kipleri yerine kullanılır.
“Bu cami de bize Selçuklulardan kalma bir eser olacak.”
cümlesinde gelecek zaman, gereklilik kipi (olmalı) anlamında kullanılmıştır.
Bazen dilek kipleri de birbirleri yerine kullanılır.
“Gelsen de şu işleri birlikte yapsak.” cümlesinde şart kipi, istek anlamında kullanılmıştır.
“Şöyle buyrun efendim!” cümlesinde emir, istek anlamındadır.
Örnekler çoğaltılabilir. Sonuç olarak, önce yüklemin kip veya zamanına daha sonra işin
yapıldığı kip veya zamana bakarsak ve bunların farklı olduğunu görürsek, cümlede anlam
(zaman) kayması vardır.
Zaman kaymasının olduğu cümleler anlamca bozuk değildir. Bu sadece Türkçe’nin bir
söyleyiş zenginliğidir.
EKFİİL (EKEYLEM)
Mastar olarak bir anlamı olmayan, isim ve isim soylu sözcüklere gelerek onları cümlede
yüklem olarak kullandıran ve çekimlenmiş fiillere gelerek bileşik çekimli fiiller oluşturan
“imek” fiiline denir.
Bu fiilin dört basit çekimi bulunur. Basit çekimli durumda sadece isim soylu sözcüklerde
bulunur. Üç bildirme (haber), bir dilek kipi bulunan bu fiilin çekimini şu şekilde
gösterebiliriz.
40. a. Bilinen Geçmiş Zaman (idi)
Öznenin önceden içinde bulunduğu bir oluşu bildirir.
Öğrenciydim (Öğrenci idi - m)
Öğrenciydin
Öğrenciydi
Öğrenciydik
Öğrenciydiniz
Öğrenciydiler
Sadece isme değil zamire, edata, tamlamalara da eklenebilir.
“Seni buraya çağıran bendim.” cümlesinde zamire,
“Dün biraz rahatsız gibiydi.” cümlesinde edata,
“Elinde taşıdığı paket, düğün hediyesiydi.” cümlesinde isim tamlamasına,
“Yeni aldığım ev bahçeli bir evdi.” cümlesinde sıfat tamlamasına gelerek onlara zaman
anlamı kazandıran “-di” ekleri hep ekfiildir.
b. Öğrenilen Geçmiş Zaman (imiş)
Öznenin başkasından duyulan bir oluş içinde bulunduğunu gösterir.
Doktormuşum (Doktor imiş - im)
Doktormuşsun
Doktormuş
41. Doktormuşuz
Doktormuşsunuz
Doktormuşlar
Bu da zamire, edata vs. eklenebilir.
c. Şart Kipi (ise)
Hastaysam (Hasta ise - m)
Hastaysan
Hastaysa
Hastaysak
Hastaysanız
Hastaysalar
şeklinde çekimlenir ve isim soylu söcüklere şart anlamı yükler.
d. Geniş Zaman
Bu zaman çekiminde ekfiil diğer çekimlerinde olduğu kadar belirgin değildir. Diğerleri,
eklendiği sözcükten “idi”, “imiş”, “ise” diye ayrılabileceği halde, geniş zamanda ayrılmaz.
Ben şair - im
Sen şair - sin
O şair(dir)
Biz şair - iz
42. Siz şair - siniz
Onlar şairler(şairdirler)
“Sensin beni hasta eden.” cümlesinde zamire,
“Sen tam bana göresin.” cümlesinde edata,
“Elmaların en iyisi Amasya elmasıdır.” cümlesinde isim tamlamasına gelmiş ve onları yüklem
yapmıştır.
Ekfiilin Olumsuzu
Ekfiille çekimlenmiş sözcükler “değil” edatıyla olumsuz yapılır.
Öğretmendim → Öğretmen değildim.
Doktormuş → Doktur değilmiş.
Hastaysa → Hasta değilse.
Şairim → Şair değilim.
örneklerinde ekfiilin olumsuz çekimi görülmektedir. Diğer fiillerin “-ma, -me” ile, ekfiilin
“değil” ile olumsuz yapılması, ekfiilin bulunmasını oldukça kolaylaştırır.
“Karnım iki gündür açtı.”
“Kapıyı ardına kadar açtı.” cümlelerinde altı çizili sözcüklerden hangisinin ekfiil aldığını
bulmak için cümleleri olumsuz yaparız.
“Karnı iki gündür açmadı.” olmayıp
“aç değildi.” olacağına göre birincide ekfiil kullanılmıştır.
“Beni aramış doktorum.”
43. “İki yıldır doktorum.” cümlelerinde de benzer ekler görülüyor. Ayrı yöntemle bunu da
ayırabiliriz.
“Beni aramış doktor değilim.” denmez, ancak “İki yıldır doktor değilim.” olur. Öyleyse ikinci
cümledeki, ekeylemdir.
Burada “değil” edatının zaman eklerinden önce geldiğini de söyleyelim. Yani “hastaydı” sözü
“hastaydı değil” şeklinde olumsuz yapılmaz; “hasta değildi” şeklinde yapılır.
Ekfiilin Soru Şekli
Bu fiilin soru şekli de diğer fiillerde olduğu gibi “mi” ile yapılır. “mi” sözü isimle ekfiil
arasına girerek kullanılır.
Öğretmendim → Öğretmen miydim?
Doktormuş → Doktor muymuş?
Şairim → Şair miyim?
Ekfiilin geniş zamanında kullanılan ekler çekimlenmiş fiillerden sonra gelmez. Ancak üçüncü
tekil şahısta kullanılan “-dir” eki çekimli fiillerden sonra gelerek onlara ihtimal ya da kesinlik
anlamı katabilir. Bu görevi üstlendiğinde bu ekin adı bildirme eki olur.
BİLEŞİK ZAMANLI FİİLLER
Basit zamanlı fiil, fiilin tek bir zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiydi. Bileşik
zamanlı fiil ise, fiilin birden çok kip ve zaman bildirecek biçimde çekimlenmesiyle oluşur.
Basit çekimli fiillere ekfiilin getirilmesiyle yapılır. Üç grupta incelenir.
a. Hikaye Bileşik Zamanı
Fiilin basit çekiminden sonra ekfiilin “idi” şekli getirilerek yapılır.
44. gel - miş - idi - m → gelmiştim
Fiil Birinci İkinci Şahıs
zaman zaman eki
örneğinde, fiilin çekimini adlandırırken “gelmek fiilinin öğrenilen geçmiş zamanının
hikayesi” deriz.
Biliyorduk (Bilmek fiilinin şimdiki zamanının hikayesi)
Çözmeliydik (Çözmek fiilinin gereklilik kipinin hikayesi)
Bazen ekfiille çekimli fiil arasına başka ekler girebilir.
“Alacak mıydı?” sözünde araya “mi” soru edatı girmiş, “açmışlardı” sözünde ise araya
“-ler” çoğul eki gelmiştir.
b. Rivayet Bileşik Zamanı
Fiilin basit çekiminden sonra ekfiilin “imiş” şekli getirilerek yapılır.
Gel - ecek - miş → Gelecekmiş
Fiil Gelecek Rivayet
zaman Zaman
Geliyormuşum → (gelmek fiilinin şimdiki zamanının rivayeti)
Gitmeliymişiz → (gitmek fiilinin gereklilik kipinin rivayeti)
Sorarmış → (sormak fiilinin geniş zamanının rivayeti)
Çözmüş müymüş → (Çözmek fiilinin öğrenilen geçmiş
zamanının rivayeti)
c. Şart Bileşik Çekimi
45. Fiilin basit çekiminden sonra ekfiilin “ise” şekli getirilerek yapılır.
Gel - ecek - se - k → Geleceksek
Fiil Gelecek Şart kipi
zaman
Geliyorsanız → (gelmek fiilinin şimdiki zamanının şartı)
Gelmişseniz → (gelmek fiilinin öğrenilen geçmiş za-
manının şartı)
Gelmeliyseler → (gelmek fiilinin gereklilik kipinin şartı)
• Ekfiilin geniş zamanda kullanılan eklerle bileşik zamanlı fiil yapılamaz.
• Bileşik zamanlı fiillerde anlam kayması aranmaz: çünkü fiilin çekiminde daima
ekfiilin zamanı hakimdir.
BİLEŞİK FİİLLER
İki veya daha fazla sözün bir araya gelerek kendi anlamlarından farklı bir anlam verecek ve
bir hareketi karşılayacak biçimde kalıplaşmasıyla oluşan fiillerdir. Yapılışına göre üç grupta
incelenebilir:
a. Yardımcı Fiille Yapılan Bileşik Fiiller
Bir yardımcı fiille ondan önce gelen adsoylu bir sözcükten oluşur. Yardımcı fiil olarak
“etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi fiiller kullanılır.
Etmek
“Bu olay beni çok tedirgin etti.”
“Gelmeden önce mutlaka telefon ederdi.”
“Akşamki yemek beni rahatsız etti.”
“Her şey yoluna girer, biraz sabret.”
46. cümlelerinde altı çizili sözler bileşik fiildir. Bu fiillerde daha çok isim görevindeki sözcüğün
anlamı hakimdir.
“Etmek” yardımcı eylemi bazı cümlelerde kendi anlamında da kullanılabilir.
“Bu ev söylendiği kadar etmez.”
cümlesinde “etmek” eylemi “değer, tutar” anlamında kullanılmıştır.
Bazen “etmek” yardımcı fiiliyle isim arasına başka sözcükler girebilir.
“Çok ağır işler yüklendi sırtına, ama şikayet bile etmedi adam.”
Bu tür fiillerde isim soylu sözcük çoğu zaman çekim eki alamaz. Ancak bazen istisnalar
görülebilir.
“Hele bir dediğini yapma, sana ne işler eder görürsün.” cümlesinde “işler” sözcüğü çoğul eki
almıştır.
Olmak
“Adam birden ortalıktan yok oldu.”
“Soğukta uzun süre kalınca hasta olmuş.”
“Konuşmacının sözlerine herkes mest oldu.”
“Bu küçük odaya iki gündür hapsolduk sanki.”
cümlelerinde altı çizili eylemler bileşik eylemdir.
“Kardeşim bu yıl doktor olacak.”
cümlesinde “olmak” eylemi meslek bildirmiş. Bu tür kullanımlarda da bileşik fiil yapmıştır.
“Olmak” yardımcı eylemi kendi anlamında da kullanılabilir.
“Benim de bazen hayallere daldığım olmuştur.”
47. “Olmak” fiilinin bileşik eylem yapıp yapmadığını anlamak için onu kendinden önceki
sözcükle kullanabiliriz. Örneğin “doktor olmak” anlamlı bir fiildir de “daldığım olmak”
anlamlı değildir.
Bunların dışında kullanılan “eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemler günümüzde yerlerini
“etmek” eylemine bırakmışlardır.
Seyreyledim eşkal-i hayatı
Ben havz-ı hayalin sularında
dizelerinde altı çizili eylem “eylemek” yardımcı eylemiyle yapılan bir bileşik eylemdir.
“Sözü etkili kılmak için sözcükleri iyi seçmek gerekir.”
cümlesindeki “etkili” sözcüğü de “kılmak” yardımcı eylemiyle yapılmıştır.
b. Kurallı Bileşik Fiiller
Bunlar belli kurallara göre yapılan ve her birinin özel bir adla karşılandığı fiillerdir. Yardımcı
eylemden önce bir fiil unsurunun getirilmesiyle yapılır. Dört grupta incelenir.
Yeterlik Fiili
Yapmaya gücü yetmek anlamında olan bu fiilin yapılışı “fiil + a(e) + bilmek” şeklindedir.
“Kapıyı biraz açabilir miyiz?”
“Sizinle ben de gelebilirim.”
cümlelerinde altı çizili fiiller yeterlik fiilleridir. Bu fiilin olumsuzunda yardımcı eylem
tamamen ortadan kalkar.
“Soruyu kimse çözemedi.”
“Çok aradım, ama bulamadım.”
48. cümlelerinde altı çizili sözcükler yeterlik fiilinin olumsuz şekilleridir. Görüldüğü gibi
yardımcı eylem yoktur. Fiile “-ama-, -eme-" şeklinde bir ek getirilerek oluşturulmuştur.
Bazen bir fiile yeterlik fiilinin hem olumlu hem olumsuz şekilleri getirilebilir.
“Bu soruyu o da çözemeyebilir.”
Tezlik fiili
Anlamında bir çabukluk ifadesi olan tezlik fiilinin yapılışı “fiil + ı (i, u, ü) + vermek”
şeklindedir.
“O kadar soruyu bir saatte çözüverdi.”
“Şu paketleri üçüncü kata çıkarıver.”
cümlelerinde altı çizili fiiller tezlik fiilidir. Bu fiilin olumsuzu, az da olsa kullanılır:
“O kadar bekledim, bana bir mektup bile yazıvermedin.”
Olumsuz bir fiilin tezlik fiili olması durumunda ise, fiil “vazgeçme, bırakma” anlamları verir:
“Adamın üzerine fazla gitmeyin, sonra bir daha gelmeyiverir.”
Sürerlik Fiili
Anlamında bir devamlılık görülen bu fiilin yapılışı
şu şekildedir: Fiil + a(e) + kalmak
durmak
gelmek
“Kavga edenlerin haline bakakaldı.”
“Sen olayı düşünedur, ben şu yazıyı müdüre verip geleyim.”
“Asırlar öncesinden süregelen bu adetleri bırakmak kolay değil.”
cümlelerinde altı çizili fiiller sürerlik fiilleridir. Bu fiillerin olumsuzları kullanılmaz.
49. Yaklaşma Fiili
Anlamında “az kalsın olacaktı” ifadesi görülen bu fiilin yapılışı “fiil + a(e)+ yazmak”
şeklindedir; yazı dilinde pek kullanılmaz, yerel bir söyleyiştir.
“İşe giderken yolda düşeyazdım.”
cümlesinde altı çizili sözcük yaklaşma fiilidir.
c. Anlamca Kaynaşmış Bileşik Fiiller
Belli bir yardımcı fiili olmayan, sözcüklerin kendi anlamları dışında bir anlam verecek
biçimde kaynaştıkları bileşik fiillerdir. Bunların büyük çoğunluğunu deyimler oluşturur.
“Tüm canlılar dile gelmişti sanki.”
“Her yeni düşünceye karşı çıkman doğru değil.”
“Burada geçen yıl meydana gelen olayda, iki kişi ölmüştü.”
“Bu davranışı, onu herkesin gözünden düşürdü.”
cümlelerinde altı çizili sözler birer anlamca kaynaşmış bileşik fiildir.
FİİLİMSİLER
Fiillerden türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri
yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan sözcüklerdir. Üç grupta
incelenir.
a. İsim - Fiil
50. Fiillere “-mak, -mek” , “-ma, -me”, “-ış, -iş, -uş, -üş” eklerinin getirilmesiyle yapılır.
“O şimdi romanını bitirmekle meşguldür.”
“Size gelmeyi ben de çok istemiştim.”
“Onun yemek hazırlayışını gördün mü hiç?”
cümlelerinde altı çizili sözler isim-fiildir. Bu ekleri benzer eklerle karıştırmamak gerekir.
“Sana, bir daha buraya gelme, demiştim.”
cümlesinde altı çizili sözcükteki ek isim-fiil eki değil, olumsuzluk ekidir.
Bazı sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği halde, zamanla isimleşmiş, yani fiilimsi
özelliğini kaybetmiş olabilir.
“Biraz ekmek alabilir miyim?”
“Bugün gelmediğini danışmadan öğrendim.”
“Derste yağış türlerini inceledik.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler isim-fiil değildir.
“Deneme sınavlarıyla bu öğrencileri denememiz doğru değil.”
cümlesinde altı çizili birinci sözü “denememe” şeklinde kullanamayız; çünkü bu sözcük artık
isimleşmiştir. Ancak altı çizili ikinci sözcük “denemememiz” şeklinde kullanılabilir; yani
olumsuz yapılabilir, öyleyse fiil anlamı devam ediyor; yani bu isim-fiildir.
b. Sıfat - Fiil
Fiillere “-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” eklerinin getirilmesiyle yapılır. Çoğu zaman
sıfat görevinde kullanılır.
“Kışta açan çiçeklerin ömrü az olur.”
51. “Öpülesi elleri vardı analarımızın.”
“Senin ne bitmez çilen varmış böyle.”
“Buralarda bir akar çeşme yok galiba.”
“Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım.”
“Bana gazetemi getirecek biri yok mu burada?”
“Onda ne yakası açılmamış sözcükler vardır.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
Sıfat-fiil eklerinden “-dik” ve “-ecek” ekleri çoğu zaman kendinden sonra iyelik eki
alarak kullanılır.
“Çözdüğüm soruları niçin yeniden soruyorsun?”
“Gideceğin gün belli mi?”
cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller iyelik eki almıştır.
Bu ekler aynı zamanda sıfatla hiç ilgisi olmayan kullanımlarda da görülür. Bu, daha çok
dolaylı anlatımda karşımıza çıkar.
“Kitabımı sana verdiğimi unutmuşum.”
“Senin de bizimle geleceğini bilmiyorduk.”
cümlelerinde sıfat-fiil ekleri sıfatla ilgisi olmayan bir kullanımda görülüyor.
Sıfat-fiiller niteledikleri isimler düştüğünde onların yerine geçebilir.
“Benden aldıklarını ne zaman geri göndereceksin?”
“Beni arayanların adreslerini almayı unutma.”
cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller ismin yerine geçecek şekilde kullanılmıştır.
52. Kimi zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.
“Gideceğim bu şehirden artık.”
“Gideceğim herkes tarafından biliniyor.”
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde “Ben gideceğim”
ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisinde ise “benim gideceğim” anlamında
olduğundan, yani fiilin sonunda iyelik eki kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.
Elbette fiilden türeyip sıfat olan her sözcük de fiilimsi değildir.
“Yıkık duvarların resmini çektik.”
cümlesinde altı çizili sözcük “yıkmak” fiilinden türemiştir. Ancak fiilimsi değildir. Çünkü
fiilimsilerin fiil anlamı devam ettiğinden olumsuz şekilleri de kullanılabilir. Biz bu sözü
“yıkmayık” şeklinde kullanamayız.
Aynı cümleyi biz;
“Yıkılmış duvarların resmini çektik.”
şeklinde söyleseydik, bunu “yıkılmamış” şeklinde de ifade edebilirdik. Çünkü bu sözcük
fiilimsidir.
c. Bağ-Fiil (zarf-fiil)
Fiillere, bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır; cümlede daima zarf olarak
kullanılır.
“Kapıyı açınca karşımda onu gördüm.”
“Soruları çözdükçe konuyu daha iyi anlıyorum.”
“Bize haber vermeden gitmeyin sakın.”
“Bu kağıdı müdüre imzalatıp geri getirin.”
53. “Televizyon seyrederken çoğu kez uyuyakalırdı.”
“Gezdiği yerleri anlata anlata bitiremiyordu.”
“Sınıfa girer girmez öğrencileri azarlamaya başladı.”
“Sadece kitap okuyarak bu kadar bilgi kazanılamaz.”
“Köyden ayrılalı yaklaşık on yıl oldu.”
“Ders çalışmaksızın sınavı kazanacağını mı sanıyorsun?”
cümlelerinde altı çizili sözcükler bağ-fiildir. Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da
zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.
Bunlar arasında yapı bakımından diğerlerine benzemeyen bağfiil eki “-ken” ekidir.
Bu ek diğer fiilimsi eklerinin aksine kendinden önce bir çekim eki alarak kullanılır. Bunun
nedeni “-ken” ekinin, ekfiilin bir bağ-fiil eki olmasındandır. Hatta bu özelliğinden dolayı
isimleri bile zarf yapabilir.
“Ben çocukken burada yaşlı bir çınar ağacı vardı.”
cümlesinde “-ken” eki “çocuk” ismini zarf yapmıştır. Elbette bu, bir fiilimsi değildir. Çünkü
fiilimsiler fiillerden türeyen sözcüklerdir.
Bağ-fiil eklerinin diğer fiilimsi eklerinden önemli bir farkı vardır. Diğer fiilimsilerden sonra
isim çekim ekleri kullanılabildiği halde bağ-fiillerden sonra hiçbir çekim eki kullanılamaz.
Bazı bölgelerde “koşaraktan” gibi kullanımlar görülse de yazı dilinde böyle bir kullanım
yoktur.
Fiilimsilerin cümledeki en önemli görevi yan cümlecik yapmasıdır. Bunu ileride “cümle
çeşitleri” konusunda göreceğiz.